Tumgik
#işadamı
algeyapi · 2 years
Text
"İnanmak istediğine inanan insanlar..."
“İnanmak istediğine inanan insanlar…”
İşadamı, ofisinde geç saatlere kadar sekreteri ile ciddi ciddi çalışır. Geç olmuştur, günün yorgunluğuna ek olarak acıkmışlardır. “Hadi çıkalım artık, gidip bir şeyler yiyip evlerimize gidelim” der ve çıkarlar. Bir lokantada iyi bir akşam yemeği yerler, biraz da alkol alırlar, sora işadamı, sekreterini evine bırakır. (more…)
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
sezginer35 · 3 months
Text
Bir işadamı Aziz Nesin' i öldürene 250 bin dolar vaad etmişti. Nesin' in cevabı; o parayı vakfıma ver ben intihar ederim.
Tumblr media
Buraya bir Adam bırakayım....
73 notes · View notes
Text
KOCAMA KUMA 1
Merhaba Ben Nermin, Önce kısaca kendimden bahsedeyim.
İstanbul Avrupa Yakasında oturuyorum, 51 yaşında, sağlık meslek lisesi, laboratuar teknisyenliği mezunuyum. Eşim İsmet Diş Hekimi 65 yaşında, Avrupa tahsilli, çağdaş, eksiğini fazlasını bilen, mesleğinde başarılı, anlayışlı ve şefkatli biri. Eşimle 30 yıl önce tayinim dalayısı ile Batman'da tanıştık, bir yıl sürmeden de evlendik ve ardından istifa ettim, o günden bugüne de ev hanımıyım. Evliliğimiz çok yadırganmıştı, aradaki yaş farkı, kariyer farkı, ailelerin statü farkı vs.vs. Evliliğimizin 2 ana sebebi vardı ben güzel ve oldukça alımlı, eşim ise popüler, kariyer sahibi ve zengin biri idi. Başlangıçta çok bunaldım ama eşim çok destek oldu ve hep arkamda durdu bu da Eşimi daha çok sevmeme nedendi. Evliliğimize Benden çok O sahip çıktı. Zaten mahalle baskısı da artınca ve Eşim İstanbul'dan da iyi bir teklif alınca, 5. yılda buraya taşındık. İlk 4 yıl içinde 2 de çocuk sahibi olduk, ikisi de okuyup evlenip hayata karıştılar. Şimdi ikisi de yurt dışındalar.
Evliliğimiz yatak hariç mükemmel ve örnek sayılır, ama Eşim çok anlayışlı olduğu için dikkatli ve seçici olmak kaydı ile Beni serbest bıraktı. Ben de kaçamaklarımı hep tatillere sığdırdım. Ben de iyi seçimler yaparak çok şükür bir sorun yaşamadım. 20 yıldır süren ilişkim bile var ve eşimde bilir. Hatta çoğunda da seyirci olur.
1,70 boyunda, bakımlı ve düzenli spor yapan biriyim, aralıklı olarak ta estetik olurum.
Yaklaşık 6,5 ay önce de göğüs ve vajina estetiği yaptırdım. Yani en fazla 30 yaş gibiyim. Çoğu yerde eşimi babam zannederler.
Gelelim hikayemize, oturduğumuz sitede yan komşum Süheyla Abla Karadeniz'li çok vefakar ve candan bir komşum, 15 yıldır bir aile gibi olduk neredeyse. Süheyla Abla'da eşi işadamı, bir oğlu 2 kızı var.
Süheyla Ablanın kız kardeşi Sevim Hanım'da Karadeniz'de oturuyor, eşi işadamı hem İstanbul'da hem memlekette işleri var ailenin.
Sevim'in 2 oğlu var, burda karşıda üniversite okuyorlardı. Alpay ve Selçuk Zaman zaman Süheyla Ablaya gelirlerdi. Ayrı gayrı olmadığından hep içiçe ve çok samimi idik. Zaten anneleri ile de arkadaş idik.
Büyük olan Alpay oldukça yaramaz ve çapkın biri idi. Her fırsatta bana kur yapardı Ben de güler geçerdim. Doğrusu çok yakışıklı ve alımlı biri olduğundan Ben de ilgisiz kalmaz ve hoşlanırdım. Ama korkudan bir türlü fazla yüz vermez idim.
Gel zaman git zaman bu okulu bitirip memlekete döndü ve aramızdaki istek eyleme dönüşmedi.
Aradan 3 yıl falan geçti, Bir gün Süheyla Abla Bana geldi biraz tedirgin ve şüpheli bir hali vardı; hayrola falan derken Kadın anlatmaya başladı.
Küçük kızı Pelin ile yeğeni Selçuk birbirlerini seviyor ve çıkıyorlarmış, Sevim de bu işi bitirelim bunları baş göz edelim diye sıkıştırıyormuş Ablasını.
İyi Abla dedim bak ne güzel bir kısmet, elin bilmediğin adamına vereceğine kızını tanıdığın bildiğin ve de yeğeninden iyisini mi bulacaksın, çocuk yakışıklı,terbiyeli, kariyerli, iş güç sahibi ver gitsin deyince biraz rahatladı. Sahi mi kız dedi, Sahi dedim. Aferin kız senin sağ duyuna güveniyorum, Sen okey diyorsan bu iş oldu demektir hadi patlat kahveleri dedi. Bi şartla dedim Sevim'e Ben müjde vereceğim dedim, tamam Kız top sende ne yaparsan yap dedi. Aradım Sevim'i, Sevim Kız dedim kızımızI istiyorsan Benden isteyeceksin ve hediyem de kalın olacak dedim gülüştük, hayırlaştık......
Derken 2 gün sonra baktım yabancı bir telefon, açtım, Benim belalım Alpay, İstanbul'un en güzeli Nermin Ablam, Kürt Afrodit, falan filan derken, Bende bu sefer biraz ilgili davrandım, biraz kahkaha attım falan, Abla Annem dedi; Nermin Ablana kalın bir bilezik al, nasıl bir model olsun, ben bir kaç tane beğendim, resim atayım bir bak ya da sen resim at, Ben ona göre alayım diye soruyor. Ben de yok oğlum şaka yaptım Annene çok teşekkür ederim almış kadar oldum, gerek yok hayatta kabul etmem deyince, tamam Abla Ben Sana başka bir kalın hediye getirecem, inan İsmet Amcam hiç Sana vermemiştir öylesini demez mi, farkında olmadan birden bir kahkaha attım hınzır Seni dedim. Demez olsaydım gene başladı Mezopotamya ateşi gibi yaktın beni, bugün İsmet Amca ölse haftaya Seni istemezsem namerdim, dedi biraz daha şakalaştık görüşmek üzere dedik telefonu kapattık. 2 dakka sonra yine aradı bu sefer abla gitti Neroş olduk. Şaka yollu Ne lan ne istiyorsun diye cevaplayınca, Neroş ne olur bu sefer beni kırma, inan yanıyorum Sana deyince, Bende tamam hele o gün gelsin bakarız deyince bir yupiiii çekişi var görülmeye değerdi.
Derken 1 hafta sonra cumartesi öğleden sonra bunlar kızı istemeye geldiler.
Çok kalabalık olmasa yine de 5-6 aile olunca ev ortamı için kalabalık sayılırdı.
Ortamın 4 heyecanlısı vardı. Pelin-Selçuk ve Biz. Yani Ben ve Alpay.
2 gün öncesi çarşıya çıkıp, saks mavi omuz ve göğüs dekolteli, vucudu iyice saran likralı kumaştan kısa ve hafif yırtmaçlı bir abiye, aynı renkten bir tanga takım, çorap, ayakkabı ve çanta aldım. Her yer saks mavi oldu Bende. Ağdamı vs. yaptım. Sabah kuaföre gittim dönüşte eşim sormaz mı hayrola kız sende bir haller var, Sanki Pelin'i değil Seni istemeye geliyorlar deyince, bakalım belki Bize de bir kısmet çıkar deyince sarıldı ve öptü eğlen Aşkım yeter ki Sen hep böyle mutlu ol, yanımda ol dedi. Ben de içten bir teşekkür öpücüğü ile öptüm kendisini. Saati çatınca da Süheyla Ablalara geçtik.
Hoş beş isteme faslı sohbet derken bu arada Benim Alpay hiç açık vermiyor, Ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bu hali Bende iyice bir güven ve istek oluşturdu. Yerimde duramıyordum iyice ıslanmıştım. Bahçeye bir sigara içmeye çıktım az sonra Benimki geldi o kontes çok harikasın başım döndü, lal oldum dedi, bak dedim her şey hoş güzel ama ya bir sakatlık yaparsan, Ben biterim, bu güzel dostluklar biter, iyisi mi vazgeçelim bu sevdadan dedim. O da bak dedi bütün sevdiklerim içer de onların üzerine yemin ederim ki, Sana karşı bir yanlışım olmayacak. Sana hep saygılı bir sevgili olacağım dedi tamam konuşuruz ama zorlama yok dedim ve anlaştık. 2 saat sonrası akşam yemeği için Florya sahildeki bir restoranda buluşmak için anlaştık.
Derken biraz düğün dernek yaptık, ortam da sakinleşti, gece Halama uğrayacam diye izin isteyip eve geçtik. Eşimden gece için izin istedim, ben demiştim sende bir hal var deyip takıldı biraz. Kim falan sorunca Alpay demedim eskilerden Volkan'ı dedim. Bir şartla dedi gelince anlatırsın dedi, gülüştük öpüştük. Makyajımı tazeledim, sakinleşmek için bir tek tekila içip, bizim duraktan araba çağırmamak için arabama atladım çıktım. Arabayı Yol üstünde Eşimin kliniğinin otoparkına bırakıp bir taksi çevirip restorana geçtim.
Sevgilim sakin bir köşe ayarlamış, Beni bekliyordu. Yemek yerken de o çocuksu ruh gitmiş tam bir beyefendi karşımda duruyordu, daha da etkilendim, bana iyice güven verdi. Ben bir bira içtim o da rakı içti, iyice birbirimize ısınınca biraz duraksayınca sohbet, gel biraz da eğlenelim, kalktık yakındaki bir otelin barına geçtik.
Yolda takside elimi tutup okşamaya başlayınca çok etkilendim neyse otelin önüne gelince indik. Tekrar elimi tutunca bende karşılıksız bırakmadım sıkıca sıktım elini, asansörde elini belime dolayınca bende başımı omuzuna dayayıp iyice sokuldum kendisine.
Derken bara geçtik, tanıyorlardı Bizim çapkını, güzel sahneye hakim köşe bir loca verdiler, bu sefer restorandaki gibi karşılıklı değil, kanepede iyice yanyana birbirimize sarılarak oturduk.
Derken servis geldi, O yine rakı bende, yine biraya devam ettik, müziğe eşlik edip eğleniyorduk. Derken bir slow çalınca dans edelim mi dedi? Olur dedim piste geçtik. Belimi kavrayıp dansa başladık az sonra, loşluğunda güvencesi ile, iyice kendine çekince müthiş aletini karnımın üzerinde hissedince nazlanarak yapmmaaa dedikçe iyice kendine doğru bastırırken bir yandan da kalçalarımı okşuyor, kulağıma defalarca neredeydin şimdiye kadar gecelerimin hayal kadını, diyerek saçımı tenimi koklayıp gizliden buseler konduruyordu.
Ben de ilgisiz kalmıyor başımı göğsüne dayayıp geldim işte aşkım diyerek karşılıklar veriyordum.
Kalabilirmisin, oda ayırayım mı deyince bir an karar vermede zorlandım, çok ısrar etti, biraz naz yaptıktan sonra, okey dedim.
Masaya geçtik, Oda için aşağı indi az sonra geldi odamız hazır, kalkalım mı dedi, olur dedim.
Bardan çıktık, asansör de bir sarılışı var anlatılmaz, ikimiz de kopmuştuk ileri derecede istek ve şevhet dolu idik.
Neyse odaya girdik, odamız suit, geniş ve denize nazırdı, omzumdan kürkümü alıp bir kenara indirdi, Ben lavoboya girdim iyice ıslanmıştım, ıslanacağımı bildiğim için, önceden pet koymuştum kukumun üstüne, peti çıkarıp lavabonun kenarına bıraktım, şeftalimi iyice yıkadım. Aynada bir baktım yeni estetik olan kukumun bu kadar çok şiştiğini ve güzel durduğunu görmemiştim. Dişlerimi fırçalayıp makyajımı gözden geçirip odaya geçtim.
Ardından o da dişlerini temizlemek için lavaboya geçti, az sonra, lavabo kenarında unuttuğum petle çıkınca çok utandım, bu bal kimin balı, kimin için aktı diyerek peti koklayıp koklayıp emiyordu.
Hemen sarıldım Senin için aşkım, Senin için, deyip karşılıksız bırakmadım. Bu bezi ömrümün sonuna kadar saklayacağım diye inliyordu.
Beni kanepeye oturtup direk önümde diz çöküp, ayakkabılarımı çıkarıp, ayaklarımı öpmeye başladı, Aşkııııım, Sultanımmmm hoş geldin dünyama, inan bugün Benim düğünüm bu da gerdeğimiz, asla bırakma Beni Kadınım, dedikçe kendimden geçiyordum.
Derken kalkıp kravatını ve gömleğini çıkartıp yanıma oturup Bana bir sarılışı vardı anlatamam. Vücut hatları kaslı ve ihtişamlı idi.
Ben maço görünüp de bu kadar duygusal ve içten yaklaşanını görmedim.Beni kucağına oturtup önce boynumu ve omuzlarımı öpüp koklamaya başladı, Ben de ilk seferlerde biraz ağır ve nazlı davransam da, bu Çocuğa kayıtsız kalamazdım. Sen neymişsin lan dedikçe kendinden geçiyordu, Hemen dudaklarına yapıştım. Deliler gibi, birbirimize susamışcasına öpüşüyorduk, aşk sözcükleri havada uçuşuyordu. Dedim ya bu çocuğa kayıtsız kalmayacaktım, bir yandan da kemerini çözüyor, muhteşemini okşuyor avuçluyordum. O da boş durmuyor bir yandan beni soyuyor göğüslerimi okşuyor, pantolonun düğme ve fermuarını açıyordu. Derken diz çökme sırası Bana geldi, pantolonunu indirip, kilodunun üzerinden aletini okşayıp öpmeye başladım. Aleti kocaman, pürüzsüz ve kalındı, Amerika'da, Fransa'da tanıştığım zencilerinkinden bile muhteşemdi. Hemen çıplak hali ile de öpüp yalamaya başladım resmen kendimden geçmiştim.Derken ayağı kalktı ve Beni kucaklayıp öpmeye başladı, karım ol karım ol diye inliyordu. Bir yandan da beni soyuyordu.
Kadınlığım şelale gibi akıyordu Eğilip Kilodumu çıkarırken dışa taşan ıslaklığı görünce delirdi, hemen orda duran peti kapıp kuruladı, bunu saklamam lazım, bu bez Bana Senin yokluğun da çok lazım olacak diye inliyor ve şeftalimi öpüyordu.
Dur bakalım Sana daha neler yapacam deyip bunu yatağa atıp, üstüne uzanıp öpmeye başladım. Aleti orama burama değdikçe müthiş haz alıyordum. Resmen deliriyordum.
Üstünde ters dönerek tekrar, kobrayı yalamaya başladım, bu arada o da şeftalime yumuldu. Sanki yutuyordu beni o içtikçe Ben sulanıyordum, Ah İsmet Amca bu şeftali böyle dar mı bırakılır, nasıl kıydın Nero'ya dedikçe, bittim tükendim sarsılarak bir anda sular seller gibi ağzına yüzüne boşaldım. Resmen yutuyordu, hemde zevkle, bittim tükendim çakılıp kaldım bacaklarının arasına. Kıpırdayamıyordum, şefkat ve sevgi ile yardım etti kaldırıp yanına uzattı, sıkıca sarılıp, kulağa hoş gelecek aşk sözcüklerini sıraladı. Bende çok müthişsin resmen bitirdin beni, neden Sana geçmişte haksızlık ettim bilmiyorum ah kafam deyince sıkıca sarıldı, Aşkım doğru zaman şimdi imiş, yıllardır bu anı bekledim, böylesi Senin açından hem daha güven verici oldu, benim içinde bir platonik aşkın gerçeğe dönüşü dedi ve öpmeye başladı. Ben de soluklanınca rahatlamıştım kontrolü ona vermiştim.
Beni korkutan o aleti nasıl alacağım idi, ameliyat sonrası hiç bir birlikteliğim olmamıştı sadece eşimle birlikte erotik film seyreder, aleti iş görmediğinden okşar yalar arada da doktor tavsiyesi ile, kontrollüce inceden kalına doğru duvar kasları gelişimi için dildo ve vibratör kullanırdık.
Derken silkinip kendime gelip lavaboya gidip, kendimi temizleyip, biraz kendimi dinleyip adapte olmaya çalıştım, ve kararlıca yanına geldim.
Geldiğimde Beni bekliyordu, Kontesim diyerek kalkmaya yeltendi bırakmadım ve yanına uzandım ve dudaklarına yumuldum, öpmeye başladım, o kadife sesiyle, Nerom, Neroşum dedikçe kendimden geçiyordum, Aşkım, Kadınım dedikçe yine sularım akıyordu. Karım ol, Karım ol, sana Hanım diye diye inliyordu. Karşılıksız bırakmıyordum Alpayım'ı. Kocam, Erkeğim dedikçe iyice kendinden geçip ağlamaya başlayıp, beni teşekkürlere ve iltifatlara boğmaya başladı, doyunca öpüp, göğüslerimi yeyip, İsmet'ime, ah İsmet Amca nerden bulup da aldın bu Kızı, Bana bıraksaydın ya diye söyleniyordu.
Aşkım Seninkinin tadı ağzımda kaldı diyerek beni ayağa kaldırıp oramı yalamaya başladı, ağzını kocaman açıp şişen şeftalimi resmen yutarcasına yiyordu, kısa sakalları değdikçe bitiyordum, onu uzatıp. deminki ters pozisyona aldım o her kıvrımı ile muhteşem aleti önce koklayıp, öpüp, yalamaya başladım boğazıma kadar çekiyordum, O'da kukumu iştahla yiyordu, iyice pişmiştim, Aşkım sıcaklığını hissetmek istiyorum dedi ve beni ters çevirip yanına uzattı. Önceleri biraz sürttürdü, korkuyordum, kalsın Aşkım ne olur dedikçe yalvarıyordu, korkuyorum Aşkım dedim, Korkma bak çok seveceksin dedi ve yavaşça girmeye başladı, bağırıyordum, bıraktı zorlamayı yanıma uzandı şefkatlice sarıldı öpmeye başladı, bu arada eliyle oramı okşayıp, parmakları ile masaj yapıp yavaşça içeriye dalıp çıkıyordu, bu Arada yine İsmet'ime saydırıyor, bu am böyle bırakılır mı diye söyleniyordu. İyice dolmuştum, Kararımı verdim alacaktım bu aleti, üstüne çıktım, sürte sürte hafifçe almaya başladım ama kendimden geçmiş patlamamak için kendimi zor tutuyordum. O da alttan zorluyordu hafifçe, derken dizim yorulma ve uyuşma arası rahatsız olunca, birden kontrolü kaybettim ve kaygan ortamda farkında olmayarak, şevhetin de etkisi ile, kontrolsüz bir şekilde Kendimi bıraktım, bağırtılar içinde aldım, bir an nefesim kesildi, alet içimde iken doğrulup, göğüslerimi okşayıp öperekten bağırtıları kısmak içinde olsa öpmeye ve cesaretlendirmeye başladı.
Kadınım, Aşkım, Nerom, Kürdom, Karıcığım diyerek Beni güzel sözlerle uçuruyordu, aleti ateş gibiydi, Kimin için ısıttın bu fırını dedikçe kuduruyordum, artık nispeten de olsa alıştım, Bende o güzel sözlere karşılık içimi döküyordum, Erkeğim, Kocam teşekkürler harikasın, neredeydin şimdiye kadar dedikçe iyice coşuyor ve coşuyorduk....
Hazır mısın Ben bitiyorum dediğimde, az daha, az daha bekle Sevgilim, Bana bu anı yaşat diye söyleniyordu, alışmıştım çok güzel bir ritm yakalamıştık, hadi artık dedikçe, dudaklarıma yapışıp az az daha derken, hadi aşkım bırak aşk sularını yıka beni derken, ben sarsıla sarıla boşaldım, ama ne boşalma. O'da hırıltılar, iniltiler içinde boşaldı, sanki bir roman yazmıştık.
Öylece kaldım, sıcak sularının içimden süzüldüğünü hissediyordum.
O anı öldürmemek için ve kutumun alışması için öylece alet içimde, Ben üstte epey bir kaldım.
Ayağı kalktık, Kalkıp banyoya geçmek istedi bırakmadım, diz çöküp muhteşemi dilimle temizledim.
Devamı için, O çok istekli idi ama, Ben bitmiştim, Kalktık temizlendik birer kahve içtik. İzin istedim bırakmak istemedi, ertesi gece için söz verince bıraktı. O otelde kaldı, Bende arabamı alıp eve geldim.
Yol yürüyemiyordum, kasıklarım bacaklarım, her tarafım zevk dolu ağrılar içinde idi. Bitik ve bitaptım.
Eve geldim, İsmet bekliyordu, halimi görünce gözleri parladı. Aşkım ne oldu böyle Sana dedi ve öptü Beni. Fena benzetmiş Seni bu Volkan, doping mi almıştı, yoksa grup falan mı yaptınız, tosta girmiş gibisin falan espiriler yaptı.
2 buzlu viski doldurdu, bu ateşi ancak bu söker, rahatlatır deyip sarıldı.
Anlatmayacakmısın diye ısrarla sorup duruyordu.
Bu bir Volkan'ın işi olamaz, bilirim diye üstüme geliyordu.
Hayır bu başka Volkan deyince, bilmezmiyim Ben deyip, böbürlenince güldük epey.
Eşim Volkan'ı bilir, çünkü yanında çok birlikte olduk.
O'na sürpriz dedikçe somurtuyordu.
Tamam dedim yarın akşam kilinikte yaparız, Sende burdan online izlersin, deyince kısmen anlaştık.
Kucaklayıp Beni üst kata odama götürüp, üstümü çıkarıp geceliğimi giydirip, ıslak tangamı da koleksiyon kasasına koymak için alıp, koklaya koklaya odasına geçti.
Arkası yarın. Kucak dolusu öpücükler....
233 notes · View notes
baybaykus · 1 month
Text
Tumblr media
KARAR MANŞET | Hepsi de MÜSİAD üyesi
Gazze’de soykırım devam ederken İsrail’e yapılan ihracat insanlık utancına dönüştü. Stratejik mamüllerin de dahil olduğu ticaret konusunda eylem ve söylem ise yine ayrıştı. MÜSİAD ‘Filistin’e bu zulüm reva görülürken hiçbir kardeşimiz ateşe yakıt taşımaz’ açıklaması yaparken, ilgili şirketlerin ağırlıklı kısmı da aynı işadamı derneğinin üyesi çıktı
karar.com/guncel-haberle…
10 notes · View notes
nefretim-kazand · 8 months
Text
Tumblr media
İngiliz Lord’unu asan Mutasarrıf *Nazım Paşa*
----Mersin'e dair tarihi bir hikaye:
1900 lü yılların başı...
Yer Mersin.1860 lı yıllarda başlayan Amerikan iç savaşı sonrası Çukurova’da pamuk üretimi başlar ve Mersin Çukurova'nın ihracat ve ticaret merkezi haline gelir.
Şehirde 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acenta ve temsilcilikler vardır.
Bir çok yabancı işadamı yaşamakta ve ticaret yapmaktadır. Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak, yoğurt pazarından (bugün hala Yoğurt Pazarı olarak mevcuttur) veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak ailelerine katkıda bulunmaktadır.
12 yaşındaki Memet de bunlardan biridir. Mersin'de yaşayan İngiliz Lord Thompson, birgün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Memet’i çağırır. Memet, eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda kaldıramaz, fakat çevresindekilerin yardımıyla yük Memet’in sırtına yüklenir. Lord’un malikhanesinin taş avlusuna taşır yükü.
Mehmet parasını ister.
Fakat lord ödemez parayı...
Memet ısrar edince de elindeki topuzlu bastonla Memet'in kafasına vurur ve Memet beyin kanamasından oracıkta ölür.
---O sırada Mersin'in başında yönetici olarak mutasarrıf *Nazım Paşa* bulunmaktadır.(Mutasarrıf, Vali ile aynı yetkilere sahip idarecidir)
Nazım Paşa olayı duyunca derhal lordu makamına çağırır.
Lord suçunu inkar etmez.
Osmanlı kanunlarına göre cezası ölümdür, fakat lord İngiliz olmasına güvenir ve kapitülasyonlar uyarınca kendisine yargılama yapılamayacağını söylemektedir. Fakat Nazım Paşa lordu derhal tutuklatıp, mahkemeye gönderir
--Olay İngiliz konsolosluğu aracılığıyla, Mersin açıklarında bekleyen İngiliz savaş gemisine ve İstanbul'a akseder.
İngiliz savaş gemisinin komutanı lord serbest bırakılmazsa, Mersin'i bombalayacağını söyler. Nazım Paşa bunun üzerine şehirdeki yabancıların, Mersin dışına çıkışını yasaklar.
Lordu hızla mahkemeye çıkarıp, idam kararı verir. Bugünkü Yoğurt Pazarı meydanında darağacı kurdurup asar...
Ayrıca savaş gemisinin şehri bombalaması halinde tüm İngilizleri asacağını söyler. Böylece şehir bombalanmaktan kurtulur.
Konu padişah 2. Abdülhamit'e aksettiğinde artık çok geçtir.
Lord asılmıştır. Nazım Paşa birkaç yıl öncesinde de Avusturya baş konsolosunu kovmuştur. Yani saray nazarında vukuatlıdır.
--Abdülhamit'e İngilizler tarafından, Nazım Paşa'nın cezalandırılması yönünde
büyük baskı vardır. Abdülhamit bunun üzerine, Nazım Paşa'yı bir liman ve ticaret kenti olarak dış dünyaya açık olan Mersin mutasarrıflığından alır ve *Kayseri mutasarrıflığı*’na atar..
İşte 12 yaşındaki bir çocuk için, gözünü kırpmadan İngiliz lordunu asan, şehrin bombalanması tehditlerine dik durarak gerekli cevabı veren o *Nazım Paşa*
Saygıyla.
9 notes · View notes
kagittankayik · 21 days
Text
Derrida’nm da bayıldığı eski Yahudi fıkrasını hatırlayalım. Sinagogta bir araya gelen bir grup Yahudi Tanrının gözünde hükümsüz olduklarını alenen kabul ediyorlarmış. Önce bir haham ayağa kalkıp “Ey Tanrım, değersiz olduğumu, bir hiç olduğumu biliyorum!” demiş. Sözünü bitirdikten sonra, zengin bir işadamı ayağa kalkıp kendini paralarcasına şöyle demiş: “Ey Tanrım, ben de değersizim, kafasını maddi zenginliğe takmış biriyim, bir hiçim!” Bu gösteriden sonra, sıradan bir fakir ayağa kalkıp “Ey Tanrım, ben bir hiçim...” demiş. Zengin işadamı hahamın koluna vurup kulağına küçümseyici bir dille şunları fısıldamış: “Bu ne küstahlık! Bu herif kim oluyor da ben de bir hiçim deme c��retini gösterebiliyor!” Netice itibariyle, insanın saf hiçliğe ulaşabilmesi için halihazırda bir şey olması gerekir ve Hiçten Azda birbirinden son derece ayrı ontolojik alanlarda, kuantum fiziğinden psikanalize farklı düzeylerde bu tuhaf mantık tespit edilmeye çalışılıyor.
Hiçten Az/ kitap
6 notes · View notes
neptundebirinsanvar · 2 months
Text
"Şimdi biraz iş konuşalım."
Onu işadamı edasıyla gayet ciddi bir şekilde konuya girince telefonumun ekranını kapatıp başımı kaldırdım ve ona baktım.
"Cesedi ne yapacağız?"
"Yakalım." Burak'ın önerisiyle birlikte gözlerimi devirdim.
"Hayatımda duyduğum en mantıklı fikir."
Onurun alaylı cümlesiyle kendimi tutamayıp güldüm.
"Daha iyi fikirleriniz varsa siz buyurun Onur Zorlu Bey?"
"Cesedi yok edemeyiz . Onu biz öldürmedik, kanıtların yok olmasını istemiyoruz. Biz sadece cesedi bir süreliğine saklamak istiyoruz. O yüzden onu oradan alacağız... Taşıyacağız... Ve bir yere götürüp saklayacağız. Bu kadar basit," derken gözlerinin dikiz aynasından bir kez daha bana kaydığını gördüm,
" Yazık olacak dedi gözleri üzerimdeyken.
"N-neye..." Gözleri aynadan omuzlarıma kaydı .
"Etkileyici görünmek için yaptığın bunca hazırlığa. Birazdan ceset taşıyor olacaksın."
Ona nefret dolu bir bakış attım. Tam o sırada Burak söze girdi:
"Seni harcayacağız Zeynep!" Kendi aralarında gülüşürlerken gözlerimi devirdim.
"Üç erkek olarak bir cesedi taşırken benden yardım alacaksanız ben sizi harcamış olacağım yalnız..."
"Zeynep vurdu ve gol oldu ! Top ağlarda!"
Metin gururlu cümlesiyle göz kırptım.
Aşıkmıyıııııızzzzzzz!!!!
Film geliyorrrrrrr!!!!
4 notes · View notes
1adam · 1 year
Text
Tumblr media
Maşallah maşallah burası neymiş arkadaş insana yanlış bildiği doğruları bile gösteriyor helal olsun..Mesela kimse bu ülkede işsizlik var falan demesin külliyen yalan TÜİK ‘i buraya davet ediyorum hiç uğraşmasınlar mühendisi burda askeri polisi doktoru müteahiti teknisyeni hemşiresi öğretmeni işadamı galericisi fotomodeli müdürü şefi patronu ne arasanız burda hiç işsiz ipsiz sapsız berduş ayyaş çakal yolsuz arsız yok canım ülkem benim her zerresinde pırlanta ..mesela Türk erkekleri çapkın derler ya oda yalanmış kandırılmışız doğruyu görmemiz engellenmiş Allah tan burası var..Bakın paylaşımlarda ki yorumlarada utanın tüm bayanlar erkeklerimiz için bacı kardeş abla hürmet edebiyat edep gırla. Ayrıca tüm erkekler cuma günü kesinlikle cumada camide bunu nerden anlıyoruz hiç aksatılmayan cuma mesajlarından tabiki..o zaman nasıl çapkınlık yapsın erkeklerimiz çarpılırsınız valla iftiradan..eee çapkınlık vs de yalanmış yani ..daha sayayımmı? sayayım diyeceğimde sonundan korkuyorum inanın adabım elvermiyor çünkü söver sayarım benimde sınırım var sadece gülüyorum hepsi bu kadar PES.! (Made In Okan)
28 notes · View notes
remainingkenobi · 4 months
Text
SELF/LESS
Tumblr media
"Self/less," 2015 yapımı bir bilim kurgu ve aksiyon filmidir. Başrollerde Ryan Reynolds, Ben Kingsley ve Natalie Martinez bulunmaktadır. Yönetmenliğini Tarsem Singh'in üstlendiği film, David ve Alex Pastor kardeşlerin senaryosuna dayanmaktadır.
Hikaye, zengin bir işadamı olan Damian Hale'in ölümcül bir hastalığa yakalanması üzerine gelişir. Hale, radikal bir biyo-mühendislik şirketi tarafından sunulan "shedding" adlı bir prosedürü kabul eder. Bu prosedür, kişinin bilincini genç, sağlıklı bir bedene transfer etmeyi mümkün kılar. Hale, genç ve sağlıklı bir bedene (Ryan Reynolds karakteri) uyanır, ancak bu yeni yaşamının bedeli olarak beklenmedik gerçeklerle yüzleşir.
Film, etik soruları ve kişisel kimliği sorgulayan temaları işlerken aksiyon ve gerilim unsurlarını da içeriyor. Tarsem Singh'in yönetmenlik tarzı, görsel açıdan çarpıcı sahnelerle dikkat çekmektedir. Ancak, bazı eleştirmenler, hikayenin bazı kısımlarının tahmin edilebilir olduğunu ve derinlik eksikliği yaşandığını belirtmiştir.
"Self/less," bilim kurgu ve aksiyon türlerini seven izleyicilere ilginç bir deneyim sunabilir.
4 notes · View notes
by-hulusi · 1 year
Text
😊
İşadamı Temel Almanya’ya gider. Kaldığı otelin lobisinde herkesin bir papağan için kuyruğa girdiğini görür, merak eder kuyruğa girer.
Papağan herkese kişisel bilgilerini söyleyebilen kabiliyettedir.
Papağan;
Alman’a ‘Almansın, Hristiyansın, fizikçisin’ der..
İngiliz’e ‘Ateistsin, denizcisin, zekisin’ der..
Sıra Temel’e geldiğinde papağan;
‘Sen Of’lusun, Lazsın, salaksın’ der..
Temel çok kızar ama aklına da hemen -bu papağanı alıp memlekete götürürsem çok para kazanırım- diye bir fikir gelir.
Hemen otel müdürüne gider, papağanı almak istediğini söyler. Otel müdürü sadece 250 euroya 4 yumurtasını verebileceğini söyler. Temel kabul eder. Yumurtaları alıp Trabzon’a gider.
21 gün bekler. Bir de ne görsün yumurtalardan 1 leylek, 1 karga, 1 doğan, 1 serçe çıkar... Hemen soluğu aynı otelde alıp sıraya girer.
Sıra Temel’e geldiğinde papağan yine aynı şekilde ‘Sen Of’lusun, Lazsın, salaksın’ der.
Bunun üzerine Temel papağanın kulağına eğilip;
’Penum Laz ve salak olduğumi bi tek sen piliysun, ama haçan senin orospi olduğunu artik bütün Trabzon biliy.’
9 notes · View notes
aynodndr · 10 months
Text
Mesela ben maliye bakanının adını bilmem. Ekonomiden sorumlu devlet bakanı kimdir; yolda görsem tanımam.
Gayri safi milli hasıla nedir?
Kişi başına düşen milli gelir ne demektir?
Hem bana ne…
Yemişim bir önceki aya göre enflasyon oranını.!
Tüketici endeksi ne la.?!
Bilmiyorum...
Niye?
Çünkü benim param yok.!!
Tefe, tüfe ne.?!
Tefeci, tüfeci gibi bir şey mi?
Tefeci bankacı, tüfeci siyasetçi mi acaba.?
Şıracı-bozacı gibi bi şeydir zahar,
bilmiyorum.!
Niye.?
Çünkü benim param yok..!
Olmasın da.!!
Benim inancım o ki; ihtiyaçtan fazla her türlü para, hırsızlık parasıdır. Utanılacak tek obezite zenginliktir. Bu savaşlar var ya bu savaşlar, hep o soyha para yüzünden. O soyha yüzünden fakir fukara savaşlarda birbirini öldürüyor. Eskiden sadece çenemizi yorardı zenginin parası, şimdi canımızı da alıyor.
Bir kere para iyi bir şey olsaydı onu niye Lidyalılar bulsun ki, biz bulurduk. Her şeyi biz bulmadık mı?!!Eee.?!!
Ulaşamadığım ciğere mundar diyor değilim ha.! Mesela benim çok param yok ama çok kazanmayı bilmediğimden değil. Yoluna yordamına cahil olduğumdan değil haksız kazancın, çok paranın... Ama sevişmeyi çok iyi biliyosun diye de orospu olman gerekmiyor ki?
Çalmadım ama merhabamın olduğu çok hırsız vardır. İşadamı kılığında ticari kons yapan çok kaltak tanıyorum o fahişe mahallesinde.!!
Demem o ki; iyi insanların, felsefecilerin, şairlerin, velhasıl güzel insanların çok parası olmaz arkadaşlar. İyi insanların kedişleri olur, köpişleri olur, dalından kopartmadıkları çiçekleri olur.
Hatta benim utangaç bir karafatmam da var. Benden utanıp evden gitmesin diye dolabın arkasına bile bakmıyorum nicedir; umarım hala ordadır ve mutludur benimle aynı odayı paylaşmaktan. O da tefe-tüfe'yi bilmiyor mesela.
Niye?!
Çünkü onun da parası yok.!!!
2 notes · View notes
cagdasyatirim · 11 months
Text
Tumblr media
Numune Hastanesi Namazgahtepe’de 1924 yılında açılan Numune Hastanesi, daha sonra yıktırılan üç ayrı binada çalışmaya başladı. Yeni binalara ihtiyaç duyulunca 1927 yılında elli yataklı Refik Saydam Pavyonu yapıldı. 1933 yılında Robert Oerley tarafından üç yüz yataklı İsmet Paşa Pavyonu yapıldı. Almanya’nın Mannheim şehrindeki Taereisen Krankenhaus hastanesinin projesi olduğu gibi alınarak yapılmıştır. Zamanında Türkiye’nin en büyük hastanesi olan yapının müteahhiti, Ankaralı işadamı Vehbi Koç’tur. Günümüzde Numune Hastanesi olarak hizmet vermektedir.
2 notes · View notes
teleferikhaber · 1 year
Text
Dünya’nın en iyi kadın kick boksçusu ünvanına sahip Yeliz Koblay, İbrahim Murat Gündüz’ü Ankara’da ziyaret etti
Dünya’nın en iyi kadın kick boksçusu ünvanına sahip Yeliz Koblay, İbrahim Murat Gündüz’ü Ankara’da ziyaret etti Adanalı girişimci ve sporsever işadamı İbrahim Murat Gündüz ile öz kardeşim diye hitap ettiği efsane dövüşçü Yeliz Koblay’ın yakınlığı ve birbirlerine olan sevgisi sporseverler tarafından bilinmektedir. Ankara’da düzenlenen Türkiye Muay Thai şampiyonasında hakemlik yapmak için başkente…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
palashmitra · 1 year
Text
ibrahim murat gündüz ‘golden gloves awards’ ödül gecesinde yılın spor elçisi ödülü aldı
youtube
ibrahim murat gündüz ‘golden gloves awards’ ödül gecesinde yılın spor elçisi ödülü aldı Description: Türkiye’nin tanınmış ismi sporsever girişimci ibrahim Murat gündüz 14 Ocak 2023 tarihinde İstanbul’da Tarık sayın tarafından düzenlenen ‘golden gloves awards’ ödül gecesinde Türkiye adına yılın spor elçisi ödülünü aldı. Spor severlerin yakından tanıdığı ve sporcu ünlü işadamı kendisine verilen ödülden dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirtti
2 notes · View notes
Text
murat gündüz
sporsever ve hayırseverliği ile ünlü işadamı ibrahim murat gündüz 2022 yılında Türk siyaset ve spor dünyasını damgasını vurdu. Adından sıkça söz ettiren ibrahim Murat gündüz 2023 yılının çok başarılı ve verimli geçeceğini söyledi
2 notes · View notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ Mana Devleti
16 devleti mana ile kurduk maddeye karşı manayı kaybettiğimiz için o devletleri kaybettik.
Türkiye Cumhuriyeti 16 devletin manası en yüksek değerde bir anlayışın gerçekleştirdiği devrimle kurulduğu için çok yivli bir madde zihniyetinin saldırısına uğradı.
12 Eylül askeri darbesinin ve özelleştirme talanının amacı manayı maddeye karşı kaybettirmekti.
Kaybettik mi? Hayır.
Bunun farkında olan milyonlarca insanın var olması kaybetmediğimizi gösteriyor.
Bugün sorunumuz hem içimizde büyüdü hem dış tehdit kapıya iç tehdidin gayretine paralel dayandı.
Kapalı kapılar ardında karanlık odalarda Türk mevsimi düzenleyen madde bağımlısı işadamı görünümlü işbirlikçiler görevi ve işleri gibi Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren terör örgütlerini batılı ve kendilerini kullanan ağa babaları ile görüşüyorlardı açılım yapılan yıllarda.
Bunu çok yazdım.
Bilderberg adına ülkemiz ayağını kim yönetiyor ise devlet gitsin onlara bunun hesabını sorsun.
Chathaum house adlı derin devlet kuruluşuna kurumsal ortak olarak destek veren holding kimse devlet bunun hesabını sorsun.
Kim olduğunu biliyorlar.
12 Eylül askeri darbesine mektup yazarak destek veren holding sahibi kimse devlet onlara hesabını sorsun.
Kadim devlet soracak. Bugün kendini devlet sananlar soramaz. Dün birlikte madde bağımlısı oldukları için haklarımızı cebe indirme ortaklığı içindeydiler.
Yarın hepsi birbirini kendini kurtarmak adına satacak.
Kadim devleti mana boyutunda savunan herkes bunların hepsini hesaba çekecek.
Üç saldırı cephesi açtılar. Üç saldırı cephesi de Amerika ve Rusya'nın birlikte hareket etmesi sonucu bize karşı başarı sağlar onlara.
✓ Yunanistan
✓ Irak ve Suriye
✓ Azerbaycan
Yarın Amerika ve Rusya çıkarları gereği işbirliği yaparak bize karşı birlikte hareket edecekleri günü bekliyorlar.
Kurmay bir asker değilim. Jeopolitik strateji bilen bu konulara meraklı kurmay bir yurttaşım.
Bugün birileri de batı ve Rusya arasında top çevirme peşinde.
Yumuşak karnı olanlar kuyruğu dik tutamaz. Ülkemizi karnı yumuşak olanlar yönetiyor ve karşı yumuşak olacaklara yönettirilmek isteniyor.
Biz istemiyoruz. Biz ülkemizi Atatürk gibi yöneteceğiz.
Silahların kabiliyeti ciddi bir savaş sonrası ortaya çıkar.
O sonucu başarıya ulaştıran ise kurmay ortak aklın yönetmesine bağlıdır.
Kurtuluş savaşını kazandıran madde gücü değil mana anlamında kurmay akıl ve irade gücüdür.
O gün bu kadim ulusu kurtaran aklın lideri Mustafa Kemal oldu. Bu kadim ulus onu mana boyutunun en yüksek yeri olan yere Atatürk adı ile koydu.
Atatürk; Oğuz Kağan'dan başlar Mustafa Kemal'e gelene kadar kut verilmiş her değerin ortak ismidir.
Mananın fırsatını maddeye karşı yaratan verir.
Türk ulusunun diğer uluslardan farkı şudur; kut verilmiş kişilere yaratanın yeryüzünde ki temsilcisi ve onlara bir din tahsis ederek bunu tüm insanlığa dayatmaya dönüştürmemesidir.
Bu anlayışın tersini savunan bütün dinler zaten Sümer tabletlerine baktığımızda görüyoruz ki bu anlayışın tersini dinlerine taşıyarak bunu yaratanın yeryüzünde ki temsilcisi şeklinde bir anlayışa dönüştürmüş ve bizim devlet yönetme anlayışımız olarak benimsetmeye kalktıkları için Osmanlı ile birlikte 16 devleti maddeye karşı kaybettik.
Atatürk sonrası tüm çabalar bu yönde bir çabaydı. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ne aynı kaderi yaşatmak istiyorlar.
Kumpas davalar ile kurmay akılları ordudan uzaklaştıran, hapiste çürüten ziyniyet son mana devletini böyle bir ateşin içine attıktan sonra mı akıllanmayı düşünüyor?
Osmanlı sonrası Türkiye Cumhuriyeti'ni toplumun yüzde birini temsil eden ve o aklı yöneten Mustafa Kemal kurtardı.
Bugünde yine o akıl ulusu ve devleti kurtaracak.
Toplanmamız gereken yer Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği mana yoludur.
Temiz para bulduk diye sizi kandıran madde yolu yeni bir hileye düşmektir.
2002 yılında bol para bulduk hilesi ile kaybettik herşeyi.
Balık hafızalı olmaya gerek yok.
Kırım savaşı ile borca bulaştı Osmanlı padişahları. O parayla saray yaparak toprak ve ülke kaybettiler.
O zaman İngiltere ve Rusya rol almıştı.
Bugün yine aynı oyun aynı oyuncular var karşımızda.
Türkiye Cumhuriyeti yaşamaz ise dünyada başka bir Türk devleti yaşayamaz. Sadece Anadolu değil orta asya da elimizden gider. Amaç budur.
Kadim toprak Anadolu'nun bekçisidir Türkler.
1071'de biz bu topraklara yeni gelmedik daha önce sahibi olduğumuz toprakları geri almaya geldik.
28 Şubat süreci ile bin yıl süreceği söylenen düşmanlığın amacı bizden bu toprakları almak içindir.
Kendimize gelmek için daha açık ne yazayım bilemedim.
] Önder KARAÇAY [
2 notes · View notes