Tumgik
#yani bazen düşünüyorum
kalopcia · 8 months
Text
bu arada yabancı dil öğrenmek özgüven için bayyyaaa iyi
33 notes · View notes
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
O kadar açtım ki
1 note · View note
aysekadinfasulyesi · 2 years
Text
0 notes
kimmkitsuragi · 2 years
Text
언제부터 혼자였나요?
1 note · View note
Text
Kaynanamı Doya Doya Sikiyorum! (Kerem 25 Y., İstanbul)
Merhabalar, ben İstanbul Ataşehir'den Kerem. Size kaynanamı nasıl becerdiğimi anlatmak istiyorum. Bundan 4 yıl önce üniversitede Meltem ile tanıştım. Ben üçüncü sınıftım, o ise birinci sınıftı, ortak bir iki dersimiz vardı. Zamanla ben Meltem'den etkilendim ve çıkmaya başladık. Bir yıl kadar sonra bir gün Meltem annesiyle tanıştırmak için beni evlerine davet etti. Meltem'in annesi ile babası 8 yıl önce boşanmışlar, bu yüzden sadece annesi ile tanışacaktım.
Evlerine gittiğimde, kendi annem gibi şişman, yaşlı bir anne beklerken, henüz 38 yaşında, sarışın, muhteşem bir fiziğe sahip, müstakbel kayınvalidem Pınar teyze ile tanıştım. Meltem'in güzelliği annesinden geliyordu, belli. Bu ziyaretten sonra beni sevmiş olacak ki, annesi sık sık davet etmeye başladı. Bazen de Meltem evde yalnızken beni çağırıyordu rahatça sevişmek için...
Bir gün Pınar teyze beni aradı ve konuşmak istediğini söyledi. Ben de, "Tamam, akşam Meltem'le gelirim!" dedim. Pınar teyze, "Olmaz, yalnız konuşmamız lazım, hemen gelebilir misin?" dedi. "Olur..." dedim, ama çok merak etmiştim ne konuşacak diye. O dönem çalışmıyordum, Meltem de okuldaydı. Hemen gittim. Pınar teyze beni içeri aldı, çok güzel gözüküyordu ve güzel bir kokusu vardı. Çay falan demlemişti. Ben heyecanla ve endişeyle ne konuşacağımızı merak ediyordum. Bana, "Kerem, Meltem'le ciddi bir ilişki düşünüyor musun?" dedi. Ben de, "Tabii ki Pınar teyze, kısmet olursa evlenmeyi planlıyorum ileride!" dedim. "Peki cinsel birliktelik yaşadınız mı?" dedi. Ben şok olmuştum. "Hayır!" diyebildim kekeleyerek. "Doğru söyle!" dedi. "Yemin ederim!" dedim. "Ama geçen hafta ben sizi gördüm!" dedi. Donup kaldım, "Nasıl, nerede?" diyebildim. "Burada, Meltem'in odasında! O gün işim erken bitti, geldiğimde sizi Meltem'in odasında birlikte gördüm, yarı çıplaktınız!" dedi.
Doğru söylüyordu. Ne diyeceğimi bilemedim başta, "Pınar teyze özür dilerim, ama biz birlikte olmadık, yemin ederim sana, istersen Meltem'e de sorabilirsin!" dedim. "Neden yarı çıplaktınız o zaman?" dedi. "Yani birbirimize dokunduk sadece, ama bir birleşme olmadı, yemin ederim!" dedim. "Bak Kerem, sen kızımdan 4 yaş büyüksün, kızım bazı şeylere hazır olmayabilir. Daha onun için erken böyle şeyler, belki senin için de..." dedi, sonra bana yan yan baktı. "Biliyorum Pınar teyze! Onu incitecek bir şey yapmam, emin ol!" dedim. "Yani sakın ola zorlama onu. Bizim boşandığımız dönem zorlu bir süreçten geçti. O yüzden bazı konularda hassas olabilir. Seni de anlıyorum, hormonların bazı şeyleri istiyor olabilir, ama lütfen dikkatli ol!" dedi. "Olurum Pınar teyze, sen merak etme!" dedim. "Biz seni ailecek sevdik, her türlü sorununda, probleminde bana açılabilirsin!" dedi. "Olur, tabii ki!" dedim. "Hormonlarının seni yönlendirdiği dönemlerde Meltem'i zorlama olur mu? Cinsel bir birliktelik yaşamak istediğinde, bu işi yapan temiz bir kadın tanıyorum, istersen ona yönlendirebilirim seni!" dedi.
Çok şaşırmıştım, "Nasıl yani Pınar teyze?" dedim. "Bayağı işte, eskortluk yapan bir tanıdığım var. Onunla tanıştırabilirim seni istersen!" dedi. Kesin benim sadakatimi test ediyor diye düşündüm, "Olur mu öyle şey Pınar teyze, evlenene kadar kendime hakim olurum ben!" dedim. "Tamam, sen yine de düşünürsün oğlum, sonuçta erkeksin, bu da bir ihtiyaç!" dedi. O gün öyle ayrıldım ordan, böyle bir konuşmadan Meltem'in haberi yoktu ve olmamalıydı da.
Aradan bir hafta kadar geçtikten sonra yine beni akşam yemeğine davet ettiler. Gittim. Yemekten sonra Meltem bir ara tuvalete girince, Pınar teyze bana, "Teklifimi düşündün mü?" dedi. "Ne teklifi?" diyerek geçiştirmeye çalıştım. "İşte biliyorsun, haftaya Meltem yok, babasının yanına gidiyor İzmir'e!" dedi. "İlla beni biriyle birlikte olmaya zorluyorsun Pınar teyze!" dedim gülerek. "Oğlum ben seni aileden biri gibi görüyorum ve seni de düşünüyorum. Meltem'in problemli olduğunu biliyorum, sana da yardımcı olmak istiyorum!" dedi. O sırada Meltem geldi konuyu kapattık.
Bu teklif geri çevirilir mi, çevirilmez mi diye düşünerek geçirdim iki günü. En sonunda Pınar teyzenin doğru söylediğini kabul etmek zorunda kaldım. Meltem bu konuda ileri gitmeme izin vermediği gibi, çok da kıskançtı. Yaklaşık bir senedir cinsel birliktelik yaşamamıştım bu yüzden ve durumum iyi değildi.
Sabah yatağımda, Pınar teyzeyi arayıp aramamayı düşünürken telefonun çaldı. Bir baktım Pınar teyze arıyordu. İnternet bankacılığı ile ilgili bir şeyler sordu, anlattım. Bir şeyler yapıp konuyu açmam gerekiyordu. Pınar teyze kelimeleri ağzımda gevelemeye başladığımı farkedince, "Teklifimle ilgili bir karar verdin mi?" dedi. "Pınar teyze yanlış anlamazsın umarım... Sanırım anlattıklarında haklısın. Meltem bu konuda hassas ve aynı zamanda da kıskanç. İki yıla yakındır bir birliktelik yaşamadım..." diye yalan söyledim. Oysa ki Meltem'le çıkarken iki kere eski bir kız arkadaşımla birlikte olmuştum. Ben öyle deyince, Pınar teyze, "Yapma yaaaa!" dedi uzatarak ve halime acır gibi, sonra da, "Tamam o zaman, ben ayarlıyorum o kadını, sen canını sıkma!" dedi, benim başka bir şey dememe fırsat vermeden kapadı telefonu.
Ben şaşkınlığı üzerimden atamadan 10 dakika sonra telefonum tekrar çaldı. Pınar teyze, "Ayarladım, bu gün öğleden sonra ne yapıyorsun?" diye sordu. Saate baktım 11:30'du. Hemen duş alsam, etek traşı falan yarım saat sürerdi. En fazla bir saate hazır olurdum. "Saat 13:00 gibi müsait olurum Pınar teyze!" dedim. "Tamam, sen 13:30'da bizim evde ol" dedi ve telefonu kapattı. Bizim evde mi demişti, ben mi yanlış duymuştum? Elin eskortuyla kendi evinde mi buluşturacaktı beni anlamadım. Belki de oradan gönderecekti beni diye düşündüm.
Banyoya girip iyice temizlendim, güzelce giyindim, parfüm sürdüm ve yola düştüm. Saat 13:15'te oradaydım. Kapıyı Pınar teyze açtı. Yine çok güzeldi bu gün. Altında siyah bir tayt, üzerinde kalçasını kapatmayan sarı bir tişört vardı. "Oooo erkencisin!" dedi. "Yollar fazla kalabalık değildi..." dedim. İçeri davet etti. "Bu hanımefendi buraya mı gelecek Pınar teyze?" dedim. "Aaa evet, biraz sonra burada olur!" dedi. Şaşırmıştım, ama başka da bir şey soramadım. Saat 13:30 oldu kimse gelmedi. 13:45 oldu, halen kimse yok. Pınar teyze de sürekli bir şeylerle uğraşıyordu. En son saat 14:00 olunca, "Gecikti sanırım bu bayan?" diyebildim. "Dur bir arayayım Şule'yi!" dedi telefonunu aldı öbür odaya gitti. Telefonda kouşurken duyabiliyordum, "Nerde kaldın?" falan diyordu.
Telefon görüşmesini bitirip yanıma geldi ve "Gelecekmiş yarım saate kalmadan!" dedi. Sabırsızlıkla beklemeye başladım. Ama saat 14:30 oldu ve halen kimse gelmeyince, "Pınar teyze ben umudu kestim, gelmeyecek bu hatun!" dedim. Öbür odaya gitti tekrar aradı. İçeriden bu sefer sesi daha yüksek geliyordu, "Neden, ne oldu?" falan diye soruyordu. Bir aksilik olduğunu anladım. İçeri gelince, "Gelmeyecek değil mi?" dedim. "Yaa kusura bakma Keremciğim. Acil bir işi çıkmış, gelemeyecekmiş, tüh yaaa!" dedi.
Moralim gerçekten bozulmuştu. Bunu anlamış olacak ki, "Ya üzüldün değil mi Kerem, o kadar da hazırlandın!" dedi. "Evet ama ne yapalım... Neyse ben kalkayım o zaman!" diyebildim umutsuzca. "Dur bir dakika, sana bir söz verdim, tutacağım. Benim yüzümden bu duruma düştün, lütfen biraz daha oturur musun?" dedi. Başka birini arayacak herhalde diye düşünerek, "İyi peki!" dedim, içimden de (Bu kadar hazırlık boşa gitmesin!) diye geçirdim. Pınar teyze yine öbür odaya gitti. Ama bu sefer kapıyı kapatmıştı, birşey duyamıyordum.
Televizyondaki programa dalmıştım ki, birden gözlerimin önünü karardı. Birisi gözlerimi eşarp gibi birşeyle bağlıyordu. "Ne oluyor?" dememe kalmadan, "Şşşşttt!" diye bir ses omuzlarıma yüklendi, sonra kulağıma, "Kendini sal, seni rahatlatacak kadın geldi!" dedi ve beni sırtüstü yatırdı. Pınar teyzeydi bu konuşan. Ne zaman gelmişti diğer kadın, dışkapının sesini bile duymamıştım. Sonra yüzüme yumuşak birşey yaklaştı, burnuma ve ağzıma sürtünüyordu. Bu sürtünmeden dolayı gözümdeki eşarp açılmıştı. Aman Tanrım! Jartiyerli ve tangalı bir göt yüzüme sürtünüyordu. Dilimi göte ve küloda sürtmeye başladım. Bu arada kadın iyice yüzüme oturmuştu, pantolonumun kemerini ve fermuarımı çözüyordu. Pantolonumu boxerımla birlikte sıyırdı. Yarağım istemdışı olarak sertleşmişti. Kadın yüzüme amını bastırırken biryandan da yarağımı emmeye başladı. O kadar güzel bir duyguydu ki, sanki iliklerimi çekiyordu.
Zevk sarhoşu bir şekilde kafamı bacak arasından çıkarıp yarağıma bu güzel muameleyi yapan kadına baktığımda hayatımın en büyük şokunu geçirdim: Pınar teyzeydi bana sakso çeken kadın. "Pınar teyzeee!" diyebildim. Pınar teyze, "Şşşşşttt... Rahat ol, kendini bana bırak!" dedi ve yarağımı tekrar ağzına aldı. "Olmaz Pınar teyze!" diyerek kendimi çektim ve doğruldum, kotuğa oturdum. "Ne oldu Kerem?" dedi. "Olmaz yapamam!" dedim. "Neden? İhtiyacın vardı işte, ben de ihtiyacını gideriyorum!" dedi. "Ben böyle düşünmemiştim!" dedim. "Ne olmuş yani, ayarladığım orospu gelseydi rahat rahat sikecektin onu ama!" dedi. "Ama sen benim kayınvalidem sayılırsın!" dedim. "Bana bak!" dedi kızgın bir sesle, "Senin ihtiyacın oluyor da benim olamaz mı, ne kadar egoistsin!" dedi bağırarak.
Bana bağırırken şöyle bir süzdüm Pınar teyzeyi, en son becerdiğim kızdan çok çok daha güzeldi. Muhteşem bir kalça, göğüsler dik, siyah bir jartiyer, üzerinde dantelli bir sütyen içinde bir afetti Pınar teyze. Bunları düşünürken inen aletim tekrar dikeldi. "Tamam, pes!" dedim. Bana tekrar yaklaştı, bacaklarımın arasına diz çöktü ve "Farzet ki ben Şule'yim!" dedi. "Hmmm... Neden gelmedi Şule peki?" dedim yarağımı tekrar ağzına alırken. Bir iki yalamadan sonra yarağımı ağzından çıkardı ve "Şule diye biri yoktu zaten!" dedi ve gözlerimin içine bakarak yarağımı tekrar emmeye devam etti. Müstakbel kayınvalidemin kurnazlığı karşısında şaşırmıştım, "Neden böyle bir oyuna giriştin?" diye sordum. "Benim de 8 yıldır kimseyle birlikte olduğum yok, birbirimize yardımcı oluyoruz diye düşün!" dedi ve yarağıma tükürerek emmeye devam etti. Müthiş zevk alıyordum.
Sonra yarağımı emmeyi bırakıp ayağa kalktı, külodunu çıkardı, yarağımı sıvazlayarak kucağıma çıktı ve hızlıca yarağımın üzerine oturdu, iki hamlede yerleştirdi amının içine. Sımsıcak, ıslak ve dardı deliği. Köküne kadar girince derinden bir 'Ooaaawww!' çekti ve oturup kalkmaya başladı. Yavaş yavaş oturup kalkmaları hızlandıkça hızlanıyordu. Ama çok fazla sürmeden ikimiz de aynı anda inleyerek boşaldık. Döllerim amına fışkırırken birbirimize kenetlenmiştik. Birkaç dakika o şekilde kaldık, yarağım amının içinde halen kalp gibi atıyordu...
Kucağımdan inip tekrar yarağımı yalamaya başladı. Amdan sikişmiştik, fakat benim aklım götünde kalmıştı. Kalkıp önümde domalttım müstakbel kayınvalidemi. Tıpkı benim gibi o da her yerini temizlemişti, amında ve götünde kıl tüy birşey yoktu, kaymak gibiydi. Götünün yanaklarını ayırıp göt deliğini koklayıp öptüm. Mis gibi kokuyordu. Yalamaya başladım. Göt deliğine dilimi sokabildiğim kadar sokup çıkarıyordum. "Ohhh Keremmm, harikasınnnn! Ohhhh, çokkk güzelll, mmmhhh!" diye inliyordu. Sonra doğrulup yarağımı göt deliğine dayadım. "Ohhh, evet, götüme gir erkeğimmm, ohhh!" dedi. Yavaşça götünün içine kaydırdım tükürüklediğim sikimi. Göt deliği amından çok daha da dardı. Tamamı içine girince bu sefer ben, "Ohhhh, Pınar teyzeee, göt deliğin çok güzel!" dedim. "Pınar teyze değil, Pınar de bana artık erkeğimmmm, sik beni götümden, kadının yap!" diye inlemeye başladı ben yavaş yavaş götüne girip çıkarken.
Az sonra hareketlerimi hızlandırdım. Göt deliği alışmıştı iyice. Götünden tamamen çıkıp tekrar köküne kadar giriyordum. Durmadan da tükürüklüyordum. "Ohh Pınarrr... Muhteşemsin, hiç böyle harika bir göt sikmemiştim!" dedim. Biraz önce amına boşaldığım için ikinciyi boşalmam uzun sürecekti. Rahat bir yarım saat siktim götünü. Boşalacağımı anlayınca, "Gelmek üzereyim Pınar!" dedim. Hemen önümden çekildi ve bana döndü, yarağımı ağzına aldı tekrar. İğrenmemesine şaşırmıştım, demek ki bu kadar azmıştı. Sikimi emiyordu yine. "Geliyorum!" dedim uyarma amaçlı, ama emmeye devam etti, gözlerini kapatıp açarak ağzına boşalmama onay verdi. Az sonra öyle bir boşaldım ki, hayatımda hiç böyle boşaldığımı hatırlamıyorum. Döllerim ağzının kenarından taştı...
Sonra birlikte banyoya girdik, duş alıp çıktık. Beni duvara dayadı ve "Sabaha kadar beni sikmeni istiyorum Kerem. Şuley'i sikmek için neler planladıysan kafanda, aynısını bende uygulayabilirsin, herşey serbest erkeğim!" dedi, önüme çömelip yarağımı emmeye başladı. Ben bunu duyunca iyice aşka geldim, kazık gibi olmuştu yarağım tekrar. Ayağa kaldırıp, ben ayaktayken kucağıma aldım Pınar teyzeyi ve sikime oturttum. O da ensemden tutunup sikimin üzerinde zıplamaya başladı. "Seni her pozisyonda sikeceğim Pınar!" dedim. "Sik aslanım, orospun yap beni!" dedi. Kucağımda biraz daha zıplattıktan sonra salonun ortasındaki masaya domalttım, götüne girdim tekrar. Pınar teyzenin inlemeleri artmıştı. Ben arkadan götüne koydukça memeleri ileri geri sallanıyordu. Terlemiştik. Ben vurdukça 'Şap, şap, şap!' ses çıkıyordu götünden.
Sonra tekrar kucakladım ve mutfağa götürüp mutfak tezgahına oturttum. Amını uzun uzun yaladıktan sonra amına girdim bu sefer yine. Biraz öyle amını siktikten sonra, tezgahtan indirdim. Dönderip tezgaha domalatacakken, "Hadi beni yakala!" diyerek mutfaktan kaçtı, kayboldu. "Nereye kaçtın bebeğim?" diye peşinden gittim. Odalara bakarken Meltem'in odasında buldum, Meltem'in yatağında domalmış beni bekliyordu. Hemen geçtim arkasına ve götüne yerleştirdim. Sevgilimin yatağında annesini sikiyordum. Meltem görse ikimizi de affetmezdi ömür boyu.
O kadar sert sikmeye başladım ki, artık çığlık atmaya başladı Pınar teyze. Bir amına, bir götüne sokuyordum. Az sonra "Geliyorum!" diye uyardım yine. "İçime boşal Kerem, hepsini içime istiyorum!" dedi inleyerek. Ellerini belinde kelepçe yapıp yüzünü yatağa dayamasını sağladım. Göt deliğine kökleye kökleye saçından çekerek içine akıttım bütün döllerimi tekrar. Çok yorulmuştuk, bir süre ara verip dinlendik. Ama o gece üç posta daha siktim müstakbel kayınvalidemi.
Bu olaydan sonra artık iki günde bir gidip Pınar teyzeyi sikmeye başladım. Meltem okulda olduğu her gün, gidip annesini amından götünden sikiyordum. Daha sonra Meltem'le evlendik. Evlenmemize rağmen kayınvalidemle sikişmekten vazgeçemedim. Onun götünden vazgeçemiyorum bir türlü. O da her fırsatta kendine çaktırmak istiyor, sık sık bize geliyor. Her fırsatını bulduğumda kaynanamı sikiyorum. Zaten Meltem'in cinsel korkuları var, fazla sikip daha da korkutmak istemiyorum onu. Ne de olsa anasını doya doya sikiyorum :)
[Kerem]
165 notes · View notes
Text
Küçüklüğümden beri muhafazakar bir ailede büyüdüğüm için karşı cinsle iletişim konusunda duvarlar çok netti. Böyle bir ailede büyüyen bir çocuğun cinsiyeti ne olursa olsun bu konularda nasıl bir korku ile büyüdüğünü tahmin edebilirsiniz diye düşünüyorum. Bunlar da yetmezmiş gibi okulda da uğradığım zorbalıklar benim için birini sevmeyi dünyanın en korkunç şeyi haline getirdi. Hayatımda 2 kez aşık oldum. İlki standart, basit bir ortaokul çocukluk aşkıydı. En azından diğer insanlar ilk aşklarını böyle tanımlar. Benim için ise hayatım boyunca taşıyacağım bir travmaya dönüştü. Ortaokul zamanları özellikle dış görünüşüm sebebiyle çok fazla zorbalığa maruz kalıyordum. Arkadaşlarımdan bazıları yalnız öleceğimi, asla sevilmeyeceğimi çünkü sevilmeye layık olmadığımı söylerlerdi. Ben bunlara maruz kalırken bir kız bana diğerlerinden çok daha farklı ve iyi davranıyordu. Hal böyle olunca çocuk aklıyla bir şeyler hissettiğmi düşündüm tabi. Sonrasında başka bir şehre taşındık ailecek. Hikayenin sona erdiğini düşünürken öğrendim ki o kız da aynı şehre taşınmış. Numaralarımızı aldık ve yaklaşık 1 yıl boyunca konuştuk buluştuk. Açılmaya karar verdim ve açıldığımda yaşadıklarım beni ufak ufak çıkmaya çalıştığım yalnızlık kuyuma geri attı. ''Seni sadece arkadaş olarak görüyorum. Hayatımda pek de bir yerin yoktu zaten hatta olmasan da olurdu. Zaten sana acıdığım için iyi davranıyordum.'' dedi ve aldığım çiçeği çöpe atarak gitti. 2. hikayem ise bu olayın üzerinden yıllar geçtikten sonra yaşandı. İnternetten tanıştığım biri ile aklımda en ufak bir şey olmadan tamamen arkadaşça konuşuyordum. Aklımda hiç bir şey yoktu çünkü sevilebileceğime inancım yoktu. Aylarca konuştuk bazen flört gibi bazen arkadaş gibiydi konuşmamız. Bu süreçte az çok onda bana karşı bir şeyler olduğunu hissetsem ve ben de ona karşı boş olmasam da dediğim gibi kendimi sevilmeye layık görmüyordum. Bir şekilde cesaretimi topladım ve ona onu sevdiğimi söyleyen bir mesaj attım. Aldığım cevap ise beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti. ''Ben de senden hoşlanıyordum ve bunu çevremdeki herkese söylüyordum hatta abim bile biliyordu. Sen söylemesen ben söyleyecektim.'' O andan itibaren yazın buluşma üzerine planlara başladık. Her şeyiyle mükemmel bir ilişkimiz vardı ve ikimiz de çok mutluyduk. En azından ben öyle zannediyordum. İlişkimizin 4. ayına yaklaşırken ve buluşmamıza yaklaşık 2 hafta kalmışken bana ara vermek istediğini ve şu an bir ilişkinin sorumluluğunu kaldıramadığını söyledi. Yıkıldım ama anlayışla karşıladım çünkü herkes zor zamanlardan geçebilirdi ve bu normaldi. İlişkimizde bir sorun da olmadığı için geri döneceğimize emindim ve yine de buluşma tarihine sadık kalmaya ve her şeye rağmen yanında olmaya karar verdim. Fakat o sürekli buluşmayı erteledi ve eskiye göre soğuklaşmaya başladı. yaklaşık 1 ay sonra ise kendini dinlediğini ve arkadaş olarak daha iyi olduğumuza karar verdiğini söyledi. Aynı zamanda başkasından hoşlandığını söyledi. Her şey yalan mıydı soruma ise ''Değildi ama arkadaş olarak daha iyiyiz.'' dedi. Yani ilk hikayemden sevilmeye layık olmadığımı, ikinci hikayemden ise sevilsem bile inanmamam gerektiğini öğrendim.
26 notes · View notes
huzun1u-b1r-sask1n · 1 month
Text
15.02.2024
Seninle tanıştığım ilk zamanlar geldi aklıma. Lise üçün başları. Nasıl salakça bir heyecan oluşmuştu üstümde. Senin yanında saçma sapan bir şey yaparım da gülünç duruma düşerim diye aylarca hep kasmıştım kendimi. Bana gülersin diye. Senden o kadar hoşlanıyordum ki konuşmaya bile çekiniyordum halbuki aynı sınıftaydık konuşacak sohbet edecek birçok şey vardı doğal olarak. Ama utandım işte ne bileyim. Seninle aynı sınıfta olmak ve 2 sıra arkamda oturuyor olman bana hiç yardımcı olmuyordu. Heyecan yapıyordum. Elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Yere hep bir şeyler düşürüyordum sen aklıma geldikçe. Sürekli bir bahaneyle arkama dönüyordum maksat az da olsa göreyim seni. Ne yapayım benimki de böyle komik bir şeydi işte. Özellikle akşam okuldan eve dönmeyi çok severdim ben. Tüm öğrenciler gibi eve gittiğim için değil, onunla aynı otobüste belki yan yana gideceğim için çok mutlu olurdum. Otobüste onu izlerdim. Güneş yüzüne vururdu o zaman açık kahve gözleri daha bir parlardı. Daha bir severdim onu. Rüzgar düz kumral saçlarını uçururdu kokusu gelirdi bazen. Daha çok hayran olurdum ona. Şimdi düşününce sanki çok uzun yıllar geçmiş gibi geliyor. Belki de bu güzel şeylerin üstüne çok üzüldüm çok kırıldım çok gözyaşı döktüm diye çok uzaktaymış gibi geliyordur bilemiyorum. Şu an arkamı dönüp baktığımda tek gördüğüm boşa geçen iki sene. Bu kadar uğraşın sonu bu kadar gözyaşının çabanın sonu bu olmamalıydı diye düşünüyorum. Ben seni gerçekten sevmiştim ama bazen bir şey yapamayız. Bazen sevgimiz tek başına yetmez. BAZEN KARŞINDAKİ DE ÇABALAMALIDIR. Bazen olmaz yani. Ben bunu hak etmedim. Benim sana karşı sevgimin karşılığı bu değildi anlıyor musun ? Tamam kimse kimseyi sevmek zorunda değil ben buna bir şey demiyorum zaten. Benim seni sevmek için bir nedenim yoksa senin de sevmemek için olabilir ben kızmıyorum kızmadım da zaten üzüldüm. Ama benim en çok üzüldüğüm son yaşadıklarımızdı biliyor musun ? Ben bu son yaptıklarını kendi içimde hala daha tam yedirememişken o zaman bile sana karşı bir şeyler hissediyor oluşumdu beni parçalayan. Arkamdan söylediğin sözler kulağıma geldi ve sen ben duyayım diye bunu ortak arkadaşımıza -benim en yakın arkadaşım- söyledin. Gelsin Yağmur bak o senin hakkında böyle böyle dedi desin diye sen o kadar kırıcı konuştun ki. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi ayrı yollardayız kendi önümüze bakıyoruz. Ama merak ediyorum sen de ara sıra durup arkana bakıyor musun ? Bakıyor olsaydın benim ne halde olduğumu görürdün. Gerçekten bakıyor olsaydın bana benimle böyle oynamazdın kırmazdın kalbimi gururumu.
Neyse işte rehberde gördüm ismini konu nerelere geldi. Ne komik değil mi ? Evini biliyorum gidemiyorum, numaran var arayamıyorum, mesaj at desen atamıyorum. En komiği de telefonumdan numaranı silemiyorum. Daha doğrusu yapmak istemiyorum bunları. Ben şu an toparlanıyorum. Bu hadi deyince olacak bir şey değil zamanla olacak. Kalbimdeki yara belki tam geçmeyecek ama ufak bir sızı olarak kalacak. Bazen yine acısını hissettirecek ama şimdiki kadar yakmayacak canımı.
Gitmeden bir şarkı bırakmak istiyorum belki aranızda dinleyenler vardır. Herkese İyi geceler dilerim...
youtube
21 notes · View notes
beyazmantoluu · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
pazar günü ankara'ya dönerken gölbaşına kadar ben sürdüm arabayı. (ayy 110 ları gördüm çok heyecanlıydı :d) ehliyeti aldıktan sonra sadece bir kere sürüşe çıkmıştım babamla, onda da tam olarak şehiriçi sayılmazdı. buna rağmen hiç gerilmedim sürerken, sanki hep sürüyor gibiydim. arada şehiriçlerinde biraz heyecan yapıyordum ama o da bence normaldi. kendimi tebrik ediyorum 🥳 fakat sürerken kendimi ne kadar sıkmışsam bacak kaslarımın ağrısından kaç gündür doğru düzgün yürüyemiyorum :d
ben sürerken babam biraz duygulandı. çok zor bir çocukluk geçirdiği için ne zaman böyle güzel bir an yaşasak duygulanıyor. özellikle son zamanlarda daha çok gün yüzüne çıkmaya başladı bu durum ve biz bazen nasıl tepki vereceğimizi bilemiyoruz. başladığı noktadan o kadar ilerideki kendisi bile hayal edemezdi bu kadarını. onunla çok gurur duyuyorum. çocukluğumdan bu yana arkadaş çevrem hep ailesiyle arasında sorun olan ya da ebeveynlerinden birini kaybetmiş insanlardan oluşuyordu. bu yüzden ben babam/annem demeye bile çok utanırdım. hiç onlardan bahsetmezdim. hatta bazen benim de ailemle sorunlarım varmış gibi davranırdım. arkadaşlarımın sorunlarını o kadar benimserdim ki benim hayatımmış gibi yaşardım içimde. yersiz ve abartılı bir empati duygum var ne yazık ki. ve bunun sıkıntısını çok yaşadım yani içsel olarak. tamam en mükemmel aile benimki değildi ama olabileceklerinin en iyisiydi. bu kadar ailemden kendimi soyutlamaya çalışmamın psikolojik bazı sorunlara sebep olduğunu düşünüyorum. hem de yok yere. artık bu şekilde saklamıyorum. normalim neyse onu anlatmak istiyorum. annemi de babamı da çok seviyorum ve bundan utanmıyorum. son zamanlarda çevremde ailesinden yana mutlu olan insanlar da oluyor ve onlar aileleriyle ilgili güzel şeyler anlattıklarında şaşırıyorum mesela. böyle anlatabiliyor muyduk bunları oluyorum. bunları okuyanlara anlattıklarım tuhaf gelebilir ama bu durumu fark edeli uzun zaman oluyor ve içimde hâlâ bir şeyleri değiştirebilmiş değilim bu konuda. size ait olmayan acıları, öfkeleri, kızgınlıkları taşımaya çalışırsanız beliniz kırılır. ben hep bana ait olmayan duyguları taşıdım. kendimde düzeltmeye çalıştığım pek çok şeyin sebebi de bu. bu yüzden buradan başlamam gerekiyor. başkalarının yaşamı ve duygularıyla kendi yaşam ve duygularımı ayırmam lazım.
21 notes · View notes
kalopcia · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 5 months
Text
İyi Olmanın Formülü ve Maskeli Balo
Bu yazıyı nerede paylaşırım ya da paylaşır mıyım bilmiyorum. Biraz rastgele bir karalama olacak çünkü. Selamsız sabahsız girdiğim, kendime dahi yabancı bir yazı olacak biraz. Palyaço şiirinde de dediği gibi;
Biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bugünlerde
Nasılsın sorusuna en içten gelmeyen "iyiyim"leri sıraladığım zaman dilimindeyim sanırım 25 yıllık sürecin bilincinde olduğum kısmını düşündüğümde. İyiyim ama ne anlamda iyiyim, kime göre iyiyim, nedir iyi olmanın gereklilikleri, var mıdır bir formülü?
Bazen de böyle şeyler takılır işte aklıma. Hoş, bunu okuyorsan biliyorsundur zaten, eğer okuyorsan ya da. Bazen de gidip bir geyiğin neden boynuzlu bir şekilde evrildiğine kafa yormaya çalışabilirim. Şimdi bu aklıma gelince yazıya ara verip gidip araştırdım biraz. 17 milyon yıl öncesine ait bir fosilde bu boynuz yapısının bir örneği bulunmuş. Bulunmuş en eski örneğiymiş daha doğrusu. Ufak ve iki daldan ibaretmiş. Yani bir çift keçi boynuzu gibi bir yerde düşününce. Zaman içinde boyutunun büyümesi ve boynuzların dallanıp budaklanması ortaya çıkmış. Neyse ne anlatıyordum ben? Heh, iyi olmanın gereklilikleri, eğer varsa formülü.. Her şeyi ülkeye yıktığımız bu süreçte tek sorun orada mı emin değilim. Kabul çok sebebi ülkeden kaynaklı. Ekonomi başta olmak üzere bir çok konuda darlanmamızın, rahatsız, huzursuz, uzak hissetmemizin, kendimizden uzaklaşmamızın sebebi bu ülke ve bu konuda bir şey yapmamakta ısrarcı uyuşmuş bir halk ama sadece bunu suçlu göstererek, kendimizi aklayarak iyi olabilsek çoktan olmuştuk diye düşünüyorum. Ben artık sıkıldım bahanelerin arkasına sığınıp farklı maskelerle etrafta gezmekten. Saçma sosyal oyunları oynamak adına olmadığım bir ruh halini yansıtmaya çalışmak çok yorucu bir şey. Bunu belki sen de yapıyorsun, yaptığının ne kadar saçma olduğunu ve karşındakinin de muhtemelen senin gibi hissettiğini bilmene rağmen. Çünkü toplum böyle bir şey, birbirine iyi olduğunu kanıtlamaya çalışan, kanıtlamak istemeyeni öteleyen insan topluluğu. Neticede kim toplumdan soyutlanmak ister, di mi? Özellikle de beraber mutlu görünen bir topluluk olarak bir imaj yansıtıyorken. Sorun içine girip irdelemeye başladığında ortaya çıkıyor ve fark ediyorsun ki toplu bir maskeli balo gibi toplumla bütünleşmek. Bak bu benzetme başlığı bulmama da yardımcı oldu. İyi olmadığını söylemek ayıp bir şeymiş gibi bize çocukluktan beri dayatan ne kadar insan varsa karşıma alıp uzun uzun anlatmak istiyorum bunun ne kadar sorunlu ve toksik bir davranış, düşünce biçimi olduğunu. İyi olmamak da en az iyi olmak kadar normal ve hayatın parçası olarak kabul edilmesi gereken bir şey. İnsanlar iyi olmamanın sonsuz bir olay olduğunu düşünüyor sanırım, o yüzden bu maskeler, bu gerçeği öteleme isteği. Onu kabullendikten sonra karanlığın onu çekip alacağını düşünüyor olsa gerek. İyi olan her şey bu evrenden sökülüp alınacakmış ve asla gelmeyecekmiş gibi. Güzel haber, böyle bir şey yok. Hayatın boyunca iyi olacaksın, kötü olacaksın, bazen hissiz olacaksın ve bunlar hayatının belirli dönemlerinde tekrarlayacak farklı sürelerle. Önemli olan bunların varlığını reddetmeyip, kabul ederek altında yatan sebepleri keşfedebilmek ve gelişebilmek. "Bazen iyi olmamak da iyidir." dediğim zaman salak bir kült lideri gibi görünüyor olabilirim. Belki de salakça bir cümledir bilmiyorum ama şunu biliyorum. İyi olmamayı lanetlemek, gizlemek mutluluğu getirmiyor. O yüzden üstteki cümleyi bir kez daha okumanı istiyorum. Üstüne düşündüğümde biraz da zihnim Mark Manson'ın Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabındaki şu kısımdan arakladı sanırım bu cümleyi özetlemeye çalışırken:
Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.
O yüzden eğer iyi değilsen, bunu söylemekten çekinmemelisin ve sana dediğimi önce ben yapmalıyım sanırım. Uzun bir süredir taşıdığım bu iyiyim maskesi ağırlık yapıyor çünkü, fazla büküldü sırtımız tüm bu sahtelikte. Biraz yüklerimizi atalım. Bizi yoran insanlarla iletişimi kesmek, kesemiyorsak da mümkün mertebe mesafeli kalarak kendimizi koruyalım ya. Herkesin canı kendine tatlı olmalı biraz, onu koruyup kollamadıktan sonra neden yaşıyoruz neticede? Ortalama 60-70 yıl yaşadığımız bu hayatta, o kadar zamanımıza değmeyecek şeyleri önemseyip, dert edinip kendimize eziyet ediyoruz ki.. Biraz da yapı meselesi sanırım bu, insan bir anda bırakamıyor her şeyi. Daha doğrusu bırakmıyor, bir bağımlılık gibi çünkü bunlar artık insanın vücudunda ve her bağımlılık gibi bırakmaya çalışma süreci acılı, sancılı oluyor. İyi olmanın formülü demiştik yazının başında, epey konuştum yine biliyorum, üzgünüm. Epeydir yazamamıştım böyle, onun karışıklığı sanırım. Merak etme bir şarkı bırakacağım sana yine başlangıca. Sadece bunu sen şu an öğreniyor olacaksın ama şşhh, aramızda. Neyse neyse. İyi olmanın formülü..
İyi olmanın formülü sanırım iyi olmadığını kabul etmek, bunu değiştirmek için ne yapabileceğini düşünmek ve bu doğrultuda hareket etmekten ibaret. Çok kısa bir formül gibi duruyor ama çok sabır isteyen adımlar maalesef ki. Kendine hak ettiğin değeri göstereceğine ve bunu korumak için elinden geleni yapacağına söz vermeni istiyorum tam şu an, burada. Bana değil, kendine vermelisin bu sözü. Unutma, önemli olan sensin! Seni çok tuttum biliyorum. Teşekkür ederim vaktini ayırdığın ve benim gibi bir delinin saçmalarını okuduğun, düşüncelerini benimle paylaştığın için. İyi olduğumuz kadar, iyi olamadığımız günlerin de uğruna, kendine çok dikkat et!
36 notes · View notes
Text
yazıp yazıp siliyorum. bazen değil, çoğunlukla bu hayatın benimle alıp veremediğinin ne olduğunu düşünüyorum. tam bir sene önce. yaşadıklarıma karşı acıyla yakındığım bir yazı yazmıştım. şöyle anlatmıştım kendimi; ‘ben küçüktüm, çocuktum anne. neden büyüyen insanlar çocuklarını dövüyor ki? hatırlarsın anneciğim. bir gün okuldan gelmiştim. ödevlerimi yapıyordum, mutluydum çünkü babam yok, mutluydun çünkü babam yok. geç gelecek ve onun azarını işitmeyeceğim için çok mutluydum. geç gelecek ve sana vurmayacağı için çok mutluydum. ama o çocuğun ne kadar saf bir düşüncesi varmış. ya da korkunun yarattığı bir düşüncenin içindeymiş. her neyse. babam düşündüğümüz gibi eve geç gelmedi. sonra beni yanına çağırdı 'gel oğlum otur ayağımın ucuna.' dedi. sen öylece korkuyla yüzüme baktın. bilirdin her zaman böyle yapacağını, bilirdin beni mahvedeceğini. bilirdin, beni hep böyle köpek gibi ayağının ucuna çağırıp otutturacağını. işleri doğru düzgün yapmazsam dayak yiyeceğimi. bilirdin. ödevlerim de bir yanlış görürse ağlatmaktan bile beter edeceğini bilirdin.. üzülme anne, bedenindeki morluklarla bile ayakta zor duruyordun. nasıl yardım edecektin bana? üzülme anne.. anne onun babalığını hiç görmedim. gerçi sana bile veremediği o sevginin gramını, bana nasıl verecekti ki anne? baba olmak onun için neydi ki? babalık nedir söylesene anne? babalık, saatlerce fiziksel şiddete veyahut psikolojik şiddete maruz bırakmak mıdır? nedir ki babalık? ben bilmiyorum anne.. ben baba olmaktan korkuyorum anne. bazen babası olan çocukları görüyorum, onları sevmediğini düşünen ama elinden geleni yapmak için didinen babaları görüyorum. belki o çocuklar babaları daha iyi olsun isterlerdi. hayalleri, en büyük hayalleri bu olsun. yani belki böyle isterlerdi. ama benim en büyük hayalim bir babam olmamasıydı. anne. çünkü saatlerce sana vuran bir babayı neden isteyesin ki? ama evet. bende bir baba istedim beni kucak dolusu sevgisiyle saracak. fakat gerçekleşmeyecek bir hayal kurmak bana daha çok acı vereceğinden kurmadım. sana kızmıyorum anne, bana iyi bir baba, kendine iyi bir eş seçemediğin için kızmıyorum. kızmıyorum anne. çünkü nereden bilebilirdin? doyasıya aşkla sevdiğin adamın canavarlaşacağını. anne ben, fiziksel olarak büyüdüm. ama ruhen. ben hala babasının ayak ucuna oturan o küçük erkek çocuğuyum.’ artık korkmuyorum anne. baba olmaktan, korkmuyorum. senin eskiden, saçlarımı severken ellerinin titrediğini. gözlerimin içine bakarken, bakışlarına korkunun yerleştiğini. elimi tutarken bile, çekindiğini. hepsini görüyordum. ama yine de sen bir anneydin. ne kadar babama dış görünüş olarak benzesem bile, o şefkat kokan ellerini benden hiç esirgememiştin. o sevgi dolu bakışlarını hiç üzerimden çekmemiştin. o yaralarla çevrili bedenini defalarca beni korumak için, siper etmekten çekinmemiştin. asıl korunması gereken senken anne, beni defalarca korumuştun. sevginin bile seni korkuttuğu zaman, o güzel sözlerini, acıyla biten masallarını. benden esirgememiştin. o güzel yüreğinden öpüyorum anneciğim. üstüne örtülen toprak, seni üşütmesin güçlü kadın.
118 notes · View notes
venusunruhu · 5 months
Text
Tumblr media
- Tablolarını satın alan oluyor mu?
- Hayır.
- Yani fakirsin?
- Evet, epey fakirim.
- Nasıl geçiniyorsun?
- Masraflarımı kardeşim Theo karşılıyor, ama o da zengin bir adam değil zaten.
- Yani Tanrı'nın sana bu yeteneği sefalet içinde yaşaman için mi verdiğini düşünüyorsun?
- Hiç bu açıdan düşünmemiştim.
- Hangi açıdan düşünmüştün?
- Bazen düşünüyorum da...
- Evet?
- Şöyle... Belki, belki...
- Devam et.
- Belki yanlış zamanı seçti!
- Ne demek yanlış zaman?
- Belki Tanrı beni henüz doğmamış insanlar için ressam yaptı.
(Vincent Van Gogh ile bir papaz arasında geçen diyalog.)
23 notes · View notes
bendennsanaa · 1 month
Text
Bu hafta sorumuz 'en çok bırakmak istediğiniz alışkanlık nedir?' İşte cevaplar
@yildizlarinsonsuzlugukadar
Ani sinirlenmelerim
@251121-8
Kendimi açıklayamadığım zaman ağlamak. Çok sinirimi bozuyor.
@sonvapurdakacti
Yak sanırım
@birdemethuzunum
Affetmek herkesi ne yaparsa yapsın affediyorum ağzıma sıçıyorlar sorun yok diyorum. Bunu bırakmak istiyorum birde hayır diyememek.
@kuscamgaliba
Çok fazla düşünmek
@gecemavisieswaa
Kalbim yoruldu. İlk olarak kalbimi yoranları hayatımdan çıkarmak isterim. Ama bu mümkün değil bu yüzden silah sevgimi ve boksu bırakmam gerektiğini düşünüyorum
@ulakan
Bi alışkanlığım yok şimdilik ama kafaya takmak alışkanlık sayılırsa onu bırakmsk isterim.
@kitapsever
Tırnak yemem
@onlylovee
Bilemiyorum aklıma birşey gelmedi
@yesilkupeligirl
Hayır diyebilmek
@hayatierteleyenbiri
Sanırım herşeyi çok fazla düşünmek
@01-aprill
Sigara ve uykumun ağır olması
@orendagibii
En çok bırakmak istediğim alışkanlık değilde çok düşünüyorum olması gerektiğinden fazla bazen yıpratıcı olabiliyor
@cirkinkadininutopyasi
özür dilemek. En ufar birşeyde özür dilemekten yoruldum artık.
@gokkusagitozuu
Çok düşünmek kurmak
@bendeliyimhanimefendi
Herşeyi ertelemek kesinlikle. Hep ertelediğim için notlarım düşüyor falan. Kitaptaki bölümlerde bazen hep uyuyim sonra yaparım dediğimden geç geliyor.
@bir-siyah-hikayesi
Yaşamak.
@pappatyazar
Dert bulamayınca salakça şeyleri ucunda ölüm varmışcasına dert etmek
@lotuscicegi-q
Ailemi falan öyle normal birşeyi anlatırken yani birşey olduğunda direk gözlerimin dolması ve insanlara bu kadar iyi yaklaşamamak, çok empati hiçbir zaman iyi değildir. Bazı şeyleri onlardan fazla düşünmekte iyi değildir. Herkes kendini düşünebilir. Onların düşünmediği şeyleri ben düşünmek zorunda değilim.
Kendime her ne kadar bundan sonra yapmayacağım desemde ne yazık ki yapmaya devam ettiğim şeyler bunlar.
@gelmemeyeegitmisim
Insanlara fazla bağlanıyorum kopamıyorum onlardan
@cninzihni
Herkesi memnun etmeye çalışmak/ kendimi belirli aralıklarda, fırsat buldukça yermek
@iamayes
Alışkanlık olarak geçer mi bilmiyorum ama kararsızlığı ve çok düşünmeyi bırakmsm gerekiyo
Daha bet bir eylem olarak soruyorsanda yok sanırım
@biz-2miz
İnsanları affetmek ya da herşeye rağmen belki demek. Küçük bir ihtimal için kemdimi harap ediyorum çünkü.
@yasanamayanhayalllerr
Herkesi kendim gibi görmek istemem
16 notes · View notes
furkanonallll · 1 year
Text
ben hep kaçmak istedim kendimden. bulunduğum yerden. olduğum kişiden. belki korktum. belki çekindim. ama hep kaçmak istedim. bir yere bağlı kalamadım hiçbir zaman. bir noktada sabit kalmak, orada nefes alıp vermek bana göre değildi. garip bir şey bu; yani içinde bulunduğum durum. kötüyüm. iyi değilim. uzun zamandır iyi hissetmiyorum. hissetmekten uzağım, bir eylemi hissetmek adı altında yaşıyorum. hissetmek nedir unuttum. paramparça bir haldeyim. darmadağın olmuş duygularım var. elimde tutamadığım zamanlarım ve yarım kalmış birkaç hayalim var, ceplerimde. ben iyi değilim. iyi olmaktan kilometrelerce uzakta bir yerlerdeyim. yolların getirdiği hüzünle savruluyorum. kendimi toplamaktan bıktım. koleksiyon olarak kendimi topluyorum. hiç beklenmedik yerlerde bir parçamı buluyorum. nasıl kaybettiğimi hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor; hatırlayamıyorum, yapamıyorum. kaybetmekten usandım. hem de fazlasıyla. defalarca yenilmekten; yara almaktan bıktım. bu yaralar çok ağır taşıyamıyorum. bazıları çok fazla acı veriyor. derinlerde. saklıyorum herkesten. bazen ben bile unutuyorum. sonra bir şarkı çalıyor veya bir fotoğraf karesi canlanıyor aklımın kuytularında; yaram aklıma geliyor, acı veriyor. iğrenç bir durum bu. katlanamıyorum. intiharlar biriktiriyorum. kayboluyorlar. üzülüyorum. ben günün belli saatleri fazlasıyla hüzünlü oluyorum. genelde gece yarısından sonra. hüzün büyüyor. kocaman oluyor. bazen karşıma oturuyor. bazen içimde bir yerlerde kördüğüm oluyor. anlam veremiyorum. hüznüm benim mirasım. ben gömleğimi hüznüme asarım. bazen hüznümü gökyüzüne ısmarlıyorum. griye çalıyor gökyüzü. gri gökyüzünün hüzünlü yüzüdür. süreyya’dan bir dize okuyorum, gökyüzünün hüzünlü yüzüne makyaj niyetine. canım acıyor. yine de yapıyorum bunu. her satırı farklı bir anıya çıkıyor. bir şiir okuyorum sana, olmadık yerimden vuruyor beni. şiire inanırım ben. hem de fazlasıyla. iyi değilim ben. hiç olamadım. iyi olmak nedir bilmiyorum. belki yolculuklar iyi hissettiriyordur. bilmiyorum. kedere rastlıyorum, sana gelirken. yakamı bırakmıyor. kurtulamıyorum. mecbur yoluma yoldaş yapıyorum onu da. sen ve gözlerin çok güzelsiniz. araya girme dur. bazen düşünüyorum bu saatlerin mutlulukta bir derdi mi var diye? ne zaman mutlu olsam saatler olması gerektiğinde daha hızlı akıyor. ne zaman mutsuz olsam, saatler, günler, haftalar, aylar hiç geçmiyor. hele geceleri bastırıyor kasvet. bir şarkı çalıyorum. pencereyi açıyorum. rüzgâr vuruyor şakaklarıma. rahatlıyorum. bunu sık sık yapıyorum. elimden fazlası gelmiyor. yazmak güzel eylem. yazıyorum. düzenli olarak yazıyorum. sürekli yazıyorum. yoksa öleceğim. biliyorum. sen bana bakma. ben yine sahipsiz acıların dilinden birkaç satır karalıyorum. onların dilinden anlamak gerek. anlıyor musun? emin değilim. rüyalarım gitgide yok oluyor. fark ediyorum. kâbuslarım artıyor. bu hiç iyi değil. karanlığa karışıyorum. kendime yurt edinmişim karanlığı. kimseler yok burada. yalnızlıktan yutkunamıyorum. kesik kesik nefes alıyorum. Gecenin kör karanlığına doğru ölümün sesi yankılanıyor. içim ürperiyor. ses iyice artıyor. bir süre sonra sese eşlik ediyorum. yoruluyorum. oturuyorum bir kenara. bekliyorum. beklemeye devam ediyorum. saatler geçiyor. insanlar geçiyor. bekliyorum. her şey değişiyor. ben kalıyorum. ben bir kenara oturmuş bekliyorum. bilmiyorum. ben yine hiçbir şey bilmiyorum. sadece bekliyorum.
50 notes · View notes
passifloragibi · 1 month
Text
teyzemle amcam evli bazen durup düşünüyorum başka bi ihtimal olabilirdi yani aile genişlerdi
7 notes · View notes