Tumgik
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Yazdıklarımı sadece hata için bile gözden geçirirken, kendime itiraf etmiş gibi oluyorum. Bu sebepten, buraya yazmak daha zor oluyor. Çünkü gerçekten, hayatımın içerisinde kendime kabullendiremediğim çok fazla şey var. 
Bazı şeyleri atlatamıyorum. Yani o an’a takılı kalmış bir plak gibi hissediyorum kendimi. Sıkışıp kalmışım, hareket edemiyorum aklımın içinde.  Bu tip bazı ‘an’lar, sadece bende iz bırakmış gibi hissettirince daha çok batıyor sanki derine. Çünkü bunları yaşarken yanımda olmuş, veya bunları yaşamama sebep olmuş tüm insanlar bunları geride bırakıp gidebilmiş gibi. “Nasıl bir umarsızlık peki bu? Ne hakları var ya bunları bana yaşatıp beni o anılara gömüp hayatlarına devam etmeye? Ben daha hala bana yapılmışları hazmedemedim!?” diye düşünüp kalıyorum kendi kendime işte. 
Kinci biri değilim, asla! Bu kin tutmak da değil, kendimi bir adım ileriye taşıyamıyorum, hazmedemediğim şeyler yüzünden. Çünkü onları sadece içime attım, tepki göster(e)medim. Bağırıp çağırmadım, yakıp yıkmadım. Geçip gittiğini zannediyordum, ama sadece içime atıp çözümlenmemiş halde bırakmışım. 
Bu hal böyle olunca, insanın içinde bir öfke birikiyor ki akıllara zarar. Bende biriken bu öfke artık günlük hayatımı etkileyecek hale gelmiş durumda. Sürdüremiyorum olağan hallerimi. Son iki gündür daha da garip bir ruh hali içerisindeyim. Henüz çözemedim. 
Kendimden çok yoruldum. Artık tükeniyormuş gibi hissediyorum. Bu iki gündür, elim kolum kalkmıyor, sanki canım çekilmiş gibi. Sürekli kendimi oyalamayı deniyorum, daha üretken hissetmek her zaman iyi gelir ya! Bende o da işe yaramıyor. 
Yanımda olduğunu düşündüğüm, beni dinlediğini, anlamaya çalışıp çabaladığını düşündüğüm tek kişinin aslında beni bazı şeylerde daha çok yorduğuna inandırmaya başladı aklım beni. Kendimi sürekli, onu kendime savunurken bulmaya başladım. “Beni yoksun bırakıyor, beni artık dinlemiyor, benimle artık konuşmaya tenezzülsüz davranıyor” gibi suçlayan aklıma karşın, “O sadece yorgun, O ilgileniyor, O önemsiyor” gibi küçük mücadeleler veriyorum nedense. Ve bu bahsettiğim, sadece saniyeler içerisinde olan bir olgu. Bunun bir de gece basınca ağır ağır gelen muhakemesi var.     Buna inanmak istemiyorum.
Birkaç gün önce eskilerden bir arkadaşımla görüştüm. Herşeyin sökülmeye başladığı ilk zamanlardan. Beni o kadar olumlu teşvik etmeye çabaladı ki şaşırdım. İçim az çok onu da suçluyordu bir yerde. Sanırım, olayların aslında sadece benim gördüğüm gibi olmayabileceği ihtimaliyle daha çabuk barışmam gerek. 
Bazı şeyleri ya da bir şeyin en iyisini ben biliyormuşum gibi davranıyor o öfkeli yanım. Trafikte bile, benim doğrularımla araba kullanmadığı için, herkese küfür edip daha çok geriliyorum. Bu tip bir insan olmak iyi değil.
Artık kalbim çok yorgun gibi.  Aheste davranıyor.
Öncelerde, kalp atışlarım daha cömertti. 
21 notes · View notes
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Bazen o umudu canlı tutmak çok zor, Günlerdir tekmelemedi,
Ölmüş olmasın?
1 note · View note
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Bu geceyi bu saatlerde, buraya dökmesem olmaz.
Yapamam.
Bu gecenin bu saatleri herşeyin başlangıcını anlatıyor. Bu gece ben, küçük bir anka kuşu olmayı dileyerek uyuyakalacağım. Ağlamadan. Acımadan. Benim kendimi yeniden doğurmam gerek. Acılarımdan, küllerimden, kırıklarımdan.
Hayatını her zaman uç noktalarda yaşamış biri olarak, bu da benim için zor bir nokta. Zirve ya da dip, hep ya da hiç. Bir önemi yok. Ben bu gece, kendimden başka kimseyi affetmekle ilgilenmiyorum. Artık kendimi affetmeye ihtiyacım var. Bana umutla bakan pırıl pırıl iki göz var, bugün içerisinde saf umudu gördüm. Acıma yoktu. Saygı ve umut. 
Beni olabilecek en iğrenç zamanımda tanıyıp, bugün bana bu gözlerle bakan o adam, vermeye çalıştığım o kararlarda, bir kez daha kendime güvenmemi sağladı. Bazen herkesin küçük bir iteklemeye ihtiyacı vardır. Ben bugün itildim.
Bir sene önce bu gece, bir cuma sabahına uyanırken, hayatımın bu kadar söküleceğini öngöremiyordum. Her kötü şeyin başladığı zinciri, bir sene önce bu gün o adam kırmıştı bana göre. Öyle görüyordum. Şimdiyse, bugün hayatımda yer vermeyecek kadar duvarlarımı ördüğüm bu insanların sebep olduğu hislerin, beni tanımlamalarına, beni betimlemelerine izin vermeyeceğim. Karakterimi yoğurmamda en büyük etkenleri oluşturabilirler. Ama ben, benim. Buna müdahil olunmasına razı değilim. 
Her şey bu gün gördüğüm o iğrenç rüya ile başlamış olabilir ama bunun etkisiyle anlık -insanların paha biçemeyeceği değerde gördüğüm o ufacık olan- mutluluğumu ziyan edemeyeceğim. Buna hakkım olduğuna inanmıyorum artık.
Ve hiçbir şey olmasa da, bu gece, artık kendimi affetmeye ihtiyacım var.
İnsanların canımı hoyratça yaktığı, yıkıp geçtiği iç savaşımda, ben kendime yenilmekten yoruldum.
Bu gece bunları hissedebildiğime inanamıyorum, ama bu gece, umudum var.
18 notes · View notes
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Video
youtube
Bu, benim beynimin, her gece içimdeki merhametle buluşup, bana yaptıklarını anlatıyor desem?
Her gece merhametimle, ihanetlerin getirisi bir mizacın içerisinde sıkışıp kalmak hissi yüzünden uyuyamamak benimkisi. Sonra da etrafımda hala konuşmaya tenezzül ettiğim bir avuç insana kalkıp diyorum işte, gece daha verimliyim bu yüzden uyumuyorum diye.  Bu yüzden sormuyorlar hiç “Uyuyabiliyor musun ki?” diye.
Bilmiyorlar. Bilmelerini umursayıp umursamadığımı.  Her gece kendi kişisel cehennemimde ne gibi ateşlerin beni kaç kez yakabildiğini. 
Etrafımdaki insanlara kendimi kapattığım için, suçladığım tek kişi benim. Bu daha acınası.
Böyle olmayı ben seçmedim. Bu benim kararım olabilir, ama herkes, bana yaptıklarının üzerine, hala vicdanlarına tek bir iğne bile batmadan yaşayabilirken, ben neden kendime en büyük cezayım?
0 notes
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Audio
Buraya favori şarkımı, -herkesten saklarcasına dinlediğim- yazımı yazarken tıkanmayayım diye bırakıyorum. Zaten burada hiç kimse olmadığı düşünülürse endişelenecek pek de bir şeyim yok sanırım.  Kafamın içinde boğulduklarım, savaşıp kurtulduklarım, kendimi başarıyor sandığım canlanma denemelerim beni içten içe kurumayı seçmiş, dışarıdan yaşıyor zannettiren bir ağaca benzetmekten başka bir işe yaramadı desem yeri var. Üstelik hemen hemen bu duygulara boğulma silsilesinin başında, ilk dövmesini bir ağaç olarak tenine kazıtmış biri olmak da, yürüyen ironi hissetmemi engelleyemiyor.
O kadar yoğun ki hislerim birinden ötekine hangi milisaniyede geçtiğimi anlayana kadar, koca bir denizde boğulmuş hissediyorum çoktan.  Neden böyleyim diye kendimi sorgularken, zerre iyimser davranamıyorum kendime. Çok sevdiğim eski bir dostumdan, -eski olmak zorunda olması tamamen benim seçimim değildi- alabileceğim en büyük dersi ellerimle reddettim. Bir sözü vardır “Dünyaya kaç kere geleceğim?” diye genelde küfürle noktaladığı.  Neden bilmiyorum ama bu sözü anımsamak beni fazlasıyla acıttı.  Her zaman insanların ne düşündüğünü kendi hayatımın ötesine geçiremediği bir duvarla yaşayan bendim. Aşırı rasyonel ve radikal olabilen bendim. Realist davranarak insanların hayallerinin zayıf noktalarını gösterip, onları hayallerinden inciterek gerçekten incinmelerini engelleyebilecek kadar ekstrem önseziler sunabilen bendim.
Şimdi nedense “Ben kimim?” sorusu kafamın içinde boşlukta yankılanıyor. Cevap vermeye tenezzül eden bir iç sesim bile yok. Bazı zamanlarda bazı yönetildiğim duygular beni insanlar içerisinde barınmaya mecbur kılıyor. Bu ‘yöneten duygular’ başka bir zaman diliminin konusu olmakla kalmıyor, henüz kendimi o kadar belden aşağı vuracak gücümün olduğuna inanmıyorum.
Kendimi zamanın içerisinde bir yerlerde sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. Etrafımdaki insanların değişip, kişisel değerlerini kaybetmelerine göz yumdum. Bunu neden yaptığımı bilemiyorum. Ama sonuçta onların değişimini kabullenemeyerek uzaklaşan da bendim.  Bunu sanırım açıklamam gerekecek. Ben yapmacıklıklara asla tahammül edemediğim için, öfke dolar ve hiddetlenirim. Sabırsızlaşırım. Karşımdakinde yapmacıklık sezdiğimde, tahammülsüzleşir ve keskinleşirim. Bu sebepten pek fazla insan yanımda hiç olmadı. Gerçekten dost adıyla yanımda olduğunu anabileceğim insan sayısı toplamda 10 bile yapmıyor ve bahsettiğim süre en az 15 yıl. Ve şu an da gündelik hayatımın bazı belirli mecburiyetleriyle, anne-baba ve partner dışarısında beni anladığını hissederek konuştuğum tek insan benden 10 yaş büyük.
İşin en kötü yanı, giderek daralttığım sosyal çemberimde, içeride kalmasını seçtiğim insanların hiç birine tahammülüm kalmadı. Her birinin olumlu olumsuz bütün özellikleri çoktan kafamın terazilerinde hesaba tutuldu. Bu istemsiz bir refleks, ama sonuç olarak artık o ‘darlanmak’ dediğim, daha önce mutlu ve rahat zannettiğim her bir yerde peşimi bırakmıyor. 
‘Daddy issues’ denilen olgu, hayatımda büyük bir yer edinmiş, ben fark edene kadar on yıla yakın üzerinden geçmiş. Davranış dizilimim çocukluğumdan beri ailem tarafından edindiğim alışkanlıklar ve iç küskünlüğü olan küçük br kız çocuğunun, şu an yaşadığım hayata adapte edilmiş hali gibi. Neyse ki buna kendi başına bir tanı koyup, olgunca bunun bu olgunun içinde yer alabileceğini kabullenebilecek kadar büyümüş içimdeki ufaklık.  Ama ben onun kalbindeki uçuruma düşmekten yoruldum. O, çok acımasız.
İnsanlarla mutlu değilim. Kendimle mutlu değilim. Gündelik ya da belirli bir zaman dilimi kadardır mutlu olabildiğim tek yer partnerimin yanı.  En azındayken onunla geçirdiğim zamanın yüzde 60′ında mutlu olduğumu gözlemliyorum.
Yine de onu burada ‘sevgili’ , ‘eş’ , ‘erkek arkadaş’ gibi tanımların altında anmayacağım. O, burada ‘partner’.
Ne diyordum, mutsuzluk. Anlık olarak kendimi kandırmakta inanılmaz başarılıyım. Uzun zamandır gelen bir alıştırma sonucu sanırım. İçimdeki o boşluk duygusu rahatsızlanınca onunla debelenip içine gömülmek yerine, usulca sırtını sıvazlayıp canımı acıtmasına engel olabiliyorum. 
Yanlış olmasın, sadece partnerimin mutluluğu için bile bu durumla savaşmak için elimden geleni yapıyorum. Psikolojik destek almaya ihtiyacım var biliyorum, ama elimden geldiğince kendimce halledebileceğime inanmak istiyorum. Psikoloğa gitme önyargısından değil, maddi olarak daha fazla değer verdiğim şeyler varken, sadece kafamın içini hormon doldurarak sorunumu bastırmak istemiyorum. Bugüne kadar dibe attığım şeyler bugün canımı yakıyor sonuçta, psikolojik olarak kendimi daha yakından tanıyıp bundan sonra destek almayı planlıyorum. Burası bu yüzden var, ve eminim ben burada yalnız olabilirim, ama bir yerde burayı okumasa da benim gibi hissedebilen bir çok kişi var. Hepsinin iç savaşını kazanmasını diliyorum tabii.
Anladığım kadarıyla, anlamadığımı çözmeyi deniyorum. Biriken öfkelerimi, dilimin zehrini kullanmadan kusmayı öğrenmeye çalışıyorum.
Bu yinede daralıp, kendimden olabildiğince uzaklaşmak istediğim gerçeğini gizlememe henüz yetmiyor.
Sonuçta, Bu gün de hiçbir işe yaramadım.
13 notes · View notes
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Geçenlerde bir söze rastladım, hani bu “motivational quote” sayfaları var ya instagramda, onun Türk işi hafif duygusallı falanlı filanlılarından bir yerde. Aman ya neyse, sözde diyor ki; 
“Bir gün kıymetim bilinir diye, Bir gün emeklerim fark edilir diye, Kendini paralamayı,  Sırf bir gün değer görme için kendini feda etmeyi bırak.
Bir kere yaptığını görmeyen, bin kere yaptığını görevin zanneder.”
Şöyle bir düşününce, bu söz neredeyse bütün hayatımı, hezimetlerimi, zafer sandığım yenilgilerimi, kısacası özellikle rahatsız olduğum son on yılımı açıklıyor diyebilirim. 
Her zaman karakterimi deliler gibi savunurdum, asla ödün vermediğim şeydir. Tabi defalarca değmeyecek değerler için feda edildikten sonra. Her defasında kendi kabuğuma çekilip, daha sağlam olduğunu düşündüğüm karakterimle geri dönüyordum. Ta ki bir sonraki yenilgile koşa koşa gittiğimi görene kadar.
O kısımlar biraz derinini acıtıyor sığ kalbimin.  Konuşmaya cesaretim yok ama kendi sesimi uzun zamandır duymuyorum zaten. Belki biraz daha kaptırırsam, yazabilirim bilemiyorum.
Özünde destansı bir aşk olduğunu zanneden küçük bir kadının, büyük bir enkaz altında kaldığı klasik hikayelerden. Tabi bende arada yaşanan belirli olaylar eşliğinde bu hikayelerden henüz iki tane var.  Üçüncüsü, henüz patlamadı hayatımın orta yerinde, güncel olarak enkazdan uzak, destansı olup olmadığının sorgulandığı bir evre diyebiliriz. Her neyse, bu güncel olan için daha sonra belki bir konu açarım. Şimdi içim çok küskün.
Velhasıl-ı kelam, Kendimden öyle ödünler verdim ki, Sevdiklerim için o denli fedakarlıklar bana aslında çok da kayda değer gözükmüyordu. Fakat, insanlar şu an günümüzde, farklı bir konuda şikayet edeceğim şekilde değiştiler.
Ben göründüğü üzere ayak uyduramadım, uyduramıyorum. Ve bu yüzden, kucak dolusu yalnızlığımla buradayım.
Henüz olayları daha doyurucu şekilde sunamayacağım, içimi kusma isteğim baskın geliyor.  Bir süre daha gerek, sebebini henüz kendime sunamasam da,
Buna ihtiyacım var.
2 notes · View notes
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Garip huylarım var, manasını yaşadığım yıl kadar anlamlandıramadığım.  Bir de bu yıllarda kafamı patlatmayı başarabilecek kadar düşünmüşlüğüm var bunları. Sadece bu “overthinking” durumu ile birlikte bu huylarımın üzerinde 4-5 ömür durmuşluğum, ve anlayamamışlığım var. Bir şey güzel olmayadursun, hemen çok fazla düşünme motorları çalışıyor kafamın.
Saçma sapan binlerce düşünce, saçma sapan binlerce senaryoya dönüşüyor sonra.
Bir de benim bir inancım vardır. Sonucu belirsiz bir şey bekliyorsam, en kötüsünü beklerim ki olması gereken olduğunda -ki çoğu zaman ortalamasıdır, olabilecek en iyisi değil- en iyi çıkarımı elde etmişcesine sevineyim.
Bütün bunlar iyi hoş ama, kendi mutluluğumu maksimize de edebiliyorum bu yolla tamam, ama o kötü senaryolara kapılıp gidiyorum, neden?!
Her neyse, garip huylarım diyordum. Biri bu işte, melankoliyi anında emiyor ruhum sanki. Uzun zaman önce keşfetmiştim bunu zaten, melankolik bir meyil bende hep vardı. İzlediğim, okuduğum her türlü yapıtta anında karakterlerde kendimden bir şeyler bulup iyi ya da kötü hemen kendime o karakterden bir kesiti yama yapabiliyorum. Böyle söyleyince daha yetenek-vari bir edası oluyor. Bana sorarsanız tam bir lanet.
Sorarsanız diyorum ama burada kimse yok, yalnızca yalnız değilmişim gibi davranıyorum. Bu da başka bir ‘post’ konusu olsun. Kendimi ifade edemedikçe patlayacak gibi olan göğüs kafesim.
Her neyse asıl konulardan biri bu işte, Yıllardır biriktirilmiş melankolilerin, daha da karakterin içine soğurulması sorunsalı. Madem analiz ediyoruz, bütün Freud-yan kemiklerim belki de bir süre sonra bu yazı dizisinin başarılı bir psikanaliz olabileceğine varsın inansın tabi.
Ne kadar ironik bazı şeyler.
1 note · View note
bencokyalnizbiriyim · 7 years
Text
~
Sanıyorum bende büyük bozukluklar var.  Sanıyorum, ‘sanıyorum’ kısmını artık geçtik.  O halde, Büyük bozukluklar. Ruhsal.
2 notes · View notes