Tumgik
#malikan
wormandzeewriting · 5 months
Text
Celestial Tango
Soaked in the cool, pure,
Quiet waters of Vyx,
Selene's serene glow reflective
On the ocean's surface.
Sol, your daylight dapples this forest.
It warms my face and my heart,
Warmth so welcomed after freezing so long.
The new day begins
As Stella's three dusk stars shine.
Oh, dear friend,
Won't you dance with me tonight?
Twirl in the meadows Sylvia so kindly formed,
Bound across the stone Mason packed down sturdy,
Catch each other to enjoy the fleeting time,
Let these beings bring us safety
As we enjoy our life.
By @honeyzee312
1 note · View note
ziurinhell · 11 months
Text
youtube
1 note · View note
yasinmeral · 2 years
Text
Doğru Gayrimenkul Yatırımı Neden En Güvenli Liman?
Tumblr media
Doğru gayrimenkul yatırımı neden en güvenli liman? Bu aslında son yıllarda, hatta son günlerde giderek artan bir yoğunlukla hepimizin az çok konuştuğu bir konu. En güvenli, en kazançlı yatırım aracı neden doğru gayrimenkul yatırımı? Burada tabi ki birçok değişken mevcut. Bu değişkenlerinde kendilerine özgü spesifik parametreleri var.
Öncelikle neden doğru gayrimenkul yatırımı diğer yatırım çeşitlerinden hep önde ve zirvede? Çünkü emlak gerçektir, somuttur, elle tutulabilir. Örneğin, Twitter hisse senetlerinin yarınki değeri hakkında yüksek oranla aratacağını veya hiç değer kaybetmeyeceğini söyleyebilir miyiz? Hayır. Çünkü hisse senetleri her hangi olumsuz bir durumdan kolaylıkla etkilenip değer kaybedebilir. Manipüle edilebilir.
Ancak doğru lokasyonda, doğru parametrelerle yaptığınız bir gayrimenkul yatırımı hep oradadır, sabittir ve hep değerine değer katar. Kiraya verirseniz size düzenli nakit akışı sağlar. Satarsanız da kâr getirir. Bu arada nakit akışı demişken, hisse senetleri değer kazanabilir ancak size her ay düzenli, kira gibi nakit akışı sağlayabilir mi? Hayır. Sadece hisse senetlerini sattığınızda kârınızı alabilirsiniz.
Ayrıca doğru gayrimenkul yatırımın en iyi ve en güvenli yatırım olmasının en önemli nedeni, enflasyona ve ekonomik belirsizliklere karşı bir kalkan olmasıdır. Enflasyon arttıkça kira gelirleriniz arttırabilirsiniz. Doğru gayrimenkulün değeri en az enflasyon oranı kadar artış gösterir. Kredi geri ödemeleri enflasyondan etkilenmez, dolayısıyla enflasyon arttıkça azalır.
Tumblr media
Doğru Gayrimenkul yatırımlarına baktığımızda, burası çok önemli, gayrimenkul yatırımınızın mutlaka “doğru” bir şekilde yapılması gerekir. Yani sırf gayrimenkul yatırımı yapmak için bir yer almak bize yarardan çok zarar sağlayabilir. Riski en aza indirip doğru lokasyondan doğru tercihleri yaptığımızda ancak doğru gayrimenkul yatırımı yapmış oluruz. Tabi ki bu doğru lokasyonunda yukarıda da değindiğim üzere kendine özgü spesifik parametreleri var.
Örneğin; kalabalık bir caddede bulunan bir ev daha uygun fiyatlı olabilir, ancak sessiz bir ara sokakta bulunan bir ev kadar çabuk değer kazanmayabilir. Toplu taşımanın yanında bulunan bir apartman binası, en yakın banliyö tren istasyonundan bir km uzakta bulunan bir apartmandan daha hızlı bir değer artışı görebilir. Her yerleşim yerinin de ayrıca spesifik parametreleri vardır.  Malikane, lüks konut ve rezidans seçimleri ise apayrı, gerçekten nokta atışlar yapılması gereken konulardır. İşte gayrimenkul yatırım danışmanınızın uzmanlığı burada devreye girer. En önemli mesele, sizi doğru bir şekilde yönlendirmesidir.
2 notes · View notes
pateralba · 7 months
Text
Tumblr media
FEODALİZM
Konuyu evrenselleştirmek için kral vs. gibi yetke adları yerine "egemen" sözcüğünü kullanmayı seçtim. Öncelikle bilinmelidir ki feodalizm komplekstir. Ayrıca zaman ve mekan bakımından tüm Orta çağı kapsamaz. Feodalizm, burjuva devrimlerine kadar süren erken feodalizm ve manoryalizm (feodalizmin doruğu - malikane sistemi) olarak iki sürece ayrılır. İki ayrı feodal sürece ek olarak yıkılış sürecinden söz edeceğim.
Feodal toplum, köleci toplumun bağrından koptu. Orta çağda, köleci toplum devrilirken feodal toplum kuruldu. Feodalizm yavaşça ortaya çıktı. Büyük toprak tekelleri rakiplerine baskı yaptı ve eşitsiz rekabet oluştu. Köylüler iflas etti ve seçkinlerin gözetimine geçti. Feodal toplumda koruyan-korunan (süzeren-vassal) ilişkisine dayanan fief sözleşmesi vardı. Bu sözleşme ile taraflar bağlılıklarını yasallaştırdılar. Feodalizm egemenliğin savunmasına dayanıyordu. Orta çağda egemenler topraklarını savunamadı ve toprağın bir bölümünü soylulara verdi. Soylular toprak kazandıklarında düşük rütbeli korunanlara dağıttılar. Onlar da kendilerine verilen toprağa karşı asker beslemeye ve feodallere destek sözü verdi.
Feodalizm, ayrıca egemenlerin en üstte olduğu hiyerarşik ilişkiye dayanır. Köleci toplumdan kalan devletler, toprakları çıkarları karşılığında kölelere dağıttı ve köleci toplumun sonunu hazırladı. Dağıtılan toprak (feod) sınıflı toplumun feodalizm sürecini başlattı. Yeni egemen sınıfa hizmet eden serfler, köleler gibi mülksüzdü. Toprak satılsa da, feodal değişse de serf toprakla birlikte satılırdı. Tarımda serf emeği köle emeğinin yerini aldı. Tarım ekonomisinde tekelleri feodaller temsil etmeye başladı. Orta çağın özgür çiftliklerine allod denir. Allodları alıkonulan köylüler, topraklarını düzenli işleme koşuluyla tekellerden toprak aldı. Bu geçici kullanıma prekarey adı verilir. Tekeller yerleşik düzenden yarar sağladıkları için köylüleri topraklardan çıkarmadı. Feodalizmin kuruluş sürecinde feodalin mülkünü kullanan bağımlı köylüler hukuken üçe ayrılıyordu. Özgür kökenliler, bağımlılar ve köle kökenliler. İkinci ve üçüncü gruptakiler, erken Orta çağda ortaya çıkan toprağa bağlı kiracı çiftçilerin (kolonuslar) ve köle kökenlilerin devamı olanlardı fakat birinci gruptakiler feodalizmin başlangıç sürecinde topraklarını yitirerek serf olanlardı. İlerleyen süreçte allod sahibi diğer özgür köylüler de topraklarını ve bağımsızlıklarını feodale kaptırdılar ve serf oldular. Feodalizmde feodaller, iki gruptan oluşur. Soylular ve ruhban takımı (din adamları). Soylular, köleci toplumda bedeni kuvvetli olanlardan buraya değin gelebilmeyi başarmış aylaklar, krallar, prensler, dükler, baronlar, kontlar veya başka dillerde çok daha fazlası idi. Ve insanlığın ilk asalakları din adamları, psikoposlardan rahiplere veya başka inançlarda başka şeyler olarak adlandırılan bir yığın parazit sürüsü. Ve ayrıcalıksızlar, serfler! Feodalizmde güçlü merkezi devlet yetkesine rastlanmaz. Skolastiğin egemen olduğu toplum yaşamında din etkilidir. En üstte egemen (çar, padişah, kral vs.) vardır. Çoğu ulus için egemenleri, yaratıcı ile bağlarını kuran varlıktı ve kontrolü altındaki toprakların tek sahibiydi. İlerleme çok yavaştı. Dolayısıyla artı değer yönetimi egemenlerin yetkesiyle belirlendi. Yani feodal toplum da tıpkı köleci toplum ve ileride feodal toplumun bağrından kopacak kapitalist toplum gibi siyasidir. Feodalizmde, feodal yönetim yereldir ve bu yönetim kamu yetkesidir. Ayrıca güçlü merkezi devlet yetkesi olmasa da merkezi yönetim ve kamu yetkesi hiçbir zaman tümüyle kaybolmamıştır. Egemen ise eşitlikler arasında birincidir. Feodalizmin temeli serfler tarafından üretilen artı değere tekellerin el koymasıdır. Temel eylem tarımdır ve bu toprağı temel üretim aracı yapar. Bu tekellere toprağın rantından yararlanma imkanı verir. Erken feodalizm, ticaret ve şehir yaşamının ortadan kalktığı ve yerini kır yaşamının aldığı bir düzendir.
Temel mülk toprak ve buna bağlı üretim ilişkileri feodalizmin tüm toplumsal düzenine işlemiştir. Ayrıca şehirde de sosyal farklılaşma vardır. Çünkü feodalin etki alanında yalnız köyler değil şehirler de yer alır. Feodalin sömürüsüne şehirli zanaatkarlar da uğradı. Çünkü feodalizmde köy, politik olarak şehre egemendi. Feodal, şehirliler için en büyük egemendi. Fakat zanaatkarlığın artması ile tefeci ile burjuvazinin elinde servet birikmesi, sonunda şehrin köy üzerinde egemenliğini beraberinde getirdi. Feodal egemenlik zanaatkarlığı ve ticaretin gelişmesini engelliyordu. Bu nedenle şehirler sürekli olarak feodallere karşı mücadele ediyordu. Sonunda politik özgürlüklerini, öz idare hakkını, sikke hakkını kazanmayı ve vergiden kurtulmayı başardılar. Burjuvazi, tefeciler ve zengin zanaatkarların elinde yeterince para bulunduğu için, şehirler feodallerden para karşılığında da kurtuldular. Fakat yine de çoğu kez özgürlüklerini silahlı mücadelelerle kazandılar. Feodal egemenlikten kurtulan şehirlerde ise burjuvazi, tefeciler ve büyük emlak sahipleri egemendi. Feodal mülkiyet, mülk olan toprak üzerindeki insanları da kapsardı. Erken feodalizmde ücretsiz ekonomi ve faiz ekonomisi olmak üzere iki temel üretim biçimi vardır. Ücretsiz ekonomide bir bölümü feodale ayrılan toprak ikiye ayrılır. Serf, feodalin toprağında kendi ihtiyacı için emek verir. Bu ekonomide gerekli ürün ve artı ürün zaman ve mekana göre birbirinden ayrılır. Serf feodalin toprağında çalışmadığında kendi toprağında çalışır. Faiz ekonomisinde bütün toprak köylüye dağıtılır ve ürünün bir bölümü faiz olarak feodale verilir. Serf, bu ekonomide artı emeği kendi ekonomisinde harcar. Köy ile şehir arasında ticaretin gelişmesiyle iç pazar oluştu. Ticaret sermayesi, köylü ve zanaatkar arasındaki değişimin aracıydı. Burjuvanın karı, eşit olmayan değişimden kaynaklanıyordu. Burjuva metayı değerinin altında satın alır ve üstünde satardı. Karın kaynağı, köylü ve zanaatkarın ürettiği artı ürün ile bazen de gerekli ürünün bir bölümüydü. Dış ticaretin gelişmesiyle birlikte meta üretim ve dolaşımının farklılaşması da güçlendi. Dış ticaret, köleci toplumda oldukça gelişmişti fakat feodalizme geçiş sırasında geriledi. Üretimin artması ve meta ilişkileri dış ticareti yeniden canlandırdı. Sonuç olarak para dolaşımı gelişti ve sikke basımı mükemmelleşti. Üst yetkeye göre ekonomi, küçük devletçilik, yolların bozukluğu, ulaşım aracı geriliği, standart ölçü ve para biriminin olmayışı ve feodallerin burjuvaziyi soymaları Orta çağ ticaretini engelliyordu. Feodal toplumda para ililşkileri geliştikçe tefeci sermayesi de gelişti. Tefeciler feodal soylulara olduğu kadar zanaatkar ve köylülere de borç para veriyordu. Para ilişkileri yaygınlaşırken feodal mülk de pazara dahil olmaya başladı. Feodallere, şehir zanaatkarlarının lüks ürünlerini satın almak için daha fazla para gerekli oldu. Böylece köylülerin ücretsiz ekonomi ve diğer ödemelerini para ödemesine çevirdiler. Bununla birlikte köylü ekonomisi de pazara dahil oldu. Feodalizmde toprak mülkiyetinin yapısındaki hiyerarşi toplumu da şekillendirir. Daha önce bahsettiğimiz gibi fief gereği, küçük toprak feodali, feodal soyluya ödeme yapmak zorundadır. Toprak feodali savaşta feodal soyluların yanında yer alır, buna karşılık onlar da toprak feodallerini korur. Fakat bu durum ileride para ile değişecektir. Erken feodalizmin asıl sorunu, fetihten sonra başlardı ve egemenin sorunları çözmesi gerekirdi. Çözümler temel bir zorlamaya dayanırdı. Fethedilen topraklar egemen istediği zaman belli sayıda askeri beslemek amacıyla seçkinlere bağışlanacaktı. İlk başlarda bu bağışlar egemen tarafından alınarak başkasına verilebiliyordu, mirasla bırakılamıyordu. İlk egemenler öldüğünde toprakları başkalarına verebilecek kadar güçlü olabiliyorlardı. Fakat genel eğilim toprakların soydan soya geçmeye başlamasıydı. Bir kez gerçekleştikten sonra egemenler kendi güç merkezlerini oluşturdu ve kendi askerlerini kontrol eden yerel seçkinler üzerinden daha az kontrol sahibi oldu.
Bu durum egemenleri ve seçkinleri destek konusunda pazarlık yapmak durumunda bıraktı. Egemen yerel seçkinleri kontrol etmesi için taşralı ve yerel valiler tayin etti. Sorun, egemenin bu görevi verebileceği az sayıda kişi olmasıydı. Bu nedenle devlet birkaç büyük valiliğe ayrıldı. Dikkatli bir egemen söz konusu olduğunda, sistem işledi. Fakat taht verasetine karşı çıkıldığında egemene yakın olanların yararlanacağı büyük güç merkezlerinin oluşmasına neden oldu. Taht veraseti sorunlarından kaçınabilinirse, devlet istikrarlı yönetildi. Fakat yine de iç sorunlar birikti. Seçkinler soydan soya geçen mülklerine iyice yerleşiyor ve topraklarını, ya yoksul köylüden satın alıyor, ya da doğrudan köylülerin topraklarına el koyuyordu. Yürürlüğe konan vergi sistemleri giderek dağılım dışına çıktı ve verimliliğini kaybetti. Seçkinler vergi vermekten kaçındıkça, vergi ödemeyen kurumlara, özellikle dini gruplara, daha fazla toprak bağışlandı ve sorun büyüdü. Egemenin elde edeceği zenginlik, yetersiz ulaşım nedeniyle denetlenmesi zor olan taşra seçkinlerinin yükselişine paralel olarak azaldı. Her iki durum da orduyu beslemenin zorlaşması anlamına geliyordu. Genellikle dayanıksız olan egemen, yeni egemen tarafından yerine başka bir yetke getirilerek kaldırılıyordu. Fakat serfler için çok az şey değişiyordu. Mülk sahibi seçkinlerin gelmesi, egemenleriyle çoğu zaman az temasları olduğu için pek bir şeyi değiştirmiyordu. Egemenler bir iç savaş veya fetih sürecinin ardından çok az istikrar sağlardı. Fakat bu etkili bir vergilendirme ve bir miktar yiyecek fazlasına el konulması demekti. Manoryalizm, egemenliği kendine yeterli duruma getirmeye dayanıyordu. Toprak, korunanlar ve koruyanlar arasında bölündüğünde, efendiler köylülere bir toprak parçasında yaşamaya ve işleyim yapmaya izin verdiler. Efendiye ait olan topraklarda yaşamanın bir sonucu olarak, köylüler, efendiye ürünler sağladı, evlerinde onlarla ilgilendi ve istedikleri her şeyi yaparak hizmet etti. Bu köylüler serfti. Bu özel korunana ait tüm toprak, rabbin malikanesinin etrafında dönüyordu. Böylelikle manoryalizm ortaya çıktı. Bu ekonomik bir sistemdi. Bireysel olarak varlığını sürdürdü ve serf ile rab arasındaki ilişkiyi ele aldı. Feodalizmin doruğu manoryalizmde, birçok kırsal ekonominin yerini malikane ekonomisi aldı. Manoryalizm, seçkin toprak sahiplerinin köylülerle holdingleri arasında ilişki sistemidir.
Serflerin her açıdan yargı yetkisi altında oldukları efendilerine karşı sorumlulukları vardı. Malikane toprak mülküydü, ekonominin merkezi ve bu toprak seçkinlerinin yanı sıra din adamlarının organizasyonuydu. Din adamları yönettikleri manorlara "rabbin malikanesi" dediler. Bu malikanenin merkezinde büyük bir ev vardı. Bu ev malikanenin efendisinin yaşadığı yer, ayrıca malikane mahkemesinde yapılan davaların yeriydi. Malikane ve toprak sahibinin mülkleri büyüdükçe, diğer soyluların gelip gidebilme amacıyla daireler ev üzerine yapıldı. Efendinin birçok malikanesi olduğunda, her malikaneye bir denetçi atardı. Burası aynı zamanda askeri gücün merkeziydi ve kale kadar güçlü olmasa da malikaneyi çevreleyen duvarlar, evin duvarlarının içine kadar girerdi. Korunan bu evin etrafında küçük kiracı evler, tarım arazileri ve tüm topluluk tarafından kullanılan ortak alanlar vardı.
Kiralık topraklar, efendinin ekonomik çıkarı için köleler veya kötü adamlar olarak bilinen kiracılar tarafından işlendi. Bu kiracılar kalıtsaldı, tek bir ailenin birkaç nesli aynı alanlarda çalışabilir ve yaşayabilirdi. Buna karşılık, serf ailesi yasal olarak efendiyle varılan hizmet anlaşmasını sağlamakla yükümlüydü. Son olarak, serbest köylü toprağı yaygın değildi. Ancak bazı küçük işletmelerde serbest toprak vardı; köylüler burada serf komşularının aksine özgürce ve hala malikanenin yetki alanına giren kiralanan ve yetiştirilen toprakta üretebilirdi. Serfler ve kötü adamlar genellikle özgür değildi ama köle de değildi. Onlar ve aileleri sözleşmeli olarak malikanenin efendisinin yargısı altına girdiler. Adaletin sisteminin merkezi, malikane mahkemesiydi ve davaları düzenledi. Hırsızlık, saldırı vb. diğer suçlamalar kiracılar arasında anlaşmazlık olarak görüldü. Malikaneye karşı işlenen suçlar sosyal düzeni bozduğu gerekçesiyle ciddiye alındı. Örneğin efendinin ormanından bir şey alıp yiyen daha şiddetli cezalandırıldı. Daha büyük görülen suçlar daha büyük bir mahkeme ile egemene veya temsilcisine gönderildi. Sözleşmeler, kiracılık, çeyizler ve diğer yasal anlaşmazlıklar, malikane mahkemesinin baskın işi idi. Çoğu durumda efendi kendisi karar vermez ve on iki seçilmiş erkekten oluşan bir jüri karar verirdi. Köleci sürece göre ilerici olan feodalizm artık gericileşti. Birikim yapamaz duruma geldi. Tarım ve ticari sermaye grupları arasında çekişmeler başladı. Ülkeler, toprağın sermaye olduğu bir piyasadan, ticarete dayalı bir piyasaya geçtiğinde malikane sistemi geriledi. Daha sonra çoğu malikane, para temelli bir ekonomiye geçti. Avrupa da para temelli bir ekonomiye geçtiğinde, malikane sistemi sonunda yok olmaya başladı. Fief sahibi korunanların sunduğu hizmetler, daha etkili ve daha az sorun çıkaran kişiler tarafından görülmeye başlandı. Merkezi devlet yetkesinin güçlenmesi ve yetkinin artık gerçekten egemenlerde toplanması, diğer taraftan şehirlerin zenginleşerek kendi güvenlik birimlerini oluşturması, feodalizmi zayıflattı. Feodal egemen sınıfın gelir sağladığı ve bu gelirini artırabileceği tek kaynak, serfin kendi geçimini sağlamak için gerekli olanın ötesinde emek vermesidir. O süreçteki emek üretkenliği koşullarında ürünün arttırılması için çok az boşluk vardı. Artı ürünü çoğaltma yolundaki girişimler, yetersiz toprak parçasını işlemeye yönelik zamanın azaltılmasıydı. Bu durum insanın direncini aşan bir noktaya geliyordu, ya da yaşam koşullarını insanca yaşamanın altına düşürüyordu. Emek üzerinde baskının artması, sistem için yıkıcı sonuçları beraberinde getirdi. Sistemi besleyen emeğin üzerinde artan baskı, manorlarda sadece umutsuzluktan kaynaklanan yasa dışı göçlere yol açmadı, aynı zamanda feodal ekonominin boğuşacağı bir dizi bunalımı beraberinde getirdi. Orta çağın başlangıcındaki feodal ekonomide para için fazla yer yoktu. Fakat şimdi şehir burjuvazisi, feodalizme karşı "para" silahına sahipti. Feodal, gereksinimi olan her şeyi, ya çalışma biçimi ya da ürün biçimi olarak kendi serflerinden sağlıyordu. Tüm feodal egemenlik, kendi kendine yeterken savaş yükümleri bile ürün olarak isteniyordu, ticaret, değişim yoktu, para önemsizdi. Genellikle yağma yoluyla kazanılan para vergilerin ödenmesine yarıyor, toplumsal işlevden çok siyasal işlev görmeye hazırlanıyordu. Artık her şey değişmişti. Para, yeni baştan, evrensel değişim aracı durumuna geldi ve bunun sonucu olarak niceliği oldukça arttı. Artık soyluluk bile paradan vazgeçemiyordu. Ve satacak çok az şeyi olduğu, ya da hiç olmadığı, yağma da artık kolay olmadığı için, burjuva-tefeciden ödünç alıyordu. Feodaller, yeni toplar tarafından şatoları saldırıya uğramadan önce para tarafından çoktan esir alınmıştı. Eski kaba ekonomi çoğunlukla varlığını sürdürse de, birçok ülkede köylüler feodale ücretsiz ekonomi sunmak yerine para verdiler. Kırda bile feodal kurumlar toplumsal tabanlarını yitirdi.
Bu çağda, ülkeleri saran para hırsı, 15.yy sonunda feodalizmin para tarafından içten çökertileceğine işaret eder. Bu yüzyılda feodalizm çöküş durumundaydı. Feodalizm karşıtı çıkarlara sahip şehirler, her yerde feodal toprakların içlerine sokulmuşlardı. İsteklerini gerçekleştirmek için kendi başlarına güçsüz olan burjuvazi, tüm feodalizmin başı olan egemenin ta kendisinde, güçlü bir dayanak buldu. Burjuvazinin toplumsal ilişkiler düşüncesinin devlet ilişkileri düşüncesine vardığı, ekonomiden siyasete geçme noktası tam da buraya dayanmakta. Bu noktadan diyebiliriz ki, modern uluslar da, sınıf mücadelesinin ürünleridirler. Ulus devletin gelişiminde egemenin buyruğu vardır. Ticaretle uğraşan burjuvazi monarşiyi desteklemiş ve Papalığın kan kaybetmesi ile monarşiler ciddi güç kazanmıştır. Bu genel karışıklık içerisinde, ulus devletçi egemenlikler ilerleme aracı oldu.
Çünkü egemenlik, düzensizlik içerisinde düzeni, ufalanma karşısında oluşma durumundaki ulusu temsil ediyordu. Bundan dolayı, feodalizmin bağrında oluşan tüm devrimci oluşumlar, egemenlik ne kadar onlara dayanmak zorundaysa, o kadar egemenliğe dayanmak zorundaydı. Gelişme, devamında Roma hukukunda kaldıraç buldu. Feodal koşulları kesinlikle tanımayan ve modern özel mülkiyeti (kendinden önceki koşullara göre iyidir) tamamen önceleyen bir hukukun yürürlüğe girmesi büyük bir ilerleme idi. Feodal soyluluk artık Orta çağda ekonomik anlamda egemenleri ve burjuvaziyi sıkmaya başladı. Çünkü şehirlerin ve o çağda yalnızca egemenlik biçimi altında olanaklı olan ulus devletin gelişmesi için de engeldi. Bu durumda evrenselleşen kültür hareketi feodalizme karşı savaşta burjuvazi ve egemenliğin işini kolaylaştırdı. Egemenler, burjuvazinin ve ticaretin gelişmesine paralel olarak aldığı vergiler nedeniyle merkezi bir ordu kurma ve soylular üzerinde denetim kurma fırsatını yeniden buldular. Gücünü burjuvaziden alan egemenlerin yetkesi arttıkça, soyluların ekonomik üstünlüğü sona erdi. Sonunda merkezi devlet yetkesi kendini soylulara kabul ettirdi ve feodalizmin egemenliği zayıflamaya başladı. Vergilerin artması ve ekonomik duraklamayla birlikte soyluların maliyesi tam bir darbe yedi. Bu noktaya kadar feodal soyluluk, aynı zamanda silahları kullanma tekeli olduğu için her şeye karşın ayakta kaldı. Fakat egemenler bu feodal ordudan kurtulmak ve kendi öz ordularını kurmak için çaba gösterdiler. Bu çağdan sonra, askere alınmışlar ya da kiralanmışlardan oluşan birlikler oranı durmadan arttı. Başlangıçta şehirlerin işgalinde ve kuşatmalarda kullanılan piyadeler söz konusuydu. Ama çağın sonuna doğru kendilerini yabancı prenslerin hizmetine kiralayan ve feodalizmin yıkılışını müjdeleyen şövalyeleri de görüyoruz. Aynı zamanda, şehirlerde özgür köylüler arasında savaşkan bir piyadenin koşulları oluşuyordu. O zamana kadar, alt görevdekiler ile birlikte şövalyelik, ordunun temelinden çok, ordunun kendisiydi. Şövalyeler bir süre bütün savaşlara katıldı ve sonuçları belirledi. Fakat durum birçok noktada birden değişti. İlk olarak İngiltere'de toprak köleliğinin yavaş yavaş ortadan kalkışıyla, yeoman (ordu olarak yetiştirilen özgür doğmuş) ve toprak sahiplerinden oluşan kalabalık bir özgür köylüler gurubu oluştu. Aynı zamanda soyluların veraset çatışmaları ve korunanların özgürlüklüklerini elde etmeleriyle feodalizmin çöküşü hızlandı. Feodallerin son kozları şatolarıydı. Şato arkasına saklanan soyluların egemenlere bağlanmaktan başka seçeneği kalmadı. Zenginlik ölçütü topraktan paraya geçtiğinde sınıflar arasında değişiklikler oldu. Önceden yönetme gücü soylularda ve din adamlarındayken artık yönetme gücüne burjuvazi de ortak oldu. Ticaretle birlikte ortaya çıkan lonca sistemi, faiz, tefecilik gibi yeni oluşumlara sertçe karşı çıkan kilise artık sistemden yararlanmaya başladı. Kitapta yazgısını benimsemiş köylü özgürlüğü tattı. Ürün satışındaki artış, ticaretin yayılmasına yol açtı. Piyasa ekonomosi gelişti. Etkili bir burjuvazi vardı. Burjuvalar çıkarlarını korumak için loncalarda birleşmeye başladılar. Zanaatkarlar şehir atölyeleri kurdular. Sanatkarların feodallerden bağımsız kalmalarına izin verdiler. Bununla birlikte Orta çağın sonunda bilimsel ilerlemenin hızlanmasıyla atölyeler geçmişte kalmıştır. Kapitalistler modern üretim ve ticaret büyüdükçe feodalizmle çatıştı. Feodalizme karşı açılan savaşın ilk başlarda çok iyi sonuçları olmadı. Feodaller, toprak çevirme hareketiyle köylüyü tekrar egemenlikleri altına almak istedi. Bu durum, topraklarından sürülmüş, aç kalmış köylülerin satacak iş gücünden başka bir şey kalmaması sonucunda kapitalizmin ihtiyaç duyduğu işleyim işçilerini hazır hale getirdi. Feodalizm, yalnızca bunlarla değişmedi. Köylü isyanları günlük bir olay halini aldı. Hepsi acımasızca bastırıldı. Sıradan katılımcılar işkence görürken elçiler idam edildi. Bunlarla birlikte köylüler özgürleşti ve şehirler özgür nüfusun kalesine dönüştü. Feodalizmin son kalıntısı ise sanayi devrimi ile yok oldu.
0 notes
boracakilkayadesign · 7 months
Text
Malikane Tasarımı Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli.?
Tumblr media
Sıkça karşılaşılan soru "bu mekanın ruhu yok, eksik birşeyler var?"
Büyük malikanelerde duvarları ve mekanları doldurmak ve estetik bir görünüm sağlamak için birçok dekorasyon ve tasarım stratejisi uygulanabilir.
Duvar Dekorasyonu:
Sanat Eserleri: Büyük tablolar, gravürler veya fotoğraf baskıları duvarları doldurabilir ve odanın temasını belirleyebilir.
Duvar Kağıdı:
Zengin ve lüks desenlerle duvar kağıdı kullanmak, mekanı doldurmak ve atmosfer yaratmak için etkili bir yöntem olabilir.
Ayna:
Büyük ve süslü çerçeveli aynalar, hem mekanı genişletir hem de duvarları süsler.
Duvar Panelleri veya Kaplamalar:
Ahşap, taş veya diğer malzemelerle yapılmış duvar panelleri veya kaplamalar, zengin bir dokuya sahip olabilir.
Raflar ve Gömme Dolaplar:
Kitaplar, sanat eserleri ve dekoratif objeler için raflar ve gömme dolaplar kullanılabilir.
Mobilya ve Aksesuarlar:
Büyük Mobilyalar:
Geniş salonlar için büyük ve konforlu kanepe ve koltuk takımları tercih edilebilir.
Halılar:
Büyük ve lüks halılar, zemini doldurabilir ve sıcak bir atmosfer yaratabilir.
Perdeler:
Zeminden tavana uzanan kalın ve uzun perdeler, pencereleri çerçeveleyerek lüks bir görünüm sağlar.
Dekoratif Aksesuarlar:
Şamdanlar, vazolar, heykeller ve diğer dekoratif objeler boşlukları doldurabilir.
Aydınlatma:
Avizeler, zemin lambaları ve duvar aplikleri ile mekanın aydınlatılması, atmosferi zenginleştirebilir.
Renk ve Doku:Renk Paleti:
Zengin ve sıcak renk tonları, mekanı daha davetkar ve dolu gösterebilir.
Doku:
Farklı dokuları bir araya getirerek (örneğin kadife, deri, ahşap) zengin ve ilgi çekici bir atmosfer yaratılabilir.
Bitki ve Yeşillik:Büyük Saksı Bitkileri:
Zeminde durabilen büyük saksı bitkileri, mekanı doldurabilir ve canlılık katabilir.
Duvar Bahçeleri:
Dikey duvar bahçeleri, boş duvarları doldurmak ve yeşillik katmak için kullanılabilir.
Özel Tasarım ve Sanat:Özel Yapım Mobilyalar:
Mekana özel tasarlanmış mobilyalar, boşlukları doldurabilir ve benzersiz bir atmosfer yaratabilir.
Sanatsal Duvar Boyamaları:
Duvar boyamaları veya freskler, kişisel ve sanatsal bir dokunuş katabilir.
Her odanın işlevselliğini ve estetik görünümünü dikkate alarak, bu önerilerle büyük malikanede duvarlar ve mekanlar etkileyici ve davetkar bir hale getirilebilir.
Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
Photo
Tumblr media
16.50 Treni - Agatha Christie (kitap yorumu) Herkese merhaba 😊 @agathachristieokurlari moderatörlüğünde, #beraberagathaokuyoruz etkinliğinin, 2023 yılının ilk (ocak) kitabı olan #1650treni kitabının yorumu ile karşınızdayım 🖋️ Yaklaşık yedi sene önce kütüphaneden alıp okumuştum ve de çok sevmiştim 😍 etkinlik vesilesiyle tekrar okumak istedim 😊 iyi ki okumuşum. İkinci kez okunabilecek kadar güzel bir kitap 👍 Miss Marple'in olduğu etkileyici bir polisiye roman 🔍 Konusundan biraz bahsetmem gerekirse, Miss Marple'in yakın arkadaşı noel öncesi kendisini ziyarete gelmektedir. 16.50 Treni ile birinci mevkide yolculuk yapmaktadır 🚆 diğer trenler yavaş ve hızlı geçişler yaparken, beklenmedik bir şey olur yanından geçen trenin penceresinden işlenmekte olan bir cinayete tanık olur😱 ama hiç bir şey yapamaz 😔 bu durumu yetkili yerlere bildirse de bir sonuç çıkmaz. Hatta hayal dünyasında yaşadıklarını düşünürler😱 ama arkadaşı Jane Marple bu durumu ciddiye alır🔍 gerekli şikayetlerde bulunulsa da ceset ortalarda yoktur. Hiçbir yerde bulunamaz. Bu durum taylı ihtiyarcığın canını sıkar ve olayı aydınlatmaya cesedi bulmaya karar verir 🔍 yaşlı ve rahatlıkla hareket etme sorunu yüzünden karar verir. Güvenilir bir tanıdıktan yardım almak ister. Sonrasında olan biteni merak edip şaşırmaktan başka yapacağınız bir şey olmayacaktır 😱ayrıca merak duygusu kısa zamanda okuyup bitirmenizi sağlıyor 📖 şaşırtıcı bir Agatha Klasiği👍 okumayı düşünen, polisiye seven arkadaşlara muhakkak öneririm 😎🚆🔍💊 #agathachristie #agathaokuyoruz #altınkitaplar #polisiyeokuyankadinlar #officialagathachristie #readchristie2023 #missmarple #binyazarbinokur #binkadınyazar #kitap1sevda #janemarple #trenyolcuğu #tren #450frompaddington #cinayet #araştırma #malikane #aile #para #çıkar #bencillik #ahır #aşk #evlilik #missjanemarple https://www.instagram.com/p/Cnx28k5I5tS/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
murat-o41 · 1 month
Text
GENİŞ (2)
Kaldığım yerden devam edeyim anlatmaya..
Ertesi gün uyandığımda unutmak istediğim herşey olduğu gibi yine aklımdaydı. Melih’in Hale ablamı siktiği gerçeği. Gün boyu oturup düşündüm. Sinirimi bir şeyden çıkarmam lazımdı. Bu Melih olamazdı çünkü onu dövmenin bana fayda sağlayacağını düşünmüyordum. Onu neyin acıtacağını düşündüm. Ne yaparsam Melih’in hayatını sikerim diye düşündüm. Akşamüstüne doğru artık düşünmekten beynim çatlamak üzereydi. Annem’in işten geldiğini duydum. İşte o anda şimşekler çaktı Melih’in bu hayatta en çok sevdiği şey annesiydi. Okulda herkes onunla “ana kuzusu” diye dalga geçerdi. Peki annesine ne yapabilirdim? Gülüzar’ı baştan çıkarmaya çalışmak komik olurdu. Hayatımda gördüğüm en güzel kadının 17 yaşında bir ergenin tavırlarından etkilenmesini beklemek gerizekalılıktı. Biraz daha düşündüm ve Gülüzar’ın çıplak fotolarını bulma fikri geldi aklıma. Kadınların ölümsüzleşme arzuları asla körelmiyordu. Bu kadar güzel bir kadının vücudunu ölümsüzleştirdiğine emindim. 
Dedemi arayıp evde olup olmadığını sordum, Gülüzar’la birlikte yemeğe gittiklerini söyledi. Swarm’ı kontrol edip Melih’in nerede olduğuna baktım. Bir kafede aşık olduğu ama asla ona bakmayacak bir kızla oturuyordu, vakit müsaitti. Koşarak evden çıktım ve soluğu dedemin kocaman malikane gibi evinde aldım. Kapıyı hizmetçileri açtı. Dedemin alet takımından alacağım birşey olduğunu söyleyerek içeri girdim. Aile toplantılarından alışık oldukları için hizmetçi gelişimi garipsemedi ve işine koyuldu. Ben de harıl harıl dedem ve Gülüzar’ın ortak kullandıkları bilgisayarı aradım. 
Çok çabalamadan buldum ve karıştırmaya başladım. Dedemin teknolojiyle arası iyi olmadığı için dosyalarını iyi gizleyebildiğini düşünmüyordum. Gezinmeye devam ettim ve içinde bir sürü klasör olan bir dosyaya rastladım. Bu klasik porno saklama yöntemlerinden biriydi. Tıklamaya devam ettim, “Fotoğraflar” diye bir klasör buldum. Dosyaya girmemle doğru yerde olduğumu anlamıştım. Rastgele bir fotoğrafa bastım ve işte oradaydı. Bütün ihtişamı, kocaman yuvarlak memeleri şahane götüyle Gülüzar yatakta uzanmıştı. oklara basarak devam ettim artık göreceğimi gördüğüm için hızlı davranıyordum, bu fotoğrafları internete koyduğumda Melih’in yüzünün alacağı hali çok merak ediyordum. Fotoğrafları geçmeye devam ederken birden duraksadım. Gözlerimi faltaşı gibi açmıştım. Bugüne kadar gördüğüm en iğrenç şeyi görmüştüm. Dedem ayakta Annem Hale ve Ayşe ise önünde diz çökmüşlerdi, dedemin eli sikindeydi, annem Hale ablam ve Ayşe’nin ise ağızları açık üstleri çıplaktı. Dedem, annem ve iki ablamın ağzına veriyordu… İlerlemeye devam ettim. Birkaç fotoğraf sonra yaşadığım şok ikiye katlandı. Babam Gülüzar’ı kanepenin üzerinde domaltmış sikiyor annesinin yanında koltuğa oturmuş olan Melih de sikini sıvazlıyordu…
Ben ne görmüştüm? Bu dünya gerçek miydi? Bu bir rüya olmalıydı. Cebimden çıkarmaya hazırlandığım flash disk elimden düştü, olduğum yere yığıldım kaldım. Başım dönüyordu. Bir süre öylece kaldım fotoğraftan gözümü alamıyordum. Dedemin sikine ve onu kavrayan eline, annemin gözlerindeki ifadeye, Ayşe’nin terden yapışmış saçlarına ve Hale ablamın gülümsemesine boş boş bakıyordum. Orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Biraz olsun kendime geldiğimde bilgisayarı kapatıp yerine koydum. Başım dönüyordu. Yavaş adımlarla evden çıktım. Yine yürüyordum ancak bu kez yüküm daha ağırdı ve bunu kaldırabilir miyim bilmiyordum. Ben nerede yaşıyordum? Annem, babam, ablalarım… kimdi onlar? Dayım ve yengem bu işin neresindeydi. Ben kimdim? 
Cevabı olmayan sorularla gece geç saatlere kadar yürüdüm. Eve girdiğimde herkes odasına çekilmişti. Özellikle bu saate kadar beklemiştim kimsenin yüzünü görecek halim yoktu. Son 4-5 günde olanlara aklım ermiyordu. En büyük derdi üniversiteye gitmek olan ben dedemin annem ve ablalarımı siktiğini gözümle görmüştüm. Gerizekalı da değildim bu iş bundan daha karmaşıktı. 
Ertesi gün yine evde kimsenin olmadığı bir anı kovaladım ve annemlerin odasına girdim. Ortak kullandıkları bilgisayarı asla diğer odalara götürmezlerdi. O bilgisayarı bulmalıydım ve bu işin gerçek yüzünü öğrenmeliydim. Bilgisayarı buldum, şifre koymuştu babam. Çözmem zor olmadı çünkü babam arkadaşım gibiydi muhtemel şifrelerinin hepsini biliyordum. Yine dosyaların içinde kayboldum. Babam emlakçılık yaptığı için bilgisayarında bir sürü kontratlar, dosyalar vardı. Aralarında bir dosya dikkatimi çekti “Meleğim” yazıyordu. Tıkladım. Bu dosya da şifreliydi birkaç denemeden sonra şifreyi çözdüm ve gezmeye başladım. Sadece fotoğraflardan oluşmuyordu günlük gibi, tarih atılmış dosyalar da vardı. Fotoğraflara bakmaya gönlüm el vermedi önce günlükleri açtım.
Bu dosyalar günlükten çok babamın fantezilerinin kağıda dökülmüş halleriydi. Annemle yaptığı ve yapmak istediklerini anlatıyordu. İlerledikçe işler sertleşmeye başladı. Dosyalardan birinde babamın annemi bir zenciyle sevişirken görmek istediğini okudum… Galiba bünyem üst üste şoklara alışmıştı. Bu olayı resmen normal karşılayıp başka şeyler bulmaya çalıştım. Ancak ne dedemle ne Gülüzarla ne de ablalarımla ilgili hiçbir şey yoktu. Fotoğrafları gezdiğimde annemi iki zencinin arasında gördüm, tahammül sınırımı aşmıştım, bilgisayarı kapatıp odama döndüm.
Yaşadığım şokun etkisi geçmeye başlıyordu galiba, çünkü yaşadığım onca duygunun arasında en göze çarpanı merak haline gelmişti. Sadece merak ediyordum. Bu iş ne kadar ileriye gitmişti. Mithat dayım, Pemra yengem, Leyla da dahil olmuşlar mıydı? En nihayyetinde ben de bir ergendim. Onsekizinci yaşına 10 gün kalmış bir ergen. Bazen Leyla’yı düşleyen bir ergen. Penisimin hareketlendiğini fark ediyor ve ona hemen inmesini söylüyordum. Bazen sözümü tutuyor bazen de Melih’in üstünde inleyen Hale ablamı görüp şahlanıyordu. Kendime inanamıyordum. İğrençliğin içine düşmüş gibiydim.
Arada geçen günler odamdan tuvalet ve yemek haricinde hiç çıkmadım. Evdekilerin yüzüne az da olsa bakabiliyordum. Günde 15 dakika en fazla. Dedemin annemi ve ablalarımı, babamın Gülüzar’ı, zencilerin annemi siktiğini öğrenmemin üzerinden 10 gün geçti ve doğum günüm geldi çattı. 
Annem her zamanki gibi bu olayı da büyütmüş ve tüm aileyi öğleden sonra için mangal yapmaya çağırmıştı. İstemeye istemeye aşağı indim ve birbirlerini siken ailemin arasına karıştım. Evden çıkmadığım için bembeyazdım. Bunun sebebi sadece evden çıkmamam da olmayabilir tabi. Başımla insanlara selam vererek yürüdüm ve arka bahçedeki kocaman masadaki yerime geçtim. Benim haricimde herkes gülüp eğleniyor şakalaşıyordu. Dedem mangalın başında etlerle ilgileniyor, babamın karışmasına asla izin vermiyordu. Bir süre sonra bir şeyler yemeye başladım vakit de geçmiş oldu böylece. Kimse bana bulaşmıyor diye düşünürken Gülüzar; “Umutcuğum, ne bu halin ya.” dedi. Masadaki herkes bana döndü. Genelde böyle durumlarda soruları annem göğsünde yumuşatır ben de “ehe ehe” der geçerdim. fakat bu kez annem hiçbir şey demediği gibi “Hakikaten oğlum neyin var senin?” diye sordu. Birden masadaki herkes bu anı bekliyormuş gibi bana sorular sormaya başladılar. Kızları mı düşünüyosun? Sevdiğin mi var? Okulu bir şekilde halledersin… Hiçbirinin onların birbirlerini siktiğini bildiğimden haberleri yoktu. Git gide sinirlenmeye başlıyordum. Elimdeki bıçak ve çatalı sıkıp duruyordum. Artık dayanamadım ve patladım;
– Herşeyi biliyorum.
Masadaki herkes donakaldı, annem çabucak toparlanarak;
– Ne diyorsun sen Umut? – Bilmemi istemediğiniz herşeyi.
Israrla anlamamış gibi davranıyorlardı. Nereye kadar kaçabileceklerini sanıyorlardı ki. Hepsinden nefret ediyordum.
– Oğlum bizim ailemizde gizli saklı olmaz biliyorsun. – Biliyorum anne, kendinizi dedemden de saklamıyorsunuz.
O anda masanın ortasına gökten bir öküz düşmüş gibi oldu. Herkes oturduğu yere yapışıp kaldı, tedirgin gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. İlk toparlanan yine annem oldu;
– Demek buraya kadarmış, sana bunu biz anlatmak istiyorduk. Çünkü diğer herkes bu şekilde öğrendi ve zorluk çekmedi. Sana da anlatmanın sırası geldi…
Annem masadan kalkıp içeri gitti ve bir defter ve albümle geri döndü. Günlük annemin genç kızken tuttuğu günlüktü. Albüm de eski aile albümlerine benziyordu.
– Anlattıklarıma inanmazsan ve kanıt istersen diye bunları da getirdim. Şimdi beni dikkatle dinle. Anneanneni az da olsa hatırlıyorsun. Dedenle sen çok küçükken boşanmışlardı. Mithat dayın ve ben güzel bir çocukluk geçirdik. Dedeni çok çalıştığı için pek göremezdik ama anneannen bizim her ihtiyacımızı karşılar bizi hep mutlu ederdi. Ancak anneannenin alışılmamış bir huyu vardı; evde hep çıplak gezerdi. Bizi de bu şekilde büyüttü. Okula gidene kadar başka insanların evlerinde kıyafet giydiklerini bilmiyorduk bile. Bizim için çok normaldi. Ben 11 Mithat dayın 10. sınıftayken anneannen dedenle birlikte bizi karşısına oturttu. Deden bazen anneannene katılıp çıplak gezse de fazla karışmazdı. Zaten pek evde de değildi. Anneannen bizi karşısına oturtup vücutlarımızın geliştiğinden artık birer ergen olduğumuzdan, bir takım ihtiyaçlar duymaya başlayabileceğimizden bahsetti. Tabi ki ne demek istediğini biliyorduk ama o güne kadar hiç deneyimimiz olmamıştı. Anneannen de bunu bildiği için ilk deneyimimizin birbirimizle olması gerektiğini söyledi. Biz şaşırdık tabi ki. Anneannen kendi ilk deneyimini de ağabeyiyle yaşadığını ve bu hissiyatın çok güzel olduğunu söyledi. Sen pek görmedin onun çok ikna edici bir tarafı vardır. Bir süre sonra Mithat dayın üzerimdeydi. İlk deneyimimizi bu şekilde yaşadıktan sonra aile olarak daha sıkı bağlara sahip olduk. Bazen deden de bize katıldı ve çok güzel zaman geçirdik. Ancak bu durum benim bir seks manyağına dönüşmeme neden oldu. Okuldan sonra sürekli seks ihtiyacıyla hareket ettim. Babanla da sandığın gibi okulda değil bir seks partisinde tanıştık. Hale ablana hamile kalınca da evlendik. Bu noktadan sonra ben daha dengeli hareket edip sizleri de birer seks manyağına dönüştürmemek amacıyla her birinizin 18 yaşına kadar bu durumdan haberdar olmamanızı sağladım. Deden Gülüzar’la evlenirken Mithat dayın da Pemra yengenle evlenirken onlara bu durumu söylediler ve bu sayede sırrımız devam etti. Ailedeki herkes birbirleriyle özgürce cinselliğini yaşıyor, sen de artık bir yetişkin olduğuna göre aramızda seni de görmeyi bekliyoruz.
Masadaki herkesin rahatladığını görebiliyordum. Bu sefer yerine çivilenen bendim. Boş boş anneme bakıyordum. Annem ise bir yandan gülümsüyor bir yandan elimi okşuyordu. Hızlı bir hamleyle yerimden kalkıp kapıya yöneldim. Ancak fazla ilerleyemedim olduğum yere çöküp ağlamaya başladım. Neden ağladığımı bilmiyordum günlerdir peşinde olduğum sırrı artık öğrenmiştim ancak öğrenmemle birlikte aileme olan nefretim geçmişti. Şimdi onların arasında olmak istiyordum fakat içimde birşey hala bunun iğrenç olduğunu söylüyordu. Bunları düşünmek bile kendimden nefret etmeme sebep oluyordu. Sanırım bu yüzden ağlıyordum. Sümüklerim aka aka 2 saat kadar evin önünde ağladım. Kimse de yanıma gelip napıyorsun demedi. 
İki saatin sonunda zihnimde bazı şeyler berraklaşmıştı. Ben bu ailenin bir ferdiydim ve onlardan farklı değildim. İçimde bu dürtüyü taşıyordum bununla yüzlşmeliydim. Yoksa ömür boyu kendimden nefret edecektim. Kendimle barışmak en doğrusuydu. Yerimden doğruldum derin bir nefes aldım. Sanki haftalardır ilk kez nefes alıyordum. Eve doğru yürüdüm kapıyı açtım koridor boyunca ilerledim. İçeriden gelen sesleri tanıyordum. Koridor birince başımı sağa çevirdim ve ilk acayip manzarayla karşılaştım. Pemra yengem ve leyla üstlerini çıkarmışlardı ve koltukta arkası bana dönük olan Mithat dayımın önünde kıkırdıyorlardı. Kafamı sağa çevirdiğimde ise mutfak masasına dayalı Ayşe ablamı gördüm. Arkasında Melih vardı, terlemişti ve güçlükle Ayşe Ablamı sikmeye çalışıyordu, bir nebze başarılıydı da. 
Koridordan geri dönüp üst kata doğru yöneldim annemlerin odasının kapısı aralıktı, içeri girdim ve yüzü bana dönük domalmış annemi ve arkasında onu siken dedemi gördüm. Yatağın baş tarafına doğru uzanmış olan babam bir yandan Hale ablamı sikerken bir yandan da yüzüne oturmuş olan Gülüzar’a oral yapıyordu. Bu kadar pronografik bir manzarayı beklemiyordum. Annem eliyle gel işareti yaptı.
– Biraz düşünüp doğru kararı vermen için seni yalnız bıraktık. Görüyorum ki doğru kararı vermiş benim oğlum. Annesinin oğlu.
Annem dedemden kurtulup bana doğru geldi. Tişörtümü çıkardı kotuma yöneldi. Kemerimi çözüp beni boxer’ımla bıraktıktan sonra elimden tutup beni yatağa doğru çekti. Yatağın ucuna oturttu ve vücuduma dokunmaya başladı. Daha önce seks yapmıştım, mevzua aşinaydım ancak annemin vücuduma dokunması bütün sinir uçlarımın yanmasına sebep oluyordu. Başım istemsizce geri gidiyordu. Annem boxer’ımı da çıkaıp penisimi eliyle tuttuğunda sanki gözümde şimşekler çaktı. Kalbim deli gibi atıyordu. Arkamda bir el daha hissettim kafamı kaldırdığımda Gülüzar’ı gördüm. Görkemli memeleri sırtıma değiyor elleri vücudumda geziyordu.
– “Hoşgeldin” dedi.
Ağzımı açamıyordum bile. Bir ara dönüp babama baktım Hale ablamın bacaklarının arasına geçmiş ileri geri hareket ederken bir gözüyle de bana bakıyordu. Göz göze geldiğimizde yüzündeki gurur ifadesini gördüm. Tedirginliğim biraz azalmış kendimi olaya kaptırmıştım. Annemin saçlarını topluyor bana oral yapmasını kolaylaştırıyordum. Gülüzar da memelerini ağzıma dayamıştı. Yatağa iyice uzandım ve Gülüzar’ın üzerime oturmasına izin verdim. Amı karşımdaydı işte, sırılsıklamdı. Dilimi dudakları arasında gezdirmeye başladım, yavaş yavaş klitorisini buldum. Parmaklarım da boş durmuyordu ufak ufak Gülüzar’ın amını zorluyordum. Annem tamam oldu bu dedi. Başımı kaldırdığımda dimdik penisimle karşılaştım. Yatakta biraz daha geri çıktım. Tarihi bir andı. Annemi sikmek üzereydim. Gülüzar üzerimden çekilip bu ana tanıklık etmek istedi. Annem üzerime geldi ve amının penisimin başına temas ettiğini hissettim. İnanılmaz sıcaktı. Usta bir hareketle vücudunu kaydırdı ve penisimi içine aldı. Tamamen annemin içindeydim artık, sanki o yatakta değil de bulutların üzerindeydim. Belinin kıvrak hareketleri beni adeta çıldırtıyordu. Bir elimden Gülüzar diğerinden ise Hale ablam tutuyordu. Babam da Hale ablamı bırakıp bizi izliyordu. Birkaç dakika boyunca dünyayla iletişimim kesildi. Annem üzerimde inip kalkıyordu sıcaklığı bütün vücuduma yayılmıştı. Babam, Gülüzar ve Hale ablamın bakışları altında annemin içine boşaldım. Annemden gelen DNA’larımı ona geri vermiştim. Bir nevi borcumu ödemiştim.
– “Hadi aşağı inelim” dedi annem.
Hepimiz hemfikir olup çırılçıplak aşağı indik. Aşağıda muazzam bir manzara vardı. Pemra yengem Melih’in üstünde kanepede yanlarında ise dedem Ayşe ablamın arkasına geçmiş pompalıyor Mithat dayım ise Ayşe Ablamın ağzına veriyordu. İnlemeler ve ıslak amların şırıltısı birbirine karışıyordu. Annem muzaffer bir tavırla önden yürüyor sırasıyla ben Gülüzar babam ve Hale ablam onu takip ediyorduk. Aşağı indik, Gülüzar hemen Pemra yengemin omzuna dokunarak ondan yer istedi. Pemra yengem de onu kırmadı. Annesinin oğluyla sevişmesine izin verdi. Gülüzar zaten kalkık olan Melih’in penisini kolayca içine aldı ve zıplamaya başladı. Bizi gören dedem de;
– “Nihayet hep beraber yapabileceğiz ha” dedi.
Annem “evet” diye yanıt verdi ve dedemin dudağına bir öpücük kondurdu. Ayşe Ablam da dedemin önünden kalkarak yanıma geldi.
– “Hale, artık küçük kardeşimiz artık bizimle olduğuna göre bunun tadını çıkarmamız gerek” dedi 
Elimden tutarak beni odanın ortasına getirdi ve önümde diz çöktü. Hale ablam da aynısını yaptı ve ikisi birlikte henüz annemin içine boşalmış penisimi diriltmek için var güçleriyle çalıştılar. Biri taşaklarımı yalarken diğeri başını uyarıyordu. Bunu daha önce babama, dedeme, Mithat dayıma, Melih’e yapmış olabilirlerdi. Demek ondan bu kadar rahatlardı. Penisim yeterli sertliğe ulaşınca Hale ablam domalıp kalçasını kaldırdı, belini indirdi. Bütün şehrin sikmek için can attığı am karşımdaydı. Biraz uğraştıktan sonra içine girdim ve gidip gelmeye başladım. Ayşe ablam da beni destekliyor, öpüyor ve beni uyanık tutuyordu. 
Ellerimi Hale ablamın kalçalarına koyup elimden geldiği kadar hızlı ve sert gidip gelmeye çalışıyordum. Sağıma baktığımda babam ve Mithat dayımı Pemra yengemi sikerken gördüm. Yengemin mutluluğu yüzünden okunuyordu. Melih de annesini sikiyor gözünü dahi açmıyordu. Annem ise dedemin inmeye başlamış olan penisini ağzına alarak ona can veriyordu. Ayşe ablam sıranın kendisine geldiğini söyleyerek Hale ablamın yanına uzandı ve bacaklarını ayırdı. Hale ablamın sıcacık amından çıktım ve Ayşe ablamın henüz taze amını zorlamaya başladım. Biraz uğraşsam da içeri girmeyi başardım. Ayşe ablamın yaşına göre gereksiz büyüklükte memeleri vardı. Uçları küçük ve pembbeydi. Ellerimle iki memesini sıkarak gidip gelmeye başladım. Bu sırada Hale ablam da dedemin penisini kaldırma çalışmalarında anneme yardıma gitmişti. Ayşe ablamı bir müddet siktim, bu kez boşalmadım çünkü annemin içine boşaldıktan sonra kendimi daha kontrol edebilir hale gelmiştim. Ayşe ablamı öylece yerde bırakıp Melih’in yanına gittim.
-Sana bi önerim var. Yan yana birbirimizin annesini sikelim. -Kabuul
Annem de Gülüzar da duymuştu bunu. Bir çırpıda pozisyon alıp kanepenin üstünde bacaklarını açtılar. Gülüzar’ın biraz yıpranmış esmer amına kolayca girdim ve sertçe sikmeye başladım. Hemen yanımda Melih de yorulmasına rağmen bana ayak uydurmaya çalışıyor annemi güzelce sikiyordu. Bu kadarı benim için fazlaydı birkaç gidiş gelişten sonra Gülüzar’ın içinden çıktım ve vücuduna boşaldım. Dizlerim tutmuyor ve başım dönüyordu. Olduğum yere yığıldım. Ayşe ablam yanıma gelip sokuldu ve “günaydın” dedi. Yüzüne anlamsızca baktım…
79 notes · View notes
asklifee · 6 months
Text
Bursa'da ki hastaneyi gördük hastane değil malikane amk jdjd
23 notes · View notes
arbrenu · 1 year
Note
Canavarın da kalbi varmış kitabının kurgusunda hoşuna gitmeyen şeyler olduğunu söylemiştin. Hoşuna gitmeyen değiştireceğin şeyler ne mesela birkaç örnek verebilir misin?
Kurgu değil havasını istediğim şekilde veremedim. Daha da dark olması gerekiyordu. Dracula vibe istemiştim ben, hiç gümüş/tabut/sarmısak falan giremedim oralara:( vampirlerle ilgili yeterince bilgi vermedim, malikane bile kafamın içinde böyle hayaletli bir yer ama anlatamadım bir de Amazonlar yerine Transilvanyada geçmeliydi :( hajakaksksks
127 notes · View notes
rfsnyder · 1 year
Photo
Tumblr media
Armik Malikan, Painting
34 notes · View notes
burlveneer-music · 9 months
Text
Ziúr - Eyeroll
The world has changed, we shouldn't try and pretend otherwise. While we were shut away in isolation our routines shifted, social patterns evolved, and our hopes and dreams were twisted into cobwebs we're still trying to wipe from our fingers. Ziúr tentatively approached this on her last album Antifate, an ambitious and complex hybrid pop fever dream that looked back to a Medieval escapist fantasy as the scent of revolution seemed to hum in the air. But when restrictions were eased, she found herself staring down a discombobulated society that had trapped itself in a spiral of microwaved nostalgia and detached, narcotic repetition. Eyeroll then is Ziúr's musical panacea, a tincture to wake us from our creative slumber and prompt external connection and reflection. It's a polyphonous hex that demands human interaction, and Ziúr's hand-picked alliance of collaborators - Elvin Brandhi, Abdullah Miniawy, Iceboy Violet, Juliana Huxtable, Ledef, and James Ginzburg - each provide distinct voices that together herald a bewildering sonic epoch. Ziúr's palette had to evolve to match the scope of the project, but it was pure necessity that informed the album's defining tone. Recording mostly at night, Ziúr was conscious of the noise she was making so developed a unique way to record organic percussion. Using a set of rototoms - low profile tunable drums - she scratched, scraped and gently tapped the skins to build up the undulating and unstable rhythmic backdrop for each track. With Eyeroll Ziúr is making a firm statement about togetherness, humanity, and the renewal of hope when all seems lost. By bringing together such a wide but philosophically harmonic team of collaborators, she's conducted a body of work that speaks to the creative fringe in no uncertain terms. Now's the time to throw away what you think you know, and build bridges you didn't think you need. Now's the time for action. She may have spent her entire career avoiding the solipsistic trappings of "queer art", but by assembling a communal statement that questions so many normative assumptions about music, politics, and beyond, Ziúr has chanced upon her queerest album yet. Cringe? Eyeroll. All music written and produced by Ziúr. Trumpet on Malikan, Move On & Nontrivial Differential by Abdullah Miniawy Piano on Malikan by James Ginzburg Co-composition on Malikan & If The City Burns I Will Not Run by Abdullah Miniawy Drone on If The City Burns I Will Not Run by James Ginzburg Artwork & Design by Bungalovv
7 notes · View notes
oluruvar · 2 months
Text
Öyle tuhaf bi rüya gördüm ki filmi olsa bayıla bayıla izlerdim, halbuki fantastik film pek sevmem. Kraliçe cadı gibi bişi vardı. Bunun bilincini, anılarını değiştirip yedi kat güvenlikli bi odaya hapsetmişler. Göz alabildiğine bi malikane var, tamamen minik ejderhalarla dolu. Ejderhalar kraliçeye hizmet ediyoruz, yaşam amacımıza kavuşuyoruz diye ibadet ediyorlar sanıyorlar. Halbuki hayatlarının bütün enerjisini kraliçeye veriyorlar onu yaşatabilmek için, çok acı çekerek kımıldamadan yaşayıp ölüyorlar. Ejderhaları beslemek için de yine zihinleri silinmiş insan köleler var. Köleler ejderhalara yemekler vs götürüyorlar robot gibi, kendilerinin farkında bile değiller. Kraliçe aslında iyi birisi ama zihnini değiştirdikleri için tüm dünyaya zarar verebilecek kötülükler yapıyor, baya birilerinin kontrolündeki evil gibi işte. Ben de o yedi kat güvenlikli odaları aşıp kraliçeye ulaşmaya ve bilincini geri kazandırmaya çalışıyorum. Ejderhaların ve kölelerin kraliçeyle bağlantısını kesip onları da hayata döndürmeye çalışyorum falan böyle bişi şwxlwlfwl görseller öyle muazzamdı ki, kraliçe öyle güzeldi ki anlatamam ama hala gözümün önünde. Harikaydı, dibim düştü <3
4 notes · View notes
icantlivedabrat · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
FBI yaptığı araştırmalarla Jeffrey Epstein'in 14-15 yaşındaki kız çocuklarını istismar ettiğini bulmuş ve kanıtlamıştır. Jeffrey kızları istismar etmek için bir ada satın alıp malikane yaptırmıştır. Çok fazla suç ortağı olduğu düşünülüyor. Ünlü iş adamları, politikacılar… Bunlardan birisi de Trump. 2002 yılında Trump verdiği röportajlardan birinde "ikimiz de genç ve güzel kızlardan hoşlanıyoruz" demesiyle belli etmişti bazı şeyleri. Kızları adaya nasıl götürüyor? Lolita express isimli uçağıyla. Polisler adadaki insanlardan dolayı adayı araştırmıyor bile. Bazı kızları ise yüksek paralar vererek kandırmıştır. Bu olay inanılmaz bir karanlık çukur hala daha netlik yok. Zamanında davaya bakan hakimin evine silahlı saldırı düzenlenmiş ve oğlu öldürülmüştür..
11 notes · View notes
azraahsapevler · 1 year
Photo
Tumblr media
KALİTE ASLA TESADUF DEĞİLDİR... HAYALİNİZDEKİ EVI TASARLIYOR.. ÜRETİYOR.. TESLİM EDİYORUZ.. İSTER 1 ODA.. İSTERSENİZ MALİKANE.. VİLLA.. KARAVAN.. HOBBY EVİ.. BUNGALOV.. 1 ADETTEN.. ÇOKLU BUNGALOV OTEL KOMPLİKE TESİS.. YILLARIN TECRUBESIYLE VE TEKNİK KADROSUYLA.. HER ZAMAN BIR TELEFON KADAR YAKIN.. www.ahsapev.net DM yoluyla mesaj atabilirsiniz. e-posta; [email protected] IRTIBAT TEL; WhatsApp; Bip ; +90 532 520 25 46 AZRA AHŞAP EVLER DOĞAL YAŞAMIN MİMARİ #marmaris #bodrum #çanakkale #datça #fethiye #kandıra #ağva #fethiye #çeşme #alaçatı #şile #ahşapvilla #mimar #bahçe #muğla #mimari #tinyhouse #karavan #doğa #assos #iznik #silivri #ağaçev #ahşapev #kütükev #makyaj #amor #diyet #fashion #bungalov (Ağva) https://www.instagram.com/p/CnoamLtNT2J/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes · View notes
mdsc951 · 2 years
Photo
Tumblr media
A Family Portrait. Wife and children of Malcolm X. We were a serious bunch. Attallah in front, Qubilah on left, Gamilah on Mommy’s lap (also pregnant with the Twins, Malikan & Malaak) and me ilyasah on the right. Daddy, of course, in Spirit. The good old days? “Find the good and praise it.” —Dr. Betty Shabazz (at Smithsonian National Museum of African American History and Culture) https://www.instagram.com/p/Cf30B38L8Ic/?igshid=NGJjMDIxMWI=
4 notes · View notes
444names · 2 years
Text
hindu deities + heroes, gods and spirits of finnish mythology BUT excluding “h”
Accord Acridy Acter Acton Adimaka Adiya Agara Aidgen Aining Aival Ajaga Ajati Ajatri Ajattu Alemon Alevnalso Allit Amanix Anation Annized Antreg Apara Appara Araseas Araswin Arata Aratution Aravip Arayuta Arika Armala Arting Aruma Aseme Asemin Bagicalion Balakeli Balama Baleg Balentrana Balined Bearian Becatuto Becian Beeper Beneme Bligic Brambike Branlikeed Branta Brelar Breles Britrime Budakti Budden Calaji Calala Calamming Caland Cantta Ceanu Coanli Coatuons Corti Couna Coundows Crefero Crots Culevakets Cumbika Curtu Curus Cuton Daktion Datic Dationtri Dator Datrovil Daupriven Deadra Deattar Deirya Demagive Demets Demil Derefer Derti Dertu Deswaz Devaivakki Devale Devaleva Devan Deviar Devillian Deyanya Dised Dradaka Draging Draver Ductel Durajaga Durvoikame Epirs Epity Escrign Escrive Eswama Evased Explaji Extrin Faidge Faing Faingen Faininiani Fairston Fatre Feati Femoon Femurgan Feremo Ferve Fervo Ficallep Final Finknows Finnon Firellema Firent Flanumar Folenest Folewis Folklor Fordra Forikki Forine Forld Forsacre Forsons Forti Froduce Ganic Genry Germatre Gicatta Ginji Ginnome Gioni Gionstri Giont Givanvätär Gnemoon Gnentini Gobableva Gobadi Gobara Gracrelly Grear Grevnasa Ideandani Ikasa Ikerops Indown Ineneer Inirrti Inkäijät Irsoni Jaganang Jajaga Jolan Jolerms Jolkien Joloant Jolsorse Jorld Jumitya Jumloatu Kallew Kally Kamons Kamukki Karaya Karikki Karuga Kaslelli Kater Kavanvätär Knons Kubsted Kulikar Kulioni Kumay Kunara Kunder Köylitar Köylity Lakan Lakarigice Lalikkir Laman Lamas Lamna Laswati Laxmine Levanu Loniise Lotars Lottu Magang Maginized Maike Mainen Mainentar Maing Maira Maladity Malerrtara Malikan Malin Malkielin Manalan Mancescro Manemoory Manyarvo Maraseder Marigives Mateful Mation Mavased Mavatuule Meadoba Meatrome Menry Menta Meseswaz Mient Minäme Monnatin Motsomanen Muine Muingary Munda Mundra Muneed Munttar Murtion Mutortuoni Nakani Natri Nikki Nimen Nized Nomatold Näkien Offeri Onife Otertion Paraji Paraya Parmani Pasle Paston Pelikeer Pellikko Perad Permani Persort Perst Perunara Pirautiali Pirso Pitri Plama Poeganyu Poikuulity Posteli Potta Prati Prector Preen Premuneta Prigic Pront Proved Punari Punata Purga Purkary Purunen Pusati Pusen Päined Rabli Radown Raksed Ralaned Ralevo Ralew Ramalin Ranamps Ravas Ravatarad Rayudarami Rayyr Reanpo Relard Relly Remenix Saake Saaranta Saaravi Sacric Saikko Saiven Salikki Samal Sambal Sambikuu Samean Sammang Samnatoni Samuta Sarminiful Saved Sedevaya Sedurst Signen Silike Simaga Sinji Sitices Siveed Skalikals Skavivan Smiyamal Somad Spara Spion Spitar Spoolki Stappa Stescred Subectold Subravia Suradran Surgara Surri Sursacton Surugres Svainda Svatervata Swationst Synooka Taircut Tannir Tarani Tarayya Tares Tarso Tationn Taved Tejat Terma Termali Tolki Toreaunent Toricals Torti Triballati Triti Tunase Tundarmay Turempo Turma Turti Tuulity Tuultinni Tvatri Tyamo Tîwambike Tîwarava Túridgents Túridy Túrigice Túrinji Ugaru Ugerparu Umant Unarumanix Undrajanic Uralen Vakey Varmest Vasear Vaswarms Vaswasen Vater Ventinets Visinenna Vitara Vitya Voicang Voika Volerso Väijät Väing Väivend Vätär Wamakalama Wamals Wamani Wamminta Waragic Warale Warni Wartar Watati Waton Wifemoors Wingans Winäkki Womar Womat Womea Womeatrew Women Womenu Womer Womidy Womings Wordemow Yalalli Yamidervo Yamine Yampsauge Yamurt Yanatron Yandowlen Yanpost Yapristr Yelanda Yuddevil Yudra Yujageswaz
1 note · View note