Tumgik
korelist · 5 days
Text
Tumblr media
LOVE IN CONTRACT // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,3 Benim Puanım: 7
Drama: Love in Contract
Hangul: 월수금화목토
Director: Nam Sung-Woo
Writer: Ha Gu-Dam
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Park Min-Young, Ko Kyoung-Pyo, Kim Jae-Young, Kang Hyoung-Suk, Jin Kyung
Farklı meslek alanlarındaki dizilerin yeri bende ayrıdır. Bilmediğim bir alanda fikir edinme düşüncesi bile kulağıma hoş geliyor. Gel gelelim, burada senaristimiz var olmayan bir meslek yaratıp onun üzerine dizi çekmiş. İnanamazsınız… Ana konusu ve hikayesi bu meslek etrafında dönüyor. “Bekar yaşam yardımcısı” ! evet, evet! Baş rolümüz 7 kocalı Hürmüz.
Dizi yayınlanmadan önce konusunu okuduğumda çok ilginç gelmişti. Fragmanı beni daha da meraklandırmıştı. İşin özü bir tık hayal kırıklığıydı. Beklentiyi düşürüp, kaliteyi görmezden gelirsek ortalama bir dizi olduğunu söyleyebilirim. İzlemesi kolay, kafa yormayan çok dikkat istemeyen, aynı zamanda oyunculardan keyif alabileceğiniz bir diziydi. Oyuncu tercihleri rollere çok yakışmış mıydı emin değilim ama oyuncular deneyimli, belli bir kalitenin üzerindeydi.
Choi Sang-Eun (Park Min-Young), uzun yıllardır “bekar yaşam yardımcısı” olarak para kazanmaktadır. Bunun anlamı, tam bir gizlilikle anlaşmalı olarak ihtiyacı olan erkeklere eş rolü yapmaktadır. Bu ailesi tarafından evlenmeye zorlanan biri için göstermelik düğün olabilir, eşcinsel olduğu halde göstermelik eş arayan biri olabilir, annesi ölüm döşeğinde tek dileği oğlunun sevdiği kadınla tanışmak olabilir. Gibi… sebeplerle müşterilerini kendisi seçmektedir. Bu şekilde geçmişinde 12 kere evlenip boşanmıştır. 5 senedir, haftanın 3 günü akşam yemeği yemek için evlendiği Jung Ji-Ho(Ko Kyoung-Pyo) haricinde bütün müşterileri ile sözleşmeleri bittiği sırada, emekli olmaya karar verir.
Arka planda ana karakterimizin son derece yetenekli, farklı alanlarda sertifikaları olan, zeki bir kadın olmasına rağmen neden böyle yaşadığının hikayesi dönmektedir. Hikaye; geçmişinde yaşadığı bir olaya odaklanır. Ve geçmişinde o olay sırasında orada olan Kang Hae-Jin (Kim Jae-Young) yeni taşındığı binada onu Ji-Ho ile yemek yemeğe geldiği bir akşam tanır. Başlarda evli olduğunu ve başkasıyla karıştırdığını söylese de sonunda gerçeği öğrenir ve kendisi de onunla anlaşma yapmak istediğini söyler. Tek sorun Hae-Jin çok ünlü bir oyuncudur. Çok büyük bir şirketin en küçük oğlu olmasına rağmen, ailesinden ayrılıp kendi başına ünlenmiş, zengin olmuştur. Annesi onu zengin bir kızla evlendirip, şirketin başına geçirmeye çalışmaktadır.
Dizinin başlarında Jung Ji-Ho karakterinin Hannibal Lecter, Dexter ve Joe Goldberg karışımı gibi anlatılması birazcık abartılıydı. Bu adam ne iş yapıyor diye boş gözlerle izledik. Birkaç bölüm sonra karakterler oturdu, hikaye bu üçlünün arasında seyretmeye başladı. Haftanın 3 günü alt kattaki Ji-Ho ile yemek yerken, haftanın diğer 3 günü üst kattaki Hae-Jin ile takılmaktadır. Daha önce müşterisi olan Woo Gwang-Nam(Kang Hyoung-Suk) ise hanım kızımızın en yakın arkadaşı aynı zamanda ev arkadaşı olmuştur. Gwang-Nam erkeklerden hoşlandığı için aralarında oldukça sempatik bir arkadaşlık vardır.
Dizi bir oturuşta bitmez ama arka arkaya birkaç bölüm izleyebilecek akıcılıkta. Keyifle izleyebiliyorsunuz. Aşk üçgenlerini ben çok sevmiyorum ama sevenler için tam nokta atışı yapılmış. İkinci erkek sendromları bol bol var. Benim fikrimi sorarsanız iki erkek oyuncuda ikinci erkek olabilecek seviyedeydi. Esas adam olacak kalitede değillerdi. Bol bol bütün karakterler içinde travma eklemeyi unutmamışlardı. İzlerken “Küçük hayatlarına ne çok acılar sığdırmışlar” sularında yavaş yavaş kürek çekiyorsunuz.
Kızımızın bakıcısı, onu yetiştiren büyüten kadın Yoo Mi-Ho(Jin Kyung) ise tez konusuydu. Uzun zamandır bu kadar mantıksız bulduğum başka bir karakter olmamıştır. Kızı seviyor mu sevmiyor mu belli değildi. Para istiyor gibi görünüp, parayla alakasız yaşıyordu. Tek derdi kızı zengin bir aile ile evlendirmekti. Çok zengin bir aile tarafından çok küçük yaşta evlat edinilip daha o yaşta yurt dışında eğitime gönderilmiş. Tek amaçları kızı süper donanımlı büyütüp, başka zengin bir ailenin oğlu ile evlendirmekmiş. Böylece evlat edinen aile iş anlamında güçlü bir ortaklık yapacakmış. Ancak kızımızın gençliğinde yaşadığı olay sonrasında evlatlıktan reddedilmiş. O da kendine böyle bir meslek yaratmış. Garip gurup bir alt metin. Kızımız aileyi hiç görmemiş bile, bakıcı kadın ile büyümüş. Valla ben anlamlandıramadım. Empatide kuramadım. Basmadı kafam.
Toparlarsak, izleyin geçin. Kafa yormuyor ama izde bırakmıyor.
OST:
YUJU - Real Love
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 12 days
Text
Tumblr media
THE FABULOUS // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı : 6,5 Benim puanım: 7
Drama: The Fabulous
Hangul: 더 패뷸러스
Director: Kim Jung-Hyun
Writer: Kim Ji-Hee, Im Jin-Sun
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Chae Soo-Bin, Minho, Lee Sang-Un, Park Hee-Jung, Shin Dong-Mi
SHINee grubunun üyesi olan Minho’nun dizisi çıktığını duyunca ilgilimi çekmişti. Daha önce Hwarang’da tanışmıştık kendisiyle. Onun vesilesi ile de SHINee grubuyla tanışmıştım. Aslında uzunca bir süredir dizi ve filmlerde boy gösteriyormuş. Ben nedense Hwarang ilk dizisiymiş de şimdi ondan sora ikinci bir dizide oynuyormuş gibi bir kafaya girmişim. Halbuki arada oynadığı başka dizileri de izlemişim. Neyse mış mış kısmını geçelim. Kısacık bir diziydi. Tam bir “slice of life” dizisiydi.
Netflix orijinal dizisi olduğu her halinden belliydi. Hayatlarında bir şeyleri rayına oturtmaya çalışan dört arkadaşın yaşadıklarını izledik. Karakterlerin arkadaş ilişkileri, hayalleri ve işleri anlatıldı. Dizinin ilginç kısmı seçilen sektördü. Daha önce işlenmemiş bir konuya değinilmişti. Moda sektörünün içinden geçtik. Dört arkadaştan biri manken, biri tasarımcı, biri fotoğrafçı diğeri ise moda ajansında marka tanıtım şefiydi. Hem işleri birbirine dokunan hem hayatları iç içe olan bu arkadaş grubunu ben çok sevdim.
Birbirlerine olan destekleri kıskandıracak cinsteydi. Ayrıca Kore dizilerinden bir tık sıyrılan bir romantizm anlayışı da vardı. Gerçekçi bir aşk hikayesini de bizlere sundular. Dizinin bundan başka anlatılacak bir detayı yoktu maalesef. Moda ajansında çalışan Pyo Ji-Eun (Chae Soo-Bin), işine aşık kibar ve sıradan bir hanım kızdır. Geçmişte, fotoğrafçı olan Ji Woo-Min(Minho) ile romantik bir ilişki içinde bulunmasına rağmen yürütemediklerine karar verip arkadaş kalmışlardır. Tasarımcı olan Joseph(Lee Sang-Un)‘e bayıldım. Hiç dillendirmeden cinsel tercihleri ile ilgili cesur bir karakter betimlemişlerdi. Başarılı ama çocuk gibi, kendini beğenmiş gibi görünen ama kendinden önce hep arkadaşlarını düşünen korkak bir çocuk gibiydi Joseph. Ve son olarak da güçlü mankenimiz Ye Seon-Ho (Park Hee-Jung) vardı. Adeta kadının gücü gibiydi. Yere sapasağlam basarken ve dışarıya dimdik bir duruş sergilerken içeriden nasıl kırıkları olduğunu bize gösterdi. Pes etmeden, arkadaşlarının elini bırakmadan nasıl dikenli bir hayatı göğüslediğini gördük.
Dizi sonu yatakta biten bir parti ile başlıyor. Bu kadar cesur devam etmese de ilgiyi kaybetmediklerini düşünüyorum. Bir grup arkadaşın hayatlarına kısacık bakış atıyoruz. İzlenebilir.
OST:
Seung Hee - My Finale
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 19 days
Text
Tumblr media
BULGASAL: IMMORTAL SOUL // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı : 7,4 Benim puanım: 8
Drama: Bulgasal: Immortal Souls (English title) / Immortality (literal title)
Hangul: 불가살
Director: Jang Young-Woo
Writer: Kwon So-Ra, Seo Jae-Won
Date: 2021
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Jin-Uk, Kwon Na-Ra, Gong Seung-Yeon, Kim Woo-Seok, Jung Jin-Young, Park Myung-Shin, Lee Joon
"Bu topraklarda 600 yıl önce insan olmayan canlılar yaşıyordu. İnsan yiyen sayısız canavar. Ama artık, tüm canavarlar yok oldu. Ben hariç..." diyerek başlıyor. Dizi size hiçbir bilgi vermeden ilerliyor. Kim kimdir, ne nedir, ne zaman başlıyor, neden başlıyor hiçbir şey yok.  
Özet olarak, sayısız hayat boyunca onu canavar yapan canavarı bulup öldürmek için peşinden koşan bir canavarın hikayesini izliyoruz. Dizi bunu en başta söylemiyor ben söylemiş olayım. En azından bunu bilerek izlerseniz bir nebze içine girmeniz daha kolay olabilir. Üstelik inanmazsınız spoiler sayılmaz. Bu yaratığımızın ismi Bulgasal ya da cinsi mi diyeyim günümüzde kullandığı isim Dan Hwal (Lee Jin-Uk). Ona da bir miktar üzülüyorsunuz. Doğduğu andan itibaren lanetleniş, insanlar tarafından dışlanmış, hırpalanmış. Onu lanetleyen canavarı öldürüp, laneti ortadan kalmak istiyor. Canavar olmak istemeyen bu canavarımızın öldürmeye çalıştığı canavar ise günümüzde reenkarne olmuş normal bir insan.
Bu insan önceki hayatlarından bölük pörçük anılar hatırladığı için daha önce peşinde olan canavarı biliyor ama kendisinin canavar olduğunu yani ilk hayatlarını ikisi de hatırlamıyor. Her yaşantısında çok küçük yaşta önceki hayatlarına dair bilincini geri kazanıyor. Bizim izlediğimiz hikayede ise Min Sang-Un(Kwon Na-Ra) olarak karşımıza çıkıyor.
Hikaye ilerledikçe bütün kuyruklar birbirine dolanmaya başlıyor. Etraflarındaki herkes geçmiş hayatlarından onların yanında yöresinde olan insanlarmış meğerse gibi alt hikayeler çıkıyor. Aslında bu hikayeleri beğendim. Dizi her ne kadar kör kuyularda dolansa da, yan karakterlerin diziye dahil olma çizgileri güzeldi. Oyuncular oldukça başarılıydı. Hikayedeki saçmalıklar ya da anlamsızlıklar çok göze batmıyordu. Yalnızca benim için bir tık kasvetli bir diziydi.
Özetle; iyinin kötünün birbirinin kıllığına girdiği, iç içe geçtiği ketum bir diziydi diyebilirim. İzlenmeyecek kadar kötü değildi, bir sürü daha güzel dizi varken sıra gelirse izlenebilir.
OST:
4MEN - Leave
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 26 days
Text
Tumblr media
SOUNDTRACK #1 // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı : 7,8 Benim puanım: 8
Drama: Soundtrack #1
Hangul: 사운드트랙#1
Director: Kim Hee-Won
Writer: Ahn Sae-Bom
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Park Hyung-Sik, Han So-Hee, Yoon Byung-Hee, Kim Joo-Hun, Lee Jung-Eun, Seo In-Guk
Bölümleri 45dkdan oluşan, 4 bölümlük filmden hallice, dizi demeye dilinizin varmadığı kısacık bir hikaye. Gönlümüzün en yıldızlı dizisi Strong girl Do Bong Soon’un yakışıklı Min Min’i Park Hyung-Sik, biraz kilo alarak karizmatik rolü Happiness’in Mon Mon’una dönüşmüştü. Bu dizi ile Min Mon arasında karşımıza çıkıyor. Açıkçası ben Min Mon halini en çok beğendim.
Dizi bize 20 yıllık bir arkadaşlığı anlatıyormuş gibi görünse de, aşk ve dostluk arasındaki o ince çizgiyi gözümüze sokuyor. Han Sun-Woo(Park Hyung-Sik) çalışkan bir fotoğrafçıdır. Lee Eun-Soo(Han So-Hee) ise şarkı sözü yazarıdır. Sun-Woo’nun bir proje için gurbetten evine dönmesi ile başlayan hikaye, Eun-Soo’nun üzerinde çalıştığı şarkı sözleri konusunda zorlanması ile devam eder. Bir şekilde ona yardımcı olmak için proje bitene kadar birlikte yaşamaya karar veren ikili birçok şeyi sorgulamaya başlar.
Han Sun-Woo’nun yakın arkadaşı Yoon Dong-Hyun rolünde eğlenceli oyuncu Yoon Byung-Hee’i görüyoruz. Eun-Soo’nun söz yazmaya çalıştığı şarkı için besteci Kang Woo-Il rolünde ise Kim Joo-Hun’un bizi karşılıyor. Ve canım Lee Jung-Eun ise Lee Eun-Soo'un annesi olarak giriş yapıyor. Çok severim. Küçük bir not olarak ; Seo In-Guk konuk oyuncu olarak boy gösterdi. Bir ünlüyü canlandıran oyuncunun kendisi olarak görünmesini isterdim. Kendisi de şarkıcıyken konuk oyuncu olarak başka bir şarkıcıyı canlandırması bana gereksiz geldi.
Dizinin en can alıcı kısmı mandalinalardı. Kızın annesi habire bahçesinden mandalina gönderiyordu. Mutfakta kocaman bir kasenin içinde öyle güzel duruyorlardı ki anlatamam. Yediler, yiyemediklerini reçel yaptılar, reçelden kalanları çay yaptılar. Bayıldım. Dizinin sonunda mandalina aşerebilirsiniz.
Son olarak, ismi soundtrack olan bir dizinin hiç mi imza şarkısı olmaz. Müzikler konusunda bu kadar fakir müzik konulu bir dizi yapmaları beni birazcık üzdü. Yine de müzikleri tekrar dinleyip beğendiğim birini aşağı bırakıyorum.
OST:
Davichi - Your tender heaart hurts me
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 1 month
Text
Tumblr media
ARE YOU HUMAN? // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,9 Benim puanım: 7
Drama: Are You Human? (English title)
Hangul: 너도 인간이니
Director: Cha Young-Hoon
Writer: Jo Jung-Joo
Date: 2018
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Seo Kang-Joon, Gong Seung-Yeon, Lee Joon-Hyuk, Park Young-Gyu, Kim Hye-Eun, Kim Won-Hae
2018 KBS Drama Awards - December 31, 2018
Excellent Actor (medium-length drama) (Seo Kang-Joon)
Best Couple Award (Seo Kang-Joon & Gong Seung-Yeon)
Bir kez daha meşhur “Chebol ailesi” hikayesi kaleme alınmış. Nam Shin (Seo Kang-Joon) bilim insanı ebeveynlere sahip bir çocukken, babası şüpheli bir şekilde ölünce kötü adam rolüne yakışan bir isimle dedesi Nam Gun-Ho( Park Young-Gyu)  tarafından tutsak edilir. Anne ise aileden aforoz edilmek sureti ile uzaklaştırılır. Çocuk varis olarak annesinden uzakta büyür. Annesini araması durumunda ise anneyi öldürmek ile tehdit ederler. Böyle gereksiz bir gidişat söz konusu. Anlam veremediğim nokta burada ölen baba başkanın öz oğlu. Oğluma ne oldu diye sormaması çok garipti.
Oh Ro-Ra (Kim Sung-Ryoung) yani annemiz aslında çok zeki ve başarılı bir bilim insanı. Bütün bunlar yaşanmadan önce insan görünümlü robotlar üzerinde çalışıyor. Hatta oğlunu modelleyerek bir prototipe ürünün sunumunu gerçekleştiriyor. Kocası öldürülüp, oğlu elinden alınca bir miktar kafayı kırıp kayıplara karışmış. 20 yıl kadar sonra ( tam net hatırlamıyorum geçen yılı ), küçük çocuk büyüyor. Tam olarak alternatifi olmayan şımarık, vurdum duymaz, kendini beğenmiş, küstah Chebol varisine dönüşüyor. Anne ise kendini yurtdışında küçük bir kasabaya kapatmış, şato gibi bir evde 20 yıl boyunca modellediği robotu oğlunun büyümesine paralel değiştirerek robot ile yaşıyor.
Erkeğimiz bu çirkin karakterinin arkasında aslında öyle değilmiş demeyi istesem de dümdüz öyle bir karakter. Ama gizli saklı bir şekilde annesini aramayı hiç bırakmamış. Bir iş ziyareti görünümlü kaçamağında, 20 yıldır onu takip eden korumaları atlatıp anasının izinden gider. Tam onu bulacakken kendisini görünce yolun ortasında mal gibi şoka girer, araba çarpar. Çünkü kadının robot oğlu, özgür ve normal insan gibi yaşamaktadır. Tam o sırada anasını bulmaya giden adamı anası bulur. Bunu böyle geri gönderemeyiz, yerine robotu gönderelim, bizde iyileşirken kazanın sorumlusunu bulalım diye dâhine bir fikir atarlar ortaya.
Ve şirket hayatı… Robot analitik bir varlık olduğu için şirkette tabi ki doğal olarak alır yürür. Gerçek sümüklü Nam Shin’in yapamadığı ne varsa şirket içinde gerçekleştirir. Bu konunun yanı sıra, bir de koruma olarak orada işe başlayan bir hanım kızımızın hikayesini izliyoruz. Kang So-Bong ( Gong Seung-Yeon) gerçek Nam Shin ile davalık olmuşken, yerine gelen robot ile en iyi arkadaş olurlar. Dizinin bir diğer mevzusu da yapay zeka ile insan aşık olabilir mi, yapay zekanın sınırı var mı gibi konular etrafında dönüyor.
Sanırım dizinin en güzel yanı Kang So-Bong karakterinin babasıydı. Bana, Kang Jae-Sik karakteri ile tanıdığımız sevdiğimiz bir yüz olan Kim Won-Hae’u görmek bile kafi geldi. Bunun dışında dizinin birazcık pembe dizi havası vardı. Oyunculuklar abartılı, senaryo yer yer saçmaydı. Işık ve ses kullanımları da bunu destekler nitelikteydi. İzlenemeyecek kadar başarısız bulmadım ama hatırda kalıcılığı çok yoktu. Farklı bir konuydu.
OST:
2BiC - Heart
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
2 notes · View notes
korelist · 1 month
Text
Tumblr media
WOK OF LOVE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,4 Benim Puanım: 8
Drama: Wok of Love (English title) / Greasy Melo (literal title)
Hangul: 기름진 멜로
Director: Park Sun-Ho, Ham Joon-Ho
Writer: Seo Sook-Hyang
Date: 2018
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Joon-Ho, Jang Hyuk, Jung Ryeo-Won, Lee Mi-Sook, Park Ji-Young, Oh Eui-Sik
2018 SBS Drama Awards - December 31, 2018
Best Supporting Actor (Lim Won-Hee)
Dağarcığımıza bambaşka isimlerin eklendiği bir dizi izledim. Bu dizi yemek tasarımcıları ve oyuncularla ciddi bir iş birliği içinde çekildiği için gerçekçi yemeklerin hazırlandığı nadir dizilerden biri olarak anılıyor. Dizi setinde ise bütün yemek sahneleri için özel bir şef yemekleri hazırlamış. Yani demem o ki aç karnına izlemesi çok zor bir diziydi. Yemekleri özel şefin hazırlamasının yanı sıra mutfak ile iletişime geçen bütün oyuncular şef gözetiminde eğitim almışlar. Bu durumda diziyi izleyici açısından daha da çekici kılıyor.
Seo Poong  (Lee Joon-Ho) lüks bir otelde şef olarak çalışan genç bir adamdır. Çok yetenekli ve hırslı olan bu genç adam baş şef olmak için çok çalışmaktadır. Diğer yandan uzun süredir beraber olduğu kız arkadaşı ile evlilik hazırlığı içerisindedir. Farklı nedenlerden aynı durum için bir kuaförde Dan Sae-Woo (Jung Ryeo-Won) ile karşılaşırlar. Dan Sae-Woo zengin bir ailenin tek kızıdır. Herkes şimdiye kadar üzerine titremiş, ayrıcalıklı bir hayat yaşamıştır. O da uzun süreli erkek arkadaşı ile evlilik planı yapmakta ve kuaföre düğün provası için gelmiştir. Her zaman neşeli, enerjisi yüksek bir kızdır.
Hikaye bu noktada tepetaklak olur. Seo Poong kuyusunu kazanlar yüzünden otel ile ters düşer ve baş şef tarafından kovulur. Daha yeni evlenen bu yetenekli şefi karısı da terk eder. Bir anda hem işsiz hem eşsiz kalır. Büyük bir hırs yaparak otelin tam karşısındaki Çin lokantasına şef olarak baş vurur. Planı ise bu küçük lokantayı o kadar büyük ve meşhur bir hale getirecektir ki otele yemek yemeğe kimse gitmeyecektir.  Dan Sae-Woo ise düğün gününde babasının battığını öğrenir, babasının battığını öğrenen damat ise ortadan kaybolur ve kızımız evlenemeden müstakbel kocasını kaybeder. O da hem parasız hem de kocasız kalmış olur. Hanım kızımızın tek derdi ise kendi ayakları üzerinde durmak, ailesine destek olmak için para kazanmaktır. O da bu Çin lokantasına iş baş vurusunda bulunur.
Ve lokantanın sahibi, Doo Chil-Seong (Jang Hyuk); 5 yıl hapis yattıktan sonra Çin lokantası işleterek tefecilik yapan bir gangsterdir. Aslında amacı yanındaki adamların artık düzgün bir hayat yaşamalarını istemesidir. Ne yazık ki adamlar yemek yapmaktan anlamadıkları için sinek avlayan bir işletmeden öteye gidememişler. Tam üzerine gelen ünlü şefimize adamlarına yemek yapmayı öğretirse orada çalışabileceğini söyler. Chil-Seong’un ilk görüşte etkilendiği Sae-Woo ise oraya iş baş vurusunda bulununca hem karakterlerimiz bir araya gelmiş olur hem de aşk üçgenimizin kenarları tamamlanır. Aslında sıradan ama çok sempatik bir aşk üçgeni izledik. Hiç bu kadar tatlı bir aşk üçgeni izlememiştim.
Sert gangster kabuğu içinde yatan mahalle abisi rolü ile Jang Hyuk’u çok beğendim. Dizi mükemmel değildi ama güzeldi. Hiç yormadı, sıkmadı, konuları sündürmedi. Romantik, komik, sıcak bir diziydi. Başroldeki Lee Joon-Ho bu diziden sonra almış yürümüş diye okudum. Zaten son dizileri ile herkes izlemese de aşinadır kendisine. Bizim evimize de bu dizi ile giriş yaptı. Sonra devamı da geldi. Hanım kızımız Jung Ryeo-Won ise yine ilk kez bu dizide gördüğüm bir oyuncuydu. Oldukça naif bir havası olduğunu söyleyebilirim. Hiç rahatsız etmedi, hiç demedim keşke burada şu oynasaymış diye. Üçü de birbirine çok yakışmıştı.
Dizide aklımda kalan bir sahne var. Nedense beni çok etkiledi. Sae-Woo bir sahnede şefimize öneride bulunuyor. O anda çok üzgün, çok mutlu ya da çok kararsız olan müşteriler için menüye “ne olursa” ya da “herhangi bir şey” (뭐든지) gibi bir anlamı olan yemek koyalım, o günün en taze malzemeleri ile kararı şefe bıraktıkları bir tercih olsun diyor. Hem müşterinin şefe güvenini gösteren hem de şefin o güvene layık olduğunu kanıtlayan bir seçenek olacağını söylüyor. Bu fikre bayıldım. Burada böyle bir yer olsa hemen bugün giderim. Çok büyük ihtimalle de müdavimi olurum diye düşünüyorum. Fikir aşırı hoşuma gitti.
Yemeklerin ve karakterlerin hikayelere katkı sağladığı, ağzınızı sulandıran bir dizi olmuş. Ben açıkçası hiç strese girmeden son derece keyifle izledim. Tabi ki ilk 5ime 10uma girmez ama 8 puanlık kesime girdi. Tavsiye ederim.
OST:
Joo young - I'll do it every day
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 2 months
Text
Tumblr media
ONCE UPON A SMALL TOWN // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7 Benim Puanım: 7
Drama: Once Upon a Small Town (English title) / Accidental Country Diary (literal title)
Hangul: 어쩌다 전원일기
Director: Kwon Seok-Jang
Writer: Park Ha-Min (web novel), Baek Eun-Kyung
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Joy, Choo Yeong-Woo, Baek Sung-Chul
Hiçbir hücrenizi kullanmak istemiyorsanız, bu dizi tam sizlik olabilir. Kendisi 35 dklık bölümlerden oluşan mini minnacık bir hikaye. Dizide hiçbir şey yok. Şaka yapıyorum sanabilirsiniz. Yok yapmıyorum. Dizide gerçekten hiçbir şey yok. Acıklı karakter hikayeleri yok, ayrılıklar yok, karışık hikayeler yok, entrika yok, kötü kadın kötü adam yok. Takım elbiseler, yüksek binalar, güç kavgaları yok.
Han Ji-Yul(Choo Yeong-Woo) büyük şehirde veterinerlik yaparken büyükbabasının sağlık sorunu nedeni ile köye onu ziyarete gelir. Büyükbabası da bir nevi köyün veterineridir ve torunu onun yerine köyün veterinerlik işlerine bakmak zorunda kalır. Köyde polislik yapan Ahn Ja-Young(Joy) ile “tesadüfen” karşılaşmalar sonucu yakınlaşır. Lee Sang-Hyeon(Baek Sung-Chul) ise polis kızımızın yaşıtı ve yakın arkadaşıdır. İşte dizi 3 gencin etrafında dönen kısa ve anlık durumlardan oluşuyor.
Birçok köyde geçen diziyi anımsatsa da, diğer köy dizilerindeki karakterler gibi dramatik geçmişler konu edilmemişti. Aksine bu dizide kırsal kesim ne kadar mutlu mesajı veriyordu. O kadar gündelik bir hikayeydi ki, yer yer kopukluklar oluyordu. İkili konuşmalardaki sakinlik zaman zaman sıkıcı bir hal alabiliyordu. Aradığınız şey bu değilse, ya da herhangi bir şey arıyorsanız yanlış yerdesiniz diyebilirim.
Kore dizisi olmasının verdiği yetkiye dayanarak klişe bir şey yapalım diye düşünmüş, ellerindeki sınırlı sayıdaki oyuncuya aşk üçgeni yazalım demişler. O bile yorucu olmayan alkolü kaçmış kolonya gibiydi. Aslında çocukken tanışmışlar başlığı yapılan ikinci adım ile de klişe limitini noktalamışlar. Üzerine de küçük kırsal kesim vs büyük şehir başlıklı bir kıyas serpiştirilmiş.
Özetle, uzun uzadıya anlatılabilecek bir durum söz konusu olmadığından söyleyecek başka bir şeyim yok. Sakin, sessiz, durağan ve olağan bir hikaye için bir gün ayırmak istiyorsanız, tek oturuşta bitecektir.
OST:
Hong Dae Kwang - Missing You
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 2 months
Text
Tumblr media
REBORN RICH // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 8,2 Benim Puanım: 10
Drama: Reborn Rich (English title) / The Chaebol's Youngest Son (literal title)
Hangul: 재벌집 막내아들
Director: Jung Dae-Yoon
Writer: San Kyeong (web novel), Kim Tae-Hee
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Song Joong-Ki, Lee Sung-Min, Shin Hyun-Bin, Kim Nam-Hee, Jo Han-Chul, Park Hyuk-Kwon
2023 (59th) BaekSang Arts Awards - April 28, 2023
Best Actor (Lee Sung-Min)
Song Joong-Ki’nin Türkiye de dizi çekiyor olması haberi kore severlerde bir heyecan patlaması yaşatsa da ülkemizde dizi; ilk bölümde Türkiye de öldürülmesi ile gündem oldu. Yapımcı ve yönetmenin Türkiye’yi kara para aklanan, korkutucu insanların olduğu 3.sınıf bir Ortadoğu ülkesi olarak resmetmesi birçok kişinin tepkisini çekti. Uzunca bir süre sadece Türkiye sahnelerinin sarartılmış olmasını, gelen turisti sokaktaki çocukların bile hırpalaması konuşuldu. Seçilen müzikler daha oryantal, etraftaki tabelaların da Arapça ağırlıklı olması da tuz biber oldu. Gel gelelim bu şahane dizinin eleştirilen bu tü kaka kısımları hepi topu 3dk sürüyor olmasına… Gözünüzü seveyim, senaryoda böyle bir kurgu varmış çekmişler. Her ülkenin kötü yanı, her mesleğin iyisi kötü, insanın niyeti bozuk olanı var. 3 dakikalık bir gösteriyi ne kadar kişiselleştiriyorsunuz.
Diğer yandan dizinin bir diğer dedikodusu ise Samsung şirketinin gerçek hayattaki skandallarına çok benzemesi üzerineydi. Bizim çok aşina olduğumuz bir mevzu değil ama Kore’de böyle de bir durum var. Dizi ise; Kore’nin en büyük Chaebol ailesine ait Soonyang Group’u konu alıyor. En tepedeki isim Jin Yang-Cheol(Lee Sung-Min) çocukları arasında bir halef seçmediği için bütün aile halefi olmak için yarışa girmiştir. Her büyük şirket hikayesinde olduğu gibi bu dizininde ana konusu aile üyeleri arasındaki iç savaşı anlatıyor. Yoon Hyeon-Woo(Song Joong-Ki) ise bu koca şirkette haleflerden birinin altında rütbeli çalışandır. Bir gün şahit olduğu bir yolsuzluğu patronuna söylemesi sonucu mevzu büyür ve başrolümüzü götürüp Türkiye’de kafasına sıkmak sureti ile öldürürler. Kafasına sıkılan karakterimiz uçurumdan düşer ve gözünü açtığında 17 yıl önce Chaebol ailesinin 10 yaşlarındaki küçük torunu Jin Do-Jun’undur.
Artık amacı aile içinde sağlam bir yer edinmek ve onun ölümünü planlayan kişiyi bulmaktır. Tekrar yaşaması gereken önünde 17 yıl vardır. Ülkede olacakların yanı sıra dünya da olacakları da bilen benliği ile 17 yıllık planını izliyoruz. Hani herkesin geçmişe gitsem sayısal numarasını kendime veririm diye yaptığı geyik var ya, geçmişe gittiğinizi ama sayısal vermenize gerek olmayacak kadar zengin bir ailede doğduğunuzu hayal edin. Çöküşleri, yatırım imkanlarını, piyasa değeri fırlayacak markaların bilgilerini bildiğinizi düşünün. İşte dizi bu ekonomist bakış açısı üzerinden ilerleniyordu.
Oyuncular ve oyunculukları… Benim fikrim, şahane olduğu yönündeydi. Büyük patron Chaebol’ün başı Jin Yang-Cheol rolündeki Lee Sung-Min yıkmış geçmişti. Zaten tecrübeli olan oyuncu, yıllarını boşa harcamadığını herkeslere kanıtladı. Song Joong-Ki’nin oyunculuğuna ise donuk diyenler olmuş, çarpılırsınız. Başarılı oyuncu tek kelime ile efsaneydi. Hem 17 yaşında ergen oldu, hem 25 yaşında genç hem de 40 yaşında adam. Dizi çekilirken 37 yaşında olan oyuncu, 3 jenerasyonunda içinden geçti bana mısın demedi. Bu kadar zor bir şeyi seyirciyi koparmadan başarmak yetenektir, emektir. Kimsede kalkıp donuktu diyemez. Sen neyi başardın haspam derler adama.
Dizide elle tutulur bir romantizm yoktu. Birinci bölümde Yoon Hyeon-Woo’nun peşindeki soğuk savcı Seo Min-Yeong (Shin Hyun-Bin), ilerleyen zamanlarda Jin Do-Jun ile romantik yakınlaşmalar yaşasa da, doyurucu bir hikaye değildi. Asıl donuk olan bence Shin Hyun-Bin’di. Kadronun geri kalanına baktığımızda biraz soft bir oyuncu olarak kalıyordu.
Ben zaman atlaması, zamanda yolculuk gibi kavramları kavramakta çok zorlanan bir insan olarak, dizinin sonu benim için bir tık puslu kaldı. Bunun sorumlusu benim, o yüzden kimseye bir yorum yapamam. Ama onu da havada bırakıp kalbimizi kırmadılar. Bağlandı, toplandı. Benim için 2022 yılının en iyi 2 dizisinden biri oldu. Diğeri Big Mouth, onu konuşmuştuk. Tavsiye ederim ama gözünüzün ucuyla ön yargıyla değil, hakkıyla izleyin isterim.
OST:
Jong Ho - Gravity
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
1 note · View note
korelist · 2 months
Text
Tumblr media
MY FIRST FIRST LOVE // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,5 Benim puanım: 7
Drama: My First First Love (English title) / Because It's My First Love (literal title)
Hangul: 첫사랑은 처음이라서
Director: Oh Jin-Seok
Writer: Kim Ran
Date: 2019
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ji Soo, Jung Chae-Yeon, Jin Young, Choi Ri, Kang Tae-Oh
8 + 8 olmak üzere 2 sezondan oluşan bir platform dizisi. Birbirinden bambaşka karakterde dört kişinin aynı evi paylaşmak zorunda kalmasıyla, onların hayata dair yaşadıkları zorluklara dostluklarına ve aşk hayatlarına şahit olduğumuz bir diziydi. Güzel bir dizi miydi? Yeaaaniğ! Kötü bir dizi miydi? Yeaaniğ! Var ile yok arasında bir diziydi. Çekimleri, oyunculuklar kötü değildi o yüzden rahatsız edici bir şey yoktu. Bayıldığım bir detay var mıydı? İlgi çekici bir şey gördüm mü derseniz o da yoktu o yüzden güzel dizide diyemeyeceğim.
Konusu gerçekten tam anlamı ile 4 kişinin “ Slice of life “ından oluşuyor. O yüzden karakterleri anlatayım;
Tae-O(Ji Soo); Zengin bir ailenin oğludur. 20 yaşında kendi başına eve çıkar. Arkadaş canlısı bir insandır. 3 yaşından beri Song-Yi (Jung Chae-Yeon) ile arkadaştır.
Song-Yi(Jung Chae-Yeon) babası ölünce annesi evi terk etmiş tek başına yaşamaya çalışan bir üniversite öğrencisidir. Oturduğu ev satılıp onu kapının önüne koydukları için evsiz kalır. Bir şekilde arkadaşı Tae-O’nun yanında kalmaya başlar.
Ga-Rin(Choi Ri); Ailesi çok zengin olan bu kızımız büyük bir şirketin varisidir. Ama şimdiye kadar bir fanusta yaşadığından hayatı deneyimlemek kendi ayakları üzerinde durabildiğini görmek için evden kaçar. Bir şekilde tek tanıdığı arkadaşı olan Tae-O’nun evine gelir.
Hoon (Kang Tae-Oh); En hayalperest olan karakter Hoon’dur. Müzikal bir tiyatroda rol almak isteyen amatör bir oyuncudur. Ama ailesi bu duruma şiddetle karşı çıkmaktadır. Babasının şiddete başvurması bardağı taşıran son damla olur ve evi terk eder. Geldiği yer ise Tae-O’nun evidir.
Böylece ev ahalisi olan dörtlü tamamlanmış olur. Karakterlerimizin dışında iki kişi daha vardır. Biri Do-Hyun(Jin Young); Tae-O’nun yakın arkadaşı. Ailesini durumu kötü olduğu için birden fazla işte çalışarak geçimini sağlayan realistik ve yalnız biri. Diğeri ise ; Ryu Se-Hyun(Hong Ji-Yoon) ‘dur. Film kulübü öğrencisi olan bu kızımız Song-Yi’nin evini satın alan ailenin şımarık kızıdır. Aynı zamanda Tae-O’nun hoşlandığı kızıdır.
Dizide ikinci erkek, ikinci kadın kavramları biraz birbirlerine giriyor. En başta çocukluk arkadaşları olan ikili çift olacak gibi dursa da kızımızın aklı Do-Hyun’a kayıyor. Zaten Tae-O’nun hoşlandığı kız da Se-Hyun. Ama böyle olunca da izleyici ha şimdi ha sonra diye karakterlerin ayrılıklarını beklerken buluyor kendini. Çünkü biliyoruz ki onlar başrol değiller… Aslında bir yere kadar izleyiciyi ikna etmeyi de başardılar diyebilirim. Gerçekten yakın arkadaş olunabileceğine inanmanın eşiğine geldik.
Dizi çok durağan, olağan ve aksiyonsuz bir yapım olduğu için bütün mevzuyu son bölüme bırakmaları beni biraz darladı. Kötü karakter olsaydı biraz duygu geçişi yaşasaydık bile dedim. Zira yoktu. Dizide entrika, baş ağrısı, sinir krizi yoktu. Ama öte yandan şeker şerbet bir aşk, kıskanılacak bir arkadaş ortamı falanda yoktu. Dizinin eksiği, dizide bir şey olmamasıydı.
Dizideki tek güzel şey, o da güzel bir şey bulmak için çabalarsanız, Hoon ile Ga-Rin çiftiydi. Birbirlerinden inanılmaz zıt iki karakterin yakınlaşmaları dizinin durağanlığını bir tık sarstığı için izlemeye değerdi. Keza oyuncu Kang Tae-Oh’u severiz.
Sonuç olarak, izlediğimi bile hatırlamayacağım çok ortalama bir diziydi. Boşsanız izleyip geçebilirsiniz. Pek bir şey beklemeyin.
OST:
Oliver – My All
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
1 note · View note
korelist · 2 months
Text
Tumblr media
STRONGEST DELIVERY MAN // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,3 Benim Puanım: 7
Drama: Strongest Deliveryman (literal title)
Hangul: 최강 배달꾼
Director: Jeon Woo-Sung
Writer: Lee Jung-Woo
Date: 2017
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ko Kyoung-Pyo, Chae Soo-Bin, Kim Sun-Ho, Go Won-Hee
2017 (10th) Korea Drama Awards - October 2, 2017 Best New Actress (Go Won-Hee)
Choi Gang-Soo(Ko Kyoung-Pyo) nazik, çalışkan ve yardım sever bir motor kuryedir. Travmaları nedeni ile çalıştığı yerlerde 2 ay kalan sonrasında mahalle değiştirerek yeni bir yerde kuryelik yapmaya devam etmektedir. Nedenlerini niçinlerini daha sonra detaylı anlatıyorlar, biz şimdilik travmaları diyelim. Kriteri ise çalıştığı yerin yemeklerinin lezzetli olmasıdır. Kendisinin beğenmediği yemekleri taşımayı reddeder. O da böyle bir delikanlıdır. Oyuncu bence başrol olmak için çok doğru bir tercih olmamasına rağmen rolüne yakışmıştı.
Yeni bir mahallede işe girer ve iş vereni Soon-Ae(Lee Min-Young) korkutucu bir kadındır. Her ne kadar korkucu olsa da aşçı Jang Dong-Soo(Jo Hee-Bong) için tek kadındır. Çok eski bir geçmişe ve derin duygulara sahipdirler. Kuryeleri olan Lee Dan-A( Chae Soo-Bin) ise kızları gibi görünmektedir. Bir nevi mafya gibi ama aile gibi işte. Gang-Soo, Dan-A’nın onayından geçip işe girer. Dan-A ise biraz abartılı bir karakterdi. Sert, ayakları yere basan, mahalleden gitmek için para biriktiren bir kızımızdı. Önüne gelen herkesi dövüyordur.
Oh Jin-Gyu(Kim Sun-Ho) ise çok zengin bir ailenin ikinci oğludur. Hayatı boyunca para ona hazır geldiği ve hiçbir sorumluluk verilmediği için şımarıktır. Arabalara tutkusu vardır, kendi gibi arkadaşları ile yolu trafiğe kapatıp yarışçılık oynamayı sever. Oyuncu başrol olması gerekirken ikinci erkek rolüne kalmış gibiydi. Bir akşam kuryelerden birisi trafik kazası geçirir ve apar topar taksiye bindirip hastaneye götürürler. Ancak yol kapalı olduğu için normalden çok geç hastaneye vardıkları için geç müdahale edilir. Bu da kuryenin komaya girmesine neden olur. Kaza geçiren kuryenin arkadaşlarından biri olan Gang-Soo bu işin peşini bırakmadığı için bütün tilkilerin kuyrukları birbirine dolanır.
Lee Ji-Yoon(Go Won-Hee) ise yine zengin bir ailenin kızıdır. Ailesine baş kaldırıp kendi parasını kazanmak için evden kaçar. Arka planda ise Jin-Gyu’nun annesi ile Ji-Yoon’un annesi ikisini baş-göz ederler. İkisi de birbirini istemezken ikisi de birbirine muhtaç olurlar. Jin-Gyu’nun yolu baş rol kızımız ile kesişirken; Ji-Yoon’un yolu da baş rol erkeğimiz ile kesişir. Kuyrukları doladıkça dolamışlar.
Bir şekilde herkes bir araya gelir. Arka planda ise büyük bir yemek zincirinin mahalleyi ele geçirmesini önleme hikayesi devam ediyordu. Küçük esnafı destekleme, yardım, birlik beraberlik mesajları vardı. Eski Türk filmleri havası almadım değil. İkinci kız ve ikinci erkek başrollere meyletseler de birbirlerine kaldılar. Bence ikisi de başrolden daha eğlenceliydi. Onların hikayesini izlemek daha keyifliydi. Zengin bebeleri olarak ikisi de para kazanmanın ne demek olduğunu gördüler. Gamzeli çocuk Kim Sun-Ho yaşı yaşıma yakın olan bir şeyleri artık aşmış bir oyuncu. Bana sorarsanız başrol olmalıydı. Onu ilk Hometown Cha-Cha-Cha ‘da izlemiştim. Önce başrol izlediğim için olabilir ama başrolü ona daha çok yakıştırdım.
Tek kelime ile çerezlik, eghhh bir diziydi. Bir şeylere takılacak kadar ciddi bir yanı ya da abartılacak kadar önemli bir konusu yoktu. Heyecanlı ya da olaylı bir dizi de değildi. Sakin, yavaş yavaş ilerleyen düz bir diziydi. Biraz kafa boşaltmak için izlenebilecek bir dizi diyebilirim. Konusunu robotik bir şekilde anlatmamdan da anlaşılacağı üzere çok uzun süre akılda kalıcılığı da olmadığını bilmelisiniz.
OST:
Vanta – Cartoon Romance
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 3 months
Text
Tumblr media
SHE WAS PRETTY // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,6 Benim puanım: 8
Drama: She Was Pretty (literal title)
Hangul: 그녀는 예뻤다
Director: Jung Dae-Yoon
Writer: Jo Sung-Hee
Date: 2015
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Hwang Jung-Eum, Park Seo-Joon, Koh Joon-Hee, Choi Si-Won, Shin Hye-Sun, Shin Dong-Mi
2015 MBC Drama Awards - December 30, 2015
Best Actress (mini series) (Hwang Jung-Eum)
Excellent Actor (mini series) (Park Seo-Joon)
Best Supporting Actress (mini series) (Hwang Suk-Jung)
Ten Star Award (Park Seo-Joon/Hwang Jung-Eum)
Best Netizen Award (Park Seo-Joon/Hwang Jung-Eum)
Best Actor or Actress Selected by Directors (Hwang Jung-Eum)
Best Screenplay (Jo Sung-Hee)
Best Child Actor (Yang Han-Yol)
Park Seo-Joon için başlayıp, Choi Si-Won için devam edilecek eğlenceli bir dizi!! Kill Me Heal Me izleyen her kdrama hayranı bana katılacaktır ki; KMHM’de Oh Ri On ve Oh Ri Jin rolünde kardeşleri oynayan Hwang Jung-Eum ve Park Seo-Joon bu dizide çift oldukları duyurulunca oldukça izleyici çektiler.
Kim Hye-Jin (Hwang Jung-Eum) varlıklı bir ailenin popüler ve güzel kızıdır. Okulda şişman gözlüklü zorbalığa uğrayan Ji Sung-Joon(Park Seo-Joon) ile arkadaş olurlar. Aynı zamanda komşudurlar. Yıllarca en yakın arkadaş olan bu ikili Ji Sung-Joon’un Amerikaya taşınması ile bölünür. Aradan geçen yıllar Hye-Jin’e hiç güzel davranmamıştır. Babasından aldığı genler okul sonrasında iyice ortaya çıkınca kıvırcık saçlı, kırmızı yanaklı çilli bir kadına dönüşmüştür. Dizide “çirkin” olarak anlatılsa da bence oldukça sevimli bir tipi vardı. Tabi Kore standartlarına uymayan bu görünümü nedeni ile beğenilmiyordu.
Amerika’da büyüyen Sung-Joon ise zayıflamış, yakışıklı ve başarılı bir genç adama dönüşmüştür. The Most isimli dergide editörlük yapmaktadır. Şirket Kore’deki şubeye çekidüzen vermesi için onu memleketine gönderir. Memleketine dönerken de yakın arkadaşına mail atıp, ülkesine döneceğini görüşmek istediğini yazar. Burada bir tık madem iletişim kurabiliyordunuz bunca yıl niye hiç iletişim kurmadınız diye sorasım gelse de susuyorum.
Efendim bu iki eski arkadaş buluşmak için havuz başına giderler. Kızımız paspal ve “çirkin” hali ile dururken, şişman olmasın beklediği arkadaşı bütün endamı ile yanından geçip gider. Onu tanımaz. Kızımızın bütün özgüveni, hayat enerjisi vakum ile çekilince de düşünür taşınır “ev arkadaşım ve en yakın arkadaşım olan Min Ha-Ri(Koh Joon-Hee) benden daha güzel dur buluşmaya o gitsin” diye dahiyane bir fikir bulur. Evlerden ırak bu fikir klişesini yüzümüze çarptıktan sonra şimdiki en yakın arkadaşını ikna edip eskiden en yakın arkadaşına gönderir. Bu noktada klişeler çığ gibi büyümeye başlıyor. Hye-Jin The Most dergisinde işe giriyor. Sung-Joon The Most dergisine editör müdür olarak geliyor. Hye-Jin diye Ha-Ri’den garip bulsa da hoşlanmaya kendini zorluyor. Gibi gibi böyle ne gerek vardı diyeceğiniz tatta ilerliyor. Hye-Jin iş yerindeki ilk gününde çalışma arkadaşı Kim Shin-Hyuk(Choi Si-Won) ile tanışıyor. Shin-Hyuk son derece renkli, eğlenceli, dolambaçları olmayan dümdüz bir insan. Ona hemen bayılıyorsunuz. Çorapları ve ayakkabıları nedeni ile ilk günden son bölüme kadar Hye-Jin’e Jackson lakabını takıp, öyle sesleniyor. En sevdiğim detaylardan biriydi bu. Aynı zamanda bize inanılmaz bir ikinci adam krizi de yaşattı, onu da atlamayalım.
Min Ha-Ri aslında çok tatlı bir karakterdi. Son derece lüks, şık, net bir karakter olan Ha-Ri kimseye hiçbir mekanda arkadaşını ezdirmeyen, her zaman onun yanında olan bir karakterdi. Sanki küçükken zorbalara karşı Sung-Joon’un yanında olan Hye-Jin büyüyünce bu davranışı için Ha-Ri ile ödüllendirilmiş gibi düşünebilirsiniz. Ama gel gör ki, senarist bu karaktere çok cömert davrandığını düşünmüş olacak ki neden ben bunu da aynı adama aşık etmiyorum demiş. Kimselere tam anlamı ile güvenmeyen, çıktığı hiçbir erkeği “erkek arkadaşım” olarak görmeyen, kısa süreli ilişkiler inanı Ha-Ri; Sung-Joon’dan etkilenmesin mi!!!
Ve yetişkin Ji Sung-Joon; küçüklüğündeki o çalışkan kitap kurdu, kibar, düşünceli, nazik çocuktan eser kalmamış. Kaba, sert, düşüncesiz, herkese tepeden bakan bir patrona dönüşmüş. Gerçek Hye-Jin’e de etmediğini bırakmıyordu. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. 2013-14-15 yıllarında çıkan dizilerin hepsinde başroldeki erkek kadını itin götüne sokup sokup çıkardıktan sonra karakter gelişimi olmaksızın köpek gibi peşinden koşuyor şeklinde ilerliyor. Bu dizide bundan süper nasiplenmiş. Kızımız ilk aşkı diye sanki o ne yaparsa yapsın kabul edip sineye çekmek zorundaydı. Keşke birazcık olsa “sen kim köpeksin” tadında bir çıkma yaşansaydı. Bu dönemin dizilerindeki karakter gelişimleri tam bir facia ne yazık ki.
Dizide bu 3lünün arasındaki aşk dışında The Most dergisinin satışlarını arttırmak, dergi sahibinin yeğeninin ekipten kim olduğunu bulmak, çok ünlü yazar Ten’in kim olduğunu bulup dergiye röportaj vermesini sağlamak, ekibin genel ikili ilişkileri, dergi yöneticisi çılgın yaşlı kadının halleri, çirkinlik güzellik algıları gibi gibi konular işleniyordu. Kızımızın çilli ve pasaklı olması nedeni ile çirkin atfedildiği bu nadide senaryo da bir noktadan sonra saçlarını düzleştirip makyaj yapıyordu. Bence kesinlikle paspal hali daha güzeldi. Canım Kim Shin-Hyuk’da benimle öyle düşünüyordu. Jackson kendine ne yaptın diye tepki verdi.
The Most ekibi eğlenceli bir ekipti. Aynı zamanda baya yetenekli bir ekipten oluşuyordu. An Se-Ha, Shin Dong-Mi, Shin Hye-Sun gibi isimler vardı. Hwang Jung-Eum hala aynıydı. Kill Me, Heal Me’den beri hiç değişmemiş gibi geldi bana. Bu rol biraz daha ona gitmişti ama hala beraber oynadığı insanlarla yan yana koyulacak kadar başarılı bir oyuncu değildi.
Dizideki zorlama yerlere gelecek olursak, kesinlikle karakter gelişimleri yok diyebilirim. Sung-Joon belli bir noktadan sonra yanlış kişiye Hye-Jin dediğini fark ediyor, jet hızı ile değişiyordu. Ne fark eder, sen yıllar içinde pislik bir insan olmuşsun, kendi arkadaşına tanımıyorum diye it gibi davranmışsın. Yok ben anlamlandırmadım. Bana oturmadı. Yaşadığımız ikinci adam krizi ise boğazımızda kaldı valla. 1.adam Park Seo-Joon olunca… ister istemez ikinci adamı tutamadık. Oda başka şekilde mutlu olsun istedik, canı gönülden…
Ha-Ri’yi dizinin kötü karakteri yapmalarından da hiç hoşlanmadım. Bana sorarsanız Hye-Jin ile aralarındaki puzzle sahneleri tamamen çekim hatasıydı. Küçüklüğünden beri Sung-Joon’un verdiği puzzle parçasını saklayan Hye-Jin, gerçek olduğunu onunla kanıtladı. Ama bu kanıtı ilk Ha-Ri puzzle ‘ı izinsiz alarak kullandı. Yani puzzle’ın yerine nasıl döndüğünü hiç bilmiyoruz. Eline puzzle parçası olan her kadın ben oyum diyebilicek gibiydi.
Dizideki karakteristik aksaklıklar az da olsa sevimliydi. Hye-Jin’in strese girince dişlerini birbirine vurması, Sung-Joon’un bir şeye konsantre olduğunda başka hiçbir şeyi fark edememesi gibi… bütün beğenmediklerimi arka arkaya sayınca sanki kötü bir hava yarattım gibi oldu. Öyle değil, 2015 dizisi olmasına rağmen son derece keyifli kaliteli bir diziydi. Oyunculara denilecek hiçbir söz yoktu. Genel eleştirim tamamen senaryoya. Ve son olarak da Kim Shin-Hyuk rol için biçilmiş kaftandı. Dizinin seviyesini yükselttiğini söylersem birçok insan bana katılacaktır. Karakterini ayrı oyuncuyu ayrı beğendim. Kore standartlarına ters düşen sakalları, ofis ciddiyetinden uzak eğlenceli kişiliğiyle, aşkını ifade etmesiyle… her şeyi ile on numaraydı. Sırf ona düşüp izleyebilirsiniz.
OST:
Choi Siwon - Only you
Park Seo-Joon - A Long Journey
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 3 months
Text
Tumblr media
DON’T DARE TO DREAM // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb puanı: 7,8 Benim Puanım: 8
Drama: Jealousy Incarnate (literal title)
Hangul: 질투의 화신
Director: Park Shin-Woo
Writer: Seo Sook-Hyang
Date: 2016
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Kong Hyo-Jin, Cho Jung-Seok, Ko Kyoung-Pyo, Kim Jung-Hyun, Mun Ka-Young, Lee Sung-Jae
2016 SBS Drama Awards - December 31, 2016
Best Actor (romantic comedy) (Cho Jung-Seok)
Best Actress (romantic comedy) (Kong Hyo-Jin)
Special Actress (romantic comedy) (Seo Ji-Hye)
Ten Star Award (Cho Jung-Seok)
New Star Award (Ko Gyung-Pyo)
Geç olsun güç olmasın demişler. Bu diziyi neden bu kadar bekletmişim hiç bilmiyorum. Kore dizilerinin altın çağı olan 2016 yılının şanına yaraşır bir iş çıkmış ortaya. Ayrıca farklı meslek dallarını izlemek bana her zaman keyif veriyor.  Pyo Na-Ri (Kong Hyo-Jin), hava durumu spikeridir. Haberlerden sonra kısacık bir süre ekranda kalan, haberlerin devamı olan ama haber olarak görülmeyen bir iş yapmaktadır. Reytinglerini arttırmak için poposunu çıkartıp göğüslerini büyütmesi istenen bu hanım kızımız başlarda son derece ezik olarak karşımıza çıkıyor. Diğer yandan kardeşi iyi bir üniversiteye girsin diye dişini tırnağına takan çok güçlü bir kadındır. Parantez açıyorum, kardeşi Pyo Chi-Yeol rolünde Kim Jung-Hyun oynuyor. Mr. Queen dizisinin King’i, Crash landing ‘in karizmatik oyuncusu burada liseli bir ergeni canlandırıyor. Bir süre sonra eski dizileri izlerken en keyif aldığım şey tanıdığımız oyunculara denk gelmek, farklı rollerde onları yeni bir gözle izlemek. Neyse dönelim konuya, Na-Ri aynı şirkette çalıştığı Lee Hwa-Shin(Cho Jung-Seok)’a 3 yıldır platonik olarak aşıktır. Hwa-Shin ise prime time haber spikeridir. İş için gittiği yurt dışından dönüş yapınca yeniden bir arada çalışmak durumunda kalırlar. Na-Ri ise iş yerindeki bütün angarya işleri yapmaktadır. Yine üzerine vazife olmayan bir İş için uçakla bir yere gitmesi gerektiği bir gün yanına tesadüfen denk gelen tanımadığı yolcu; Ko Jung-Won(Ko Kyoung-Pyo)’dan çok etkilenir. Daha sonrasında ise Jung-Won ile Hwa-Shin’in çok yakın arkadaş olduklarını öğrenir.
Aslında Na-Ri araya giren zaman sonrasında Hwa-Shin’i atlatmıştır. Hatta nihayet yeni bir gönül ilişkisine bile hazırdır. Jung-Won ise bunun için şahane bir adaydır. Birkaç kere Hwa-Shin’in Na-Ri’den hoşlanıp hoşlanmadığını teyit eden Jun-Won’da Na-Ri’den hoşlandığını itiraf eder. İşler bu raddeye gelince Hwa-Shin, üç yıldır köpek gibi davrandığı Na-Ri’i paylaşmak istemediğini fark eder. Hwa-Shin’in hayatındaki en önemli şey haberlerdir. Bu uğurda ailesine bile ihanet etmiştir. Burnu havada, kibirli, kendini beğenmiş bir karakterdir. Annesi, yeğeni onunla konuşmamaktadır. Burada yine bir parantez aç, Hwa-Shin’in yeğeni Lee Bbal-Gang rolünde Mun Ka-Young oynuyor. Kendisini; Find Me in Your Memory, True Beauty, Link: Eat, Love, Kill gibi dizilerden tanıyoruz. O da Kim Jung-Hyun gibi liseli bir ergen rolünde.
İkinci adam, kıskançlık, aşk üçgenleri yani sevmediğimiz ne varsa bu dizinin konusunu oluşturuyor. Buna rağmen öyle mükemmel işlenmiş ki, asla rahatsız etmemesinin yanı sıra bir süredir kaliteli oyunculuk izlemediğimi fark etmeme neden oldu. Genel olarak her dizide bir kişi şahane iş çıkartırken, başka bir oyuncu diziyi aşağı çekmeyi başarıyordu. Bu dizide herkes o kadar profesyonel ve doğaldı ki, sanki inanılmaz lezzetli bir yemek yiyip tatmin olmuş bir şekilde masadan kalkmışım gibi hissettim.
Doğrusunu isterseniz baş rol kadın oyuncu Kong Hyo-Jin güzel değil. Ama ne var ki ekranda devleşiyor. Rolünü öyle güzel yansıtıyor ki, ağlarken ki o dürüstlüğü, güzel görünmeye çalışmaması, güldüğündeki içtenliği ile olduğu yere çok yakıştırıyorum. O yüzden çirkin şansı diyemeyeceğim, başarısının ekmeğini şimdiye kadarki partnerleri ile yiyor olabilir. Hanım kızımızın birlikte rol aldığı aktörlerden bazıları; Kim Soo Hyun, Gong Yoo, Lee Sun Kyun, Cha Seung Won, So Ji Sub, Jo In Sung ve Jang Hyuk. Yeni nesil genç kadın oyuncularda hep bir poz verme merakı, güzel görünme çabası oluyor. Hyo-Jin ise hiçbir duygu değişiminde çekici görünmeye çalışmadı. Gönül rahatlığı ile güzel bir iş çıkmasının en büyük nedeninin “Kong Hyo-Jin” olduğunu söyleyebilirim.
Dizinin bir diğer gündemi de meme kanseriydi. Meme kanserine dikkat çekmek ve bilinçlendirmek amacı ile arka planda bu konu sürekli vardı. Bunu bile doğal olmayan bir hikayeyle o kadar doğal anlattılar ki.. üff! Erkeklerin meme kanserine yakalanması üzerinden işlenen konu oldukça ilgi çekiciydi. Bunu senaristin cesur bir hamlesi olarak görüyorum. Cesaret demişken, dizide oldukça cesur çok sahne vardı. 2016 olmasına rağmen öpüşünce şeytan çarpmış gibi kalmıyorlardı.
Normalde kadınları anlamak zordur derler. Kore dizilerin de erkekleri anlamak daha zor. Kaçan kovalanır sözünün tam anlamı ile suyunu çıkartıyorlar. Kadın seviyor adam bakmıyor, adam sevmeye başlıyor kadın vazgeçiyor, kadının tekrar aklı kayıyor, adam soğuyor. Şeytan diyor al eline bir cetvel geçir sıra dayağından. Zaten ikinci adam hangisi karar veremiyorsunuz. Dizide iki tane başrol erkek vardı. Ko Jung-Won karakteri Hwa Shin in tam tersi tek kelime ile mükemmel erkek modeliydi. Anlayışlı, sevecen, destekleyici, zevkli, kibar, bla bla bla… kısaca bütün dizilerde izlediğimiz mükemmel erkek tanımlarının tek bir karakterde toplanması gibiydi. Yani aslında ikinci erkek olamayacak kadar iyiydi. Tek eksik yanı coşkusu yoktu. Kim Hwa Shin’in ise tek sahip olduğu şey coşkusuydu. Kaba, sevimsiz, yargılayıcı, anlaşılmaz, kibirli, tembel bir adamdı.
Birbirlerine kan bağı olmayan insanların aile gibi yaşadığı kısımlar kafamı çok karıştırdı. Kim kimdir, kim kimin neyi diye anlamak uzun sürdü. Yine de eğlenceli bir grup olmuşlardı. Liseli ergenlerin kaldığı apartman ve apartmanın altındaki ‘veli’ sayılabilecek karakterin kafesi son derece renkliydi. Hiçbir karakterin yerine o yerine bu oynasaydı diyemiyorum. Dizi bütün klişeler üzerine kurulup, klişelerden uzak bir yorumla yazılmıştı. Kötü karakter yoktu. Sevmeyeceğiniz insanlar belki olabilir ama hiç kimse kötü değildi. İhanet yoktu. İki adam yakın arkadaş olmaları nedeniyle dudak uçuklatan ihanetler izleyeceğimizi düşünmüştüm.  Onun yerine dizide herkes kartlarını açık oynadı. Kimse arkadan iş çevirmedi. Felaketler yaşanmadı. Aynı kadına aşık olmuş iki yakın arkadaşın adil dövüşüydü. Erkeklerden biri mükemmel eş diğeri arızalarına rağmen doğru insan gibiydi.
Kısacası çerezlik bir dizi değildi. Yan karakterlerin hikayelerinin altları dolu, kaliteli bir yapımdı. Bölüm sayısı evet bir tık uzundu. Bu konuda bende kararsızım, sanki daha az olsa tadı damağımızda kalırmış gibi de geldi. Ve inanmazsınız sonu vardı. En iyi sonlara sahip diziler arasına girebilir. Diğer yandan dizinin özellikle hitap ettiği bir kesim olduğunu düşünüyorum, çünkü; 25 yaş üstü izleyicilerin daha çok keyif alacağı aşikar. İki erkeğin dostluğuna da ayrıca dikkat çekeyim. İkisi de duygularını saklamak istemiyordu ama her attıkları adımdan sonra dönüp “hala dostuz değil mi?” diye birbirlerine bakıyorlardı. Belki çok ön plana çıkmadı, gizli özne olarak kaldı ama ben ikisinin arkadaşlığına tek kelime ile bayıldım. İkisi de hayatları boyunca kendileri için bir şey yapamamış, ikisinin de birbirlerinden başka kimsesi yokken, ikisi de bir diğerini kendi önüne koyuyordu. Öte yandan ikisi de bu sefer kendim için bir adım atmalıyım ikilemi yaşıyordu. Şahaneydiler.
Kesinlikle tavsiye edeceğim bir diziydi.
OST:
Suran - Step Step
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 3 months
Text
Tumblr media
KILL ME, HEAL ME // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 8,3 Benim puanım: 9
Drama: Kill Me, Heal Me
Hangul: 킬미, 힐미
Director: Kim Jin-Man
Writer: Jin Soo-Wan
Date: 2015
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Ji Sung, Hwang Jung-Eum, Park Seo-Joon, Kim Yoo-Ri, Oh Min-Suk, Ko Chang-Seok, Choi Won-Young
2015 (8th) Korea Drama Awards - October 9, 2015
Best OST Award
2015 MBC Drama Awards - December 30, 2015
Grand Prize (Ji Sung)
Best Drama Award
Best Actor (mini series) (Ji Sung)
Best Actress (mini series) (Hwang Jung-Eum)
Excellent Actor (mini series) (Park Seo-Joon)
Ten Star Award (Park Seo-Joon/Hwang Jung-Eum/Ji Sung)
Best Netizen Award (Park Seo-Joon/Hwang Jung-Eum)
Best Couple Award (Ji Sung/Park Seo-Joon)
Best Actor or Actress Selected by Directors (Hwang Jung-Eum)
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu üzerine şahane bir dizi yapılmış. 2015 yılı için ekstra başarılı bir senaryo, bulunmaz bir oyunculuk diyebilirim. Zenginliği nesilden nesille geçen bir aileye torun kontenjanından katılan Cha Do-Hyun(Ji Sung) şirketin başına geçmek için Amerika’daki eğitimini tamamlayıp ülkesine döner. Ailesinden bile sakladığı hastalığını yalnızca asistanı ve doktoru bilmektedir. Kimlik bozukluğu olan karakterimiz kendi içinde bir sürü karakteri barındırmaktadır. Diğer yandan ise ülkesine yeni döndüğü için ailesine kendini kanıtlamak zorundadır. Bulunduğu mevki sebebiyle hastalığını kontrol altında tutması gerekir. Kendi doktorunun da tavsiyesi ile eve yatılı bir doktor almaya karar verir. Evde onu kontrol altında tutacak, şirkette de asistanı gibi rol yapacaktır. Bir şekilde ikna olup oyuna dahil olan yeni mezun doktorumuz Oh Ri-Jin(Hwang Jung-Eum) daha ilk günden Cha Do-Hyun ‘un alt karakterleri ile tanışır.
Bu noktada Cha Do-Hyun’un alt karakterlerden bahsetmek lazım. İlk kendini gösteren alt benlik Shin Se-Gi’dir. Mahallenin bıçkın delikanlısı, asi gencidir. Kural tanımaz, sert ve acımazsızdır. Aslında kızımız Do-Hyun’dan önce Se-Gi ile tanışıyor. Bu noktada diziye çok ufak da olsa fantastik durum katılmış diyebilirim. Kimliği Shin Se-Gi’ye dönüştüğü zaman boynunda bir dövme beliriyor. Aslında bu öyle abartılı fantastik bir şey değil, hatta belki de orada sadece o karakter öyle hissettiği için “varmış” gibi görünüyordu. Yani sihirli bir durumdan çok başka bir kişiliğe geçerken izleyiciye de o değişimi yaşatmak için yapılmış bir detay gibiydi.
Bir diğer kişilik Ferry Park mahallenin ayyaşı, neşelisi denilebilir. Hobi olarak patlayıcı ‘oyuncaklar’ üretiyor. 40lı yaşlarında olduğu düşünülüyor. En büyük hayali kendi isminin olduğu bir tekne sahibi olmak. Anlaşması kolay bir kişilik. Ahn Yo Sub ve Ahn Yo Na; 17 yaşında ikizler. Yo-Sub intihara meyilli depresif bir erkekken, Yo-Na ise tam tersi inanılmaz neşeli, ayran gönüllü genç bir kız. Aynı zamanda Oh Ri-Jin’in erkek kardeşi Oh Ri-On(Park Seo-Joon)’a aşık… Oh Ri-On(Park Seo-Joon) işsizmiş gibi görünen bir yazar. Omega takma adıyla kurgu romanları yazıyor ve yayınlanan bütün eserleri çok büyük bir hayran kitlesine sahip. Burada dizideki isim seçimlerine özellikle bayıldım. Kardeşlerin birinin adı Orijin diğerinin adı ise Orion gibi telaffuz ediliyor. Çok tatlı bir detay olmuş.
Bütün alt benlikleri tek tek anlatmak istemiyorum bunlar göze çarpanlardı diyebilirim. Baktığınız zaman kişilik bozukluğu üzerine bir hikaye anlatılıyormuş gibi görünse de aslında senaryo çok daha fazlasını barındırıyor. Çok daha fazlasını irdeliyor. Çocuk ihmali ve istismarı, travmalar gibi ince buz üzerinde yürüyen konular gündemde.  O yüzden dizinin türüne romantik komedi demek biraz haksızlık olur. Bu kadar ciddi ve travmatik konular etrafında dönerken bile izleyiciye kahkaha attırmayı başarıyor olması ise ayrıca ayakta alkışlanması gereken bir noktaydı. Düşündüğünüz gibi trajediden trajediye koşup sizi helak etmiyor. Yaşanmış bütün o travmaları ve trajedileri sarıp sarmalayıp içine mizah katmışlar.
Beğenmediğim şeyler olmadı mı? Oldu. Öncelikle en birinci kadın başrolü hiç beğenemedim. Abartılı, yapay bir oyunculuk sergiliyordu. Ona rağmen dizi çok iyiydi inanın. Keşke kadın oyuncu Han Ji-Min oynasaydı diye çok çok içimden geçirdim. Hwang Jung-Eum mimiksiz değil de fazla mimikli bir oyuncu, bence. İkinci beğenmediğim şey ise Hwang Jung-Eum’un karakteri Oh Ri-Jin’di maalesef 😊. Yani; henüz 1 yıllık doktor olarak her şeyi çözmesi ve kendi profesör hocasının 11 yıldır iyileştiremediği hastayı tedavi etmesi biraz manasızdı. Bir hastalık üzerine hikaye kurgulanıyor ise en azından biraz olsun çalışılmış üzerine düşünülmüş temellere dayanmasını beklerdim.
Beğenilmeyenleri konuşup çözdüysek sıra beğenilenlerde… Ji Sung !!! sen neymişsin… tek kelime ile anlatılamayacak bir şahanelik. İnanılmaz bir performans. 7 farklı karaktere bürünebilme kabiliyeti ve karakterler arası geçişlerde dahi izleyiciye hangi karakter olduğunu söylemeden anlatabilme yeteneği. Ne diyeyim bilmiyorum. Her karakterin, şivesi yaşı cinsiyeti farklı farklı olmasına rağmen, konuşmadan bakışlarıyla bile hangi karakter olduğunu anlayabiliyordunuz. Tek kişilik dev bir kadro gibiydi adeta. Buna rağmen yanına bir de oyunculuk anlamında benim takdir edip inanılmaz beğendiğim diğer bir aktörü koymasınlar mı; Park Seo-Joon. O da bence, her dizide başka karaktere bürünme konusunda bir dahi.
Bu dizinin erkek oyuncuları için farklı tercih yapılmış olsaydı, tutmasının imkanı yoktu, net. Bu yorumumu en güzel destekleyen şey ise 2015 yılı en iyi çift ödülünü Ji Sung ve Park Seo Joon ‘un canlandırdıkları Ahn Yo Na ve Oh Ri On karakterleriyle almış olmalarıdır. Ödül töreninde o kadar sevimliydiler ki açıp izlemelisiniz. Dizinin finalinde kapanış öncesi 4.duvarı yıkıp kameraya veda ettikleri bir sahne var. Orada Ji Sung’un kullandığı bütün aksan ve şiveleri ile veda etmesi ve o kısacık vedada bile pürüzsüz geçişler yapması aklımda kalan sahnelerden biriydi.
Sonuç olarak; diziyi kesin izleyin.
OST:
Lilly Mandover, Nashow - Auditory Hallucination
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 3 months
Text
Tumblr media
SIGNAL // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb:8,5 Benim puanım: 9
Drama: Signal
Hangul: 시그널
Director: Kim Won-Suk
Writer: Kim Eun-Hee
Date: 2016
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Lee Je-Hoon, Kim Hye-Soo, Cho Jin-Woong, Kim Won-Hae
tvN10 Awards - October 9, 2016
(Individual) Grand Prize (Cho Jin-Woong)
Best Actress (Kim Hye-Soo)
PD's Choice Award (Lee Je-Hoon)
Content Main Prize
2016 (5th) APAN Star Awards - October 2, 2016
Best Actor (mini series) (Cho Jin-Woong)
Best Screenplay (Kim Eun-Hee)
2016 (52nd) BaekSang Arts Awards - June 3, 2016
Best Drama
Best Actress (Kim Hye-Soo)
Best Screenplay (Kim Eun-Hee)
Birçok kez birçok ülkede farklı şekillerde aynı konu işlendi. Filmleri yapıldı, dizileri yapıldı. Tek tek isim vermeme gerek yok ama çoğu kişi en azından birini hatırlıyordur. Günümüzden biri, telefon/telsiz/radyo gibi bir cihaz ile geçmiş ile iletişime geçiyor. Bu kişi bazısında kendisi oluyor, bazısında babası oluyor, bazısında ise tanımadığı bir yabancı. Temelinde geçmiş ile kurulan iletişim şeklinde bir kurgu yatarken senaryo bunun üzerine farklılaşıyor.
Signal de Kore dizilerinin altın çağı 2016 yapımı bir dizi. Oyuncuları başarılı hikayesi sağlam ve bir sürü ödülü kucaklaşmış. Park Hae-Young (Lee Je-Hoon) küçükken kötü bir olay yaşar ve sözünü polislere geçiremediği için onlardan biri olmayı hedefi haline getirir. Sonunda amacına ulaşmış ve profil uzmanı olmuştur. Karıştığı bir dava sonucunda bazı insanları kızdırarak kendisini "Çözülmemiş Davalar Birimi" ‘nin parçası olarak bulur. Tesadüfen bulduğu bir telsiz ile Lee Jae-Han(Cho Jin-Woong) adına bir dedektif ile konuşmaya başlar. Gece yarısında belli bir süre kadar açılan bu telsizle konuştuğu kişinin 15 yıldır kayıp olduğunu sonradan öğrenir. Üstelik şuan bulunduğu ekibin amiri Cha Soo-Hyun(Kim Hye-Soo) 15 yıl önce Jae-Han’ın ortağıdır. Üsttekilerin; bir süre sonra kapatıp ekipten kurtulmak için kurdukları bu birim 10 yıldan fazla süredir çözülememiş davalara bakacaktır. Neyse ki ekipte 15 yıl öncesiyle konuşabilen biri vardır.
Şakası bir yana konu aşağı yukarı bu şekilde. Dizi üç çizgide ilerliyor. Geçmişte Jae-Han’ın yaşadıkları, günümüzde Hae-Young’un yaşadıkları ve bakılan davalar. Şimdi burada bir duralım. Aslında bu zamanda yolculuk konuları benim kırmızı çizgim. Kafa karıştırmadan paradoks anlatabilen senarist benim gözümde yok denebilir. Zamanla oynayanlar bir yerde pes edip, yaptım olduculuğa geçiyor. Bu dizinin o kısmını takdir ettim. Kafa karıştırmıyor, seyirci gibi düşünerek hareket ediyor.
Dizi belli bir temponun altına hiç düşmedi. Her bölüm seyirciyi çekmeyi başarıyordu. Üstelik bu tempoyu içinden çıkması çok zor bir konu etrafında koşarken yakalayabiliyordu. İzleyiciyi hiç karanlıkta bırakmamasını ayrıca sevdim. Açıklaması gerekeni paşa paşa açıkladı. Öyle havada kalan, halının altına süpürülen bir şey olmadı. Çok dallandırmadan, geçmişte değiştirilen bir şey gelecekte her şeyi tamamen değiştirebilir noktasına da çok güzel parmak bastılar. Hatta bunun üzerine geçmişteki bir şeyi değiştirmek, şu anda istediğin sonuçları vermeyebiliri de çok güzel örneklendirdiler. Yani geçmişte yaşanılan bir olayda birinin hayatını kurtarmak onun kısa bir süre sonra başka bir olayda ölmeyeceği anlamına gelmiyor. Bu tarz buzda yürünmesi gereken konuları başarılı kotaran bir dizi olduğunu düşünüyorum.
Dizinin ilerlediği çizgilerden biri olan geçmişte çözülmeyen davalar, birbirinden bağımsız gibi görünse de bütün davalarında bir şekilde bir yerlere bağlanması bence çok yerinde bir tavır olmuş. Üstelik bunu yaparken izleyici hiç irkilmiyordu. Öyle bir bölüm bir dava bakalım diğer bölüm başka davaya geçelim yerine kendi içinde bir akışı vardı. Ben diziler ile ilgili yorumları izlemeden önce okumuyorum. O yüzden bu dizi hakkındaki yorumlarda beni olumsuz etkilemedi. Beklentim yoktu mesela, bu kadar başarılı olması ekstra hoşuma gitti. Bu bir beklenti ile izleyip hayal kırıklığına uğramanızdan iyidir diye düşünüyorum.
Sıra dışı ekibimizde Kim Gye-Chul ismi ile yer alan Kim Won-Hae ise yine şahaneydi. Deneyimli oyuncu her dizisinde kendini belli ediyor. Dizinin küçük bir kadrosu var. Bu küçük kadroda herkes üstüne düşeni yapıyor. Final!! Benim için tam bir şoktu. Birçok kişinin finalden hoşnut olmadığını düşünüyorum. Ama sakin kafayla bakınca aslında en olası finallerden biriydi. Bunun yerine ben biraz daha uzun çekilmesini tercih ederdim. 16 bölüm değil de 24 bölüm olabilirdi. Ucunu izleyicinin hayal dünyasına bırakmak yerine şöyle şanıyla şerefiyle kendisi toplardı.
Ve son olarak dizinin müzikleri enfesti. O kadar dizi izledim, gerçekten müzikleri ile bir adım öne çıkan dizi sayısı bence çok azdır. Bu dizinin müziklerine bayıldım, bayıldım.
OST:
Kim Yuna - The Road
Inkii - The one who will Leave
Jeong Cha Sik - I will Forget You
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 3 months
Text
Tumblr media
LINK: EAT, LOVE, KILL // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,3 Benim Puanım: 8
Drama: Link: Eat, Love, Kill
Hangul: 링크: 먹고 사랑하라, 죽이게
Director: Hong Jong-Chan
Writer: Kwon Ki-Young
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Yeo Jin-Goo, Mun Ka-Young,  Kim Ji-Young, Ye Soo-Jung, Lee Suk-Hyeong, Lee Bom, Song Duk-Ho, Lee Bom Sori
Diziye klasik bir romantik komedi sanarak başladım. Çok yanılmışım. Hiç düşündüğüm gibi çıkmadı. Tabi ki bu benim dizilere konusunu okumadan başlamamdan da kaynaklanıyor. Yeo Jin-Goo’i ilk Hotel Del Luna dizisinde izlemiştim. Diziyi çok beğensem de oyuncuya bir türlü ısınamamıştım. Ya kendini güzel geliştirmiş ya da ben o dizide kendisine uyum sağlayamamışım. Zira bu dizide çok beğendim.
Eun Gye-Hoon(Yeo Jin-Goo), başarılı bir şeftir. Bir gün hiçbir şey yokken rastgele duygular yaşamaya başlar. Bir anda gülme krizine giriyor, bir anda ağlamaya başlıyordur. Neden sinirlendiğini bilmeden sinirleniyor ya da mutlu oluyordur. Bu şekilde başkasının duygusunu hissetmesi çok küçükken yalnızca ikiz kız kardeşi ile yaşadığı bir şeydir. Tekrar bu duyguları hatırlayan Gye-Hoon işinden istifa edip kız kardeşinin 20 yıl önce kaybolduğu kasabaya geri döner be burada bir restoran açar. Bütün bu duygulara restoranın tam karşısındaki evde oturan No Da-Hyun(Mun Ka-Young) neden olmaktadır. Bu noktada fantastik ögeler barındıran gizem dolu bir dramaya giriş yapmış bulunuyorsunuz.
Yeo Jin-Goo ve Mun Ka-Young’un beraber oynadıkları ilk dizi bu değilmiş. İkili daha önce başka yapımlarda da ( “Ja Myung Go” ve “The Reputable Family” ) bir araya geldikleri için aralarındaki uyum diziye de yansımış görünüyor. Dizideki “şef” teması çok zayıftı. Dizinin bu yönünü hiç beğenmedim. Başrol karakteri bir şef ve bir restoran açıyor ama dizi boyunca ne restoran kullanıma açılıyor ne de şefimizi doğru düzgün bir yemek yaparken görüyoruz. En başında şef olduğunu anlayalım diye gösterdikleri sahnede ne gördüysek o. Görüp görebileceğiniz budur demişler. Beni de şaşırtan bir çok duyguyu barındırması bakımındansa ilgi çekiciydi. Gizemliydi, romantikti, biraz polisiye biraz fantastikti. Beklentilerinize ters köşe yapmayı seviyor gibiydi. Biraz uzattıkları konu ise başrollerin arasındaki bu fantastik bağın kaynağı oldu. Dizi boyunca merak edilip, bence çok da mantıklı bir şekilde bağlamadılar.
Yan roller ise, bence çok renkli ve keyifliydi. No Da-Hyun’un annesi Hong Bok-Hee(Kim Ji-Young) ve büyük annesi Na Chun-Ok(Ye Soo-Jung) özellikle müthiş tiplerdi. Büyükanne ekstra ekstra reprenkli bir kişilikti. Deli deli bakışları, her an katil olabilecek tavırları ve acaba birini öldürmüş olabilir mi şüphesini sürekli destekliyor.
Toparlayacak olursak, yemek ile alakası olmayan bir şef, konu ile alakası olmayan bir genç kız, aralarında neden olduğu bilinmeyen bir bağ ve her şeyden bağımsız bir ceset bütün diziyi özetliyor. Ben kendi adıma bu gizemi başlarda sevdim. Ama uzadıkça uzamaya başlayınca bir süre sonra aman istemiyorum öğrenmek demeye başladım. Ve sonuçta bu muydu olarak bitti. Onun dışında Yeo Jin-Goo ve Mun Ka-Young ikisi de güzel oyunculuklar ortaya koydular. İkisi içinde bakış açım ve fikrim değişti diyebilirim.
Şiddetle tavsiye etmem ama ilginç bir dizi olduğunu söyleyebilirim.
OST:
Kim Ki Won - Connect
Janet Suhh - Unknown World
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
0 notes
korelist · 4 months
Text
Tumblr media
YOUTH MT // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 8,8 Benim Puanım: 9
Love in the Moonlight Team:
Park Bo-gum, Kim Yoo-jung, Jung Jin-young, Kwak Dong-yeon, Chae Soo-bin
Itaewon Class Team:
Park Seo-joon, Ahn Bo-hyun, Kwon Nara, Ryu Kyung-soo, Lee Joo-young
The Sound of Magic Team:
Ji Chang-wook, Choi Sung-eun, Hwang In-youp, Ji Hye-won, Kim Bo-yoon
Üç farklı dizinin oyuncularının bir araya getirildiği bir Variety show’du. Love in the Moonlight , Itaewon Class, The Sound of Magic dizilerinin sevilen karakterlerini doğal halleri ile izlemek çok keyifliydi. Karışık takımlar olarak çeşitli oyunlar oynadıkları bir yarışma formatındaydı. Her birinin ilk etapta inanılmaz utangaç olduğu, ilerleyen dakikalarda ise birbirlerini tanıdıkça kendilerine yakın kişilerle arkadaş oldukları bir ortam düşünün.
Hepsinin kendi özelinde ünlü olduğunu biz biliyoruz ama onlar bunun farkında bile değillerdi. Ne kadar ünlü olduğunu bilmeyen pırlanta gibi insanlardan oluşan bu yarışmada bir kez daha Koreli oyuncuların ne kadar alçak gönüllü olduklarını gördüm.
Keyifsiz bir dönemdeyseniz, kesinlikle ilaç gibi gelecektir. Park Seo-joon benim çok beğendiğim bir aktördü. Yarışma boyunca ne kadar haklı olduğumu gördükçe keyfim yerine geldi. Liderlik yapmak istemese bile takımını koruyup kollamadan duramaması, diğerleri için bir adım öne çıkması, kriz yönetimi gibi davranışları bir kez daha beni hayran bıraktı.
Ahn Bo-hyun ise Itaewon’un kötü adamı rolünde izlediğimiz bir oyuncuydu. Yarışmaya sonradan katılmak zorunda kaldığı için o geldiğinde herkes çoktan kaynaşmıştı. Buna rağmen o kadar kibar ve olgun yaklaştı ki, benim bütün ön yargılarımı yıktı geçti. Çok ısındım kendisine ayrıca sevdim.
Iteawon ekibindeki Ryu Kyung-soo ise, dizideki o sert mafya duruşuna göre son derece utangaçtı. Onu utangaç tavırları içinde göreceğimi hiç düşünmemiştim. Diğer dizilerin ekipleri ile tanışacakları için o kadar gerildi ki komik bir görüntü ortaya çıktı.
Park Bo-gum… Sen ne kadar güzel kalpli bir çocukmuşsun. Öncelerde de kendisini çok naif ve alçak gönüllü buluyordum ama bu kadar düşünceli, bu kadar temiz kalpli olduğunu bilmiyordum. Her durumda yanındaki kişiyi ön plana koyması, yeni tanışsa bile tavrını değiştirmemesi beni etkiledi. Hele yemek yerlerken kendisi ne kadar aç olursa olsun ilk önce odada ki çalışanlara ikram etmesi çok şık bir davranıştı.
Kwak Dong-yeon, my brother… Vincenzo dizisinden beri benim için onun adı “brother”.  Show boyunca sergilediği sımsıcak tavrı ve heyecanı görülmeye değerdi. Herkesten daha sıcak herkesin arkadaşı gibiydi. Çok sevdim. Daha çok sevdim.
Ji Chang-wook, ekibin en büyüğüydü sanırım. Değilse bile o kadar “benim burada ne işim var” havasındaydı ki öyle hissettiriyordu. Sanırım tek hayal kırıklığı yaşadığım aktör oldu. Üzgünüm ama eblek bakışları beni çok rahatsız etti. Sürekli mutsuz, sıkılmış bir tavrı vardı. Halbuki kendisini çok beğenirim. Ayrıca kendisinin kötü tercih yapılmış dizilerde oynadığını düşünüyorum. Her rolünde o bakışları sabit, yeni bir karakter yaratmasına alan tanınmıyor.
Hwang In-youp, utangaçlığını gizleyemeyen bir diğer oyuncuydu. Herkesten çekinip, her şeyden utanıyordu. Tekrar tanıştığıma çok memnun oldum.
Showdaki kadın oyunculardan hiç bahsetmemiş oldum ama doğruyu söylemek gerekirse, Magic ekibinin kızları gerçek hallerindeyken de ilgimi hiç çekmedi. Itaewon ekibinde ise esas kızımız yoktu. Gelenlerde ise Kwon Nara ön yargımı yıkmayı başardı. Oldukça anaç, cana yakın bir kızdı. Lee Joo-young ise favorimdi. Dizideki o cesur duruşu, doğal tavrı tam düşündüğüm gibiydi. Moonlight ekibinin kızlarına gelirsek; Kim Yoo-jung, adeta bir maskot gibiydi. Takım lideri seçilmesi ise hepimize sürpriz oldu. Bütün o sevimliliği ile ekibin sorumluluklarının altından kalkmayı başardı. Chae Soo-bin ise diğer bir hayal kırıklığı oldu. Genel kültürü, el becerisi, konsantrasyonu hiçbir şeyi yoktu maalesef. Unuttuğum biri kaldı mı diye bakıyorum… 
O kadar keyifle izledim ki, tavsiye ederim.
1 note · View note
korelist · 4 months
Text
Tumblr media
GHOST DOCTOR // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb : 7,9 Benim puanım: 8
Drama: Ghost Doctor
Hangul: 고스트 닥터
Director: Boo Sung-Chul
Writer: Kim Sun-Soo
Date: 2022
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Rain, Kim Beom, Uee, Son Na-Eun, Sung Dong-Il
Bizim küçük tilkimiz büyümüş başrol olmuş eyy ahali. Bir çıt fantastik, bir tık medikal bir dizi ile karşımızda. Konusu her ne kadar ilgi çekici olsa da Kim Beom için başladığımı inkar edemeyeceğim. Dizi ortalamanın üzerinde beklediğimden daha keyifliydi. Genel oyuncu kadrosu başarılıydı. Hikayesi eğlenceliydi. Özellikle Rain’i ilk kez izledim oldukça başarılı buldum.
Cha Young-Min(Rain) öğrencilik yıllarında nasıl bir insan olduğunu, nasıl bir doktor olmak istediğini unutmuş, empatiden yoksun kibirli, küstah ve bencil ama çok başarılı bir kalp cerrahıdır. Hastanenin yıldızıdır. Eski karısı Jang Se-Jin (Uee) bir gün babasını kurtarması için ondan yardım ister. Bu hanım kızımızı Marriage contract dizisinden tanıyoruz. Bir türlü sevemedik. Young-Min ameliyatta çok başarılı bir iş çıkarmasına rağmen hasta uyanmaz. Aynı günün akşamında da kendisi bir trafik kazası geçirip komaya girer.
Go Seung-Tak (Kim Beom) ise Young-Min ile asla anlaşamayan onun stajyerlerinden biridir. Aynı zamanda hastane sahibinin torunu olduğu için son derece rahat ve şımarık bir tiptir. Aslında Young-Min’in tam zıttı diyebiliriz. Teoride çok başarılıdır. Bütün soruların cevaplarını biliyordur. Ama pratikte eline neşter alamaz. Diğer bir stajer doktor olan Oh Soo-Jung(Son Na-Eun) ile yakın arkadaştırlar. Bu hanım kızımızı da Cinderella and the Four Knights dizisinden tanıyoruz. Bunu da pek sevememiştik. Özünde dizideki dişil enerji çok zayıftı. İki kadın oyuncuda birbirinden vasattı diyebilirim. Donuk, ruhsuz ve dizinin kimyasıyla uyuşmuyorlardı.
Dizinin fantastik kısmı ise Seung-Tak’ın ruhları duyabiliyor, görebiliyor olmasıydı. Komaya giren Young-Min’i görebilen tek kişinin asla anlaşamadığı ve taban tabana zıt karakterdeki stajyeri olması diziyi ilginçleştiren noktalardan biriydi. Dizinin kadınlarının aksine diğer yan roller oldukça başarılıydı. Özellikle komadaki hayalet kadrosu ve o kadronun başındaki Tess’i canlandıran deneyimli oyuncu Sung Dong-Il.
Bütün bu bir araya geliş olduktan sonrasında, hikaye bize şunu soruyor; başarılı doktorumuz neden komada? Ameliyatı başarılı geçen hasta neden uyanmadı? Stajyer doktorumuz başaralı hayalet ile anlaşıp kendini geliştirebilecek mi? Komadan ne zaman çıkacak ya da çıkacak mı? Dizinin genel konusu işte bu soruların etrafında dönüyor.
İzlemesi kolay, insanı yormayan keyifli bir diziydi. Konusu eğlenceliydi, yer yer strese soksa da dozunu güzel ayarladı. Arada derede kalmış bir dizi olduğunu düşünüyorum. Abartılan onca dizi varken, biraz daha öne çıkmayı hakkediyor. Ayrıca başlarken dediğim gibi küçük tilkimiz Kim Beom bence kendini kanıtlamış.
OST:
Shin Woo - Fly Away
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
3 notes · View notes