Tumgik
#köken aile
onlineizletr · 2 years
Link
https://www.kokenaileacilimi.com/
0 notes
doriangray1789 · 11 months
Text
Toplumun çürümesi
toplumun değerlerinin, kurumlarının ve sosyal ilişkilerinin bozulduğu veya zarar gördüğü bir durumu ifade eder.  
çatışmalar, adaletsizlikler ve ahlaki çöküntüler. 
Toplumun çürümesi genellikle uzun bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkar ve birçok faktörün etkileşimiyle gerçekleşir.
-Değerlerin erozyonu: Toplumun ortak değerlerinin zayıflaması veya kaybolması, insanların doğru ve yanlış arasındaki ayrımı yapma yeteneklerinin azalmasi. Bu durum, ahlaki çöküntüye, bencillik ve bireyciliğe, empati eksikliğine ve sorumsuz davranışlara yol açar.
-İletişim eksikliği: Sağlıklı bir toplumda etkili iletişim önemlidir. İletişim eksikliği, insanlar arasında anlayışsızlık, güvensizlik ve çatışmaların artmasına neden olur. İnsanların birbirleriyle etkileşime geçme yerine sanal ortamlarda izole olmaları ve sadece kendi düşüncesine yakin kisilerle iletişim kurma çabası ve ayrışma
-Eşitsizlik ve adaletsizlik: Toplumda yaygın adaletsizlik ve eşitsizlik hissi,moral bozukluğuö toplumsal huzursuzluğa ve hoşgörüsüzlüğe yol açar. Gelir eşitsizliği, fırsat eşitsizliği, cinsiyet ve etnik köken temelinde ayrımcılık gibi faktörler, toplumsal dengenin bozulmasına ve güvensizliğin artmasına katkıda bulunur.
-Kurumsal güvensizlik: Toplumda güçlü ve işlevsel kurumların olmaması, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi veya yozlaşması, yönetimde şeffaflık eksikliği ve yolsuzluk gibi faktörler, toplumun çürümesine yol açar. Kurumsal güvensizlik, toplumun temel işleyişine ve sosyal düzenine olan güveni sarsar.
-Değişen demografik yapı: Toplumun nüfus demografik yapısında meydana gelen değişiklikler, kültürel çatışmalara ve toplumsal uyumsuzluklara neden olur. Göç, etnik gruplar arasında gerilimlere yol açar ve aidiyet duygularını zayıflatir.
Bu faktörlerin yanı sıra, eğitim sistemi, medya, siyasi liderlik, aile yapısı ve kültürel dinamikler gibi diğer unsurlar da toplumun çürümesine etki eder. Toplumun çürümesinin önlenmesi veya tersine çevrilmesi için, insanların değerlerine ve etik değerlere sahip çıkması, eşitlik ve adaletin sağlanması, iletişim ve dayanışmanın güçlendirilmesi gibi çeşitli önlemler alınması gerekir.
Genellikle bu önlemleri alma görevi genellikle MUHALEFETE düşer.. 
Emile Durkheim: toplumun çürümesini "anomi" olarak adlandırdığı kavramla açıklamıştır. Ona göre, toplumda ortak değerlerin zayıflaması veya yok olması durumunda bireyler arasında bir normatif boşluk oluşur. Bu da bireylerin istikrarsızlık, anlamsızlık ve düşük toplumsal bağlılık hissi yaşamasına neden olur.
Max Weber: Max Weber, modern toplumun çürümesini "rasyonalizasyon" süreciyle ilişkilendirir. Ona göre, modernleşme ve endüstrileşme ile birlikte toplumda ahlaki değerlerin yerini rasyonel hesaplamalar alır. Bu durum, insanların kendi çıkarlarını ön plana çıkarmasına, bireycilik ve materyalizmin yaygınlaşmasına yol açar.
Karl Marx: Karl Marx, kapitalist toplumun çürümesini sınıf çatışmaları ve ekonomik eşitsizliklerle ilişkilendirir. Marx'a göre, kapitalizmde sınıf ayrımları ve sömürü toplumsal dengenin bozulmasına ve birçok soruna neden olur. Toplumun çürümesini ancak sınıf mücadelesi sonucunda sosyalizm ve adil bir toplum düzeniyle engellenebilir, der.
Michel Foucault: Michel Foucault, toplumun çürümesini "disiplin ve kontrol" mekanizmalarının aşırı kullanımıyla ilişkilendirir. Ona göre, modern toplumda hapishaneler, okullar, hastaneler gibi kurumlar bireylerin üzerinde disiplin ve kontrol uygular. Bu durum, bireylerin özgürlüklerini kısıtlar, normlara uyma baskısı yaratır ve insanların özne olmaktan çıkmasına yol açar.
Jean-Jacques Rousseau: Rousseau, toplumun çürümesini özel mülkiyetin ortaya çıkışına bağlar. Ona göre, insanların özel mülkiyet edinme arzusuyla başlayan rekabet, kıskançlık ve hoşgörüsüzlük gibi olumsuz duyguları tetikler. Rousseau, insanların doğal durumlarına geri dönerek, toplumsal düzenin sadeleştirilmesi gerektiğini savunur.
Bu sadece birkaç örnek 
11 notes · View notes
tremlak · 1 year
Video
youtube
Maltese Terrier Fiyatları Yavruları Süs köpeği üretim çiftliği https://www.suskopegi.com/maltese-terrier Maltese Terrier siyah gözleri, siyah burnu sevimli bir görünümü ülkemizde aile köpeği olarak beslenen süs köpekleri sıralamasında ilk sırada yer almasına neden olmuştur. Kar beyaz görünümü, cana yakın ve sahibine karşı sadakatlidir. En eski ırklardan biri olup, köken olarak orta Ak deniz ülkelerinden olan İtalya’dan geldiği bilinmektedir. Irk standartları, yüksekliği 20 ila 25 cm arası ağırlığı da 3 kg. ila 4 kg. arasındadır. Maltese Terrier boyutları birden fazla çeşit göstermekle beraber mikro teacup sınıfının ebatları 1 kilograma kadar inmektedir. Ülkemizde evcil dost sahiplenilirken erişkin oldukları ebatlar önde tutulmak yerine sahiplenme skalaları ilk tercihte bulunmaktadır. Fiyatları skalası ülkemizde bahçesiz evlerde bakılabilecek en uygun cinstir. fiziki farklılıklarından dolayı teacup ve 0 numara gibi sınıflandırma yapılmaktadır. En iri yavruları erişkin olduğunda 7- 8 kilograma kadar çıkabilmektedir. Fiziki özellikleri arasında yüzünün yuvarlak olması, burnunun da basık olması ve tüy yapısının sık olması tercih nedenidir.
0 notes
huseyinerol3453 · 1 year
Photo
Tumblr media
Değerli dostlar, Bir Facebook arkadaşımın ülkemizdeki aşırı kutuplaşma ve gençliğin durumu ile ilgili yaptığı bir yoruma verdiğim cevabı bilgilerinize sunuyorum. En içten DİLEKLERİMLE. Değerli kardeşim, Bu güzel ve anlamlı paylaşım için çok teşekkür ederim. Bence bu tehlikeli durumun öncelikli sebebi hem aile, hem kamuda hem de siyasette güven, ve aidiyet anlayışının yeterince oluşamamasıdır, zayıflamasıdır. Özellikle tüm siyasiler, toplumun her kesimini kucaklamalılar. İdeolojik, militanca ve kutuplaştırıcı siyaset bana göre; öncelikle milletimize , devletimize ihanet etmekle eştir. Hangi inanç, köken ve düşünceden olursa olsun iyi niyetli ve hakkaniyetli her bireyimiz önemsenmeli,değer verilmeli. Olumlu katkılarından faydalanılmalı. Hiç bir bireyin toplumdan dışlanması lüksüne sahip değiliz. Ayrıca aile olarak ta çocuklarımıza iyi örnek ve idol olamıyoruz . Haliyle günümüzde aileler de hem küçüldü hem de aile bağları da zayıfladı. Bence bu gidişat hayra alamet değil. Bizler, Yine de Rabbimiz bizleri islah etsin, şuur versin ve hidayet nasip etsin diyelim. Amin İnşaAllah. En içten DİLEKLERİMLE selam 👋, sevgi, saygı ve dua ile 👐. https://www.instagram.com/p/CnilveeqvRn/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
drcemkece · 2 years
Photo
Tumblr media
CİNSEL SAĞLIK ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ (CİSED) YENİ YÖNETİM KURULU 10.10.2022 Uz. Dr. Fatma COŞAR CİSED Genel Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Cengiz GÜLEÇ Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Koordinatörü Psikiyatrist Dr. Almıla Suna NİZAMOĞLU Genel Sekreter Aile Hekimi Prof. Dr. Akın SİVASLIOĞLU Sayman Jinekolog Uz. Dr. Arzu HİSARVANT Üye Psikiyatrist Dr. Cem KEÇE Üye Psikoterapist Dr. Oğuz ÇELİK Üye Aile Hekimi Psk. Mustafa ÇAY Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Psikolog #iicpi #cisef #cised #ahcited #köken #jineseks #üroseks #ficed #hiped #ppd #psikoder #heceder #metaseks #metaevlilik #metapsikoterapi #metapsikolojiyaklaşımı #cisedyönetimkurulu (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği) https://www.instagram.com/p/CjizhXDDCHE/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
pusancatholic · 2 years
Text
Mevlana İdris Varlıklı son seyahatine uğurlandı
Mevlana İdris Varlıklı son seyahatine uğurlandı
Eyüp Sultan Camii’nde düzenlenen cenaze merasimine TBMM Lideri Mustafa Şentop, Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Eyüpsultan Belediye Lideri Deniz Köken, Bilal Erdoğan, aile yakınları ve yakın arkadaşları katıldı. İkindi namazına müteakip cenaze namazını Diyanet İşleri Lideri Ali Erbaş kıldırdı. Cenaze namazının akabinde Mevlana İdris Varlıklı, Eyüp…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Tumblr media
Gerçek olan bir şey varsa, o da kıskançlığın, görece, sonradan gelişmiş bir duygu olduğudur.”
2 notes · View notes
mevann · 2 years
Text
Şahsi düşüncem ölümden sonra hayat varsa kesinlikle yıpranma payının ülke, devlet, coğrafya ,etnik köken , aile üzerinden hesaba dahil edilmesidir.
Tumblr media
11 notes · View notes
onlineizletr · 2 years
Link
https://www.kokenaileacilimi.com/
0 notes
mehmetulubey · 2 years
Photo
Tumblr media
Köken aile çok önemlidir? Mutlu olmak gerek…. #kökenbilim #kökenaile #aile #aileherşeydir❤️ #kaynana #kayınbaba #kayınvalidemveben #kayınvalide #kayın #kayınvalideelbisesi #kayınço #kayınağacı #kayınvalidebohçası #kaynanam #kaynanagelin #kaynanadamat #damatbohcasi #damatkahvesi #damatbohçasıhazırlıkları (Çukurova Aile Danışma Merkezi) https://www.instagram.com/p/CaG95E-Lkj1/?utm_medium=tumblr
2 notes · View notes
i-am-freedom · 3 years
Text
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
Madde 1
Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdanla donatılmışlardır, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2
1.    Herkes ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka türden kanaat, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğuş veya başka türden statü gibi herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, bu Bildirgede belirtilen bütün hak ve özgürlüklere sahiptir.
2.    Ayrıca, bağımsız, vesayet altında ya da kendi kendini yönetemeyen ya da egemenliği başka yollardan sınırlanmış bir ülke olsun ya da olmasın, bir kişinin uyruğu olduğu ülke ya da memleketin siyasal, hukuksal ya da uluslararası statüsüne dayanarak hiçbir ayrım yapılamaz.
Madde 3
Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır.
Madde 4
Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır.
Madde 5
Hiç kimseye işkence ya da zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da ceza uygulanamaz.
Madde 6
Herkesin, nerede olursa olsun, yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkı vardır.
Madde 7
Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasa tarafından eşit korunmaya hakkı vardır. Herkes, bu Bildirgeye aykırı herhangi bir ayrımcılığa ve ayrımcı kışkırtmalara karşı eşit korunma hakkına sahiptir.
Madde 8
Herkesin anayasa ya da yasayla tanınmış temel haklarını ihlal eden eylemlere karşı yetkili ulusal mahkemeler eliyle etkin bir yargı yolundan yararlanma hakkı vardır.
Madde 9
Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez.
Madde 10
Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır.
Madde11
1.    Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır.
2.    Hiç kimse, işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre suç oluşturmayan herhangi bir fiil yapmak ya da yapmamaktan dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye, suçun işlendiği sırada yasalarda öngörülen cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 12
Hiç kimsenin özel yaşamına, ailesine, evine ya da yazışmasına keyfi olarak karışılamaz, onuruna ve adına saldırılamaz. Herkesin, bu gibi müdahale ya da saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır.
Madde 13
1. Herkesin, her Devletin sınırları içinde seyahat ve oturma özgürlüğüne hakkı vardır.
2. Herkes, kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye dönme hakkına sahiptir.
Madde 14
1.    Herkesin, sürekli baskı altında tutulduğunda, başka ülkelere sığınma ve kabul edilme hakkı vardır.
2.   Gerçekten siyasal nitelik taşımayan suçlardan kaynaklanan ya da Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden kaynaklanan kovuşturma durumunda, bu hak ileri sürülemez.
Madde 15
1.    Herkesin bir ülkenin yurttaşı olmaya hakkı vardır.
2.   Hiç kimse keyfi olarak uyrukluğundan yoksun bırakılamaz, kimsenin uyrukluğunu değiştirme hakkı yadsınamaz.
Madde 16
1.    Yetişkin erkeklerle kadınların, ırk, uyrukluk ya da din bakımından herhangi bir sınırlama yapılmaksızın, evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır. Evlenmede, evlilikte ve evliliğin bozulmasında hakları eşittir.
2.    Evlilik, ancak evlenmeye niyetlenen eşlerin özgür ve tam oluruyla yapılır.
3.    Aile, toplumun doğal ve temel birimidir; toplum ve Devlet tarafından korunur.
Madde 17
1.    Herkesin, tek başına ya da başkalarıyla ortaklık içinde, mülkiyet hakkı vardır.
2.    Kimse mülkiyetinden keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
Madde 18
Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme, uygulama, ibadet ve uyma yoluyla açıklama serbestliğini de kapsar.
Madde 19
Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar.
Madde 20
1.    Herkes, barış içinde toplanma ve örgütlenme hakkına sahiptir.
2.    Hiç kimse, bir örgüte üye olmaya zorlanamaz.
Madde 21
1.    Herkes, doğrudan ya da serbestçe seçilmiş temsilcileri aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir.
2.    Herkesin, ülkesinde kamu hizmetlerinden eşit yararlanma hakkı vardır.
3.    Halk iradesi, hükümet otoritesinin temelini oluşturmalıdır; bu irade, genel ve eşit oy hakkı ile gizli ve serbest oylama yoluyla, belirli aralıklarla yapılan dürüst seçimlerle belirtilir.
Madde 22
Herkesin, toplumun bir üyesi olarak, toplumsal güvenliğe hakkı vardır; ulusal çabalarla, uluslararası işbirliği yoluyla ve her Devletin örgütlenme ve kaynaklarına göre herkes insan onuru ve kişiliğin özgür gelişmesi bakımından vazgeçilmez olan ekonomik, toplumsal ve kültürel haklarının gerçekleştirilmesi hakkına sahiptir.
Madde 23
1.    Herkesin çalışma, işini özgürce seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır.
2.    Herkesin, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır.
3.    Çalışan herkesin, kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlayacak düzeyde, adil ve elverişli ücretlendirilmeye hakkı vardır; bu, gerekirse, başka toplumsal korunma yollarıyla desteklenmelidir.
4.    Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.
Madde 24
Herkesin, dinlenme ve boş zamana hakkı vardır; bu, iş saatlerinin makul ölçüde sınırlandırılması ve belirli aralıklarla ücretli tatil yapma hakkını da kapsar.
Madde 25
1.    Herkesin, kendisinin ve ailesinin sağlığı ve iyi yaşaması için yeterli yaşama standartlarına hakkı vardır; bu hak, beslenme, giyim, konut, tıbbi bakım ile gerekli toplumsal hizmetleri ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, yaşlılık ya da kendi denetiminin dışındaki koşullardan kaynaklanan başka geçimini sağlayamama durumlarında güvenlik hakkını da kapsar.
2.    Anne ve çocukların özel bakım ve yardıma hakları vardır. Tüm çocuklar, evlilik içi ya da dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlanır.
Madde 26
1.    Herkes, eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel öğrenim aşamalarında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleki eğitim herkese açıktır. Yüksek öğrenim, yeteneğe göre herkese eşit olarak sağlanır.
2.    Eğitim, insan kişiliğinin tam geliştirilmesine, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel gruplar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu yerleştirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki etkinliklerini güçlendirmelidir.
3.    Ana-babalar, çocuklarına verilecek eğitimi seçmede öncelikli hak sahibidir.
Madde 27
1.    Herkes, topluluğun kültürel yaşamına özgürce katılma, sanattan yararlanma ve bilimsel gelişmeye katılarak onun yararlarını paylaşma hakkına sahiptir.
2.    Herkesin kendi yaratısı olan bilim, yazın ve sanat ürünlerinden doğan manevi ve maddi çıkarlarının korunmasına hakkı vardır.
Madde 28
Herkesin bu Bildirgede ileri sürülen hak ve özgürlüklerin tam olarak gerçekleşebileceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır.
Madde 29
1.    Herkesin, kişiliğinin özgürce ve tam gelişmesine olanak sağlayan tek ortam olan topluluğuna karşı ödevleri vardır.
2.    Herkes, hak ve özgürlüklerini kullanırken, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesinin sağlanması ile demokratik bir toplumdaki ahlak, kamu düzeni ve genel refahın adil gereklerinin karşılanması amacıyla, yasayla belirlenmiş sınırlamalara bağlı olabilir.
3.    Bu hak ve özgürlükler, hiçbir koşulda Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı olarak kullanılamaz.
Madde 30
Bu Bildirgenin hiçbir hükmü, herhangi bir Devlet, grup ya da kişiye, burada belirtilen hak ve özgürlüklerden herhangi birinin yok edilmesini amaçlayan herhangi bir etkinlikte ve eylemde bulunma hakkı verecek şekilde yorumlanamaz.
*Universal Declaration of Human Rights/Declaration Üniverselle des Droits de l’Homme. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Aralık 1948 tarihli ve 217 A (III) sayılı kararıyla benimsendi ve ilan edildi.
Belki de bize ilk okulda öğretmeleri gereken ilk şey buydu. İnsan olarak haklarımız. Şimdiye kadar derslerde sadece başlık olarak bahsedildi. Peki ya içeriği? Şuan kaç kişi bunları biliyor? Kaç kişi haklarının farkında? Kaç kişi okudu ki bu 30 maddeyi? Bize haklarımızı ve özgürlüğümüzü altın tepside sunmazlar. Biz kendi ellerimizle almalıyız. Çünkü haklarımızı bilmediğimiz sürece, özgür olamayız.
7 notes · View notes
tremlak · 1 year
Video
youtube
Maltese Terrier Fiyatları YavrularıSüs köpeği üretim çiftliğiwww.suskopegi.com/maltese-terrier Maltese Terrier siyah gözleri, siyah burnu sevimli bir görünümü ülkemizde aile köpeği olarak beslenen süs köpekleri sıralamasında ilk sırada yer almasına neden olmuştur. Kar beyaz görünümü, cana yakın ve sahibine karşı sadakatlidir. En eski ırklardan biri olup, köken olarak orta Ak deniz ülkelerinden olan İtalya’dan geldiği bilinmektedir. Irk standartları, yüksekliği 20 ila 25 cm arası ağırlığı da 3 kg. ila 4 kg. arasındadır.Maltese Terrier boyutları birden fazla çeşit göstermekle beraber mikro teacup sınıfının ebatları 1 kilograma kadar inmektedir. Ülkemizde evcil dost sahiplenilirken erişkin oldukları ebatlar önde tutulmak yerine sahiplenme skalaları ilk tercihte bulunmaktadır. Fiyatları skalası ülkemizde bahçesiz evlerde bakılabilecek en uygun cinstir. fiziki farklılıklarından dolayı teacup ve 0 numara gibi sınıflandırma yapılmaktadır. En iri yavruları erişkin olduğunda 7- 8 kilograma kadar çıkabilmektedir.Fiziki özellikleri arasında yüzünün yuvarlak olması, burnunun da basık olması ve tüy yapısının sık olması tercih nedenidir.#terrier #teriyer #maltese #maltesepuppy #malteseterrier #süsköpeği #süsköpekleri #tayfunacar #yavrukopek
0 notes
huseyinerol3453 · 1 year
Photo
Tumblr media
Değerli dostlar, Hassas bir dönemden geçiyoruz. Bu hassas ortamda iyi niyetli ve hakkaniyetli her insanımızın olumlu katkısına ihtiyacımız var. Günümüzde özellikle, öncelikle ailede, kamuda siyasette güven, aidiyet anlayışı ve duygusu günden güne zayıflıyor. Bağlar neredeyse kopma noktasında. Özellikle tüm siyasiler, toplumun her kesimini kucaklamalılar, temsil etmeliler. Militanlaşmış, kutuplaşmış bir siyaset anlayışını hoş göremeyiz. Hoş görmemeliyiz. Bu konuda öncelikli görev ve sorumluluk siyasi iktidarındır. İdeolojik, militan ve kutuplaştırıcı siyaset bana göre öncelikle milletimize, devletimize ihanet etmekle eş değerdir. Hangi etnik köken, inanç ve ideolojiden olursa olsun iyi niyetli ve hakkaniyetli her bireyimiz önemsenmeli. Kucaklanmalı. İyi niyetli ve hakkaniyetli her insanımızın olumlu katkılarından faydalanılmalı. Özellikle bu hassas ortamda hiç bir bireyin toplumdan dışlanması lüksüne sahip değiliz. Ayrıca aile olarak ta çocuklarımıza iyi birer örnek ve idol olamıyoruz . Haliyle aileler de hem küçüldü hem de aile bağları da zayıfladı. Neredeyse kopma noktasına gelindi. Bence bu gidişat hayra alamet değil. Bizler, Yine de, Rabbimiz bizleri islah etsin, şuur versin ve hidayet nasip etsin diyelim. Amin İnşaAllah. En içten DİLEKLERİMLE selam 👋, sevgi, saygı ve dua ile 🤲 https://www.instagram.com/p/CnieiR2qvqK/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
drcemkece · 2 years
Photo
Tumblr media
CİNSEL SAĞLIK ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ (CİSED) YENİ YÖNETİM KURULU 10.10.2022 Uz. Dr. Fatma COŞAR CİSED Genel Başkanı Psikiyatrist Prof. Dr. Cengiz GÜLEÇ Genel Başkan Yardımcısı ve Eğitim Koordinatörü Psikiyatrist Dr. Almıla Suna NİZAMOĞLU Genel Sekreter Aile Hekimi Prof. Dr. Akın SİVASLIOĞLU Sayman Jinekolog Uz. Dr. Arzu HİSARVANT Üye Psikiyatrist Dr. Cem KEÇE Üye Psikoterapist Dr. Oğuz ÇELİK Üye Aile Hekimi Psk. Mustafa ÇAY Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü Psikolog #iicpi #cisef #cised #ahcited #köken #jineseks #üroseks #ficed #hiped #ppd #psikoder #heceder #metaseks #metaevlilik #metapsikoterapi #metapsikolojiyaklaşımı #cisedyönetimkurulu (Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği) https://www.instagram.com/p/Cjizab-o93j/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
hetesiya · 3 years
Text
Çok Kalpli Asi!
Devlet devrimle yıkılabilecek bir kurum değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır. Devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür. Devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil; insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler; özgürlükçü, dayanışmacı ve yaratıcı yeni bir ‘hayat tarzı’ kurularak eritilebilir. Asıl olan ‘iktidarı almak’ değil, kişinin öncelikle ve kesinlikle kendisinin ‘devlet dışı’na çıkması, ‘devlet dışı’ bir içerikle tanzim edilmiş gündelik hayat ihlallerini tasarlaması ve yaşamasıdır. Hiç ama hiç unutmamak gerekir: Yaşanacak bir hayatımız vardır!
Tumblr media
efne’ye, bir taneme,
bu kadar geç kaleme aldığım için bağışlaması dileğiyle…
Ömer Faruk [email protected]
Yanlış hayat doğru yaşan(a)maz! (1)
Halının altına süpürdüğümüz (her) şey, gün gelir halıyı çürütür! (2)
Başlangıçta dünyanın her yerine kayıtlı olan “insan” (3) vardı; sonra yaşadıkları ortama “yurt” dediler ve “yurttaş” (4) oldu; ardından devletler kuruldu ve devletli toplumsallıklar üzerinden “tebaa” (= uyruk) (5) insanın anlamını (6) ele geçirdi. (7)
Böylece düşünme yeteneği olan “insan” evcilleşen ve evcilleştiren; tarım ve stok yapan; nüfus kâğıdı, diploma ve pasaport sahibi olan; ev’lenen ve aile kuran; çalışan ve çalıştıran; tapu, vergi ve nikâh dairesine kaydolan; sabit adresli; âşık olmadan çocuk yapan; karakol, hapishane, idam sehpası ve gökdelen inşa eden; hayvanlara tasma takan; askere giderek tanımadıklarını öldüren “tebaa”nın anlamına yerleşti; düşünme yeteneğini devlete devrederek “tebaa”lığı benimsedi.
Şimdi “tebaa”nın dışında kalmayı seçenler için yeni bir ad’a ihtiyacımız var!
Bir dil’in (= Türkçe’nin, İngilizce’nin, İspanyolca’nın, Rusça’nın, Fransızca’nın, Kürtçe’nin), etnik kökenin (= Türk, İngiliz, İspanyol, Rus, Fransız, Kürt) ve din’in (İslam’ın, Hıristiyanlığın, Museviliğin, Budizmin, Şamanizmin, Paganizmin) içerisine doğarız.
Doğumumuzu seçemeyiz!
Dil, etnik köken ve dini organize ederek kurumsallaştıran ve bu kurumsallaştırma üzerinden varlığını meşrulaştıran ve güçlendiren devletin doğrusunu [= gerçeğini (= hakikatini)] kabul ederek büyürüz.
Her devlet kendi doğrusunu [= gerçeğini (= hakikatini)] tebaalarına dikte eder.
Her devlet seç(e)mediğimiz bu doğruyla [= gerçekle (= hakikatle)] büyümemizi ister.
Her devlet ideolojik beraberlik ve hâkimiyet kurmak için milli marş, milli bayrak, milli eğitim, milli medya, milli ordu, milli takım, milli istihbarat ve bu durumu yeniden ve yeniden üretmekle yükümlü olan milli aileyi kurumsallaştırır.
Her devlet kendi kuyruğunu yutan ve kendini yeniden ve yeniden doğuran ejderhaya (= ouroborosa) benzer.
Her devlete göre bu durum normal ve mutlaktır.
Tebaaları çocuk yerine koyarak üretilen bu ideolojik yönlendirme hayatın yanlış yaşanmasıdır.
Her devletin diğer devletlerin doğrusunu [= gerçeğini (= hakikatini)] ciddiye almadığı; okullarında, mabetlerinde, kışlalarında, ailelerinde başka bir doğruyu [= gerçeği (= hakikati)] anlattığı bu trajikomik durum sonu gelmez tutsaklıklara, cinayetlere ve savaşlara neden olmaktadır.
Her devletin diğer devletlerden daha çok doğrunun [= gerçeğin (= hakikinin)] bilgisine sahip olduğu iddiası düşünebilme yeteneğiyle diğer hareketli ve hareketsiz canlı türlerinden kendini farklılaştırdığını iddia eden insan türünün bu iddiasının inkârıdır. Öyle ya, bir zihni faaliyet olarak düşünme “sorun çözmeye” değil de “sorun büyütmeye” yardım ediyorsa giderek daha çok trajikomikleşen bir faaliyetten düşünce olarak söz edilebilir mi? Böylesi bir örgütlenmeye bakarak insanın farklı bir tür olarak rüştünü ispat ettiği, düşünebildiği nasıl söylenebilir?
Cevap verilmesi gereken basit soru şudur: Çok insanın öldürülmesi az mı yoksa çok mu düşünüldüğünü gösterir?
Belki de öldürerek sorun çözmenin alt ve art anlamını çözebilmek için başka bir devlete mensup olan tebaayı etkileyememe endişesi ya da “yabancıdan etkilenme korkusu”nun temellerini oluşturan “özgüven eksikliği”yle artık yüzleşilmelidir.
Çünkü, mutlak doğrunun [= gerçeğin (= hakikatin)] bilgisine sahip olma iddiasının diğer doğruları [= gerçekleri (= hakikatleri)] suçlamasının, yasaklamasının ve hatta ona saldırmasının özgüven eksikliğinden başka bir açıklaması yoktur.
Biliniyor: Penguenler Mısır ve İsrail’de, timsahlar İsviçre ve İtalya’da, gergedanlar Türkiye ve Ermenistan’da, filler Almanya ve İsveç’te, su aygırları Fransa ve İspanya’da, kangurular Kürdistan ve İran’da, ren geyikleri Hindistan ve Peru’da, kutup ayıları Sri Lanka ve Nijerya’da, balinalar Marmara ve Karadeniz’de, hamsiler Hint ve Pasifik Okyanusu’nda yaşayamaz; bu hayvanlar kendi doğal yaşama ortamlarına, habitatlarına kayıtlıdır; biyolojik özellikleri başka bir coğrafya ve iklimde yaşamalarına izin vermez.
Devam edelim: Hindistan cevizi, mango, ananas, avokado, papaya gibi tropikal meyveler kuzey kutbuna yakın devletlerde (= Alaska, İsveç, Grönland, Kuzey Kanada, Kuzey Rusya) yetişmez. Aynı şekilde tundra, tayga ve liken gibi kutup bitkilerinin Tunus, Tayland, Panama, Venezuela, Ekvator, Brezilya… gibi devletlerde yetişme şansı yoktur.
Kaktüs ise insan, hayvan ve bitki popülasyonunun en az olduğu çöl de yetişir; çöl ona aittir, kaktüs de çöle. (8)
Bu yüzden: Hareketli ve hareketsiz (diğer) canlı türlerinin iklim ve coğrafya kaderleridir; habitatları vardır sınır çizgileri yoktur!
Kaderlerine mahkûmdurlar, kaderlerini değiştiremezler, kaderlerinden kurtulamazlar!
Devlet ol(a)mazlar, devlet kur(a)mazlar!
İnsan ise bu dünyanın tümüne kayıtlıdır, dünyanın her yerinde yaşayabilir: Biyolojik özellikleri çölde, kutuplarda, tropikal ormanlarda, dağlarda, bozkırlarda yaşamalarına imkân vermektedir; doğaları buna yatkındır. Ama devletler sınır üreterek, sınır koyarak, sınıra hapsederek, sınırın benimsenmesini sağlayarak, sınırı normalleştirerek, normalin anlamına hükmederek, sınırı ve normali arzulanır kılarak, insan doğasına müdahale edip istediği yerde yaşamasını engelleyerek tebaalarının çocuk kalmasında ısrar eder, yetişkinliğe geçmesini engellerler.
Doğuma, çocukluğa ve devlete tabi olmadan istediği yerde yaşamak yetişkinlere dair bir özelliktir çünkü. (9)
Doğuştan gelen parmak izi, ses tonu, gözbebeği ve yüz ifadesinden gelen farkı bir hikâye edinerek, kendisine ait bir hikâye yaratmanın coşkusunu yaşayarak, kendi bedeniyle buluşarak, bu dünyaya ait olarak, bu dünyanın diğer insanlarıyla karşılaşmaktan haz duyarak, böylece yanlış hayatı doğru kılarak yaşamak isteği yetişkini Çok Kalpli Asi’ye dönüştürür.
Bu yüzden Çok Kalpli Asi dil’in, din’in, etnik köken’in, aile’nin, ev’in içerisinden şekillenmeyen yok-yer’i tahayyül eder, inanılır kılar.
Yok-yer için yol’a düşer, yol’dan çıkar!
Her nesnenin varlığını ilettiği kendine özgü bir niteliği olduğunu bilir!
Kendisini imha ederek yeniden icat etmek için (öncelikle) kendi kuyusuna iner, yok-yer’e karışır, yok-yer olur, yok olur!
YERLİ, MİLLİ VE KUTSAL DEVLET
Giorgio Agamben, Hannah Arendt ve Zygmunt Bauman, zihniyet dünyası toprak/ulus/devlet üçlemesi tarafından şekillenen ve birbirleriyle sürekli doğru [= gerçek (= hakikat)] savaşı yapan tüm devletlerin benzerliğinden, kendi sınırlarını muhafaza etmek için diğer devletlerin sınırlarına olan muhtaçlığından, tüm devletlerin “insan”ın anlamını çalmak için birbirleriyle dayanıştığından ve tebaa ol(a)mayan insanı (= vicdani retçiyi, pasifisti, eşcinseli, türcülüğe karşı çıkanı, Çok Kalpli Asi’yi, Çingeneyi, mülteciyi, göçmeni, …) uluslar ailesinden kovarken hiç tereddüt etmediklerinden söz eder: “Katı bir şekilde örgütlenmiş bu topluluklardan herhangi birinden kovulan biri kendini, uluslar ailesinden (ve böylelikle, insan soyu ‘uluslar ailesi’yle özdeş olduğundan, insanlık alanında da) tamamen kovulmuş bulur’ ve homini sacri’nin hiçlik-ülkesine gönderilir.”
Açıktır: Diplomalı düşünürler, köşe yazarları, kaşarlanmış siyasetçiler, her akşam televizyonlardan yüzümüze devletin yerli, milli ve kutsallığını höyküren kanaat önderleri devlet olmak (= devlet kurmak) için sürekli ve sürekli konuşurlar. Bu nokta aynı zamanda insanlık vasfını yitiren tebaanın düşünemez de olduğu; devletin her doğrusuna [= gerçeğine (= hakikatine)] inandığı; düşünen, yaratan ve itiraz eden bir varlık olarak kendisini de inkâr ettiği noktadır. İnsan zihninin ürünü olan bir hayali gerçekliğin (= devletin) insanı ve zihnini ele geçirerek ouroborosa dönüşmesi, kendisini yaratanı sürekli ve sürekli yiyerek tekrar ve tekrar üremesidir.
Altını çizmek lazım: Mevcut devletin doğrusuna [= gerçeğine (= hakikatine)] itiraz eden tebaa da yeni bir devlet olmak (= devlet kurmak) için itiraz ve isyan ediyorsa devletler topluluğunun zihniyet dünyasının içerisinden düşünüyor ve eyliyor demektir. Bu da özgürlükçü düşüncenin özgürlük boyutunun da anlamının ele geçirildiğini gösterir. Bauman bu içler acısı duruma işaret ederken, “Başkalarının göklere çıkardığı, düşünme ve öz-düşünme sanatıyla gurur duyan bizim gibi insanlar arasında (bile) onlar yalnızca dokunulmaz değil, düşünülmezdirler de,”der.
Düşünme yetisi azalmış tebaaya ve bu durumu normalleştiren diplomalı düşünürlere dikkat çeken salt Bauman değildir: Kendi devletlerini terk eden ya da terke zorlanan mülteci ve göçmenlerden hareketle Marc Auge “yer olmayan”dan, Joel Garreau “hiç şehirler”den, Michel Foucault “deliler gemisi”nden söz ederek yeni bir yer/mekân arayışına girişirler: Yer değiştirme yerine, yerleri reddetmekten, devlet olmayan [= devlet kurmayan (= sınır üretmeyen)] bir uçsuz bucaksızlıktan söz ederler. Çünkü artık yerli, milli ve kutsal olmanın ötesine geçemeyen mevcut yer [= mekân (= devlet)] algısı kendi sonuna gelmiş, işgal edilecek verimli toprak kalmamıştır. Bundan sonra her devlet bir diğer devlet için hedeftir. Devletlerden herhangi birine taraf olmayı reddeden özgürlükçü düşünce ise bu cinaî döngüden çıkmayı önerir: Bu yüzden, “Dünyayı dolaşanların ve mültecilerin ortak sıfatı yer-dışılıklarıdır: Gerçekten bir yerde değildirler; fiziksel olarak işgal ettikleri yerin ‘içinde’ ama o ‘yere’ ait değildirler (dünya gezginleri birbirini izleyen akıp giden anların içindedir, mülteciler ise sonsuzca uzayan bir an silsilesi içindedir).” (Bauman, 2012, s. 184, 189, 193, 194).
Bu son derece yaratıcı soyutlama ve saptama bizi toprak {= tarım [= çit (= devlet)]} (10) içerisinden biçimlenmiş olan varoluş tarzlarımızı sorgulamaya, yeni bir düşünme perspektifi edinmeye, mevcut devletli toplumsallıkların ötesini, yok-yer’i düşünmeye davet eder. Birleşmiş Milletler’e üye olan mevcut 193 devletin her biri “yerli, milli ve kutsal” özelliklerinin altını çizer, bu durumu anayasalarıyla kurallara bağlar, “hukuk ve adalet” adını verdiği kurallar toplamı üzerinden diğer devletleri “düşman”laştırır. Diğer devletleri düşmanlaştırmak üzerinden kurulu bu “Devletli Dünya Düzeni” ise başkasının acısından haz duyan, düşüncenin düşünene hükmettiği, “yerli, milli ve kutsal”ların koalisyon yaparak oluşturduğu bir dünya düzenidir. Bu dünya düzeninde doğum bir devlete {= millete [ = dil’e (= din’e)]} kayıt olarak, devletin kuruluşundan bu yana işlediği tüm cinayetlerin mirasçısı olmayı kabul ederek, “vatan”, “millet” ve “kutsal” sosları eklenerek gerçekleşir; nüfus kâğıdı, tapu ya da evlilik cüzdanı almanın, pasaport edinmenin, dahası “diplomalı düşünür” olarak alkışlanmanın bedeli budur!
Devlete karşı başka bir devleti seçmeyi reddeden Çok Kalpli Asi ise devletlerin dışında, yok-yer’de, hep yolda yaşayabilmek için yaratıcı [= haritalandırılamayan (= göçebe)] düşünceyi edinerek sınır dışına çıkar!
Kendi sınırlarının dışına (da) çıkarken kendi kuyusuna (da) iner!
Toprak {= tarım [= çit (= devlet)]} içerisinden biçimlenmiş olan bir varoluş tarzı yerine yeraltına, gökyüzüne, denize, köprü altına, uçsuz bucaksızlığa, çöle, tarım yapıl(a)mayan topraklara, yabana, dağlara kısaca yersizyurtsuzluğa yüzünü döner!
Toprak {= tarım [= çit (= devlet)]} zihnimizi kodlar!
Bizi yoksun ve sınırlanmış varlıklar olarak tanzim ederken doğuma ve çocukluğa mahkûm eder; dünyadan mahrum bırakır!
Devletin varlığını sürdürmesi, diğer “Devletli Dünya Düzeni”ne katılması ve diğer devletlerden itibar görmesi tebaanın sabit kalmasına, kontrol edilebilir olmasına, öngörülebilirliğine, “yerli, milli ve kutsal” çarkının her bir dişlisinin aksamadan işlemesine bağlıdır.
Devlet için öngörülemeyenden daha büyük bir (iç) tehlike yoktur; nüfus, diploma, tapu, vergi, banka, nikâh ve adres kayıtları (hep) bu yüzden vardır.
Bu yüzden yaratıcı [= haritalandırılamayan (= göçebe)] düşünce görünürken görünemez olmaktan; öngörülemez ve ele geçirilemezlikten; sürekli ve sürekli yeni kavramlar üretmekten; şiirin, müziğin, rengin, fısıltının ve argonun uçsuz bucaksızlığından; dostluğun ve aşkın sarhoş edici coşkusundan; âşık olmadan çocuk yapmamaktan; hayvanlara tasma takmamaktan… söz eder.
Bu yüzden Ece Ayhan, “Esas duruş, mülkün temelidir!”der. (11)
Bu yüzden Abdûlgaffar el Hayatî, “Devlet devrimle yıkılabilecek bir kurum değil, insanlar arasındaki bir ilişki tarzıdır. Devlet, bu ilişki tarzıyla var olur, beslenir, güçlenir, sömürür ve öldürür. Devlet, otoriter ve hiyerarşik örgütlenmelerle iktidara talip olunarak değil; insanlar arasında devletin kendini yeniden üretemediği yeni ilişkiler; özgürlükçü, dayanışmacı ve yaratıcı yeni bir ‘hayat tarzı’ kurularak eritilebilir. Asıl olan ‘iktidarı almak’ değil, kişinin öncelikle ve kesinlikle kendisinin ‘devlet dışı’na çıkması, ‘devlet dışı’ bir içerikle tanzim edilmiş gündelik hayat ihlallerini tasarlaması ve yaşamasıdır. Hiç ama hiç unutmamak gerekir: Yaşanacak bir hayatımız vardır!” der.
Bu yüzden Çok Kalpli Asi her yerli ve hiçbir yerlidir! Yersiz ve yurtsuzdur!
YARATICI [= HATİRALANDIRILAMAYAN (= GÖÇEBE)] DÜŞÜNCE
Yaratıcı [= haritalandırılamayan (= göçebe)] düşünceyi Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği’nde etraflıca tartıştım.
İki özelliğine kısaca değinmek isterim:
İlki, adına konuşma: Adına konuşma, birinin ya da bir topluluğun varlığını hiçe sayma, kendini var kılmak için diğerlerini yok sayma, onların üstünü çizerken kendi altını çizmedir. Bu durum anlamın taşıyıcısı olan “düşünce”, bir disiplin olarak “felsefe” ve kurumlaşmış üniversite (= “devlet”) üzerinden normalleşir. Çünkü devlet hep adına konuşur, temsil eder ve çit’ten bu yana sürekli (= ve sürekli) bu “normal”i tekrar ederek en kötü, en sıradan ve en aşağılık insanlık halini, köleliği meşrulaştırır: “Temsil etme, temsil edilme, kendini temsil ettirme, temsilcilere ve temsil edilenlere sahip olma hastalığı: Kölelerin ortak hastalığı budur. (…) Temsil kavramı felsefeyi zehirler; doğrudan kölenin ve kölelerin ilişkisinin ürünüdür, gücün en kötü, en sıradan ve en aşağılık yorumunu oluşturur.” (Deleuze, 2010, s. 109).
İkincisi, kavram üretmek: Bu sürecin dışına ise bir tek bu dünyayı sevmekle, bu sevgiyi besleyecek yaratıcı cesaretle, temsil edilemeyeni içeren yok-yer’i düşünmekle, yeni kavramlar önermekle çıkılır; böylece, düşünce kopyanın kopyasını tekrarlamaktan çıkıp biricik olur ve farklı bir tür olma iddiasını gerçekleştirme isteğinin taşıyıcısına dönüşür. Bu durumu Deleuze&Guattari son derece sarih sözcüklerle ifade ederler: “Her zaman yeni kavramlar yaratmak; felsefenin amacı budur. (…) Kavramlar gök cisimleri gibi önceden tamamlanmış olarak bizi beklemezler. Kavramlar için ayrı bir gökyüzü yoktur. Onlar keşfedilmeli, üretilmeli, ya da asıl (olarak) yaratılmalıdırlar, ve yaratıcılarının imzasını taşımadıkça da bir şey olamazlar.” (Deleuze&Guattari, 1993, s.14).
Ek olarak: Düşünce, düşüneni düşünmeye davet etmelidir. “Temsil etme” üzerinden şekillenen devlet ve devlete ortak olan düşünce sürekli ama sürekli itaat ister: Bu durum düşüncenin düşünene hükmettiği süreci tanımlar. Düşünenin düşünceye hükmettiği süreç ise yaratıcı [= haritalandırılamayan (= göçebe)] düşünce içerisinden şekillenir: “Düşünce, düşünmeye zorlayan ve düşünceye bir şiddet uygulayan bir şey olmadan bir hiçtir. Düşünceden daha da önemli olan ‘düşünmeye iten’ şeydir; filozoftan daha önemli olan şairdir.” (Deleuze, 2004, s. 100).
Bu yüzden Abdûlgaffar el Hayatî bir imkân olarak dostluk ve Aşk’ın temsil içerisinden şekillenmemiş düşünce ötesi boyutuna, öngörülemez ve ele geçirilemezliğine, devlet dışılığına dikkat çeker: “Bir yaşam tercihi olarak dostluk ve aşk düşünceden fazla (= yoğun ve sevinçli) ama dünyadan azdır.”
Altını çizelim: Temsil mekanizmalarının dışında oluşmuş yeni kavramlar yoksa düşünce de yoktur!
Bağırarak söylemek lazım: Mevcut dünya temsil mekanizmalarıyla işler, aşkın bir dünya tarafından belirlenir; örneğin dil varlığa “ad” koyarak onu kendisine hapseder. Yok-yer’i yaratma, edinme kaygısı bu dünyalı kavramlar yaratarak hem varlığı aşkın bir dünyadan özgürleştirir hem de bu dünyalı kılar.
Bu yüzden Çok Kalpli Asi içkinlik düzleminin göçebesidir! (13)
Bu yüzden yaratıcı [= haritalandırılamayan (= göçebe)] düşünce toprağa {= tarıma [= çite (= devlete)]}, mutlak’a, tamamlanmış olana, öte dünya içerisinden şekillenen tin’e, temsil’e, ahlaka ve sürekli etkilenmeye, geleceği de tasarlayan geçmişin şimdiye hükmetmesine, düşüncenin yaşam(ay)ı sınırlamasına ve içeriğini bu özelliklerin içerisinden oluşturan doğruya [= gerçeğe (= hakikate)] Y-E-R-L-E-Ş-M-E-Z. Etik’i, etkilenme kadar etki etmeyi, tinin dünyasallaşmasını, düşünceye sığmayan yaşam(an)ın uçsuz bucaksızlığını, geçmişin hükmettiği gelecekten özgürleşmiş şimdiyi, öngörülemez olanı, hakikisi olan hakikatliliği, yok-yer’i, yer yurt edinir.
Bunu yapabilmek için başka bir toprağa {= tarıma [= çite (= devlete)]} gitmeye gerek yoktur; burada, şimdi ve o an gerçekleşebilecek bir edimdir bu.
KÜRESEL YEKPARE DEVLET
“Devletli Dünya Düzeni” milenyumla birlikte yeni bir aşamaya geçti, “yerli, milli ve kutsal devletlerin koalisyonu” dünyayı “evrensellik” adı altında bu koalisyonun doğrularına [= gerçeklerine (= hakikatlerine)] uydurmak için yeniden tanzim etmeye başladı.
Küreselleşme adı verilen bu yeni boyutla kapitalizm de değişerek pan-kapitalizm dönemine girdi. Sermaye sınır ve kural tanımadan, mevcut bütün geleneksel yapıları dağıtarak her yere biçim veriyor, her yerin biçimini alıyor. (Sınırlı) Devlet piyasalarına sıkışmış kapitalizm taklitlerini berhava ederek ulus-devlet yöneticilerini satış temsilcilerine [= CEO, distribütör… gibi (= ya da tasmalı bekçi köpeklerine)] dönüştürüyor; başarılı olduklarında kendi personeline, tebaasına, oy verenine, pazarlamacısına keyfi (= hor ve nobran) davranmasına izin veriyor. Dünyada piyasaya açılmayan, alınıp satılmayan, piyasa kurallarının egemen olmadığı yer kalmadı, sanki. Rio de Janeiro’da yaşayan biri Tokyo borsasında işlem yapabiliyor; ABD’de yaşanan bir kriz Ortadoğuluyu, Asyalıyı etkiliyor. Bu anlamda kapitalizmin tek bir yurdu, merkezi, kökü yok; ve etkisi/gücü giderek artıyor. Her “yer”i ve “yurt”u dağıtıyor, her “yer”i ve “yurt”u kendisi için yeniden yapılandırıyor. Kendi bedeninin, emeğinin, özel yaşamının tek sahibi olduğunu düşünen kapitalist bireyin bile sığınabileceği yer kalmadı…
İmparatorluklar, tek tanrılı kurumsallaşmış dinler, şatafatlı saraylardan güç dilenen tek adam rejimleri tüm iddialarını yitirdi; çokuluslu şirketler yeryüzünün yeni egemenleri olmaya başladı. Devletlerin ahlak, yasa ve dinlerine bağlı kalmaksızın dünyayı alışveriş merkezine dönüştürmeye, her ne pahasına olursa olsun kârı maksimize etmeyi tek geçerli kural (= amaç) olarak dayatmaya başladılar; yiyeceklerimize, giyeceklerimize, seyredeceklerimize, okuyacaklarımıza, hayallerimize, çalışacağımız yerlere karışarak hayatımızı tanzim eder oldular. Kendi koydukları kurallar çerçevesinde müthiş bir pervasızlık ve sorumsuzlukla dünyayı yaşanamaz hale getirdiler: Yeryüzüne hem sonsuz bir hammadde kaynağı hem de atıklarını boşaltacağı büyük bir lağım çukuru gibi davranıyorlar.Sonuç: Küresel ısınma ve canlı türlerinin hızla yok olması…
Konuyu yakından izleyenler sürüklendiğimiz tehlikeyi ifade edebilmek için “Frankenstein Canavarı”, “köpekbalığı”, “kıyamet ve yıkım makinesi” gibi dehşet içeren ifadeler kullanıyorlar. Çünkü şirketler bayrak, milli marş ve mermi yerine reklam ajansı, lobi kuruluşları, televizyon ve dolar kullanarak savaşa, ordulara ya da höykürerek konuşan nobran liderlere ihtiyaç duymadan da her istediklerini yaptırabilecek duruma geldiler: Artık, “Şirketler, hükümetlere bir tehdit oluşturacak kadar güçlenmişlerdir.(…) sistemimizin yeni başrahipleri ve hüküm süren oligarkları olarak… politikayı ve politikacıları yerlerinden etmişlerdir.”
Özenle belirtmek lazım: “Devlet, bir şirkete hayat verebilen dünyadaki tek kurumdur. Şirketlere tüzel kişilik ve sınırlı sorumluluk gibi temel haklarını veren devlettir ve devlet, her zaman kâra öncelik vermeye onları mecbur tutar. Şirketlerin mülkiyet haklarını –devlet tarafından yaratılmış haklardır bunlar– korumak için polis kuvvetleri, ordular kurar, mahkemeler ve hapishaneler inşa eder (hepsinin parasını mecburen yurttaşlar ödemektedir). Ve sadece devlet, diğer devletlerle birlikte, uluslararası ticaret anlaşmalarına katılır; sırası geldiğinde, devletin, şirketleri ve yarattığı mülkiyet haklarını düzenleme yeteneğini kısıtlayan Dünya Ticaret Örgütü gibi küresel kurumlar yaratabilir. Devlet olmadan şirket hiçtir. Kelimenin tam anlamıyla sıfır(dır).” –Altını çizmek gerek: Devletlerin Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar yaratarak kendi avantajlarından (bile) vazgeçebildiği (yeni) bir durumdan söz ediliyor.
Yirmi birinci yüzyılla birlikte şirketlerin toplumu ele geçirdiği, hayatın ticarileştiği ve bu durumun normal kabul edildiği bir süreç yaşanmaktadır. Üstelik bütün bu süreç şirkete aile vasfı yüklenerek, “kârları maksimize etme dini”ne katılım çağrıları yapılarak yürütülmektedir. En küçük birimini televizyon karşısına çakılmış, diğer insanlardan yalıtılmış bir kişi (= ya da kutsal aile) oluşturmaktadır. Ve bu ideal yurttaş psikopatolojik öz çıkarın yönlendirdiği, çıldırmışçasına açgözlü bir tüketicidir: “Doğumundan yüz elli yıl sonra, psikopat insan imgesinde yaratılmış yapay bir kişi olarak modern şirket, artık gerçek insanları kendi imgesinde yeniden yaratmaya çalışıyor.” (Bakan, 2007, s. 39, 40, 187, 167 ) İnsan varlıkları imgesi yerine insan kaynakları’nı geçirerek düşüncenin düşünene kurumsallaşarak ve ticarileşerek hükmettiği yeni bir “hayali gerçeklik” yaratılıyor. Bu hayali gerçekliğin yeni {= temel [= kutsal (= hakiki)]} yasası ise ne pahasına olursa olsun “kâr”dır.
Kapitalizmin en etkin taşıyıcısı, dünyanın yeni egemeni olan şirketler artık topluma, hükümete ve devlete hükmetmekte; sınırlı algıların ve düşüncelerin dışına çıkarak, kâr etmek koşuluyla her yere ve duruma uyarak kendilerini yeniden ve yeniden inşa etmektedirler. (14)
---
ÇOK KALPLİ ASİ
Dünyanın ilk anlamsal yaratımı teolojiktir ve tüm anlamını bu teolojik varsayımlar üzerinden edinmiştir. Öte dünyanın temsili üzerinden yaşanan bu süreç dünyanın dünyalı olarak edinilmesini engellemiş, “yerli, milli ve kutsal” devletli toplumsallıklarla kendini sınırlamış, pan-kapitalizme karşı çık(a)mayan teolojik perspektif sermayeye boyun eğerek “umut” olma iddiasından vazgeçmiştir. (15)
Şimdi dil’in, din’in, etnik köken’in, aile’nin, ev’in sınırlarına kapılmayan, onların anlam dünyasının dışında(n) kurulmuş yeni bir anlama, dünyanın dünyalı olarak (yeniden) anlamlandırılmasına ihtiyaç vardır. (16) Çünkü, “Anlam asla dünya dışına gönderimde bulunmaz; sadece kendi kendine gönderimde bulunur, ki bu kendine gönderme de dünyadır.” (Nancy, 2012, s. 26).
Bu yüzden dünyalı kalarak dünya olmak öte dünyayı “temsil” (17) eden mevcut dünyayı terk etmeyi gerektirir.
Bu yüzden doğuştan gelen parmak izi, ses tonu, gözbebeği ve yüz ifadesinden gelen farkı kabul eden; dünyanın nesne olarak yorumlanmasına itiraz eden; nesnenin ve nesnelliğin sahiplenilmesini değil de dünyanın anlamının (yeniden) yaratılmasını gözeten bir varoluş perspektifine; öte dünyayı içeren tin yerine tinin dünyalaşmasına; düşünenin etkilenerek ve etki ederek özgürleşerek ve özgürleştirerek düşünceyi edinmesine; böylece, imgeye teslim olmayan düşünenin düşünceye hükmetmesiyle gerçekleşebilecek bir “kopuş”a ihtiyaç vardır...
Bu kopuş salt münzevi, dalgın, dağınık, hoş görülebilir oranda çılgın bir yaratıcı insanın düşünmesini öngörmez. Bir vasıf olarak “düşünme” seçilmiş insanlara has bir özellik değildir. Düşünme herhangi bir “dış” belirleyene bağlı kalmaksızın her kişi için geçerli olan bir “iç” edimdir; uçsuz bucaksızlığın hemen, şimdi, burada, bu an yaşanmasıdır. Toprak {= tarım [= çit (= devlet)]} gibi dış belirleyenlere kapılmayarak yersiz yurtsuzluğa hemen, şimdi, burada, bu an geçilmesidir. Seçildiği varsayılan kişilere düşünmeyi bırakmak köleliği, kendisini düşünebilir ve başkalarıyla karşılaşabilir kabul ederek özgüvenle hareket etmek ise özgürlüğü adımlamaktır. Bu yüzden Spinoza, “İnsan yaratmaz. Karşılaşmalar ile belirlenir,” der. (18)
Jean-Luc Nancy küreselleşmeye (globalisation) karşı dünyasallaşmaktan (mondialisation), dünyayı (yeniden) yaratmaktan söz ederek bir tek devlet-dışı düşünürlerde görülebilen bir perspektifle sürece müdahalede bulunur. Küreselleşmenin yekpareliği amaçladığı için jeopolitik, ekonomik ve ekolojik bir felaketi barındırdığına dikkat çeker: “Küreselleşme, dışta hiçbir şey bırakmayan bir hakimiyet için mükemmel bir biçimde erişilebilir ve saydam olan, ‘farksızlaşmış bir tek-bütünlük alanına gömülme’ye işaret eden bir süreçtir.”
Dikkatinizi çekmek isterim: “Yerli, milli ve kutsal devlet” ile “küresel yekpare devlet” arasında sürekli çatışan bir gerilim olmasına rağmen “temsil”de ortaklaşmakta hiç tereddüt etmezler; her ikisi de “temsil”in ürettiği bütün sorunların içerisinden şekillenen bir düşünce ve yaşama perspektifine sahiptir.
Nancy öte dünya içerisinden şekillenmiş mevcut dünyanın dünya haline gelebilmesi için teolojik anlam yükünden, “temsil”den kurtulması gerektiğinden, dünyasallaşmaktan söz eder: “Dünyasallaşma; insan ilişkileri alanı olarak, ortaklaşa anlam alanı olarak, bir anlamlamalar ve olanaklı anlamlılık alanı olarak dünyanın ufkuna bir göndermeyi ifade etmektedir.” (Nancy, 2012, s. 15). Ona göre bir tek dünyalı olmak, dünyada kalmak, dünya üzerinden düşünmek, dünya oluşturmak, dünyayı teolojinin ve kapitalizmin ortaklaştığı “temsil”den kurtaracaktır: Çünkü, “Dünya, ‘sadece onda ikamet eden için dünyadır,’ ” ve (yeniden) yaratılacak dünya için, “hiçbir şey verili değildir, her şey yaratılacak, icat edilecektir.”
Basit gerçek şudur: Hakikatlilik için hakikiliğin olması gereklidir, hakiki yer ise, “…içinde (bu dünyada) hakikaten yer alınabilen/vuku bulunabilen yerdir. Aksi takdirde bu, dünya değildir: ‘küre’ ya da ‘yuvarlak’tır, ‘sürgün toprağı’ ve ‘gözyaşı vadisi’dir.’ ” “ (Nancy, 2014, s. 29, 32, 58).
Dünyayı hakikileştiren dünyalı böylece kendi doğrusunu da [= gerçeğini de (= hakikatini de)] edinebilecektir.
Bu da düşünenin düşünceye hükmetmesiyle, düşüncenin kendisi üzerine düşünmesiyle, düşüncenin imgesiyle ilişkisini sorgulaması ve kendi kavramlarını üretmesiyle mümkündür!
Toparlayalım: “Dünyayı yaratmak şu demektir: Hemen, ertelemeden, bir dünya için, yani genel eşdeğerlik zemini üzerinde yükselen küresel bir adaletsizliğin karşıtını oluşturması gereken şey için olanaklı her mücadeleyi yeniden başlatmak. Ama bu savaşı tam olarak şunun adına sürdürmektir: bu dünya hiçten çıkar, öncesi ve modeli, ilkesi ve verili ereği yoktur ve bir dünyanın adaletini ve anlamını oluşturan tam da budur.” (Nancy, 2012, s. 80).
Bu da “milli, yerli ve kutsal” yerel devlete normallik üzerinden kayıtlı olan tebaa ya da “küresel yekpare devlet”e evrensellik üzerinden kayıtlı olan, normalliği küreselleştiren tebaa ile değil de olabildiğince öngörülemez, ele geçirilemez ve sürekli etkin olmayı deneyen Çok Kalpli Asi ile mümkündür! (19)
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi içkinlik düzleminin göçebesidir!
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi temsil etmez ve temsil edilemez bir dünyalıdır!
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi her yerli ve hiçbir yerlidir, yersiz ve yurtsuzdur!
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi (evcil) köpeklerin dişlerinde yaşayan bir (yabani) kurttur!
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi öngörülemez bir dünyadır!
Bu yüzden her Çok Kalpli Asi öngörülemez, ele geçirilemez ve taklit edilemez bir dokunmanın taşıyıcısıdır! (20)
KAYNAKÇA
Adorno, T. W. (2002). Minima Moralia-Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar. O. Koçak& A. Doğukan (çev.), İstanbul: Metis Yay.
Assheuer, T. (2013). Yakın Plan Haneke. N. Pakkan (çev.), İstanbul: Agora Kitap.
Augé, M. (2016). Yok-Yerler-Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş. T. Ilgaz (çev.), İstanbul: Daimon Yay.
Ayhan, E. (2014). Sivil Denemeler Kara, İstanbul: YKY.
Bakan, J. (2007). Şirket-Kâr ve Güç Peşindeki Patolojik Kurum. R. Öğdül (çev.), İstanbul: Ayrıntı Yay.
Baştürk, E. ( 2018). İçkinlik Demokrasisi-Deleuze ve Politik Felsefe. İstanbul: Norgunk Yay.
Bauman, Z. (2012). Akışkan Aşk-İnsan İlişkilerinin Kırılganlığına Dair. I. Ergüden (çev.), İstanbul: Versus Kitap.
Deleuze & Guattari (1993). Felsefe Nedir? T. Ilgaz (çev.), İstanbul: YKY.
Deleuze, G. (2004). Proust ve Göstergeler. A. Meral (çev.), İstanbul: Kabalcı Yay.
Deleuze, G. (2010). Nietzsche ve Felsefe. F. Taylan (çev.), İstanbul: Norgunk Yay.
Deleuze, G. (2011). Spinoza-Pratik Felsefe. U. Baker & A. Nahum (çev.), İstanbul: Norgunk Yay.
Faruk, Ö. (2014). Yarabıçak-Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları, İstanbul: İthaki Yay.
Faruk, Ö. Ed: (2016). Dışarıdan Düşünmek-Deleuze ve Guattari Perspektifinden Felsefe, Siyaset ve Sanat Yazıları, İstanbul: Chiviyazıları Yay.
Faruk, Ö. (2018). Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği, İstanbul: Yayıma hazırlanıyor.
Hayatî, Abdûlgaffar el. (1896). Hayata Dair Meseleler. O. Fuad (çev.), İskenderiye: Mesele Neşriyat.
Lyotard, J-F. (2011). Pagan Eğitimler. A. Karakış (çev.), İstanbul: Monokl Yay.
Marx, K. & Engels, F. (1987). Alman İdeolojisi. S. Belli (çev.), Ankara: Sol Yay.
Nancy, J. L. (2014). Dünyayı Yaratmak ya da Küreselleşme. M. Erşen (çev.), İstanbul: Monokl Yay.
Türkçe Sözlük. (2005), Ankara: Dil Derneği Yay.
DİPNOT
Adorno, T. W. (2002). Minima Moralia-Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar. O. Koçak& A. Doğukan (çev.), İstanbul: Metis Yay., s. 41.
Assheuer, T. (2013). Yakın Plan Haneke. N. Pakkan (çev.), İstanbul: Agora Kitap., s. 57. –Çeviride küçük bir değişiklik yaptım.
“İnsan: 1. Memelilerden, iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, usu ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı. 2. Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse).” (Türkçe Sözlük, 2005, s. 952).
“Yurttaş: Yurtları ya da yurt duyguları bir olanlardan her biri, vatandaş.” (Türkçe Sözlük, 2005, s. 2115).
“Uyruk: Bir ülkede doğmuş ya da sonradan o ülkenin yurttaşı olmuş olan ve bir devletin bağımı altında bulunan kimse, tebaa.” (Türkçe Sözlük, 2005, s. 2115).
“Anlam: Bir sözcükten, bir sözden, bir davranış ya da olgudan anlaşılan şey; bunların anımsattığı düşünce ya da nesne, mana, fehva.” (Türkçe Sözlük, 2005, s. 104). Bu denemede “anlam”ı İçkinlik Demokrasisi’nde aktarıldığı biçimiyle kullanıyorum: “Anlam, bir ‘şey’ ile o ‘şey’i egemenliği altına alan kuvvet arasındaki ilişkidir.” (Baştürk, 2018, s. 21).
Terminolojiyi netleştirelim: “Yurt” ortama, coğrafya ve iklime, devletin sınırlarıyla sınırlan(a)mayana işaret eder. “Kafkas göçmeni” ya da “tropikal ormanlardan geldi” dediğimizde “yurt”a ve o ortamda yaşayana işaret ederiz; Gürcistan’ı ya da Kenya’yı kastetmeyiz. “Tebaa” ise devleti, Gürcistan’ı ve Kenya’yı gerektirir. Devlet öncesinde muhtemelen tebaa sözcüğü de yoktu! Şu da var: Zamanla “devlet” kendi anlamını (= sınırlarını) “yurt”a doğru genişleterek (bir) savaşma nedeni (daha) üretmiş olsa gerek.
Enteresandır: Dünyada yaklaşık 35 milyon km2’lik bir yer kaplamasına rağmen bir toprak parçası olarak çöl için “yerli, milli ve kutsal” söylemi pek üretilmez. Çöl tarım yapıl(a)madığı için tarih mekânı olarak sahneye çıkmamış, savaşların ve katliamların nedeni ve ev sahibi olmamış, toprak {= tarım [= çit (= devlet)]} sürecine maruz kalmamıştır. Mevcut birçok devletten çok daha fazla yer kaplamasına rağmen (Türkiye’den yaklaşık 45 kat büyük) pek de “vatan” sayılmamıştır. Demek ki “yerli, milli ve kutsal” söyleminin üretilme gerekçesine temel teşkil eden “toprak” vurgusu yeryüzündeki bütün toprakları kapsamamaktadır. Anlamı oluşturan ve kontrol eden insanın toprağa “vatan” anlamını yükleyerek anmaya başlaması düşüncenin düşünene hükmetmesiyle başlamış olsa gerek. Hem çölü hem de ait oldukları devlet(ler)i medya, üniversite ve kanaat önderlerinin “vatan”a yaptıkları vurgu açısından gözlerimizi kapatıp tekrar ve tekrar düşünmeyi deneyelim; çölün sessiz kaldığı, devlet(ler)in ise mikrofonla konuştuğu ve sürekli höykürdüğü görülecektir: Büyük Sahra Çölü/Kuzey Afrika, Büyük Çöl/Avustralya, Gobi Çölü/Çin-Moğolistan, Kalahari Çölü/Güney Afrika, Rubülhali Çölü/Suudi Arabistan, Patagonya Çölü/Arjantin, Taklamakan Çölü/Çin, Atacama Çölü/Güney Amerika, Sonora Çölü/Amerika Birleşik Devletleri- Meksika, Thar Çölü/Hindistan-Pakistan, Karakum Çölü/Türkmenistan, Kızılkum Çölü/Özbekistan-Kazakistan.
Basit gerçek şudur: Çocuk, kendi düşüncesini değil bir başkasının (= yetişkinin) düşüncesini (= ahlakını) kullanır; etkilenir etkileyemez, aciz ve çaresizdir, henüz kendisini edin(e)memiştir, yetişkinin temsil etmesine muhtaçtır: “Küçük çocukların mutlu olduğunu ya da ilk insanın yetkin olduğunu düşünmek kesinlikle mümkün değildir. Hem çocuklar hem de ilk insan, nedenlerden ve doğalardan habersiz, salt olayın bilincine indirgenmiş, yasasını bilmedikleri sonuçlara katlanmaya mahkûm bir halde, her şeyin kölesi durumundadırlar; yetkin olmayışları ölçüsünde de tedirgin ve mutsuzdurlar. – Hakan Yücefer tarafından çeviride küçük düzeltiler yapıldı.” (Deleuze, 2011, s. 29).İlk insanın [= çocuk (= dem)] tek yetişkin olan Tanrı tarafından belirlendiğini, onun ahlakının taşıyıcısı olduğunu da bu arada not edelim.Tam da bu noktada düşünce dünyasının tanzimine ve tasnifine yönelik önemli bir ayrımın altını çizmekte yarar var:-- Ahlak, acz içerisinde yaşayan, maruz kalan, etkilenen ama etkileyemeyen, kendini ele geçirememiş çocukların, “bir”in dünyasına ait bir normdur.-- Etik ise yetişkinlerin dünyasında oluşur: Her yetişkin etki eder ve etkilenir, kabul eder ya da karşı çıkar, bu anlamda yetkindir; “iki”nin dünyasını adımlamaktadır. Çünkü “yabancı”yla (= ötekiyle) karşılaşabilmek için gerekli olan özgüvene, cesarete ve neşeye sahiptir. Etkilemek isterken etkilenmekten de korkmaz. Daha ötesi etkilenmekten zevk alır. Bu yüzden, “Gerçek insani diyalog, sıradan konuşmadan ya da tartışmadan farklı olarak, öteki insandan ve onun söylediklerinden alınan zevkle dolup taşar.” (Doris Lessing ve Hannah Arendt’den aktaran Bauman, 2012, s. 205).
Bu çıkarsamanın esin kaynakları şu kitaplar: Scott, J. C. (1995). Tahakküm ve Direniş Sanatları-Gizli Senaryolar. A. Türker (çev.), İstanbul:Ayrıntı Yay.; Zerzan, J. (2000). Gelecekteki İlkel. C. Atila (çev.), İstanbul: Kaos Yay.; Clastres, P. (2006). Devlete Karşı Toplum. M. Sert&N. Demirtaş (çev.), İstanbul: Ayrıntı Yay.; Scott, J. C. (2008). Devlet Gibi Görmek-İnsanlık Durumunu Geliştirmeye Yönelik Projeler Nasıl Başarısız Oldu? N. Erdoğan (çev.), İstanbul: Versus Kitap; Rousseau, J. J. (2013). İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı. R. Nuri İleri (çev.), İstanbul: Say Yay.; Harari, Y. N. (2015). Hayvanlardan Tanrılara Sapiens-İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi, E. Genç (çev.), İstanbul: Kolektif Kitap; Sahlins, M. (2016). Taş devri Ekonomisi. T. Doğan &Ş. Özgün (çev.), İstanbul: bgst Yay.
Ayhan, E. (2014). Sivil Denemeler Kara, İstanbul: YKY, s. 29.
Bkz. Faruk, Ö. (2018). Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği, İstanbul: Yayıma hazırlanıyor.
Deleuze & Guattari’nin bu adlandırmasını “düşüncenin kendisi üzerine düşünmesi”ni de içerecek bir biçimde genişleterek okumaktan yanayım. Bir tek düşüncenin kendisi üzerine düşünen düşünce yaratıcı bir düşünme atmosferinin ateşleyicisi olurken önce dünyaya sonra sonsuzluğa ve bu aralıkta oluşan imgenin dinamiklerine dikkat edebilir çünkü. Böylece kavram oluşturmanın yaratıcı dinamikleri (sürekli) kanırtılırken, kavramın sınıra (= yerleşmeye) sabitleyen karakterine de kapılmayan bir perspektif edinilmiş olunur: “İçkinlik düzlemi düşünülmüş ya da düşünülebilir bir kavram değil, ama düşüncenin imgesidir; düşünmenin, düşünceyi kullanmanın, düşünce içinde yol almanın ne anlama geldiğine ilişkin olarak düşüncenin kendine verdiği bir imge. (…) İçkinlik düzlemi üzerinde, ufka koşulur; oradan gözler kızarmış olarak dönülür, bu gözler zihnin gözleri de olsa…” (Deleuze & Guattari, 1993, s. 40, 44). – Dikkatinizi çekmek isterim: Zihnin hareketinden, zihnin gözleriyle ufka koşmasından söz ediliyor.
Bu süreci yorumlayan kaynaklar için bkz.: Faruk, Ö. (2018). Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği, İstanbul: Yayıma hazırlanıyor.
Jean-François Lyotard Pagan Eğitimler adlı kitabında sermayenin bir ana anlatısı, bu anlatının tek tanrısının para ve bu anlamda “dinsiz” bir karakteri olduğunu vurgular: Tüm diğer (alt) anlatılar (artık) ona bağlı olarak biçimlenmektedir. Ekler: İyi bir hikâye anlatıcısıdır! (Lyotard, 2011, s. 58, 59, 60).Yüksek sesle söylemek lazım: Küreselleşmeyle birlikte kapitalizm, tek tanrılı dinlerden daha dinamik ve etkili hikâyeler anlatmakta, dinleyicisi (de) giderek artmaktadır!
Çünkü (bir) başlangıç noktası (da) “ses” olarak dünyadır, sonrasında ses “söz”e dönüştü, ardından dil, din, etnik köken, aile, ev geldi. Bu durumu yorumlayan, ad koyarak kontrol altına almaya çalışan felsefe, tarih, ideoloji, anlam… esin kaynağını hep dünyadan edindiler. Binlerce yıldır varlığını dünyaya kabul ettirmeye çalışan öte dünya da varlığını ona borçludur. Dünya patlayarak yok olsa, ya da başka bir gezegen tarafından imha edilse öte dünyanın ne yapacağı, iddiasını nasıl sürdüreceği meçhuldür. Buna dair üretilmiş bir argümanı yoktur. Bu yüzden dünyaya ait olmak, öte dünyanın bu dünya için kurguladığı misafirlikten de vazgeçmek anlamına gelir; böylece dünyanın diğer varlıklarıyla yeniden karşılaşmak, etkilenerek ve etki ederek özgürleşerek ve özgürleştirerek içkinlik düzlemi üzerinden yeniden demokrasiden söz etmek mümkün hale gelecektir: Çünkü, “Dünya, olanaklı bir birlikte-var olmanın, ikamet etmenin yeri ve boyutudur. Dünya, ‘sadece onda ikamet eden için dünyadır.’ (…) Varoluşun içeriğinde olan şey dünyanın ortak paylaşımıdır. Dünya varoluşun dışında değildir; tüm farklı varoluşları bir arada birbirleriyle bağlayan ortak-varoluştur. ” (Nancy, 2012, s. 29; Nancy’den aktaran Baştürk, 2018, s. 156). Dünya ile aramızdaki “temsil”in oluşturduğu mesafeyi kapatmaya, dünyayı edinmeye, dünyalı olmaya yönelik bu perspektif İçkinlik Demokrasisi adlı çalışmada da son derece veciz sözcüklerle belirtilir: “Çünkü, dünyanın kendisi bizatihi bir anlam’dır; anlamların anlamı olarak etkin bir düzlemdir. Dünyaya dışarıdan hükmetmenin kendisi, dünyanın ‘dünya oluş’ haline gelişini sekteye uğratan şeydir.” (Baştürk, 2018, s. 146)
“Temsil: (Birinin ya da bir topluluğun) Adına davranma.” (Türkçe Sözlük, 2005, s. 1873).
Baştürk, 2018, s. 110.
Marx&Engels de ilk dönem çalışmalarında yukarıdaki çıkarsamalara yakın kaygılar taşırlar; her bireyin ulusal sınırlardan kurtularak diğer bireylerin zihinsel yaratımlarıyla karşılaşıp böylece kendilerini zenginleştirebileceği bir yenidünya imkânından söz ederler. Yazarların komüniste yüklediği anlam “kendini eşdeğerlilikle de sınırlamayan her bir tekilin diğer tekilliklerle karşılaşarak etki eden ve etkilenen” olması, “milli, yerli ve kutsal” devletlerin sınırlılıklarından kurtularak dünyaya açılması, bu dünyalı olması, bu dünyayı edinerek yaşamasıdır. 8. dipnotta kullandığımız ahlak (= çocuk), etik (= yetişkin) kavramları eşliğinde ilişikteki alıntıyı tekrar okursak farklı bir şekilde yorumlanmasının (neredeyse) imkânsızlığı görülecektir: “…her bireyin ayrı ayrı kurtuluşu da tam olarak tarihin tümüyle dünya tarihi haline dönüşmesi ölçüsünde gerçekleşecektir. (…)…bireyin gerçek entelektüel zenginliğinin, tamamen, bireyin gerçek ilişkilerinin zenginliğine bağlı olduğu açıktır. İşte yalnız bu yolladır ki, ayrı ayrı her birey, kendi çeşitli ulusal ve yöresel sınırlarından kurtulacak, bütün dünyanın üretimiyle (zihinsel üretimi de dahil olmak üzere) pratik ilişkiler içine girecek, ve (insanların yarattıkları) her alandaki bütün dünya üretiminden yararlanma yeteneğini edinecek duruma gelecektir.” (Marx&Engels, 1987, s. 68).
2. dipnotta söz ettiğimiz Haneke gözlemini örnekleyerek bitirelim: Aylık sosyalist kültür dergisi Birikim bu denemeyi yayımlamadı.
https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2018/04/30/cok-kalpli-asi
1 note · View note
vazgecmelerustasi · 4 years
Text
İstanbul Sözleşmesi
Tumblr media
İstanbul Sözleşmesi’nin amacı:
► Kadınların güçlendirilmesi yolu dahil, kadın ile erkek arasındaki temel eşitliği teşvik etmek, taraf devletlerin yetkililerine, görevlilerine, kurum ve kuruluşlarına kadına yönelik şiddetle mücadele yükümlülüklerine uygun davranmalarını sağlamaları, cinsiyete duyarlı politikalar geliştirmeleri, şiddeti önlemede ve mücadelede bütüncül politikaların uygulanması,
► Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütleriyle etkin işbirliği tesisi, özel sektör ve medyanın kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla politika hazırlamalarını teşvik etmeyi,
► Şiddet eylemlerinin tekrarlanmasından korumak amacıyla gerekli hukuki ve diğer tedbirleri almayı, şiddete maruz kalanın şiddet gösterenden tazminat talep etmesini sağlamak üzere hukuki tedbirleri almayı şart koşar.
DENETİM MEKANİZMASI
♦Sözleşmenin en önemli özelliklerinden biri de, bir denetim mekanizması getirmesi. Çünkü denetim mekanizması işin takibi açısından önemli. Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşan denetim komitesi yani “GREVIO” adı verilen birim, sözleşmenin etkili bir şekilde uygulanmasını izleyecek, raporlar hazırlayacak, taraf devletin rızası ile soruşturma ve gerekirse onun toprağına ziyaret edecekti.
İmzacı taraf devletlerin yükümlülükleri:
► Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalar, kapsayıcı ve eş güdümlü politikalar uygulamak,
► Mali kaynaklar ayırmak,
► Resmi bir eş güdüm birimi kurmak,
► İstatistiksel veri toplamak, incelemek, yayınlamak,
► Şiddetin önlenmesi için zihniyet değişikliği sağlamak.
Genelde insan haklarını, özelde kadın haklarını korumak yolunda dünya çapında önemli bir kazanım olarak görülen İstanbul Sözleşmesi’nin Türkçe tam metni şöyle:
Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları
1. Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a. kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; b. kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kad��nları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; c. kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; d. kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; e. Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.
2. Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.
Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı
1. Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır. 2. Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.
3. Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.
Madde 3 – Tanımlar
Bu Sözleşme maksatlarıyla:
a. “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; b. “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır; c. “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır; d. “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır; e. “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır; f. “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.
Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması
1. Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere, özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır:
– ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir; – yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayacaklardır; – kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır.
3. Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
4. Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.
Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve araştırmalar
1. Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.
2. Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar
Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve etkili bir biçimde uygulayacaklardır.
Bölüm II – Bütüncül politikalar ve veri toplamaMadde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili, kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir.
2. Taraflar ilgili tüm birim, kurum ve kuruluşlar arasında etkili bir işbirliği sağlanmak suretiyle, ve 1. fıkrada yer alan politikalarla, mağdurun haklarının, alınan tüm tedbirlerin merkezinde yer almasını temin edeceklerdir.
3. Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükûmet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır.
Madde 8 – Finansal kaynaklar
Taraflar, devlet dışı aktörler ve sivil toplum tarafından gerçekleştirilenler de dahil olmak üzere, bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edeceklerdir.
Madde 9 – Sivil Toplum Kuruluşları ve sivil toplum
Taraflar kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif bir rol oynayan sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını her düzeyde takdir ve teşvik edecek ve destekleyecek ve bu kuruluşlarla etkili bir işbirliği gerçekleştirecektir.
Madde 10 – Koordinasyon kurumu
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleye yönelik politika ve tedbirlerin koordinasyonu, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirmesinden sorumlu bir veya birden fazla kurumu belirleyecek veya kuracaktır. Bu kurumlar Madde 11’de belirtildiği gibi verilerin toplanmasını koordine edecek, verileri analiz edecek ve sonuçlarının dağıtımını sağlayacaktır.
2. Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların Bölüm VIII uyarınca alınan tedbirlerin genel mahiyeti hakkında bilgilendirilmelerini sağlayacaktır.
3. Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların, diğer tarafların bünyesinde yer alan muadil kuruluşlarla doğrudan iletişim kurma ve ilişkiler oluşturma yeteneğine sahip olmalarını sağlayacaklardır.
Madde 11 – Veri toplama ve araştırma
1. Taraflar bu Sözleşmenin uygulanması maksadıyla aşağıdakileri yapacaklardır:
a. Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatistiksel veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır; b. Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının kökünde yatan nedenler ve bunların etkileri, şiddet olayları, ceza oranlarının yanı sıra, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin etkililiğini incelemek üzere, bu olaylarla ilgili araştırmaları destekleyeceklerdir.
2. Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir eğilim içinde olduğunu değerlendirmek üzere, düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya gayret edeceklerdir.
3. Taraflar uluslararası işbirliğini harekete geçirmek ve bu alanda uluslararası standartların yerleştirilmesini sağlamak üzere, bu fıkra uyarınca toplanan bilgileri bu Sözleşmenin Madde 66’sında belirtilen uzmanlar grubuna vereceklerdir.
4. Taraflar bu fıkra uyarınca toplanan bilgilerin kamuoyunun erişimine açık olmasını sağlayacaklardır.
Bölüm III – ÖnlemeMadde 12 – Genel yükümlülükler
1. Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
3. Bu bölüm uyarınca alınan tüm tedbirlerle, belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş insanların ihtiyaçları göz önüne alınacak ve karşılanmaya çalışılacak ve tüm tedbirlerin merkezinde mağdurların insan hakları yer alacaktır.
4. Taraflar özellikle gençler ve erkekler olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaktır.
5. Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir.
6. Taraflar kadınların güçlendirilmesine yönelik program ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması için gerekli tedbirleri alacaklardır.
Madde 13 – Farkındalığın arttırılması
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eyleminin ortaya farklı şekillerde çıkışı ve bu eylemlerin çocuklar üzerindeki etkisi ve bu şiddet eylemlerinin önlenmesi ihtiyacı konusunda halk arasındaki farkındalığın ve anlayışın arttırılması için, yerine göre ulusal insan hakları kuruluşları ve eşit haklar kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de kadın örgütleriyle işbirliği de dahil olmak üzere, düzenli olarak ve her düzeyde farkındalık arttırıcı kampanya ve programları yaygınlaştıracak veya uygulayacaktır.
2. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini önlemeye yönelik mevcut tedbirler konusundaki bilgilerin halk arasında en geniş bir şekilde dağıtımını sağlayacaklardır.
Madde 14 – Eğitim
1. Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar 1. fıkrada belirtilen ilkeleri yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.
Madde 15 – Profesyonel kadroların eğitilmesi
1. Taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemlerinin mağdurları veya mağduriyete neden olanlar üzerinde çalışan ilgili profesyonel kadroların, söz konusu şiddet olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında uygun bir şekilde eğitimini sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.
2. Taraflar 1. fıkrada sözü edilen eğitimin, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olayı vakalarının çeşitli kurumlara sevkedildiklerinde kapsamlı ve uygun bir biçimde ilgilenilmelerini mümkün kılmak üzere, birden fazla kurum ve kuruluş arasında koordineli işbirliği konusunda eğitimi de içermesini teşvik edeceklerdir.
Madde 16 – Önleyici müdahale ve tedavi programları
1. Taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar özellikle cinsel suç işleyenlerin yeniden suç işlemelerini önlemeye yönelik eğitim programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır
3. Taraflar 1. ve 2. fıkrada belirtilen tedbirleri alırken, mağdurların insan haklarının emniyetinin ve desteklenmesinin başlıca kaygı olmasını ve yerine göre bu programların mağdurlara yönelik özel destek hizmetleriyle yakın koordinasyon içinde oluşturulup uygulanmasını temin edeceklerdir.
Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı
1. Taraflar, özel sektörü, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünü ve medyayı, bu sektörlerin ifade özgürlüğüne ve bağımsızlığına gerekli saygıyı göstererek, kadına yönelik şiddeti önlemeye ve kadın onuruna saygıyı arttırmaya yönelik politikaların oluşturulmasına ve uygulanmasına ve bu konularda kılavuzların oluşturulmasına ve kendi kendini düzenleyici standartların belirlenmesine katılmaya teşvik edecektir.
2. Taraflar özel sektör aktörleriyle işbirliği içinde, çocuklar, anne babalar ve eğitimciler arasında, zararlı olabilecek, cinsel ve şiddet içeren aşağılayıcı içeriklere erişim sağlayan bilgi ve iletişim ortamıyla nasıl baş edileceğine yönelik beceriler geliştirip yaygınlaştıracaktır.
Bölüm IV – Koruma ve destekMadde 18 – Genel yükümlülükler
1. Taraflar tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, iç hukukları uyarınca, bu Sözleşmenin 20 ve 22’nci maddelerinde belirtilen genel ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri, savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
3. Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:
– kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını, – mağdurlar, mağduriyete neden olanlar ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve bu unsurların daha geniş toplumsal ortamını da göz önüne alan bütüncül bir yaklaşıma dayalı olmasını, – ikincil mağduriyetten kaçınılmasını amaçlamasını, – Şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını amaçlamasını, – yerine göre çeşitli koruma ve destek sistemlerinin aynı binalarda bulunmasına imkan sağlamasını, – Çocuk mağdurlar dahil, hassas konumdaki insanların spesifik ihtiyaçlarına dönük olmasını ve bu imkanların mağdurlara sağlanmasını temin edeceklerdir.
4. Söz konusu hizmetler, mağdurun şikayette bulunarak dava açmasından veya mağduriyete neden olanlar hakkında ifade vermesinden bağımsız olarak sağlanacaktır.
5. Taraflar uluslararası hukuk uyarınca konsolosluk korumasına veya diğer tür korumaya veya desteğe hakkı olan vatandaşlarına ve diğer mağdurlara bu tür hizmetleri sağlamak üzere uygun tedbirleri alacaklardır.
Madde 19 – Bilgi
Taraflar mağdurların mevcut destek hizmetleri ve yasal tedbirler konusunda anlayabildikleri bir dilde yeterli ve zamanında bilgi almalarını sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 20 – Genel destek hizmetleri
1. Taraflar mağdurların şiddet eylemi sonrasında iyileşmelerini kolaylaştıracak hizmetlere erişimini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Bu tedbirlere gerektiğinde, yasal ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, finansal yardım, konut sağlama, eğitim, öğretim ve iş bulma yardımı da dahil olacaktır.
2. Taraflar mağdurların sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişim sağlamalarını ve söz konusu servislerin yeterli kaynağı olmasını ve hizmeti sağlayacak profesyonel kadroların mağdurlara yardımcı olacak ve onları uygun hizmet birimlerine sevk edecek şekilde eğitilmelerini temin edecek yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 21 – Bireysel/toplu şikayetlerde sağlanacak yardım
Taraflar mağdurların ilgili bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarıyla ilgili bilgi sahibi olmalarını ve söz konusu mekanizmalara erişimini temin edeceklerdir. Taraflar mağdurlara, bu tür şikayetlerde bulundukları sırada duyarlı ve bilgileye dayalı bir yardım sağlanmasını destekleyecek ve yaygınlaştıracaklardır.
Madde 22 – Uzman destek hizmetleri
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, yeterli bir coğrafi dağılım çerçevesinde, derhal, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri sağlanması ve bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.
Madde 23 – Barınaklar
Taraflar mağdurlara, ve özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına proaktif bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 24 – Telefon yardım hatları
Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 25 – Cinsel şiddet mağdurlarına destek
Taraflar mağdurlar için tıbbi ve adli tıp muayenesi yapmak, travma desteği ve danışmanlık hizmetleri sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda ve kolayca erişilebilen, ırza geçmeyle ilgili kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 26 – Çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması
1. Taraflar mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarının haklarının ve ihtiyaçlarının gerektiği gibi biçimde göz önüne alınması maksadıyla gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Bu madde uyarınca alınacak tedbirlere bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarına, yaşlarına uygun psikososyal danışmanlık hizmeti dahil edilecek ve söz konusu tedbirlerle çocuğun menfaatlerine uygun olarak gereken ilgi gösterilecektir.
Madde 27 – Haber verme
Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesine tanık olan veya bu tür eylemlerin gerçekleştirildiğine veya müteakip şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğine dair makul gerekçeleri olan şahısların bunu yetkili makamlara bildirmelerini teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.
Madde 28 – Profesyonel kadroların bildirimleri
Taraflar iç hukukun belirli meslek sahiplerine getirdiği mahremiyet ilkesinin, uygun koşullar altında, söz konusu meslek erbabının bu Sözleşme kapsamında yer alan ciddi bir şiddet eyleminin gerçekleştirildiğine dair makul nedenleri olması halinde, böyle bir şiddet eyleminin gerçekleştirildiğini ve müteakip ciddi şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğini, yetkili kurum veya makamlara bildirmesinin önünde engel teşkil etmemesini temin etmek üzere gerekli tedbirleri alacaklardır.
Bölüm V – Esasa müteallik hukukMadde 29 – Hukuk davaları ve hukuk yolları
1. Taraflar mağdurun saldırgana karşı yeterli hukuki yollara başvurmasını sağlayacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar mağdurlara, uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak, güç ve yetkileri dahilinde gerekli önleyici veya koruyucu tedbirleri almayan devlet makamlarına karşı yeterli hukuki yolların sağlanması için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.
Madde 30 – Tazminat
1. Taraflar mağdurların bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suç nedeniyle faillerden tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Hasarın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacaktır. Bu durum, mağdurun emniyetine gereken dikkat sarfedilmesi koşuluyla, Tarafların, söz konusu tazminatın, fail tarafından verilen tazminat kadar azaltılması talep etmesini ihtimal dışı bırakmaz.
3. 2. fıkra uyarınca alınacak tedbirler, tazminatın makul bir süre içinde verilmesini teminat altına alacaktır.
Madde 31 – Velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet
1. Taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar
Taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 33 – Psikolojik şiddet
Taraflar bir şahsın psikolojik bütünlüğünü zorlamayla veya tehditlerle ciddi bir şekilde bozmaya yönelik kasıtlı girişimlerin cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 34 – Taciz amaçlı takip
Taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan tehditkar davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 35 – Fiziksel şiddet
Taraflar başka bir şahsa karşı kasten fiziksel şiddet eylemlerinde bulunmanın cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri
1. Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek; b. bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek; c. Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere girmesine neden olmak.
2. Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir.
3. Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler
1. Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, bir yetişkinin veya çocuğun, ikamet ettiği Taraf veya Devletten farklı bir Tarafa veya devlete, söz konusu yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlama amacıyla kasten kandırılarak götürülmesinin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 38 – Kadın sünneti
Taraflar aşağıda belirtilen kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. kadının labia majora, labia minora veya klitorisinin tümünün kesilip çıkartılması, labia majoranın kenarlarının birleştirilmesi veya başka türlü bir kesmeye tabi tutulması; b. bir kadını a fıkrasına belirtilen eylemlerden birine maruz kalmaya zorlama veya bu eylemleri bir kadına yaptırmak; c. bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine teşvik etmek, zorla maruz bırakmak veya bunları bizzat kendisine uygulatmak.
Madde 39 – Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama
Taraflar aşağıda belirtilen kasti eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. kadına, önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaj uygulamak; b. Bir kadının önceden bilgilendirilmiş onayı olmaksızın ve kadın söz konusu usulün mahiyetini anlamaksızın, kadının doğal üreme kapasitesini sona erdirme maksatlı veya bu etkiyi doğuran bir ameliyat yapmak.
Madde 40 – Cinsel taciz
Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek
1. Taraflar bu Sözleşmenin Madde 33,34,35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçların işlenmesine, bu suçlar kasten işlendiğinde, yardımcı olmak ve yataklık yapmanın suç olarak kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, kasten işlendiğinde, bu Sözleşmenin madde 35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçları işleme girişimlerinin suç kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.
Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar için gerekçelerin kabul edilmemesi
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, herhangi bir şahsın bir çocuğu 1. fıkradaki eylemleri gerçekleştirmeye kışkırtmasının, yapılan eylemlerle ilgili olarak söz konusu şahsın cezai sorumluluğunu ortadan kaldırmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 43 – Cezai suçların uygulanması
Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlar, mağdurla fail arasındaki ilişkinin mahiyetinden bağımsız olarak geçerli olacaktır.
Madde 44 – Yargı yetkisi
1. Taraflar suçun aşağıdaki hallerde işlenmesi halinde, bu Sözleşme uyarınca belirlenen herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. kendi topraklarında; veya b. kendi bandıralarını taşıyan bir gemide; veya c. kendi yasalarına göre tescil edilmiş bir uçakta; veya d. kendi vatandaşlarından biri tarafından; veya e. normal ikametgahı kendi topraklarında olan bir şahıs tarafından işlenmesi halinde.
2. Taraflar söz konusu suçun vatandaşlarından birine veya normal olarak kendi topraklarında ikamet eden birine karşı işlenmesi halinde, bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmaya yönelik gerekli yasal veya diğer tedbirleri almaya çalışacaklardır.
3. Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39 uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için, taraflar yargı yetkilerinin söz  konusu eylemlerin işlendikleri topraklarda cezalandırılması koşuluna tabi olmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
4. Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39’u uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için, taraflar 1 d ve e fıkralarına ilişkin yargı yetkisinin, kovuşturmanın ancak mağdurun eylemi haber vermesinden sonra veya Devlet’in suçun işlendiği yerle ilgili bilgiyi sağlaması halinde başlatılması koşuluna bağlı olmasınıın önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
5. Taraflar, eylemi icra ettiği iddia edilen failin kendi topraklarında bulunduğu hallerde ve söz konusu şahsı sırf milliyetine istinaden üçüncü bir tarafa teslim etmedikleri durumlarda, bu Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili yargı yetkisini oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
6. Birden fazla Taraf bu Sözleşme uyarınca belirlenen ve işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili yargı yetkisi talebinde bulunduğunda, ilgili taraflar, yerine göre, kovuşturma için en iyi yargı yetkisini belirleme amacıyla birbirleriyle istişarede bulunacaklardır.
7. Uluslararası hukukun genel kuralları saklı kalmak kaydıyla, bu Sözleşme, Taraflardan birinin kendi iç hukukuna dayalı olarak icra edeceği cezai yargı yetkisini uygulamadan hariç tutmaz.
Madde 45 – Yaptırımlar ve tedbirler
1. Taraflar Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçların, ciddiyetleri dikkate alınarak, etkili, orantılı ve caydırıcı cezalarla cezalandırılması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar faillerle ilgili olarak aşağıda belirtilen diğer tedbirler de alabilirler:
– hüküm giyen şahısların izlenmesi veya bu şahısların kontrol altında tutulması; – Çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat altına alınamıyorsa velayet haklarının geri alınması.
Madde 46 – Cezayı ağırlaştırıcı koşullar
Taraflar, aşağıdaki koşulların, bu koşulların söz konusu suçun halihazırda temel unsurlarını oluşturmadığı hallerde, iç hukukun ilgili hükümlerine uygun olarak, bu Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili olarak verilecek cezanın belirlenmesinde ağırlaştırıcı koşullar olarak göz önünde bulundurulabileceğini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. suçun, iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya birlikte yaşanan bireye karşı, aile fertlerinden biri tarafından, mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlendiği hallerde; b. suçun veya suçların mükerrer olarak işlenmesi halinde; c. suçun belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş bir bireye karşı işlenmesi halinde; d. suçun bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi halinde;
e. suçun iki veya daha fazla insan tarafından birlikte hareket ederek işlenmesi halinde; f. suçtan önce veya suçun işlenmesi esnasında çok aşırı düzeylerde şiddet uygulanmış olması halinde; g. suçun silah kullanarak veya silah tehdidiyle işlenmiş olması halinde; h. suçun mağdura ağır fiziksel veya psikolojik zarar vermesi halinde; i. Failin daha öncede de benzer suçlardan hüküm giymiş olması halinde.
Madde 47 – Başka bir Tarafça verilen hükümler
Taraflar ceza hükmünü belirlerken, bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlarla ilgili olarak başka bir Tarafça verilen nihai hüküm olasılığını da göz önüne alarak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 48 – Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin
yasaklanması
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar bir para cezasının ödenmesinin emredilmesi halinde, failin mağdura karşı finansal yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğinin gereken biçimde hesaba katılmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Bölüm VI – Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirlerMadde 49 – Genel yükümlülükler
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve yasal işlemlerin, bir yandan cezai işlemlerin tüm safhalarında mağdurun hakları dikkate alınırken, gereksiz bir gecikme olmaksızın sürdürülmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar temel insan haklarına uygun bir biçimde ve toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet eylemi anlayışıyla, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların etkili bir biçimde soruşturulup kovuşturulmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 50 – Ani mukabele, önleme ve koruma
1. Taraflar sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemine karşı, mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlayarak süratle ve gereken biçimde mukabelede bulunmalarını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar önleyici operasyonel tedbirler ve kanıt toplama da dahil olmak üzere, sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemini süratle ve uygun bir biçimde önlemesi ve bunlara karşı koruma sağlamasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 51 – Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi
1. Taraflar riski yönetmek ve gerektiğinde koordineli bir biçimde emniyet ve destek temin etmek üzere tüm yetkili makamların ölüm riski, durumun ciddiyeti ve şiddet eyleminin tekrarlanması riskini değerlendirmelerini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar 1. fıkrada belirtilen değerlendirmede, soruşturmada ve koruyucu tedbirler uygulamasının her aşamasında, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini gerçekleştirenlerin ateşli silahlara sahip olduğunun göz önüne alınmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 52 – Acil durumlarda uzaklaştırma emirleri
Taraflar, yetkili makamlara, ani tehlike durumlarında, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve faillerin mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahına girmesini veya mağdurla veya risk altındaki şahısla temas etmesini yasaklama yetkisi verilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 53 – Engelleme veya koruma emirleri
1. Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar 1. fıkrada sözü edilen engelleme emirlerinin aşağıdaki niteliklere sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
– söz konusu emirler mağdurun derhal korunmasını sağlayacak ve mağdura gereksiz finansal veya idari yük getirmeyecektir; – belirli bir süre için veya bu süreyle ilgili bir değişiklik yapılıncaya veya yürürlükten kalkıncaya kadar verilecektir; – gerektiğinde derhal yürürlüğe (ex parte) girecektir; – diğer yargı süreçlerinden bağımsız olarak veya bunlara ilaveten verilebilecektir; – daha sonra başlatılabilecek yargı süreçlerine dahil edilmesi mümkün olacaktır.
3. Taraflar 1. fıkrada saptanan kısıtlama veya koruma emirlerinin ihlallerin etkili, orantılı ve caydırıcı cezai veya diğer yasal yaptırımlara tabi olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alır.
Madde 54 – Soruşturmalar ve kanıtlar
Taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davasında mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaktır.
Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama
1. Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir.
2. Taraflar, kendi iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullara uygun biçimde, bu Sözleşme’de belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.
Madde 56 – Koruma tedbirleri
1. Taraflar soruşturmaların ve yargı sürecinin tüm safhalarında, özellikle aşağıdakileri sağlayarak, mağdurların, tanık olarak özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, haklarını ve çıkarlarını koruyacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a. mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur bırakılmaya karşı korunmalarını sağlayacaklardır; b. mağdurun en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda, failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun bilgilendirilmesini sağlamak; c. mağdurlara, iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında, hakları ve faydalanabilecekleri hizmetler ve şikayetlerinin takibi, masraflar, soruşturma veya davaların genel gelişimi ve mağdurların bu süreç içindeki rolleri, ve davalarının sonuçları hakkında bilgi vermek; d. mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak duruşmalara katılmasını, kanıt temin etmesini ve kendi görüşlerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğrudan veya bir aracı vasıtasıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak; e. mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin usule uygun olarak arz edilmesi ve dikkate alınması için uygun destek hizmetleri sağlamak; f. mağdurun mahremiyetini ve görüntüsünü korumak için tedbirlerin alınabilmesini temin etmek; g. mağdur ile failler arasında temastan mahkemede ve kolluk kuvvetlerinin binalarında, mümkün olduğu ölçüde kaçınmak; h. davaya taraf olarak katılan veya kanıt sunan mağdurlara bağımsız ve yetkin çevirmenler sağlamak; i. iç hukuk kurallarına uygun biçimde, mağdurun, varsa uygun iletişim teknolojilerinden yararlanarak, mahkeme salonuna gitmeden veya en azından fail olduğu iddia edilen kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak
2. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağduru ve tanığı olan bir çocuğa, çocuğun çıkarları ilkesini dikkate alınarak, yerine göre, özel koruma önlemleri sağlanacaktır.
Madde 57 – Hukuki yardım
Taraflar, mağdurların iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında hukuki yardım ve ücretsiz adli yardım alma hakkını sağlayacaklardır.
Madde 58 – Zaman aşımı
Taraflar, bu Sözleşme’nin 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili yasal işlemlerin başlatılması için öngörülen zaman aşımı süresinin, mağdurun reşit olmasından sonra etkili bir dava sürecini başlatmaya olanak tanıyacak şekilde, yeterli bir süre devam etmesini ve suçun ağırlığıyla orantılı olarak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.
Bölüm VII – Göç ve ilticaMadde 59 – Oturma izni
1. Taraflar, ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye bağlı olan mağdurlara, evliliğin veya ilişkinin bozulması durumunda özellikle zor koşullarda, başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresini dikkate almaksızın eşten bağımsız oturma izninin verilmesini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaktır. Eşten bağımsız oturma izninin verilmesine ve süresine ilişkin koşullar iç hukuk tarafından belirlenir.
2. Taraflar ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye bağlı olan mağdurların ikametgah nedeniyle başlatılan sınır dışı işlemlerini bağımsız oturma izni için başvurmalarına olanak sağlayacak şekilde durdurabilmelerini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
3. Taraflar, aşağıdaki durumlardan biri veya her ikisi birden söz konusu olduğunda mağdurlara yenilenebilir oturma izni verecektir:
a. yetkili makamların, mağdurların, kişisel durumlarının bir gereği olarak ülkede kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde; b. yetkili makamların mağdurların, soruşturma veya cezai işlemler sırasında yetkili makamlarla işbirliği içinde olmaları amacıyla ülkede kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde
4. Taraflar evlilik amacıyla başka bir ülkeye getirilen ve bunun sonucunda normal olarak yaşadıkları ülkenin oturma iznini kaybeden zorla evlilik mağdurlarına, izinlerini geri alabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 60 – Toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri
1. Taraflar kadına yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi 1A(2) Maddesi anlamında zulüm olarak ve tamamlayıcı/ ikincil korumayı gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanınabilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2. Taraflar, Sözleşme’de tanımlanan tüm gerekçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde yorumlanmasını ve bu gerekçelerden herhangi biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine, yürürlükteki ilgili hukuki vasıtalara göre mülteci statüsünün tanınmasını temin edeceklerdir.
3. Taraflar iltica başvurusu yapanlar için toplumsal cinsiyete duyarlı ülkeye kabul usullerinin ve destek hizmetlerinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet yönergelerini ve mülteci statüsünün belirlenmesi ve uluslararası koruma için başvuruyu da kapsayan, toplumsal cinsiyete duyarlı sığınma usullerini oluşturmak için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.
Madde 61 – Geri göndermeme
1. Taraflar, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri uyarınca geri göndermeme ilkesinin tanınması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.
2. Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.
VIII. Bölüm – Uluslararası işbirliğiMadde 62 – Genel prensipler
1. Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerine uyarak, medeni hukuk ve ceza hukuku konularında işbirliğine ilişkin uluslararası ve bölgesel anlaşmaları ve belgeleri uygulayarak, ortak veya karşılıklı mevzuat ve iç hukuk kuralları esas alınarak üzerinde mutabakata varılmış düzenlemeleri uygulayarak, ve mümkün olan en kapsamlı şekilde, aşağıdaki amaçlara yönelik olarak işbirliği yapacaklardır:
a. bu Sözleşmenin kapsamına giren her türlü şiddet eyleminin önlenmesi, bunlarla mücadele edilmesi ve bunların kovuşturulması; b. mağdurların korunması ve mağdurlara destek sağlanması; c. bu Sözleşmeye göre suç olarak kabul edilen eylemler hakkında soruşturmaların ve yasal sürecin yürütülmesi; d. Koruma emirleri dahil olmak üzere, Tarafların yargı makamlarınca bu konuya ilişkin verdikleri hukuki ve cezai kararlarının uygulanması.
2. Taraflar, bu Sözleşme uyarınca suç olarak tanımlanan bir eylemin mağdurlarının, bu suç ikamet ettikleri ülkeden başka bir Taraf devletin topraklarında gerçekleştiği takdirde, ikamet ettikleri Devletin yetkili makamlarına şikayet başvurusunda bulunabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
3. Bu sözleşmeye Taraf başka bir devlet ile, cezai konularda, suçluların iadesinde veya o devletin verdiği hukuk ve ceza davaları kararlarının uygulanmasında, aralarında yapmış oldukları anlaşmaya dayanarak hukuki konularda karşılıklı yardımlaşmada bulunan bir Taraf, böyle bir anlaşma yapmadığı başka bir Taraftan, kendisine hukuki işbirliği talebi geldiğinde, bu Sözleşmenin tanımladığı suçlara ilişkin cezai konularda, suçluların iadesinde veya bu Sözleşmeye Taraf o ülkenin hukuk veya ceza davaları kararlarının uygulanmasında karşılıklı hukuki yardımlaşmada bulunabilmek için bu Sözleşmeyi hukuki temel olarak alabilir.
4. Taraflar, kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi çabalarını, üçüncü Devletlerin yararlanacağı kalkınma amaçlı yardım programlarıyla, gereken yerlerde bütünleştirecekler, Madde 18, 5. fıkra uyarınca mağdurların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla üçüncü Devletlerle ikili ve çok taraflı anlaşmalar yapacaklardır.
Madde 63 – Risk altındaki kişilerle ilgili tedbirler
Taraflardan herhangi birinin, edindiği bilgilere dayanarak, bir kişinin başka bir Taraf ülkede bu Sözleşmenin Madde 36, 37 38 ve 39’da belirtilen şiddet eylemlerine her an maruz kalma riski altında olduğunu düşünmek için makul nedenleri varsa, bilgilere sahip olan bu Tarafın elindeki bilgileri, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla, gecikmeksizin diğer Tarafa iletmesi teşvik edilmektedir. Risk altındaki kişinin çıkarları açısından, mümkün olan her yerde bu bilgilere, korumayla ilgili mevcut hükümlerin ayrıntıları da dahil edilmelidir.
Madde 64 – Bilgilendirme
1. Önlemler alması talep edilen Taraf, talep eden Tarafı bu konuda atılan adımların sonuçları hakkında derhal bilgilendirecektir. Talep edilen Taraf, önlemlerin alınmasını talep eden Tarafı, amaçlanan faaliyetlerin yerine getirilmesini engelleyen veya önemli derecede geciktirme ihtimali olan koşullardan da gecikmeksizin haberdar edecektir.
2. Taraflardan biri, karşıdan bir talep gelmeksizin, kendi yaptığı soruşturmalar çerçevesinde edindiği bilgileri, bu bilgilerin karşı Tarafa bu Sözleşmede belirtilen suçları önlemede veya bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma başlatılmasında veya yürütülmesinde yardımcı olacağını düşünüyorsa veya söz konusu karşı Tarafın bu konuyla ilgili işbirliği talebi olacağını düşünüyorsa, kendi iç hukukunun izin verdiği ölçüde diğer Tarafa iletebilir.
3. 2. Fıkra uyarınca herhangi bir bilgi edinen bir Taraf, uygun görüldüğü takdirde, yargı sürecinin başlatılması veya bu bilgilerin hukuki ve cezai kovuşturmada göz önüne alınması için bu bilgileri kendi yetkili makamlarına ulaştıracaktır.
Madde 65 – Verilerin Korunması
Kişisel veriler, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde Bireylerin Korunması Sözleşmesinin Taraflara getirdiği yükümlülükler gereğince saklanacak ve kullanılacaktır (ETS No. 108).
IX. Bölüm – İzleme yöntemiMadde 66 – Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar grubu
1. Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar Grubu (bundan böyle “GREVIO” olarak anılacaktır) bu Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını izleyecektir.
2. GREVIO en az 10, en çok da 15 üyeden oluşacak, üyelerin cinsiyet ve coğrafi bölge açısından dengeli olması, ayrıca farklı konularda uzmanlaşmış olmaları gözetilecektir. Üyeler, dört yıllık bir görev süresi için Tarafların aday gösterdiği kimseler arasından Taraflar Komitesince seçilecek; üyeler ancak bir dönem daha görev yapabilecek ve Taraf ülkelerin vatandaşları arasından seçilecektir.
3. 10 üyenin ilk seçimi bu Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacaktır. Diğer 5 üyenin seçimi ise 25inci ülke onayladığında veya katıldığında gerçekleşecektir.
4. GREVIO üyelerinin seçimi şu prensiplere göre yapılacaktır:
a. yüksek ahlaki değerlere sahip bir kişiliği olan; insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet, veya mağdurlara yardımcı olma veya onları koruma konularında yetkinlikleri kabul edilmiş, veya bu Sözleşmenin kapsadığı alanlarda mesleki deneyimi olan kişiler arasından şeffaf usuller ile seçileceklerdir; b. GREVIO’da aynı ülke vatandaşı iki üye bulunamaz; c. üyeler, temel hukuk sistemlerini temsil etmelidirler; d. kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanı ile ilgili kişileri ve kurumları temsil etmelidirler; e. üyeler kendi kişisel özellikleriyle katılacaklar, görevlerini yerine getirirken bağımsız ve tarafsız davranacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye müsait olacaklardır.
5. GREVIO üyelerinin seçilme usulleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından, Taraflara danışıldıktan ve Tarafların oybirliğiyle onayı alındıktan sonra, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde belirlenecektir.
6. GREVIO kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.
7. GREVIO üyeleri ve, Madde 68’in 9. ve 14. fıkralarında belirtildiği şekilde ülke ziyareti yapacak diğer heyet üyeleri, bu Sözleşmenin ekinde belirlenmiş olan ayrıcalıklardan ve dokunulmazlıklardan yararlanacaklardır.
Madde 67 – Taraflar Komitesi
1. Taraflar Komitesi, Sözleşmeye Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşacaktır.
2. Taraflar Komitesi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından toplantıya çağırılacaktır. İlk toplantısını, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde, GREVIO üyelerini seçmek üzere yapacaktır. Müteakip toplantılar, Tarafların üçte birinin, Taraflar Komitesinin Başkanının veya Genel Sekreterin talebi üzerine yapılacaktır.
3. Taraflar Komitesi kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.
Madde 68 – Usuller
1. Taraflar, GREVIO’nun hazırladığı bir soru formunu esas alarak, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine, GREVIO tarafından değerlendirilmek üzere, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanabilmesini sağlayacak yasama tedbirleri ve diğer tedbirler hakkında bir rapor sunacaktır.
2. GREVIO 1. fıkra uyarınca sunulan bu raporu, ilgili Tarafın temsilcileriyle birlikte değerlendirecektir.
3. Daha sonraki değerlendirme faaliyetleri dönemler halinde yapılacak, bunların uzunluğuna da GREVIO karar verecektir. Her dönem başında GREVIO, değerlendirmeye esas alınacak spesifik maddeleri seçerek bir soru formu gönderecektir. 4. GREVIO bu izleme usulünü yürütebilmek için uygun araçları belirleyecektir. GREVIO her değerlendirme dönemi için, Tarafların uygulamalarını değerlendirme prosedürüne esas oluşturacak bir soru formu kullanabilir. Bu soru formu bütün Taraflara hitaben hazırlanacaktır. Taraflar bu ankete ve GREVIO’dan gelecek bütün bilgi taleplerine cevap vereceklerdir.
5. GREVIO, Sözleşmenin uygulamasıyla ilgili bilgileri, insan haklarının korunmasıyla görevli ulusal kurumlar yoluyla olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarından ve sivil toplumdan da edinebilir.
6. GREVIO, bu Sözleşmenin ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası enstrümanlardan ve kuruluşlardan elde edilecek mevcut bilgilere gereken önemi verecektir.
7. Her değerlendirme dönemi için soru formu belirlerken GREVIO, bu Sözleşmenin Madde 11’inde belirtildiği şekilde Taraflarca toplanmış olan mevcut verileri ve araştırmaları dikkate alacaktır.
8. GREVIO, diğer uluslararası belgeler uyarınca oluşturulmuş kuruluşlardan olduğu kadar Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinden, Parlamenter Asamblesinden ve Avrupa Konseyinin bu konuda özelleşmiş birimlerinden bu Sözleşmenin uygulamaları hakkında bilgi edinebilir. Söz konusu kuruluşlara iletilen şikayetler ve bunların sonuçları GREVIO’ya bildirilecektir.
9. GREVIO, elde edilen bilgiler yetersiz ise veya 14. fıkrada hükmedilen koşullarda, ulusal makamların işbirliği ve bağımsız ulusal uzmanların yardımıyla, ülke ziyaretleri düzenleyebilir. Bu ziyaretler sırasında GREVIO’ya belirli konularda uzmanlaşmış kişiler yardımcı olabilir.
10. GREVIO, değerlendirmeye esas alınan sözleşme hükümlerinin uygulamalarına ilişkin incelemelerinin yer alacağı bir rapor taslağı hazırlayacak; bu taslakta, tespit edilmiş sorunları söz konusu Tarafın ne şekilde ele alması gerektiğine ilişkin önerilerine ve tavsiyelerine de yer verecektir. Bu rapor taslağı, hakkında değerlendirme yürütülen Tarafa, yorumlarını almak üzere iletilecektir. Bu yorumlar, raporun kabulü sürecinde GREVIO tarafından dikkate alınacaktır.
11. Elde edilen bütün bilgileri ve Tarafların yaptığı yorumları esas alarak GREVIO, raporu ve, bu Sözleşme hükümlerini uygulayabilmek amacıyla Taraf ülkenin aldığı tedbirlere ilişkin vardığı sonuçları, kabul edecektir. Bu rapor ve varılan sonuçlar, ilgili Tarafa ve Taraflar Komitesine gönderilecektir. GREVIO’nun raporu ve varılan sonuçlar, söz konusu Tarafın olası yorumlarıyla birlikte, kabul edildikten sonra kamuya açıklanacaktır.
12. 1. ila 8. fıkralardaki usuller saklı kalmak üzere, Taraflar Komitesi rapora ve GREVIO’nun vardığı sonuçlara dayanarak söz konusu Tarafa yönelik şu tavsiyeleri benimseyebilir:
(a) GREVIO’nun vardığı sonuçların uygulanması için alınması gereken tedbirlere ilişkin tavsiyeler; gerekirse bunların uygulaması hakkındaki bilgilerin sunulması için bir tarih belirlenebilir;
ve (b) bu Sözleşmenin layıkıyla uygulanabilmesi için söz konusu Taraf ile işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan tavsiyeler.
13. GREVIO’ya, Sözleşmenin geniş çapta veya defalarca ihlalinin önlemesi veya sınırlanması amacıyla derhal müdahale gerektiren sorunların bulunduğunu gösteren güvenilir bilgiler ulaştığında, kadınlara yönelik ciddi, büyük çapta veya sürekli şiddet uygulanmasını önlemek için taraflarca alınan tedbirlere ilişkin özel bir raporun acilen sunulmasını talep edebilir.
14. GREVIO, söz konusu Tarafın verdiği bilgileri ve kendisine ulaşan diğer güvenilir bilgileri göz önüne alarak, bir veya daha fazla üyesini, bir soruşturma yapıp acilen GREVIO’ya rapor etmek üzere tayin edebilir. Gerektiğinde ve söz konusu Tarafın rızası ile, bu soruşturma kapsamında söz konusu ülkeye bir ziyaret de yapılabilir.
15. 14. fıkrada sözü edilen soruşturmanın bulguları incelendikten sonra GREVIO bu bulguları, kendi yorum ve tavsiyelerini ekleyerek söz konusu Tarafa, durum gerektiriyorsa Taraflar Komitesine ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletecektir.
Madde 69 – Genel tavsiyeler
GREVIO uygun düşen ve gereken her durumda, bu Sözleşmenin uygulamasına ilişkin genel tavsiyeler belirleyebilir.
Madde 70 – İzlemede parlamentonun rolü
1. Ulusal parlamentolar, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin izlenmesine katılmaya davet edilecektir.
2. Taraflar GREVIO raporlarını kendi ulusal parlamentolarına sunacaklardır.
3. Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi, bu Sözleşmenin uygulamalarını düzenli aralıklarla değerlendirmeye davet edilecektir.
X. Bölüm – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkilerMadde 71 – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler
1. Bu Sözleşme, Sözleşmeye Taraf olan ülkelerin Taraf olduğu veya Taraf olacağı ve bu Sözleşmenin ele aldığı konular hakkında hükümler içeren diğer uluslararası enstrümanlardan doğan yükümlülükleri etkilemeyecektir.
2. Bu Sözleşmenin Tarafları, Sözleşmenin hükümlerini tamamlamak veya güçlendirmek veya bu hükümlerle ifadesini bulmuş prensiplerin uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla birbirleriyle, bu Sözleşmenin ele aldığı konularda iki taraflı veya çok taraflı anlaşmalar yapabilirler.
XI. Bölüm – Sözleşmede yapılacak değişikliklerMadde 72 – Değişiklikler
1. Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilecek ve Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere gönderilecektir. 2. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, değişiklik teklifini değerlendirecek ve, bu Sözleşmenin Avrupa Konseyi üyesi olmayan Tarafların görüşünü aldıktan sonra, Avrupa Konseyi Kuruluş Belgesi Madde 20.d’de belirtildiği şekilde çoğunluk sağlayarak değişikliği kabul edebilecektir.
3. Bakanlar Komitesi tarafından 2. fıkraya göre kabul edilen değişiklik metni, onaylanmak üzere Taraflara gönderilecektir.
4. 2. fıkraya göre kabul edilen herhangi bir değişiklik, tüm Tarafların onaylarını Genel Sekretere bildirdikleri tarihten itibaren bir aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir
XII. Bölüm – Son maddelerMadde 73 – Bu Sözleşmenin etkileri
Bu Sözleşmenin hükümleri, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye ve bunlarla mücadeleye çalışan kimselere daha uygun haklar tanıyan veya tanıyacak olan iç hukuk hükümlerinin ve halen yürürlükte olan veya yürürlüğe girme ihtimali bulunan bağlayıcı uluslararası enstrümanların hükümlerinin uygulanmasını engellemeyecektir.
Madde 74 – Uyuşmazlıkların çözümlenmesi
1. Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanması veya yorumlanmasında ortaya çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlığı karşılıklı olarak görüşerek, uzlaşarak, bir hakeme başvurarak veya karşılıklı olarak anlaşarak belirleyecekleri herhangi bir barışçıl yoldan çözümlemenin yollarını arayacaklardır.
2. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, anlaşmazlığa düşen Tarafların başvurabileceği, tarafların üzerinde mutabık kalmaları halinde, çözüm yöntemleri oluşturabilir.
Madde 75 – İmzalama ve yürürlüğe girme
1. Bu Sözleşme Avrupa Konseyi üye Devletlerinin, hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan Devletlerin ve Avrupa Birliğinin imzasına açılacaktır.
2. Bu Sözleşme onaya veya kabule tabidir. Onay veya kabul belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine teslim edilecektir.
3. Avrupa Konseyi üye devletlerinden en az sekizi dahil olmak üzere, Sözleşmeyi imzalayan 10 devletin, 2. fıkranın hükümleri uyarınca Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiklerini ifade etmelerinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.
4. 1. fıkrada söz edilen ve Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiğini sonradan bildiren devletler veya Avrupa Birliği açısından Sözleşme, onay veya kabul belgesinin teslim tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir. 
KAYNAK: BirGün, Journo
14 notes · View notes