Tumgik
#şirk
tewhid · 3 months
Text
Sadece Allah’a kulluk edin. Kulluğunuz, ubûdiyetiniz sadece Allah’a olsun. Sadece Allah’ı dinleyin. Sadece Allah’a boyun bükün. Sadece Allah için yaşayın. Hayatınızın tümünde tek hakim varlık Allah olsun. Hayatı parçalamayın. Kulluğu parçalamayın. Gece hayatınızda, gündüz hayatınızda, aile hayatınızda, bireysel hayatınızda, toplumsal hayatınızda, evlenmenizde, boşanmanızda, hukukunuzda, eği-timinizde, savaşınızda, barışınızda, kazanmanızda harcamanızda söz sahibi sadece Allah olsun. Sadece O’nu razı etmeye çalışın. Kendinizi sadece O’na beğendirmeye çalışın...
51 notes · View notes
hatiragulzaman · 7 months
Text
Tumblr media
🍁🍃🍁🍃
La İlahe İllallah, İslam'ın temel inançlarından biridir.
La İlahe İllallah ifadesi, İslam'ın temel ilkelerinden biridir.
Bu ifadeyi kabul etmek, İslam'a girmenin ilk şartıdır. La İlahe İllallah, İslam'ın iki temel ilkelerinden biri olan tevhid inancının bir ifadesidir. Tevhid, Allah'ın tek ve eşsiz olduğunu, her şeyin yaratıcısı, sahibi ve yöneticisi olduğunu kabul etmektir. Diğer temel ilke ise İslam'ın son peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna inanmaktır.La İlahe İllallah anlamı
Kelime-i tevhid sözlük anlamı ile “Allah’ı birleme cümlesi” demektir. “Lâ ilahe illallah” sözünden ibarettir ve “Allah’tan başka ilah yoktur.” anlamına gelir. Bu cümlenin ifade ettiği mana İslam’ın temel ilkesini oluşturur. Hz. Peygamber, “Kıyamet gününde benim şefaatim sayesinde en mutlu olacak insan, kalbinden içtenlikle, Lâ ilâhe illallah diyendir.” (Buhârî, İlim, 33; Rikâk 51) buyurmuştur.
21 notes · View notes
teneres · 7 months
Text
"Dediler ki: Ey Mûsâ Onların ilâhları olduğu gibi [sen de] bize bir ilâh yap!" (A'râf, 138)
Bu âyet ile ilgili İmam Ebû Mansûr el-Mâturîdî es-Semerkandî dedi ki:
Tapınacakları bir ilâh istemeleri Rablerine kâfirlik etmelerinden ve O'nun elçisini yalanlamaktan dolayı değildi. Ancak kendilerini Allah'a ibâdet etmeye ve O'na hizmet [kulluk] yapmaya ehil görmedikleri içindi. Çünkü dünyada krallara ancak onun yanında seçkin ve ona yakın olanların hizmet ettiğini, krallardan uzak olanların da seçkinlerine hizmet ettiklerini görmüşlerdi. İşte buna binâen onlar da -kendilerini Allah'a ibâdete ve O'na kulluğa ehil görmedikleri için- Mûsâ'dan ibâdet edecekleri bir ilâh istediler. Tâ ki o putlara ibâdet onları Allah'a yaklaştırsın! Bu [onların bu tutumu] Allah'ı ta'zîm ve tebcîlden kaynaklanıyordu, küfürden ve ibâdeti O'ndan [nefyedip de] başkasına yöneltmekten değil! Arapların âdeti de böyleydi. Onlar -putlara yaptıkları ibâdet, kendilerini Allah'a daha da yaklaştırsın diye-putlara ibâdet ediyorlardı. Bir kıssada Firavn hakkında zikredilen şey de böyledir. O da kavmi için ibâdet edecekleri putlar belirlemişti ta ki bu putlar [onlara yapılan ibâdet] onları Firavn'a daha da yaklaştırsın. Onların Mûsâ'ya: 'Bizim için bir ilâh yap!' şeklindeki istekleri de bu türdedir. Allah en iyi bilendir.
TEVİLATU'L-KURAN: CİLT. 6 // SAYFA. 42-43
7 notes · View notes
hattabi · 2 years
Text
Îmân Hakikatı
Yeryüzüne gönderilen cin ve insân topluluğu ancak onu yoktan var eden Allâh'a ibâdet için yaratılmıştır.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُون
"Ben cinler ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zâriyat, 56)
Ancak bu ibâdetinden önce dinin asıllarına îmân etmesi gerekir. -Nitekim îmânsız bir ibadet düşünülemez-. Bu îmânından önce ise, dinin asıllarını bozan tüm varlıklardan içtinab etmesi gerekir. -Nitekim tekfirsiz bir îmân düşünülemez-
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَا
"Kim, tağutu reddedip ve Allah’a iman ederse kopması olmayan sapasağlam kulp'a (Tevhid’e) tutunmuş (ve İslam dinine girmiş) olur." (Bakara, 256)
İşte bu لا إله إلا الله 'ın esaslarıdır. Kim buna tutunursa îmânı da, ibadetleri de ona fayda verir. Kim de bunu bozarsa îmânı yalnız bir zandan ibarettir.
اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه
"Sana indirilene (Kur’ân) ve senden önce indirilen (Kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? Tekfir etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar." (Nisâ, 60)
Îmân iddiasında bulunmalarına rağmen îmânlarının nasıl boşa çıktığını bir düşün! Şüphesiz îmân, kabul ve reddin bulunduğu; söz, amel ve tasdikten oluşan bir hakikattır.
28 notes · View notes
yalnzardc · 2 years
Text
Şirkin birkaç nevisi vardır:
1-Güneş ay, yıldızlar gibi semavi varlıklara, tabiat kuvvetlerine veya insanlara taparak onlara ibadet etmektir. Buna “Şirk-i İstiklali" denilmiştir
2-Allah'a (c.c) inanmakla beraber, başka şeylerinde onun gibi ulühiyet sıfatlarıyla muttasif olduğuna inanarak ona şerik koşmaktır. Hıristiyanlıkta sonradan
uydurularak icat edilen "Teslis" inancı bu nevi şirktir. Zira onlar Hz. İsa'ya oğul, Hz Meryem'e Ruhu'l Kudüs adını vererek onlarında Allah-u Teal gibi Kadir-i Mutlak ve Alim-i Mutlak olduğunu zan ederek baba oğul ve Ruhu'l Kudüs gibi üç başlı bir ulûhiyete (teslis) inanmaktadırlar. Buna da "şirk-i teb'iz" denir
3-Kainatın yaratıcısının tek olduğu kabul edilmekle beraber Allah-u Te ála'yı bırakarak putlara, heykellere tapmak, hiçbir fayda ve zarar vermeyecek olan cansız şeylere ibadet etmektir. İslamiyet gönderildiği zamanda bütün dünyada en yaygın şirk bu olması sebebiyle Kur'an-ı Kerim'de çok zikredilip şiddetle yasaklanmıştır. (En'am71, Araf 191-192, İbrahim 30, Hacc 12.13.73, Isra 56 gibi)
4-Bazı insanların Allah(c.c)'ın emir ve yasakları yerine, içlerindeki bir kısım insanların emrettiklerini yapıp yasakladıklarını terk ederek onları "rab" edinmeleridir.
5-Kişinin nefsanî arzu ve heveslerine körü körüne uyarak, Allah(cc)'a itaatten yüz çevirmesidir. Hakiki tevhide ulaşabilmek için bu gizli şirkten de kurtulmak gerekmektedir.
8 notes · View notes
sendeoku · 1 year
Text
HAYATIMIZA KURALI SADECE ALLAH KOYSUN
Allah Teala: "Eğer ALLAH'A ŞİRK KILARSAN, şüphesiz amellerin boşa gider (Zümer suresi 65)" buyurmaktadır.
Ramazan da tutulan oruçlar, yapılan ibadetlerin boşa gitmemesi için, ŞİRKİ TERK ETMELİYİZ.
Allah'a şirk kılmanın, Allah'tan başkasına kulluk etmek olduğunu, Allah Teala şöyle öğretir: "De ki:  Ey cahiller! Bana, ALLAH'TAN BAŞKASINA KULLUK/İBADET ETMEMİ Mİ emrediyorsunuz? Andolsun; sana da, senden öncekilere de vahyolunmuştur ki: Eğer ALLAH'A ŞİRK KILARSAN, şüphesiz amellerin boşa gider ve muhakkak hüsrana uğrayanlardan olursun." Zümer suresi 64-65.
Kulluğun, "Haram dediğini Haram, helal dediğini helal kabul etmek" olduğu Şu hadiste öğretilir: Allah'ın Resulü, (Bismillah...) "Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler." (Tevbe, 31) ayetini okuyunca Adiy İbnu Hâtim (ra.), Peygamber’e (sav): ‘Onlar, din adamlarına tapmadılar ki!’ dedi. Resûlullah (sav) şuna yakın: ‘Evet, fakat din adamları, Bir şeyi helâl kılınca onu helâl sayıyorlardı, bir şeyi haram kılınca da onu haram kabul ediyorlardı.″ Bu, onların, din adamlarına ibadetidir/KULLUĞUDUR.’ buyurdu.” (Tirmizi, 3095;)
Resûlullah Akıllı kimseyi, "NEFSİNE MUHASEBE EDEN" olarak buna benzer tanıtır. (Tirmizi, Kıyamet 26)
Nefis muhasebesi olarak: Biz, Kimin haram dediğini haram, helal dediğini helal kabul ediyoruz?
6 notes · View notes
hecedarussuffah · 2 years
Text
Tumblr media
وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ وَأَسْلِمُوا لَهُ
Yüzünüzü Rabbinize dönün ve O'na (cc) teslim olun!”
Zümer, 54
Dersin tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
👇👇👇
https://youtu.be/rJGExg6QxEs
10 notes · View notes
Photo
Tumblr media
I Quran əxlaqından uzaq yaşayan insanlar bir çox mövzuda olduğu kimi sevgi mövzusunda da yanlış düşüncəyə malikdirlər. Onlar nə qədər öz aralarında sevgini və hörməti yaşadıqlarını düşünsələr də, əslində, bunlar yanlış təməllər əsasında qurulmuş əlaqələrdir. “Şirk sevgisinə” ən gözəl nümunə qadın və kişi arasındakı sevgidir. Bəzi insanlar Allaha bəslənilməli sevgini və bağlılığı, heç bir şeyə gücü çatmayan aciz varlıqlara yönəldirlər. Bəzən bir insanı həyatının əsl məqsədinə çevirir, hər an hər yerdə onun adını xatırlayır, onu ucaldır və onun sevgisini qazanmağa çalışırlar. Səhər qalxdıqları andan etibarən, gün boyunca davamlı olaraq onu düşünərlər. Ya da o insanı düşünüb, səhərə qədər yuxusuz qalırlar. Allahın rizasını qazanmaq əvəzinə yalnız onu məmnun etməyi qarşısına məqsəd qoyur, hətta bəzən onu razı etmək üçün Allahın razılığına uyğun olmayan işlər edə bilirlər. Onun üçün hər cür fədakarlığı edirlər, amma Allahın rizasını qazanmaq üçün heç bir səy göstərməzlər. Bu insanlar bir-birlərini “ilahlaşdıranlardır”. Necə ki, sevgini izah edən bəzi şeirlərdə, yazılarda, romantika üzərinə qurulan dialoqlarda bunu tez-tez görmək olur. Bu cür sevgi anlayışının təməli Allaha şirk qoşmaq üzərindədir. Allah bir ayəsində cahil inancı olan insanların yaşadığı bu şirk sevgisinə diqqət çəkmiş, Allaha qarşı həqiqi sevginin bundan çox üstün gücə sahib olduğunu və daha qüvvətli bağlılıqla yaşanacağını bildirmişdir: ...atalarınızı yad etdiyiniz kimi, hətta ondan da güclü şəkildə Allahı yad edin!... (Bəqərə surəsi, 200) Allah sevgisi bütün sevgilərin üzərindədir. Allah sevgisindən üstün tutulan, qəlbdən Allah sevgisini çıxarıb onun yerinə qoyulan bir sevgi insanın Allaha şərik qoşmasına səbəb olar ki, bu da insanı cəhənnəmə sürükləyə bilər. Ancaq insanların bəziləri belə bir təhlükənin fərqində belə deyillər. (ardı rəydə) #quran #islam #dinipaylasimlar #Allah #namaz #dua #din #sevgi #ailə #şirk https://www.instagram.com/p/CkvnIp7o9Ae/?igshid=NGJjMDIxMWI=
2 notes · View notes
celalyesilyurt · 11 months
Video
youtube
İNSANLIĞIN KADİM HASTALIĞI ŞİRK? MÜŞRİKLER KİMDİR, KURANDA VURGULANAN ÖZ...
0 notes
belkidebirharfimben · 6 months
Text
Çünkü 'kız gibi ilahlara' ihtiyaçları var!
Efendim, bendeniz, lise 2’ye kadar pek efendi bir çocuktum. Etliye sütlüye karışmazdım. Derslerimden başımı kaldırmazdım. Ancak lise 2’ye gelince içimde birşeyler kırıldı. Yoruldum. Yarışmayı bıraktım. Serserileştim. Herşeye boşvermeye başladım. (Yıllar sonra Hermann Hesse’nin Çarklar Arasında’sını okuduğumda biraz maziyi görür gibi olmuştum bu yüzden. Kitapta geçen ‘İçimin çiçeği soldu’ cümlesinde de halet-i ruhiyemin en güzel resmedilişini bulmuştum.) Hatta bendeki bu değişim nedeniyle edebiyat öğretmenimiz Ömer Faruk Beyazıt Bey (ki kendisi bir yazardı aynı zamanda) yemekhanede şöyle demişti: “Oğlum, sana ne oldu böyle, kız gibi oğlandın geçen sene!”
‘Kız gibi oğlan’ ifadesi arkadaşlarım için makara malzemesi olsa da kastedilen kötü birşey değildi. O dönemde kızlar erkeklere kıyasla daha edepli olduğundan, aşırılık yapmaktan uzak durduklarından, bir tür iltifat sayılırdı. (Belki Anadolu’da hâlâ böyle yerler vardır. İstanbul’a dair ümitlerimi yitireli epey oldu. Bence buralarda edepsizlik yarışı başabaş gitmektedir.) Kişinin itaatkârlığına da bir işareti vardı elbette mezkûr ifadenin. Kız çocuğu dediğin daha bir söz dinler. Erkek çocuğu o kadar itaatkâr olmaz. Zaten bir eşikten sonra öyle olması da istenmez. Mücadele etmelidir. Hatta, tıpkı saltanat düzeninde yaşandığı gibi, yeri geldiğinde babasının bile ayağını kaydırmalıdır.
Her neyse. Geçenlerde Zuhruf sûresinin 15 ila 18. ayetlerini tefekkür ederken aklıma bu hatıra geldi. Daha doğrusu şöyle birşey oldu: O ayetleri tefekkür ederken başka bir anlam katmanı daha kafamda açılır gibi hissettim. Şimdi aklıma gelenleri, "Allahu a'lem!" kaydıyla, hikâye edeceğim. Bakalım sizde de bir hakveriş olacak mı? Fakat önce ayetlerin kısa bir meallerini buraya iktibas edelim:
"Kimi kullarını Onun bir parçası saydılar. Şüphesiz insan apaçık bir nankör! Yoksa O, yarattıkları arasından kızları kendisinin saydı da, erkek çocukları size mi ayırdı? Onlardan biri, Rahman’a yakıştırdığı (kız çocuğu) ile müjdelenince öfkeye kapılarak yüzü mosmor olur. 'Mücadelede başarısız olarak ömrünü süslenmekle geçirecek olan kız çocuğu mu?' diye öfkeyle sorar." Başka meallerde 18. ayetin şöyle verildiğini de görmek mümkündür: "Süs içinde yetişip de mücadelede kendisini savunamayanı mı Allah'a yakıştırıyorlar?"
Diyanet İşleri sitesinde mezkûr ayetlerin kısa bir tefsiri şöyle yapılıyor:
"Müşrik Araplar kız çocuklarını istemedikleri, onları doğru dürüst insan saymadıkları, savaşa dayanıklı olmayıp, ömürlerini güzel görünmek için süslenmekle geçirmeleri gerekçesiyle kadın cinsini hor gördükleri halde hem meleklerin hem de Allah’a ortak kıldıkları putların dişi olduklarına inanır, ayrıca bu dişi putları Allah’ın kızları olarak kabul ederlerdi. Ayetlerde bu hurafî ve tutarsız inançlar reddedilmiştir. (Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 770)" Evet, müşrikler, kendilerine yakıştırmaktan hoşlanmadıkları kız çocuklarını Allah'a yakıştırıyorlardı. Allah'ın altında kurguladıkları sözde hiyerarşide dişi kimliğine öncelik veriyorlardı. Bu elbette bir açıdan büyük bir tutarsızlık oluyordu. Zira kendi hayatları için kötüledikleri şeyi Allah için iyi görüyorlardı. Halbuki kötü hep kötü olmak zorundadır. Zaten inkârcılığın mahiyetinde müzmin bir tutarsızlık vardır. Onlar gündelik hayatlarında inanmayacakları şeylere teolojik düzeyde iman etmeyi seçerler. Sözgelimi: Evlerinde mükellef bir sofra bulsalar bunun tesadüfler eşliğinde oluşacağına inanmazlar. Ancak kainattaki binbir muhteşemliğin aynı tesadüflerle açıklanabileceğine inanırlar. Yaşarken rastgeldikleri her fiilin bir faili olduğunu bilirler. Lakin yaratılışta 'Failsiz de olur'cu kesilirler.
Peki benim kafamda açılan ikinci katman ne? Onu da yukarıda söylediğimine ters gibi görünen bir başka iddiaya bindireceğim: Belki de müşrikler Allah'ın altındaki hiyerarşide düşledikleri diğer ilahlara dişi kimlikleri verirken pek de tutarsız değildirler? Hoppala! Ne demek şimdi bu? Şu demek:
Bediüzzaman'ın eserlerinde tekrar tekrar dikkatimizi çektiği bir durum var. İnsan bir kere şirkin kucağına düştü mü birçok imkansızlığı da yutmak zorunda kalıyor. Yahut da içinden çıkılmaz pekçok zıtlaşmayla boğuşmaya mecbur oluyor. Eh, tutarsızlıkla yaşamak da bir yere kadar, akıl en nihayet bir parça 'kandırılmayı' talep ediyor. Onlar da çeşitli argümanlarla kandırmaya çalışıyorlar. İşte içinden çıkamadıkları mevzulardan birisi de budur ki: Herbiri ilahlığı itibariyle sonsuzluk barındıran birçok tanrı nasıl olup da yaratılışta birbirine galip gelmeye çalışmaz? Birbiriyle çatışmaz? Birbirinin düzenini altüst etmez? Sınırlı mahluklar arasında bile hâkimiyet şiddetli kavgalara sebep olurken, baba oğluna katlanamazken mesela, ilahlar dairesinde nasıl böyle kavgalar olmaz? Zira yine Kur'an'ın ifadesiyle: "O ikisinde (yerde ve gökte) Allah'tan başka ilahlar bulunsaydı, (düzenleri) elbette bozul(up gitmiş)ti."
"Bu kâinatın Sâni-i Kadîr ve Hakîminin mülkünde iştirak yeri yoktur. Çünkü herşeyde nihayet derecede intizam bulunduğundan, şirki kabul edemez. Çünkü müteaddit eller bir işe karışırsa, o iş karışır. Bir memlekette iki padişah, bir şehirde iki vali, bir köyde iki müdür bulunsa, o memleket, o şehir, o köyün her işinde bir karışıklık başlayacağı gibi, en ednâ bir vazifedar adam, o vazifesine başkasının müdahalesini kabul etmemesi gösteriyor ki, hâkimiyetin en esaslı hassası, elbette istiklâl ve infiraddır. Demek intizam vahdeti ve hâkimiyet infiradı iktiza eder. Madem hâkimiyetin bir muvakkat gölgesi, muavenete muhtaç ve âciz insanlarda böyle müdahaleyi reddederse, elbette, derece-i rububiyette hakikî bir hâkimiyet-i mutlaka, bir Kadîr-i Mutlakta, bütün şiddetiyle müdahaleyi reddetmek gerektir. Eğer zerre kadar müdahale olsaydı, intizam bozulacaktı. Halbuki bu kâinat öyle bir tarzda yaratılmış ki, bir çekirdeği halk etmek için, bir ağacı halk edebilir bir kudret lâzımdır. Ve bir ağacı halk etmek için de, kâinatı halk edebilir bir kudret gerektir. Ve kâinat içinde parmak karıştıran bir şerik bulunsa, en küçük bir çekirdekte de hissedar olmak lâzım gelir. Çünkü o, onun nümunesidir."
Benim böylesi metinler eşliğinde vardığım neticeyse şudur arkadaşım: Müşrikler, Allah'ın altında tevehhüm ettikleri ilah hiyerarşisinde, elbette kızlara öncelik vermek zorunda kalıyorlar. Zira 'kız gibi ilahlara' ihtiyaçları var. Bu kadar tanrıya rağmen âlemin düzeninin bozulmayışını ancak bu şekilde açıklayabilirler(!). Alttaki ilahların itaatkâr olması lazım. Erkek gibi düşlenmemesi lazım. Eğer 'erkek gibi ilahlar' düşlenirse bu defa tutarsızlıkları hepten meydana çıkacak. Hevasatı elinde aptallaşmamış olanlar da soracak: "Aga, bunlar nasıl olup da kavga etmiyorlar, garip değil mi?"
Hülasa: Kur'an'ın müşriklerin mezkûr arızasına dikkat çekişinde böyle bir hikmet daha olabileceğini düşündüm. Böyle bir sırrın da öğretiliyor olabileceğini tefekkür ettim. (Cenab-ı Hak taksiratımı affetsin.) Hatta işi orada da bırakmadım. Bugüne taşıdım. Bugün feminizmi dünyaya dayatan küreselci müşriklerin de idealler dünyasını erkek kimliğinden arındırmayı hedef ittihaz ettiklerini aklıma getirdim. "Acaba bu da bir tür 'kadıncı müşrik teolojisine dönüş' mü?" diye sordum. Hepsinin cevabını ben veremem. Biraz da sizden yardım almam lazım. Fakat şu kadarına dikkatinizi çekip gideyim: Kadınları hem bu denli pespaye metalar haline getirip hem de bu kadar baştacı yaptığını iddia eden, cahiliye dönemini saymazsak, bunlardan başka kim var Allah aşkına?
0 notes
byrhyman · 1 year
Text
;)
0 notes
tewhid · 2 months
Text
İslam dininde "Şeyhe rabıta yapmak" diye bir ibadet yoktur. Kur'an'da/ Resulullah'ın hayatında olmayan bu şeyhe tapınma ayini aslında çok ahlaksız bir Hint meditasyonunun İslamileştirilmiş halidir. Dikkat edin rabıta şirktir, yalandır ve sapkınlıktır. İslam'a hurafe bulaştırmaktır.
41 notes · View notes
hatiragulzaman · 1 year
Text
Tumblr media
Bak ne söyler insana kabristandaki şu taşlar?
Bir yalan burada bitti, bir gerçek burada başlar!..
Laedri
9 notes · View notes
teneres · 10 months
Text
Tumblr media
Bizleri batıl ehlinden beri kılıp, kulu ve elçisi olan Muhammed Mustafa’nın izinden gidenlerden, razı olduğu sahabeleri örnek alıp, onlara tabi olmak nimetinden uzak tutmayan Allah’a hamd olsun.
Nice gafiller var ki, gerek iki ayaklı şeytanların sözleriyle, gerekse kendi heva ve heveslerini her şeyin üzerinde tutan kibirlerinden dolayı doğru yoldan sapmış, bidatlere ve küfür/şirk çukurlarına yuvarlandıkları halde kendilerini doğru yolda zanneder olmuştur.
İnsanları saptıran konulardan biri de ehli beyt ve tarihte yaşanan olaylardır. Ehli beyti katlettiler söylemi üzerinden, sanki ehli sünnet vel cemaatin hadis ve fıkıh kaynaklarında böyle bir emir varmış da, o yüzden bunlar yaşanmış, sanki ulemasından avamına her Sünni bu meselelerde Muaviye b. Ebi Süfyan ve oğlu Yezid’i haklı buluyormuş gibi propaganda yaparak, insanları doğru yoldan ayırıp kendi rezil ve şirk itikadlarına sürüklüyorlar.
Başka sefihler ise, bu tarihi olayları gösterip, sanki bizim ayrışma sebebimiz yaşanan olaylarmış, 1000 yıldır Ali mi haklı Muaviye mi haklı kavgası veriyormuşuz gibi lanse ederek, şirk çukuru olan Şiilerle kardeşlik naraları atıyorlar.
Hayır, ne dün Osmanlı uleması Alevilerin (Şiilerin) yemeği yenmez (müşriklerin kestiği et yenmez) , onlarla nikahlanılmaz (müşrik erkek ve kadınlarla evlenilmez) vb fetvalar verirken Emevi hanedanını tuttuğu için bu fetvaları verdi, ne de biz bugün bu kavgada taraf olarak Şiileri tekfir ediyoruz.
Onları tekfir ediyoruz çünkü onlar; Kuran’ın Ali radıyallahu anh’a gelirken, Cebrail aleyhisselâm tarafından yanlışlıkla Muhammed aleyhisselam’a getirildiğini söylüyorlar. Onlar kafirler çünkü elimizdeki mushafın eksik olduğunu Kuran’ın hakikatte 17.000 ayet olduğunu, bu doğru mushafın Fatıma annemizde olduğunu iddia ediyorlar. Onlar kafirler, çünkü Allah’ın Tevbe Suresi ve Fetih Suresinde razı olduğunu ayetle sabit kıldığı sahabeye kafir diyorlar. Allah’ın razı olduğundan razı olmayanlardan bizlerde razı değiliz.
Onlar müşrikler çünkü darda kaldıklarında ehli beyt imamlarını yardıma çağırırlar. Onların türbesine gidip debelenenlerin cennetlik olduğuna inanırlar.
Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh’ın “nurundan” yaratıldığını iddia etmekteler. Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh ve soyunu tesbih etmeden önce tesbih etmeyi bilmediklerini iddia etmekteler.
Bunların küfr, şirki ve bidati anlatılamayacak kadar çoktur. İş bu kitap Şiilerin, bizdeki Buhari, Müslim, Ebu Hanife, İmam Şafii gibi itibar ettikleri, fetvalarıyla amel ettikleri, sözleriyle itikad ettikleri kimselerin kitaplarına dayanarak yapılmış bir araştırmadır.
İyiyi bilmek yetmez. Birde şerri bilmek gerekir ki insan bilmediğinden sakınamaz malum.
10 notes · View notes
hattabi · 2 years
Text
لا تغلوا / Aşırıya gitmeyin
‎يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ وَلَا تَقُولُوا عَلَى اللّٰهِ اِلَّا الْحَقَّۜ
“Ey Ehl-i Kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah’a dair hak olandan başka bir söz söylemeyin.”
- Nisa, 171.
قُلْ يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لَا تَغْلُوا ف۪ي د۪ينِكُمْ غَيْرَ الْحَقِّ
De ki: “Ey Ehl-i Kitap! Dininizde haksız yere aşırılık etmeyin.
- Maide, 77.
و سألته عن حديث ابن عباس : "إياكم و الغلو ، فإنما أهلك من كان قبلكم الغلو"؟ قال ابي : لا تغلوا في شيء حتي الحب و البغض.
(Salih dedi ki): Ona (Ahmed bin Hanbel’e) ibn Abbas’ın “Sizi aşırılıktan sakındırırım. ‎Zira sizden öncekileri ancak Dînde aşırı gitmeleri helâk etti.” hadisi soruldu. Babam dedi ki:
"Hiç bir şeyde aşırı gitmeyin. Sevgi ve nefrette bile."
- Ebû'l-Fadl Sâlih, Mesâilu İmâm Ahmed, 204. Ahmed, Musned, 3248.
حدثنا العباس قال : حدثنا عبيد الله بن موسى ، قال : أنبأنا أبو كبران ، قال : سمعت الشعبي يقول : حب أهل بيت نبيك ، ولا تكن رافضيا ، واعمل بالقرآن ولا تكن حروريا، واعلم أن ما أتاك من حسنة فمن الله، وما أتاك من سيئة فمن نفسك ، ولا تكن قدريا، وأطع الامام ، وإن كان عبدا حبشيا
Bize el-Abbas tahdis etti, dedi ki, Bize Ubeydullah bin Musa tahdis etti, dedi ki: Bize Ebu Kibran anlattı, dedi ki: eş-Şabi’yi işittim şöyle diyordu:
“Nebî’nin Ehl-i beyt’ini sev, ama Rafizî olma; Kuran ile amel et ama harûrî olma; sana gelen iyiliği Allah’tan, kötülüğü kendinden bil ama Kaderî olma, Habeşli bir köle de olsan Halife’ye itaat et.”
- Yahya bin Main, et-Tarih 1163.
15 notes · View notes
muslumanincenneti · 1 year
Photo
Tumblr media
1616. Hz.Ebu Hüreyre’den (R.A.) rivayet edildiğine göre Rasûlullah (S.A.V.) şöyle buyurdu: "Şahısları ve milletleri yakıp yıkan yedi büyük günahtan sakının”. Ey Allah'ın elçisi bunlar hangileridir, diye sordular. Peygamber (S.A.V.)’de: 1. Allah'a herhangi bir şeyi veya kimseyi ortak koşmak. 2. Sihir yani büyü yapmak ve yaptırmak. 3. Allah'ın dokunulmaz kıldığı bir canı haksız yere öldürmek. 4. Faiz yemek. 5. Yetim malı yemek. 6. Savaş meydanından kaçmak. 7. Evli, namuslu, hiçbir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnad ve iftirasında bulunmak. (Buhari, Vesaya 23, Müslim, İman 145) #islam #hadis #hzmuhammed #hzmuhammedsav #buhari #muslim #peygamber #peygamberefendimiz #peygamberimiz #yedi #büyük #günah #şirk #sihir #büyü #cinayet #faiz #yetim #malı #savaş #kaçmak #iftira https://www.instagram.com/p/Cp65wFCDhd-/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes