Tumgik
ekitapstore · 1 year
Text
Rupi Kaur – Süt ve Bal Kitap İncelemesi
Kitap İncelemesi
Rupi Kaur Süt ve Bal Kitap; ‘sancımak, sevmek, kırılmak, sağalmak,’ başlıkları altında dört farklı bölümden oluşuyor. Her bölümde kısa kısa cümlelerle bize hayatta yaşadığımız birçok konu ile ilgili olarak kısacık mesajlar veriyor. Sadece kısa birkaç satırla okuru bu kadar düşündürebilmek, böylesine hissedebilmek her şairin harcı değil. Fakat Rupi Kaur’ca başarılmış bu.. Süt ve Bal; aşk, kayıp, travma, üzüntü, iyileşme, eşitlik, özgürlük, kadınlık hakkında bir şiir denemesi. Şiirlerin illüstrasyonlarla harmanlanmış olması da ayrı bir güzellik katmış sayfalara. Değinilen konular, verilmeye çalışılan öğütler çok güçlü. Özellikle kadınlara verilen öğütler, kendin gibi olmayı, yıkıcı ilişkilerin içinden çok daha büyük bir güçle çıkmayı, bir kadının kendisiyle barışmaya başladığında nasıl özgürleştiğini anlatıyor. Her satırı ayrı etkileyen bir kitap.
Şehvet, aşk, ihanet, kadınlık, kendini bulma ve kendin olma konularını bu kitabında şiir olarak okuyucusuna aktarmış. Sanki Rupi’nin kendi içinde kendi kendine kavgası var. Kitapta acıyı hissetsek de öte ki taraftan da bir direniş söz konusu. Bir kadını derinden yaralayan, sarsan, uyandıran bir şiir kitabıydı. Genel olarak kadınlığın zorluğundan, bir kadın olarak kendini sevmekten bahsediyor. Tecavüz, taciz, cinsellik, anne-baba ilişkileri, umut, eş, sevgi gibi bir çok konudan bahsedilmiş. Bir kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu bu kitapta toplamış yazar. Kadınların içindeki sıkıntıları tek tek çıkarıyor hiç çekinmeden, tacizi, haksızlığı, obje gibi görülmeyi.
Sancımak bölümünde şiirlerde yer alan temalar sevmek bölümünde insanın kendisini toplum içerisinde bir başka insana sevdirebilmesi için verdiği uğraşın insanı anlaşılamamak kavramı üzerinden yormasına doğru yol almıştır. Kırılmak bölümünde ise kişinin kendisini eksik hissetmesinin verdiği ağırlıkla beraber son olarak sağalmak bölümünde kişinin kendisini sadece kendisinin toparlayacağını yazıyor şair. Aslında çocuklukta yaşadığımız her olayın bizi hayatımız boyunca etkileyebileceğini şiirle anlatabilmek sanattır.
Yazarın ne kadar basit bir anlatım dili olsa da bir anda bir sürü duyguyu size hissettirebiliyor. Kadınlık kavramının güçlü yönlerine dikkat çekmiş bazı şiirler. Kadınların olmaları istendiği gibi değil de kendi olmak istedikleri gibi olmalarını çok net ve güzel vurguluyor şairimiz.
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
Dostoyevski – Kumarbaz Kitap İncelemesi
Kitap İncelemesi
Dostoyevski Kumarbaz Dostoyevski’nin sembolleri büyük bir ustalıkla kullanıyor. ‘’Rulet’’ sembolü metnin ana sembollerinden biridir. Olaylar zaten en başından beri kurmaca Rouletenbourg şehrinde geçiyor. Bunun anlamını veya Dostoyevski’nin neden bu sembolü seçtiğini anlamak ise çok zor olmamalı, çünkü herkes bilir ki ‘’rulet’’ aynı zaman da hayatın ve kaderin sembolüdür. Rulet bir kişinin hayatını ortadan kaldırabilir, onu yok edebilir, iç huzurunu tamamen mahvedebilir, insanı birçok sıkıntı ile baş başa bırakabilir. Eğer ki şanslıysanız bir iki kere size kazanma duygusunu tatmanız için şans verir, ama unutmayın ki kumarda en son ‘’masa’’ kazanır. İnsanoğlu yine yenilir. Aynı zamanda ‘’rulet’’ sembolü ‘’şans’’ ile de yakından bağlantılıdır, ancak şans faktörü her zaman güvenilecek bir kaynak değildir.
Kumar olgusuyla birlikte öne çıkan bir başka konu da ‘miras’ konusu.. Hatta bu iki konunun başa baş gittiği bölümlerin sayısı az değil. Peki kumar ile mirası bir araya getiren, onları aynı mahallenin iki yakın arkadaşı yapan şey nedir? Cevaplaması zor bir soru değil. Üretmeden, kısa yoldan zengin olma sevdasıdır.
Kitapta güzelliğiyle ve ana karakter Aleksey İvanoviç ile ilişkisi üzerinde durulan bir isim var. Polina Aleksandrovna. Bu kitap tam otobiyografik diyemesek de o minvalde sayılabilecek bir roman, çünkü ”Polina Suslova”, Dostoyevski’nin başarısız aşk girişimi sonucunda takıntılı olarak zihninden kazıyamadığı bir isim. Polina gerçekte bir mujik (Rus köylüsü) kızı. Polina Suslova, Dostoyevski’den 16 yaş küçüktür, birlikte bir aşk ilişkisi yaşamaya yeltenirler fakat zaman geçtikçe birçok şey değişir. Ne var ki Dostoyevski Polina’nın aklındaki gibi biri değildir. Suslova’nın yanında çirkin kalır. Borçlardan bunalmış bir haldedir. Sara hastası bir adamdır. Kuşkucu herifin tekidir Suslova’ya göre. Suslova, bütün varlığını ona teslim etmek isterken Dostoyevski ona teslim olur.
Burada bahsi geçen ahlak kuralları, ilk anda akla gelen ahlak kurallarından biraz farklı. Bu kavram daha çok çoğunluğun kabul ettiği ve çoğunluk kabul ettiği için ‘doğrusu budur’ şeklinde düşünülen geniş bir çerçevede ele alınmış. Kitabın ilk bölümlerinde Rothschild ailesine atıfta bulunularak bir döngüden bahsediliyor. Bu döngüye göre ailenin ilk nesli çeşitli ahlak kuralları etkisi altında öküzler gibi çalışıp birikim yapmaya başlıyor. Bu birikim, 4-5 kuşak sonra devasa bir servete dönüşüyor. Yani birikimi başlatan kişinin 4. kuşaktan torunu bir servet üzerine oturuyor. Aleksey bu durumu uzun bir tiradla eleştiriyor ve 4.kuşak torunun faydalanacağı bir birikim yerine ‘kazandığını yemek’ üzerine kurulu bir hayatı savunuyor ki onun bu felsefesini kendi hayatında da uyguladığını görebiliyoruz.
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/inceleme/dostoyevski-kumarbaz
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
J.R.R.Tolkien – Yüzüklerin Efendisi Kitap İncelemesi
Kitap İncelemesi
J.R.R.Tolkien Yüzüklerin Efendisi Hikayede adı geçen bazı yaratıklar Orklar , balroglar , shelob, Uruk hai , Ugluk , Grishnakh , iyi mi kötü mü olduğu belli olmayan , yüzük taşıyıcısı Frodo’ yu bir parmağından eden Gollum , ölü insanlar , kartallar v.s. Bazı kitaplar vardır, sana yeni bir dünya yaratır, öyle bir dünyadır ki bu içinde dostluk, nefret, güç savaşı, ihtiras, saf iyilik, aşk vardır ve bu kitap, hayal dünyasına açılan bir kapıdır.
Dünya ikiye bölünmüştür, denir Tolkien‘ın yapıtı söz konusu olduğunda: Yüzüklerin Efendisi‘ni okumuş olanlar ve okuyacak olanlar. 1997 ile birlikte, çok sayıda Türk okur da “okumuş olanlar” safına geçme fırsatı buldu.
Tolkien, Yüzüklerin Efendisi serisini üniversite eğitim gördüğü senelerde yazar. Fakat bu seriden önce kendi çocukları için yazdığı “Hobbit” kitabı vardır. Bu kitap tam olarak Yüzüklerin Efendisi serisinin zemini niteliği taşır. Yüzüğün ortaya çıkışı bu kitapta anlatılır. Hobbit’in devam niteliğinde olan “Yüzüklerin Efendisi” serisi hikâyeyi çok başka bir boyuta ulaştırır ve hâlâ bugün bizleri kendine hayran bırakır.
Dili inanılmaz akıcı ama dolu dolu. Betimlemelerle dolu ama gereksiz bilgi, detay yok. Karakterlerin hepsi çok güzel, olağanüstü varlıklar ama gerçekçiler, aynı bizim gibiler. Mekanlar doğaüstü ama keşke gerçek olsa dediğiniz türden, uçuk ya da saçma değil. Olay örgüsü mantıklı, anlatım süper, dünyası keşfedilmelik. En çok da neyi sevdim biliyor musunuz ? Bana hissettirdiği duyguları ve kurdurduğu hayalleri. Kitabı okumadım; bir maceraya katıldım, dokuz arkadaşım ile birlikte. Okuduğum bu süre içinde Orta Dünya’daydım. Elfler ile birlikte koştum, hobbitler ile birlikte yemek yedim, çok sevgili Aragorn ile cesareti keşfettim.
2001 yılında çekilmeye başlanan Yüzüklerin Efendisi serisi 19 yıl geçmesine rağmen bugünkü çoğu filmi gerek savaş-dövüş sahneleri gerek grafikleri olarak geride bırakır. Filmin karakterleri hemen hemen herkesin unutamayacağı kalitededir ve tüm sevenlerinin kalbinde iz bırakır. Fakat filmini izledim diye kitabını okumayanlara kocaman gülüyorum. Amcanın ömrünü harcadığı koskoca Orta Dünya, bir filme ne kadar sığabilir? Filminde olmayan o kadar çok şey var ki yazmakla buraya sığdıramayız.
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/inceleme/j.r.r.tolkien-yuzuklerin-efendisi
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Sabahattin Ali – Kürk Mantolu Madonna Kitap İncelemesi
Kitap İncelemesi
Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna Raif Bey 20’li yaşlarda babasının isteği üzerine Berlin’e gitmiş, içine kapanık ve melankolik bir adamdır. Sanata merakı nedeniyle gittiği bir sanat galerisinde, tablolar arasında bir sanatçının otoportresini görür ve tablolardaki kadını hiç tanımamasına rağmen ona platonik aşık olur. Bu günden sonra Raif Beyin hayatı geri dönüşü olmayacak bir şekilde değişecektir. Maria Puder ve Raif efendinin aşkı anlatılmaktadır. Fakat biz bu aşkı yaşandığı dönemde değil de çok seneler sonra anlatıcımızdan dinliyoruz.
Kitaptaki karakterleri çok sevdim. Her biriyle ayrı ayrı tanışıyor, haşır neşir oluyorsunuz. Ayrıca yazar, çok ince bir ayrıntı olan, insanların dış görünüşüne rağmen içinde yaşamış olduğu hayatı ele aldığı için bu kitaba hayran olmamak elde değil. Kitabı okuduktan sonra çok düşündüm; etrafımda kaç tane Raif efendi var diye. Belki de binlerce Raif efendi var şu dünyada… Raif efendiye çoğunuzun aksine ben kızdım. Çünkü gidebilirdi, arayabilirdi ama o sadece kendini kahretti, hayatını mahvetti.
Raif Bey’ in düşüncelerini, geçmişini, duygularını ne zaman öğreneceğim diye merakla bekledim. Her şey ortaya çıktığında ise yaşadığım şaşkınlık ve üzüntüyü tarif edemiyorum. Kitaptan bu kadar etkilenmem mümkün müydü? Kişinin konuşacak o kadar fazla şeyi varken susmasının, güvenilen bir kişi ile yaşanılan olumsuzluk sebebiyle tüm insanlara küsmesinin, başkaları nezdinde tamamen değersiz olduğunu düşünmesinin ve değerinin ancak öldüğünde fark edileceğini sanmasının verdiği yükü hiç de belli etmeyen Raif Bey, aslında o kadar yük altında eziliyor ve kimse bunu fark etmiyor bile.
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
Samed Behrengi – Küçük Kara Balık Kitap Özeti
Kitap Konusu
Samed Behrengi Küçük Kara Balık Başka yerleri merak etmek, başka akarsulara, denizlere, okyanuslara gitmek de neyin nesidir? Küçük Kara Balığı bu fikrinden vazgeçirmeye çalışsalar da annesi ve komşuları, o merakının, hayallerinin peşinden gitmek için düşer yollara. Çünkü o kendisine çizilen sınırlar içinde yaşamını tamamlamak, ömrünü boşuna geçirmiş, her şeyden şikayet eden yaşlı balıklardan olmak istemez. tıpkı Küçük Prens gibi çocuklardan çok yetişkinlere yazılmış. Samed Bahrengi henüz 20’li yaşlarında kaleme almış bu küçük ama yüreği ummanlar kadar büyük olan hayallerini ve de Kara Balık’ı. Anlatmak istemiş insanlara özgür olmak isteyen herkesin bazı bedeller ödemek zorunda olduğunu.
Kitap Özeti
Samed Behrengi Küçük Kara Balık Devasa balıklarla, yengeçlerle, pelikanlarla mücadele etti. Büyük balığın küçük balığı her zaman yutamayacağını gösterdi herkese. Hayallerine ulaşmak için her şeyden önce cesarete ve kararlılığa ihtiyaç duyduğunu hiç unutmadı. Küçük Kara balık hayatın sadece yemek içmek olmadığını yeni yerleri görmek istediğini savunarak yola çıkmaya karar verir, etrafındaki her balık kendince yorumlasada kendi kararından tutkusundan asla geçmez. Bilmediklerini öğrenerek içindeki keşfetme çoşkusuna öyle inanır ki yoluna devam eder. Irmağın sonunu bulmak için yolda yeni balıklarla tanışır. Diğer balıklar hem meraklıdır hemde Küçük Kara Balık kadar cesur değildir. Az gider uz gider bir kaya parçasına sığınıp uyur, suya yansıyan Ay Dede ile konuşur. Gün aydınlanır devam eder Küçük Kara Balık yolda tanıştığı bir balık yolun başını Kaşıkçıkuşunun kestiğini söyler. Ve çok tehlikeli olduğunu anlatır. Küçük Kara Balık Kaşıkçıkuşundan kurtulur ama sonra Karabatakla karşılaşır.
Karabatak Küçük Kara Balığı yemek ister. Kendisinin zehirli bir balık olduğunu söyler ama karabatak inanmaz. Onu yutar karanlik bir yerdedir. Ağlayan bir balık sesi duyar onu kurtaracağını gerekirse karabatağı öldürerek tüm balıkları bu işkenceden kurtarabileceğini söyler. Diğer balık kurtulur ama Küçük Kara Balık’tan bir daha haber alınamaz. Masalda burda biter. hikayeyi anlatan büyükanne balık 12 bin balık çocuk ve torununa hikayeye yarın devam edeceğini söyler ve uyumalarını ister. 11.999’u uyusa da kırmızı bir balık, o küçük cesur balığa ne olduğunu düşünmekten sabaha kadar uyuyamaz ve denizi düşünür…
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/ozet/samed-behrengi-kucuk-kara-balik
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
José Mauro de Vasconcelos – Şeker Portakalı Kitap Özeti
Kitap Konusu
José Mauro de Vasconcelos Şeker Portakalı Zeze evin zeki bir çocuğudur. Zeki bir çocuk olmasına karşın bir o kadar da hayatı sürekli olarak hüzünle geçen bir çocuktur. Ailesi sürekli olarak maddi sıkıntılar çektiği için bu durum ister istemez Zeze’nin hayatını da olumsuz yönde etkilemektedir. Zeze’nin çok geniş bir hayal dünyası vardır. Kalabalık bir aileye sahip olan Zeze’nin toplam da 5 kardeşi vardır. Babası işinden kovulmuş ve iş arayışı içerisine girmiştir. İşsizlik yüzünden de Zeze’nin babası büyük bir bunalıma girmiştir. Ailenin tüm maddi gücünü annesi üstlenmiştir. Zeze çevresi tarafından yaramaz bir çocuk olarak adlandırılmaktadır.
Yapmış olduğu yaramazlıkların çevresi tarafından aslında onun yalnızlığından kaynaklandığı bilinmez. Daha okula gitmeden zekası ile kendi kendine okumayı öğrenmiştir. Bundan dolayı da yaşıtlarından erken olarak 5 yaşında okula başlamıştır. Okulda çevresinin aksine oldukça saf ve uslu bir öğrenci olarak bilinmekteydi. Okuldaki arkadaşları tarafından da sevilen bir çocuktu. Zeze yalnızlığını ört pas etmek için hayali bir arkadaş edinmişti. Bu arkadaşlarından birisi yarasa ve diğeri ise şeker portakalıdır. Sürekli olarak bunlarla konuşmakta ve gününün nasıl geçtiğini arkadaşlarına anlatmaktadır. En sevdiği aktivitelerden birisi de hayal gücü ile yeni hikayeler türetmektir. Zeze ailesi ile birlikte yeni bir eve taşınmıştı. Taşındıkları evde ise dikkatini çeken tek şey evin bahçesinde yer alan portakal ağacı idi. Zorlukları da portakal ağacının yardımı ile aşabileceğini düşünüyordu. Zaman içerisinde portakal ağacını evlerinin taşınması yüzünden kendisinden gideceğini hiç bilmiyordu Zeze. Eninde sonunda bu da başına gelmişti.
Kitap Özeti
José Mauro de Vasconcelos Şeker Portakalı Kitap sürekli şiddet gören çocuk karakter Zezé ve onun hayal dünyasını okuyucuya hissettirmesi bakımından kaliteli bir eser. Sayfaları çevirince kan akışınızın olaylara göre hızlanıp yavaşladığını hissedeceksiniz.
Çok yoksul bir ailenin oğlu olan Zeze; hassas, zeki ve duygusal bir çocuk. Etrafına özel bir sevgiyle ve oldukça duyarlı yaklaşıyor. Fakat bir yandan da yaramazlık yapma isteği başına çorap örüyor. Bu yüzden sürekli dayak yiyor ailesinden. Sahip olduğu Portakal ağacı ile kurduğu iletişim, Portekizli ile arasındaki bağ ve birçok şey Zeze’nin dünyasını özel kılıyor. Çünkü kendisi de farklı ve özel bir kalbe sahip bir çocuk. Hayatın hem masum renklerini hem de acımasız renklerini görüyorsunuz bu kitapta.
Zezé’nin hayalinde şeker portakalı fidanı konuşmaktadır. Aslında kalabalık bir ailesi olmasına rağmen yalnızlığı ve düşüncelerini ifade edememesi nedeniyle Zezé bu konuşmaları kendisiyle yapmaktadır. İlk başta içindeki kuşla konuştuğunu zanneden Zezé, portakal ağacının hayatına girmesiyle konuşmalarını ağaç ile yapmaya başlamıştır. İyiyle kötü arasındaki farkı, mantıklı olanla mantıksızı bu konuşmalarla çözmeye çalışır. Çocukluğunun getirisi olan hayal gücü ile olaylara ve nesnelere sadece mantık çerçevesinden bakma arasında kaldığı çekişmelerini de ağacı ile yaptığı tartışmalarla gerçekleştirmektedir. Bu duruma düşmesi ailesinde kendini yakın hissettiği, duygu ve düşüncelerini paylaşacak kimsenin olmadığının da bir göstergesidir.
Zeze hem madden hem manen bu kopuşu tek seferde ve gerçekten yaşıyor. Sevgiyi,sıcaklığı ve güveni temsil eden dedesi. Kendini bildi bileli zayıf ve yaşlı,ölmeye yüz tutmuş halde. Sevginin vücut bulmuş hali olan bu adam hastalıklı ve cılız. yok olmaya mahkum. Zeze dedesini hiç görmemiş olsaydı sevginin varlığına hiç inanmayacaktı. Sevgi denen duyguyla hayatı boyunca tanışma şansı yakalayamayacaktı çünkü hayatta kalmak için bu duygudan umudu kesmesi gerekecekti. Babasının dayaklarından kurtulmak için,fakirlikten kurtulmak için hırs,nefret ve intikam ateşiyle yanıp kül olacaktı o koca yüreği. Dedesi ve geri kalan her şey pis kokarken,çöplükte bir elmas olarak parlayarak çarptı onun gözüne. Parlayan o keskin maviliğe henüz dokunmuşken,elinden düştü ve çöplük o güzel elması yuttu. Böylece güzellik de sevgi de, çöplüğe yenik düştü. en başından beri ipince ruhuyla.
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Frank Herbert – Dune Çöl Gezegeni Kitap Özeti
Kitap Konusu
Frank Herbert Dune Çöl Gezegeni Bir çöl gezegenidir Arrakis. Yaşayan halk tarafından Dune olarak anılmaktadır gezegenin adı. Ve bu gezegende Melanj adında bir baharat bulunmaktadır. Bu baharat hem insan bilincini hem de psikolojisini etkilemekle beraber galaksiler arasında da seyahat etmeyi sağlar ve aşırı kullanımında uyuşturucu etkisi vermektedir.Bu durumda baharat çıkarma işlemi oldukça önemli. İmparator baharat çıkarımı işlemini Harkonnen Hanedanı’nın elinden alıp düşmanları Atreides Hanedanı’na verince olaylar bir anda karışır.
Kitap Özeti
Frank Herbert Dune Çöl Gezegeni Arrakis, bir çöl gezegenidir. Bu gezegende Melanj adında bir baharat bulunmaktadır. Bu baharat insan bilincini,psikolojisini etkilemek dışında galaksiler arasında da seyahat etmeyi sağlar. Aşırı kullanımda uyuşturcu etkisini de unutmamak gerekir. Bu durumda baharat çıkarma işlemi oldukça önemlidir. İmparator baharat çıkarım işlemini Harkonnen Hanedanı’nın elinden alıp Atreides Hanedanı’na verince olaylar karışır. Çünkü hile içinde hile, plan içinde plan , hıyanet içinde hıyanet vardır. Çölde gezegeni Dune de yaşayan Fremenleri unutmamak gerekir. Çölün gizli şavaşcıları.. Suyun kısıtlı olduğu, hatta ve hatta beden suyu için insanları öldürdükleri, metrelerce solucanların bulunduğu bu gezegende rahat bir şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Fremenlerin harekete geçmesi için bekledikleri biri var, rivayet edilen tüm zamanların peygamberi Kuisatz Haderah.. bu kişi kim ? Ve Paul Atreides.. Dük Leto ve bir Bene Gesserit olan Leydi Jessica’nın oğlu. Atreides hanesinin varisi.
Bene Gesserit programının hedefi “Kuisatz Haderah” diye adlandırdıkları bir kişiyi üreme yoluyla meydana getirmekti; bu terim “aynı anda birden fazla yerde bulunabilen kişi” anlamına gelir. Daha basitçe söylemek gerekirse, yüksek boyutları kavrayabilmesini ve kullanabilmesini sağlayacak zihinsel güçlere sahip bir insan üretmenin peşindeydiler. Dölleme programları sayesinde bir süper mentat, Lonca seyrüsefercilerin geleceği görme yetisine az çok sahip bir insan bilgisayar yaratmayı umuyorlardı. Paul Atreides, sonraki adıyla Muad’Dib(çölde hayatta kalabilen hızlı zeki küçük fare), soyu bin yıldan fazladır dikkatle gözlenen bir adamın, Dük Leto’nun oğluydu. Peygamberin annesi Leydi Jessica ise Baron Vladimir Harkonnen’ın öz kızıydı ve dölleme programı için son derece önemli olduğu neredeyse iki bin yıldır bilinen bazı genleri taşıyordu. Jessica çocukluğundan itibaren bir Bene Gesserit olarak yetiştirilip eğitilmisti, dolayısıyla da projede kullanılmaya seve seve razı olması bekleniyordu. Leydi Jessica’ya bir Atreides kızı doğurması emredildi. Plan bu kızı Baron Vladimir’in yeğeni Feyd-Rautha Harkonnen ile evlendirmekti; büyük ihtimalle, bu birleşmeden bir Kuisatz Haderah doğacaktı. Ama odalık Leydi Jessica, kendisinin de tam olarak bilmediği itiraf ettiği sebebler yüzünden, emre karşı gelerek bir erkek çocuk doğurdu. Sırf bu bile Bene Gesseritleri kaygılandırmalı, o çocuğun kontrol edemedikleri bir değişken olabileceğini düşündürtmeliydi. Ama gözden kaçırdıkları çok daha önemli belirtiler de vardı.
Jessica ise Dune’a gelir ve Alia ile yavaş yavaş çatışmalara girmeye başlar. Ganima ve Paul yavaş yavaş büyümekte, ancak ne kadar büyük bir tehlike altına girdiklerini görememektedir. Jessica onların gözünü açmaya çalışır. Bu arada çöllerde Kahin denilen bir adam ortaya çıkmıştır. Gözleri görmeyen bu adam Muaddib gibi konuşmakta ve büyük destek toplamaktadır. Harkonnen’in etkisi ile zalimleşen Alia, Kahin’i ulup öldürmek ister ancak başarılı olamaz. Bu arada çocuklar öldürülürse Atreides hanedanında kimse kalmayacaktır ve bunu isteyen gezegendeki bazı evler çalışmalar yapmaya başlar. Bundan kurtulmak için Leto çöle kaçar. Ganima ise Jessica’nın eğittiği Harkonnen soyundan gelen bir prens ile evlendirilmek istenir Alia tarafından. Leto çölde solucanları görür ve melanj ile alakalı başka bir hayvan olan çöl balıklarını görür. Ölmek üzere iken bir güçle kendisi balıklarla dolar. Bu arada Kahin, gezegenin başkentine gelmiş ve konuşmalarına devam etmektedir. Kahin Leto ile karşılaşcak mıdır? Alia zamanında aşık olduğu Duncan Idaho’yu ölüme gönderdikten sonra pişman olacak mıdır? Leto bundan sonra ne yapacaktır? Yavaş yavaş suyun arttığı ve yeşermeye başlayan Dune gezegeni bundan sonra nasıl yönetilecektir?
Jessica da Paul da mevkilerini sağlamak için bir takım zorlu testleri aşmak durumunda kalıyorlar. Zaman içerisinde Paul Atreides namı değer muad’dib Fremenler için bir mesih haline geliyor. Dune evimiz Muaddib babamız sloganlarıyla, karşılarında bir avuç çapulcu olduğunu düşünüp kolay bir zafer için tüm ahalisiyle gezegene gelen İmparator ve Harkonnenlerin birleşik kuvvetlerini tarumar ediyorlar. Muaddib imparatorun kızını isteyip, kendisini de hapisane gezegenine sürgüne gönderiyor.
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/ozet/frank-herbert-dune-col-gezegeni
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Frank Herbert – Dune Çöl Gezegeni
Frank Herbert Dune Çöl Gezegeni  Bir çöl gezegenidir Arrakis. Yaşayan halk tarafından Dune olarak anılmaktadır gezegenin adı. Ve bu gezegende Melanj adında bir baharat bulunmaktadır. Bu baharat hem insan bilincini hem de psikolojisini etkilemekle beraber galaksiler arasında da seyahat etmeyi sağlar ve aşırı kullanımında uyuşturucu etkisi vermektedir.Bu durumda baharat çıkarma işlemi oldukça önemli. İmparator baharat çıkarımı işlemini Harkonnen Hanedanı’nın elinden alıp düşmanları Atreides Hanedanı’na verince olaylar bir anda karışır.
Yazarımız burada İslam ve Şeriat’tan köken alan bir toplum yapısı yaratmış. Giedi Prime’dan Harkonnen’lar ve Caladan’den Atreides’ler bu gezegene iniş yapıyor. Her ikisinin de amacı hükmetmek. Bu yüzden de aralarında şiddetli bir kavga kıvılcımlanıyor. Biz de bu kavgayı adım adım gözlemliyoruz. Padişah İmparator, geleceği görebilen Uzay Loncası, Büyük Hanedanlar, Küçük Hanedanlar, Bene Gesserit’ler, Sardaukar’lar, Fremen’lar, baharat toplayan fabrikalar, havada süzülen ornitopterler, çölde cirit atan üç bin metrelik solucanlar… herkesin bir şekilde dâhil olduğu ve plan, hile ve hıyanet dolu bu kavganın ana kahramanıysa Paul.
Bir Bene Gesserit olan Jessica Lider ruhlu bir kadın. Aldığı Bene Gesserit eğitimi sayesinde en ufak ayrıntılardan yola çıkarak pek çok çıkarımda bulunabiliyor. Bu da çevresindekileri kontrol edebilmesini sağlıyor. Gerçekten güçlü bir kadın.
Kendisi seride çok sık duyacağımız “Kuisatz Haredah” kelimesinin karşılığıdır. Erkek Bene Gesserit anlamına gelir bu kelime. Çölde yaşayan göçebe bir topluluk olan Harkonnenler tarafından hazırlanan bir tuzakta Dük Leto ölünce, Paul ve Jessica kaçarak Fremenler’e sığınır. Fremenler de çölde yaşayan özgür kabilelerdir. Paul zaman geçtikçe Fremenler arasında liderliğini belli eder, Fremenler’i esaretten kurtaracak kehanette adı geçen kişi ve onların peygamberi olmuştur.
Çok fazla terimsel ifadeler olmasına karşın kitapta anlatılanları anlamakta zorluk çekmiyor ve bu kelimeleri sanki günlük hayatımızda da kullanıyormuşuzcasına alışıyorsunuz. Kitabın sonunda bir sözlük bölümü var.
Kimilerinin orta çağ dediği zamanlarda geçen hikaye uzak geleceğe, uzaya taşınmış. Saltanat ve cumhuriyetin, savaş ve barışın, mucize ve teknolojinin, din ve bilimin mücadele etmediğinin, asıl olanın insani faziletler olduğunun vurguları çok güzel.
“Biz Caladan’lıyız orası insan türü için cennet gibi bir dünyaydı. Caladan’da fiziksel ya da zihinsel bir cennet inşa etmeye hiç gerek yoktu”
“Korkmamalıyım. Korku katilidir aklın. Korku, mutlak yıkım getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Onun etrafımdan ve içimden geçip gitmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiğinde, onun izlediği yolu görmek için iç gözümü kullanacağım. Korkunun geçtiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.”
“Bir insanın yaşayabileceği en korkunç aydınlanma anı, babasının da insan olduğunu, etiyle kemiğiyle insan olduğunu keşfettiği andır.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/frank-herbert-dune-col-gezegeni
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
George Orwell – 1984
George Orwell 1984 adlı romanı ve bu romanda yarattığı Big Brother kavramı ile tanınır. Winston Smith, Julia ile yaşadıkları aşk neticesinde içinde yaşadığı sistemi sorgulamaya başlar ve isyan eder. Çünkü duygular, insanları mekanikleşmeden kurtarır. Zaten tam da bu yüzden Okyanusya’da aşk yasaktır. Evlilikler partinin onay verdiği kişiler arasında, sadece üreme amaçlı gerçekleştirilir. Çocuklar ailelerini ihbar etmeye yönlendirilir. Böylece aile bağları kopar ve birey güvenecek kimseyi bulamaz. Evlerin içine konulan tele ekranlar ile yüz mimiklerine kadar her şey gözetim altındadır. Her şeyi duyan bilen gören bir Büyük Birader vardır. BB’e karşı yapılacak en küçük eleştiri ya da itiraz hainlikle suçlanmaktadır. Yanlış düşüncelerde olanları düşünce polisi yakalar ve buharlaştırır.
Okyanusya’da dört bakanlık kurulmuştur: Barış Bakanlığı savaşın, Gerçek Bakanlığı yalanların, Sevgi Bakanlığı işkencenin, Varlık Bakanlığı yoklugun bakanlığıdır.
O Brien temsilciliğindeki sistem, anarşistliğe yeltenen Winston’a en büyük korkusu ile işkence eder. Korku psikolojisi ile ortaya çıkan travma sonucunda, Winston içi boşaltılmış bir şekilde tekrar sisteme dahil edilir. Böylece, toplumun bütünü içinde birey yok edilmiş olur.
Bu rejim istediği zaman eskiye ait düşüncelerinin olduğu eski döneme ait, gazete, kitap gibi yazılı ve görsel dökümanları istediği tarzda güncelleyerek halkı kontrol etmekte olduklarını görüyoruz. Eğer rejime karşı çıkar ve yasaklarını çiğnerseniz yakalanıp her yerden isminiz siliniyor daha önce yaşayıp yaşamadığınız böyle biri olup olmadığı bilinmiyor ve ondan sonra partinin o kişiye ne yaptığı bilinmiyor. (Büyük ihtimalle türlü işkenceler sonrasında öldürülüp imha ediliyorlar.) Rejim korku, propaganda ve beyin yıkama gibi işlemlerle insanların kendisine olan bağlılığını artırıyor ve insanların hayatını manipüle ediyor.
1948’de kaleme aldığı bu eser ile Orwell, günümüz modern dünyasına bir protesto bırakıyor. Her ne kadar kitabında 1984 yılını tasvir etse de kitabın derinliklerinde bugünden izler de bulmanız mümkün. Bu durumda elbette ki George orwell’ın ileri görüşlülüğü etkili. Sovyet Rusya’ya bir eleştiri niteliğinde olan bu kitap, günümüz siyasetinin baskısı toplumdaki adaletsizliği, insanların tek tipleştirilmek istenmesi, zihnin kontrolü ve bireyselliğin yok edilmesi gibi kavramlar üzerinde de duruyor. Ütopik olduğu kadar gerçekçi yönlere de yer veren roman, sizi yaşadığınız toplum düzeni içerisinde de düşünmeye davet ediyor.
İngiliz edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan George Orwell’in dünya tarihine damgasını vuran 1984 politik anlamda devrim niteliği taşıyan bir roman. Büyük Birader ve Düşünce Polisi gibi kavramları kazandıran ve günümüze kadar gelmesini sağlayan ünlü romanda politika ve beyin yıkama üzerine mükemmel bir konu işlenmiş.
“Birini seviyorsan gerçekten severdin, verecek başka hiçbir şeyin yoksa bile sevgin yeterdi.”
“Bilinçleninceye kadar asla başkaldırmayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.”
“Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.”
“Hiçbir sonuç beklemeden, hiçbir umuda kapılmadan yaşamaya alışmamız gerekecek.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/george-orwell-1984
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
Robert T. Kiyosaki – Zengin Baba Yoksul Baba
Robert T. Kiyosaki Zengin Baba Yoksul Baba zengin olmak için önce finansal konuları iyice öğrenmeniz gerektiğini söyleyerek başlıyor. Bunun öğrenilebilir olduğunu vurguluyor. Finansal okur yazarlık çok önemli.; eğer bunlar öğrenilmezse faturaları ödemek için çalışmaya devam edeceğimizi açık yüreklilikle yüzümüze vuruyor.
Nasıl zengin olunur, kendi işimi mi kurmalıyım yoksa başkasının yanında mı çalışmalıyım, paranın nasıl çalıştığını bilmek zengin olmak için yeterliyse muhasebeciler veya bankalarda çalışanlar neden zengin değiller, okullarda para konusunda ne öğreniyoruz? Yazar bu tip sorulara cevap vermeye çalışmış.
Yoksul baba bir konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmayı takıntı haline getirmiş, ne kadar çok bilirsem o kadar çok para kazanırım veya ne kadar çok çalışırsam o kadar çok para kazanırım diye düşünüyor. Zengin baba ise her konu hakkında az da olsa bilgi sahibi olmanın doğru olduğuna inanan ve çok çalışarak değil, az da olsa kazandığı parayı çalıştırma yollarını araştıran, yani paranın para getirmesi için uğraşan birisi.
Zengin babaya göre bireysel olarak vergiden kaçınmak mümkün değilken şirket sahiplerinin bu konuda çeşitli seçenekleri var. Başkası için çalışan birisi daha maaşı bankaya yatmadan vergileri kesilirken şirketlerin vergi ödemeden önce atabileceği bazı adımlar var. Yoksul baba maaşını ne kadar artırırsa ödediği vergi de o kadar artıyor, bu sebeple zengin olması mümkün değil çünkü parasını devlete kaptırıyor. İnsanların şirket kurmayı gözlerinde çok büyüttüğü, ayrıca bu konularda yeterince bilgi sahibi olmadığını söylüyor yazar. Bu konu ülkemizde de bu şekilde. Para idaresi, şirket kurmak, vergiler gibi konuları bilmeyi bırakın çoğu çalışan hukuki haklarını dahi bilmiyor.
Yani yoksul baba para biriktirmeye uğraşırken, zengin baba kenara konan paranın beklerken bile kaybettirdiğini düşünüyor. Yazar ilk fırsatta ev, araba almak yerine yatırım yapmak gerektiğini vurguluyor. Önerilerden de görüldüğü üzere, kitapta nasıl zengin olurum sorusuna yanıt bulamayacağız. Ancak bu sorgulamalar bizi borsa ve para hakkında ne kadar bilgi sahibiyim, vergiler ve şirket yapılanması konusunda neler biliyorum, para kazanmak için nelerden taviz verebilirim gibi soruları düşünmeye itebilir.
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/robert-t-kiyosaki-zengin-baba-yoksul-baba
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
José Mauro de Vasconcelos – Şeker Portakalı
José Mauro de Vasconcelos Şeker Portakalı Kitap sürekli şiddet gören çocuk karakter Zezé ve onun hayal dünyasını okuyucuya hissettirmesi bakımından kaliteli bir eser. Sayfaları çevirince kan akışınızın olaylara göre hızlanıp yavaşladığını hissedeceksiniz.
Çok yoksul bir ailenin oğlu olan Zeze; hassas, zeki ve duygusal bir çocuk. Etrafına özel bir sevgiyle ve oldukça duyarlı yaklaşıyor. Fakat bir yandan da yaramazlık yapma isteği başına çorap örüyor. Bu yüzden sürekli dayak yiyor ailesinden. Sahip olduğu Portakal ağacı ile kurduğu iletişim, Portekizli ile arasındaki bağ ve birçok şey Zeze’nin dünyasını farklı kılıyor. Çünkü kendisi de farklı ve özel bir kalbe sahip bir çocuk. Hayatın hem masum renklerini hem de acımasız renklerini görüyorsunuz bu kitapta.
Zezé’nin hayalinde şeker portakalı fidanı konuşmaktadır. Aslında kalabalık bir ailesi olmasına rağmen yalnızlığı ve düşüncelerini ifade edememesi nedeniyle Zezé bu konuşmaları kendisiyle yapmaktadır. İlk başta içindeki kuşla konuştuğunu zanneden Zezé, portakal ağacının hayatına girmesiyle konuşmalarını ağaç ile yapmaya başlamıştır. İyiyle kötü arasındaki farkı, mantıklı olanla mantıksızı bu konuşmalarla çözmeye çalışır. Çocukluğunun getirisi olan hayal gücü ile olaylara ve nesnelere sadece mantık çerçevesinden bakma arasında kaldığı çekişmelerini de ağacı ile yaptığı tartışmalarla gerçekleştirmektedir. Bu duruma düşmesi ailesinde kendini yakın hissettiği, duygu ve düşüncelerini paylaşacak kimsenin olmadığının da bir göstergesidir.
Zeze hem madden hem manen bu kopuşu tek seferde ve gerçekten yaşıyor. Sevgiyi,sıcaklığı ve güveni temsil eden dedesi. Kendini bildi bileli zayıf ve yaşlı,ölmeye yüz tutmuş halde. Sevginin vücut bulmuş hali olan bu adam hastalıklı ve cılız… yok olmaya mahkum. Zeze dedesini hiç görmemiş olsaydı sevginin varlığına hiç inanmayacaktı.Sevgi denen duyguyla hayatı boyunca tanışma şansı yakalayamayacaktı çünkü hayatta kalmak için bu duygudan umudu kesmesi gerekecekti. Babasının dayaklarından kurtulmak için,fakirlikten kurtulmak için hırs,nefret ve intikam ateşiyle yanıp kül olacaktı o koca yüreği. Dedesi geri kalan her şey pis kokarken,çöplükte bir elmas olarak parlayarak çarptı onun gözüne. Parlayan o keskin maviliğe henüz dokunmuşken,elinden düştü ve çöplük o güzel elması yuttu. Böylece güzellik de sevgi de, çöplüğe yenik düştü… en başından beri ipince ruhuyla.
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/jose-mauro-de-vasconcelos-seker-portakali
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Stefan Zweig – Satranç
Stefan Zweig Satranç ‘ta özellikle iki karakter ön plana çıkıyor. Mirko Czentovic ve Dr. B. İki karakter de New York’tan Buenos Aires’e gitmekte olan bir yolcu gemisinde yolcu olarak bulunmakta. Czentovic, satranç şampiyonu olarak ün kazanan ama bazı çevreler tarafından yeterince entelektüel olmadığı gerekçesiyle eleştirilen biri. Küçük yaşta yoksul babası öldüğünde bir din adamı tarafından yetiştirilen Czentovic, eğitimini de büyük ölçüde bu din adamı tarafından almış ama almış olduğu eğitimi başarıyla tamamlayamamış. Ancak sessiz ve sakin olan Mirko Czentovic’in kesin olarak öğrenmiş olduğu bir şey var. O da satranç. Czentovic’in birçok konuda yetersiz oluşu çokça göze batıyor ancak satrançtaki başarısı göz önünde bulundurulduğunda konuşulmaya değer bir kişilik ortaya çıkıyor.
Dr. B. ise hikayenin ilerleyen zamanlarında ortaya çıkmakta. İlginç bir giriş yapan Dr. B. dört ay boyunca tutsak edilerek işkence görmüş biri. Hem de belki en zalimce denilebilecek bir işkenceye maruz kalarak tutsak edilmiş.
“Herkese yürümüşsün caddeler boyu, bana gelince yorulmuşsun.”
“Çünkü bir insan kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir.”
“İnsanlar sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz”
“Gördün mü bak, insan deli gibi koşmak istediği yere adım bile atamıyormuş”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/stefan-zweig-satranc
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Dostoyevski – Budala
Dostoyevski Budala Sara hastası Prens Mişkin’i eserinin merkezine yerleştirir. Tedavi için gittiği İsviçre’den dönen Prens ikiyüzlülük, entrika, ahlaki yoksunluk üzerine kurulu bir dünyada; iyi yürekli, dürüst ve açık bir insan olmanın zorluklarıyla mücadele eder.
Baş kahramanımız Prens Mişkin dışında bulunan Nastasya, Aglaya, Rogojin, Lebedev ve daha birçok karakterin ruh halini, içinde bulundukları zihin karmaşıklığını hiçbir yazarın yapamayacağı ustalıkta en derinliklerine kadar inmiştir.
Prens Mışkin, sara hastasıdır . Tedavi gördüğü İsviçre’den döndüğünde elindeki giysi çıkınından başka hiçbir şeyi yoktur. Yaşamı kendi iç dünyasını seyre dalmakla geçmektedir. İnsanlarla her türlü alışverişten arınmıştır. Budalalık derecesinde iyi olan Prens Mışkin, tam bir ermiş kişidir sevmekten başka bir şey gelmez elinden. Müthiş bir zeka sahibidir.
“Param olduğunda benimde son derece orijinal biri olduğumu göreceksiniz. Paranın en bayağı , en iğrenç yanı insana yetenek bile vermesidir.”
“Zamana bırak, zamanla her şey unutulur! Sonra akıllanmaktansa şimdi akıllı olmak daha iyidir.”
“Kabul edersiniz ki,herkesin bir takım kusurları vardır…Birçok kimsede,hatta parmakla gösterilmeye alışılmış insanlarda bile daha fazla kusur vardır.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/dostoyevski-budala
0 notes
ekitapstore · 1 year
Text
Dostoyevski – Karamazov Kardeşler
Dostoyevski Karamazov Kardeşler Adın çıkmış Karamazov’a! İnmez soyluya. Mujiklerin dilinde bile kötü anılır Karamazov adı. Şanın iyisi kötüsü olur mu? Oluyormuş, darağacının, sürgünün, kodesin, psikolojik çöküntülerin tadı damağına erişince anlaşılıyormuş. Masumiyetin, doğruluğun canı cehenneme, hele olaylar silsilesi birbirine uygunsa kanıtların da işlerliği o yöne kayıyorsa, katil kim ortada! Suçlu muhakkak kötülüğüyle nam salmış biri olmalıdır. Roman, iyi ve kötü arasındaki çizgilerin ve herkesin insanlığa olan inancının test edildiği bir dünyayı çağrıştırıyor.
Karamazov Kardeşler, yazarın kendisidir. Alyoşa, yazarın belki de asla ulaşamadığı, ideal insandır. Henüz kirlenmemiştir ama Prens Mışkın gibi de değildir. Kötülüğü, şehveti bilir yine de Tanrı yolundan yürür. İvan, Tanrı sorunuyla kafayı bozmuş bir sara hastasıdır. Dostoyevski felsefesinin sonucu, onun kahramanlarının sentezi aynı zamanda bir çoğunun da yıkımıdır. Dmitri babası gibi şehvet düşkünü bir adamdır. Nişanlısından aldığı parayı içki sofralarında metresiyle yer, para için babasını öldürmeyi düşünür hatta sonunda alçaklığından intihar etmeye karar verir.
“Bende, görüşünü savunurken tek bir eleştiri duymak istemeyen bir yazar hali var.”
“İnsanlığı seviyorum’ dedi ama ilginçtir ki insanlığı bir bütün olarak sevdikçe, insanın kendisini daha az seviyorum.”
“Şeytanın bile içinden çıkamayacağı bir karışıklık var. Aklın aşağılık saydığında kalp çoğu zaman güzellik buluyor… Feci olan yanı, güzelliğin yalnız korkunç değil, aynı zamanda esrarlı oluşu”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/dostoyevski-karamazov-kardesler
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
J. K. Rowling – Harry Potter ve Felsefe Taşı
J. K. Rowling Harry Potter ve Felsefe Taşı Her şey karanlık bir gecede, saçı sakalı kemerine kadar uzanan, yaşlı, uzun, zayıf bir adamın kucağındaki yetim ve öksüz bebeği bir notla Privet Drive Dört Numara’ya bırakmasıyla başladı. Bırakılan bu bebek, Harry Potter, Lord ‘un gazabından kafasındaki şimşeğe benzeyen izle kurtulmuştu.
Harry’nin kapıya bırakılmasının üstünden on yıl geçer. Harry Dursleyler’in evinde sefil bir hayat yaşamaktadır. Çünkü aile kötü, çocukları yaramaz ve sinir bozucu. Aksine Harry iyi huylu, farklı özellikleri olan bir çocuktur. Bir gün Harry’e bir mektup gelir. Mektup büyücülük konusunda çok iyi olan Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan gelmiştir. Mr. Dursley mektubu Harry’e vermemek için elinden geleni yapar ta ki Hagrid adında saçı sakalına karışmış, iki üç insan büyülüğündeki dev adam gelince’ye kadar. Harry mektubu o zaman okur ve Hagrid ile beraber Hogwarts’a gitmeyi kabul eder.
Okulun başlayacağı 1 Eylül günü Londra Paddington Tren İstasyonu’na gider. Okula gidecek Hogwarts Ekspresi’nin bulunduğu 9 ¼ peronundan trene biner. Harry tren’de Ron ve Hermione adında iki arkadaş edinir.
Hogwart’da okula yeni başlayan çocukların kalacakları binalar ve sınıflar seçim ile belirlenmektedir. Öğrenciler büyük bir şapkayı giyerler ve şapka onlara hangi sınıfta olacaklarını söyler. Okulda dört bina ve sınıf vardır. Gryffindor, Hufflepuff, Ravenclaw ve Slytherin.
Kitapta çok güzel bir dostluğu da şahit oluyoruz. Harry , Hermione ve Ron’un daha karşılaştıkları ilk andan itibaren bu dostluğun sinyallerini alıyorsunuz. Dostluğun gerçekte ne olduğunu kitapta 11 yaşındaki çocuklardan öğreniyorsunuz. Albus Dumbledore kitaptaki doğru, yönlendiren, tecrübeli bir akıl konumunda. Hagrid başlı başına özgün bir karakter. Profesör McGonagall, Severus Snape, Neville. Daha niceleri. Her karakter ayrı bir boyut.
”Böylesine yürekten sevilmek, seven insan gitse bile, bizi sonsuza kadar korur.”
“Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin adından korkarsan kendisinden daha çok korkmaya başlarsın.”
“İlk kurbanlar hep en suçsuz olanlardır. Geçmiş çağlarda da öyleydi şimdi de öyle”
“Düşmanlarımıza karşı koymak yürek ister, ama dostlarımıza karşı koymak da yürek ister.”
Kaynak: https://www.e-kitapstore.com/j-k-rowling-harry-potter-ve-felsefe-tasi
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
George R. R. Martin – Game Of Thrones (All 6 Books)
George R. R. Martin Game Of Thrones Lord Eddard Stark leads a peaceful life with his wife, children and people, until one day King Robert Baratheon visits Winterfell.
Robert Baratheon offers Eddard Stark to come with him to the king’s land to ensure the rule of the Seven Kingdoms that he and Eddard Stark won in their time. Eddard Stark’s wife could not resist this offer, and Eddard Stark and his two daughters went to the King’s land.
Robb is appointed Lord of Winterfell as his father’s heir. Brann struggles with his disability for evil reasons. Rickon grows up without a father at a very young age. And the main one is Jon Snow. Because Jon is from Eddard Stark’s different wife, he has never been able to find the same maternal love for other children by Catelyn Stark. In this book, we will now see Jon slowly standing on his own two feet. Many adventures will await him. For Jon, the journey to Surf begins with his uncle Benjen Stark.
This is an epic tale with strong links to historical events of the Middle Ages (circa 15th century) and practices of the age. I would recommend the series as a must read for any lover of fantasy.
Source: https://www.e-kitapstore.com/en/george-r-r-martin-game-of-thrones-all-6-books/
1 note · View note
ekitapstore · 1 year
Text
Gavin Francis – Adventures in Human Being
Gavin Francis Adventures in Human Being he travels along the body from head to feet, taking a close look at organs and body parts. Francis is a Scottish surgeon with a lot of practical experience. But he certainly did not turn this book into a dry, encyclopaedic exposé. On the contrary, Francis writes very smoothly, provides a minimum of technical-scientific information and focuses mainly on very concrete cases of people who have a problem with a certain body part. Those scenes are alternately intriguing, endearing and sometimes also hard to stomach, for example when he describes brain surgery or the dying process of an old, demented woman with cancer.
Exceptional poetic, lyrical (quotes too by past poets and philosophers included)detailing of the human body. Human body systems are equated to geographic shapes and movements of wider nature through the treatments of their own special workings. Dr. Francis starts with the brain and moves on down to the last chapter on feet /toes.
Source: https://www.e-kitapstore.com/en/gavin-francis-adventures-in-human-being/
0 notes