Tumgik
#tivitırda gördüm
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Kütahya'da bir altgeçit
17 notes · View notes
gottabeareason · 2 years
Text
saçma ve sapan bir aşk hayatı hakkında bazı mülahazatı şamildir.
şimdi, önce en başa dönelim. ağustos ayının son sayfaları. sene 2021. hepsiburadada bi fotoğraf makinesi beğeniyorum ama oFF nasıl bir makine. aşık oldum. o sırada da bir arkadaşımla sürekli makine bakıyorum işte bu nasıl şu nasıl diye. o arkadaşım da fotoğrafa ilgili. sonra ona atıyorum makineyi tamam işte aradığım makine bu şeklinde. o sırada da gövde+lens+lens 5300 lira. pahalı ya diyo arkadaşım. ben de evet diyorum bi para durumuma bakayım önce. sonra zaten makine 14800 falan oluyo. haha. hikaye bu değil ama. ben o sırada tivitırda kaliteli tivitleri var diye takip ettiğim çocuğun bir de instagramına bakıyorum ki aman allahım bu nece güzelliktir. tabi çocuğun o zamanlar iki bin takipçisi falan olmalı. sonra çocuk da bir anda patladı. neyse, konuya devam. ben o sırada bu çocuğun hikayelerine bakarken birini gördüm ki aman allahım. bu nece bir auradır. ben şıpsevdiyim. bayağı bayağı. zaten belli oluyodur iyi çocukmuş diye takip ettiğim çocuğun arkadaşını da iyi çocukmuş diye takip etmemden.
ben çocuğu takip ediyorum. ama çocuk böyle nasıl anlatsam, mükemmel değil, ama çekici. tüm hoşlandığım tiplerden farklı ama o kadar yükseldim ki çocuğa anlatamıyorum bile. ben hıphızlı bir şekilde çocuğu takip ediyorum. o sırada bir gizli hesabım bir de public hesabım var. çocuğu gizli hesabımdan takip ediyorum. ki herkesi oradan etmem. benim 170? onun da 1200 civarı takipçisi var. onun hesap public. sonra bir bakıyorum ki çocuk fotoğrafçı. 30 binlik sayfası falan var. ben takip eder etmez bana dönüyo çocuk. ben de kabul ediyorum isteği. o sırada da aktifim hesapta. normalde ayda 1 hikaye atan sonra da canım isterse gönderi atan bi hesaptım orada. müze falan geziyorum anlıyor musunuz? sonra benim aktiflik gitti. çocukla bi iletişimimiz de olmadı. sonra çocuk beni diğer 200 kişiyle beraber takipten çıktı. ( sonra görüştüğümüzde de belli aralıklarla takip ettiklerini temizlediğini öğrendim sakin olalim) sonra ben de üzüldüm cart curt ve ben de onu takipten çıktım. o sırada benim sınavım vs var ona hazırlanıyorum.
istanbula gidiliyo sonra. ben arkadaştır, yeni şehirdir bi yaşayıp gidiyorum sonra bu çocuk benim keşfetime düşüyo kasım gibi tekrardan. sonra ben bunu takip ediyorum. sonra bir kafede otururken arkadaşıma gösteriyorum bak bu çocuktan ben bayağı hoşlanıyorum ya şeklinde. sonra o da diyo ki, bu çocuğa yürüme. koş. gözlerinin içi parlıyo diyo. sonra ben bu çocuk beni fark etsin diye kırk takla atıyorum ama nasıl kırk takla anlatamam. onun hesap public sonra ben de onu public hesaptan takip ediyorum, ikimiz de bloggervari bir hesap kullanıyoruz. deli gibi etkinlik yapıyo. tüm etkinliklere katılıyorum ve bingo. bir etkinlikte etkinliğe attığım fotoğrafa değil de tüm hikayelerime bakıp bir videoya ifade atıyo. ama ben nasıl mutluyum ouvvv ağlıyorum mutluluktan. konuşuyoruz ama çok az. sonra ben hala onun yaptığı etkinliklere katılıyorum vs. sonra bira daha hikayeme ifade atıyo yine bi konuşuyoruz. ve ertesi gün de beni takip ediyo. hikaye cevaplama harici bi ilişkimiz olmuyo. nasılsın ne ettin ne yaptın heyy gunaydin ilişkisi olmuyo. bayağı, ben ona aşkımı itiraf edene kadar. askjfaskljflskj. neyse.
ben ama bu kasım ayında nasıl bulutlar üstündeyim nasıl fenayım nasıl alevvv alevim. aşk bana yakışıyo. aşk herkese yakışır. cildim parlıyo gözlerim ışıldıyo harikayım ya sabahları mutlu uyanıyorum. fevkalade memnunum dünyaya geldiğime diyorum falan feşman.
sonra ben manyaklaşmaya başlıyorum. çocuk cevaplasın diye hikaye atıyorum görmüyo hikayemi. cocukla konuşuyoruz bana bir şey yazıyo ben bir şey yazıyorum sonra görmüyo mesajı ama 43843 hikaye atıyo üstüne. benim mesajımı görmüyo hikayelerimi şak görüyo. bu olaylar aralık ayında gerçekleşmeye başlıyo bu arada hatta ben ağustosun 9unda falan çocuğa faketen yazıyorum ben sana asik olmusumya tüh. napicaz. falan. liseliyim ya anasını satayım. neyse. o olayı eski postlarda bulursunuz.
SONRA ben ama nasıl fenalaşıyorum. sekiz kilo veriyorum yemeden içmeden kesiliyorum. bu sırada çocuk iğrenç de davranmıyo. bu mesajı görmeme ama hikayeye bakma falan böyle arada gerçekleşiyo ama ben main character olduğum için offf oluyorum böyle. yine de kırıcı yani. duygularımın büyüklüğü ve benim yürüyen bir duygusallık olduğumu da göz önüne alırsak.
ben HİÇ UNUTMAM. 31 aralık günü, bu bana yürüme koş diyen arkadaşım bir çocukla görüşecekti. ona da o sırada biri ilanı aşk ediyo vs. ben de başka bir kafede kızı bekliyorum. bir şey olur vs mesaj atsın arasın hemen yanına geleyim diye. bayağı da yakınız o yüzden. üsküdardayız. sonra ben bu çocuğun hikayesini görüyorum üsküdardan. bir mesajlaşma gerçekleşiyo aramızda ve bana anlık atıyo? anlık dediğim de yüzü değil öyle ksjksldj ama oturduğu mekanı görebileceğim şekilde dümdüz onun fotoğrafını atıyor. o sırada ben sahildeyim. arkadaşım ve buluştuğu çocuk da sahilde. oradan eve dağılıcaz.ben nasıl stresliyim ama. anlatamam. bu sırada çocuk noldu diyo. diyorum anlık attı. nereyi diyo diyorum oturduğu mekanı. gel demek istemiş diyo. ben de diyorum ki gelmemi istiyosa gel demeli. KRAAAAALLL. zaten çocuğa o sıralar sinirliyim. kendim yazıp oynuyorum asjhfkjashfjkshfkjsd neyse zaten diyorum ki her gün, artık sevmicem onu. tamam. mesaj falan atmıcam ona. ama hop hikaye yanıtı. ya da ben ne zaman kafada bitirsem hop bana mesaj atmalar. sonra ben stresten fenalaşıyorum kusucam o derece. hemen doğğğğruca yurda. koşar adım adeta. o sırada da onunla mesajlaşıyoruz. şey diyorum bazı yurt girişleri erkendir :(( benim yerime de dışarıda dur lütfen. sonra şakalar komiklikler. o sırada maramrayda ağlıyorum????
yurda geçiyom odada kendi başımayım. AMA NASIL AĞLIYORUM. hıçkırmalı. öyle patlama anı olur ya. o şekil. sonra bir ocak oluyo. vooovv mutlu yıllar anasını satayım diyip ağlamaya devam ediyorum. sabaha kadar. sonra oda arkadaşlarım geliyo gündüz. şakacıklar komiklikler. sonra biz çengelköy planı yapıyoruz işte tm sabahtan çıkıcaz akkkşama kadar gezicez temalı.
yemekten sonra gidilecek yerlere yenilecek yemeklere bakarken, ben bu yürüme koş diyen arkadaşımla snapleşiyorum. haha aşkımı itiraf etmem yok mu temalı. o da sen mi itiraf edicen anasını diyo. ben de diyorum ederim. o da tm diyo. lan ederim bak diyorum. o da diyo ki bu kaçıncı ederim diyişin. sen anca kendini yıprat. sonra şey. ben ve iki oda arkadaşım bir ilanı aşk mesajı hazırlıyoruz. ben bu mesajı yolluyorum. saat 00.58. ben telefonu fırlatıyorum ağlama tutuyo sonra bu çocuk hemen dönüyo bana çok şaşkınım işte hiç düşünmemiştim böyle bişey vs vs ben o sırada mesajları sadece okuyabiliyorum. sonra diyo ki bana cevap verir misin lütfen işte diyorum bende de bir anda gelişti normalde söylemeyecektim sana ama artık beni kötü etkilemeye başlamıştı vsvs diyorum o da diyo bana ben seninle arkadaşlık ilişkisi hariç başka bir şey düşünmedim diyo. sonra diyo ki yarın müsait misin oturup konuşalım lütfen diyo ben de tamam diyorum.
sonrasını gerçekten sonra alıntılayııp yazıcam
4 notes · View notes
tasduvar · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media
tivitırda gördüm ve denedim 👍🏻
7 notes · View notes
rip2myouthz · 3 years
Text
az önce tivitırda incire yemiş dendiğini gördüm çok sinirliyim şu an
10 notes · View notes
gegirti · 5 years
Text
selam
kahve içmedim
uykuluyum
avencırsa gidicem. 
geçen tivitırda marvel evreni filmleri listesini gördüm. ilk filme gittiğim zamanı hatırlıyorum. filmlerin büyük çoğunluğunu sinemada izlemişim. çok utandım bunun için. neyse sonuncusunu da bugün izleyim hahahaha
dışarıda ne güzel kelebekler uçuşuyor. alerjimi azdıracak her şey var ortalıkta. gözlerim yanıyor. 
uykuluyum.
hayat her şeye rağmen güzel.
2 notes · View notes
operasyon · 3 years
Photo
Tumblr media
Geçmiş bir 19  mayıs kutlaması olarak tivitırda gördüm fotoğrafı...
Kişisel tahminim fotoğrafın tariihi 1986-87 olmalı. O yıllardan birine ait 19 mayıs. Çünkü her 19 mayısta hep aynı kıyafetler giyilmezdi. Benim bütün hayatımda hatırladığım en açık kıyafetlerde bunlardır.
0 notes
Text
Tumblr media Tumblr media
bu dünya tam olarak böyle bir dünya
10 notes · View notes
Text
158 notes · View notes
Text
how it started / how it ended
Tumblr media Tumblr media
29 notes · View notes
Text
حَتَّى نَبْرَةِ صَوْتِ الْمُحِبِّ كَافِيَةٌ لِتَدَاوِي الْقُلُوبِ.
sevenin ses tonu bile, kalbin tedavisi için yeterlidir.
14 notes · View notes
Text
sabah sabah tivitırda bir gif gördüm ve birine vuruldum sanırım,, tek sorun ç*nli olması,, umarım bu hayat bana ç*n draması izletmez
6 notes · View notes
rip2myouthz · 5 years
Text
tivitırda bi kız postlarımı çalmış neden çaldın diyorum senden görmedim başkasından gördüm diyo başkası dediği de bu hesabım hadi abi ya yormayın ya
13 notes · View notes
operasyon · 3 years
Text
Son günlerdeki tartışmaları izliyorum da... yine “vatan millet, terörle mücadele vb” ile her şeyi aklamaya çalışıyorlar. Aklayamazlar ayrı mesele ama...
Vatanseverlik nedir gençlik?
Vatan için ölmeden öldürmeden kimse vatansever olamaz mı?
Bence vatanseverlik işini iyi yapmaktır.
Kardeşim çöpçü müsün? İyi temizle ortalığı. Doktor musun? tüccar olmadan insanları rakam olarak görmeden hastaları iyi etmeye çalış. Mimar mısın? Estetik ve sağlam binalar yap içinde insanlar ölmesin, şehrin güzel görünsün. Adalette görevli hakim misin savcı mısın avukat mısın, polis misin? Güçlülerin değil adaletin yanında ol. Öğretmen misin? Gençliğe hem bilimsel bilgiyi ver hem onların özgür ruhlu bağımsız insanlar olması için çabala vs vs vs...
İşini iyi yapan insan vatanseverdir. Milliyetçiliğin vatanseverliğin ölçüsü işini iyi yapmaktır.
Tivitırda arkasına Türk bayrağı asarak kimse milliyetçi yada vatansever olamaz. En berbatından iki yüzlülüktür. Başkalarını evlatlarını savaşa sürerek kendisi ceylan derisi alın varaklarla süslü koltuklarda oturarak, milletin canı üstünden, kimse kahraman olamaz.
“ Yav işimizi nasıl iyi yapalım yaptırıyorlar mı ki?”
Evet hep birlikte güç odaklarından yakınabilirz. İmkansızlıklarımızdan yakınabiliriz. Bu günkü dünyadan yakınabiliriz. 
Kim dedi ki “vatansever olmak kolay” diye?
Zor tabi.
***
Demişler ki “Herkesi nice bilirsin, kendin gibi bilirsin”  Ben Sedat Peker’in bilgilerine hakim olamam, yaşadıklarını kendi bilir. Ben de bir konuyu anlatırken kendimden örnek veriyorsam, benim hayatım olduğundan, ben biliyorum. Benim deneyimlerimi başka biri anlatamaz ki.
***
Askerde bir ara rutin işlerimden biri yiyecek malzemesi getirmek. Bir yada bir kaç askeri kamyon muhazfızlarıyla şöförleriyle hazır halde geliyor. Ben de o malzemeyi yüklemede çalışacak askerlerimi kamyonlara doldurup şehrin başka bir köşesindeki askeri birlikten malzemeleri yükletip getiriyorum. Bu süreçte hiç bir resmi evrakta imzam yok ama bana göre her işi ben yapıyorum. Gittiğimiz yerdeelimdeki listeye göre malları sayarım, yükletirim, oraya götürdüğümüz komutan sadece imza atmak için gider. “her şey tamam mı hüseyin? der. “Tamam komutanım” derim döneriz.
Bir gün beklediğim kamyonlar gelmiyor. Dakika aksamayan araçlardan hiç biri yok. Kamyonlar gelmezse nasıl gideceğim? Nasıl getireceğiz askerin yiyeceğini? Üstelik hem malzemleri aldığım yerde hem getirdiğim yerde kural şu: Vaktinde dağıtılmayan her yemek her yiyecek çöpe atılır. Yani ben bir kamyon yiyecek malzemesini getirip dağıtmayım. O dağıtılmayan malzeme çöpe atılmak zorunda. O malzeme isterse yarım ton peynir olsun, yarım ton zeytin olsun. Yüz kilo zeytin yağı olsun. Salam sosis bal olsun. Kural kesin. Hiç biri kutusundan ambalajından  bile çıkmasın. Atılmak zorunda. Doğru çöpe. Çöpe gitse çöpe atılan ne aslında: milli servet! 
İşte kamyonlar gelmezse ve bende o malzemeyi getiremezsem olacak olan ordaki malzemenin çöpe atılması: Ordaki komutan diyecek ki: şu askeri birlik vaktinde  gelip malzemesini almadı. Çöpe atın.
Bu gün kabaca maddi değerini de söyleyim: Çöpe gidecek malzemenin karşılığı bu gün bir milyon lira, 6500 askerin üç günlük yemeği, o günün parasıyla sanırım bir trilyon. Altı sıfır atıldı ya, daha atılmadığı zamanlar.
O malzemeyi getimezsem asker açısından olacak durumu da söyleyim: Çünkü acemi askerken başıma o da geldi. Her bölükte komutanları askerlere diyecek ki “üç gün yemek çıkmayacak, bu arada gidin karnınızı kantinden, gazinolardan doyurun, tost alın lahmacun yeyin, kantinler de kar etsin, pamuk eller cebe”
Şahsen öyle bir durumda çok zorlanarak anca karnımı doyurmuştum. Ağaç kabuğu kemirecek halimiz yok ya, mutlaka bir şeyler yiyeceğiz. Paran var yok. Soran mı var?
***
İşte kamyonların gelmeyişi benim için bu kadar önemli. Sanki kamyonlar gelmezse binlerce askeri ben aç bırakacağım üç gün. O anda vallaha bunun stresini yaşıyorum ve vakit daralıyor. Yolda olmam gereken zamanda hala askeriyenin içindeyim.
Hızla araştırıp soruşturuyorum. En sonunda bir telefonda öğreniyorum ki kamyonlara bir binbaşı el koymuş. Kendi işi varmış almış. Ben kimin umurundayım. Bir çavuş. Bir çavuş nedir ki binbaşının yanında.
***
Dar vakitte  stres içinde düşünüyorum ne yapmalıyım? 
Hiç umursamayabilirim. Bana ne? Madem komutan kamyonları almış. Az bir rütbe de değil binbaşı. Daha iyi çocuklar, üç gün tatil edersiniz diyebilirim askerlerime. 
İkincisi hiç bir sorumluluğum olmasın, zaten ağrımaz da en ufak bir ihtimal kalmasın diye komutanlarıma söylerim.. Komutanım binbaşı kamyonları almış gidemiyoruz derim. Onlarda büyük ihtimalle “ İyi ne yapalım, sana kamyon mu yaratalım, gitme o zaman” derler.
Velevki biri cesaret etse karşısına binbaşı çıkacak. Bi şey diyemeyecekler. Adam “benim işim var öncelikli” dediğinde akan sular durur. Üsteğmenmiş yüzbaşıymış bir hükmü yok ki.
***
Bu olasılıkları saniyede düşündüm. İş başa düştü anladım. Araya sora binbaşıyı buldum. Komutanım benim rutin görevim bu gün aksadı. Siz almışsınız kamyonları diye durumu açıkladım. Binbaşı da kendi durmunu açıkladı. Tren istasyonuna askeri malzeme gelmiş. Trendeki sivil görevliler getirip istasyona boşaltıp gitmişler askeri malzemeyi. Başında nöbetçi bile yok. Ben gitmeyim de ordaki malzeme yağmalansın mı, çalınsın mı? diye  güzel bir açıklama yaptı.
Umutlar bitti mi.. aha karşımda kapı gibi binbaşı. O da kendi görevini yapıyor, yapacak.
Ben de üsteliyorum. Olacakları söylüyorum. ordaki bize ait malzemenin çöpe gideceğini anlatıyorum. Binbaşı en sonunda
“Son sözümü söyledim sana, çık odamdan” dedi.
 Elimde bir güç yok. Emir. “Emredersiniz komutanım” dedim çıkıyorum odadan “Benim için mesele hallolmadı komutanım kamyonları almalıydım” dedim.
Binbaşı bu sefer “ gitme sen, gel gel” diye geri çağırdı.
Benim için ibretlik bir sözdür:
“Yav sen deli misin acemi misin? Acemi asker saysam değilsin, rütben bile var. Deli misin? Ben binbaşıyım. Sana odamdan çık diyorum emredersin diyorsun  çıkarken hala da kamyonları ben alacağım diyorsun. Delice hareketler bunlar. Bu rütbeye geldim senin gibi birini görmedim. Senin komutanın yok mu? Onlar ilgilensin. Ben senle niye muhatabım yav? Benim karşımda olman bile yanlış” dedi.
Bir daha anlattım durumu. Kendi özel işim için orda olmadığımı, kamyonları özel isteklerim için değil kendi görevimi bitirmek için istediğimi söyledim. 
Binbaşı da benle uğraşmaktan bıktı sanıyorum. 
“Anlaşıldı sen binbaşı rütbesini sana emir verecek yükseklikte saymıyorsun. Albayı komutandan sayar mısın?  sonuçta senin de komutanın benim de komutanım. Onun kararını kabul edecek misin? diye sordu.
Orda gerçekten utandım. Binbaşıyı komutandan saymamak ne haddime. Komutanlığına bir sözüm yok ki. niye saymayım. Ama o gerginlikte verilecek yanıtta bulamıyorum. “Albayın kararı kabulüm komutanım” dedim. 
Ve orda aklıma sövüyorum kendimce. Ben akıl etsem, binbaşıyla bu şekilde karşılaşmak yerine direk albaya gitsem, kamyonları ondan istesem alırdım. O gerginlikte bunu akıl edemedim.
Devreye albay girerse kamyonları alacağımdan eminim.
Binbaşı bir asker çağırdı. Askere de durumu özetledi. “Kamyonları kim alsın ilk önce, git albaya sor uçarak geri gel” dedi.
Az sonra asker geldi. “Komutanım kamyonları çavuş alacakmış, siz de gerekirse albayın makam aracıyla istasyona nöbetçi gönderecekmişsiniz, nöbetçi değişimi olmayacak, kamyonların işi bitince siz gidip alacaksınız”
“ Haaaa... işte çözüldü mesele. Boşuna kendimi strese sokuyorum, seninle boşa uğraşıyorum. Komutanımız meseleyi çözdü” dedi binbaşı. Sonrada bana “Binbaşıya karşı zafer kazandın çünkü ben bir yerde yanlış yaptım, nerde bilmiyorum ama bir yerde yanlış yaptım, bu şekilde karşımda olman çok yanlıştı çavuş” dedi.
Gerçekten savaş kaybetmiş gibi üzüldü.
Teselli edecek bir laf yok bende. Sadece konunun hiç bir kişiselliği olmadığını tekrar ettim. Benim o ana kadar adını bilmediğim yüzünü görmediğim binbaşıyla ne meselem olabilir.
***
Sonuçta kamyonları alıp biraz gecikmeyle de olsa işimi yaptım. Bu işin karşılığı ne? Binlerce asker aç kalacakları cepten yiyecekleri günlerde hazır yemeklerini yediler. Devletin de bir milyon lirası çöpe yada birilerinin cebine gitmemiş oldu.
Kim yapıyor bu işi? Bir çavuş. Çok önemsiz bir rütbede çok önemsiz bir adam, devletin bu günkü parayla bir milyon lirasını kurtarıyor. 
Nasıl kurtarıyor? Birazcık sıradışı davranmakla, birazcık insiyatif almakla.
Bana ne desem, başım ağrımasın desem, ne umrumda komutanlarım çözsün desem, gitti giden olacak.
Aslında acı olan şuydu binbaşının sözlerinde: Bu güne kadar senin gibi birini görmedim deli misin diyeceğine, yav çavuş senin gibi ne adamlar gördüm bu güne kadar, bu iş şöyle çözülecek demeliydi.
Niye bu kadar istisna oluyum yav? 
Bir disiplinsizlik mi var?  Hayır. O zaman niye çıkmamış şimdiye kadar bir çavuş bir binbaşının karşısına? Niye haklıyken diretmemiş de hep emredersin denmiş?
****
Şu ek bilgileri de ekleyim.
Şimdi o yemek işleri çoktan özelleştiğinden tüm anlattıklarım artık geçersiz kurallar olmuştur, masal olmuştur. Herhalde benzerleri yaşanamaz.
***
 Devletin bir milyon lirasını kurtardım diye devlet bana ödül mü verdi? Kimse bilmez ki? rutini devam ettiriyorum, asker yemeğini yedi karnı doydu diye bana ödül mü verecekler, yada karnı dopyan asker ne bilecek çavuşun biri duruma el koymasa üç gün cepten yiyeceğini? Bilmeyeceği için de olayın içinde bir kuru teşekkür bile olmayacak.
Ben tek olayda bir milyon kurtarırken benim maaşım on liraydı. Her halde iki paket sigara almaya yetiyordu. Tek olayda yüz bin aylığımı kazandırdım. İşimi yaptım diye ne bir ödül bekledim ne bir teşekkür. İşimi yaptım.
Vatanseverlik işini iyi yapmaktır.
1 note · View note