Tumgik
#mahrumiyet
ilmiyyat1453 · 1 year
Text
''Kul, yaralarını sarmanın halâvetini tatsın diye Allah ilk önce ona kırgınlığın acısını yaşatır. Nimetlerinin büyüklüğünü bilsin diye de ilk önce ona mahrûmiyetler yaşatır. Tıpkı Cennet nimetlerini tamamlamak için Hz. Âdem’e oradan çıkmanın acısını tattırdığı gibi.''
İbn Kayyim
70 notes · View notes
1-yolcu · 2 days
Text
mahrum bırakılmak senin için bir anlayış kapısı açıyorsa, bu mahrumiyet ihsanın tâ kendisidir.
İbn atâullah k.s
28 notes · View notes
olafkardanadam · 6 days
Note
Yüzüm, boyası rutubetten kalkmış bir duvar adeta, neydi bu içimdeki fır dönen huzursuzluk, gözlerimin yorgunluğu?.. Gülmelerim, hikayeler, tevazular sahtekârlık... Bir cebimden bir cebime soygunculuk, bugün de mi bir şehrin tüm yalnızlığı koynumda uyuyacak, bugün de mi bir zehri başka bir zehir unutturacak, kurusun, dökülsün, ufalansın huyum!.. Sevgim de yoksunluğum gibi; tiksindiğim gibi, bulanık, solgun, daracık havasız bir kuyu, ama ben buyum, parmakla gösterilen bir ucube, yüzüne tükürülen bir soytarı, iyi olmaya çalışmak niye bu kadar aykırı, derimin altında çetrefilli çelişkiler, hep bir kıyım.. Defterlerim bir ameliyat masası, bir cinayet mahalli, şiirlerim bir soykırım, daha ne kadar dibi göreceğim, daha ne kadar büyüyecek bu uçurum?.. Kuduz bir köpek, cüzzamlı biri, ne kadar acizlik kokuyorsa, O kadar çaresiz bir durum, ölümün habercisine O kadar mecburum.
meryem🍂
Gönlümde göç etmeyi unutmuş kuşlar var, bir derya büyüklüğünde, siyah, kabarık, bir hülya azametinde...
Gözlerini gökyüzümden al artık, Lütfen!
Sesini, mevsimlerin esintisinden. Aşk insanı nasıl aşağılık yapıyor öğrenme, bilme, istemem! Kuşların sırtlarından göz süzmelerin âlemi yok, 'Gözlerini' diyorum, yıldızlarımdan uzak tut, karanlığımdan.
Kalamadın değil mi? Sakladığım yerde, tapınağında, Ölü olarak nazarımda, mezarında.
Çekmecede bir mektup duruyor, eğri büğrü yazılarla gözyaşı içeren, biraz aşk, biraz intihar, bolca ıstıraptan vasiyetler var, bin çeşit ibare; hiç olmadığım kadar benden daha fazlası, kendime ihanetten müebbet yatan vaziyetler var, tütünlerin arasında, kalabalık, sürekli bırakılmış, sürekli terk edilmiş, sevgilere uzak, şiirlere yaslanmış, mevsimsiz ayrılık havasında; çekmecede milyarlarca eziyet, mahrumiyet var...
Lütfen, Gözlerini gökyüzümden al!
15 notes · View notes
fiemanillah · 10 months
Text
Kehf Suresi'nden bir ders: Bir ret, bir kayıp, bir gecikme her zaman bir mahrumiyet değildir, aslında sizi korumak, size daha iyisini vermek ve sizi ödüllendirmek için Allah'ın ilahi yardımıdır.
37 notes · View notes
Text
o gün kritik yaparken bu işin tevbesi olur mu..sanmam demişti. kasıt yok, tamamen bağımsız, ilahi bir bakış söz konusu değil. onunla ise bu meselenin asla konusunu açmıyoruz ve dahi en zorlandığım şey. o kadar şeyin üstüne tekrarlandığında yaptığım şey bu meselenin üstünü örtmek olmuştu. yine ve hiç konuşmadan, kapanış. içimi kemiren bir kurt yerli yerince.
f.nin dedikleri...bu güne kadar en iyi terapiydi diyebilir miyiz, bittabi. ve evet malum konuya gelince de artık sorunsuz olduğum kanaatindeyim. bu saatten sonra imtihan olduğuna iman etmekten başka çarem yok. tedbir bir çok kez elden geçirildi, kafidir. onların da 'o' olduğuna inanmıyorum. bir daha o mefhumu kirletmek ve bu mesel üzerinde yıpranmak istemiyorum. nasiptir, bilinmez. hayat ve yaşamak canım. dünyada bu nimete erişememek, azaptır. mahrumiyet. mefhumu tanıyor, elestte görmüş gibi gülümsüyor ama erişemiyorum. daha fazla lakırtıya lüzum yok.
yine gideceğim ve yine. bir şeyler gelişiyor ve ben de peşlerine doğru. potansiyelinin altında kalmayı istiyorsun ve bu seni ne kadar mutlu eder bilemiyorum dedi. ben de bilemiyorum ama bu sefer bunu denemek için çabalıyorum. o kimseleri çok seviyor ve kalbi muhabbet besliyorum ancak sonrasına erişemiyoruz.
bayram günü kalp kırıklığının zuhurudur ancak dert edinmiyorum son iki bayramdır zaten buruk zaten kırgınız. bu bayram sabitim -bayramımız bayram ola, şen ola-
bayram bulaşığı overthinkistanından selam, okuyanlardan dua hgecelerdir dosdlar
7 notes · View notes
kevkebus-subh · 1 month
Text
Mâlik ibni Dînâr: "Eğer kalbinde kasvet, vücûdunda zâfiyet, rızkında mahrumiyet görüyorsan bil ki lüzumsuz şeyler konuş­muşsun..."
12 notes · View notes
huma-nistt · 1 year
Text
Öyle düşer kalp yerinden... Tutana müjde olur hayat-ı... Sen ise kalb-i mahrumiyet-ine ağla..benim sevdam aşkın hattat-ı ....
Tumblr media
98 notes · View notes
naftalin2027 · 3 months
Text
Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak.
Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur'an ile öğüt ver.
kimse için Allah'tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçi.
O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez.
İşte onlar kazandıkları yüzünden helake sürüklenmiş kimselerdir.
Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır.
En'am süresi meali
7 notes · View notes
wehuzunngeldi · 4 months
Text
Terk edip gidince ge­ne yaşadım. Renkleri, kokuları, iç sıkıntıları ve sevinçleriyle ha­yat devam etti. Ölümün daha beter bir mahrumiyet olduğunu düşünmekten gelen babayiğit tesellilerim oldu.
9 notes · View notes
Text
Tumblr media
Miraç hadisesinde vuku bulan olaylardan biri de Hz. Cebrail tarafından Peygamberimize ﷺ biri süt, biri şarap olarak iki kap içecek sunulduğu
ve Peygamberimizﷺ'in bunlardan sütü tercih ettiği ve bunun üzerine Cebrail’in “Sen fıtratı tercih ettin / seçtin.” dediği belirtilmektedir.
(bk. Müslim, İman, 74/259; Beğavî, Hazin, İsra, 17/1. ayetin tefsiri)
Bir başka rivayete göre ise Peygamber Efendimiz'e, Miraç gecesi birinde süt, birinde şerbet ve diğerinde ise su bulunan üç bardak takdim edilmiştir. Takdim esnasında:
"Eğer, suyu alırsa kendisi de, ümmeti de ihtiyaçsız ve kanâatkar olur.
Şerbeti alırsa kendisi de, ümmeti de mahrumiyete düçar olur.
Şayet sütü alırsa kendisi de, ümmeti de doğruyu bulur" diye bir ses işitmiştir ve ardından süt bardağını alıp içmiştir.
Bunun üzerine Cebrâil (as),
"Yâ Muhammed. Sen, fitrî ve tabiî olanı seçtin. Sen de, ümmetin de doğru yola iletildiniz." demiştir. (İbn-i Hişam)
27 notes · View notes
fersah · 1 month
Text
çorabını ters giymişsin topuk kısmı bileklerine geliyor büyük sana, dün geceden daha az pencere ışıklı bu gece, ince bir tebessüm gibi batıyor çıkıyor teknen, soğukta sıcacık oda ortasında battaniyeye sarınmış ayakları buz. Azıcık azıcık zaman lazım azıcık vakit azıcık mühlet; uyumak için sevmek için nefeslenmek için ağlamak için okumak için susmak için hepsinden öte yaşamak ve ölmek için. Lakin öyle bir mahrumiyet içerisindeyiz ki yağmur sadece kemiklerime sızı güneş uyku semesi gözlerime yaş. İnanırmısın bu hüznü de seviyorum kendimden bir durakta mola vermek gibi, düşünmeden fikir havuzundan kelime tutmak balıklara nisbet.
2 notes · View notes
simurgsworld · 1 year
Text
Tumblr media
İnsan bir güzelliğin farkına varmıyor ya da vardığı halde onu hebâ ediyorsa, o güzelliği asla hak etmiyordur. Bundan sebep bazen bazı insanlara gösterdiğimiz güzel taraflarımızı, onlara açtığımız iç dünyamızı geri çekmek, kapatmak durumunda kalabiliyoruz. Çünkü kıymet bilmek esastır. Güzelliğin kıymeti bilinmiyorsa ondan mahrumiyet haktır.
40 notes · View notes
sinigami · 8 months
Text
Aslına bakarsanız, okulun bir özgürlük ve eşitlik kurumu olduğu inancı, gerçekte okulun, usulen benimsediği eşitliğe rağmen –hatta tam da bu biçimsel eşitlik yüzünden– muhafazakâr ve hakkaniyetsiz bir kurum olduğu gerçeğini görmeyi engelliyor.
(...)
Okulun sorumluluğu nedir? “Okul” derken okul sistemini kastediyorum, işleyişinde payı olanları değil. Toplumsal eşitsizliklerin idamesinde okulun sorumluluğu nedir? Hem okul karşısındaki eşitsizliklerin, hem de bizzat okulun aktardığı eşitsizliklerin… Bu soruyu layıkıyla sorduğumuzda, bilimin cevabı kuşkuya yer bırakmıyor. Okulun bünyesinde taşıdığı ve hem öğretmenlerde hem de öğrencilerde aradığı değerler; ayırt edici pedagoji yöntemleri (veya bazı öğretim türlerinde, yöntemsizliği); devreye soktuğu seçme ve değerlendirme ölçütleri; aktardığı kültürün içeriği – tüm bunlar, en ayrıcalıklı çocukların lehine, en ayrıcalıksız çocukların aleyhine işliyor. Bu da eğitim sisteminin tamamına hükmeden biçimsel eşitliğin fiilen hakkaniyetsiz olması sonucunu doğuruyor ve demokratik ideallere bağlılığını ilan eden bir toplumda, ayrıcalıkların, açıktan devredildikleri duruma kıyasla çok daha iyi muhafaza edilmesini sağlıyor.
(...)
Eğitim sistemi böylece, ekonomik ve –ondan da fazla– kültürel sermayenin aktarımına dayalı bir toplumsal düzene, eğitimsel liyakat ve kişisel yeteneğe dayalı bir düzen görüntüsü vererek ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerin meşrulaştırılmasına katkıda bulunuyor. O halde, eğitimin özgürleştirme etkisinden söz ederken, mevcut haliyle okuldan mı yoksa olması gereken haliyle okuldan mı bahsettiğimizi açıklığa kavuşturmamız gerek. Mevcut haliyle okulun, toplumsal yapının değişmezliğinde çok büyük payı var. Tüm verilerin işaret ettiği üzere, sınıfsal hareketliliğin ve kültürel başarının birincil aracı olan okullaşmayla ilgili eşitsizlikler, toplumumuzda ekonomik eşitsizliklere kıyasla çok daha belirgindir. Kültürel yoksunluk, ekonomik yoksunluk kadar yoğun biçimde hissedilmiyorsa, bunun sebebi, kültür alanında mahrumiyet hissi ile mahrumiyetin kendisi arasında ters orantı olmasıdır: İnsan kültürden ne kadar mahrumsa, kültürden mahrum olma bilinci o kadar düşük olur.
5 notes · View notes
why-pelinn · 5 months
Text
-Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir? Hatta zaafların en büyüğü...
2 notes · View notes
sermerii · 6 months
Text
Bir insan için zaaftan mahrumiyet de büyük bir zaaf değil midir? Hatta zaafların en büyüğü.
6 notes · View notes
veganlogicdinamo · 1 year
Text
Bu yazıdaki diyaloğu, Uğur Mumcu’nun 18 Şubat 1979’da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısından esinlenerek tasarladım. Mumcu’nun III. Ecevit hükümetine yönelik eleştirilerini kaleme aldığı “Pazar Şakası” başlıklı o yazıda “saygılar” ifadesinin tekrarı ile süren diyalog çok çarpıcı olduğundan hiç unutmadım.
Benim kaleme aldığım bu pazar şakası, kurgu olsa da gerçeği yansıttığından keyif kaçırabilir. Öyleyse sözü fazla uzatmadan yine Mumcu’dan ve Mustafa Kemal Atatürk’ten birer alıntı yaparak bitireyim...
“Emperyalizm, ekonomik siyasal ve askersel öğelere dayanır. Sanayileşmiş uluslar, yoksul ulusları uluslararası ekonomik, siyasal ve askersel kuruluşlar aracılığı ile sömürüp baskı altında tutarlar. Bu açıdan IMF ile NATO, aynı bütünün, aynı ‘sömürü’ ve ‘tahakküm’ halkalarının birbirinden ayrılmaz parçalarıdır.”* der Uğur Mumcu.
Unutanlar için Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini de hatırlatmakta yarar var. Nutuk’ta kendi ifadesiyle şöyle der:
“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasiyle bütün bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barış ve sükûna erişeceğimiz inancında değiliz.”
Sermaye egemenliğinin sürdürülmesinin en önemli araçlarından biri olan eli kanlı NATO örgütünün genişlemesine destek verenler, sessiz kalanlar ve hayır dememek için TBMM’ye gelmeyenler, sıfır ret oyuyla geçen bir kanunu daha TBMM tarihine yazdırarak yeni bir utanca imza attı!
7 notes · View notes