Tumgik
#kendi ruhumuz
sessiizliginsesii · 1 year
Text
Kafamız ve düşüncelerimiz o kadar kalabalık ki kendimizi göremiyoruz.
Tumblr media Tumblr media
141 notes · View notes
gelmemyegidenadam · 5 months
Text
Bu hayatta sizin açıklamalarınızı en çok hak eden insan sizsiniz.Üzgün müsünüz, kırgın mısınız ya da yorgun? Acı içinde misiniz?Korkuyor musunuz? Bunları kendinizden saklamayın."Hayır ya ben iyiyim!" demeyin.Oturun bir köşeye.Işıklarınızı kapatın.Önce kendi sessizliğinizi dinleyin,o sessizlikte tüm acılarınızı, korkularınızı ve yorgunluklarınızı duyacaksınız.Kendinize yalan söylemeyi bırakın.Çünkü yalan söylemeye devam ederseniz kendinize yardım edemezsiniz.Başınızı kaldırın,içinizden kendinize durumunuzu açıklayın.Deyin ki,"Bak kendim...Ben kırgınım, üzgünüm,korkuyorum ve çok yorgunum."Ne hissediyorsanız kendinize bunları söyleyin,kendinize artık yalan söylemeyi ve rol yapmayı bırakın.Ruhunuzun gerçekleri bilmeye ihtiyacı var.Çünkü siz iyiyim diyerek geçiştirdikçe o daha çok acı çekiyor.Anlamaya çalışıyor, eğer iyiysek neden bu haldeyiz diye soruyor size...Duymuyorsunuz.Şimdi kendi kendinize tüm gerçekleri açıklayın,kendinize tüm durumunuzu sebepleriyle anlatın ve sonra kendi tesellinizi kendinize kendiniz verin.Çünkü hayatta kimsenin bize yardım edemeyeceği birçok şey yaşaya biliriz ama kendimizin kendimize yardım edemeyeceği hiçbir şey yok.Kendimiz kendimize her zaman yardım edebiliriz,her şeyin nihai çözümü biziz,her şeyin ilacı bizde...Kendimizde... Sonra kaldırın başınızı,elinizi kalbinize koyun ve şöyle deyin kendinize, "Geçecek...Hepsini birlikte geçireceğiz...Söz...Ege sözü..." Ruhumuz bir çocuktur,biz de onun annesi.Ruhumuzu teselli etmek bizim görevimizdir,ama her şeyden öte onu iyileştirmektir esas görevimiz.Kendinizi bir başına bırakmayın, karanlığa terk etmeyin,kimsesiz bırakmayın.Yanında olun ve onu iyileştirin.Hayatta hiçbir şeyimiz kalmasa bile ruhumuz vardır.Şunu unutmayın,ruhumuz bizim tutunacak dalımızdır...
415 notes · View notes
fani-hayat · 4 months
Text
Kur'an okunan yere erzak koyun !
Müslüman Dr. Aidin Salih hanım; -Kuran okunan yere erzak koyun ! derdi.
Su'ya şifa ayetleri okuyun, Kuran okuyun alın size doğal antibiyotik, canlı hücreli, Anne nefesi değmiş gibi
Çünkü kişi, iman gücünü yükselttikce Manevi mizacı tüm hücrelerine galip olmaya başlar .
Manevi haliniz güçlendikçe; ,geçmişiniz, sıkıntılarınız, bunalımlarınız , siliniyor demektir.. Kaygılarımıza, vesveselerimize takılıp kaldıkça yada o niye öyle dedi bu niye böyle yaptı diye düşündükçe biz farkında olmasakta önce Ruhumuz Sonrasında bedenimiz ve beynimiz hasta oluyor.
Bu sebebledir ki biz davamızda yol alamıyoruz, bırakalım davayı Ailemizde dahi huzuru bulamıyoruz.
Herkes şeker gibi~ Antidepresan tüketir hale gelmiş
neden?
Mevlamız ile aramızı açtığımızdan, Dua etmeyi unuttuğumuzdan,
Mevla'mıza dertlenmeyi bilmediğimizden, Tevbemizi azalttığımızdan..
Sadece ama sadece, bir Besmele'nin manevi gücünü yazsak sayfalar yeter mi?
Hangimiz avuçlarımızın içine dualar,
Felak-Nas okuyup bedenimizi Mesh ediyoruz ? çocuklarımıza bunu yapıyormuyuz?
Biz manevi huzurumuzu kaybettiğimiz AN beden sağlığımızıda kaybetmeye başladık kardeşler.
Bakın bunu misallendirmek istiyorum.
Yakub Aleyhisselam Yusuf'unu kayıb ettiğinde ne yaptı?
•Kaygılandı, vesveselendi , •buhranlara düçar oldu.. Streslendi düşüne düşüne ağlaya ağlaya sonunda bu haller onu hasta etti, Gözleri görmez oldu! Ama ne zaman:ki vazgeçti, manevi unsurunu kuvvetlendirdi, tamamen TESLİM oldu. işte o zaman ALLAH c.c. Yusuf'unu ona geri verdi..
Kaygısı çokken, evinin yakınındaki Kenan kuyusundaki Yusuf'unu görmüyor, hiss etmiyordu. Kaygılarını atınca 10 günlük mesafeden Yusuf'unun kokusunu almaya BAŞLAdı. SubhanALLAH..
Bizde bu misalden çok nasihat çıkarmalıyız kardeşlerim..
İçine düştüğümüz buhranlardan sağlıklı düşünemiyor ,neticesinde sağlıklı kararlar alamıyor ve son olarak beden sağlığımızı da kaybediyoruz.
Sonrasında, Antidepresan Ağına düşüyor kendi ellerimizle kendimizi delirtiyoruz.
Oysa ALLAH c.c bize bir susam tanesini bile şifa olsun diye göndermedi mi ?
N E D E N Yahudi' nin KORTiZON ilacına inandıkta
İSLAM'ın her derde deva çörekotunu şifadan saymadık?
Biz iyileşmek için şifayı temiz yollardan aramadık ki.
Keyfimize göre zarurettir zaruret dedik ve her türlü şeyi nefsimize helal saydık.
Oysa ALLAH c,c Haram kıldığı hiçbirşeyin içine şifa koymamıştır!
Gelin evvela manevi olarak ISLAM mizacımızı kuvvetlendirelim.
Size en tatlı reçeteyi yazıyorum;
Vaktinde kılınan namaz,
Allaha yalvarırcasına okunan bir cüz Kur'an,
içine dua okunup içilen bir bardak su,
gözyaşlarıyla ıslanmış bir elbise;
Emiin olun ki Ruh ve Beden sağlığınız için en şifalısıdır.
Hemde hiç yan etkisi ve komplikasyonu yok.
Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ Muhammed
Tumblr media
26 notes · View notes
mesut-sems · 1 year
Text
Tumblr media
En uzun yoldur insanın içi
Zihnimiz, kalbimiz, ruhumuz bin parçaya bölündü
Her tarafta gürültü, her köşede kabalık
Yorgunuz, asabiyiz, gerginiz, şüpheciyiz, kavgacıyız…
Hayatın hızından kendimizi de, birbirimizi de göremiyoruz
Her taraf kaos
Kendi sesimizi
Bağıranların, ağlayanların sesini duyamıyoruz.
En uzun yoldur insanın içi
Durup dinlemeliyiz
Durup anlamalıyız
Durup ağlamalıyız
İçine bakamayan yolsuzların yolculuğuyla tedirgin.
Her köşe gürültü
Her taraf bağırtı, çığlık, öfke, kin, nefret
Kendi sesimizi
Kalbin sesini duyamıyoruz.
68 notes · View notes
ihtimalsiz · 3 days
Text
Ne zaman başka küçük bir kasabadan ya da şehirden geçsem, hepimiz aynı gezegende olmamıza ve sosyal medyaya sahip olmamıza rağmen, birbirimizden çok uzak olan kendi küçük dünyalarımızda var olduğumuzu düşünüyorum. O ışıklı evlerdeki hiç kimse bizim kim olduğumuzu, neler yaşadığımızı, nereye gittiğimizi bilmiyor. Ve sonsuz gökyüzüne baktığımda bu tür düşünceleri bin kere hissediyorum. Aynı yıldızlar gibiyiz, hem parlak hem de sönük noktalar var. Küçük ve geçici hayatlarımızda güzel ve trajik bir şeyler var. Yıldızlar, gezegenler birbirlerine şu kadar ışık yılı uzakta diyoruz, bizlerde değil miyiz? En yakın olduğumuz kişiye ruhumuz çok yakın parlak görünse de bir o kadar da onun bilincindeki ruhumuzdan çok uzakta değil miyiz?
17 notes · View notes
fikret-i · 8 months
Text
Şeytanın en büyük desiselerinden birisi de ye'stir. Önümüze öyle acayip çıkmazlar koyuyor ki; hemencecik pes etmemizi arzuluyor. Sanki her yanımız kirlenmiş, bedenimizde paklık kalmamış, ruhumuz karanlıklara gömülmüş gibi bir resim çiziyor. Kalp ve zihnimize de bu tabloyu sürekli getirerek çaresizlik haline bürünmemizi bekliyor. Sonrası? Sonrası benden adam olmaz diye her şeyi bıraktırmak ya da bu bedenin varlığını ortadan kaldırmak yolunu sunuyor. Yav arkadaş o halde kimsecikler pak kalmaz. Çünkü herkes kendi ilmi kadar imtihan olur. Haşa Hz. Mevlana yalan mı söylüyor gel der iken. Hz. Adem, Allah'ı bizzat gördüğü halde hata yapıp da bir elmaya tevessül etmedi mi? Hz. Yunus, kendi başına vahyi beklemeden kavmini terk etmedi mi? Hz. Peygamberin (sav), Kuran ayetlerinin, Allah'ın rahmetiyle ilgili müjdeleri haşa yalan mı? Basit sözler mi? Evet günahın akabinde vücutta stres hasıl olur. Olmalı da zaten. Bu imanın var olduğuna işaret. Fasit adam yaptığı günahtan pişmanlık duymaz zaten. Allah, Tevvaptır, tövbeleri kabul eder. Gafurdur, hataları örter. Gaffardır, mağfireti, affı çoktur. Sakın ümitsizliğe düşme! Kıyamet kopmadığı ve nefes aldığımız müddetçe Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyeceğiz inşallah.
36 notes · View notes
endergelisenataklar · 4 months
Note
İnatla yağmurlara direniyorsun
Kızın okula gitsin istiyorsun, bir evi olsun
Gülüşleriyle tamir ediyorsun ruhundaki boşluğu
Çünkü kendi çocukluğunu silemiyorsun, Şiir!
"çok yordum bedenimi, zahmet etmesin kimse. ellerimle gömdüğüm yanın kaldı içimde. geçip gidiyor zaman, tutamıyorum el pençe. sorup duruyor yaram, yanımda değil hiç kimse. benliğimin kanını emen yarasadır tasalar. en sevmediğim tablolardır kalabalık masalar. içten olan değil, dâim yalakadır kazanan. ellerim öfkeden titriyoken sana sabır yazamam. işçiyim ben işçi kalmam, sen zorbasın zorba kal. nerde ölüm çok satarsa gidip yaranı orada sar. şaraba sevdalılar için sabah selâ ve çorba var. gözaltında bir torbacının gözaltında torbalar, dağıt beynini, bütün odaya şuurunu saç, artık karnımız tok dayı, yanlızca ruhumuz aç. tanrı meşgulken duymak için her duanı, çekilir bir ceset torbasının fermuarı, şiir."
11 notes · View notes
kur-an-ve-risalei-nur · 11 months
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Sabah namazıyla başlanan, güneşle birlikte aydınlanan cuma günlerinin lezzeti bir başka. İçinde sanki farklı bir nur, bir giz var ki insanı tatlı tatlı ümitlendirip mest ediyor. Biz insanlara da o ânları dualarla ve muhtelif ibadetle süsleyip taçlandırmak kalıyor.
Bugünlerde kalbime hep aynı dualar geliyor.
Bir süredir isme özel dua ettiğim güzel insanların öncesinde gönül iklimimde bu dualar beliriyor. Ben de önceliği onlara veriyorum ki zaten her biri bunu apaçık hak ediyor.
İlki, "Peygamberlerimizin senden istediği her şeyi biz de senden istiyoruz.
Onların sana sığındığı her şeyden biz de sana sığınıyoruz," duası. Böyle kapsamlı, bu denli korunaklı bir duayı bizlere ilham ettiği için Allah'a hamd olsun.
Zira istesek, listelemekle bitmeyecek nice arzu var kalbimizde.
Sakınsak, kaçınacak ne çok şey. O nedenle, güzel önderlerimizin zaten kendi yaşamlarında tecrübe ettiklerine bakıp, onların dilediklerini dilemek en akıllıcası ve belki en pratik olanı.
Bir diğeri, "Senden gelecek her hayra muhtacım," duası ki bu güzel cümlenin yeri ayrı zira Yaradan'ın güzel kelamında geçiyor ve insana yine tastamam bir dua armağan ediyor. Güzel Rabbimizin bize ikramı olan ne çok şeye, hatta sayısız şeye ihtiyacımız var!.. Ve o öyle ihsan sahibi ki,
lütfediyor bize istemenin aklımızın ucundan bile geçmediği güzellikleri dahi... Elhamdülillah.
Gün içinde böyle güzel dua ilhamlarıyla kalbimizi paklıyor, şenlendiriyor, ferahlatıyor Allah.
Bugün bi' kulak verelim gönlümüze, ilham edilen güzellikleri dillendirelim de hem ruhumuz lezzet alsın, hem bedenimiz şifalansın.
Böylece tüm varlığımız nurlansın inşaallah.
Günümüzü bereketli, keyifli ve şükür dolu geçirmek duasıyla.
____________°🌺💞🌸°______________
🎀
23 notes · View notes
freakgirldiem · 1 year
Text
Bazen en sıradan olan bir şeyle bile Allah sizi imtihan edebiliyor.Bu benim dediğiniz ne varsa aslında ona ait. Her şey bizim gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz buna her şey dahil kendi ruhumuz bedenimiz bile. Bu emanete güzel davranıp yormamalıyız ve hakkıyla teslim etmeliyiz. Allah hepimizi o kullarından eylesin.....
19 notes · View notes
3391kilometre · 2 months
Text
Bu hayatta sizin açıklamalarınızı en çok hak eden insan sizsiniz.Üzgün müsünüz, kırgın mısınız ya da yorgun? Acı içinde misiniz?Korkuyor musunuz? Bunları kendinizden saklamayın."Hayır ya ben iyiyim!" demeyin.Oturun bir köşeye.Işıklarınızı kapatın.Önce kendi sessizliğinizi dinleyin,o sessizlikte tüm acılarınızı, korkularınızı ve yorgunluklarınızı duyacaksınız.Kendinize yalan söylemeyi bırakın.Çünkü yalan söylemeye devam ederseniz kendinize yardım edemezsiniz.Başınızı kaldırın,içinizden kendinize durumunuzu açıklayın.Deyin ki,"Bak kendim...Ben kırgınım, üzgünüm,korkuyorum ve çok yorgunum."Ne hissediyorsanız kendinize bunları söyleyin,kendinize artık yalan söylemeyi ve rol yapmayı bırakın.Ruhunuzun gerçekleri bilmeye ihtiyacı var.Çünkü siz iyiyim diyerek geçiştirdikçe o daha çok acı çekiyor.Anlamaya çalışıyor, eğer iyiysek neden bu haldeyiz diye soruyor size...Duymuyorsunuz.Şimdi kendi kendinize tüm gerçekleri açıklayın,kendinize tüm durumunuzu sebepleriyle anlatın ve sonra kendi tesellinizi kendinize kendiniz verin.Çünkü hayatta kimsenin bize yardım edemeyeceği birçok şey yaşaya biliriz ama kendimizin kendimize yardım edemeyeceği hiçbir şey yok.Kendimiz kendimize her zaman yardım edebiliriz,her şeyin nihai çözümü biziz,her şeyin ilacı bizde...Kendimizde... Sonra kaldırın başınızı,elinizi kalbinize koyun ve şöyle deyin kendinize, "Geçecek...Hepsini birlikte geçireceğiz...Söz...Ege sözü..." Ruhumuz bir çocuktur,biz de onun annesi.Ruhumuzu teselli etmek bizim görevimizdir,ama her şeyden öte onu iyileştirmektir esas görevimiz.Kendinizi bir başına bırakmayın, karanlığa terk etmeyin,kimsesiz bırakmayın.Yanında olun ve onu iyileştirin.Hayatta hiçbir şeyimiz kalmasa bile ruhumuz vardır.Şunu unutmayın,ruhumuz bizim tutunacak dalımızdır...
3 notes · View notes
stargirlsky-e · 3 months
Text
Bu hayatta senin açıklamalarını en çok hak eden insan sensin üzgün müsün kırgın mısın ya da yorgun? Acı içinde misin? Korkuyor musun? Bunları kendinden saklama."Hayır ya ben iyiyim!" deme.Otur bir köşeye ışıklarını kapat önce kendi sessizliğini dinle,o sessizlikte tüm acılarını,korkularını ve yorgunluklarını duyacaksın kendine yalan söylemeyi bırak cünkü yalan söylemeye devam edersen kendine yardım edemezsin Başını kaldır,içinde kendine durumu açıkla .De ki,"Bak kendim...Ben kırgınım, üzgünüm,korkuyorum ve çok yorgunum."Ne hissediyorsan kendine onları söyle kendine artık yalan söylemeyi ve rol yapmayı bırak ruhunun gerçekleri bilmeye ihtiyacı var cünkü sen iyiyim diyerek geçiştirdikçe o daha çok acı çekiyor.Anlamaya çalışıyor, eğer iyiysek neden bu haldeyiz diye soruyor sana...Duymuyorsunuz simdi kendi kendine tüm gerçekleri açıkla,kendine tüm durumu sebepleriyle anlat ve sonra kendine teselli ver cünkü hayatta kimsenin sana yardım edemeyecegi birçok şey yaşaya bilirsin ama kendi kendine yardım edemeyecegin hiçbir şey yok kendi kendine her zaman yardım edebilirsin her şeyin nihai çözümü biziz her şeyin ilacı bizde...Kendimizde... Sonra kaldır başını elini kalbine koy ve şöyle de kendine "Geçecek...Hepsini birlikte geçireceğiz...Söz...Ecrin sözü..." Ruhumuz bir çocuktur,biz de onun annesi.Ruhumuzu teselli etmek bizim görevimizdir,ama her şeyden öte onu iyileştirmektir esas görevimiz.Kendini bir başına bırakma karanlığa terk etme kimsesiz bırakma.Yanında ol ve onu iyileştir.Hayatta hiçbir şeyimiz kalmasa bile ruhumuz vardır.Şunu unutma,ruhumuz bizim tutunacak dalımızdır…
4 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Note
Çok uzun yıllardır ruhum bedenime ağır geliyor intihar etmeyi düşünüyorum.
ruhumuz ruhumuza ağır geliyor bence. biz bedenimiz ruhumuzu taşıyamıyor farz ediyoruz. bedenimizdeki faaliyete son versek ruhumuzdaki faaliyet sonra erecek sanıyoruz. ruhtaki zora giden, ağıra giden faaliyet bedendeki cana kastetmekle son bulmuyor. yaşamak çilesinin ilacı ölüm değil. hayırlı bir ölüm. biz kendi canımıza kastetmeksizin, Allah'ın emriyle gelen bir ölüm çeşidi. herkesin imtihanı çok farklı. belki de sizin bana oturup vereceğiniz hayat dersleriniz var. belki de sonra ben ayağa kalkıp bak senin başına bu geldi mi peki ya bu? ben de bunları yaşadım. gel sana bunu öğreteyim diyeceğim. acı yatıştırmaya başlayacağız belki. halbuki acılar yarışamaz. acılara karşı tavrımız bizi biz yapar. eğer iman ediyorsak bu çektiğimiz acıların ebedi olmadığını tavrımızın yanımıza kâr kalacağını biliriz. ebedi olanı iyileştirmek için tavrımızı iyileştirirken bakmışız ebedi olmayan dünyadaki yapıp etmelerimiz de iyileşmiş. bir taşla iki dünya yani. zor her şey. bi çorba yapmak bile epey zor bence kendi içinde bir sürü detayı var. atlanmaması gereken önemli detaylar var. atlayınca hedefe varılmıyor. zorluğunu çekerek de olsa hedefe ulaşınca o zorluk da göze gelmez oluyor artık. ruha zorlukları güzelce anlatmak lazım. aşılacakları tane tane kavratmak lazım. aşılamayacakların kenarından dolaşma onlara hadi selametle deyip el sallama opsiyonunu hatırlamak lazım. bazı şeyler de aşılmaz. aşılamaz. aşmak içten gelmez. bunları ruha anlatmak lazım. yorulur yoksa bedeni suçlar. bedende bedel ödetmek ister. ruha öfkeyi de anlatmak lazım. sıkışmayı da. daralmayı da çaresizliği de anlatmak lazım. bazen çaresizliğe en büyük çare onu anlamak oluyor. bak şu an bir çare bulamadın çaresizsin sonra bulursan güzel olur ama şu an dur bi çırpınma diyip ruhu sıkıştığı mengeneden bi çıkarmak lazım. gerekirse yine çırpınmaya devam eder. ki genelde gerekir. iman etmiyorsanız bu hayata yükleyecek anlamlar da bulamadıysanız bi türlü güzel çiçekler yetiştirerek ölümün kendi kendine gelmesini bekleyin, güzel yemekler yaparak ölümün kendi kendine gelmesini bekleyin. kötü şeyler de güzel şeyler de var dünyada. birazcık da güzel olanları görerek onların hakkını vermeye çalışın inadına. yüzüne güldüğünüz ve samimi olarak yüzünüze gülen insanlar hatırna biraz daha gülün yaşamak için imanınızdan kaynaklanan bir sebep yoksa. imanlı veya imansız olmanız fark etmez anlamı buldurmayan şey depresyon da olabilir. bunun tespitini teşhisini yaptırıp gözlerinizi, kulaklarınızı, ruhunuzu tıkayanın psikolojik bir sebep olup olmadığını öğrenin. yapılacak bir sürü şeyimiz var bakınca. intihar etmeyi düşünmeyin lütfen. çok güzel kokular var hepsini almamışsınızdır. daha bir sürü koku duyarsınız. merak etmiyor musunuz hiç güzel kokuları? kötü kokuları bastıracak derecede güzel kokular var. ağlamaktan şişmiş gözleri bile güldüren hatta bu zorlu gülme duygudan duyguya geçme sırasında sümük fışkırtan olaylar, şeyler, kişiler, anlar var. benim hayatta en büyük dayanağım imanım, sonra bana verilen irili ufaklı şeylere her daim büyüteçle bakmaya gayret eden gözlerim. bunlardan herhangi biri yoksa sizde bahsettiklerimin hepsi anlamsız gelir. inşallah ruhunuza anlamı bulması için yardım edecek gücü oluşturursunuz. inşallah bedeninize daha uzun yıllar yaşaması ruhunuza destek olması için müsaade edersiniz. inşallah bir çilek tarlasından çilek toplamak nasip olur. güzel bir şey. ben toplayacaktım nasip olmadı henüz. inşallah bana da nasip olur. şimdilik ölmeyin. arada yaşadığınızı yazın da çilek için duaya devam edeyim. hayırlı geceler.
10 notes · View notes
yakazakalb · 5 months
Note
Cuma namazından önce hoca, öldükten sonra yeniden dirilme konusunu anlattı, ama aklım pek almadı bu olayı .net olarak nedir bu durum?
Net olarak anonim durum şudur: bizi ilk defa yaratan Rabbimiz, öldükten sonra da diriltecektir. İkinci defa yaratılıcağız, ahirete doğacağız da diyebilirsin.
Uyuyoruz dimi gece. Sabah ki uyanışını aklın alıyor mu. Alıyorsa bunu da almalı. Zira biz geceleri de ölüyoruz. Uyku küçük ölüm derler ya hani. İşte öyle. Yani ruhumuz bedeninizden ayrılıyor uyurken. Sabah kalacağımızda ya da ne zaman kalkıcaksak ruhumuz yeniden bedenimize dönüyor.
'Allah, ölümleri anında ruhları bedenlerden çekip alır. Henüz ölüm vakti gelmemiş olanların ruhlarını ise uyudukları sırada alır; sonra ölümüne hükmettiği kimselerin ruhlarını berzah âleminde tutar; diğerlerini de belirlenmiş bir süreye kadar yaşamaları için serbest bırakır. Elbette bunda, etraflıca ve sistemlice düşünen bir toplum için nice dersler ve ibretler vardır." Zümer/42
Übey b. Halef bir grup müşrike, “Muhammed Allah’ın ölüleri dirilteceğini söylüyor. Bu konuyu onunla tartışacağım.” der ve çürümüş bir kemik alarak Resulullah’ın yanına varır. Elindeki kemiği ufalar ve dökülen tozları göstererek, alaycı bir tavırla, “Bunları tekrar kim diriltecek?” diye sorar; öldükten sonra yeniden dirilmeyi akıldan uzak görüp inkâr eder. Bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nazil olur:
“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi? Şimdi o açıktan açığa bize düşman kesiliyor.” “Kendi yaratılışını unutup bize örnek getirmeye kalkışıyor ve ‘Şu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş?’ diyor." “De ki, kim onları ilk başta yaratmış ise o diriltecek. O yaratmanın her türlüsünü bilir.” (Yasin, 36/77-79)
Bu mevzuya aklınızın ermesi için Allah'in ilmi ve kudreti hakkında tefekkür etmeniz faydalı olacaktır. Şu kainata binlerde yasa koymuş Rabbimiz ve buna sunnettullah denir. Bu yasalardan fenni ilimler ortaya çıkmış değil mi. Ve insanın daha keşfedemediği pek çok ilim daha gizli. Mesela güneşi milyonlarca yıldır belli bir yörüngede döndüren ilim ve kudret. Hatta ayetlerde güneşin dalgalar halinde gökyüzünde yüzdüğü anlatılıyor. Bakıyorlar ki güneşin hareketleri aynı dalgalar şeklinde. Rabbimizin ilmi ve kudreti bizim algılarımızın çok çok üstündedir kardeşim. İşte biz aklımızın aldığı kadarını biliyoruz.
Ama senin bu sorun benzerini İbrahim as da merak etmiş biliyor musun? İlgili ayetleri buraya alıyorum.
İbrâhim de bir zaman: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Rabbi ise: “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrâhim: “Elbette inanıyorum, fakat kalbim iyice kanaat getirip yatışsın diye bunu istiyorum” dedi. Bunun üzerine Allah şöyle buyurdu: “Öyleyse dört kuş yakala, onları kendine meylettir, alıştır, iyice tanı; sonra onları kesip hamur yaparak her bir dağın tepesine ondan bir parça bırak. Sonra onları çağır, bak nasıl koşarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. (Bakara/260)
İşte o kuşlar nasıl dirildi ise biz de öylece dirilip Allah'ımızın huzurunda toplanacağız.
Peygamberimiz de “Kıyamet gününü gözleriyle görür gibi olmaktan hoşlanan kimse; Tekvir, İnfitar ve İnşikak sûrelerini okusun.” buyurmuşlardır. (Tirmizî. Tefsir, 18)
Bu sureleri de tefekkür ederek okuyunuz ama tam bir teslimiyet ile. İşte o zaman Allah size o ayetlerin içindeki manaları gösterir. Okuyunuz derken yani tefsiri kastediyorum.
Rabbim tüm ayeti kerimelere, gözümüzle görüyormuşçasına yakîni bir iman ile teslim olmamızı nasib etsin.
Epey de uzun oldu cevap. İnşallah okursunuz. 🌱
3 notes · View notes
mesut-sems · 2 years
Text
Tumblr media
En uzun yoldur insanın içi
Zihnimiz, kalbimiz, ruhumuz bin parçaya bölündü
Her tarafta gürültü, her köşede kabalık
Yorgunuz, asabiyiz, gerginiz, şüpheciyiz, kavgacıyız…
Hayatın hızından kendimizi de, birbirimizi de göremiyoruz
Her taraf kaos
Kendi sesimizi
Bağıranların, ağlayanların sesini duyamıyoruz.
En uzun yoldur insanın içi
Durup dinlemeliyiz
Durup anlamalıyız
Durup ağlamalıyız
İçine bakamayan yolsuzların yolculuğuyla tedirgin.
Her köşe gürültü
Her taraf bağırtı, çığlık, öfke, kin, nefret
Kendi sesimizi
Kalbin sesini duyamıyoruz.
57 notes · View notes
doriangray1789 · 1 year
Text
Karanlık geçmişin sessiz bir tablosudur Zerkalo.
Sinema ve Şiir; Düşleri, sonsuzluğu ve aşkı, kısacası insanın kendisini anlatmak için kullandığı ifade biçimlerinin başında gelir. 'Ruhumuz bedensiz / Bir günahkar sanki/ Ve sanki cevapsız bir bilmece… / Ve ben rüyamda/ Bana bir başka kılıkta /Başka bir ruh gibi görünürüm / İnançsızlıktan, umuda koşar...' İnsan: ''Şu an için kendisini yüksek binalara, kafeslere, hapsetmenin peşinde olsa da, insanoğlu için doğaya ve çocukluğun saf huzuruna kanat çırpma vakti gelecektir.'' Evet gelecektir, buna kalben inanlardanım. Yeter ki kendimize yürüyelim. Önce kendimizi dışarı çıkartalım. Bir görelim iç doğamızı aynamızda. Sürekli şüphe içindeyiz ve telaşlıyız. Durup düşünmeye zamanımız yok. İnsan hiç elinde ki bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçer mi? Değersizlikten ve anlamsızlıktan kurtulmak ve ruh mükemmelliğine ulaşmak için Ayna’ya bakmayı, orada görülen tabii derinliğe sahip çıkmayı önerir bize Tarkovsky. Film bizi: "Şiirsel ve bazen gittikçe ağırlaşan bir zeminde, geçmişin kapılarını aralayıp çocukluğun coğrafyasını, ergenliğin ve bir adam olmanın anlamlarını yoklayan bir genel bir tutuma sahiptir. Ağırdır Ayna, evet, zordur ama bu ağırlığa ve karmaşaya rağmen kendi yüzümüze çekinmeden bakmaya çağırır." Ta ki içimizde ki öze ulaşıncaya kadar... “Buluşmalarımızın her anını/ Bir mucize gibi coşkuyla kutlardık/ Yeryüzünde yalnız biz vardık/ Sen bir kuş kanadından daha hafif ve inceydin/ Bir hayal gibi, merdivenleri uçarak/ Yağmurlarla ıslanmış/ Leylakların arasından/ Geçirip, aynanın ötesindeki/ Ülkene götürürdün beni'' Tarkovsky’nin Ayna’da yaptığı 'değerli olan anların şiirsel renklerle süslenmesi' onun filmleri sadece hissedilmelidir dedirttiriyor bana. Ve dünyalara sığamazken, bir çift göze, bir dizeye sığdığı, sığındığı zamanlar... ''Çağlar elbet değişecektir, ancak insanlığın özü ilelebet korunacaktır...'' der Tarkovsky'mız Aslında böylesi bir sorgulama herkes için, hayatın her anında gereklidir. Duru bir zihin ve açık bir kalple izlenmeli...
youtube
7 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 2 years
Text
Tumblr media
28-
Benimle oynamayın!!!!
Beni odamdan çıkardığınız yermiyormuş gibi, bir de benim hislerimle kendi soğuk emellerinizi kapatmayınız!!!
Nedense neden!!!! Ölmüşse hisleriniz ölmüş!!! Bırakın başında ağıt yakmayı da gidin uzaklara, dönüp gözlerimize bakmayın!!!
O hissiz cümleleriniz bizleri sevgiye boğmuyor, elinizdeki kalem bedenimizi çizmekten başka bir işe yaramıyor!!! Zannetmeyin ki ruhumuza değmekte harfleriniz, kaleminizin ucundaki mürekkep bile siyah sizin. Çelik tadını damağımızda hissetmemiz kendi kılıç darbelerimizdenmiş, öğrendik.
Açık gözlerimiz artık, siz masaya bakarken biz yüreğinizi görmeye çalışıyorduk.
Betonlaşmış, hissiz, ölü…
Söylediğiniz yerde yoktum ben. Bedenen siz de. Dokunmadı ruhum hiçbir yerinize. Sarılmadı kollarım, elinize dokunduğumda karardı içim. Hiç bu kadar ölü bir bedene yaklaşmamıştım. Ürperdim. Sarardım korkudan da hiçbir his dökülmedi içimden. Bakarken başka birini öldürmüştüm yüzünüzden.
Ama tebriklerimi sunarım kağıdınıza. Bembeyaz bir şekilde çıktı karşımıza. Kaleminiz başka bir hikaye dizerken, inandırmıştı bizim kelimelerimiz gibi olduğuna.
Şimdi gidiyorum ama gelmem bir daha. Siz o betonlaşmış bedeninizle silkinin ve atın adımınızı. Peşimden olmasa da yürüyün ve tadın kaldırımların sıcak ateşini.
Öyle durdurmasınlar sizi bir müzede, herkes uzaktan bakıyor size bilirim. Dokunsalar kendileri suçlu ama hayranlıkla izliyorlar o heykelinizi yapanı. Zannetmeyin övgüler size, hayran gözler size değiyor, hattata değer övgüler, hat’ta değil!!!
Bizim harflerimiz dökülmüş, çamura düşmüş, yok bir ehemniyeti.
Bizim kocaman bir ruhumuz var.
Öylece kapıyı çarpıp çıkmıştım müzeden. O heykel başı yerde bakakalmıştı masasına. Elinde yazmadığı mermerden kalem, kağıt…
Bekçiler anlam veremedi sinirden kızaran suratıma.
Oysa alışmışlardı hayranlıktan ağzı açık çıkanlara.
Şimdi biletimi çöpe atarak uzaklaştım oradan.
Bir banka oturup, yemyeşil çimenlerde bir siyahlık aradım.
25 notes · View notes