Tumgik
#Emir ve yasaklar
hecedarussuffah · 2 years
Text
Tumblr media
وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ
Yüzünüzü Rabbinize dönün ve O'na (cc) teslim olun!”
Zümer, 54
Dersin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
👇👇👇
https://youtu.be/rJGExg6QxEs
10 notes · View notes
oyunabirazara · 1 year
Text
Emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker maksadıyla pek çok hadis uyduran, böylece Allah katında değerli bir iş yaptığını zanneden zâhid ve mutasavvıf kılığına girmiş kimseler, faziletli ameller konusunda hadis uydurmanın dinî bakımdan bir sakıncasının bulunmadığı inancını taşıdıklarından en küçük bir iyilik yapana Hz. Peygamber’in diliyle cennetin kapılarını açmışlar, en ufak bir günah işleyeni cehennemin dibine atmışlardır. Sonuçta da ifa edilemeyecek kadar çok ibadet türü ortaya çıkmıştır (örnekler için bk. İbn Arrâk, II, 82-97). Bu tür uydurmaların en belirgin özelliği mübalağacılık olduğundan meselâ kuşluk namazını tarif edildiği şekilde kılana yetmiş peygamber sevabı verilmiş, sigara dumanı giren vücuttan imanın çıkacağı ileri sürülmüştür. Bu rivayetler daha çok namaz, oruç ve Kur’an okuma gibi ibadetlerle ilgili olup Meysere b. Abdürabbih adlı yalancı, “Kim şu sûreyi okursa şu kadar sevap kazanır” şeklindeki sözleri halkı Kur’an okumaya teşvik etmek için uydurduğunu söylemiştir. Normal hayatlarında yalan söylemekten sakınan bu kimselerin dini yaşatmak için hadis uydurmakta bir sakınca görmemeleri onları din için zararlı bir sınıf durumuna getirmiştir.
...
Allah Teâlâ, Resûl-i Ekrem’in yaşayışını izlemeyi, onun Kur’an hakkındaki açıklamalarını öğrenmeyi emretmişken hadis diye ortaya atılan sözler müslümanların bu hedefe ulaşmasını ve dini doğru anlamasını bir ölçüde zorlaştırmıştır. Siyasî düşüncelerini veya mezheplerini dinin önüne geçiren, kendilerini daha haklı göstermek için peygamberlerine iftira edenler, müslümanlar arasında daha çok bölünmelere sebep olmuşlar, eski dinlere ait hurafeleri Peygamber diliyle sevimli göstermeye çalışan zındıklar veya cahil vâizler dine ilgi duyanları ondan soğutmuşlardır. Kur’an ve hadislerde ibadete ve iyiliğe özendiren, kötülüklerden sakındıran emir ve yasaklar ölçülü bir şekilde verildiği halde bu ölçülerin göz ardı edildiği uydurmalar müslümanların ya aşırı ümide kapılmasına yol açmış yahut onları aşırı korkuya iterek dinden uzaklaştırmıştır.
17 notes · View notes
yakazakalb · 1 year
Text
Tumblr media
Hilkat daima "kolla kendini" diye haykırmakta. "Allah'ım beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle başbaşa bırakma" 🌾
Her insanın içinde, yaratılıştan gelen latif, nazenin, güzel bir bahçe var. 🌾
Bir bahçeniz olsa, şöyle köşe başında. Güzelliklerle bezeseniz donatsanız bahçenizi ama o bahçeye bir çit/duvar çekmeseniz olur mu?! Tarumar olmaz mı herşey. Tüm çabanız boşa gitmez mi?! bizim içimizdeki o bahçe de korunmaya ihtiyaç duyuyor. İşte hukukullah ve hududullaha riayet bu yüzden elzemdir. Hukukullah bahçenizin korunmasını sağlarken hududullah diğer bahçeleri korumamızı temin eder. * Takva korunmak ve korumaktır. Emir ve yasaklar hikmetlidir... 🌾
"Kalbinde yeşil bir ağaç bulundur. Belki şarkı söyleyen bir kuş gelip konar..." İçimizdeki bahçelerimize iyi bakalım e mi ☺️
hayırlı geceler...
#hukukullah #hududullah #bahce #cicek #ağaç #gül #sümbül #çit #duvar #korumakvekorunmak #emirveyasaklar #haramlar #helaller #hikmetler #hilkat #kollakendini #oyunabirazara #islam #emniyet #güven
9 notes · View notes
maksurat · 10 months
Text
"Allah nurdur ve onda karanlık olan hiçbir şey yoktur" hükmünü okuyabilmesi için Saint Jean' in üç mektubunu verdim. Zaten incil' de kurtarıcı Rabbin "Ben dünyanın nuruyum benim ardımdan gelen karanlıkta yürümeyecektir" diyen sesini duymayacak mı?
Allahu nuru's-semavâti ve'l-arď :)
....
Bakıyorum İncil'e tehditler yasaklar emirler nehiyler arıyorum yok böyle bir şey, yok onda. Bütün bunlar Saint poul'den geliyor ve jacques'ı asıl sıkan nokta da bu emir ve yasakların İsa'nın sözlerinde kati'yen bulunmayışı. Kendisi o cins insanlardan ki etraflarında kendilerini çevreleyen engeller, demir parmaklıklar ve sevk eden vasiler görmezlerse nasıl hareket edeceklerini bilemezler, müvazeneyi kaybederler. Bundan başka kendilerinin vazgeçtikleri bir ruh hürriyetini başkalarında görünce ayıplarlar ve kendilerine iyilikle muhabbetle verilmesi mümkün olan şeyleri emirler yasaklarla elde etmek isterler.
- ama babacığım diyor Ben de insanların saadetini isterim.
- Hayır dostum sen onların sadece baş eğmelerini istiyorsun
-Saadet başeğmede itaattedir.
Cevap vermedim artık, faydasız ve neticesiz münakaşadan hoşlanmam ama şunu da iyi biliyorum ki sadece Ancak bu saadetin bir neticesi olması gereken bir hisle elde etmeye çalışırsak onu tehlikeye atmış oluruz seven bir ruh bu sevginin neticesi hasıl olan bir baş eğmeye memnunlukla katlanır zevk duyar ama sevgisiz bir baş eğme kadar da saadeti uzaklaştıran bir şey yoktur.
Kızlarıma dini eğitimi verirken temelde Rabbe olan sevgiyi yerleştirmeyi önemsiyor ve diliyorum. Bazen bunu nasıl yapacağımı, eksik yaptığımı da düşünüyorum. Tek korkum Tanrının kendilerini koşullu sevdiğini zannetmeleri ve ilişkilerini sadece itaat noktasında değerlendirmeleri.
Sevgi temelli bir itaat diliyorum hem kendime hem yavrularıma hem de tüm inananlara...
3 notes · View notes
derdiderun · 2 years
Note
efendim iyi günler,bugün bir arkadaş toplantısında otururkwn ordan birisi diyorki Kuranı kerimde başörtü yok geçmiyor diyor diyorum ki nur suresinde şu ayette geçiyor diyor ben diyor defalarca okudum öyle bişi yazmıyor diyor .diyer geçen ayetlere de bakıyorum diyo yok geçmiyor bu insana nasıl açıklayabiliriz bu durumu bu konuda yardımcı olabilirmisiniz neler söyleyebilirim ?
Bir Müslüman İslam dininin getirdiği kıyafet sistemine fiilen -kendi giysisiyle- aykırı davransa, giyimini İslami kaidelere uydurmasa yalnız günahkar olur, küfre girmez. İslamın giyim konusunda belirli sınırlar çizdiğini, kurallar koyduğunu, bu konuda kendisine özgü bir kural geliştirdiğini reddeden, kabullenmeyen kimse küfür ve inkar edenler halkasına katılır. Allah muhafaza etsin. Çünkü tesettürden bahseden nasslardaki emir ve yasaklar çok kesin olup, şüpheden uzak ve başka ihtimale yorumlanamayacak niteliktedir.
(bkz;Nur, 24/31, 60; Ahzab, 33/33, 53-55, 59).
Tesettür ayetlerinde geçen Cilbab, Kur'an'da ismi geçen bir örtüdür.
Sözlükte: Kamis, Hilan (başörtüsü), kadınların başlarını ve göğüslerini örttükleri elbise, milhafe, milhafeden küçük geniş elbise, kadının elbisesini örttüğü üst elbise anlamına gelir cilbab.
İbn Abbas (radıyallahu anh)'a göre cilbab: Vücudu baştan sona örten şey anlamına gelir.
Abdürrezzak ve İbni Ebî Hatim, Ümmü Seleme'den radıyellahu anha rivayet ediyorlar: Bu ayet, "Dış örtülerini üzerlerine alıp örtsünler." ayeti nazil olunca ensarın hanımları sükûnet içerisinde, sanki başlarının üzerinde kargalar varmış gibi, üzerlerinde giydikleri siyah elbiseler olduğu halde dışarı çıktılar.
El Meraği'ye göre cilbab: Kadının, gömleğinin ve başörtüsünün üzerinde büründüğü çarşaf.
Hakkında Kur'ân-ı Kerîm'de açık ve kat'î hüküm (nas) olan ve yukarıda da görüldüğü üzere bir çok rivayetler olduğu halde göremiyorum diyorsa arkadaş aklını başına alsın, insaflıca düşünsün ve ilim tahsil etsin.
İslam dini gelmeden önce Arap kadınları başlarına bir örtü koyarlardı. Fakat iki uçlarını, iki omuzlarının arasında arkaya doğru sarkıtarak, gerdanlarının ve göğüslerinin bir kısmını açıkta bırakırlardı.
Nitekim tesettür ayetleri nâzil olunca, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), tesettür ayetini sahabe bildirdi. Sahabeler tesettür emrini evlerindeki kadınlara aktardılar ve Müslüman kadınlar evlerinde buldukları kumaş parçalarını örtü yaparak büründüler.
İnsanın fıtratında örtünme var. Bu yüzden Hz. Adem ve Hz. Havva (aleyhimüsselam) birbirlerine bakmaktan hayâ edip avretlerini yapraklarla kapatmışlardı.
İslam, fıtrat dini olduğuna, örtünmek de insanın yaratılışında yer aldığına göre neden Allah Teâlâ umumi planda erkeğin, hususi manada ise kadının tesettüründen bahsetti? Kur'ân ve Sünnet, tesettür ahkamını niçin fıtratında örtünme olan insana ya da moda tasarımcılarına bırakmadı?
Allah Teâlâ ezelî ilmiyle, insanın fıtratının saf halinde kalmayacağını, Şeytan'ın dokunmasıyla bozulacağını, fezaille rezaili birbirine karıştıracağını, güzeli bırakıp çirkine meyledeceğini, özellikle kadınların açılmaktan zevk alacaklarını, hatta uryana yakın bir halde dolaşacaklarını bildiğinden tesettür ölçülerini insana bırakmadı.
Kur'ân-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye tesettür esaslarını tayin ederek Şeytan'ın, moda tasarımcıları vasıtasıyla İslam kadını üzerinde imtiyaz elde etmesinin yollarını kapattı.
Allah'ın muradına göre örtünen kadınla, hevasına göre kapanan kadın, kalın ve mahrem çizgileriyle birbirinden ayrıldı.
TESETTÜR: ALLAH'ın emridir, iffettir, cennete giden yoldur. Rabbim hakkıyla bu emri yerine getirmeyi nasip eylesin tüm ümmetin hanımlarına.
Hayırlı günler.
5 notes · View notes
Text
Mutlak güce sahip olan Allah, kullarına karşı çok affedici ve bağışlayıcıdır. Çünkü "gerçek güç, merhamettir" demiştir Oscar Schindler. Allah, merhametin sahibidir.
Mutlak güce sahip olan Allah, kullarına karşı çok affedici ve bağışlayıcıdır. Çünkü “gerçek güç, merhamettir” demiştir Oscar Schindler. Allah, merhametin sahibidir.
Oscar Schindler’in bu sözü tam olarak şu şekildedir; “Güç, elinde olup her türlü öldürme(zarar verme) imkanı varken bağışlayabilme becerisidir, gerçek güç merhamettir.” Kainatı yaratan Allah Azze ve Celle, nihayetsiz büyüklük sahibi olup mutlak güç ve kuvvet sahibidir. Bu gücü ve kuvveti yaratılanlarda bir okyanus damlası mahiyetinde görebiliriz. Bunu en güçlü kasırga ve rüzgarların şiddetinde,…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Ve tekrar yasaklar getirildi.
Aslî ihtiyaçlar dışında birçok yerler kapandı. Bundan gaye vaka sayısını azaltmak
virüsten kurtulup temiz bir hayat yaşamak.
Vakalar düşecek virüs sona ermeden herşey tekrar normale dönecek.
Bana göre virüs sadece Türkiye'den değil dünyadan gitmedikçe bu salgın bitmeyecek. Eğer yasaklar uzun süre devam ederse insanlar açlıktan ölecek. Ve yasaklar kaldırılırsa insanlar virüsten ölecek Allahın emir ve dilemesiyle...
Peki ne yapmak lazım?
Burada yasaklara aynen devam edip zenginlerin şan ve şöhret yaşayanların,
tatil ve plajlarda keyif çatanların ceplerini boşaltma zamanı gelmedi mi dersem yanlış mı konuşmuş olurum.
Sokakta, caddede, evde içecek bir tas su bulamayan bazı insanlar açlıkla savaşırken bazılarının karnı tok yatması pek etik olmaz. Çünkü komşusu açken tok yatan bizden değildir.
Her gün tok yatıyoruz, tok kalkıyoruz.
Ama yetimlere, mazlumlara, düşmüşlere duraklarda ağlayanlara elimizi uzatmıyoruz. Başkalarını salıncak niyetine kullanıyoruz. Çıkarımız uğruna hareket ediyoruz.
Kim üzülmüş,
kim ağlamış,
kim aç yatmış hiç aldırmıyoruz.
Böyle vicdansız, düşüncesiz nasıl yaşıyoruz? Sonra korona bitsin istiyoruz.
Bunun ilacı duadır.
Beddua değil.
Korona Türkiye'den değil dünyadan çıkana dek birlik ve beraberlik içerisinde
mücadele etmek,
mazlumun elinden tutmak, onlara kapımızı her daim açmak rabbi razı ederek ona kavuşmak dünyanın üzerinde huzur ve mutluluğu sağlamak,
hep bana ya Rabbena zihniyetinden uzak durmak,
insanlara iyi davranıp Rahmana layık kul olmaktan daha iyi bir deva olabilir mi? Resûlullah (a.s.m.) kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir
buyuruyor.
Biz kimin bir sıkıntısını giderdik ki, Alllah'ta bizim bir sıkıntımızı gidersin?
Kimin günah hastalığına deva olduk ki,
Allah'ta bizim başımıza gelen bu hastalığa deva olsun.
O dilemedikçe bu virüs gitmez. Çünkü O'nun emriyle hareket ediyor herbir zerre...
Herşey bizden başlıyor.
Allah size yardım ederse artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur; eğer sizi yardımsız bırakırsa O’ndan sonra size kim yardım edebilir? Müminler yalnız Allah’a güvensinler.
17 günlük bir yasağa kapandığımız gibi haramlara ve günahlara tamamen kapanalım. Bu şuurla hareket edip rabbimizi razı edelim
İnşaallah.
Allahım Oruçlarınızı Kabul Buyursun...
Bereketli Huzurlu Akşamlar...🌺
____________°🌺💞🌸°______________
🎀
12 notes · View notes
caginmumineleri · 3 years
Text
Tumblr media
İSLAM MEKTEBİNDEN MEZUN OLMAK!
Bu hafta makale değerlendirmesi köşemize “İslâm Mektebinden Mezun Olmak!” başlığı altında yazılmış olan değerli bir makaleyi konuk alıyoruz. Yazarımız makalesinde İslam dinini bir mektebe benzetmiştir. Bu mektebi bize şöyle tanıtıyor: "Okulun yeri ve imtihan olunduğumuz yer: Dünya, okulun sahibi: Âlemlerin Rabbi Allah (cc), okulun başöğretmeni: Muhammed (sav), okulun müfettişi: Cebrail (a.s), okulun görevlileri: ilmi ile amel eden âlimler, okulun öğrencileri: tüm insanlar ve cinler, okulun sınav notunu veren: Kiramen kâtîbîn melekleri, okulun düzenini belirleyen: Mikâil (a.s), sınav bitim zilini çalan: Melekû-l mevt (Ölüm meleği).” Okulun sahibi sıradan bir sahip değil, bu okulda okuyup kurallarına uyan hiç kimseyi hüsrana uğratmayan, kimseyi sınıfta bırakmayan, rahmeti ve lütfu sonsuz Allah’tır. Ya da yazarımızın tabiriyle: “İslâmiyet bir okuldur. Mezun olanlar işsiz, yuvasız, azıksız kalmazlar. Geçim derdi, kuraklık, tehlike, stres, bunalım hiç yaşamazlar. Ömürleri sonsuzdur. Hiç ölmezler. Mezun olunca karşılığında garantili süper bir yaşama dâhil olurlar. İslamiyet mezunları karşılığını kat kat alırlar, depreme dayanıklı süper köşklerde otururlar, tatili ve rahatı bol, soğuk ve sıcak hiç görmezler. Manzarası ve nimetleri hazır, tertemiz insanların aldıkları puana göre güzel yerde ağırlanırlar.”
İşte tüm bu sonuçları elde etmek için öncelikle dünyayı İslam okuluna çevirmek için çalışmalıyız. Tıpkı yazarında dediği gibi Allah’ın sahibi olduğu dünyada Allah’ın koyduğu kurallarla (emir ve yasaklar) bir devlet boyutunda yaşadığımız sürece Alah’ın vaadi olduğu üzere sapmışlardan ve gazaba uğrayanlardan olmayacağız biiznillah…
Hızır YILDIRIM
8 notes · View notes
teneres · 4 years
Text
Tumblr media
Kasas Suresi 38. Firavun dedi ki: “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilah tanımıyorum".
Naziat Suresi 23-24. Firavun derhal (adamlarını) topladı, (onlara) bağırdı ve: “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!" dedi.
Fahreddin er-Razî, Firavun’un bu iddiasının kendisinin göklerin, yerin, dağların, bitkilerin ve insanların yaratıcısı anlamına gelmediğini, böyle bir iddianın ancak kendisinde delilik bulunan bir insandan sadır olabileceğini belirttikten sonra, Firavun’un bu ilahlık iddiasını şu şekilde tefsir etmektedir: “Hiç kimse üzerinde, benden başkasına ait emir ve yasak koyma hakkı yoktur".
Mefatihu’l Gayb, c, 22, sf. 476
18.yy Osmanlı dönemi Bağdad Mahmud el-Alusî ise şöyle demektedir: Firavun topladığı kalabalığın içinde kalkıp hitap etmek suretiyle nutuk çekerek o büyük lafı etmiş, böylece kendisini halkı yönetenlerin hepsinden üstün tutmuştur.
Ruhu’l Meâni, c. 16, sf. 53
Şeyhulislam İbn Teymiyye şöyle demektedir:
Her kim Allah-u Teâlâ’yı bırakıp kendisine itaat edilmesini isterse, bunun durumu tıpkı Firavun’un durumu gibidir. Her kim kendisine Allah ile beraber itaat edilmesini isterse, bu kimse de insanların kendisini Allah’a denk tutmalarını ve Allah gibi sevmelerini istemiş olur. Oysa Allah, yalnızca kendisine ibadet edilmesini, dinin tamamen kendisine has kılınmasını, dostluk ve düşmanlığının sadece kendisi için olmasını emretmiştir.
Mecmuu’l Fetâva, c. 14, sf. 328
Ebu’l Ala el-Mevdudî, Firavun’un bu iddiasını, “Bu mısır ülkesinin sahibi benim. Tüm emir ve yasakların çıkış kaynağı ben kabul edilebilirim. Benden başka hiç kimse emir vermede yetkili değildir” şeklinde tefsir ettikten sonra şunları eklemektedir; Firavun’un durumu peygamberler tarafından getirilen ilahi kanundan bağımsız olarak siyasi ve hukuki hâkimiyet id-diasında bulunan devletlerin durumundan hiçte farklı değildir. Bu devletler, kanun  koyucu, emir ve yasaklar belirleyici olarak ister bir kralı görsünler, isterse millet iradesini.. Ülkenin Allah’ın belirleyip Peygamberlerin tebliğ ettiği kanunla değil de, kendi koymuş oldukları kanunlarla yönetilmesi durumunda, Firavun’un durumu ile kendi durumları arasında hiç bir fark kalmaz.
Tefhimu’l Kur’an, c. 4, sf. 184
27 notes · View notes
30adim · 3 years
Text
Tumblr media
DÜNYA SEVGİSİ
Allah’ın selamı ile,
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ot çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurumaya yüz tutar, bir de bakarsın ki sararmış, ardından da çer çöp haline gelmiştir. Ahirette ise ya çetin bir azap yahut Allah’ın bağışlaması ve hoşnutluğu vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.” (Hadîd 20)
Kapılıp gittiğimiz şu Dünya çok çetin bir imtihan yurdudur. Bu imtihanda Dünya’yı yaşamak için çabalamayınız. Dünya’da ahirete hazırlık yaparak yaşayınız. Ömür su gibi akıp giderken, her gün Allah’ın rızasını gözeterek yaşayabiliyor muyuz hiç düşündük mü?
Allah herkese farklı koşullarda ömür vermiştir. Şartlar ne kadar farklı olsa da önemli olan Hakk’ı bulup batıldan ayırmak ve şuurlu bir müslüman olabilmektir. Öyledir ki kiminin 30 yıl ömrü olur da, ibadet ve emr-i ilahi üzere yaşar; kiminin de 100 yıl ömrü olur da, Allah’tan gafil bir hayat yaşar. Ayrıca ölüm bir gün kapımızı çalacak bir uyanışken, her anımızın değerini iyi bilip, iyi değerlendirmek icap eder. Yoksa Firavun gibi son anda secde etmek beyhudedir.
Şu Dünya’da islam fıkhına uygun bir hayat süren, severek ibadet eden, Allah’ın emir ve nehiylerine uyan, Kur’anı yaşam rehberi edinen, peygamber efendimiz Hz.Muhammed (sav)’in izinden yürüyen bir kimse, Dünya’da ne kadar sıkıntı, fakirlik, bela ve hastalıkla karşılaşırsa karşılaşsın veya ne kadar rahat, zengin, sıhhatli ve kolaylıkla yaşarsa yaşasın; şükrederse, isyandan kaçarsa, azgınlaşmazsa, sabır ve tevekkülle teslimiyet gösterirse, ahiretini kurtarmıştır bi’iznillah. Ama Dünya’daki çılgınca modernleşme arzusu, gelişen teknoloji, değişen psikoloji, yitirilen islami ve insani değerler, insandaki bitmek bilmeyen merak, hayatın iki zıt kutupta çok zor ya da çok kolay hale gelmesi ve her şeye sahip olma isteği bizleri kulluk bilincinden her geçen gün daha da uzaklaştırıyor. Çünkü Dünya her gün daha da çekici ve cezbedici tuzaklarla bizi baştan çıkarıyor. İşte imtihan da tam olarak burada başlıyor.
Kafir beldeler tüm akıl, imkan ve güçlerini Dünya’yı yapılandırmak için kullanmaktadır. Ortaya koydukları ürünlerle tüm insanları kendilerine köle etme amacı güderler. Zamanın firavunları; sermaye, güç, teknoloji ve iktidar sahibi olan bu kimseler insanları baştan çıkarıp türlü trend, akım ve yeniliklerle kendilerini bir çekim merkezi haline getirirler. Bunlara kapılıp gidenlerde ahiretlerini hiç düşünmeden mahvederler. Kuran-ı Kerim’de Allah (cc) buyurur;
“Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz! Oysa ahiret daha hayırlı ve daha süreklidir.” (A’lâ 16-17)
“Azan ve dünya hayatını ahirete tercih eden kişi için şüphesiz cehennem tek barınaktır.” (Nâziat 37-39)
İşte bu noktada müslüman feraset sahibi ve uyanık olmalıdır. Çılgınca akan bu sele kapılıp gitmemelidir. Elbette ki içinde bulunduğu çağın şartlarını takip etmelidir. Dünya’dan tamamen izole olmamalıdır. İhtiyaçları doğrultusunda elbette ki Dünya nimetlerinden istifade etmelidir. Ama her işte Rabb’imizin rızasını gözeterek adım atmalıdır. Dengeli, tutarlı ve sıhhatli bir yol izlemelidir. İman unsurlarından, ibadetlerinden, sünnetlerden asla taviz vermemelidir. Dünya için dinini satanlardan olmamalıdır. Şunu daima düşünmek gereklidir;
“Şuan ölsem Rabbimin huzuruna ne ile gideceğim!?”
Yaşadığımız şu ahir zamana bakalım. Ülkemizde islam kanunları ikinci plana atılıp, batının çeşitli kanun ve uygulamalarıyla haram ve yasaklar meşrulaştırılmaktadır. Türlü felsefi ve batılı akımlarla gençler islamdan uzaklaştırılmaktadır. Ehli sünnet itikadından ayrılan bazı akımlar islamofobiye neden olmaktadır. Moda diye giyim kuşam bozulmaktadır. Hatta islamın emri tesettür bile bambaşka bir hal almıştır. Moda, giyim kuşamda yenilik değil, adeta teşhirciliğin ve çıplaklığın geliştirildiği bir hal almıştır. Dünya’da ün yapmış modacılar müslümanları ve diğer insanları, gayri müslim kimseler gibi giyindirmeye özendirerek bilhassa gençlerimizin akıllarını başlarından almıştır. Makam, kazanç ve yönetim yarışı, insanları hırslı ve kin güder hale getirmiştir. İnsanlar birbirinin kazancına göz dikmekten, ekmeğiyle oynamaktan, tuzak kurmaktan utanmaz hale gelmiştir. Bir de bunu marifet gibi anlatırlar. Gıybet, haset, dedikodu normal bir davranış haline gelmiştir. Televizyonlarda toplumlar türlü rezilliklere ve ahlaksızlıklara bağışıklık kazandırılmıştır. Maalesef ülkemizde dahil olmak üzere Dünya’da tüketim çılgınlığı yaşanmaktadır. İsraf ve ziyan artmıştır. Her gün çıkan yenilikler, nefsimizde lükse ve her şeye sahip olma isteğini hat safhaya çıkarmıştır. Bankalar yaptıkları reklamlarla faizi öyle sıradanlaştırmıştır ki artık faizsiz alışveriş yapmak suçmuş gibi algılanır olmuştur. Oysa faiz ile ilgili Allah (cc) buyurur ki;
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve eğer gerçekten Mü’minlerseniz, faizden uzak durun. Şayet böyle yapmazsanız, Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin.” (Bakara:278/279)
İnsanlar her geçen gün daha bencil hale gelmiştir. Birçoğumuz başkasının hakkını gözetmeksizin Dünya’da “en”lere sahip olmak üzere durmadan ve düşünmeden koşar hale gelmiştir.
Peki neden? Cevap basit: Dünya Sevgisi. Uyanın! Kendinize gelin!
Bu halden kurtulmak elbette mümkündür. Evvela istiğfar etmekle mümkündür. Allah’ı düşünerek ve zikirle mümkündür. Şükürle mümkündür. Paylaşmakla mümkündür. İbadetle ve salih amellerle mümkündür. Ahireti kazanmak için yarışla mümkündür. Ne kadar tatlı olursa olsun Dünya’ya meyletmemekle mümkündür. Ölümü sık hatırlamakla mümkündür. Kul haklarına sahip çıkmakla mümkündür. Sevgi ve saygıyla mümkündür. Empatiyle mümkündür. Dünya’nın geçici, ahiretin de asıl yurdumuz olduğunu idrak etmekle ve bu istikamette gereğini yapmakla mümkündür. Allah’tan başka kimseye kul olmamakla mümkündür.
Şu Dünya’da ağzınızdan çıkan her kelimede, alacağınız her malda, sahip olduğunuz evlatlarınızı yetiştirmekte ve yapacağınız her işinizde Allah’ın rızasını gözetiniz. Kanaatkar olunuz. Gayrimüslim sermaye avcılarının, şeytanın vekillerinin tuzaklarına düşmeyiniz. Dünya’nın süsüne aldanmayınız. İhtiyacınızdan fazlasına göz dikmeyiniz. Nefislerinizi zincire vurunuz. İyi veya kötü ne yaşarsanız yaşayın, tevekkül ve teslimiyet ehli olunuz. Ahireti kazanmak kolay değildir. Tabi ki buna Dünya’yı severek ve sahip olma isteğiyle muvaffak olmakta mümkün değildir.
Bu hususta Peygamberimiz Hz.Muhammed (sav) ile Hz.Ömer bin Hattab (ra) arasında geçen bir konuşmayı hatırlayalım;
Hz. Ömer (ra) bir gün Resulullah (sav)’ın odasına girer. İçeriye girince bir an çevresine göz gezdirir. Odanın bir köşesin de işlenmiş bir deri, diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba görür. İşte Allah Resulü’nün odasında bulunan eşyalar bunlardan ibarettir. Bu manzara karşısında göz yaşlarını tutamayan Hz. Ömer’in (ra) ağlama hıçkırıkları Allah Resulü’nü uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz.Ömer (ra) omuzları sarsıla sarsıla daha da ağlamaya başlar.
Peygamber Efendimiz (sav) sorar:
“Ey Hattab’ın oğlu! Niçin ağlıyorsun?”
“Ey Allah’ın Resulü! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken, sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”
Allah’ın Elçisi (asm), Hz.Ömer’in (ra) sözünü tebessüm ve el işareti ile keser; “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. ” (Ankebut, 29/64) ayetini okuduktan sonra ekler:
“İstemez misin Ya Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..”
Dünya, ahiretin tarlasıdır. Yarın ölüp ahirete intikal ettiğimizde, ne ekmişsek onu biçeceğiz.
Tefekkür ediniz. Selam ve dua ile…
Abdullah Oğuzhan Ç.
1 note · View note
hecedarussuffah · 4 years
Text
Tumblr media
BU BİLDİĞİNİZ DEİZM'İN TA KENDİSİ!
"Dediler ki: 'Siz de ancak bizim gibi beşersiniz. Kuşkusuz ki Râhman hiçbir şey indirmemiştir.'"
Dikkat edin kuşkusuz ki Râhman;
"Râhman olan Allah hiçbir şey indirmemiştir."
Dolayısıyla bu Allah'ı bilen, Cenab-ı Hakk'ı Râhman olarak tarif eden kimseler peygamberlere:
"Siz ancak yalan konuşuyorsunuz." dediler. (Yasin Suresi,15)
Bu, bildiğiniz deizmin ta kendisi, adı yeni olsa da kendisi çoktan beri olan… Bu; çok eskiden, peygamberlerin varlığından beri olan ve peygamberlere karşı onu reddeden, 
onları inkar edip -güya- Allah'ı kabul eden bir anlayış. Küfrün ta kendisi olarak, Allah Azze ve Celle bunları kafir olarak, peygamberlerini 
yalanlayan kimseler olarak bize anlatıyor ve diyor ki: 
"Onlar seni yalanlıyor değiller aslında."
"Bunlar aslında Allah'ın ayetlerini yalanlıyorlar." (Enam Suresi,33)
Cenab-ı Hakk'ın emirlerini, yasaklarını, hayatlarını taşımak istemediklerinden… Hayatlarında buna yer açmak istemediklerinden…
Buyruk sahibi olarak Cenab-ı Hakk'ı kabullenmek ve O’nun boyunduruğu altına girmeye yanaşmadıklarından, peygamber faktörünü reddedip -güya- Allah’ı kabul ederek, ara bir yol ile 
kendilerini tıpkı kafirler gibi, rahat ve özgür yaşamın içine bırakmak istiyorlar.
Adına da bir isim koyuyorlar!..
Hiç farketmez. Hangi ismi koyarlarsa koysunlar, peygamberleri yalanlayanlar; Allah Azze ve 
Celle’yi yalanlamak için peygamberleri yalanlamışlardır. Cenab-ı Hakk'n hükümranlık haklarını, Cenab-ı Hakk'ın onlara emir ve yasaklarını, hükümlerinden kurtulabilmek için peygamberleri inkâr eder, reddederler. Dolayısıyla asıl düşmanlıkları Cenab-ı Hakk'a karşıdır.
Prof. Dr. Halis Aydemir...
Enbiya sûresi,7.ayet. 1.dersden alıntı.
👇👇👇
https://youtu.be/jVu96FR0JIM
3 notes · View notes
oyunabirazara · 3 years
Photo
Tumblr media
Hilkat daima "kolla kendini" diye haykırmakta. "Allah'ım beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimle başbaşa bırakma" 🌾 Her insanın içinde, yaratılıştan gelen latif, nazenin, güzel bir bahçe var. 🌾 Bir bahçeniz olsa, şöyle köşe başında. Güzelliklerle bezeseniz donatsanız bahçenizi ama o bahçeye bir çit/duvar çekmeseniz olur mu?! Tarumar olmaz mı herşey. Tüm çabanız boşa gitmez mi?! bizim içimizdeki o bahçe de korunmaya ihtiyaç duyuyor. İşte hukukullah ve hududullaha riayet bu yüzden elzemdir. Hukukullah bahçenizin korunmasını sağlarken hududullah diğer bahçeleri korumamızı temin eder. * Takva korunmak ve korumaktır. Emir ve yasaklar hikmetlidir... 🌾 "Kalbinde yeşil bir ağaç bulundur. Belki şarkı söyleyen bir kuş gelip konar..." İçimizdeki bahçelerimize iyi bakalım e mi ☺️hayırlı geceler... #hukukullah #hududullah #bahce #cicek #ağaç #gül #sümbül #çit #duvar #korumakvekorunmak #emirveyasaklar #haramlar #helaller #hikmetler #hilkat #kollakendini #oyunabirazara #islam #emniyet #güven https://www.instagram.com/p/CBeLfcjjK1Z/?utm_medium=tumblr
4 notes · View notes
mavibirbahce · 4 years
Link
"Kendini özgür sanan performans öznesi aslında bir köledir. Efendisi olmaksızın kendini gönüllü olarak sömürmesi ölçüsünde mutlak köledir. Karşısında artık onu çalışmaya zorlayan bir efendi yoktur. Salt yaşamı mutlaklaştırarak çalışır... Yapabilme özgürlüğü, emir ve yasaklar dile getiren yapmalısından daha fazla zorlama üretiyor hatta. Yapmalısının bir sınırı vardır. Yapabilme ise sınır tanımaz. Bu yüzden de yapabilmeden kaynaklanan zorlamanın sınırı yoktur. Böylece kendimizi bir ikilemin içinde buluruz. Özgürlük aslında zorlamanın karşıtıdır. Özgür olmak zorlamalardan arınmış olmak demektir.”
1 note · View note
aydn68 · 5 years
Text
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM HİDAYET KAPISI HAKKA DAVET VE İRŞAT DA TUTUM VE METOD
Vazu nasihatler yapıcı olmalı genellemeler çoğu zaman hatalı olabilir Peygamberimiz Aleyhisselam herkes helak olmuştur diyen ilkönce kendisi helak olmuştur buyurmuşlardır. Öğütler
Allah c.c. ın Rahmetinden ümit kestirmeyecek ve Allah c.c. ın azabından emin ettirmiyecek surette olmalıdır
Bir grup bedevi Peygamberimiz Aleyhisselama geldiler.Müslüman olmak istediğini söylerler
Peygamberimiz Aleyhisselam onlara Kelimeyi Şehadet getirtir.ve Bedeviler biz iman ettik derler Fakat Rabbimiz imanlarını kabul etmemiştir.
Ve Ayet gelir BEDEVİLER İMAN ETTİK DEDİLER HAYIR ONLAR İMAN ETMEDİLER İMAN ONLARIN KALBİNE YERLEŞMEDİ FAKAT SEN ONLARA DEKİ BİZ MÜSLÜMAN OLDUK DESİNLER.
Buyurdu.Bedeviler şavaşlardan ganimet elde etmek için müslüman olmuşlardı. Bu yüzden imanları kabul edilmemişti.Fakat Rabbimiz
bunların imanlarını kabul etmediği halde bunları dışlamadı.İmanın kalplerine yerleşmesi için bunlara zaman ve fırsat vererek müslüman olduk demelerini ve onlara müslüman muamelesi yapılmasını emretti
Hatta biz müslümanız diyen münafıklara bile bu sebeple müslüman muamelesi yapılmıştır.
münafıkların listesi verildiği halde
müslümanlarla birlikte namaz kılıp ibadet yapmaları engellenmiyor.
emir ve yasaklar bunlarada emrediliyor du.Rabbimizin bir emrine bakardı kelleleri uçurtulabilirdi.Fakat Rabbimiz böyle istemiyordu çünkü küfür üzere ölürlerse zaten sonsuz azap çekecekleri için Rabbimiz zamanla imanın kalplerine yeleşmesi için
onlara zaman ve fırsat verdi ve hidayet kapısını açık bırakıp kapatmadı ve Rabbimizin bu sonsuz
rahmetiyle birçok münafıklar ve imanı makbul olmuyanlar makbul bir imana ve hidayete erdiler. Aynı durum bugün içinde geçerlidir.Her
İnsanın Ruhu Bezmi elestte Elestü birabbiküm hitabına muhatap
olduğunda bela diye cevap vermiştir.Bütün ruhlar Rabbimize mutap olduğunda Rabbimizin Kemaline Cemaline aşık olup marifetullaha ermiştir.Bu dünyaya geldiğimizde bu bedene bu benliğe bu nefse kapıldığımız derecede Ruhumuzun Allah c.c. olan Aşkı ve marifeti perdelenmiş küllenmiştir.
Fakat yok olmamıştır.Rabbimiz bizim bu Aşkımızı Marifetimizi Ruhlarımızdaki örtüleri aralayarak açığa çıkarıp hatırlamamız için Adem a.s.den beri Peygamberler a.s.
Kitaplar Rabbani Alimler göndermiştir. Ruhlarındaki fıtratlarındaki örtülü olan bu Allah aşkının ve Marifetinin hidayete ermelerine vesile olması için herkesin maneviyat ve hidayet yolunu açık bırakmıştır.
Kitaplı kitapsız bütün mistik akımlar
İnsan ruhundaki bu küllenmiş olan
Allah Aşkından ve Marifetinden gelmekte birçoğu bu sebeple hidayete erip doğru yolu İslamı bulmakta birçoğuda bulamamaktadır.İmamı Rabbani
k.s.insan ruhundaki bu fıtri özellik sebebiyle Müslüman olmıyanlarında
cezbe gördüklerini cezbeye geldiklerini söylemiştir.Çünkü görülen bazı güzellikler, güzel, mantıklı, hikmetli, tesirli, sözler, insanların yaptıkları güzel şeyler
güzel sesler tınılar nağmeler. İnsanın ruhundaki örtülerin aralanmasına sebep olarak belli derecelerde Ruhundaki Allahın cemaline ve kemaline olan Aşkını
marifetinin zevkini hissettirip hatırlattırmaktadır işte bu CEZBENİN ta kendisidir.Fakat yanlız başına cezbe insanı kurtarmaz hidayete doğru yolu bulmaya ve hidayette derecelerin artmasına sebep ve vesile olabilirse faydası olmuş olur.Vesselam
Tevfik Ve Hidayet Allah c.c.Tandır.Feyyazı Mutlak Ve Mürşidi Hakiki Odur
1 note · View note
derdiderun · 4 years
Text
Tumblr media
Kalbini, Allah’ın emirlerinden yapamadıklarının pişmanlığıyla yıka.
Hikmet Tacı - Atâullah el-İskenderi (k.s)
57 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Her insan, ‘keşke’ demeyeceği şeyler yapmalı… Çünkü öldükten sonra 'keşke' demek, artık her şey için çok geç anlamına gelir... 2416. Hadis- İbn Mes’ûd’den…
6 notes · View notes