Tumgik
#kırabilmek
dezi-467 · 2 years
Quote
Kızgınlığı kolayca arındırabilirsin, biraz zarar vererek, birkaç eşyayı kırarak ya da kum torbasını nefesin kesilene kadar yumruklayarak. Ama kırgınlık öyle değil, çok daha karmaşık... Kırgınlık kalpte onarılır. Lakin kırgınlığın geçip geçmediğini de asla bilemezsin... Sözcükler sustuğu anda aklından ilk geçen nasıl kırıldığındır.
Kırgın çocuk için
13 notes · View notes
saye01 · 2 years
Text
Profesyonel sporcu olup dünya rekorları kırabilmek için, yarışmalara ve antrenmanlara odaklanmam gerekirken bir de üniversite sınavları ve derslerle baş etmek zorundaydım... 😥
0 notes
Yol almak mı istiyorsun?🦋
Q Gitmek istediğin yolda ilerlemek mi istiyorsun? 🦋 Sürekli birşeylerin neden olamayacağını anlatan hikayeler yazıp durdun… zihin sinemanda belki defalarca oynattın negatif senaryoları… Neye yaradı peki?… Bir adım ilerleyebildin mi? Yol almak mı istiyorsun?… önce güçlü bir varoluş seçimi yap… niyetini kendine ve evrene beyan et… Yaz bu isteğini… sürekli görebileceğin yerlere notlar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
uykusuz-balinalar · 2 years
Text
Böyle böyle delirtirler
Tumblr media
İnsan kendi çaresizliğini, sevdiklerinin çaresizliğine şahit olmaktan daha katlanabilir buluyor. Nereden mi biliyorum? Çünkü kendi içim katetmeyeceğim yollara köprüler kurarken buluyorum yine kendimi, söz konusu sevdiklerim olunca.
Hırs mı bize unutturan karşımızdakinin de birinin çocuğu olduğunu? Çok mu zor, birkaç saniyeliğine kendine gelip ‘Ne yapıyorum ben ya?’ diye sorabilmek mesela ya da ne bu kadar önemli olan, karşındaki rencide edebilmek, kırabilmek uğruna göze alınan?
Bu aralar çok tanık oluyorum, insan ilişkilerinde nasıl peydahlandığını anlayamadığım toksikliklere. Amacı yok, çıkarı yok. Gerçekten insanların psikolojik ihtiyacı mı bu, başkalarının hayatlarını mahvetmek uğruna, onların özgüvensizliklerinden beslenmek? Gerçekten bu kadar kolay mı ya da karşındakini salak yerine koyup ‘Sana öyle gelmiştir.’ diyebilmek, göz göre göre. Anlıyorum, iddialısınız, anlıyorum çok çalıştınız, anlıyorum hayat size zor da, başkalarına kolay mı?
Kaldır kafanı hırslarınla bezediğin o küçük dünyadan, bak! Öğrenmek dediğin değil üç-beş makale ve bir kitap.
29 notes · View notes
Text
birinin hikayesinde kalp kıran olmak size hiç yük olmuyor mu? hiç mi vicdan azabı çekmiyorsunuz? bu kadar kolay mı bir insanın kalbini kırabilmek?yarım bırakmak?
2 notes · View notes
uzaydanhaberler · 3 years
Photo
Tumblr media
Batı Virginia Üzerinde Bir Alev Gökkuşağı
Günün Astronomi Görseli 30 Ağustos 2021
Görsel & Telif: Christa Harbig
Bu buluta ne oluyor? Uzak bir sirrus bulutundaki buz kristalleri, uçan küçük prizmalar gibi davranıyor. Alev benzeri görüntüsü nedeniyle ateş gökkuşağı olarak da bilinen, ufku çevreleyen bir yay, ufka paralel görünüyor. Ufku çevreleyen bir yayın görünür olması için, altta sirrus bulutları (burada sirrus fibratus) mevcutken Güneş’in gökyüzünde en az 58 derece yüksekte olması gerekir. Sirrus bulutunu meydana getiren çok sayıda düz, altıgen buz kristali, toplu olarak benzer şekilde güneş ışığını düzgünce kırabilmek için yatay hizalanmış olmalı. Bu yüzden, ufku çevreleyen  yayları görmek biraz sıra dışı bir durum. Buradaki ateş gökkuşağı, bu ayın başlarında, ABD, Batı Virginia’daki North Fork Dağı yakınlarında fotoğraflandı.
Görsel & Telif: Christa Harbig
Yazarlar & Editörler: Robert Nemiroff (MTU) & Jerry Bonnell (UMCP) NASA yetkilisi: Phillip Newman Özel haklara tabidir. NASA Web Gizlilik Politikası ve Önemli Bildirimler Bir ASD at NASA / GSFC & Michigan Tech. U. hizmetidir.
Batı Virginia Üzerinde Bir Alev Gökkuşağı yazısı ilk olarak Uzaydan Haberler sayfasında göründü.
3 notes · View notes
ibnulharezmi · 3 years
Photo
Tumblr media
Ademoğlu dünyaya gelir gelmez arayışa başlar. İlk başta nefes alabilmek onu ağlatır. Sonrasında annesinin onu doyurması için ağlar. Biraz büyür yürümeye çalışırken düşer ve yine ağlar. Neticede her zorlandığı vakit ağlayarak bir çare arayışındadır. Büyüdükçe arayışını neticelendirdiği meseleler insanı zorlamadığı için ademoğlu ağlamaz ve tecrübe kazanmış hâle gelir. Bu da onu güçlü hissettirir. Artık sorunlar çözünmüş hâlde ve sadece yaşanmayı beklemektedir. Yaradılış gereği bir benzer soruna dair çok kolay düşünce üretir ve ağlamaya yani arayışa ihtiyaç duymayız. Belli bir yaşanmışlığa yani tecrübeye eriştiğimiz vakit artık "yetişkin" vasfını kazanırız. Bu vasıf o kadar ağır bir vasıftır ki insanın sınırlarını keskin hatlarla çizer. Ademoğluna bu vasıf yüklendikten sonra sınırlarını genişletebilmek ve hatta kırabilmek için çok büyük değişimlere ihtiyaç duyacaktır. Yaşça büyük insanların ağlamasını bir zayıflık olarak addederek toplum olarak çok büyük bir hata ediyoruz. Ağlamak, bir olay karşısında zorlanan insanın arayış hâlinin dışavurumudur. Biz bunu garipseyerek doğumla başlayan arayışlarımızı sınırlandırıyoruz. Bu durum insanın eksikliklerini gidermesine engel oluyor ve neticesinde eksiklikleri kapatmak adına yapılan çokça hataya şahit oluyoruz. "Ben insanım Doğumumdan ölümüme eksiğim Ve elbette eksik olacağım. Tam olma arayışında Ama hiçbir zaman Tam olamayacağımın farkındayım. Bırakın arayayım Ve bırakın ağlayayım. Ağlamadıkça ben Ben olamayacağım." - Ahmet Polat (Arayış) https://www.instagram.com/p/CUAjqijI7s7/?utm_medium=tumblr
3 notes · View notes
wozwaldllik · 3 years
Text
Sömürgecilik-1
Sömürgeleştirme ve sömürgelerin paylaşımı devasa bir askeri güç eşliğinde gerçekleştirilebilmekteydi; ne ki direnişler yok değildi. Avustralya’da Aborjin isyanları, 1824’te Gana’da Ashantilerin Britanya Ordusu’nu yok edişi, 1879’da Sudan’da Mehdi ayaklanmaları, Güney Afrika’da ancak hile yoluyla bastırılan Zulu isyanları… Sömürgeci güçler, direnişleri kırabilmek için askeri gücün yanı sıra, hatta ondan çok “böl ve yönet” politikaları uyarınca yerel gruplar arasındaki rekabet ve çatışkılardan yararlanmayı kısa sürede öğrendiler. Böylelikle sömürgelerde, Avrupa’daki metropollere tümüyle bağımlı çok sayıda yeni devlet oluşturuldu. Sömürge yönetimlerinin çoğu, sömürge topraklarındaki iç çatışmalardan yararlanılarak yürütülmekteydi.
   “Dolaylı Yönetim” (sömürge halkı içinde ayrıcalıklı kesimler yaratarak ya da mevcut hiyerarşileri dönüştürerek sömürge elitleri aracılığıyla yönetim) uygulamalarına, sömürgelerdeki toprak rejiminde değişiklikler eşlik etmekteydi. Sömürge topraklarında özel mülkiyet rejimi ihdas ediliyordu.
 Ancak zamanla metropollerden sekülarizm, liberalizm ve milliyetçilik fikirleri içeri sızdı: Aydınlanmacı, pozitivist, liberal ve ardından da radikal, devrimci fikirler sömürge aydınları arasında rağbet görmeye başladı. Ne ki, gündelik yaşamın sekülerleşmesi, modernleşmecilerin çabalarından çok, sömürge uygulamalarının gündelik yaşamı dönüştürmesi temelinde gerçekleşecektir. Bunun altyapısını ise, yerel üretimlerin artan ölçülerde dış pazara bağlanması oluşturmaktadır.
Görüldüğü üzere kapitalizm… bir “dünya sistemi” olarak biçimlenmiş ve yeryüzünün çehresini değiştirmiştir. Bu değişimin bir veçhesi, üretim ölçeğini muazzam boyutlara ulaştıran sanayinin yaygınlaşması, dolayısıyla da üretim ekseninin kırlardan kentlere kayması ve buna eşlik eden küresel bir kırdan kente göç, yani dünya nüfusunun kentlileşmesi ise eğer, ikinci veçhesi, ilk kez Batı Avrupa’da biçimlenen ulus-devletlerin bir siyasal model olarak kısa sürede yeryüzüne yayılması, 20. Yüzyıl boyunca siyasal bağımsızlıklarını kazanan sömürgelerin de ulus-devletler şeklinde örgütlenmesidir. Günümüzde dünyada bir ulus devletin sınırları içerisinde olmayan bir karış toprak parçası yoktur.
  16.-19. yüzyıl boyunca biçimlenen metropol-sömürge ilişkileri, sömürgelerin siyasal bağımsızlığını elde ettiği 20. yüzyılda, “azgelişmiş” olarak tanımlanan, çoğu eski sömürgeden oluşan Batı-dışı dünya ile sanayileşmiş Batı ülkeleri arasındaki bağımlılık ilişkileri üzerinden sürecektir.
Sibel Özbudun - Gülfem Uysal, 50 Soruda Antropoloji (ss.145-6)
5 notes · View notes
Text
kimse kalbimi kıramaz. çünkü kalbimi kırmak isteyen karanlık kalbime girmek zorundadır. kalbimi kırabilmek için ilk önce karanlıkta yürümen lazım...
4 notes · View notes
ghostmansblog · 4 years
Text
Hayat boyunca bir insanı kırabilmek istedim..yapamadım..bünyem buna engel..🐞
8 notes · View notes
ozguveneksikligi · 3 years
Text
Özgüven Eksikliği
İnsanın bazen yaşadığı özgüven eksikliği ve kendini kötü hissetmesiyle karakterize bir durumdur. Özgüveni düşük olan kişiler kendilerini garip veya yetersiz hissedebilirler. Bu eksikliği yaşayan kişiler diğer insanlara karşı aşırı duyarlıdır ve başkaları tarafından kolayca eziklik duygusuna kapılıp kırılgan bir benlik duygusuna sahip olabilirler. Özgüven eksikliği sorunu yaşayan kişilerin en büyük sıkıntılarından biri de hata yapacakları düşüncesidir. Bu insanlar yaptıkları her işte başarısız olacaklarını düşünür ve doğal olarak zaman içerisinde bu süreç onları inanılmaz derece de yıpratır.
Kendi davranışlarımızın, düşüncelerimizin ve duygularımızın gözlemcileri olarak, bu sadece bilinçte kaydetmekle kalmıyor, aynı zamanda başkaları hakkında kolay yargıya varıyoruz. Bu nedenle, kendimizi yargılamada bir hata yaptığımızda, hatırlamamız gerekenleri unutamamak, kendimizi beceriksizce ifade ettiğimizde, kendimize verdiğimiz sözleri çiğnememek, öz kontrolümüzü kaybettiğimizde, çocukça davranmayarak kendimizi acımasızca eleştirmemek bu sarmaldan kurtulmamızda yardımcı olabilir. Kısacası, kendimize pişman olacağımız ve kınayabileceğimiz şekilde davranmamak gerekir, çünkü kendini olumsuz algılamanın ciddi sonuçları olabilir. Örneğin, diğer insanların bizden hoşlanmadığına inanıyorsak o zaman onları kırabilmek ve hatta saldırgan tepki vermek doğal bir sonuç olabilir. Kendimizi olumsuz algıladığımızda, başkalarının bizi olumlu bir şekilde görebileceğine inanmamak bizim burada atabileceğimiz önemli bir adımdır. Sonuç olarak toparlayacak olursak özgüven eksikliği her anlamda olmasa bile özellikle başarı konusunda insanı ciddi derece de yıpratır ve geride kalmasına neden olur.
1 note · View note
haykolik7 · 4 years
Text
İnsanları memnun etmeye çalışmak=Götünde ceviz kırabilmek
4 notes · View notes
menittebeazzikra · 4 years
Note
Selamın aleyküm abi şöyle ki sosyal medyada veya çevrede nice eşcinsel nice ateist deist vs var bu hale nasıl geldik bilmiyorum ama gerçekten çokk ama çokk bilgisiziz lgbt illetini destekleyen ,güzel göstermeye çalışan insanlar var ne yapmalı bu insanlara nasıl yaklaşmalıyız ya da toplumdaki bu düşünceyi kırabilmek adına neler yapmalıyız çoğu şeye susuyoruz bazı konularda sorumluluk almamız gerektiği bazı şeylere yeterince ses çıkaramadığımız kanaatindeyim düşüncelerinizi önemsiyor,merak ediyorm
Aleykum selam kardeşim. Sabırla anlatmaya devam etmeliyiz. Hepsi bu aslında biliyor musun. İnsanlar Âllahu Teâla Hazretlerinin lanetlediği yasakladığı kavimlerin helâkına sebep olan o illeti bir özgürlük sanıyorlar hâlbuki özgürlükle alakası yok. Serbestlik kisvesi altında türetilmiş ve insanları yozlaştırmak adına yapılan bir yoketme hareketi. Bize düşen bunu her mecrada insanları ötekileştirmeden kendi aralarında gruplaşmaya mahal vermeksizin güzel bir şekilde anlatmak. Tabi konuyla alakalı bilgi sahibi olmak da çok önemli. Konuyla ilgili makaleleri okumak, fetvaları bilmek, sohbetler dinlemek gerek. Ki insanlara faydalı olup bir kişiyi dahi olsa bu illetten dönmesine vesile olabilelim inşaÂllah
4 notes · View notes
reinemer · 3 years
Text
Şöyle bakınca aslında insanları kırabilmek için çok fırsat geçti elime ama ben onları kırmak yerine hep kendimi kırmayı tercih ettim ve buna rağmen bencillik sıfatının üzerimde olması ne bileyim yani garip bile diyemiyorum
1 note · View note
modestane · 4 years
Text
Blok
Tumblr media
Demirkubuz filmlerinin (demir)kuduz gibi üstünden geçerken dün C Blok’u izledim. Karşılıklı bir delilik artırması. - Var mı bu deliliği artıran? - Var! - Peki daha uçuk bir fantazi kurulabilir mi? - Elbette! - Sanrı? - Olmaz mı, buyur burdan yak! Film aynen bu şekilde, neye referans verdiğini anlayamadığımız bir diyalogu dinliyormuşuz gibi ilerliyor. İzleyiciye insaf edilmiyor, bir anda bu iki delinin hayalleriyle kuşatılıyoruz ve neyin doğru neyin kurgu olduğunun ayırdına varmakta güçlük çekiyoruz. 
Filmin merkezindeki iki deli: Filme adını veren C Blok’un üst katlarında oturan Tülay (Serap Aksoy) ve apartman görevlisinin eksik akıllı oğlu Halit (Fikret Kuşkan). Her ikisi de C Blok’un ve genel olarak Tülay’ın deyimiyle “apartmanları geceleri canavar gibi büyüyen sitenin” temsil ettiği kast sisteminin acımasız yalnızlığından yorgun düşmüş, bu düzenden kendini sakınmak ve biraz olsun o sertliği kırabilmek için onlara manevra kabiliyeti sağlayan otomobillerine sığınmış, kendi küçük krallıklarını kurmuşlar. Halit çalıştırmadığı halde sürekli yıkadığı bir arabanın içinde gözlerini kırpıştırmasıyla senkronize şekilde sileceklerini çalıştırıp dünyayı tıpkı televizyon izler gibi izlerken, Tülay sabahları ofisteki işine yetişirmişçesine koşup yerleştiği arabasıyla otoyolları aşındırıyor ve en az kendisinin gecekondudan çıkıp sınıf atlaması kadar yarım bırakılmış bir projeyi andıran çirkin, beton bloklarla bezeli sahile kendisini atıyor. Bazen karşılaştığı bir balıkçıyla, bazen bir grup delikanlıyla ilgili gündüz düşleri kuruyor ve fakat evine döndüğünde de Tülay’ın hastalıklı aklı durmuyor: Bu sefer evin hizmetçisi ve Halit arasındaki olası bir kırıştırmaya dair görüntüler düşüyor aklına, ki bu macera Halit’in de gündüz düşleriyle paralel. İkisi, bu ortak delilikte buluşuyor ve birbirlerine sıkı sıkı tutunuyorlar. 
Kocasının çamaşırlarını yıkamadığı, gömleklerini ütülemediği, yemeğini pişirmediği ve yanına oturup akşamları aynı ekrana bakmadığı bir evde, belki geleneksel rolleri üstlenmediği ve yerine ne koyacağını bilemediği için kocasından giderek uzaklaşan Tülay, huzursuzluğunu arkadaşı Fatoş (Ülkü Duru) hariç kimseyle paylaşmıyor. Aklının firar ettiği anlarda, kopup geldiği varoşlarla Halit üstünden bir bağlantı kurabildiği için hoşnut, hatta bir noktadan sonra bunu cinsel düzeye de taşıyor. Halit de böyle bir hastalıklı tutku karşılığında güvenli alanı olarak bellediği babasının otomobilini terk etmeye ve Tülay’ın lafına inananarak yüksek ihtimalle kurgu olan bir cinayetin failini kovalamaya, façasının bozulmasına ve sonrasında akıl hastanesine gönderilmeye razı geliyor. Olanların ardından evi terk etmek için kocasının (Selçuk Yöntem) hizmetçilerine (Zuhal Gencer) Tülay evde yokken tecavüz ettiği senaryosunu uyduran Tülay, bu olaydan sonra annesinin vaktiyle beğenmediği evine sığınıyor. Bir zamanlar arabasıyla eski mahallesinde görünmekten bile çekinirken, şimdi basit detaylarını özlediği eski hayatını kucaklayan Tülay, anne evinde çektiği deliksiz uykular ve yediği iştahlı yemekler ardından, artık umrunda olmayan statüsünü terk etmek üzere o hayata açılan apartman dairesinin anahtarını C Blok’un kapısına bırakıp ortadan kayboluyor. 
Film kontekstinde düşününce, C Blok’un isminde geçen “blok”u “taş kütlesi” veya “birçok apartmandan oluşan beton yapıdan” ziyade, “engel” olarak okumak daha doğru belki.  
Tumblr media
5 notes · View notes
delirdimsagolun · 4 years
Note
Eğer sevdiğin adam karşına geçse ona neler söylemek isterdin?
Eğer bu soruyu bir süre önce sormuş olsaydın sana bir destan yazabilirdim. Ama zamanla farkettim ki bazen insanlar konuşunca, kırgınlığını anlatınca bile anlaşılmıyormuş. Ben de susmaya karar verdim. Değmezmiş o cümleleri hayal etmeme, düşünmeme.
Ama en çok içimde kalıp acı çeken cümlelere kırgınım. Keşke onu birazcık cesaretim olsaydı onu kırabilmek için. Kötü bir insan değildi. Bunu hep söylerim. Ama bizi bitiren tavırları ve onun sustuğu cümleler oldu. Eğer o da bana içini açabilseydi şu an çok farklı yerde olurduk ama o susmayı tercih etti.
Zamanla birbirimize yabancılaştık. Bakışlarımız birbirine kırgın. Bazen bakışlarını yakalıyorum hâlâ ister gibi ama HAYIR! Kendi kendimi avutmayı bırakmalıyım.
Bizi konuşmadığımız, içimizi yakan o cümleler bitirdi. Belki konuşsaydık o zehri akıtsaydık şimdi ele eleydik.
O sustu, ben sustum, ömür boyu susmayı tercih ettik konuşmak varken.
Yine içimi dökmüş oldum. Bazen içimde kalan cümleler böyle kendini belli ediyor. Yine de ona saygım sonsuz. Dilerim mutlu olur.
Ne çok şey yazmışım. Oysa ki susacaktım. İçimde birikmişler. Rahatladım. Daha da uzun yazardım da değmez.
İyi geceler.
5 notes · View notes