Tuhaf değil mi, kurtarmak istediği şeyi kurtarmak için ne gerekiyorsa yaptığını sanan kişinin, ömrünün sonunda o şeyi boğmakta en büyük payı kendi eliyle getirmiş olduğunu anlaması?
“Bir gün bu yansımamla yüzleşmek zorunda kalacağımı biliyordum; ama tam da bunun kaçınılmaz olduğunu anladığım için, mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyordum.”
Hissiz, düşünmeyen, yorum yapmayan, soru sormayan, benden bir şey istendiğinde onu yerine getirmek için tüm gücümle ileri atılmalı, sonrasındaki tüm zamanlarda ellerimi bacaklarımın arasına sıkıştırıp gözlerim yerde beklemeliydim.
Hiçbir kelimenin bırakın beynimle buluşmasını, düşüncelerimi harekete geçirmesini, harflere bölünmüş haliyle gözlerimin önünden bile geçmesine izin vermemeliydim.
Bana söylenen tüm sözleri sağır olmuşcasına dinlememeli, yüz mimiklerinden, sesin tonundan anlamalı, gürültülerin arasından seçilebilecek ve hislerimi canlandırabilecek her şeyi engelleyebilmeliydim. 
Beden çeperi içerisinde balçıkla doldurulmuş bir yığın gibi önce bir duvardan bir duvara, yatağın bir kenarından diğer kenarına şu bedeni çarpmalı sonrasında kesif bir karanlığa doğru göz kapaklarımı kapatarak kendimi düşercesine bırakmalıydım.
Rüya, hayal veya sanal gerçeklik sözcüklerinin gerçekliğini damağımdaki çelik tadı ile anlayabiliyordum.
Bu bıçağın bedenime yavaş yavaş girişini ilk günkü gibi hatırlasam da, aslında hangi bedenime saplandığını ve şimdi nerede olduğunu bilemiyordum.
Bir çepere hapsolmuş bir ruhun, karmaşık hisleri ve sınırsız istekleri bu şekilde gerçekliği sorgulaması garip geliyordu. Gariplik isyan derecesine ulaştığında ise yeniden gözlerimi açıp uzun uzun karanlıkta boşluğu izlemeye başlıyor, parmak uçlarımdan başlayan uyuşmanın tüm bedenime yayılmasını bekliyordum.
İşte o anda, başka bir gerçekliğin başladığını düşünmek istiyordum.
Ama gerçeklikle birlikte bedenime dokunan bir acının mı, yoksa ruhuma, hislerime dokunan bir acının mı daha gerçek olduğunu, hangisinin daha acıtıcı olduğunu bilemiyordum…
“Bir keresinde bana, bir erkek sahip olmadığı bir şeyi isterse, o şey ne kadar zor olursa olsun, ayakları onu kovalamaktan alıkoymazsa, sonunda onu yakalayacağı söylenmişti.” diye yankılanıyordu içimde basite indirgenmiş hüzünlü kelimeler…