Tumgik
#yapay böbrek
cilginfizikcilervbi · 2 years
Text
Laboratuvarda Büyüyen İnsan Böbrekleri
Laboratuvarda Büyüyen İnsan Böbrekleri
Laboratuvarda Büyüyen İnsan Böbrekleri Laboratuvarda Büyüyen İnsan Böbrekleri – Bilim İnsanları Önemli Bir Buluş Yaptı Avrupa’daki birçok laboratuvar, gelecekte ihtiyaç duyanlar için nakil olarak kullanılabilecekleri umuduyla, hastalık modellemesi için kullanılmak üzere mini böbrekler yetiştiriyor.  Laboratuvarda Büyüyen İnsan Böbrekleri Avrupa’da, kronik böbrek hastalığı (KBH) yaklaşık on…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
barankaracan · 2 years
Text
Aslında Herkes Kendi Olmak İster!
Evet sevgili okur, okuyacağımız bu kısır diyalog aslında hepimizin bildiği bir durum. Diyaloğun kısır olanı hiçte makbul değilmiş, yaşayarak gördük. Hem kısırdan sadece yemek olur diyalog falan olmaz.
Büyük Ağrı Dağı ile Küçük Ağrı Dağı arasında geçen bir diyalogtan kesittir. Madem iyi okumalar olsun.
Büyük: Eee kuzen naber, nasılsın?
Küçük: İyi haber be kuzen nolsun? Gölgende yaşamaya devam.
Büyük: Ah be kuzen en ufak fırsatta senin bu laf sokmaların! Sıkılmadın mı, yorulmadın mı?
Küçük: Adını isterken yorulur musun, sıkılır mısın hiç?
Büyük: Ya defalarca konuştuk. Bizim adımız var, Ağrı Dağı. Neyini dert ediyorsun?
Küçük: Sen Büyük Ağrı Dağı. Ben Küçük Ağrı Dağı. Tek istediğim bunu bil, bunu iste, bunu hisset.
Büyük: Kuzen yine girdaba sokuyorsun bizi. Aklım almıyor, neyimiz ayrı gayrı? Bana var olan sana yok mu? Yıldızlı bir gecede gökyüzünü bende izliyorum, sende izliyorsun? Doğa ana bana tropikal iklim sundu, sana karasalı mı? Bende her taraf börtü böcekken sende sadece kınalı taşlar mı var? Farket artık bana neyse sana da o! Benim faydalandığım senin faydalanamadığın ne?
Küçük: Söylediklerinin, sorduklarının hepsine tamamım. Ben sadece adımı istiyorum. Adım benim yumuşak karnım.
Büyük: Taktın bu ada. Var adımız işte Ağrı Dağı. Köklerimiz karışmış bizim, senden uçuşan polenler bana, benden çayırlar sana yürüyor. Sen neyin adından bahsediyorsun? Ağrı Dağı adı altında yaşayalım gitsin amcaoğlu. Durduk yere işler açıyorsun başımıza.
Küçük: İş açtığım falan yok amcaoğlu. Sen küçümsüyorsun benim bu isteğimi. Sana gel kavuşan köklerimizi birbirinden koparalım demiyorum, polenlerimizin çayırlarımızın önün keselim demiyorum. Sen ne kadar Ağrı’ya aitsen ben ben o kadar Ağrı’yım. Sadece adımı istiyorum. Sen Büyük Ağrı Dağı’sın, ben Küçük Ağrı Dağı’yım, bunu kabul et istiyorum.
Büyük: Valla iyi, nerde iki lav yürüyüp bir oluşum oluşturursa ad verelim, dağ diyelim.
Küçük: Verelim ne olacak? Renkler, farklılıklar... Bunlar güzel şeyler.
Büyük: Yani bana bir zararı yok tabi.
Küçük: Elbette yok kuzen zararı. Önceden tanımlanan şeyler değil bu farklıya kutbumuz. Ordan burdan dayatmalarla farklıyı itiyoruz. Zavallı öğrenilmişlikler uzaklaştırıyor farklıyı. Farklılık tekten çok büyüktür...
Diyaloğun bu aşamasında gizli dinleyici olan uzun bacaklı enflasyon ve diğer halk düşmanları, Büyük ile Küçük arasında tutturulan frekanstan rahatsızlık duyar ve öne atılırlar;
Halk Düşmanları: Hayırdır doğa oluşumları, neyin münakaşası bu?
Büyük: Ne münakaşası suni oluşumlar, bizim ki münaşaka.
Halk Düşmanları: Ahhahha. Soğuk soğuk kunuştun, donmamak adına münakaşelerimizi giyelim. O değil de siz neyi konuşup duruyorsunuz bu kadar? Lavlar karda yürüdü diye Küçük diye isim mi takacağız. Küçüksün küçüklüğünü bil. Yaşa gitsin Büyük’ün gölgesinde. Bedeninde böbrek taşı gibisin, yer yer ağrılı sancılar oluşturuyorsun, yamacında otur Büyük’ün!
Küçük: Defolun suni oluşumlar!
Halk Düşmanları: Şimdilik gidiyorum. Ama aslında hiç bir zaman gitmeyiz...
Büyük: Yaşayalım aynı çatı altında be kuzen, neden uzatıyorsun.
Küçük: Aynı çatı bana da ait kuzen. Birlikte yaşamaktan da çok memnunum. Çatıyı ayırma fikri bana değil halk düşmanlarına ait. Ben sadece adımı istiyorum. Adımı. Bak sana bir şey anlatacağım. Geçenlerde estetisyen arkadaşım Jack anlattı. İnsanlar artık şuna benzemek istiyorum, bunun burnundan, şunun gıdısından, öbürünün gamzesinden istiyorumla gelmiyorlarmış. Yapay zekaların yaptığı filtre uygulamalrından kendi görsellerini alıp şu halimi bu halimi istiyorum diyorlarmış. Düşünebiliyor musun Büyük? Herkes kendini istiyor aslında. Kusurlarından arınıp kendisi olabilmeyi istiyor. Ben sana benzemekten sen olmaktan yoruldum. Kendine benzetmekten vazgeçmelisin. Bir parçan ama sancılayan parçan olarak görmekten yorulduğunu görebiliyorum. Kusurlarımızı bir kenara bırakalım kendimiz olalım. Bak etrafına ne zaman farkedeceğiz ağaçlarımızın kuruduğunu? Kuruyor da! Yağacak yağmurlara, yeşertecek karlara odaklanalım. Birbirimize düşmekten, birbirimizi suçlamaktan, biz olmaktan çıktık. Kaybediyoruz. Farketmeliyim, farketmelisin!
...
Halk düşmanları denilen ejderhaya birleşilip her açıdan saldırılamadığı için olay çözülemez. Teoman Deneyim’e gider...
2 notes · View notes
teknolojihaber · 1 month
Text
 52 yaşındaki Steve Young, aşıyı deneyen ilk hastalardan biri oldu
Tumblr media
Uzmanlar, kanseri kalıcı olarak tedavi etme konusunda mRNA aşılarının potansiyelini överken, doktorlar dünyanın ilk kişiselleştirilmiş mRNA kanser aşısını melanom için denemeye başladı. Melanom dünya çapında yılda yaklaşık 132.000 kişiyi etkiliyor ve cilt kanserinin en ölümcül versiyonudur. Şu anda ana tedavi cerrahidir, ancak bazen radyoterapi, ilaçlar ve kemoterapi de kullanılmaktadır. Uzmanlar artık her hasta için özel olarak üretilen yeni aşıları test ediyor ve hastanın vücuduna, hastalığın yenilemesini önlemek için kanser hücrelerini avlamasını öğretiyor. - aşama denemesinde, aşıların melanom hastalarında kanserin tekrarlama riskini önemli ölçüde azalttığı ortaya çıktı. Şimdi son aşama olan 3. aşama denemesi başlatıldı ve University College London Hastaneleri NHS Foundation Trust (UCLH) tarafından yürütülüyor. Araştırmanın ulusal koordinatör araştırmacısı Dr. Heather Shaw, aşıların melanom hastalarını tedavi etme potansiyeline sahip olduğunu ve akciğer, mesane ve böbrek gibi diğer kanser türleri için de test edildiğini söyledi. Shaw, "Bu gerçekten uzun zamandır gördüğümüz en heyecan verici şeylerden biri" dedi. "Bu gerçekten çok iyi bir uygulama.” Aşı kişiye özel bir neoantijen tedavisidir. Bağışıklık sistemini tetikleyerek hastanın spesifik kanser ve tümör türüne karşı savaşmasını sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. MRNA-4157 (V940) olarak bilinen aşı, belirli bir hastadaki tümörler tarafından eksprese edilen tümör neoantijenlerini hedef alıyor. Bunlar tümör üzerinde bulunan ve bağışıklık sistemi tarafından potansiyel olarak tanınabilen belirteçlerdir. İğne, 34'e kadar neoantijen için kodlama taşıyor ve hastanın kanserindeki benzersiz mutasyonlara dayalı bir anti-tümör bağışıklık tepkisini etkinleştiriyor. Bunu kişiselleştirmek için hastanın ameliyatı sırasında tümörden bir örnek alınıyor, ardından DNA dizilimi ve yapay zeka kullanılıyor. Sonuç, hastanın tümörüne özel, özel olarak üretilmiş bir anti-kanser aşısıdır. Shaw, "Bu büyük ölçüde kişiselleştirilmiş bir terapi ve bazı açılardan aşıdan çok daha akıllıca" dedi. "Kesinlikle hasta için özel olarak tasarlandı; bunu sıradaki bir sonraki hastaya veremezsiniz çünkü işe yaramasını beklemezsiniz. "Bazı ortak yeni antijenlere sahip olabilirler, ancak tümörleri için önemli olan kendilerine özgü yeni antijenlere sahip olmaları muhtemeldir ve bu nedenle bu gerçekten kişiselleştirilmiştir." Shaw, nihai amacın hastaları kanserden kalıcı olarak iyileştirmek olduğunu söyledi. "Bunların immünoterapide oyunun kurallarını değiştireceklerine dair gerçek bir umut olduğunu düşünüyorum" dedi. Aşama 2 verileri, ciddi yüksek riskli melanomları olan ve immünoterapi Keytruda ile birlikte aşı uygulanan kişilerin, yalnızca Keytruda verilenlere kıyasla üç yıl sonra ölme veya kanserlerinin geri gelme olasılığının neredeyse yarı yarıya () olduğunu buldu. Hastalara yaklaşık bir yıl boyunca her üç haftada bir maksimum dokuz doz olmak üzere 1 mg mRNA aşısı ve üç haftada bir 200 mg Keytruda (maksimum 18 doz) uygulandı. Aşama 3 küresel denemesi artık daha geniş bir hasta yelpazesini içerecek ve yaklaşık 1.100 kişiyi işe almayı hedefliyor. Birleşik Krallık kolu, Londra, Manchester, Edinburgh ve Leeds de dahil olmak üzere sekiz merkezde en az 60 ila 70 hastayı işe almayı hedefliyor. UCLH'de denemeye alınan ilk hastalardan biri, Hertfordshire'daki Stevenage'den 52 yaşındaki Steve Young. "Gerçekten çok heyecanlıyım" dedi. "Bu, kanseri olduğu yerde durdurmak için en iyi şansım." kaynak: BBC,Theguardian Read the full article
0 notes
alltime-24-hour · 3 months
Text
CholestOff - TR
Kanıta dayalı tıbbın destekçisiyim ve daha az agresif olan ancak etkililiği düşük olmayan tedaviyi reçete etmeyi tercih ediyorum. Örneğin, CholestOff uzun yıllardır dünyadaki meslektaşlarım tarafından kullanılmaktadır.
Tumblr media
kalp desteği için 1 numaralı araç
Stockholm Sağlık Enstitüsü Araştırması, 2019
Ürün uygun bir formda satışa sürülüyor - bitki özlerinden oluşan damlalar bu tür hastalıklarda kardiyovasküler sistemin çalışmasını destekler:
hipertansiyon - yüksek tansiyon;
koroner kalp hastalığı - kalp kasına kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
serebrovasküler hastalık - beyne kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
periferik arter hastalığı - kollara ve bacaklara kan sağlayan kan damarlarının hastalığı;
romatizmal kalp hastalığı - streptokok bakterilerinin neden olduğu romatizmal atak sonucu kalp kası ve kalp kapakçıklarında hasar;
konjenital kalp hastalığı - doğumdan beri var olan kalp yapısı deformasyonu;
derin ven trombozu ve pulmoner emboli - bacak damarlarında kalbe ve akciğerlere hareket edebilen kan pıhtılarının oluşumu.
CholestOff ana hedefleri
kan dolaşımını iyileştirir ve kan basıncını normalleştirir;
kan damarlarının duvarlarını güçlendirir ve esnekliğini arttırır;
kandaki kolesterol pıhtılarını parçalar;
kandaki toksinleri giderir;
sakinleştirir: sinirlilik ve kaygıyı azaltır;
kan şekerini azaltır, bu da kilonuzu azaltır ve diyabeti önler;
böbrek fonksiyonunu artırır ve şişkinliği azaltır.
Sonuçları ne zaman görebiliriz?
CholestOff tüketiminin ilk günlerinde olumlu dinamikler gözlemlenebilir: sağlam bir uyku, güç ve iştah geri döner, ruh hali iyileşir. Tüm kursun bitiminden sonra (CholestOff tüketiminin üç ayı), hastaların% 94'ü kronik semptomların hafifletildiğini fark etti.
Kimler CholestOff ihtiyaç duyar
İstatistiklere göre, her ikinci hastanın kalp sisteminin işleyişinde sapmalar vardır. Ama insanların çoğu bundan şüphelenmiyor bile! Bu nedenle, semptomlardan en az birini belirlediyseniz, doktorunuza danışın veya CholestOff almaya başlayın:
sık baş ağrısı;
hızlı nabız;
baş dönmesi ve bulanık gözler;
apati, sinirlilik, uyuşukluk;
aşırı terleme;
yüz ve uzuvların şişmesi;
bacak krampları ve soğuk el ve ayak sendromu.
CholestOff nereden alınabilir
Şaşıracaksınız, ancak yüksek verimliliğe rağmen, bu ürün sadece dar çevrelerde biliniyor, çünkü üretici onu sadece web sitesi üzerinden satıyor ve perakende marjlarını kısıtlıyor.
Endişe etmek için bir neden yok: CholestOff agresif sentetik bileşenler içermez, alerjilere ve yan etkilere neden olmaz, bu nedenle doktor tavsiyesi olmadan ve reçetesiz kullanılabilir.
Tumblr media
Değerli okuyucular! CholestOff herkese açık hale getirmek ve sahteciliğe karşı alıcıyı korumak için, ürün sadece üreticinin resmi web sitesinde satılmaktadır. Şu anda % 50 indirim varİNDIRIMLI OLARAK SATIN ALIN
Tumblr media
Yorumlar 16
Tumblr media
Kadir  15 dakika önce
Bu virüs ile çıldırttılar. Salgın ve gida sıkıntısı paniğinin genellikle yapay olarak yaratılmış olduğunu düşünüyorum.
Tumblr media
Fikret  23 dakika önce
Kesinlikle! % 100. Dün 7 süpermarkete gittim ve hiçbirinde tuvalet kağıdı bulamadım. Ülkemize ulaşmayacağını düşünüyordum ... yanılmışım. estağfirullah
Tumblr media
Lale  57 dakika önce
Gerçekten çılgın insanlar, savaş başlamak üzereymiş gibi pazar raflarından kürek çekiyorlar. Ama yine de bu ilacı satın alacağım. Neden almayayım ki.. bu kadar iyi bir ilaçken. Yine de eczane haplarından daha iyi.
Tumblr media
Zeynep  1 saat önce
Sadece savaş değil, karantina da korkunç bir şey. Evin, işyerinin, eczanenin veya marketin dışında diğer yerlerde bulunmaya zaten para cezası uygulandı. Yetkililer bizi mezara koyacaklar.
Tumblr media
Melek  2 saat önce
Abartmayın!!! Bu tür alarmistler yüzünden dükkanlarda raflar boş ve eczanelerde maske bulunamıyor. Evde yiyecek stoğum bile yok, her şeyi gerektiği kadar satın alıyorum ve CholestOff uzun süredir kocamla içiyorum. Tüm analogların en iyisi, bu tür hafif ve tadı hoş damlacıklar. Basınç hemen normale dönüyor. Hatta benim migrenim bile geçti.
Tumblr media
0 notes
gazete32 · 1 year
Text
Soda mı Yoksa, Maden Suyu mu? İkisi Arasında Farklar Nelerdir?
Tumblr media
Soda ve maden suyu mu dediklerinde ne dersiniz? İkisi de aynı içecek gibi gözükse de biri doğal biri yapay birer içecek diyebiliriz. Diyetisyen Rıdvan Arslan, soda ve maden suyu hakkında bilgiler verdi.  Maden suyu, yer altı sularının çeşitli mineral ve gazlarla karışarak kayaçlarda toplanmasıyla elde edilir. İçerisinde çözünmüş mineraller ve tuzlar bulunur.  Sülfat, bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve demir gibi minerallerden zengindir. Renksizdir, güneşten etkilendiği için genelde yeşil ve kahverengi şişelerde saklanır.  Soda ise normal içme suyunun içerisine CO2 eklenerek elde edilir. Maden suyunun aksine yapay halde karbonatlanır. Soda kronik yorgunluğa ve hazımsızlığa iyi gelmektedir. Bazı sodalar mineral bakımından zenginleştirilerek raflarda yerini almaktadır. Fazla soda tüketimi bireyde şişkinliğe ve hıçkırığa sebep olabilmektedir.  Maden suyunun faydalarına gelecek olursak,   - İyi bir magnezyum kaynağıdır. Kemik ve diş sağlığı açısından magnezyum bizler için vazgeçilmez bir mineraldir.   - Şişkinlik, hazımsızlık gibi sindirim sistemi problemlerine iyi gelir. Mideyi rahatlatır.  - Kalsiyum ve magnezyum eksikliği kişide tansiyon sorunlarına yol açabilmektedir. Bu yüzden maden suyunun kan basıncı üzerinde olumlu etkileri vardır.  - Sıvı-elektrolit dengesini düzenler. Özellikle sporcularda, spor esnasında kaybettikleri sıvı, tuz ve minerallerin yerine konmasını sağlar.  - Cildin gerginleşmesini sağlar.  - Kilo kontrolüne yardımcıdır. Kilo verme sürecinde açlık hissedilen durumlarda maden suyu tercih edilebilir.  Maden sularının sodyum içeriği yüksek olduğu için aşırı miktarda tüketilmemelidir. Seçerken ise sodyumdan fakir, magnezyumdan zengin ve kalsiyum içeriğine sahip olan maden suyu tercih edilmelidir. Sağlıklı bireylerde günde 1-2 şişe maden suyu içebilir. Böbrek, hipertansiyon ve kalp hastaları ise maden suyundan uzak durmalıdır.  Read the full article
0 notes
sondakikadunyacomtr · 3 years
Photo
Tumblr media
Sitemize "Türk doktordan dünyada bir ilk! Yapay damarla böbrek nakli yapıldı" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. Türk doktordan dünyada bir ilk! Yapay damarla böbrek nakli yapıldı Son Dakika Son Dakika Dünya
0 notes
horozmehmetemin · 3 years
Text
Tumblr media
👀GÖZLERİN DAHA NET GÖRMEK İÇİN MUTLAKA REZENE ÇAYINI UYGULAYIN DOĞAL TEDAVİ
Hazır yiyeceklerden katkılı yiyeceklerden Bayat ve ısıtılmış yiyeceklerden perhiz edilerek çiğ besin diyeti yapılır.
karaciğer kan böbrek temizliği yapılır.
Göz hastalıkları varsa böbreklere mutlaka bakılmalı ve Böbrekler tamir edilmelidir.
Tarama Hacamatlarından sonra iyileşene kadar göz etrafına sülük takılır.
Özellikle kaz ayakları kaş üstleri göz torbasının altı ve göz pınarına Ayak parmaklarına böbreklere ve baş merkezine takılır.
Eski Kataraktta Göz ameliyatı geçirenlere Baş ve boyun hacamatı yapılmaz.
diğer bölgelerden hacamat yapılabilir, Sülük her bölgeden yapılır. Göz kapaklarına göz torbalarına hacamat ve sülük yapılmaz.
Alnının ortasından çıkan damarlardan ve kaz ayaklarındaki yere sülük takılır.
Göz hastalıkları için;
hacamat, sülük, açlık, ismit sürmesi, dağ mantarı, yaban mersini, rezene, kırlangıç otu yaprağının özü, havuç, balık yağı çok iyi gelir.
Kabe'ye anneye babaya Kur'an-ı Kerim’e güneşe bakmak, sessizce ağlamak göze çok iyi gelir.
Loş ışıkta kitap okunmaz.
Yine özellikle ellerimizi üstümüzde kurulamamak, ellerimizi yemek yediğimiz kapların üzerinde yıkamamak, harama bakmamak, mezar taşlarını okumak, Negatif enerjiler Müzik ve kötü kokular yapay ve sentetik gıdalar deterjanlar, aromatik yapay kokular özellikle beyin ve göz mizacını soğutur. Bunlardan uzak durmalıdır ve beyin ve baş mizacı ısıtılmalıdır.
Nörolojik kür yapılabilir. Yani başı yağlayıp taramak gerekir kulak ve burundan yağ damlatmak gerekir .
Bolca Kuranı Kerim okumak Kabe'ye bakmak anne ve babaya sevgi ile bakmak Güzel şeylere ibretle bakmak tefekkür ve tevekkül etmek hem hafızamızı güçlendirdiği gibi beyin Ve göz sağlığımıza da iyi gelir.
Limon sarımsak maydanoz zeytinyağı kürü kullanılır.
Dağ Mantarı Yaban Mersini Rezene çayı domates suyu havuç balık özellikle Norveç somonu tüketilir Omega 3 keten tohumu çörek otu yağı kullanılır Göze Soğan suyu limon suyu ve mantar suyu damlatılır.
Bal ile beraber de kullanılbilir. Kantaron yağı damlatılabilir. Rezene çayı ile pansuman yapılır. Kırlangıç otunun yaprağının suyu göz kapağının altına sürülür.
15 gün ara ilie 3 kez yapılabilir. Katarakta da iyi gelir inşallah.
1 note · View note
bibiliyo · 4 years
Text
GİYİLEBİLİR BÖBREK YAPILDI
GİYİLEBİLİR BÖBREK YAPILDI Giyilebilir böbrek nedir? Ne için kullanılır? Nasıldır? Vücudumuzdaki her organ önemlidir. Ancak önem sıralaması yapılırsa böbreklerin üst sıralarda yer alacağı kesindir. Böbreğin birçok işlevi...
Vücudumuzdaki her organ önemlidir. Ancak önem sıralaması yapılırsa böbreklerin üst sıralarda yer alacağı kesindir. Böbreğin birçok işlevi vardır. Bunlardan birisi de kandaki toksinleri vücudumuzdan atmasıdır. Böbrekler işlevini kaybedebilir. Böyle bir durum u kimse başına gelmesini istemez. İki böbreğin de işlevsiz hale gelmesi böbreklerin yaptıkları işlerin yapılamaz hale gelmesine neden olur.…
View On WordPress
0 notes
priitikana · 5 years
Text
Yoga ve Beslenme / Melda Nacar
YOGA VE BESLENME
DERLEYEN: MELDA NAÇAR
SUNUŞ
Medeniyet geliştikçe maalesef dünyamız da kirlendi. Modern hayat bize GDO’lu sebzeler, hazır yiyecekler ile dolu marketler, yarım metre kare alanda yaşayıp şişirilmiş hayvanlar, klorlu içme suyu, florürlü diş macunları ve bol bol ilaç verdi. Havamız, suyumuz, besinlerimiz kirlenirken bedenlerimiz de kirlendi. Bu çevresel faktörler, yanlış beslenme ve yaşam şeklimizde bedenlerde toksinlerin artmasına ve aşırı asidik olmasına yol açtı. Bu da sağlığımızı olumsuz etkiledi. Gezegenimizde çevre kirliliği hususunda radikal kararlar alınmadığı sürece bireysel olarak sadece kendi bedenimizi arındırarak, sağlığımızı korumak konusunda bilinçlenerek çaba harcayabiliriz. Yoga, fiziksel bedenin geliştirilmesi ve arındırılması ile başlar; elimizdeki bu kadim bilgilerin ışığında beslenmemize de özen göstererek beden, zihin ve ruh bütünlüğünü, sağlığını sağlayabiliriz. Bu atölye çalışmamızda kısaca sindirim sistemimiz, duyarlı besinler, alkali vücut, vejetaryen beslenme gibi konuları ele alacağız. Tüm yaşamımız boyunca bedenimizle, diğer canlılarla uyum içinde olduğumuz zaman sağlık, huzur ve dünyaya sevgi gelecektir.
Tumblr media
Fotoğraf:https://www.samyakyoga.org/yogic-food-during-yoga-teacher-training/
1) Sindirim Sistemi Nedir?
Aldığımız gıdaların vücut hücrelerini beslemesi, lenf ve kan dolaşım sistemine karışması için en küçük parçalara ayrılması işlemine sindirim denir. Bu olayı gerçekleştiren sisteme de sindirim sistemi adı verilir. Sindirim sistemi besinlerdeki yağ, su, protein, karbonhidrat gibi molekülleri ayrıştırır. Sindirim ilk önce ağızda başlar tükürük salgısı ile. Yutak sayesinde yemek borusundan mideye ulaşır. Mide hem kasılıp gevşeyerek mekanik sindirim yapar hem de salgıladığı özsu ile besinleri kimyasal olarak parçalayarak sindirimi gerçekleştirir. Daha sonra ince bağırsağa geçen besinlerin burada karbonhidrat, yağlar ve proteinleri iyice sindirerek kana karışması sağlanır. Kalan posa kalın bağırsağa ulaşır burada su ve mineraller emilir. Son kalan posa vücut tarafından artık kullanılmayan kısım anüsten dışarı atılır. Burada tabi ki sindirime destek olan karaciğer ve pankreas da çok önemlidir. Pankreasın sindirim enzimleri dışındaki diğer görevlerinden en önemlisi; kan şekerinin hücreler tarafından alınmasını sağlayan insülin hormonunu üretmektir. Karaciğer ise salgıladığı safra ile yağların emilebilmesini sağlar. Ayrıca karaciğerin diğer görevleri;
-          Yağların kanda taşınmasını sağlayan lipoproteinleri üretir
-          Kanın pıhtılaşmasını sağlar
-          Hücre duvarlarının ve pek çok hormonun yapısında bulunan kolesterolü üretir
-          Kanın, kan damarları içerisinde kalmasını sağlayan albumin adındaki proteini üretir
-          Ayrıca birçok ilacın parçalanması ve vücuttan atılmasını sağlar.
 2)Alkali Vücut – Asitlenme
İnsan bedeni milyarlarca hücrenin bir araya gelmesinden oluşmuş benzersiz bir organizmadır. Bu organizmanın sağlıklı kalması hücrelerimizin alkalik olmasına bağlıdır. Beslenme şeklimiz vücut alkalisini doğrudan etkileyen bir unsurdur. Hücre içindeki asit artıkların arındırılması gerekmektedir. Vücutta asitlenme başladıysa sağlık sirenleri de çalmaya başlamıştır.
Hastalıklardaki ortak nokta, vücudun toksikasyonu yani asitlenmesidir. Asitler alkali ile yok olur kısaca alkali olmak için alkali – duyarlı besinlerle beslenmemiz gerekli.
Vücuttaki asitlenme nasıl meydana geliyor?
Bedenimizdeki hücrelerin enerjiye ihtiyaçları vardır. Bu enerji oksijenden ve yiyeceklerden gelir. Hücrede bir tür yanma işlemi ile enerji oluşur. Bu yanmanın sonunda ortaya kül artık çıkar bunlar asit artıklardır. Temizlenmezler ise beden asitlenmeye başlar.
Peki, vücuda fazla asit girerse bunu dengelemek için vücut ne yapar? Vücut kanın asitli olmasına asla izin vermez. Ya böbrekler bu dengeyi sağlamak için çok çalışır ya da böbreklerin yetişemediği noktada fazla asit yağ hücrelerinde saklanır. Vücut arıtamadığı asidi ( ter-idrar-nefes );
-          Yağ hücresi olarak depolar bu da şişmanlayan ve yağlanan bir beden oluşturur.
-          Kolestrol olarak saklanabilir, damarları tıkayabilir.
-          Ürik asit olarak eklemlerde birikebilir.
-          Böbrek taşı olarak böbreklere yerleşebilir.
 1 Bardak kolanın vücuttan arındırılması için, içilen 32 bardak su boşa gitmiş olur.
Aslında bedenimiz kendisine zararlı olan toksinleri böbrekler, karaciğer, bağırsaklar, solunum yolu ve ter ile atarak temizler. Fakat artan toksinler, bedenin aşırı asitlenmesi sebebi ile vücudumuz artık kendi kendini temizleyemez duruma gelmiştir.
 PH Skalası
Ph, sıvıdaki hidrojen ve iyon miktarını gösterir. Her sıvının bir Ph değeri vardır, asit veya alkali derecesi ölçülebilir. Alkali sıvılarda Ph 7-14 arasındadır. Rakam büyüdükçe alkalidir, 7’nin altına düştükçe asidiktir. 7 ise nötrdür.
 Vücudumuzdaki tüm sıvıların Ph değerleri vardır. Kanın ideal Ph’ı 7.35 -7.45 arasındadır. Kanın Ph’ı vücut tarafından pek değişmez, esas değişken olan idrar, ter ve tükürük sıvılarıdır. Vücut hayati önemi olan kanın Ph’ını sabit tutmak için diğer sıvıların asit oranını arttırır.
Vücudumuzda hormonların çalışması, hücrelerin enerji ihtiyacı, besinlerin sindirimi, saçların tırnakların uzaması gibi tüm metabolik olaylar için her dakika, her saniye vücut asit atıklar üretir. Duyarlı besinler ile beslenerek, aldığımız nefes, içtiğimiz su ile de atıkları atabiliriz. Bu sebeple alkali beslenme ve suyumuzu alkalik içmek burada çok önem taşımaktadır, bedenin bu doğal döngüsünü fazla yormayacak duyarlı gıdalar alınmalıdır.
Bedenin Asitlenmesi Sonucu Oluşan Hastalıklar:
-          Kanser: Bedende yüksek asitlenme sonucunda oksijen azalır. Hücreler de besin ve oksijen ile yaşayabildiği için hücrelerde bozulma başlar. Ölen hücreler önemli değildir. Yerine yenisi üretilebilir fakat bazı hücreler ölmek yerine adaptasyona uğrar. Bu değişen, oksijensiz hücreler çoğalarak kanser hücresini oluşturur. Maalesef bu hücrenin hasar görmesine yol çan kendimiziz, o hücre sadece diğerlerinden daha akıllıdır hepsi bu.
Kanser hücreleri yüksek asit, düşük oksijene bayılır.
 -          Kolesterol: Eğer kanımız asitlenmeye başlarsa PH bölümünde gördüğümüz gibi beden buna hemen önlem almaya ve kanın asitlenmesini engellemeye başlar. Fazla asit kan damarlarındaki çepere zarar verir. Bu yüzden karaciğer hemen kolesterol üretir (vücut için gerekli olandan fazlasını), ve zarar gören damarlara yama yapmak için de yanına kalsiyumu alır. Bu sefer kalsiyum da damarlarda plak yaparak tıkanmalara sebep olur. Sonuç olarak tansiyon, damar tıkanıklığı gibi hastalıklar ortaya çıkar.
 -          Osteoporoz: Vücutta fazla asitlenme olunca bunları yok etmek için beden kalsiyum mineralini çok kullanır. Kalsiyum ve magnezyum en çok kemiklerde bulunduğu için, zaman içinde kemikler sünger gibi olur. Bize süt ve süt ürünlerinin iyi bir kalsiyum kaynağı olduğu öğretildi. Gelişmiş ülkelerde bu tüketimin artmasına rağmen osteoporoz da artmıştır. Çünkü süt asitlenmeyi arttırdığı için vücut o asidi eritmek için kemikteki kalsiyumu kullanır.
 -          Diş Çürümeleri: Tükürükteki asitlenme diş çürümelerini arttırır. Özellikle çok şeker tüketilmesi hızlı çürümeye yol açar.
 -          Eklemler ve Cilt Esnekliği Kaybı: Asitlenme sebebi ile ciltte hızlı yaşlanma olur.
 -          Enfeksiyonlar: Oksijensiz, asidik ortam sebebi ile vücutta mantar ve bakteri enfeksiyonu artar.
 -          Uykusuzluk, Depresyon, Hafıza Kaybı
 -          Böbrek Taşı: Yüksek asit idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek taşına sebep olur.
 -          Sindirim sorunları, kanıksanmış kronik ağrılar vb.
 Peki, besinler fizik bedenimizi ve psikolojimizi nasıl etkiliyor?
LENFATİK SİSTEM:
Lenfatik sistem dolaşım sistemimizin bir parçasıdır, hücreler arası sıvı taşır ve bedeni bir ağ gibi kaplar, inanılmaz derecede kompleks bir yapısı vardır. Aldığımız besinler ile sindirimdeki ilk süreç tamamlanınca kalan maddeler lenf sistemine gider. Vücudumuzdaki toksinleri, hücrelerdeki atık maddeleri, ölen hücreleri, fazla proteinleri, yabancı maddeleri, zararlı bakterileri hep lenf sistemi tarafından arındırılır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Beyin, kemik iliği, timus, dalak ve lenf bezleri lenf sisteminin direk çalıştığı organlardır. Lenf sisteminin tıkanma sebepleri;
-          Hareketsiz yaşam
-          Yeterli oksijen alamamak
-          Hayvansal gıdalar, kaba, durağan gıdalar (aşırı asidik ortamlı beden)
-          Yapay tatlandırıcılar
-          Şeker
-          İşlenmiş tuz
-          Hazır gıdalar
Salgı bezleri salgıladıkları hormonlar ile psikolojik yapımızı, duygularımızı direk etkiler. Lenf sistemi salgı bezlerini beslemede büyük önem taşır. Lenf sistemi sağlıklı olmaz ise öncelikle psikolojimiz doğrudan etkilenir, fiziksel bedende de çeşitli rahatsızlıklar meydana çıkar. Lenf üretiminde gerekli ana maddelerden biri klorofildir. Klorofil lenfin oluşumunda büyük önem taşır. Bu nedenle yeşil yapraklı sebzelerden bol miktarda tüketmek gereklidir. Vejeteryan beslenenlerde beyne taşınan lenfin kalitesi, et ile beslenenlere göre çok farklıdır. Ağırlıklı hayvansal gıda tüketenlerde lenf yetersiz kalır.
3) Yoga Ve Beslenme
Yoga beden, zihin, ruh bütünlüğüdür. Bedenimiz bizi Brahmana götürecek araçtır. Yoga bilimi; bedenimizi nefes, asanalar ve beslenme ile geliştirip sağlığını korumada bize yol gösterir. Hatha yogaya göre beden saflaşmadıkça zihin de saflaşmaz.
Ne yersek o’yuz. Aldığımız besinler fizik bedenimizi etkilediği gibi düşünce biçimimizi de etkiler. Binlerce yıl önce yogiler evrenin sadece titreşimden oluştuğunun bilincindeydiler oysa modern çağda bunu kısa zaman önce Einstein söylemiştir. Besinlerin de titreşimleri frekansları vardır. Bu titreşimler o besini yiyen kişinin bedenini, zihnini doğrudan etkiler. Duyarlı, durağan ve değişken besinler vardır.
Duyarlı Enerji (Satvik)İçeren Besinler: Duyarlı kuvvet, duyarlı enerji bedenimizde etkin olduğu zaman zihnimiz sakinleşir, zihnimiz açılır, kendimizi huzurlu, gevşemiş ve zinde hissederiz. Sevgi, barış, saflık, mutluluk sadece duyarlı enerji ile yükselir. Duyarlı beslenme bilincin yüksek katmanlarına yöneltir. Kısaca duyarlı ürünlerden oluşan beslenme, duyarlı bir beden oluşturur. Duyarlı besinler; tüm meyve ve sebzeler, tüm baklagiller ve tahıllardır.
Değişken Enerji (Rajasik) İçeren Besinler: Değişken enerji bedenimizde baskın olduğu zaman uyarılmış, gergin, sakinleşemeyen, gevşeyemeyen bir durum oluşur. Değişken besinler bedeni, zihni uyarır. Bazı değişken besinler beden için faydalı olup zihin için faydalı olmayabilir. Bu besinlerden mümkün olduğunca az alınmalıdır. Değişken besinler; çay, kahve, kakao, keskin baharatlar, sarımsak, soğan.
Durağan Enerji (Tamasik) İçeren Besinler: Bu frekans kabalığın, sabitliğin, ölümün durağanlığıdır. Durağan enerji bedende baskın olduğunda asitlenme, zihinde uyku ve uyuşukluk hali, isteksizlik, enerji düşüklüğü görülür. Durağan besinler hem zihin hem bedende asitlenmeyi arttırdığı için zararlıdır. Durağan besinler; alkol, et, tavuk, balık, yumurta, mantar.
GUNA
Patanjali; Guna’lara büyük önem verilmesi gerektiğinden bahseder.  4. Bölüm 33. Sutrada şöyle ifade eder; “ Kurtuluşa ulaşıldığı zaman Guna’lar amaçlarını yerine getirmiştir.”
Patanjali, tüm nesneler Guna’lardan oluşmuştur der. Guna’lar görülebilir, elle tutulabilir. Gıdalarımızda, duygularımızda Guna’lar mevcuttur.
Öncelikle Guna’nın kelime anlamı hal demektir, bu maddi enerjinin 3 hali yani 3 Guna  mevcuttur;
1-      Sattva: İdeal, dingin, saf olan her şeyi temsil eder. İlham, karşılıksız sevgi, erdemlik, sessiz neşe, derin bir sakinliktir. Kişi sattvada kalbiyle bağlantıdadır, yaratıcı ve huzurlu bir zihne sahiptir.
2-      Rajas: Hareket ve şiddettedir. Öfke patlamaları, ihtiras hali, şiddetli arzular, huzursuzluk, tatminsizliktir. Aynı zamanda yapıcı faaliyetlerimize enerji veren şevk veren fiziksel cesarettir. Kişi Rajas da değişkendir, eleştirel yaklaşımı vardır, inatçı ve kavgacı bile olabilir.
3-      Tamas: Tek başınalık, direnç, atalettir. Hayatımızda Rajas ve Sattva olmadığı zaman içine girdiğimiz zihinsel bataklıktır. Tembellik, aptallık, karamsarlık, çaresizlik, umutsuzluktur. Kişi tamasda çok karamsardır ve depresif olabilir, yeniliklere kapalıdır.
Bu üç Guna birbiri ile her zaman etkileşim halindedir. Bir insanın yapması gerektiği tek şey bu 3 Guna’ya hakim olmaktır onları dengede tutmaktır. Öfke hissettiğimiz zaman onu fark etmek ve her şeye sevgi ile, sükunet ile yaklaşabilmeyi öğrenmektir Sattva hali. Kişinin kendisini gözlemleyebilmesi gerekmektedir. Yoga ile sürekli Sattva halinde kalınmak hedeflenir. Günün farklı zaman dilimleri bu 3 Guna’nın etkisi altındadır. Sabah saatleri Sattva, öğlen saatleri Rajas, akşam saatleri Tamastır. Spritüel anlamda ilerlemek istiyorsak sattvik alan içine girebilmek için, tamasik tüm duygu, düşünce, beslenme vb. alışkanlıkların bırakılması gereklidir.
Yediğimiz gıdalar dengeleyici olanlar sattvik besin, uyarıcı olanlar rajasik, çürüyen gıdalar tamasik gıdadır.
Sattvik Besin: Yediğimiz gıdaların beden üzerindeki etkisi büyüktür. Yogada zihni kontrol etmek nihai amaç olduğundan sattvik beslenmeye önem gösterilir. Vegan beslenme türü sattviktir ve yogik yaşam tarzı için gereklidir.
Rajasik Besin: Çok baharatlı besinler, yumurta, acı, alkol, şeker rajasik besinlerdir. Soğan ve sarımsak rajasik besindir, az miktarı fizik bedene iyi gelir fakat zihin için uygun bir besin değildir.
Tamasik Besin: Et ve tüm hayvansal gıdalar, kızartılmış gıdalar. Bu tür bir beslenme bedeni hastalıklardan kolay etkilenir hale getirirken zihinsel olarak da tembelliğe iter. Bu tür beslenme yüksek düşünce ve anlama yeteneğinden zihni uzaklaştırır.
Sadece beslenme olarak bakmayalım Guna’lara. Hızlı yemek yemek de, yediğiniz her ne olursa tamasik beslenme olur. Yukarıda gördüğümüz gibi sindirim, insan bedeninde ilk ağızda başlar. Salgılanan tükürük ile karbonhidratlar ilk ağızda ayrışmaya başlar. Hızlı yutulan gıda etoburlarda vardır ve onların sindirimi midede başlar.
 Duyarlı enerji içeren besinler = Satvik Besin = Alkali Besin
Değişken Enerji İçeren Besinler = Rajasik Besin = Orta Alkali Besin
Durağan Enerji İçeren Besinler = Tamasik Besin = Asitli Besin
 Doğadan doğan değerler olan Sattva, Rajas ve Tamas; ölümsüz ruhu bedene bağlar.
                                                                                                                    (Bhagavad Gita XIV.5)
 AHİMSA VE VEGANLIK
Yoga deyince akla hemen asanalar gelir. Veganlık ile yoganın ya da asanaların ne ilgisi var denilebilir. Yoga birleştirmektir, bireysel öz ile kozmik özün birleşmesidir, onunla bağ kurmaktır, ilişki demektir. İlişki karşılıklıdır, peki hayvan kardeşlerimizi yerken bu ilişki nasıl kurulacak; sorgulamalıyız.
İyengar, yoganın ahlaki, bedensel, zihinsel ve manevi tutumunun benimsenmesi ile gerçekleşebileceğini söyler. Bu yüzden yoganın basamakları vardır. Yoganın derinliklerini anlamadan hakikate ulaşmak mümkün değildir. Patanjali, kadim yazılarında sekiz adımlık özgürleşme yolu sunuyor. Bu atölyede değineceğimiz tek adım Yama’dır ve beş maddeden oluşur;
YAMA: Beş sosyal bölümden oluşur. Kişinin dış dünya ile ilişkisini anlatır, düzenler.
a) AHİMSA: Zarar vermemek. Kasıtlı olarak kendisine, başkalarına ve diğer canlılara; söz, düşünce ya da eylem ile zarar vermemektir.
b) SATYA: Doğruyu söylemektir. Sözcüklerin bile iyilik amaçlı kullanılmasıdır.
C) ASTEYA: Çalmamaktır. Hem fiziksel hem de fikirsel anlamda çalmamaktır.
d) APARİGRAHA: Lüzumsuz lükse kapılmamaktır. Yaşam için gerekli olana sahip olduktan sonra fazlası zihinsel durağanlığa sebep olur.
e) BRAHMACARYA: Nefsi, şehveti kontrol etmektir. Her yaratılmış şey karşısında yaratanı hatırlamaktır.
Sharon Gannon; Patanjali’nin henüz birinci basamağı olan Yama’nın tam manası ile hala kavranamadığını savunmakta. Yama kişinin dış dünya ile olan ilişkisidir. İlki, Ahimsa yani şiddetsizliktir. Bu dünya da şiddet azalırsa acılar da azalacaktır. Patanjali’nin Ahimsa ilkesini yogiler olarak ne kadarını içselleştirebildik düşünmek gerekir. Milyarlarca hayvan sırf insanlar beslensin diye korkunç şekilde yaşatılmakta ve korkunç şekilde öldürülmekte. Ya da inekler süt alabilmek için yavrularından ayrılmakta. Ayrıca et, balık, tavuk ve süt ürünlerinin tüketimi eko sistem bakımından da doğada yıkıcı etkileri büyüktür. Hem başka canlıların ve duyguları, hisleri olan canlıların yaşam hakkını elinden alıp hem de kendi gezenimizi kirleten bir tür olduğumuzu düşünüyorum. Dünya gezegenine yapışmış, gezegenin tüm dengesini bozmuş, doğaya uyum sağlayamamış bir tür insanlık; bana kalırsa. Sadece asana yaparak, sadece bedenimize iyi bakarak, sadece kendi türümüze iyi davranarak karmadan kurtulamayız. Merhametimizi hayvanları da kapsayacak şekilde genişletirsek karmamızı temizleyebiliriz.
Birçok din ve ruhsal öğretiler yaşayan tüm canlıların kutsallığından bahseder ve vejeteryan beslenmeyi önerir. Gerçek insan; hayvanları kendisine köle ve yiyecek olarak görmez.
Dünya global bir krizin içinde. Bu krizi biz yarattık ve birçoğumuz ne yapılabilir konusunu düşünmekteyiz. Bütün kadim bilgilerin son yıllarda ortaya çıkması tesadüf değil diye düşünüyorum. Eski şaman gelenekleri şimdi atölyelerde öğretiliyor, Sümerlerin kadim tarihi ortaya seriliyor, yoga gizli öğreti olmaktan çıkıyor insanlığa sunuluyor. Nedeni dünyamızın gerçekten şifalanmaya ihtiyacı olmasıdır. Eğer dünyamızda yanlış gittiğini düşündüğümüz şeyler varsa önce kendimizi değiştirmekle başlamalıyız.
Patanjali'nin Yama ilkesine (5 madde) Sharon Gannon’un vegan gözü ile bakarsak;
1-      Ahimsa: Zarar vermeme: Tabağımıza koyduğumuz hayvana zarar verdik mi?
2-      Satya: Doğruluk: Tabağımıza koyduğumuz hayvanı kandırdık mı? Deney hayvanları üzerinde yapılan gereksiz çalışmalar ile onları kandırdık mı?
3-      Astaya: Çalmamak: İçtiğimiz sütü ineğin bebeğinden çalıyor muyuz? Isınmak için ya da moda için bir hayvanın kürkünü çalıyor muyuz?
4-      Brahmacharya: Kendini kontrol etme: Hayvanları cinsel olarak istismar ediyor muyuz? Endüstriyel çiftliklerde yapay döllenerek sürekli hamile bırakılan hayvanlara zorla tecavüz edilmiş olunmuyor mu?
5-      Aparigraha: Açgözlü olmamak: Açgözlülük, aşırı tüketim yüzünden hayvanları güçsüzleştiriyor muyuz? Aşırı tüketim yüzünden endüstriyel hayvancılık gelişti mi?
“Dünya her insanı doyurabilir ama her insanın açgözlülüğünü doyuramaz.” (Mahatma Gandi)
Vegan beslenmenin faydalarına şimdide bilimsel olarak kısaca bakalım. Güzin Yasemin Tuncayson’un doktora tezine göre vegan ve vejetaryen beslenen bireylerin sağlığı et yiyen bireylere göre daha iyi durumda. Bu bireylerin kan kolesterol düzeyleri daha düşük, kalp-damar hastalıkları, obezite, şeker hastalığı, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıklar neredeyse hiç görülmemekte. Karaciğer ve safra kesesi rahattır. Vegan beslenme kandaki asit oranını düşürür ve hastalıklardan uzak sağlıklı hücreler üretir. Ayrıca veganlar; kuru baklagiller, ceviz, meyve, sebze ve tahıl çok tükettiği için kansere yakalanma olasılıkları çok azdır. Vegan beslenme seçildiğinde beden için gerekli vitamin, protein ve minerallerin bilinçli alınması bir planlama yapılması gereklidir. Besinler bilinçli olarak tüketildiğinde bütün yaş grupları rahatlıkla veganlığı hayatına geçirebilir.
Asanalar herkes için olabilir ama yoga herkes için değildir, özgürleşmek isteyenler için bir yoldur yoga. Birçok insan esir olduğunun farkında bile değildir bu yüzden başka canlıların özgürlüğü ve yaşam hakkı konusunda fikir sahibi olamayabilirler. Et yiyen insanlar kötü, vegan insanlar iyidir gibi bir sonuç da tamamen yanlıştır. Birçok insan geçmiş karmaları yüzünden kısıtlanmış bir haldedir. Dünyada hissettiğimiz acıların nedeni başka insanlara ve canlılara çektirdiğimiz acılar ve esarettir. Doğaya saygılı olduğumuzda, hayvanları esir almayı bıraktığımızda esas kendi karmamızı kendi esaretimizi özgürleştirmiş olacağız.
Et Yemenin Zararları;
-          Zehirlenme; kesim evinde diğer hayvanların ümitsizce öldürüldüğünü gören, duyan hayvanlar yüksek düzeyde adrenalin hormonu salgılar. Bu et besin olarak alındığında bedeni direk zehirlediği gibi, hormonlar aracılığı ile tamasik duygulara da sebep verir.
-          Kanser; et yiyenler kansere daha fazla yakalanır. Et kesildikten hemen sonra çürüme başlar, fakat et endüstrisi nitrat gibi pek çok koruyucu kullanarak çürümeyi engeller, bu kimyasallarda bedenimizde kansere yol açar.
-          Kimyasallar; et endüstrisi eti sütü ve yumurtası için beslenen hayvanların hızlı gelişmelerini sağlamak için hormonlar, antibiyotikler enjekte edilmektedir. Bu kimyasallar hayvanlar için olduğu gibi insanlar içinde kanserojen yapıcı işlemlerdir.
-          Hayvan hastalıkları; bu yoğun kimyasallar sebebi ile pek çok besi hayvanı maalesef hastalıklıdır. Kesimhanede hayvanın hastalıklı, tümörlü tarafı kesilerek sucuk-sosis yapımında kullanılır ya da balık yemi olarak kullanılır.
-          Kalp Hastalıkları; ABD., Kanada ve Avrupa gibi et tüketiminin fazla olduğu ülkelerde kalp rahatsızlıkları da yüksektir.
-          Kokuşma; et insan sindirim sisteminden çok yavaş geçer. Etin insan vücudunu tamamen terk etmesi 5 gün sürer. Vegan besinle 1 ya da ½ gün sürer. Sonuçta et ile beslenme tüm vücutta asitlenmeye, zehirlenmeye yol açar ve birçok insan kronik kabızlık çeker.
-          Ürik Asit; 450 gr ette 14 gram ürik asit mevcuttur. Böbrekler bunu temizlemek için kapasitesinden 3 kat daha fazla çalışır. İnsan gençliğinde bu yükü kaldırabilir fakat ileri yaşlarda böbrek hastalığı, gut, artirit ortaya çıkar.
4-      BESİNLER
 SATVİK  BESİNLER             (ALKALİ)
RAJASİK  BESİNLER          (ORTA ALKALİ)
TAMASİK  BESİNLER         (ASİTLİ)
Proteinler
Pek çok insanda vejeteryan beslenirsem yeterince protein alabilecek miyim kuşkusu oluşur. Ancak et yersek proteini tam olarak alırız şeklinde şartlandırılmışız. Oysa fazla protein bedende karbonhidratlara çevrilir ve yağ olarak depolanır. Bu yüzden Amerikalılarda % 50’sinin kilo fazlası ve tansiyon ile kalp hastalığı vardır.
100 gr besin       Protein ( gr )
Soya                                    41.8
Yer Fıstığı                            31.4
Bakliyat                                24.7
Biftek                                    20.3
Tavuk                                   18.6
Kuzu                                    16.8
 Besinlerdeki proteini tam alabilmek için aşağıdaki bileşimleri uygulamamız gerekli;
Bakliyat ile; Pirinç ya da bulgur pilavı ya da kuruyemiş ve mısır tüketilmeli.
Sebzeler ile; Pirinç pilavı ya da başka bir tahıl tüketilmeli.
Soya Fasulyesi ile; Buğday, mısır tüketilmeli.
Süt ile: ( mutlu hayvanın sütü ) Bakliyat, pirinç pilavı, buğday, patates tüketilmeli.
UYGULAMALAR
ORUÇ
Bütün sindirim sitemi zehirli atıklar ile dolu iken onların arındırılması en kolay ve kesin yöntemi oruçtur. Aracınızın motor filtresini temizleyerek uzun ömürlü ve sağlıklı çalışmasını sağlıyorsanız aynı işlem beden içinde gereklidir. Oruç; sürekli besin akışını durdurup bedene kendisini temizleme fırsatı verir. Oruç tutmanın faydaları;
-          Tüm sistemin (kalp, mide, bağırsak, ciğer, böbrek, karaciğer vb.) dinlenmesini ve güç kazanmasını sağlar.
-          Zihni temizler, hafızayı kuvvetlendirir.
-          Hormonların dengeli salgı yapmasında yardımcı olur.
-          Hücreler gençleşir, yaşlanma süreci yavaşlar.
-          Bedendeki toksinlerin atılımını sağlar.
-          Derideki gözeneklerin aşırı yağlı ve toksin artıkları temizleyerek parlak görünmesini sağlar.
-          İçsel enerjiyi koruduğu için daha derin meditasyon sağlar.
-          Sigara ve alkol alışkanlığını yenmeye yardımcı olur.
                                Oruç Doğanın Sakinleştiricisidir.
Oruç ile içsel enerji yükselir, bu enerjiyi boşa harcamamak ve bilinici daha yüksek tabakalara taşımak için meditasyon yapılmalıdır. Hindistan’da oruç tutmanın karşılığı Upavasa’dır, “ Yüce bilincin yanında kalma” anlamındadır. Yogiler çok eski zamanlardan beri hem fiziksel beden hem de zihinsel güçler için uzun oruçlar tutmuşlardır. Oruç saf ve temiz kanın beyne ulaşması ile kişinin ruhsal aşamalarına yardımcı olur.
Nasıl Oruç Tutmalıyız?
Günümüzün yaşam şartları çok farklı. Bu sebeple bedeni ve zihni zorlamayan kısa oruçlar (12 saat) tutulması tavsiye edilir. 1 günlük oruç (iki gün doğumu arasında) ayda 2 veya 4 şekilde uygulanabilir. Oruç boyunca su dahil hiçbir gıda tüketilmeyecektir. Oruç tutarken bol oksijen almak hafif yürüyüş yapmak bedendeki toksinlerin daha hızlı atılımını sağlar. İlk zamanlarda güçsüzlük hissedilebilir fakat beden alışıp atıklar atılmaya başlandığında bedenin enerjisi yükselecek daha sonraki oruçlar kolaylaşacaktır. Oruç tutmak için en uygun zaman yeni ay ve dolunaydan 3 gün öncesidir. Ayın çekim kuvveti, %70’i sudan oluşan insan bedenini de etkiler.
Orucu bozarken aşırı yemek yememeliyiz, yavaş ve hafif besinler ile başlamalıyız. Önce 1 bardak ılık suya yarım limon suyu ile bozulması tavsiye edilir. Bu alkalik içecek son kalan atıkların temizlenmesinde yararlı olacaktır. 10 dakika kadar sonra 1 muz ve yarım saat sonrada hafif kahvaltı yapılabilir. Gün boyu az ve hafif lifli sebzeler alınmalıdır.
ALKALİ SU
Alkali su içmek sağlık için yapılacak en basit çözümdür. 1 lt. suya 1 çay kaşığı karbonat eklemek suyun PH seviyesini 8 ve üzerine taşır. Bu alkali suyu her gün içmek bedendeki asitlenmenin azaltılmasına yardımcı olur, yağ hücresinde ki fazla şekerin atılımını kolaylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kilo vermeyi kolaylaştırır.
Alkali Suyu İçerken Dikkat Edilecek Hususlar;
-          Suyu 1-2 saatte bir içmek, gün içinde yayarak içilmesi tavsiye edilir.
-          Her gün 1 çay kaşığı karbonat içilmelidir.
-          Su, yemekler ile içilmemelidir. Su mide asidini azalttığı için sindirimi engeller. Yemeklerden yarım saat önce içilirse açlığı azaltır. Yemekten 2 saat sonra su içilmelidir.
-          Suyu oda sıcaklığında içmek tavsiye edilir.
-          Sabah kalkınca ilk iş limonlu ve karbonatlı su içmek çok faydalıdır.
KABIZLIK
Kabızlık bağırsakların zehirli atıklar ile tıkanmasıdır ve birçok hastalığın temel nedenidir. Asla kabız olmayınız. Sürekli kabız olmak bağırsağın iç duvarında kalınlaşma yaratır, bu sertleşmiş iç duvar hastalıklara sebep olmak ile birlikte besinlerin doğru emilmesini de engeller. Müshillerin sık kullanılması bağırsak yapısını daha da zorlar, bu sebeple doğal yöntemlerin tercih edilmesi tavsiye edilir.
Öneri;
Sabah aç karnına 1 bardak ılık tuzlu (doğal tuz ) su içilir 5 dakika aşağıdaki pozlar yapılır, sonra 1 bardak daha ılık tuzlu su içilir ve 10 dakika daha bu pozlar yapılır. Sabah bu işlemler bağırsak meridyeninin çalışma saati olan 05.00 ile 07.00 arası yapılması önerilir.
Not: Kalp ve yüksek tansiyon hastalarına tuz kullanılmamalıdır.
Pozlar;
                  KATI CHAKRASANA
                  (Bel  Büküm pozu)
 Katı : Bel - Chakra: Tekerlek , dönüş - Asana: Poz yani  belin rotasyonu demektir.
 1-Tadasana da ayaklar kalça genişliğinde açılır
2- Omurga dik, dizler rahat
3- Kollar avuç içleri birbirine bakacak şekilde omuz hizasında kaldırılır
4- Nefes alın ve verirken sağ tarafa doğru belden arkaya doğru dönün, sağ kol geriye açılırken sol kol sağ omuz başına değecek dirsek açık
5-Baş sağ kolu takip edecek ve geriye bakın
6-Bu pozisyonda 4-5 nefes alarak merkeze başlangıç pozisyonuna gelin ve diğer yön ile tekrar edin.
               ARDHA KATİ CHAKRASANA
                (Yarım Bel Büküm Pozu )
 1-      Tadasana duruşunda ayaklar bir araya getirilir,               omurga dik, dizler rahat
2-      Nefes alırken sağ el dikey olarak yükseltilmeli ve           uzatılmalı
3-      Nefes verirken vücut belden sola doğru bükülmeli
4-      Sol el aşağıda serbest
5-      Bu pozda 4-5 nefes alıp vererek kalın sonra       merkeze gelerek sağ kol nazikçe indirilir
6-      Diğer kol ve yön aynı şekilde tekrar edilir.
                UTTANASANA
               (Ayakta Bacaklara Kapanma Pozu )
 1-      Tadasana duruşuna girin
2-      Nefes alırken kollar yukarı uzar ve nefes             verirken kalçadan öne bükülmeye başlanır,       bedenin izin verdiği son noktaya kadar gidin
3-      Kollar önde serbest ve rahat, omuzlar ve boyun              rahatça öne doğru düşmeli
4-      Bu pozda 4-5 nefes alıp verin
5-      Nefes verirken sırtınızı kambur yapmadan düz                 bir şekilde kalkın.
Asanalardan sonra karın bölgesine masaj uygulanır. Sırt üstü uzanarak ya da ayakta yapılabilinir. Avuç içlerini göbek deliğinin üzerine koyarak gevşeyin. Daha sonra merkezden başlayarak saat yönünde friksiyon uygulayın. Önce küçük daireler çizin ve direyi gittikçe genişletin, içinizden 1 den 18’e kadar saymanız süre için yeterlidir. Bu birinci evre bittiğinde el avuçları göğsün altında kalacak ve bu sefer dıştan içe doğru, saat yönünün tersine daire çizerek başlangıç noktası göbek deliğine geri gelinir, hareket bitirilir. 2-3 dakika yapılması tavsiye edilir. Kuvvetli bası uygulamayın hafifçe baskı uygulanması yeterlidir. Bu masajı vaktiniz olduğunca günün farklı saatlerinde de uygulayabilirsiniz. Vücut büyük bir enerji alanı ile doludur, bu bölgede yapılan çalışmanın
1.Bölümü ( saat yönü ) ile iç organları toksinlerden temizlemiş olursunuz, bağırsakların çalışmasını ve sindirimi hızlandırırsınız. Ayrıca her gün düzenli yapılırsa karın bölgesinde ki yağlanmada giderilir.
2.Bölümde ( saat yönü tersine) ise ince bağırsak dengelenir. İnce bağırsak aşırı çalışıyorsa besinlerdeki tüm sıvıyı alarak kalın bağırsak da aşırı katı atık bırakır, kabızlığın bir sebebi de budur. Bu çalışma ile ince bağırsağı sağım faaliyeti uyarılır ve emilim dengeye gelir.
 YOGA ÖĞRENCİSİNİN İZLEMESİ GEREKEN YOLLAR
Yoga bir metottur ve bu metot da yaşam tarzını değiştirmek, bu tarzı ruhsal öğreti içinde eritmektir. Yoga öğrencisi içe ve dışa dönük yaklaşımları aynı anda yaşar. İçsel olarak prana hayat enerjisi, çakralar, zihinsel (Vritti ) eğilimler yaşar. Dışsal olarak aldığımız besinler, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, gün ışığı, uyku düzeni, doğru yaşam şekli ile korunur.
Yoga; bireysel bilinci yükseltirken bizim de fiziksel, zihinsel ve ruhsal alanlar arasında bağ ve paralellik kurmamız gereklidir. Varlığımızın tüm katmanları uyum içinde olduğunda sağlık ve sonsuz mutluluğa ulaşabiliriz. Satvik beslenmeyi ve orucu düzenli olarak deneyin ve bedeninizde, zihninizde, ruhunuzda ki değişimi kendiniz deneyimleyin.
-          Sabah erken kalkın dil temizliği ve Neti burun temizliği yapılır. Ardından ılık, alkali, limonlu 1 bardak su ile güne başlanır.
-          Mutlaka banyo yapın, yapamıyorsanız yarım banyo alın.
-          Meditasyon ve yoga pratiklerinizi (Pranayama –Asana ) yapın. Doğru nefes alış veriş ile sabah yürüyüşü de yapılabilinir.
-          Hafif bir kahvaltı yapın.
-          Günde takriben 3-4 Lt. su için ( bunun 1 Lt.’si karbonatlı olabilir ).
-          Öğlen ve akşamları satvik besinler tüketin. Et ve hayvansal ürünler yemekten vazgeçilemiyorsa mutlaka tüketim miktarını azaltın.
-          Akşam yemeğini erken yiyin. Öğünler arası en az 4 saat ara olmalı.
-          Çalışma hayatınız bedenen değilse akşam da mutlaka yoga pratikleri yapın.
-          Erken yatıp kalkın. Bu bedeni sağlıklı tutar, zihni zeki yapar.
-          Ayda en az iki sefer oruç tutun.
 Sonuç;
En uzun yolculuklar bile aslında tek bir adımla başlar. Sağlığımız için vücudu arındırmak adına birkaç öneri dışında asıl olan hayvansal gıdaların tamamen çıkarılmasıdır. Hayvansal proteinler bağırsak duvarında yarattığı yapışkan, artık toksik yağlar kanserin oluşumu için ideal bir ortamdır. Dış çevremizde maalesef kirlilik artarken, içsel kirlenmeyi de kendimiz önleyebiliriz. Yanı başımızda duran güçlü bir yol arkadaşımız yogayı içselleştirdikçe beden, zihin, ruh bütünlüğünü yaşayacağımıza inanıyorum, yeter ki bu yolda korkmadan cesaretle adımları atabilelim.
NOT :
Bu atölye çalışmasında verilen fikirler, bilgiler modern tıp değildir.  Bu atölye de verilen tavsiyeleri doğru kabul edip uygulamaya başlamadan önce doktorunuza danışmanızı tavsiye ederim.
 Kaynakça
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Meditasyon ve Vejeteryan Beslenme
Dada Acharya Hiranmayananda Avadhuta – Yoga Sağlığın Yolu
Dr.Ayşegül Çoruhlu – Alkali Diyet
Dr.Stephen T.Chang – Tedaviye Yönelik Taocu Rejim
Dr.Vedaçarya David Frawley – Yoga ve Ayurveda
Güzin Yasemin Tunçayson –Biyoetik Çerçevesinde Vegan ve Vejetaryenlik (T.C. Ankara Üni., Sosyal                Bilimler Enstitüsü, Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim dalı, Doktora Tezi)
Patanjali nin Yoga Sutraları - Swami Prabhavananda – Christopher İsherwood
Prof.Dr. Hülya Uzunismail – Artık Hastalığımla Baş Edebiliyorum, Kocatepe Tıp Dergisi Kocatepe              Medical Journal 2014;15(3): 365-70 (Sindirim)
Sharon Gannon – Yoga ve Vejetaryenlik (Paloma Yayınevi)
 Yrd.Dç.Dr. Aslı Sade Memişoğlu –Hayvanlarda Sindirim Sistemi (kisi.dev.edu.tr/asli.memisoglu )
 https://tvd.org.tr/2015/10/karsilastirmali-anatomi/
1 note · View note
candeveci34 · 3 years
Video
#Repost @amazon_kadinii ... 3-9 KASIM ORGAN BAĞIŞI HAFTASI Akciğer nakli bekleyen insanlar oksijen makinası ile yaşıyorlar. Kalp nakli bekleyen insanlar yapay kalple yaşıyorlar ama bunlar belli bir süre sonra yetersiz kalıyor. Böbrek nakli bekleyen bizler,diyalize girip hayatımızı devam ettirebiliriz ama, kalp,akciğer,karaciğer nakli bekleyen insanlar icin durum daha zor. Bizleri yaşatmak sizin elinizde bu nasıl mı oluyor? Organlarınızı bagislamanız yeterli. Hastanelerde organ nakli bölümunden ve E-NABİZ üzerinden yapabilirsiniz. Organlarınız öldükten sonra toprak olmasın. Bizlere can olsun. Bizlere hediye bırakın emin olun ki bizler hediyelere iyi bakarız. Bende Böbrek nakli beklerken bütün organlarımı bağışladım. Organ nakli bekleyenlerin sesine kulak verin. Görmemezlikten gelmeyin. Bizleri anlamanız için illa başınıza mi gelmesi gerekiyor ? Hayır . Bu sizin yakınınızın başınada gelebilir. Seninde gelebilir. Kimsenin garantisi yok. Sağlığınızın kıymetini de iyi bilin. Burnunuz kanasa bile hastaneye gidin. Sağlık ihmale gelmiyor. KENDİNE İYİ BAK KENDİ ETKİNLİĞİM. . BABAMIN SİİRİNİ BİRAKİYORUM BURAYA talihsizlik bir çırpıda silinsin öldü denen şanslar sende dirilsin güzel yavrum mucizeyle sevinsin Ona sizden organ istiyorum Böbreğiniz, ciğeriniz gözünüz, Bir organ verin ki, gülsün yüzünüz Tutarsanız en değerli sözünüz Ona sizden hayat dileniyorum. Ölenler gözünüz arkada kalmaz, Böbreğiniz, ciğeriniz bozulmaz İnanın ki, size hiç bir şey olmaz, Ona sizden ömür dileniyorum. Para değil, organdır istediğim Daha değerlidir budur bildiğim, Sözkonusu evlatsa o her şeyim Organlarınızı bağışlayın Ve son olarak Videomu paylaşır mısınız? @greenpalascafe ye çok teşekkür ediyorum ❤️ #reelsvideo #objektifimden #online #reelsinstagram #editsiz #influencer #keşfetsene #reelsinsta #style #reelstürkiye #healing #foryou #mizah #dinnertime #facemask #budaneolaki #benitakipet #kitaptavsiyesi #vineturkey #reels #kesfet (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CVxQSj1L15T/?utm_medium=tumblr
0 notes
campplay · 3 years
Text
Bu vitamini almak KANSERE neden olabilir
Bu vitamini almak KANSERE neden olabilir
Bir dizi modern bilimsel çalışma, yapay vitamin alımının sadece vücuda fayda sağlamadığını, aynı zamanda ona zarar verdiğini ve hatta bazı ciddi hastalıkların riskini artırdığını göstermiştir. Bu nedenle, aşırı A vitamini alımı cilt kanseri riskini önemli ölçüde artırır ve aşırı C vitamini alımı karaciğer ve böbrek hastalığı riskini önemli ölçüde artırır. Son zamanlarda yapılan bilimsel…
View On WordPress
0 notes
kelimebulmaca · 3 years
Text
yapay böbrek
yapay böbrek ne demek!
⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬ ⏬
yapay böbrek ne demek!
yapay böbrek anlamı nedir? Kelime Bulmaca
0 notes
fenrees · 3 years
Text
Kediler Yoğurt Yer Mi? – Kedi Beslenmesi ve Yedirilecek Besinler
Birçok kedi sahibinin bilmek istediği soru, kedilerimizi süt ürünlerini beslemek güvenli midir? Yavru kedilerin anne sütüyle beslendiği düşünüldüğünde, kedilerin süt içmesi normaldir, ancak bu durum yetişkinlik dönemi ilerledikçe değişebilir. Kediler büyüdüğünde laktoza tahammülsüz hale gelirler çünkü sütteki şeker onların süt ürünlerini sindirmesini engeller. Yoğurt bol miktarda potasyum, kalsiyum ve magnezyum içerir. Tüm bu besinler insanlar ve kediler için iyidir. Kalsiyum, kemikleri güçlendirme yeteneği ile bilinir. Magnezyum iyidir çünkü kedilerin tüm önemli vitamin ve proteinleri emmesine yardımcı olabilir, ancak bu yiyecekler yalnızca ek olarak kedilere verilmelidir.
Öncelikle, kedinizin yüksek kaliteli kuru mama ile beslendiğinden emin olmanız gerekir. Daha önce de belirtildiği gibi, yavrular doğumdan sonraki ilk birkaç ayda anne sütü içtiklerinde, laktozu sindirmeye yardımcı olan enzimler üretirler. Bu, sütü yetişkin kedilerden daha iyi sindirebilecekleri anlamına gelir. Büyüme ve gelişimin ilk aşamalarında, yavru kedinizi beslediğiniz mamaya dikkat etmelisiniz. Sade yoğurt olduğu ve yapay tatlandırıcı içermediği sürece kediniz az miktarda yoğurt yiyebilir. Tüm bunlara ek olarak, yoğurt yemenin yavru kedilere zararı olmasa da ilk birkaç ay yoğurt vermemeniz önerilir. Bunun nedeni, kedinin vücut yapısının gelişimine göre, sağlıklı büyümesi için hassas bir mideye sahip olması ve kaliteli kedi maması yemesi gerektiğidir.
Kedilerin Yoğurt Yemeleri Doğru Mudur?
Kedi sahiplerinin her zaman ikilemde kaldığı bir konu olan süt ve süt ürünleri konusu çok tartışılan bir konudur. Çoğu hayvan, laktozu parçalayan bir enzim olan laktoza sahip değildir. Bu nedenle süt bazlı ürünler köpek ve kedilerde mide sorunlarına neden olabilir. İlginç bir şekilde, kediler gençken anne sütü içerken laktozu işlerler, ancak yaşlandıkça bu işleme artık ihtiyaç kalmaz ve zamanla laktaz kaybederler. Yoğurttaki düşük laktoz içeriği nedeniyle kediler az miktarda yiyebilir. Bir kedi çok fazla yoğurt yedikten sonra laktoz intoleransı geliştirebilir. Laktoz intoleransının belirtileri şunlardır:
İshal,
Kusma,
İştahsızlık,
Kilo kaybı,
Karın ağrısı,
Letary,
Çizik.
Uzmanlar, kedilere laktoz intolerans seviyelerini test etmek ve gün içindeki tepkilerine dikkat etmeleri için az miktarda yoğurt verilmesini tavsiye ediyor. Kediniz yoğurt içtikten sonraki 24 saat içinde herhangi bir belirti göstermezse ara sıra yedirmenizde bir sakınma olmayacaktır.
En iyi kedi kumu bilgilerini de inceleyebilirsiniz.
Kedilerin Beslenmesi Hakkında Video Anlatımı
youtube
Kediler Ne Yemelidir?
Şimdi de kediler için en uygun yemek düzeni nasıl olur ona bakalım. İyi beslenmek kesinlikle tesadüfi değildir. Kedinizin her zaman yüksek kaliteli mama ile beslenmesi son derece önemlidir. Kediler, gün içerisindeki öğünlerinin çoğunda, gerektiğinde kuru kedi maması ve ıslak kedi mamasından almalıdır. Birçok kedi sahibi ve hayvansever, şu soruların cevaplarını bilmek ister: “Kediler ne yer, kediler nasıl yer, kediler hangi et, sebze ve meyveleri yiyebilir, kediler ne yememelidir?”.
Kediler çok fazla insan yemeği yiyebilirler ve fakat birçok insan yemeğini de yememeleri gerekir, bu yüzden her zaman sağlıklı ve dengeli beslenmenin var olduğuna dikkat etmelisiniz. Kediniz için her zaman yüksek kaliteli et ürünlerinden oluşan eksiksiz ve dengeli bir öğün yemesi çok önemlidir. Örnek verecek olursak, kediler yeterince taurin sentezleyemez ve bu amino asit diyette desteklenmezse kedilerde göz ve kalp sorunları olabilir. Bununla birlikte, köpeklerin ve insanların aksine, kediler kesinlikle etoburdur. Gıdada eksik olan taurin, arginin, A vitamini ve esansiyel yağ asitleri gibi temel besin maddelerine ihtiyaçları vardır. Ayrıca çok fazla tatlı suya ihtiyaçları vardır. Kedinizin enerji ve kalori ihtiyaçlarını karşılamak için uygun bir diyete ihtiyacı vardır. Yetersiz veya aşırı gıda alımı da kedinize zarar verebilir.
Bununla birlikte, kediler meraklı hayvanlardır ve genellikle sahiplerinin yediği her şeyi tatmak isterler. Şimdi bu meraklı arkadaşların ağızlarında eşsiz bir tat bırakacak daha faydalı yiyecekler öğrenmenin tam zamanı. Artık hangi kedilerin yememesi gerektiğini ve ne yemesi gerektiğini biliyoruz? Bunlar, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için kedilerin yemesi gereken 6 temel besin olarak bilinmektedir. Bu temel besinler şunlardır:
Ve,
Balık,
Yumurta,
Sebze,
Meyve,
Tahıl.
Şimdi birlikte bu temel besinler hakkında detaylı bilgilere bakalım.
1. Ve
Kediler zorunlu etoburlardır, yani hayatta kalmak için ete ihtiyaçları vardır. Et, kediler için önemli bir protein kaynağıdır, bu nedenle diyet esas olarak proteinden oluşmalıdır. Ette bulunan protein, kedilerin sağlıklı bir kalbe, üreme sistemine ve güzel gözlere sahip olmasına yardımcı olur.
2. Balık
Şüphesi ki balık kedilerin en sevdiği yemek olarak bilinmektedir. Omega-3 yağ asitlerinden biri olan ve antiinflamatuvar etkileri olan EPA (eikosapentaenoik asit) içerir. Bu yağ asidi, kalp, böbrek, deri ve eklem iltihabına neden olan enfeksiyonları önler ve alerjilerin neden olduğu iltihaplanmayı hafifleterek kaşıntılı deri ve kepeği azaltır. Balıktaki diğer bir omega-3 yağ asidi olan DHA (dokosaheksaenoik asit), yavru kedinin beyninin ve gözlerinin gelişimi için çok önemlidir. Tüketilirse, hamile veya emziren kedilerin sağlıklı yavrular doğurmasına da yardımcı olabilir.
3. Yumurta
Haşlanmış yumurta, kediler için önemli bir protein kaynağıdır. Yumurta bol miktarda B vitamini içerir ve kediler için en faydalı gıdalardan biridir. Ancak bazı kedilerin insanlar gibi yumurtalara alerjisi olabileceğini hatırlatmak isterim. Bu nedenle, önce kedi yumurtalarına alerjik reaksiyon olup olmadığını kontrol ettiğinizden emin olun.
4. Sebze
İnsanlar gibi taze sebzeler de kediler için mükemmel besindir, ancak ne yazık ki çoğu kedi sebzeleri sevmez. Tüm bunların yanı sıra sebzeler potasyum, riboflavin, antioksidanlar, diyet lifi ve sindirim sistemine yardımcı olabilecek vitaminler gibi birçok sağlıklı bileşen bakımından zengin besinler. Özellikle kabak, kuşkonmaz, brokoli, havuç, kabak, maş fasulyesi ve doğranmış sebzeler, kedi kaç yaşında olursa olsun tüketime uygundur.
5. Meyve
Sağlıklı bir insan diyetine meyve eklemenin birçok faydası vardır, ancak kediler tatlılardan kaçınmaya çalışır. Kedinizin faydalı meyveleri yemesini kolaylaştırmak için bunları diğer yiyeceklerle karıştırabilir veya tohumları çıkararak küçük parçalara ayırabilirsiniz. Aşırı meyve tüketimi kedilerde gastrointestinal rahatsızlık, ishal veya şişkinliğe neden olabilir.
6. Tahıl
Kediler tahılları kolaylıkla yiyebilirler, ancak maalesef bu doğal etoburların için tahılın besin değeri yoktur. Bununla birlikte, tahıllar kediler için zehirli değildir. Bu nedenle az miktarda tüketilmesi sağlık açısından herhangi bir tehdit oluşturmayacaktır. Kepekli tahıllar veya kepekli tahıllar, kedinizin tadını çıkarabileceği lezzetli yiyeceklerdir. Rafine tahılların aksine tam tahıllar çok miktarda vitamin, demir ve lif içerir.
Ayrıca kedi almanız için 10 harika sebep bilgilerine bakabilirsiniz.
Kediler Yoğurt Yer mi hakkında Sıkça Sorulan Sorular:
{ "@context": "https://schema.org", "@type": "FAQPage", "mainEntity": [ { "@type": "Question", "name": "İshal olan kediye yoğurt vermek doğru mudur?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "İshal kedilere yoğurt verilmemelidir. Yoğurt, kedinizin ishal olmasına sebep olacak bir besindir." } } , { "@type": "Question", "name": "Kusan bir kedi için ne yapılmalıdır?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Bir kedinin kusmasını önlemenin en etkili yollarından biri, 2 saat boyunca kusma durana kadar yiyecek ve su vermemektir. Daha sonra yavaş yavaş su vermeye devam edebilir ve yağsız, tuzsuz bir diyetle tekrar beslemeye başlayabilirsiniz." } } , { "@type": "Question", "name": "Yoğurt yiyen kedide uyku hali olur mu?", "acceptedAnswer": { "@type": "Answer", "text": "Yoğurt yemiş olan bir kedide uyku hali olma gibi bir durum söz konusu değildir." } } ] }
from WordPress https://www.zovovo.com/kediler-yogurt-yer-mi/
0 notes
miatosuaritma · 4 years
Text
Su İçme Alışkanlığı Kazanmanın 10 Yolu
New Post has been published on https://www.miato.com.tr/su-icme-aliskanligi/
Su İçme Alışkanlığı Kazanmanın 10 Yolu
Yetişkin bir insan vücudunun yaklaşık olarak %60’ını su oluşturur. Suyun vücudumuzdaki kan basıncını düzenlemek; eklemlerimizi, kemik sağlığını ve hücre yapısını korumak gibi pek çok önemli rolü vardır. Bu yüzden yaşamın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için her gün belirli miktarda su içmeye özen gösterilmelidir. Peki su içme alışkanlığı nasıl kazanılır?
Su, 70’den 70’e herkes için çok önemli bir besin kaynağıdır. Yaşa ve cinsiyete göre su içme alışkanlıkları farklılık gösterse bile her bireyin günlük ortalama 2 – 2.5 litre su tüketmesi, yaşamını konforlu bir şekilde sürdürebilmesi adına büyük önem taşır.
Sizi ve sevdiklerinizi en temiz ve sağlıklı suyla buluşturan MIATO cam tanklı su arıtma cihazı olarak, bu içeriğimizde su içme alışkanlığı kazanma konusunda size yardımcı olacağını düşündüğümüz 10 yöntemi sıralayacağız.
1. Su İçme Alışkanlığı Nasıl Kazanılır?
Cilt ve saç derisinden böbrek ve sindirim sisteminin sağlığına kadar birçok faydası bulunan suyun yeterli miktarda tüketimi ne yazık ki alışkanlık haline getirilmediği durumlarda atlanabiliyor; bu da vücuda çeşitli biçimlerde zarar veriyor. Çok sık su tüketen biri olmasanız da belirli adımları sürekli tekrarlayarak su içmeyi bir rutin haline getirebilir, su içme alışkanlığı kazanabilirsiniz.
Kendinize Uygun Bir Plan Oluşturun
Tıpkı diğer alışkanlıklarımızda olduğu gibi su içme alışkanlığı kazanmak için de belli bir sürece ihtiyacınız vardır. Alışma sürecinde yaptığınız planların günlük rutinlerinize uygun olması, su içme alışkanlığını çok daha kısa sürede ve kolayca edinmenize yardımcı olur.
Bu nedenle ilk olarak kendiniz için bir hedef belirleyin ve hedefinize ulaşma noktasında maksimum uyum sağlayabileceğinizi düşündüğünüz bir su içme planı oluşturun. Her sabah su içmek güne daha dinç ve zinde başlamanıza yardımcı olur. Bu nedenle sabahları uyandıktan sonra sizi rahatsız etmeyecek miktarda, günlük de 2 – 2.5 litre kadar su tüketebileceğiniz bir plan oluşturabilirsiniz.
Vücudunuzun ihtiyacına ve su içmenin size sağlayacağı faydalara göre hazırlayacağınız bu plan, size su içme alışkanlığı kazandırma konusunda ciddi anlamda destek olacaktır.
2. Kendiniz için Bir Başucu Şişesi Edinin
Su içme alışkanlığı kazanmak için kendinize sık sık su içmeyi hatırlatıyor olsanız da bazı zamanlarda bunu unutabilirsiniz. Bu nedenle unuttuğunuz anlarda size su içmediğinizi hatırlatacak bir başucu şişesi ya da bardağı edinebilirsiniz.
Başucu şişenizi hem okulda, hem işyerinde hem de evde kolayca ulaşılabileceğiniz bir yerde bulundurursanız sürekli gözünüzün önünde olacağı için çok daha kolay bir şekilde su içme alışkanlığı kazanabilirsiniz. Ayrıca çantanızın içinde her daim bulundurduğunuz küçük bir su şişesi ile gün içerisinde sürekli hareket halinde olsanız bile su içmeyi unutmazsınız.
Ek olarak seçtiğiniz şişenin plastik ya da pet değil cam olmasına dikkat ederseniz çevre kirliliğini de önleme konusunda büyük bir adım atmış olursunuz.
3. Diğer Sıvıların Yerine Su Tüketin
Gün içerisinde maden suyu, meyve suyu ya da gazlı içecekleri çok fazla tüketiyorsanız bunları sağlığınıza su ile değiştirebilirsiniz. Gazlı içeceklerin içerisinde genellikle yüksek oranda şeker bulunduğu için diyabet, kalp hastalığı gibi tehlikeli rahatsızlıklara kapı aralar.
Örneğin yemeklerin yanında su içtiğinizde sindirim sisteminizin çok daha iyi çalıştığını fark edecek kendinizi daha güçlü hissedeceksiniz. Hem sağlıklı bir yaşama merhaba demek hem de su içmeyi alışkanlık haline getirmek için ilk günlerde zor olsa da diğer içeceklerin yerine su içebilirsiniz.
4. Su İçme Hatırlatıcılarından Faydalanın
Eğer su içmeye alışmak istiyorsanız fakat gün içerisinde su içmeyi unutuyorsanız su tüketimi ile ilgili hatırlatmalar yapan akıllı telefon uygulamalarını kullanabilirsiniz. Bunun yanı sıra telefonunuzun alarmını da su içmeniz gereken zamanlara uygun şekilde ayarlayabilirsiniz. Bu yöntem özellikle günlük hayatında çok meşgul ya da unutkan olan kişiler için çok faydalı olacaktır.
5. Suyunuzu Çeşitli Aromalarla Tatlandırın
Çok belirgin bir tadı olmasa da bazı insanlar suyun tadından hoşlanmadıklarından yakınır. Eğer siz de böyle düşünenlerdenseniz su içme alışkanlığı kazanabilmek için suyunuzu çeşitli aromalarla tatlandırabilirsiniz.
Su şişenizin içine en sevdiğiniz meyveleri attığınızda tadı suya karışacağı için sizin için çok daha lezzetli hale gelecektir. Bunun yanı sıra suyun tadını değiştirmek için yapay tatlandırıcı da kullanabilirsiniz fakat bu ürünlerin içerisinde sağlığınıza zararlı olan maddelerin de bulunduğunu dikkate almakta fayda var.
6. Alışveriş Yapın
Su içme alışkanlığı kazanmanın en keyifli yolu alışveriştir. Su içmeyi çok daha keyifli hale dönüştürmek için kendinize zevkinize uygun bardaklar ve su şişeleri satın alabilirsiniz. Tarzına göre seçtiğiniz rengarenk, özgün desenlere sahip bardak ve şişelerden su içmek sizin için bir hedef ya da görev değil çok severek yaptığınız bir rutin haline gelecek. Bunun yanı sıra suyunuzu tatlandırmak için çeşitli baharat ve meyveleri de alışverişinizin bir parçası haline getirebilirsiniz.
7. Uyumadan Önce ve Uyandıktan Sonra İlk İşiniz Su İçmek Olsun
Su içmeyi belli anlarla ilişkilendirirseniz alışma süreci sizin için çok daha kolay olacaktır. Bu nedenle her akşam yatağa yatmadan önce, sabahları da uyandıktan sonra birer bardak su içebilirsiniz.
Hatta geceleri sık sık uyanıyorsanız başucunuzda bir şişe bulundurarak uyandığınızda oradan su yudumlayabilirsiniz. Eğer sabah uyandığınızda su içerseniz de uykunun vermiş olduğu uyuşukluğu üzerinizden atmak çok daha kolay olur.
8. Bol Bol Acı Tüketin
Evet yanlış duymadınız, baharat ve acı içeren yiyecekler tükettiğinizde su ihtiyacınız artar ve bol bol su içme ihtiyacı hissedersiniz. Tabii su içme alışkanlığı edinme konusunda acı tüketmek her ne kadar yarar sağlasa da bu konuda aşırıya kaçmamanızı öneririz.
9. Suyunuzu Arıtın
Eğer hazır suların güvenilirliğinden şüphe ediyorsanız ya da daha ekonomik bir çözüm arayışı içindeyseniz eviniz için bir su arıtma cihazı edinebilirsiniz. Bütçenize uygun bir arıtma cihazı ya da su filtresi olan bir sürahi, suyun içerisindeki zararlı bakterileri yok ederek sizi kaliteli ve sağlıklı suyla buluşturur. Bu sayede su içmek sizin için çok daha güvenli hale geleceği için alışkanlık kazanmanız da kolaylaşacaktır.
Eğer su arıtma sistemlerinin sağlıklı olup olmadığını merak ediyorsanız Merakınızı Gideriyoruz: Su Arıtma Sistemleri Ne Kadar Sağlıklı? başlıklı içeriğimize göz atmanızı öneririz.
10. Ne Kadar Su Tükettiğinizi Bir Yere Not Edin
Su içme alışkanlığı kazanmak için belirlemiş olduğunuz kurallara uymak ve gün içerisinde bol bol su tüketmek kadar yaptığınız planın takibini yapabilmek de önem taşıyor. Bu nedenle her akşam gün içerisinde ne kadar su tükettiğinizi not ederek neyi ne kadar yapabildiğinizi de görmüş olursunuz. Bu sayede alışkanlık edinme konusunda çok daha istikrarlı bir şekilde hareket edebilir ve hızlı yol katedersiniz.
Yeterli miktarda su tüketiminin sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmazlarından biri olduğunu yazımızın ilk bölümlerinde belirtmiştik. Vücudun ihtiyaç duyduğu suyu ona vermediğinizde bazı susuzluk belirtileri ile karşılaşabilir, sağlığınızı tehlikeye atabilirsiniz.
Susuzluğun neden olabileceği sorunları öğrenmek için Sağlığı Etkileyen Susuzluk Kaynaklı 13 Sorun başlıklı içeriğimize göz atabilirsiniz.
0 notes
sifabul · 6 years
Photo
Tumblr media
MİGREN AĞRISINA İYİ GELEN BİR KARIŞIM: #şifabul Malzemeler: 1- 2 bardak yeşil üzüm (üzüm bulamıyorsanız üzüm olmadan da yapabilirsiniz) 2- 1 baş parmak kadar taze zencefil 3- Çeyrek limon suyu 4- 1 yeşil elma 5- Bir bağ ıspanak 6- 2 adet yeşil biber
Tüm malzemeleri katı meyve sıkacağından geçirin ve taze bir şekilde için. Haftada 2 kez içmeniz yeterli olacaktır.
Bu arada migreni tetikleyen gıdalardan uzak durun. MİGRENİ TETİKLEYEN GIDALAR: 1- Yapay koruma içeren gıdalar 2- Alkol 3- Trans yağ içeren yiyecekler 4- Tatlandırıcılar 5- Aşırı şekerli yemek 6- Aşırı kahve ve çay tüketimi 7- Sucuk, salam gibi şarküteri ürünleri 8- Konserveler 9- Sakatatlar (karaciğer, beyin, böbrek) 10- Ekşi krema 11- Maya 12- Salamura ve fermente edilmiş besinler 13- Portakal ve muz 14- Çikolata ve kakao
3 notes · View notes
thevictorofficial · 4 years
Photo
Tumblr media
Enerji alımını azaltmak adına aspartam ve sakarin gibi yapay tatlandırıcılarla yapılan hafif (light) gazlı içeceklerin içilmesi ise, şişmanlık sorununu gidermediği gibi son derece zararlı yan etkilere de neden olmaktadır. Özellikle rejim yapan kişilerin liste başı içeceklerinden olan “light” gazlı içecekler kilo vermek üzerine herhangi bir etki sağlamadığı gibi, zaten besin alımı kısıtlanmış bu kişilerin vücuduna daha fazla zarar vermektedir. En az gazlı içecekler kadar riskli diğer bir içecek grubu da enerji içecekleri. Bu içecekler şeker yanında koladan çok daha yüksek oranda kafein ve diğer uyarıcıları içerir. Enerji içecekleri başlangıçta reaksiyon hızını dolayısıyla enerjiyi artırıyor. Fakat zaman geçtikçe enerji içeceklerinin enerji arttırıcı etkisi ortadan kalkıyor. Hatta böbrek üstü bezlerini zorladığı için enerji kaybına da yol açıyor. Enerji içecekleri kullanan kişilerde şiddet eğiliminin arttığı yönünde istatistikler de mevcut. • Hazırlayan ve düzenleyen:@_ysnplt • Kaynaklar: https://mobil.diatek.com.tr/Makale-Yontem/Mikrobiyolojik-Analiz/Gazli-icecekler-Ne-Kadar-Saglikli_162.htm • Etiketler #Gazlıİçecek #Kola #Fanta #Sağlık #BiliminUcunda #BilimDünyası (Hastahanede) https://www.instagram.com/p/CFR8gvEHSXZ/?igshid=173keb6odv4lq
1 note · View note