Tumgik
#sürü psikolojisi
ahmetcumhur-blog · 2 months
Text
"Kitle, uysal bir sürü gibidir; başında bir efendi olmadan yaşayamaz. İtaate karşı öylesine bir susamışlık içindedir ki, ortaya çıkıp kendisini efendi ilan edecek herkese içgüdüsel bir boyun eğişle karşılık verir."
Sigmund Freud
Kitle Psikolojisi
8 notes · View notes
yeraltisakini · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Nzksndjsjd sürü psikolojisi
29 notes · View notes
baybaykus · 6 months
Text
Yazık ülkemin insanlarına ne haldeyiz ama neden bu duruma geldik diye düşünmeye. akledemeyen bir sürü psikolojisi içinde olan bir seçmenimiz var şükür
5 notes · View notes
etaali · 5 months
Text
🔸Siz Ey İslam Ümmeti!🔸
✨Yetmedi mi bunca zaman uyuduğunuz. Yetmedi mi Allah’ın kitabına ve Allah’a attığınız bunca iftira. Yetmedi mi bu gaflet uykusunu kendinize bir var oluş gibi atfedişiniz. Uyanma zamanı gelmedi mi? Görmüyor musunuz, ne haldesiniz?
✨Herkes görevi üstlenmek ve hakkaniyetine yol alabilmek için bir diğerini beklemekte. Hepimizi sürü psikolojisi sarmış durumda. Sürüdekiler güdülürler bilirsiniz. Sizler ise Allah’ın hür yarattıkları insanlarsınız. Allah’ın verdiği hürlüğü sizlerden kim alacak?
✨Ne çabuk haklarınızdan vazgeçiyorsunuz öyle. Sürü düşünmez, emredileni yapar. Ama Allah sizlere O’ndan geleni bile düşünme izni vermiştir. Allah size şüphe gibi bir durak izni vermiştir. Neden böylesine az düşünmekte ve Muhammedi İslam’ı, dünyevi İslam’a feda etmektesiniz?"
Şehid Beheşti (r)🌹
2 notes · View notes
doriangray1789 · 8 months
Text
yaşam koçu
(amacım hayatınızı her yönüyle daha kaliteli hale getirmek)
dolgun maaşla yaşamım için koç arıyorum
aranan şartlar
benim adıma karar verip tercihlerde bulunsun,üstüne üstlük benden para alsın istiyorum
ama bunu yaparken
-kendi hayat kesitlerini bana göstermesin
-ne yiyip ne içtiğini
-hangi müziği dinlediğini
-en son hangi ressamın tablosuna baktığını ve yorumladığını
-en son izlediği film,tiyatro, konser hangisi
-mutsuzluklarını, umutsuzluklarını,üzüntülerini,stresini ama en çok da zaaflarını nasıl yönettiği
-müşterinin karakterini ve eğilimlerini nasıl çözümlediğini bunlara uygun hedefleri nasıl belirlediğini ve bu hedeflere ulaşabilmesi için müşteriye nasıl destek ve motivasyon sağlayacağını
-entelektüel yaşam kapasitesini
-hangi yollarla iş bulduğunu referanslarının kimler olduğunu tecrübesiyle kimlere yön verip geliştirdiğini
-kazanılan para/dünyaya fayda = oranının dercesini
-kitaplardan copy paste elde ettiği fikirlerini vs vs moralimi bozmaması için bana göstermesin söylemesin
kendi yolundan beni idare etmek yerine bana bildiği yolda nasıl yürüdüğünü anlatsa da olur aslında ben yaşam değil de gaz verme koçu arıyor gibiyim
özgüven eksikliği,suçluluk duygusunun fazla olması, güvensizlik, üzerinizden atmak istediğiniz ama bir türlü beceremediğiniz yükler,sürekli tekrar eden olaylar, neden ben diye içsel konuşmalar,başarısızlık korkusu gibi insanı silikleştiren bir çok etken olabilir hayatta buna da yaşam şartları veya koşulları diyoruz. insan bunları değiştirmek kendini yenilemek ister ve o anda arayışlara girer, biri çıkar karşısına hayatınıza ışık olmak ister, yaşam koçu olarak tanıtır kendisini ,şu yaşa kadar tek başınıza geldiğiniz memnun olmadığınız hayatı değiştirmek istediğiniz noktada devreye girer ve size neler yapmanız gerektiğini söyler, artık değişim başlamıştır kendi hayatında değiştirdiği bir çok örnek verir . sizinde zengin olabileceğinizi, bitmek bilmeyen mutluluklar yaşayabileceğinize inandırmaya çalışır.bunlar kulağa gerçekten çok hoş gelir ve değişim başlar ya da kişi başladığını sanar çünkü onbinlerce yöntem denemesi için önüne birsürü şey koyarlar.bunlar psikolog değil insan psikolojisi üzerine eğitim almamışlar aldıkları eğitim değişen dünyada yeni trend meslekler yaratmak söylediklerine göre bilinçaltına birşeyleri sokuyorlarmış, hayatı algılamanı değiştiriyorlarmış.neden o zaman bakırköy ruh ve sinir hastalıklarından başlamıyorlar işe orada yardıma ihtiyacı olan bir sürü insan var ama onlar benim kadar duygusal 💰 değiller. herseyi tüketmekde olan bir dünyada yaşarken simdide karakterlerimizi tüketmeye tükettirmeye, oturduğumuz yerden sürekli değişmeye çabalayıp bunun için paralar akıtmaya başlamak insanın kendisini tüketmesinden başka birşey değil. sevgiye mi ihtiyacın var dedenizin,ananenizin,annenizin,babanızın dizine yatın onlar yoksa git bir ağaca sarıl ya da evine bir kedi al birşeyleri değiştirmeye iç benliğiniz izin vermiyorsa psikologa gidin,çiçek ekin,ağaç ekin,bir çocuga sakız alın
6 notes · View notes
korelist · 2 years
Text
Tumblr media
SQUID GAME // K-DRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 8 Benim puanım: 7
Drama: Squid Game Hangul: 오징어 게임 Director: Hwang Dong-Hyuk Writer: Hwang Dong-Hyuk Episodes: 9 Date: 2021 Language: Korean Country: South Korea
Casts : Lee Jung-jae , Park Hae-soo, Yeong-su Oh, Anupam Tripathi, HoYeon Jung, Wi Ha-joon, Heo Sung-tae, Kim Joo-ryoung, Yoo Sung-joo, Lee Yoo-mi
Beyaz Perde Sanatçıları Derneği Drama Dizilerinde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü -2022 · Lee Jung-jae Beyaz Perde Sanatçıları Derneği Drama Dizilerinde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü- 2022 · HoYeon Jung Altın Küre Dizi, Mini Dizi veya Televizyon Filmi Dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü - 2022 · O Yeong-su Bir Drama Dizisinde En İyi Erkek Oyuncu Dalında Eleştirmenlerin Seçimi TV Ödülü -2022 · Lee Jung-jae Beyaz Perde Sanatçıları Derneği Dizilerde En İyi Dublör Performansı Ödülü - 2022 TV Dalında Baeksang Büyük Sanat Ödülü -2022 People's Choice Award for Favorite Bingeworthy Show- 2021 AFI Special Award - 2022 Satellite En İyi Drama Dizisi Ödülü - 2022 En İyi TV Yönetmeni Dalında Baeksang Sanat Ödülü - 2022 · Hwang Dong-hyuk Independent Spirit Award for Best Male Performance in a Scripted Series - 2022 · Lee Jung-jae TV Yapımlarında En İyi Teknik Başarı Dalında Baeksang Sanat Ödülü - 2022 · Jung Jae-il Critics' Choice Television Award for Best Foreign Language Series - 2022 En İyi Çıkış Yapan Uzun Metrajlı Dizi Dalında Gotham Bağımsız Film Ödülü - 2021 Bravo Otto in der Kategorie Serien & Filme weltweit – 2021
Yayınlandığı tarihten itibaren gündemden düşmeyen dizi, büyük bir kitleyi Kore sineması ile tanıştırmayı başardı. Üzerine birçok ödül alarak bu kadar gündemde kalmasının bir nedeni olduğunu da kanıtladı.  Güney Kore'de maddi sorunlar yaşayan kişilerin para ödülü için oynadığı çocuk oyunlarını anlatan Squid Game; birçok sorunu da masaya yatırıyor. Yalnızca bir oyun distopyası yaratmakla kalmayıp, toplumsal birçok sorunu ince ince işliyor.
Bana kalırsa; birçok eleştirmenin de dediği gibi 2 saatlik bir film olabilecekken dizi olmasına gerek yokmuş. Okuduğum kadarı ile yönetmenin de en başta isteği bu yönde olmasına rağmen kimseyi ikna edememiş. Edebilseymiş, balon bir şöhretten ziyade kült bir film ortaya çıkabilirmiş. Dizi belli bir dönem patlamış olabilir ancak, uzun süre hatırlanacağını sanmıyorum. İçerdiği bütün oyunlar, kıyafetler sosyal medyada epey gündem olmasına rağmen zaman içinde oyuncuları dahi hatırlanmayacak gibi görünüyor.
Dizi borç üzerine inşa edilmiş, uyumlu birey yaratma fikrinin altını çizerek hayatta ikinciye yer olmadığını gözümüze sokuyor. Mevki kaybetme, statü düşme gibi metaforları bol bol işlemişler. Sürü psikolojisi dediğimiz, istemese de topluma uyum sağlamak zorunda kalan baş rolümüzün daha ilk saniyeden çaresizliğinin boyutlarını izliyoruz. Onun yanı sıra dizide şansı yaver gitmediği için dibe vuran, yanlış tercihler yaptığı için dahi olması bir işine yaramayan, erken yaşta geçimini sağlamak zorunda kalan birçok karakter görüyoruz. Bu karakterleri o kadar ağır ağır anlatıyorlar ki izlerken bir tık baygınlık geçirebilirsiniz.
En başta oyunlara kabul edilme merasimi Gong Yoo ile başlıyor. Bu aşama dizide gizlenmiş 1.oyun olarak düşünülebilir. Net bir şekilde işe alım sürecini eleştiriyor. İnsan kaynaklarının ne kadar acımasız olabildiğini az çok deneyimlemişsinizdir. İşe girmek için, kendinden ödün verilmesi her ülkede çok yaygın. Her oyuna bir alt mesaj eklenmiş.
İlk oyunun mesajı ‘uyum’. Herkes kendi bacağından asılır, kalabalığın düzenini bozmadan bireysel başarı elde etmek zorundasınızdır. Dur dendiğinde duracak, yürü dendiğinde yürüyeceksiniz. Emirlere itaat etmek zorundasınız.
İkici oyunun mesajı ‘yükselmek’. Şekerden şekli çıkartmak için kullanılan yöntemler aslında, şirkette yükselmek için neler yapabilirsin sorusunu soruyor. Başrolümüzün şekli yalayarak çıkartması da hepimize bir şeyler çağrıştırıyordur.
Üçüncü oyunun mesajı ‘takım’. Her ne kadar bir iş yerinde bireysel başarılar ön planda olsa da bulunduğunuz takıma uyum sağlamak zorundasınızdır. Bazı durumlarda, sizin ne kadar iyi olduğunuzun hiçbir önemi yoktur. Takım olabilirseniz, karşınızdaki rakip sizden güçlü bile olsa bir adım öne geçebilirsiniz.
Dördüncü oyun bir öncekini çürütme üzerine bir mesaj içerir ‘kurnazlık’. Yeri geldiğinde takım olarak zafer kazansanız da hayat mücadelesi içinde yanınızdaki kişi her zaman rakibiniz olacak. Aynı koltuğa iki kişi oturulmayacağını biliyor olmanız gerekiyor. Yanınızdaki en yakın arkadaşınız dahi olsa, sizin hep bir adım önde olmanız gerekiyor. Dizide burada yalnızca kendini düşünmemiz gerektiğini suratımıza çarpıyor.
Beşinci oyunun mesajı ‘risk’. Çalışma hayatınızda ne kadar risk alabiliyorsunuz. Başkalarının aldığı risklerden kendinize pay mı çıkartıyorsunuz. Attığınız her adım sizi dibe de indirebilir, zirveye de çıkartabilir. Bunu için sizden önce o adımı atmış insanları bilmeli, rakiplerinizi iyi gözlemlemelisiniz.
Ve son, altıncı oyun zirve mücadelesi.
Dizide bir nokta da bütün oyunlardan vazgeçilip oyuncuların hayatlarına dönmesine izin veriliyor. Oy birliği ile oyunlar iptal edilip, yaşamayı seçiyorlar. Ancak bu çok uzun sürmüyor. Başta bilmeden para için geldikleri bu ölümcül oyuna, ikinci kez davetiye aldıklarında bile-isteye kendi ayakları ile dönüyorlar. Hepimizin çalışma hayatı da böyle değil mi?
Sonuç olarak; dizi en başta dediğim gibi kült bir film olabilirmiş. Bu kadar detaylı ve kalabalık toplumsal kavramların doldurulduğu 9 bölümlük seri olmasına gerek yokmuş. Bu kadar çok ödül almasına rağmen, benim fikrim fazlaca ve bilinçsizce popüler olduğu yönünde. Kaç kişi gerçekten bu kadar mesajı anlayarak izlemiş olabilir.
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
3 notes · View notes
zeynepmalkoc · 5 months
Text
âlfa inancı ile birbirinize karşı duyarsız kalacağınızı piramitlerde
birbirinizi ezme pahasına rekabet edeceğinizi de; bir yerde öğrendiniz yani özetle insanlar topluluk haline geldiklerinde birer sürü psikolojisi toplumlarıdır yani insan ezme pahasına kesinlikle kaçar
0 notes
hasanakbal19 · 5 months
Text
Üç kıtaya sürülen şair: "Bertolt Brecht"
Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!  Bertolt Brecht Kurtarıcı beklemek,  geçmişten günümüze gelen bir hastalıktır. Sürü psikolojisi sendromu olsa gerek. Tarihin her döneminde büyük kitleler, acizliğin, çaresizliğin ve sığınma isteğinin yansıması psikozu sonucu bir sığınma yeri arar hale gelmiştir. Sınıfsal açıdan irdelendiği zaman yoksul ve çaresiz kitlelerin örgütlenemeyişi, kültür ve…
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 5 months
Text
Üç kıtaya sürülen şair: "Bertolt Brecht"
Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!  Bertolt Brecht Kurtarıcı beklemek,  geçmişten günümüze gelen bir hastalıktır. Sürü psikolojisi sendromu olsa gerek. Tarihin her döneminde büyük kitleler, acizliğin, çaresizliğin ve sığınma isteğinin yansıması psikozu sonucu bir sığınma yeri arar hale gelmiştir. Sınıfsal açıdan irdelendiği zaman yoksul ve çaresiz kitlelerin örgütlenemeyişi, kültür ve…
View On WordPress
0 notes
astrologcigdemakkaya · 5 months
Text
Tumblr media
İlişkiye Doyamayan,İlişkide Doymayan Modern İnsanın Temel Sorunu: Sürdürülebilirlik-Kalıcılık Üzerine
Astrolojide ilişki kimyası, haritalarda hormon gezegenleri olarak da tabir ettiğimiz gece gezegenlerinden okunur. (Ay-Venüs-Mars) karşılaşmada ve yakınlaşmada hissedilecek temel duygular ve nedenleri iki haritada bu gezegenlerin karşılıklı yerleşimleri ve birbirlerine bakışlarından çözümlenmeye çalışılır dolayısıyla insanlar birbirlerine önce duyacakları haz ihtimaliyle yanaşır ancak gel gör ki haz ve mutluluk birbiriyle bağlantılı olsa da farklı durumlardır. Mutluluk içinde sürdürülebilirlik va kalıcılık barındırmalıdır. Yeniçağda, insanın elinde haz alabileceği bir sürü oyuncağı var ama mutsuz çünkü haz odaklı bir tüketim bilinci pompalanarak, kullanılıyor ve günün sonunda hazza giden yolda dökülmüş, psikolojisi ve bedeni alt-üst olmuş bir insan sürüsü kalıyor geriye.
Peki sürdürülebilir, doyumlu bir ilişkinin anahtarı nedir; astrolojiye göre Satürn(Satürn, ilişkiyi anlatan Terazi burcunda yücelir. ) Çarpışma anından sonrasına Satürnyen öğeler katılabilen her ilişki doyumlu hale gelir ancaak Satürn bu, kısa yoldan gitmeyi asla sevmez. Peki nedir bu temalar: ilişkilerde karşılıklı olarak : emek, saygı, doğru sınırlar, ilişkinin içersinde belirlenen kurallara riayet, anne baba ve aile büyüklerinin doğru konumlanması, birlikte bir değer üretebilme, haklı çıkma ya da savunma gayesiyle değil anlamak , öğrenmek için dinleme, hayatın getireceği zorluklara karşı (satürn temaları: parasızlık, yoksulluk, hastalık, kayıp vb.)beraber göğüs gerebilme cesareti, vb.. liste böyle uzayıp gidiyor demek ki gerçek doyuma giden yol zannedildiği gibi içinde sadece haz değil başka bir sürü öğe barındırıyor bu da bir insanda derinleşme cesaretini gösterebilene verilir ve evet mutluluk özünde cesaret ister…
1 note · View note
ahmetcumhur-blog · 2 months
Text
"Olup bitenleri yavaş yavaş arkasından itilen, nereye gittiğini bilemeyen, en öndekilerin uçurumdan yuvarlanıp öldüğü bir koyun sürüsüne benzetmek gerekiyor. Sürü bir şeyler hissediyor, tehlikeyi sezip huzursuzlaşıyor, ancak psikolojisi tepki gösteremiyor, gelişmelere karşı çıkamıyor."
Robert Musil
Günlükler
6 notes · View notes
yantekerlek · 9 months
Note
Yante yazıyı paylaşmadan cevaplarsan çok sevinirim🌸
insanın bir karakteri, mizacı, psikolojisi işte adına neler denirse osu var. bu ayrı bi şey kişisel bir donanım. çok değişken bir şey değil gördüğüm kadarıyla ruhuyla alakalı bir durum. kenara koyduk bunu.
insanın zihniyeti vardır çevresiyle şekil verir ona. ana baba, arkadaşlar, okul, mahalle-muhit, çalışma ortamı ek olarak artık sosyal medya da bir çevre. bunlarla şekil veriyor insan zihniyetine. zihniyetin içine kişinin ilkeleri de giriyor, hayattan beklentileri, hassasiyetleri, beğenileri, ilgileri, onayları, redleri daha bir sürü şey giriyor. insan zihniyetini davranışlarıyla yansıtıyor. bu davranışlar yoluyla insanlarla etkileşime giriyor. etkiliyor ve etkileniyor. bu kısım toplumsal. az önce kenara koyduğumuz karaktere göre çok daha değişken. edilgen değil insan. pasif değil yani. isterse etkilenir, isterse etkiler. bazen istemeden fark etmeden etkilediği de olur, istemeden fark etmeden etkilendiği de olur. bu açıdan çokça değişir insan.
eskiden takılmadığı insanlarla takılması, sosyal çevresini onlardan oluşturması, eskiden olsa ilgilenmeyeceğini varsaydığımız bir hanımefendiyle yuva kurması zihniyetiyle, zihniyetinde ilkelerinde yaptığı değişimle alakalı bir durum. olası bir şey yani. ayyy inanamıyorum karakteri birkaç yılda değişti dediğimiz şey karakter değil aslında zihniyet. anlattığınız şeyler üzerinden bunları söyleyebilirim kendi bakış açımdan.
karakteri büyük ihtimal aynıdır ama zihniyetinde değişiklikler olmuş olabilir veyahut değişmemiştir de size yalnızca bir kısmını açık etmiştir. şahit olmadığınız farklı yönlerini görünce değiştiğini sanmışsınızdır belki.
sigara kullanımı zihniyet ya da karakter meselesi değil. ama kullanmıyorum deyip aslında kullanıyor olması yalan söylediğini gösterir. sizinle iletişimdeyken gerçekten bırakmış olabilir. sonradan tekrar kullanmaya başlamış da olabilir. bu da o kişiyi yalancı yapmaz kötü bir alışkanlığa tekrar yenik düşen bir insan yapar.
meseleyi, kişiyi kafanızda daha fazla evirip çevirmemeye gayret edin bana kalırsa. geçmil gitmiş bir insan. yuvasını da kurmuş. boşverin. sosyal medya hesabını, hayatını içeriden veya dışarıdan gözlemlemek size yalnızca zarar verir, kafanızda karışıklığa soru işaretlerine yol açar. o kişiyle iletişime geçmeye çalışma çabanız olur aman diyeyim filan demiyorum yanlış anlamayın. kafanızın içinde dönüyor olması bile zarar verir oyalar gereksiz bir mod düşüklüğü oluşturur. beni sevmedi, sevse benimle olurdu. bak onu sevdi zihniyetini bile değiştirdi şeklinde aşırı yorumlara gidip kendinizle hesaplaşmaya dökersiniz olayı. kendinize karşı acımasız biriyseniz ben sevilmeye layık değilim, beni kimse sevmeyecek aşırılığına düşebilirsiniz Allah muhafaza. o yüzden tavsiyem salınız. 🧡
0 notes
doriangray1789 · 1 year
Text
MANİFESTO
Derin yaşamak, bilge ölmek
Dünya sonu gelmeyecek bir anlam arayışıyla çevrili. En ufak bir hareket veya düşünce bile bir anlam perdesinin arkasına konumlanmış halde. Perde olmazsa her şey cazibesini yitiriyor. Gündelik kaygıların dışında, temelde sadece “var olmanın” bile kafamızın içinde öznel bir anlama bürünmesine ihtiyacımız var. Bu anlamlandırma arayışı, kayıp ve yok oluş fikirlerinden kaçma dürtüsünü doğuruyor ve böylece ölüm fikri, acı endişesinden öte yeterince yaşayamamış olmak ya da anlamı yakalayamamakla bağdaşıyor. Ölüm ve kayıp algısını araştırırken karşıma çıkan isimler arasında Batı’daki ölüm ritüelleri ve yas süreçleri hakkında araştırmalar yürüten Stephen Jenkinson çıktı. Jenkinson, farklı coğrafyalarda yaptığı inceleme çalışmalarının yanında, kurmuş olduğu “Orphan Wisdom” isimli felsefe okulunda varlık, acı, keder, yaşam döngüsü gibi konular üzerine etkinlikler düzenleyen bir eğitmen aynı zamanda.Kendisi, Sepin İnceer aracılığıyla daha önce Türkiye’ye de gelerek Boğaziçi Üniversitesi’nde “ölüm farkındalığı” üzerine bir konferans düzenlemiş. “Die Wise” isimli bir kitabı da var ve “Live deeply, die wise” (Derin yaşa, bilge öl) mottosunu öne çıkararak dünya çapında ihtiyacı olan her insanın fikir dünyasına ortak olmayı amaç edinmiş. Birbirimizle, dünyayla, yaşam ve ölüm fikriyle nasıl yaşarız? Elimizde iyi yaşamaya dair farklı fikir ve önerilere dayanan onlarca yol gösterici var. Ama hiçbiri kesin ve geneli tatmin eden türden değil. Dahil olduğumuz toplum, öğrendiğimiz kültür, doğduğumuz ülke seçim haklarımızın dışında ve seçme şansımızın olmadığı tüm bu kaynaklar, kimliğimizi şekillendirmede en büyük görevleri üstleniyor.Ölüme olan bakış açımız, benimsediğimiz kültürden, sahip olduğumuz aile geçmişinden ve öğretilmiş gerçeklerden şekilleniyor…kapalı bir kültür, varoluşu ve kendini ifade etme özgürlüğünü kısıtladığı, çarpıttığı veya değiştirdiği bir gerçektir ve Batının ise ihraç etttiği “ölüm ticareti” dünyanın geri kalanında yok oluş algısı oluşturmaktadır bu bakiye dünyanın geçmişinden kalan kültürel kodlardan kaynaklanmaktadır ve Ölümün, bir çeşit kendini tanıma ve tamamlama hareketi olduğuna inanan toplumlarda bile bu fikir, sürü psikolojisi olarak tanımlayabileceğimiz şekilde zihne öğretilmiş ve kabul ettirilmiş durumdadır
2 notes · View notes
dilperisanimmmm · 11 months
Text
Her şey bi yana demirtasa olan nefretinden dolayı akp ye verenler vardı. Hemi de chplilerden de vardı bu.
Türkiyedeki gençlerden insanın sebepsiz nefret ve kinle dolup taşıyabileceği gördüm.
Bu arada bu seçimde koyunlarin hayrı olduğuna şahit oldum ilk kez. Kk oldu dede oldu piro....her kesin kalbinde. Sürü psikolojisi bu. Ama yararlıyı bu.
0 notes
yenikibris · 1 year
Text
Adalı Kıbrıslı Türk Toplumu’nun gelecekle yüzleşmesi (2) – Hayati Yaşamsal
Geleceğimizi ele geçiren, “hizmetkar konformist istemli körlük” ve “sürü psikolojisi” ile yüzleşmek ve kurtulma zorunluluğu Emperyal Ankara Otoritesi ve İktidarları’nın Üzerimizde devam eden DESPOTİK KRALLIĞI’nın, KIB-TEK’i zaptuRap altına alma başarısını sağlamak, “HİZMETKAR KONFORMİST İSTEMLİ KÖRLÜĞÜ” organize etmek ve oluşturmak, “SÜRÜ PSİKOLOJİSİ”ni hakim kılmak, EL-SEN’nin yaktığı isyan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
cemrelerhepdusecek · 1 year
Text
Gerçekten hayatın seni nereye götüreceği o kadar belli olmuyor ki her türlü olasılığa açık olman lazım
Lise hayatımın son demlerine yaklaşırken bugün ciddi manada şok oldum hayat yine yapacağını yaptı. Bugün 4 yıllık sınıf arkadaşım olan ve bu yıllar içerisinde neredeyse konuşmadığım biri bana açıldı ve gerçekten bırakalım benden hoşlanması düşüncesi benden hazetmediğine emin gibiydim yani benden hoşlanıyor olması düşüncesi aklımın ucundan dahi geçmedi normalde bu durumlarda fark ederim ama bu yok yani
Ve bana benden 4 yıldır hoşlandığı söyledi 4 yıl nasıl gizledin kısmını geçtim 4 yıl nasıl sabrettin bilmiyorum hiç beklemiyordum ama durumu iyi karşıladığımı düşünüyorum ona dedim ne anlatmak istiyorsan anlat içinde tuttuğun her şeyi söyleyebilirsin ben seni dinlerim ve baya uzun konuştuk onun gözündeki ben gerçekten mükemmel ama ben öyle değilim bunu ona da söyledim ister istemez beni kafanda idealleştirmişsin dedim reddetti ama ben böyle olduğunu biliyorum hala düşündükçe gerçek gibi gelmiyor yaşadıklarım ama söylediği şeyler gerçekten lise hayatımda hiç anlaşılmamış değeri bilinmemiş gibi hisseden benim için gerçekten mutluluk vericiydi gerçekten değerimi bilen biri varmış aslında ama haberim dahi yokmuş onun gözündeki ben entellektüel dolu bir insan ve her türlü müziği dinleyebildiğimi buna çok şaşırdığını söyledi bu cidden beni çok mutlu etti kendi özgüven sorunları yüzünden de bana bu zamana kadar söyleyemediğinden bahsetti ve ben de ona aynı durumu benim de yaşadığımı benim de çok zorbalığa uğradığımı söyledim ve inanmadı bir süre nasıl dedi sırf seni dış görünüşün için bile sevenler vardı dedi zaten en başta emin olamama nedenlerimden birinin de çok fazla insanın senden hoşlanmasaydı bu yüzden kendi hislerimin bir sürü psikolojisi mi yoksa kendi hisselerim mi olduğunu çözemedim dedi ve gerçekten inanamadım çünkü lise hayatım boyunce bunlardan haberdar değildim ve lise hayatım boyunca da liseden biriyle ilişki yaşamadım elde var sıfır şakası çok yaptık ve bilmiyorum garip hissettiryor tüm bu bilgiler bi anda şok edici sadece ama mutlu da ediyor insanı ama en acı tarafı beni bu kadar seven bi insan için yapabilecek bir şeyin elimden gelmemesi keşke şu aptal kalbim beni seven biri için atsa en azında. Beni sevmeyen birisi için de atmıyor ama gerçekten hayat adil mi dersen değil değil adil falan ve istediğin kişiyi sevmeye seçememek sevmemeyi seçememek insan olmak zor abi zor burada edebi bir şekilde yazmak isterdim bunları ama benim zihnimin dışa yansıyışı da bu neyse bu olay beni bugün gerçekten öutlu etti ama içim cidden buruk çünkü bu aptal onu bu kadar seven bi insanı sevemiyor
1 note · View note