Tumgik
#depremde biz ne yapacağız
Text
Tumblr media
yerle bir olduk, koskoca şehirler dakikalar içinde dümdüz oldu, felaketin büyüklüğünü henüz idrak bile edemiyoruz, belki de 50bin vatandaşımızı kaybettik,, ama hala daha insanları betondan yeni apartmanlar yapmamaları için ikna etmemiz gerekiyor(edemeyiz),, yapılması gerekip de senelerdir yapılmayan şeyi #artık yapmayı kimse konuşmuyor birkaç kişi hariç,, birkaç senede bir beton enkazı kaldırmak, aileleri topluca defnetmek bu ülkenin kaderi olmamalı, yazık
3 notes · View notes
Text
Esnaf Teşkilatlarından Büyükşehir Belediye Başkanı Er’e Ziyaret
Tumblr media
Keskin, beraberinde, il merkezi ve ilçe esnaf ve sanatlar odası başkanları ile birlikte Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er’i ziyaret etti. Keskin, Büyükşehir Belediye başkanı Sami Er’e görevinde başarılar dileyerek, “Malatya’yı bütün olarak ele alıp, depremde yıkılmış olan şehrimizi hep birlikte ayağa kaldıracağız. Esnaf ve sanatkar camiası olarak bu süreçte her zaman yanınızda olacağız. Eksik gördüğümüz yerde mutlaka uyarı yapacağız. Malatyalıların sizden beklentisi çok yüksek.  Biran önce Malatya’yı hep birlikte ayağa kaldıralım. İşinizin zor olduğunu biliyoruz. Çünkü Malatya her tarafı çökmüş bir şehir. Bu nedenle esnaf ve sanatkar camiası olarak Malatya’nın yanında olmak bizim boynumuzun borcu. Görevinizde başarılar diliyorum.” şeklinde konuştu.   Ziyaret için teşekkür eden Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er, “TOKİ’de görev yapmış olmam nedeniyle vatandaşımız bize umut beslediler. İnsanlarımızın bir umutları var, sahada dolaşırken bu benim yükümü dahada ağırlaştırıyor. Bizde bu umutları boşa çıkartmamak için gayret gösteriyoruz. Seçimden sonra hemen ilk olarak TOKİ’ye gittim, hatırlarsanız,  ilave 15 bin konut yapacağız. Sahada dolaşırken, insanlar ‘Konutlar hak sahiplerine yapılıyor, biz ne olacağız’ diyorlar. TOKİ hemen gelip arazi çalışmalarına başladı. Kamu kaynaklarını Malatya’ya getirmenin hesaplarını yapıyoruz. Karayolları ile görüştük, çok kötü durumda olan çevre yolunun bakımına hemen başlayacaklar. Malatya’yı Malatyalılarla birlikte yöneteceğiz. STK’ların görüşleri bizim için çok önemli. Karar verirken fikir alışverişi olacak.” Şeklinde konuştu. Ziyarette Er ve Oda başkanları esnafların ve şehrin genel sorun ve talepleri konusunda fikir alışverişinde bulundular.   Read the full article
0 notes
iahaber · 8 months
Text
İmamoğlu’ndan cami engeline tepki
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avcılar'a 475 araç kapasiteli otopark ve 7 bin metrekarelik meydan kazandıracak projenin temelini attı. Temel atma törenine; CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik,  Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi ve eski Avcılar Belediye Başkanı Yüksel Çengel katıldı. “BİR CAMİNİN YAPILMASI ENGELLENİYOR” İmamoğlu konuşmasında (Silivri açıklarında 26 Eylül 2019 tarihinde meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremde ağır hasar gören ve yıkılan 40 yıllık Hacı Ahmet Tükenmez Camii'ni İBB tarafından yeniden yapılmasının nasıl engellendiğini anlatarak tepki gösterdi. İmamoğlu “Bir caminin yapılması engelleniyor. Yazıklar olsun. Defalarca içinde bulunduğum bu cami, yıllar önce yapılmış ama ne yazık ki depreme dayanıksız olduğu için Silivri’deki sallantıdan sonra yıkılması öngörülmüş. O günden itibaren süreci devam ettiriyoruz” dedi. “BİR MÜFTÜ, ‘CAMİ KÜÇÜKMÜŞ' DİYE BİZİ DAVA ETTİ” Temelini atacakları zemin altı otopark ve meydan projesi şekillendiğinde, Avcılar'ın en kalabalık noktasında bulunan Hacı Ahmet Tükenmez Camii'ni de yeniden yapmayı tasarladıklarını ve inşaat başladıklarına anlatan İmamoğlu, şunları söyledi: * “Bir müftü bizi dava etti. Buraya yürütmeyi durdurma kararı aldı. Niye? Küçükmüş cami! Yani 800 kişi kapalı alanı, dışarısıyla beraber 2000 kişiyi bulan ibadet noktası olacak bir yer, küçükmüş! Kardeşim, oraya binlerce kişi gelemiyor bile. Hemen karşıda Cerrahpaşa diye üniversitenin içerisinde kocaman bir cami tasarlanmış zaten. Hemen 200 metre karşısı. Hatta ben dedim ki, ‘Burada zaten büyük bir cami var. * Burada, burayı boğan değil, burayı ferahlatan bir cami yapılmalı.' Sonra dediler ki, ‘Bir de müftülük istiyorlar. Israrla onun için bunu zorluyorlar.' ‘Yazı yazın' dedim, ‘Hazine ya da Milli Emlak… Neyse devletin bir yerde arsası varsa, onu bize göstersinler. Avcılar’ın müftülük binasını da biz yapacağız Büyükşehir Belediyesi olarak. Hiç sorun yok. Ama oraya sığmaz' dedim. Orası zaten bir avuç içi kadar yer. Oraya sığmaz.” “O KOLTUKLARDA SİYASET YAPMAYIN” İmamoğlu şu ifadeleri kullandı: * “Mesele üzüm yemek değil, mesele bağcıyı dövmek. Ben bu aklı tanıyorum. Ben bu aklı biliyorum. Ne biliyor musunuz? Dertleri, ‘Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye Başkanı buraya cami yapmasın.' Derdi bu. Evet, ben bu müftü aklını tanıyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanımız burada. Bize Beylikdüzü’nde cami yaptırmadılar. Zorla yaptık. Ben kaçak cami yaptım biliyor musunuz? Mecburen kaçak cami yaptım. Bunu hatırlatıyorum, mecbur. Daha ileri gideyim mi? Camiye imam vermedi aynı müftü. Karadeniz fıkrası gibi değil mi? Dedim ki, ‘Vermesinler. Gider imamlık yaparız. Yapacak bir şey yok.' Ayıptır, günahtır; yapmayın. * O koltuklarda siyaset yapmayın. Ben, buradan Diyanet İşleri Başkanı’na, daha önce bu konuyu anlattığım İstanbul Müftüsü’ne sesleniyorum: Ayıptır günahtır. Bu işe müftülüğü, insanların inancının bir nevi oradaki liderini siyasete alet etmeyin. O işin arka planındaki siyasi irade aklını ben biliyorum. Bakın tam proje önünüzde. Şuna ‘mescit' diyerek yürütmeyi durdurma mahkemesini açan akıl kötü niyetli akıldır.” “DERT NE BİLİYOR MUSUNUZ?” Sözünü ettiği Beylikdüzü'ndeki müftülük binasını yaptıkları süreçte de ilçe müftüsünün kendilerini kaçak müftülük binası yapmakla suçlayarak şikayet ettiğini aktaran İmamoğlu, “Yine fıkra gibi değil mi? Ve o müftülüğü bitirdik. Ta 2017'de, 2018'de taşınacağı müftülüğe, herhalde 2-3 sene önce taşındılar değil mi Başkan? Niye? İnat. Dert ne biliyor musunuz? ‘CHP’li belediye müftülük yapar mı?' Bakın neyi konuşuyoruz? İnançta, en temel şeyi, yani siyaseti dine alet etmemeyi. Benim inancımı sorgulayacak, ister adı müftü olsun, ister adı başka bir şey olsun, benim inancımı sorgulayacak insan daha anasının karnından doğmadı. Bu ülkede kim kimin inancını sorgulayabilirmiş? Dünyada kim kimin inancını sorgulayabilirmiş? Gurur duyuyoruz. Böyle bir şey olabilir mi” şeklinde konuştu. “İHBAR EDİYORUM” Beylikdüzü'nde açtıkları taziye evlerinin dahi kapatılmaya çalışıldığı…
0 notes
morkedisblog · 10 months
Text
"Kaza gelmez Hak yazmayınca belâ gelmez kul azmayınca"der bir Anadolu sözü, polis/asker/hakim/savcı/trol/ambulans(polis ateş edince göstermelik müdahâle yaparlar ya)hazırsa taşları da aldıysanız yazayım polis sabah baskınıyla götürsün beni😴Konyada:5.0 İzmirde:4.0 Erzurumda:3.9 şiddetli deprem Bursada 10 iplik fabrikası yandı falan yav ülkemin haline bakınca içim yanıyordu hiç birşey yapamıyorum nasıl yapabileyim seçim sandığını görünce kendini kaybedip eleştiriğine oy veren dangalaklar diyarında hiç kimse akıllı da kalamaz Dua🙏ettim "Rabbim ülkemi cıa/ingiliz/fransız/alman/rus gizli servisleri ele geçirdiler ülkeme savaş ilan etmeden muktedirleri "sizi halife yapacağız "yalanıyla kandırıp arap/afgan/paki/rus/ukraynalı/afrikalı istilasıyla ele geçiriyorlar eğer bu topraklar onların olacaksa bizim de olmasın arap şeyhinin sarayı da zenginlerin evleri de en sağlam sanılan yapılar da euro değerleniyor diye sevinen kansız hain gurbetçilerin yatırımlar da bu reziliğe dur demeyen çöktüğümüzü anlayamayan ahmakların binaları da yansın yıkılsın bir taş bir ağaç bile kalsa biz gerçek Türkler devlet var edebiliriz yeter ki istilacılardan onları alkışlayan sözde milliyetçilerden ve vatanseverlerden(arap parası sever) cemaât ve tarikâtlerden bizi kurtar göster gücünü "dedim böyle oldu hadi beni şikayet edin şansım varsa silivri de depremde yıkılır da hiç değilse birkaç aklı başında insan kaçmayı başarır hıhıhı doğru yazdığım gibi okunur katar şeyhi Altınovadayken sarayı yıkılsa başına çiftetelli oynamazsam insan değilim 😂👏iş polisle kalmaz mit-sadat ve tetikçi ülkücüler gelirler kapıma patron araplara lâf söyledim sonra kime hançalilaçi pudinana yaparlar😠can güvenliğimiz yok hadiii iyi geceler tutuklanmazsam ne alâ tutuklanırsam muallâ😴
instagram
0 notes
Text
Tüfenkci “Herkesin kendini bulabileceği Malatya’yı inşa edeceğiz”
Tumblr media
AK Parti Malatya Milletvekili ve Adayı Bülent Tüfenkci, “Herkesin kendini bulabileceği Malatya’yı birlikte inşa edeceğiz. Çarşımızı, pazarlarımızı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi 1 yıl içinde inşa edip Malatyalılara teslim edeceğiz” dedi.
AK Parti tarafından Başharık bölgesinde düzenlenen mahalle toplantısı yoğun ilgi gördü. AK Parti İl Başkanı Namık Gören, Başharık mahallesi sakinlerine teşekkür ederek, “Milletimize hizmet etmeyi bize nasip eden Allah’a şükürler olsun” dedi. AK Parti Kadın Kolları Başkanı Özlem Pelitoğlu “Nasıl evimizi, yuvamızı, çocuklarımızı koruyorsak, memleketimizi ve ülkemizi de aynı duygularla koruyacağız. 14 Mayıs’ta da kadınlarımızın sandıklara sahip çıkacağından hiç şüphemiz yoktur. 14 Mayıs akşamını bayram havasında geçireceğiz. Sandıklar herkese emanet” diye konuştu. Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, “Biz ilk günden beri Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile sizlere hizmetkar olmaya geldik, size hizmet etmeye geldik. Dün olduğu gibi, bugünde ve yarında siz bizim yanımızda durdukça, biz bizimle beraber oldukça biz bu yolda durmak yok, devam edeceğiz.” diyerek, Malatya’da güzel sonuçların alınacağını vurguladı.
Tumblr media
AK Parti Malatya Milletvekili Adayı Ramazan Özcan ise şunları söyledi, “Yaşanan depremde evlerimiz, işyerlerimiz ciddi anlamda tahrip oldu. 24 Ocak 2020 depreminde de Malatya ciddi anlamda yara almıştı, ama AK Parti 2 yıl içinde o depremin yaralarını sarmıştı. 6 Şubat'ta yaşanan depremin yaralarını da birbirimize omuz vererek, devlet-millet işbirliği ile sarmaya hazırız ve bu yaraları birlikte saracağız. AK Parti’nin kadroları bundan önceki bütün felaketlerde nasılki bu milletin yaralarını hızla sardıysa bu depremin yaralarını da hızlıca saracaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız, 1 yıl içinde evleri ve işyerlerini inşallah kısa sürede yapacak. Yaparsa kim yapar, Recep Tayyip Erdoğan yapar, AK Parti kadroları yapar” dedi.   AK Parti Malatya Milletvekili ve Adayı Bülent Tüfenkci ise şu şekilde konuştu, “Herkesin kendini bulabileceği Malatya’yı birlikte inşa edeceğiz. Çarşımızı, pazarlarımızı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi 1 yıl içinde inşa edip Malatyalılara teslim edeceğiz. Dün yaptık, bugün yapıyoruz, yarında yapacağız. Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir seçim yapıyoruz. Yeni Yüzyılı kimler inşa edecek, onunla ilgili bir seçim yapıyoruz. Kim ne derse desin, kim hangi algıyı oluşturursa oluştursun özellikle Türkiye Yüzyılını, Anadolu’da ve Türkiye’de, bu coğrafyada inşa edeceğiz. Bunu da milletimizin destek ve vereceği oyla inşa edeceğiz. Biz adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyoruz.” ifadelerini kaydetti. Read the full article
0 notes
mansetmalatya · 1 year
Text
Kiraz 'Birçok Projeyi Hayata Geçireceğiz'
Tumblr media
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Adayı Enver Kiraz, “Biz daha fazla milletvekili çıkarırsak, iktidarı elde edersek, Malatya’yı daha fazla milletvekiliyle temsil edersek Malatya’da, Doğanşehir’de hakkını alacak. Bize destek ve güç vermeniz lazım ki bizde verdiğimiz bu sözleri yerine getirelim” dedi. Enver Kiraz, 14 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri kapsamında çalışmalarını sürdürüyor. İlçe ilçe gezerek, esnaf ve vatandaşlarla bir araya gelen Kiraz, Doğanşehir ziyaretinde, milletin desteğiyle CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu 13’üncü cumhurbaşkanı yapmak istediklerini söyledi. “EVLERİNİZİ 5 KURUŞ ALMADAN YAPIP, TESLİM EDECEĞİZ” Ülkenin zor bir süreçten geçtiğini dile getiren Kiraz, “Bu zor süreç ve dönemde önemli vaatlerimiz var. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözü var; depremde evi yıkılan ya da ağır hasar alanların evlerini 5 kuruş almadan yapıp, teslim edeceğiz. Aynı iktidar devam ederse yine aynı evler yapılır ama 20 yıl bu evin borcunu ödeyeceksiniz. Sizi borçlandıracaklar ve 20 yıl boyunca borç ödemek zorunda kalacaksınız. Sosyal devlet anlayışında devlet, vatandaşının barınma sorununu çözmelidir. Şu anda TOKİ tamamen amacından sapmış, kar amaçlı bir kuruma dönüşmüş. TOKİ yapıyor ama üç katına satıyorlar. Çiftçilik ve tarımla uğraşan vatandaşlarımız 20 yıl bu parayı ödeyemez ve ev sahibi olamazlar. Evlerinizi 5 kuruş almadan yapacağız, bunun için sizlerden destek istiyoruz” dedi. “MALATYA 20 YILDIR VERDİĞİ DESTEĞİN KARŞILIĞINI ALAMIYOR” Kiraz, her alanda önemli projeleri hayata geçireceklerini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çiftçiler tütün üretimi yapıyordu, şimdi tütün üretimi yasaklanıyor. Tütün üreticileri mağdur ediliyor. Burada yapacağımız her işin kazancı kalmamış durumda. Çiftçinin, köylünün yaptığı işten cebine hiçbir şey girmiyor. Kayısı ile uğraşan çiftçilerimiz var, kayısı kaderine terk edilmiş durumda. Her yıl tutsa da tutmasa da kayısı problem. Kayısıya maalesef üvey evlat muamelesi yapılıyor. Fındık, çay ve üzüme alan bazlı destek veriliyor. Çiftçinin daha rahat üretebilmesi için taban fiyat veriliyor, çiftçi ürününü kaça satacağını biliyor. Ama kayısıya gelince ne taban fiyat var ne de alan bazlı destek var. 20 yıldır Malatya, AK Parti’ye en büyük desteği veren illerden birisi ama hakkını ve karşılığını alamıyor.” “Bize inanın ve güvenin” diyen Kiraz, “Biz daha fazla milletvekili çıkarırsak, iktidarı elde edersek, Malatya’yı daha fazla milletvekiliyle temsil edersek Malatya’da, Doğanşehir’de hakkını alacak. Bize destek ve güç vermeniz lazım ki bizde verdiğimiz bu sözleri yerine getirelim” ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
barkoturktv · 4 months
Link
0 notes
seslimeram · 4 years
Text
Devlet Kötülüktür
Tumblr media
Biçimlendirilmesi kesintisiz kılınarak, her gün bir kademe daha üstüne arttırılan ol nefret edimi bu topraklardaki yaşam hal ve tahayyülünü zehirlemeye devam ediyor. Bütün bir uzam nefretin behemehal ırkçılığın, var edilmiş yaralara yenilerinin eklendiği bir deney sahası kılınıyor. Bir sahanın yaşamla ilintisi kesintiye uğratılıyor. Deprem felaketi sonrası ortaya saçılanlar, Kürd illerinde yaratılmış, süreğen o vahşet hallerinden sonra dökülenler, kimlikleri ayrıştırmalar, ezel ebet düşman bilinmiş “gayrimüslim” için sarf edilen sözler, sinkaflar, öteki addedilen her kim varsa hepsini hedef almalarla, bu topraklardaki yaşama istenci zehirleniyor. Bu toprağın zehirlenmiş hali yeterli görülmediğinden her gün bir kez daha bambaşka acılar için tasarımlara girişiliyor. Bütünlükte daimi ve bir örnek olmaktan artık ötede sığlığın en doruğunda bir cürüm istenciyle hayatın zehirlenmesi güncelleniyor.
Biçimlendirilmesi, bir tabi yönelimi sabit olmuş şey vahametin iktidarıdır. Biyopolitik bir çürümenin anbean var edildiği yerde hayatiyet ayaklar altına alınırken nefret / ayrımcılık / ırkçılık birbiri ardına devreye sokulur. Çirkinlik, çirkeflik, üstüne eklenmiş olan hiddet ve devletin hayat mefhumunu mütemadiyen gölgelemesinin var ettiği her yeni dönemeçte bu bahisler yeniden hakikat kılınır. Yaşadığımız yerin gerçekliği bu bahislerde “süreğen”dir. Biçimi kesintisiz kılınmış cerahatle birlikte süregelen nefretin her ne halleri var ettiği iş bu menzilde her günün başat görünenidir. Elazığ’da meydana gelen depremin ardından var edilen, sabit kılınmış bir ötekisine karşıtlığın nasıl şekillendirildiği o ilin kimliğine bunca kafa yoran, etnisitesi üstüne aramalara girişen insanlardan bariz olur. İnsanları terör sempatizanı olarak yaftalamaktan kaçınmayan muktedirin, önüne gelen her muhalifi, her bir diğerini bu bağlamda hedefe koymasının tezahürü karşımıza çıkartılır. Bu kadar kolay mıdır hakkın hukukun çiğnenmesi, depremin var ettiği yıkım, zaiyatın gümbürtüsünde ona pek sıra gelmez!
Mezopotamya Ajansı’na bağlanalım: “Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısı ile gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Baş, konuşmasına Elazığ depreminde yaşamını yitirenleri anarak başladı. Türkiye’nin deprem ülkesi olduğunu ancak bu gerçeğin çabuk unutulduğunu belirten Baş, “Deprem gibi büyük bir felaketle karşılaştığımızda önceliğin kayıpları azaltma, yaraları sarma çabası olduğuna kuşku yok. Nitekim halkımız da bunun için göz yaşartıcı sahnelere tanık olduğumuz biçimde bütün imkan ve olanaklarını harekete geçiriyor” dedi.
Devletin bu konudaki görev ve sorumluluklarının kaçınılmaz olduğunu belirten Baş, “Yıllardır ödediği vergileri soran yurttaşa hakaretler yağdırmak, yetmeyince üzerine polisi, savcıyı salıp soruşturma açmak AKP iktidarının, Saray iktidarının faşizan uygulamalarıdır. Halkımızı, muhalefeti 'Siyaset yapmayın' diye hizaya getirmeye çalışan iktidar, kendisi ise siyasetin dik alasını yapmakta ve depremi eline geçirdiği bütün olanakları kullanarak bir iktidarın bir siyasi şovuna çevirmektedir” diye konuştu.
Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek olan ve İmar Kanunu’nda değişiklikler öngören kanun teklifini hatırlatan Baş, “AYM’nin kararına rağmen, Ahlat’ta 1071 metrekarelik Saray inşaatı devam ediyor. Eskiden kişiye özel kanunlar çıkartıyorlar diye şikayet ediyorduk, şimdi önce işi yapıyorlar, sonra işe göre kanun çıkartıyorlar. Üstelik bunu memlekette insanlarımız can derdindeyken, bir deprem felaketi yaşanmışken, yeni deprem felaketleri yaşamamak için ne yapmak gerekir diye düzenlemeler yapılması gerektiği tartışılması gerekirken arada derede Meclis Genel Kurulu’nda beyefendi yeni bir Saray yapmak için yasa çıkarmaya çalışıyor. Biz bu yasanın çıkmaması için elimizden geleni yapacağız fakat bu arsızlıkla, bu yüzsüzlükle bu iktidarın sokaklarda gezememesi gerektiğini de burada bir kez daha vurgulamak istiyorum. Yani insanlar can derdindeyken, iktidar Saray derdinde” diye konuştu.”
Nefret ediminin binbir farklı tezahürü var edilmektedir. Hakkaniyetsiz, tahakkümle bütün ve birlikte oluşturulmuş devletli şablonunun her neyi imal ettiği artık daha belirgindir. Erkan Baş tarafından görünür kılınmaya çalışılan ol devletlin her nasıl bu satıhta hayatı yerle yeksan ettiğinin meselesidir. Bir menzilin yaşatmama haline rehineliğinin her nasıl devletli eliyle işlevselleştirildiğini, soruşturulmasına dahi mani olunmasının aslen her neyi var ettiğini bildirir. Bu yerde şu sahada hayata inatla yer bıraktırılmaz. Böyle bir kör karanlıktan hicap dahi duyulmaz. Cerahatin, cüretle sunula gelen şiddetin hemen herkesin gözleri önündeki ayrıştırmanın her nasıl biçimlendirildiği artık giz değildir. Hayatın acı bir ezgi tasavvuruna rehin, devletin karanlığında hemen her türden şiddeti ile sınırlanan, kuşatılan bir hal / tavır / mesel hali açıktadır.
Çürümüşlüğün bir düzlemdeki seyrüseferi deprem gibi bir yıkımın ardından oluşturulan o devletli şablonu ile sıradana pay edilir. Hayat bu sathı mahalde hep ucuzdur. Hakaret, şiddet, göstere göstere yağmanın var edildiği yerde her ne olacaktır yaşam bunu sorgulamaktadır vekil Baş. Düzenin, düzenli / düzensiz var ettiği fecaat sarmalının konu her ne olursa olsun, devletlinin kasası dışında pek de başka bir şeyle ilgilenmediğini bir kez daha millet adına sorgular! Deprem konusunda bile ikircikli davranılan bir yerde tüm o nefret ediminin güncelliği bunca afaki kılınırken, hayat sahiden de ne olacaktır, her ne hallere koyulacaktır, yanıt yoktur! Dahası da vardır; HDP tarafından mecliste verilen ol 'deprem vergileri araştırılsın' önergesi AKP-MHP oylarıyla reddedilir.
Artı Gerçek’te Remzi Budancir’in haberidir: “Malatya’nın Pütürge ilçesine bağlı Hüsükuşağu, diğer adıyla Bölükkaya köyü depremden zarar gören yerleşim yerlerinden biri. Depremden zarar gören köy, 'Alevi köylerine yardım gitmediği' iddiaları ile gündeme gelmişti. Hüsükuşağı köyü  Malatya’nın Pütürge ile Elazığ’ın Sivrice ilçeleri arasında yükselen karlı dağların yamacında kurulu. Tamamı Alevi yurttaşların ikamet ettiği köyde evler eski taş evler. Hüsükuşağu Cemevinin önünde bir araya geldiğimiz köy sakinleri, “Alevi köylerine yardım gitmediği” tartışmalarından oldukça rahatsız.
Artı Gerçek’e konuşan Hüsükuşağı köyü sakini Sadettin Anıktar, depremde 138 evin hasar gördüğünü söyledi. Yetkilerin kendilerine “Sakın evlere girmeyin” dediğini aktaran Anıktar, yardımlar ile ilgili şunları dile getirdi: “Sağ olsun, ilgi alakaları yapıyorlar geliyorlar gidiyorlar.  Ama daha bugün (pazartesi) ilk bismillah bir kamyon erzak geldi. Antalya belediyesi bize göndermiş. Erzaklardan ihtiyacımız olanı aldık, diğerine dokunmadık. O erzakları Elazığ’a da gönderdik” dedi.
Depremden 3 gün sonra yardım geldiğini belirten köy sakinlerinin ihtiyaçları oldukça fazla. Taş evler hasar gördüğü için girilmiyor. Kar yağışının yoğun olduğu bölgede çadırda yaşamak imkânsız. Hüsükuşağı köyü sakini Fatma Karademir, “Başka bir şey istemiyoruz. Bizim burada kalacak yere ihtiyacımız var. Barınak, bir küçük kulübemiz olsun. Çünkü buranın şartları zordur. Giremeyiz evlere…” dedi. Köy sakini Elena Çakır’da temel ihtiyaçlarının barınma olduğunu söyledi. İnsanların kış şartlarında çok mağdur olacağını belirten Çakır, “Yukarıdaki kesimlere su yok elektrik kesiliyor. İnşallah devlet büyükleri bizi buralarda unutmaz” diyerek barınma ile ilgili sorunların giderilmesini istedi.
Mıko Mezrasında evi bulunanlardan biride Zeki Aslan. Mezrada bulunan evlerinde hasar tespiti yapılmaması üzerine Aslan kolları sıvayarak yaya olarak yola çıktı. Mezrada tek bir evin bile sağlam kalmadığını anlatan Aslan, “Tüm evler yıkılmış durumda. Yıkılan evler arasında bizim evimizde var. Bende yıkılan evlerin fotoğraflarını çekip getirdim, muhtara verdim. Muhtarda bu fotoğrafları hasar tespiti için götürüp yetkililere verdi. Bu şekilde biz kendi köyümüzde hasar tespiti yapmış olduk” diye anlattı.
Kış aylarının kendisini hissettirdiği bölgede halkın temel ihtiyacı barınma. Köyün temel geçim kaynağının hayvancılık olduğunu anlatan köylüler, ahırları kullanamıyor. Bir çok köylünün hayvan yemi enkaz altında kaldı. Köy sakinlerinin talebi sadece kendileri ile alakalı değil. Hayvanları için de yarım istiyorlar. Hava sıcaklığının eksi 14’ü bulduğunu, bölgede hayvanların barınması için de çadıra ihtiyaç olduğunu dile getiriyorlar.”
Köylülerin aksettirdiği, bildirmeye çalıştığı şey bu ülke denilen sahada o ötekisine reva görülen ayrımcılığın ta kendisidir. Nefretle, ötekileştirerek hep ama hep daimi bir ayrımı var ederek, felaketin ortasında dahi böylesi sırf şu yukarıdaki değinilerde olduğu gibi insan ayırarak var edilen cerahatledir bu toprağın meseli. Yardımların iş işten geçtikten sonra çıka geldiği yerde oluşturulan her cerahat bir başka tahayyülü var eder. Yıpranan hayatlar, zedelenmiş olan hayat istencini, başa göçertilen çatıyı, açılan yarayı onarmak yerine bu tahayyüller gibi nicesin var ederek bir menzil gerçek kılınır. Bu kadar dar kapsamlı bir yerde bu kadar acziyet içinde kalınmışken ol büyük deprem söylentileri var edilen İstanbul’da durum nice olur!
Tumblr media
Bahadır Özgür’ün Duvar’da Aykut Erdoğdu’yu referans göstererek kaleme aldığı yazısından aktaralım: “Gazeteci Celal Eren Çelik, Elazığ’daki felaket sonrasında gözlerin çevrildiği Kızılay’ın, bir hokus pokusa nasıl alet edildiğini kanıtlayan belgeyi yayınladı. Belgeye göre; Başkentgaz, 2017’de Kızılay’a 8 milyon dolarlık bağış yaptı. Ancak bu cömert bağışın ilginç bir şartı vardı. Paranın 75 bin dolarını Kızılay alacak, kalan 7 milyon 925 bin dolarını da Ensar Vakfı’na yurt inşaatı yapılması için transfer edecekti.
Özel bir şirket, dinci bir vakfa yardım yaparken, esasında gönüllülük üzerine çalışması gereken bir kamu kurumunu ‘yasal payanda’ olarak niye kullanır? Parayı doğrudan aktarma hakkı varken, Kızılay’a neden ‘vergi cenneti’ muamelesi yapılır? Deprem gecesi SMS ile 10 TL isteyen Kızılay, ne için böyle bir ilişkinin içine sürüklenir?
Akla gelebilecek her türlü soruyu tartabilecek bir skandaldır bu. Üzerine ısrarla gidilmesi gereken bir cerahattir. AKP iktidarının 17 yıllık ekonomi politiğinin kalbindeki karanlığı özetleyen, bünyeye saldıran ‘hain hücreyi’ açığa çıkaran bir ilişki ağıdır. Defalarca kesildiği muhtemel ‘hizmet-minnet’ faturalarından gün yüzüne çıkmış bir tanesidir…
Ankara’nın doğalgaz dağıtım tekeli Başkentgaz’ın, 2 yıl içerisinde satılmazsa yüzde 80’ini Özelleştirme İdaresi’nin (Öİ) satacağına dair hüküm, 2007’de 5669 Sayılı Kanun’a eklenir. Melih Gökçek alelacele basına kapalı ihale düzenler ve ihaleyi Global Yatırım-Energaz Ortak Girişimi kazanır. Ama para denkleştirilemez, ihale iptal edilir. 2008’de kurumun değeri 1.6 milyar dolardır. Öİ, devreye girerek yüzde 80’i için ihale açar. İhaleyi Karamehmet-Kazancı ortaklığı kazanır. Yüzde 80 için verilen fiyat 1.2 milyar dolardır. Toplam değer ise bu sefer 1.5 milyar dolara gerilemiştir. Yine para ödenemez ve 2012’de bir ihale daha yapılır; yeterli teklif alınamayınca o da iptal edilir. Belediyenin elindeki yüzde 20’lik hisse Öİ’ye devredilir ve Eylül 2012’de kurumun yüzde 100’ü için açılan ihaleyi, bu sefer Torunlar Gıda kazanır. Verdiği fiyat ne kadar dersiniz? 1 milyar 162 milyon dolar; yani kurumun değeri Torunlar’a gelene kadar aniden erir. Peki bu nasıl olur?
Ankara’da yaklaşık 2 milyar metreküp kullanımı bulunan 27 serbest tüketici, gazlarını BOTAŞ’tan doğrudan alırken, 2011’de bir değişiklik yapılarak, bu abonelerin artık Başkentgaz’dan alacağı belirtilir. Böylece kurumun geliri yükseltilir. Ayrıca sadece Ankara merkezde gaz satma hakkı olan şirkete, bütün ilçelerde de satma hakkı tanınır. Yine çıkarılan özel bir kanunla da şirketin belediyeden alacağı 352 milyon dolar, özelleştirme gelirine mahsup edilir. Böylece özelleştirme bedeli, 352 milyon dolar daha düşürülür. Şirket neredeyse üçte bir fiyatına, Recep Tayyip Erdoğan’ın imam hatipten arkadaşı, Erzincan’da bakkal dükkanı ile ticarete atılıp, inşaat rantıyla büyüyen Aziz Torun’un olur.*
xxx
Torunlar Gıda’nın pek çok ilde gökdeleni, AVM’leri, lüks konutları bulunur. Ancak 10 işçinin asansör faciasıyla yaşamını yitirdiği İstanbul Mecidiyeköy’deki Torun Center vakası, işlerin nasıl yürütüldüğünün aynası gibidir.
Malum, Ali Sami Yen Stadı arazisi, Seyrantepe’deki stat karşılığında TOKİ tarafından alınır. Nisan 2010’da yapılan ilk ihaleyi 416 milyon 500 bin lirayla Nurol-Aşçıoğlu grubu kazanır. 15 dakika süren ihalede TOKİ, verilen teklifi ‘yetersiz’ buldu ve iptal eder. Mayıs 2010’da düzenlenen ikinci ihaleye Aşçıoğlu tek başına girer ve 461.5 milyon liralık teklif vererek proje yapma hakkını kazanır. Aşçıoğlu Ekim 2010’da projede Torunlar ve Kapıcıoğlu ile ortak olur. Ortaklıkta hisse yapısı Torunlar’ın yüzde 65, Aşçıoğlu’nun yüzde 30 ve Kapıcıoğlu’nun yüzde 5’tir. Daha sonra Aşçıoğlu hisselerinin tamamını Torunlar’a devreder. Kapıcıoğlu da projeden ayrılınca, Torunlar tek başına kalır. 2015 yılında ise, aslında gelir ortaklığı ile yapılması gereken projede tapunun Torunlar’a devredildiği ortaya çıkar. TOKİ, “Biz 2013’te 520 milyon doları iş bitmeden peşin aldık. Bu nedenle projeden çekildik” der. İlginç şekilde parayı aldıktan sonra değil, asansör faciasının ardından devir yapılmıştır. Ve olay ruhsat için Şişli Belediyesi’ne başvurulmasıyla ortaya çıkar.
Koruma altındaki Likör Fabrikası’yla beraber deprem toplanma alanını da yutan ihaledeki tuhaflıklardan işçi cinayetlerine, tapu oyunlarına uzanan sorunların nasıl ‘çözüldüğü’ ciddi soru işaretidir. Lakin o sorunun yanıtını da Mall Of İstanbul vakasında buluruz…
xxx
Şimdi soralım: Yıllardır Torunlar’ın karşılaştığı her sorun, niye böyle kuşku tohumları eken uygulamalarla çözülüyor? Sahnede neden Torunlar’ı değil de, daima onun yardımına koşan siyasetçileri, bürokratları, kamu kurumlarını görüyoruz?
Bu soruların yanıtı, üzerindeki zarfa ‘yüce gönüllülük’ pulu yapıştırılmış o 8 milyon doların da neyin karşılığı olduğunun yanıtını verir. Kızılay vakası, en az Susurluk kazası kadar ciddi bir skandaldır. Görünen ip çekilebilirse, ardından 17 yılın karanlığı gelir…”
Banu Güven Deutsche Welle Türkçe servisinde devam ettirir; “Türkiye'de iktidarın kendisini her düzlemde nasıl konsolide ettiğini, Kızılay gibi afet ve acil durumlarda devreye girmesi gereken kuruluşların da nasıl paravan olarak kullanıldığını gösteriyor.
Başkentgaz "Vergiden kaçırma başka, biz vergiden kaçındık” gibi bir terimle kendini temize çıkarmaya çalışsa da hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.
Ankaralılar evlerine gelen doğal gaz faturalarına her baktığında bu hakikati hatırlayacak. Ne var ki; şeffaflığın olmadığı, kurumların hesap vermediği, soru soranın soruşturmayla sindirilmek istendiği ülkelerde  bu kirli ilişkiler ağının bozulması zor.
Doğalgaz faturalarıyla beraber sosyal eşitsizliğin faturasının kabarması iktidarın kaderini bu kez belirleyecek mi, onu da bir sonraki seçimde göreceğiz.”
Bir istenç, basit bir tahayyül değil her nasıl dip ve uzaktan değil göstere göstere ayrım ve yıkımın var edildiğinin bir başka bariz örneği Kızılay’ın yardım olarak topladığı iddia edilen ayni / nakdi yardımları akıbetlerinin karanlık kılınması bir bildirendir. Bütün, bariz ve belirgin kılınan şey nefret bu safhada bizatihi yağmacılıktır. Bir halka, en zor anında dahi bunca kötülüğü reva görenlerin elleriyle bir ülke bırakılmaz, geri koyulmaz. Televizyon ekranlarında örtbası, sanal alemde ifşası devam olunan şey bu ülkenin hakkı, sıradanın arttırdığı şeye bile tenezzül olunan bir yeri gösterir. Yağmanın ta kendisi o nefreti simgeleştirir. Düşmanın yapmayacağı şeyi bile isteye yapanların ellerinde bir ülke bırakılmıştır, var edilmiştir.
Bir tuhaflıklar silsilesi içerisinde hayatın çarçur edilmesi kesintisiz kılınıyor. Depremden sonra yaratılan ortamdan, gün aşırı bir şeylere konuşma zorunluluğu hisseden o baş amir tarafından bu sırada türetilmiş olan nefret ve hiddete, ekonomik darboğaz içerisinde rehin kalmış bir halkın her gün daha fazla ezilmesinden bir tuhaf düzende her gün yine yeniden eksikli konuluyor. Bir sahanın yaşamla ilintisi kesintiye uğratılıyor. Düzen kendi yıkımını her gün biçim değiştirerek var ederken, sıradan için hayatın ezberlenmiş kodları, köşeleri dahi artık geriye bırakılmıyor. Erk, muktedir, iktidar eliyle yağmasından talanına, dilsel ve ırksal ayrıştırmalardan, demokrasi varmış gibi yapılırken oluşturulan insan haklarının tam tekmil çiğnenmesine bütün ve belirgin bir düş kırımı menzili var ediliyor. Hiç ama hiçbir zaman hesap verilmemiş bir düzlemde, bir kez daha ama son kez değil sıradanın ol hayattaki varlığı, sesi ve sözü her günümüze düşürülen devletli gölgesinin rehini biliniyor hep böyle söyleniyor. Rezillikler silsilesi, hizaya çekme gayretleri, ayrımcılık, nefret illa ki ötekisine karşı kurulan tezgahlar / düzenlemelerle birlikte bir cennet denilen / bilinin yer cehennemin ta kendisi kılınıyor. Dönüyoruz, dolaşıyoruz ve yeniden anlıyoruz ki ol muktedir olma halleri insanı zehirliyor. Erk, muktedir ve iktidar olanlar, bu kümelere dahil olanlar, buralardan beslenenler binlerce kez olduğu gibi yeniden riya / yalan ve arkası kesilmez bir hiddetle hayatı çalıyor. Hayatın üstünde tepiniyor. Parçalanmışlıkla, bölük börçük kılınmış umutlarla, her gün daha da karanlığı ile bir ülke gerçek kılınıyor. Bu kadar açık, böyle kolay mıdır her şey... sahiden... kolayca... öyle... Devlet kötülüğün ta kendisiyken, hala mı her şey uzakta / ötede olandır.... sahiden... kolayca... öyle....
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Desenler - Olivier BONHOMME v/ Behance
2 notes · View notes
marmalaise · 4 years
Photo
Tumblr media
Sivas Yeni 4 Eylül Stadyumu'nda saat bugün 20.55'de başlayacak karşılaşmada Portekizli hakem Joao Pinheiro düdük çalacak. Pinheiro'nun yardımcılıklarını Tiago Jose Pereira Costa ve Pedro Ribeiro yapacak. Müsabakanın dördüncü hakemi ise Iancu Ioan Vasilic olacak.
Sivasspor Karabağ nasıl canlı izlenir?
Sivasspor Karabağ maçını beIN Sports 1 ekranlarından canlı olarak izleyebilirsiniz. Online olarak izlemek isterseniz de tek maç satın alma özelliğini kullanarak bu maçı kesintisiz bir şekilde izleme imkanına sahip olabilirsiniz. 
Digitürk tek maç satın alma işlemi nasıl yapılır?
Digitürk üzerinden tek maç satın alabilir ve maçları izleyebilirsiniz. Tek maç satın almak için aşağıdaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.
Satın almak için tıklayınız
Rıza Çalımbay: “Karabağ maçı final niteliğinde”
Tumblr media
Maça kazanmak için çıkacaklarını ifade eden Çalımbay, “Karabağ takımına hoş geldin diyoruz.
Depremde kaybettiğimiz bütün kardeşlerimizin acılarını da paylaşıyoruz, hepsine Allah rahmet eylesin. Biz tabi ki dost bir ülkeyiz ama sahada da tabi ki mücadele edeceğiz. İki taraf da kazanmak için oynayacak, biz de kazanmak için oynayacağız. Bizim bu maçı mutlaka iyi bir şekilde bitirmemiz gerekiyor. Çünkü iddiamızı devam ettirmemiz için çok önemli. Buradan alınacak her puan çok çok önemli. Biz her zaman söylüyoruz hem ülkemiz hem kendimiz için oynuyoruz bu maçı. Biz bu maçı çok iyi bir şekilde bitirdiğimiz takdirde kesinlikle iddiamız devam edecek. Şu anda da hala devam ediyor. Hala oynanacak 4 maç var biz, bu maçları çok iyi bir şekilde bitireceğimize inanıyoruz. İki tane oynadığımız maç vardı, ikisinde de gol attık, gol atabiliyoruz. Maalesef yediğimiz goller de oldu. Şimdi bu maçta bütün gayemiz galibiyet üzerine. Onun için her türlü riski de göze alacağız. O maçı kazanmak için ne gerekiyorsa her şeyi yapacağız. Tabi ki eksik arkadaşlarımız olabilir, dinlendirmek istediğimiz arkadaşlarımız olabilir. Öyle bir şanssızlığımız da var. 2 gün sonra da Galatasaray ile final gibi bir maç oynayacağız.Mutlaka bunu çok iyi bir şekilde bitirmek zorundayız” dedi.
“Gidebileceğimiz yere kadar gideceğiz”
Grupta zor maçlar oynadıklarını vurgulayan deneyimli teknik adam, “Oynadığımız maçlar kolay maçlar değil. Grup kolay değil, Karabağ ve Maccabi Tel-Aviv takımları iyi takımlar. Villarreal zaten iyi bir takım. Onun için bu maçlarda her şey olabilir. Çok dikkatli bir şekilde davranmamız gerekiyor. Her şeyden önce Avrupa kupalarında gidebileceğimiz yere kadar gideceğiz kesinlikle. Kalan 3 maçı da kazanmaya çalışacağız ama bizim için bu maç final niteliğinde bir maç. Bizim her şeyden önce koskoca bir ligimiz var. Türkiye Kupamız var. Zaten bizim takımın hiç dinlenme şansı diye bir şey yok. Onun için burada aksilikler, sıkıntılar hepsi yaşanıyor. Bizden daha büyük bütçelere sahip olan takımlar daha çok oyuncu alan takımların hepsi elendiler. Hem de umulmadık takımlara elendiler. İyi oynuyoruz, ne Maccabi Tel-Aviv maçında, ne de Villarreal maçında kötü oynadık. İkisinde de iyi oynadık ve çok güzel goller attık. Ama ikisinde de şanssızlık yaşadık” diye konuştu.
“Çok büyük bir avantaj yakalayacağız”
Karabağ maçını yendikleri taktirde avantajlı duruma geçeceklerini de sözlerine ekleyen Çalımbay, “Bizim takım tam olduğu zaman inanıyorum ki bu gruptan kesinlikle çıkacağız.
Maçı geçebilirsek çok büyük bir avantaj yakalayacağız. Bizim sadece sıkıntılarımız sakat ve yorgun olan arkadaşlarımız. Tek dezavantajımız o. Önümüzde kocaman bir lig var ve daha ligin başındayız. 21 takımla oynayacağız ve arkasından Türkiye Kupası var. Yani maçlar bitmiyor, maçlar çok. O yüzden de önümüze ve işimize bakmamız gerekiyor. Tek düşüncem sahamızdan galibiyetle ayrılmak, başka düşüncem yok” ifadelerini kullandı.
Uğur Çiftçi: “İyi sonuçlar almak istiyoruz”
Tumblr media
Sivasspor'un deneyimli futbolcularından Uğur Çiftçi ise yarın iyi bir maç olacağını söyleyerek, “Azerbaycan bizim dost takımımız. Ülke olarak her zaman yanlarındayız. İyi bir maç olacak, inşallah iyi olan kazanır ama kazanan taraf biz olmak istiyoruz. İçeride iyi oynayıp iyi sonuçlar almak istiyoruz. İnşallah bu maçta buna başlayacağız. Galibiyet serimizi de bundan sonra oynayacağımız Galatasaray maçıyla devam ettirmek istiyoruz. Maçlara her zaman kazanmak için çıkıyoruz. Elimizden gelenin en iyisini vermeye çalışıyoruz.
İllaki bütün arkadaşlarımız kazanmak için çıkıyor. Kaybediyoruz ama baktığımızda şanssız kaybediyoruz. İyi oyun oynuyoruz, bazen şanssız kaybediyoruz. Kaybetmememiz gereken maçları kaybediyoruz ve üzülüyoruz. Bazen üzülecek bile vaktimiz olmuyor. Pazartesi maç oynuyoruz, salı toparlanmaya çalışıyoruz, perşembe tekrar maç oynuyoruz. Arkadaşlarımızla daha iyi olmak için oturup konuşuyoruz” açıklamasını yaptı..
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
0 notes
Text
Tüfenkci Herkesin Kendini Bulabileceği Malatya’yı İnşa Edeceğiz
Tumblr media
Çarşımızı, pazarlarımızı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi 1 yıl içinde inşa edip Malatyalılara teslim edeceğiz” dedi. AK Parti tarafından Başharık bölgesinde düzenlenen mahalle toplantısı yoğun ilgi gördü. AK Parti İl Başkanı Namık Gören, Başharık mahallesi sakinlerine teşekkür ederek, “Milletimize hizmet etmeyi bize nasip eden Allah’a şükürler olsun” dedi. AK Parti Kadın Kolları Başkanı Özlem Pelitoğlu “Nasıl evimizi, yuvamızı, çocuklarımızı koruyorsak, memleketimizi ve ülkemizi de aynı duygularla koruyacağız. 14 Mayıs’ta da kadınlarımızın sandıklara sahip çıkacağından hiç şüphemiz yoktur. 14 Mayıs akşamını bayram havasında geçireceğiz. Sandıklar herkese emanet” diye konuştu. Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder, “Biz ilk günden beri Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadesi ile sizlere hizmetkar olmaya geldik, size hizmet etmeye geldik. Dün olduğu gibi, bugünde ve yarında siz bizim yanımızda durdukça, biz bizimle beraber oldukça biz bu yolda durmak yok, devam edeceğiz.” diyerek, Malatya’da güzel sonuçların alınacağını vurguladı. AK Parti Malatya Milletvekili Adayı Ramazan Özcan ise şunları söyledi, “Yaşanan depremde evlerimiz, işyerlerimiz ciddi anlamda tahrip oldu. 24 Ocak 2020 depreminde de Malatya ciddi anlamda yara almıştı, ama AK Parti 2 yıl içinde o depremin yaralarını sarmıştı. 6 Şubat'ta yaşanan depremin yaralarını da birbirimize omuz vererek, devlet-millet işbirliği ile sarmaya hazırız ve bu yaraları birlikte saracağız. AK Parti’nin kadroları bundan önceki bütün felaketlerde nasılki bu milletin yaralarını hızla sardıysa bu depremin yaralarını da hızlıca saracaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız, 1 yıl içinde evleri ve işyerlerini inşallah kısa sürede yapacak. Yaparsa kim yapar, Recep Tayyip Erdoğan yapar, AK Parti kadroları yapar” dedi. AK Parti Malatya Milletvekili ve Adayı Bülent Tüfenkci ise şu şekilde konuştu, “Herkesin kendini bulabileceği Malatya’yı birlikte inşa edeceğiz. Çarşımızı, pazarlarımızı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi 1 yıl içinde inşa edip Malatyalılara teslim edeceğiz. Dün yaptık, bugün yapıyoruz, yarında yapacağız. Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir seçim yapıyoruz. Yeni Yüzyılı kimler inşa edecek, onunla ilgili bir seçim yapıyoruz. Kim ne derse desin, kim hangi algıyı oluşturursa oluştursun özellikle Türkiye Yüzyılını, Anadolu’da ve Türkiye’de, bu coğrafyada inşa edeceğiz. Bunu da milletimizin destek ve vereceği oyla inşa edeceğiz. Biz adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan’ı seviyoruz.” ifadelerini kaydetti.   Read the full article
0 notes
iahaber · 8 months
Text
İmamoğlu’ndan cami engeline tepki
İA HABER AJANSI İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avcılar'a 475 araç kapasiteli otopark ve 7 bin metrekarelik meydan kazandıracak projenin temelini attı. Temel atma törenine; CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik,  Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi ve eski Avcılar Belediye Başkanı Yüksel Çengel katıldı. “BİR CAMİNİN YAPILMASI ENGELLENİYOR” İmamoğlu konuşmasında (Silivri açıklarında 26 Eylül 2019 tarihinde meydana gelen 5.8 büyüklüğündeki depremde ağır hasar gören ve yıkılan 40 yıllık Hacı Ahmet Tükenmez Camii'ni İBB tarafından yeniden yapılmasının nasıl engellendiğini anlatarak tepki gösterdi. İmamoğlu “Bir caminin yapılması engelleniyor. Yazıklar olsun. Defalarca içinde bulunduğum bu cami, yıllar önce yapılmış ama ne yazık ki depreme dayanıksız olduğu için Silivri’deki sallantıdan sonra yıkılması öngörülmüş. O günden itibaren süreci devam ettiriyoruz” dedi. “BİR MÜFTÜ, ‘CAMİ KÜÇÜKMÜŞ' DİYE BİZİ DAVA ETTİ” Temelini atacakları zemin altı otopark ve meydan projesi şekillendiğinde, Avcılar'ın en kalabalık noktasında bulunan Hacı Ahmet Tükenmez Camii'ni de yeniden yapmayı tasarladıklarını ve inşaat başladıklarına anlatan İmamoğlu, şunları söyledi: * “Bir müftü bizi dava etti. Buraya yürütmeyi durdurma kararı aldı. Niye? Küçükmüş cami! Yani 800 kişi kapalı alanı, dışarısıyla beraber 2000 kişiyi bulan ibadet noktası olacak bir yer, küçükmüş! Kardeşim, oraya binlerce kişi gelemiyor bile. Hemen karşıda Cerrahpaşa diye üniversitenin içerisinde kocaman bir cami tasarlanmış zaten. Hemen 200 metre karşısı. Hatta ben dedim ki, ‘Burada zaten büyük bir cami var. * Burada, burayı boğan değil, burayı ferahlatan bir cami yapılmalı.' Sonra dediler ki, ‘Bir de müftülük istiyorlar. Israrla onun için bunu zorluyorlar.' ‘Yazı yazın' dedim, ‘Hazine ya da Milli Emlak… Neyse devletin bir yerde arsası varsa, onu bize göstersinler. Avcılar’ın müftülük binasını da biz yapacağız Büyükşehir Belediyesi olarak. Hiç sorun yok. Ama oraya sığmaz' dedim. Orası zaten bir avuç içi kadar yer. Oraya sığmaz.” “O KOLTUKLARDA SİYASET YAPMAYIN” İmamoğlu şu ifadeleri kullandı: * “Mesele üzüm yemek değil, mesele bağcıyı dövmek. Ben bu aklı tanıyorum. Ben bu aklı biliyorum. Ne biliyor musunuz? Dertleri, ‘Cumhuriyet Halk Partili Büyükşehir Belediye Başkanı buraya cami yapmasın.' Derdi bu. Evet, ben bu müftü aklını tanıyorum. Beylikdüzü Belediye Başkanımız burada. Bize Beylikdüzü’nde cami yaptırmadılar. Zorla yaptık. Ben kaçak cami yaptım biliyor musunuz? Mecburen kaçak cami yaptım. Bunu hatırlatıyorum, mecbur. Daha ileri gideyim mi? Camiye imam vermedi aynı müftü. Karadeniz fıkrası gibi değil mi? Dedim ki, ‘Vermesinler. Gider imamlık yaparız. Yapacak bir şey yok.' Ayıptır, günahtır; yapmayın. * O koltuklarda siyaset yapmayın. Ben, buradan Diyanet İşleri Başkanı’na, daha önce bu konuyu anlattığım İstanbul Müftüsü’ne sesleniyorum: Ayıptır günahtır. Bu işe müftülüğü, insanların inancının bir nevi oradaki liderini siyasete alet etmeyin. O işin arka planındaki siyasi irade aklını ben biliyorum. Bakın tam proje önünüzde. Şuna ‘mescit' diyerek yürütmeyi durdurma mahkemesini açan akıl kötü niyetli akıldır.” “DERT NE BİLİYOR MUSUNUZ?” Sözünü ettiği Beylikdüzü'ndeki müftülük binasını yaptıkları süreçte de ilçe müftüsünün kendilerini kaçak müftülük binası yapmakla suçlayarak şikayet ettiğini aktaran İmamoğlu, “Yine fıkra gibi değil mi? Ve o müftülüğü bitirdik. Ta 2017'de, 2018'de taşınacağı müftülüğe, herhalde 2-3 sene önce taşındılar değil mi Başkan? Niye? İnat. Dert ne biliyor musunuz? ‘CHP’li belediye müftülük yapar mı?' Bakın neyi konuşuyoruz? İnançta, en temel şeyi, yani siyaseti dine alet etmemeyi. Benim inancımı sorgulayacak, ister adı müftü olsun, ister adı başka bir şey olsun, benim inancımı sorgulayacak insan daha anasının karnından doğmadı. Bu ülkede kim kimin inancını sorgulayabilirmiş? Dünyada kim kimin inancını sorgulayabilirmiş? Gurur duyuyoruz. Böyle bir şey olabilir mi” şeklinde konuştu. “İHBAR EDİYORUM” Beylikdüzü'nde açtıkları taziye evlerinin… www.iahaber.com
0 notes
egedensondakika · 4 years
Text
Kılıçdaroğlu: Elazığ'ın afet bölgesi ilan edilmesi gerek
Tumblr media
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Ocak günü saat 20.55'te meydana gelen, 41 kişinin yaşamını yitirdiği 6.8 büyüklüğündeki depremin ardından dün Elazığ'da başlattığı temaslarını sürdürüyor. Bu sabah bir otelde düzenlenen 'Deprem Sunum Programı'na katılan Kılıçdaroğlu, yaşanan depreme ilgili değerlendirmelerde bulundu. 'UZUN SÜREDİR DEPREMLER YAŞIYORUZ' Türkiye'nin deprem bölgesi olduğunu vurgulayarak, gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Devlet, liyakatla, adaletle yönetilir. Liyakatla yönetildiği için adaletle yönetilir. Çünkü devletin temeli, dini adalettir. Adaleti sağlamanın yolu, işi ehline teslim etmektir. Türkiye'yi yönetenlerin, siyaset kurumunun eksiği nedir? Liyakata yeterli kadar değer vermemektir, işi ehline teslim etmemektir. Aslında işi ehline teslim etsek belki daha ciddi felaketler yaşarız, ama can kaybımız olmaz. Örnek mi istiyorsunuz? Japonya'ya bakalım. Fay hatları bizden daha derin, daha hareketli. Bizden daha büyük depremler oluyor orada. Ama bir kişinin burnu bile kanamıyor. Niçin? Binalarını ona göre yapıyorlar. O zaman oturup düşünmemiz gerekiyor. Bu iş bir siyaset konusu değil. Bu bir memleket işidir. Fay üstünde evi olan her partiden insanımız var. Ölen bizim insanımız. Şu soruyu hep beraber vicdanımıza sormak zorundayız. Uzun süredir depremler yaşıyoruz ve uzun süredir can kaybımız ve mal kaybımız var. Ben şu soruyu soruyorum; can kaybı ve mal kaybı var, peki hangi önlemi alıyoruz? Önlemi almak ayrı krizi yönetmek ayrıdır. Önlem almak şu, bina yapacaksınız depreme dayanıklı olacak. Kriz yönetimi ise deprem olduktan sonra yaraları hızla sarmaktır. Bugün bizim yaptığımız kriz yönetimidir, önlem değildir" dedi. 'BİR VERGİ NEREYE HARCANIYORSA BUNU BİLMEK BİZİM HAKKIMIZ' Konuşmasına deprem vergisine de değinen Kılıçdaroğlu, "Verginin nereye harcandığını bilmek herkesin hakkı" dedi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Rahmetli Bülent Ecevit, deprem vergisi kanunu çıkardı. 1999'da depremde 10 binlerce insan hayatını kaybetmişti, 10 binlerce insan yaralıydı.10 binlerce ev yıkılmıştı. Bunu o günkü bütçeyle yapmak mümkün değildi. Deprem vergisi kanunu çıktı. Dediler, biz bunların hepsini yapacağız. Bir kısmı yapıldı, bir kısmı yapılmadı. Ben doğruları söylediğim zaman bana kızıyorlar. Ben doğruları söylemezsem kendi vatandaşıma saygısızlık yapmış olurum. Size bir örnek vereceğim, Marmara depreminin ardından Sakarya Valisi, bazı okulların depreme dayanaksız olduklarını ve yıkılması için rapor hazırladı. Bu okullar yıkılmadı. Deprem vergisi kanunu çıktı, yine yıkılmadı. Geçen, grup toplantısında bunu gündeme getirdim. Nihayet akşama doğru haber geldi, 17 okulun yıkımına karar verilmiş. 17 yıl boyunca çocuklarımızı tabutluğa gönderdik. Deprem olsaydı, çocuklarımız hayatın kaybetseydi, ne diyecektik? Deprem vergilerine ne yaptınız diye sordum, yine kıyamet koptu. Yine en ağır hakaretlere karşı karşıya kaldım. Bir vergi nereye harcanıyorsa bunu bilmek bizim hakkımız. Van depreminde 644 kişi ölmeden neden 20 milyar yatırım yapmadınız? 20 milyar yatırım yaptınız doğru. Binalar yaptınız doğru. Ama bu binaları depremzedelere sattınız." 'YARALARI SARARKEN VATANDAŞI MAĞDUR ETMEDEN SORUNU ÇÖZMEK ZORUNDAYIZ' Elazığ'ın afet bölgesi ilan edilmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, kentin buna ihtiyacı olduğunu söyledi. Bunun bir siyasi karar değil, insanı karar olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, "Biz hep birlikte mücadele edeceğiz. Parayı yerinde ve zamanında kullanacağız. Vatandaşa yardım edeceğiz. Dün, sizlerin yaşadığı depremi ben de yaşadım. Benzer olayı Van'da da yaşamıştım. Biz yaraları sararken, vatandaşı mağdur etmeden sorunu çözmek zorundayız. Çadırları gördüm. O çadırlarda kış ayında yaşamanın zor olduğunu hepimiz gördük. Aileler henüz şoku atlamış değiller. Yaraları sarmak derken, yaraları sarmak o kadar kolay değil. Yaraların sarılması için zamana ihtiyacımız var. İnsanların sabra, sevgiye, hoşgörüye ihtiyacı var. Biz bunları yapmak zorundayız. Yaşadığınız sorun sadece sizin sorununuz değil, hepimizin ortak sorunudur. Bu sorunları çözmek için birlikte çalışacağız. Ben buradan Sayın Erdoğan'a sadece Elazığlılar için değil, Elazığlıların acısını paylaşan 82 milyon vatandaş adına sesleniyorum; Elazığ'ın afet bölgesi ilan edilmesine ilişkin bir teklif var, bu teklifi biz verdik. Sizler 'hayır bu teklifi siz vermeyin, AK Parti olarak biz vereceğiz' derseniz, buyurun verin, biz sizin teklifinizi destekleriz" diye konuştu. KILIÇDAROĞLU MALATYA'DA  CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, depremin merkezi Elazığ'daki incelemelerinin ardından Malatya'ya geçti. Partililer tarafından Kömürhan Köprüsü mevkisinde karşılanan Kılıçdaroğlu, Kale Belediye Başkanı Murat Koca'yı ziyaret etti. Kale Belediyesi önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, dün Elazığ'da olduğunu hatırlatarak, "Belediye Başkanlarımızı ziyaret ettik, onları dinledik, taziyelerde bulunduk. Bugün Kale ilçesindeyiz, sayın başkanı ziyaret ettik. Sayın başkan özellikle, kırsak kesimde büyük ölçüde mal kaybına yol açan bir deprem yaşandığını ifade etti. Kendisine geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. İnşallah bundan sonra buna benzer felaketleri yaşamayız" dedi. Kılıçdaroğlu, depremde hasar oluşan Kale ilçesine bağlı Bağlıca Mahallesi'nde ziyarette bulundu. CHP'li heyet, ardında en çok can ve mal kaybının olduğu Doğanyol ilçesine doğru yola çıktı. Read the full article
0 notes
Text
İYİ Partili Göçmez “Tütündeki sorunu çözeceğiz, kaldıracağız.”
Tumblr media
İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “Çiftçi kazanmadığı sürece millet kazanamaz, millet kazanamadığı sürece ülke kalkınmaz” dedi.
İYİ Parti İl ve İlçe Başkanlarıyla beraber Kahramanmaraş Merkezlerinde en fazla hasarı alan ilçelerden biri olan Doğanşehir ilçesine bağlı Erkenek, Kurucova, Yeşilova, Sürgü Mahallesi'nde vatandaşlarla ve esnaf ile bir araya gelen İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez tütün konusuna ilişkin olarak “Tütündeki sorunu çözeceğiz, kaldıracağız.” dedi.
Tumblr media
“Meclise Daha Güçlü Gidersek Tütündeki Sorunu Çözeceğiz” İYİ Parti Malatya Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “Çiftçi kazanmadığı sürece millet kazanamaz, millet kazanamadığı sürece ülke kalkınamaz. Tütündeki kotayı kaldırmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bizim programımızda mevcut bu. Daha önce geçmişte Mecliste verdiğimiz gensoru önergesi reddedildi. Meclise daha güçlü gidersek tütündeki sorunu çözeceğiz, kaldıracağız. Kotayı kaldıracağız daha fazla satılmasını sağlayacağız. Serbest piyasada satışını sağlayacağız. Kaçak tütün adını bile kaldıracağız. Bizim tütünümüz kadar güzel tütün var mı?” diye sordu. “Osmanlının Yaptığı Gibi Boş Arazileri İcara Açacağız” Depremde yıkılan evlerle ilgili İYİ Parti iktidarının çözüm önerilerini anlatan İYİ Parti Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “Herhangi bir bedel almadan sıfır ücretle yıkılan binalarınızın yerine yenisini yapacağız ve teslim edeceğiz bu bizim boynumuzun borcu. Bununla beraber çiftçinin mutlaka teşvik almasını sağlayacağız. Destek almasını sağlayacağız. Osmanlının yaptığı gibi boş arazileri icara açacağız.” şeklinde konuştu.   “20 Senedir Aynı Milletvekilleri”   Var olan milletvekillerinden artık yakayı silktik diyen İYİ Parti Milletvekili Adayı Şeyhmus Göçmez “ 20 senedir aynı milletvekilleri, Aktar döndür aynı. Ne yapıyorsun hiç. Adamın evine hırsız girmiş diyor ki ben bilirim kapıyı bacayı açık bıraktığımı. Adamın evi yıkılmış aramış telefonla ulaşamamış. Biz çadır gönderdik ya diyor. Çadır göndermek, konteyner göndermek çözüm mü? Betonarme binayı diker teslim edersin millete, kutu kaset tünel kalıp ile 3 günde 4 kat bina yapabiliyorsunuz. Depreme en dayanıklı hazır beton, bunları yapıp teslim edersiniz. Millet rahat rahat evine geçer.” dedi. Read the full article
0 notes
mansetmalatya · 4 years
Text
GEREKİRSE O BİNALARIN TAŞINMASI LAZIM
 CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Bağlıca Mahallesi’nde Depremzedelerle Biraraya Geldi DEPREM OLDUĞU GÜN DE YANINIZDAYDIK, BUGÜN DE YANINIZDAYIZ  CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba Sivrice Depremi’nde büyük hasar meydana gelen Kale İlçesi’ne bağlı Bağlıca Mahallesi’nde konuştu; “Malatya fay hattı üzerinde. Büyükşehir belediyesi öncülüğünde bir çalışma yapılarak fay hattı üzerindeki binaların kontrol edilmesi,gerekirse o binaların taşınması lazım” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, beraberinde Kale İlçe Başkanı Süleyman Karaman ve parti yöneticileri ile birlikte 24 Ocak Elazığ Sivrice merkezli depremde büyük zarar gören Kale İlçesi’ne bağlı Bağlıca Mahallesi’ni ziyaret ederek, köy muhtarı ve depremzedelerle görüştü. DURUMUMUZ OLSA KERPİÇ EVDE OTURUR MUYUZ? Depremzedeler mağdur olduklarını,hasar tespitlerinde sıkıntılar yaşadıklarını, konunun Ağbaba tarafından tekrar gündeme getirilmesini ve  çalışmaların hızlandırılmasını istediklerini belirttiler. Mahalle Muhtarı  Hamza Fırat, deprem sonrası  CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın kendilerini hiç yalnız bırakmadığını belirterek başladığı konuşmasında;  “Kerpiç evlerin bazılarına ağır hasar, bazılarına az hasar verildi. Ancak kerpiç evlerin taşıma özelliği olmadığı için,çatlaklar var. Artçılar devam ettikçe, çatlaklar da büyüyor.Kerpiç, su değdiğinde eriyen bir madde, çamur.Bir deprem daha olduğunda evler yerle bir olacak.Devlet kerpiç evlerin bazılarını az hasarlı olarak görüyor.Köylünün geliri olmadığı için yeni bir ev yaptırması imkansız.Yetkililer az ve orta hasarlı evi yıkmadıkları için vatandaş da ‘burada oturamam’ diyor. Yeni ev  yaptıracak gücü de yok.Sürekli hasar tespitleri yapılıyor ama sonucunun ne olacağı bilinmiyor.Az hasarlı evi olan vatandaş gidip 150-200 bin lira vererek nasıl ev yaptıracak bu sorunun cevabını bilen yok.18 yıl  ödemeli ev verseler, biz her sene 6-7 bin lirayı bulup nasıl devlete vereceğiz?İşimiz, gelirimiz yok ki ödeyelim. Çadırda kalıyoruz.Durumumuz olsa zaten kerpiç evde oturur muyuz?Milleti rahatlatacak bir kelime gelmedi. Vatandaş oturuyor, kalkıyor, ‘biz ne yapacağız?’diye soruyor.”ifadelerini kullandı. SORUNLARI YERİNDE TESPİT ETMEYE ÇALIŞTIK Geçmiş olsun dileklerini belirterek konuşmasına başlayan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, “Depremin büyük hasara yol açtığı, Kale İlçesi’ne bağlı Bağlıca Mahallesi’ndeyiz. Depremde bu kadar büyük hasarın olduğu yerde can kaybının olmaması en büyük tesellimiz. 24 Ocak depreminin ardından Pütürge,Doğanyol ve Kale’de ki bütün köyleri gezmeye çalıştık.Sorunları yerinde tespit etmeye çalıştık. Yetkililere ilettik,çözümü için çaba sarf ettik. Bugün de Bağlıca’yı tekrar ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgiler almak istedik” dedi. “DEPREM OLDUĞU GÜN DE YANINIZDAYDIK, BUGÜN DE YANINIZDAYIZ” “Malatya Milletvekili olarak depremzedelerin yaralarının biran önce sarılması için çaba gösteriyoruz” diyen Ağbaba, “ Siyasi bir amaçla bölgeyi gezmiyoruz.Kimseyi eleştirmek gibi bir niyetimiz de yok.Amacımız eksiklikleri, sorunları tespit edip, kamu görevlilerinin bu eksiklikleri gidermesine katkı sunmak.Bir afet, felaket yaşandı. Devletimiz köylüyü köyünde tutmak istiyorsa mutlaka ona destek vermesi gerekiyor.Burası şehir değil. Buranın arazi rantı yok. Dolayısıyla devletin destek vermesi gerekiyor. Burada TOKİ’ye ev yaptırıp köylüye satmak doğru değil.Devlet, köylülerin evlerini karşılamalıdır.Biran önce de köylü ne olacağını bilmelidir. 6 Ay sonra kış gelecek.Kışa kalmadan insanların ve hayvanların barınma sorunun çözülmesi gerekiyor.Mecliste konuştum. Afet bölgesi ilan edilmesiyle ilgili kanun teklifi verdik. Araştırma komisyonu kurulmasını istedik.Kabul edilmedi. Konuyu tekrar gündeme getireceğim. Bizim görevimiz sizinle devlet arasında bir köprü olmak.Sorunların çözümüne katkı sunmak.Deprem olduğu gün de yanınızdaydık, bugün de yanınızdayız” şeklinde konuştu. KALE’DEKİ MEMURLAR ÇALIŞMADI MI? EMEK VERMEDİ Mİ? Ağbaba konuşmasının devamında; “Deprem Doğanyol,Pütürge diye gündeme geldi. Ama Kale’de de deprem oldu. Kale’deki bazı  köylerde yüzde 100’e yakın zarar var.Pütürge ve Doğanyol’daki memurlara tazminat ve fazla  mesai veriliyor.Ama Kale’deki memurlara vermediler. Kale’deki memurlar çalışmıyor mu?Emek vermiyorlar mı?Onların da sorunlarını gündeme getirdik, getirmeye devam edeceğiz.Bir Malatya milletvekili sorumluluğuyla hemşirelerimin sorunlarını gündeme getirmeye devam edeceğim”dedi. FAY HATTININ ÜZERİNE YERLEŞİM YERİ YAPMAK FELAKETLERİ BERABERİNDE GETİRİYOR Malatya’daki depremin ardından Van’daki deprem bölgesine de gittiğini beliren CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “ Van Başkale’deki 4 köy yerle bir olmuştu. Fay hattının üzerine yerleşim yeri yapmak felaketleri beraberinde getiriyor.Bilim diyor ki; fay hattı geçen yere  ev yaparsan, evler yıkılır.Yetkililere sesleniyoruz, fay hattına yapılan yerleşim yerleri tespit edilmeli.Bilime devletin inanması lazım. Devlet tedbir almalı. Yıkılacak binaları yıkacaksın, boşaltacaksın. Malatya fay hattı üzerinde. Büyükşehir belediyesi öncülüğünde bir çalışma yapılarak fay hattı üzerindeki binaları kontrol etmesi lazım.Tespit etmesi lazım. Gerekirse o binaların taşınması lazım. Allah hepimizi korusun, devletin, vekillerin görevi depremden sonra cenaze kaldırmak değil.Geçmiş olsun demek değil. Tedbir almak."dedi. Read the full article
0 notes
barkoturktv · 5 years
Text
Kılıçdaroğlu: Adaleti sağlamak hepimizin ortak görevi
Tumblr media
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bedeli ne olursa olsun adaleti sağlamak hepimizin ortak görevi. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını adalet ortamında ararsınız. Vatandaşın ödediği vergilerin nerelere harcandığını adalet ortamında ararsınız. Adaletin olmadığı yerde bunlar sorulamaz, sorulamıyor ama biz soracağız, mutlaka soracağız." dedi. Kılıçdaroğlu, Nevşehir'in Gülşehir ilçesindeki bir otelde düzenlenen CHP İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, seçimlerden sonra il başkanlarıyla ilk kez bir araya geldiğini belirtti. Seçimlerde belirli bir mesafe katettiklerini, sadece toplumun değil, Türkiye'yi dikkatle izleyen bütün kesimlerin derin bir nefes aldığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Onlar da şunu söylediler, 'Türkiye'de halk her zaman yeri ve zamanı geldiği zaman demokrasiden yana bir ağırlık koyuyor.' Biz bu ağırlığı hissettirdik, dolayısıyla mutluyuz ama asıl görev bundan sonra başlıyor." diye konuştu. Kılıçdaroğlu, herkesin sorumluluğunun bulunduğunu ve özellikle il başkanlarının ayrı bir sorumluluk taşıdığını kaydetti. Marmara Depremi'nin 20. yılı olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: "Bugün Marmara Depremi'nin 20. yılı. Dolayısıyla 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti bu depremde. Tarihimizin en büyük depremlerinden biri. 23 bin 781 vatandaşımız yaralandı, 96 bin 808 konut yıkıldı, 231 bin 364 konut hasar gördü. Marmara Bölgesi'nin acısı sadece Türkiye'nin değil, dünyanın ortak acısı oldu. Biz üzerimize düşen görevi yaptık mı? Bu acıdan ders çıkarttık mı? Aradan 20 yıl geçti hala İstanbul'da kentsel dönüşümü tartışıyoruz. Bu bile ülkeyi yönetenlerin geleceğe bakış açılarını gösterir. Geleceği yeteri kadar düşünmediklerini gösterir. O nedenle İstanbul'da Sayın Ekrem İmamoğlu'na da ilçe belediye başkanlarımıza da büyük görevler düşüyor. Kentsel dönüşümün bir an önce tamamlanması, kaynakların bu alanlara aktarılması, 17 yıldır yapılamayan pek çok şeyin 5 yıla sığdırılması bizim ortak arzumuzdur. Biz doğal olarak bunu yapacağız, yapmakta da kararlıyız." "Başarımız var ama eksikliklerimiz de var" Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerden dolayı bütün il ve ilçe başkanlarını yürekten kutladığını, herkesin elinden gelen çabayı gösterdiğini vurgulayarak, "Eksiğimiz var mı? Elbette var ama önemli olan eksiğimizi görüp, onu tamamlamak. Başarımız var ama eksikliklerimiz de var. Şimdi o eksiklikleri görüşme ve bir daha ki seçimlerde eksiklikleri tamamlama sürecini birlikte hayata geçirmek zorundayız." değerlendirmesinde bulundu. Demokrasi kültüründen yana toplumu aydınlattıklarını aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Toplumun her kesimine, bize oy versin, vermesin hiçbir ayrım yapmadan her kesimine demokrasinin erdemini, adaletin erdemini, birlikte yaşamanın erdemini anlatmaya çalıştık. Birlikte eğer Türkiye'yi güzelliğe doğru giden bir trene benzetiyorsak, o trende hepimiz varız ve o güzelliğe hep beraber yolculuk yapmak zorundayız. Farklı düşünebiliriz, farklı kimlikler, farklı inançlar olabilir ama sonuçta bayrak bizim bayrağımız, vatan da bizim vatanımız. Bu bayrağın altında, bu vatanda hepimiz huzur içerisinde yaşamak istiyoruz. Bizim daha alacağımız çok mesafe var. Dün bir yerde yaptığım konuşmada yine adalet vurgusu yaptım. Dünya siyaset tarihinin en uzun yürüyüşü Adalet Yürüyüşü'dür. Bu toplumun belleğine adaletin ne kadar değerli bir kavram olduğunu, kavramın ötesinde bir insan, bir toplum, bir devlet ve bir ülke için ne kadar değerli olduğunu anlatmaya çalıştık." "Getirin adalet reformunu hep birlikte gerçekleştirelim" CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, adaletin olmadığı yerde demokrasinin, demokrasinin olmadığı yerde de adaletin olmayacağına işaret ederek, "Bugün bu ülkenin hapishanelerinde suçsuz insanlar yatıyorsa bunların suçsuz olduğuna dair Cumhuriyet Başsavcılarının kararları varsa ve bu kararlara rağmen bu gazeteciler hala hapisteyse bu ülkede temel bir adalet sorunu var demektir. 'Adalet sorununu çözeceğiz, adalet reformu yapacağız.' Masum insanlar hapiste, beyler eğleniyorlar. 'Efendim, Meclis açılsın da ondan sonra adalet reformunu yapalım.' Niye Meclis açılsın da sonra yapalım. Milletvekilleri gelebilir, toplanabilir. Getirin adalet reformunu hep birlikte gerçekleştirelim. Masum insanların hapishanelerde ne işi var." ifadelerini kullandı. Bu anlayışla adalete olan güvenin biteceğini savunan Kılıçdaroğlu, "Yargıtay Başkanı söylüyor, 'Adalete olan güven yüzde 38'lere düştü.' Gene iyi, 38'ler. Eğer bir ülkede sade bir vatandaş adalete, yani adalet dağıtan mekanizmaya güvenmiyorsa orada adalet yoktur. Peki güvenmemenin kaynağı nedir? İktidar olanların yani devleti yönetenlerin adaleti baskı altına almalarıdır. Adaletin bağımsız düşünmesini engellemeleri, önlemeleridir." dedi. "Adaleti sağlamak hepimizin ortak görevi" "Hakim, karar verirken 'yukarıya bakayım yukarıdaki ne söylüyor veya yukarıdakinin avukatı var, avukatına sorayım ne düşünüyor ona göre karar vereceğim' derse o ülkede adalet biter. Ve adalet bitmiştir." diyen Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti: "Hepimizin yapması gereken büyük görevler var. Bedeli ne olursa olsun adaleti sağlamak hepimizin ortak görevi. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını adalet ortamında ararsınız. Vatandaşın ödediği vergilerin nerelere harcandığını adalet ortamında ararsınız. Adaletin olmadığı yerde bunlar sorulamaz, sorulamıyor ama biz soracağız, mutlaka soracağız. Yargının çöktüğünü g��steren en temel olay Yüksek Seçim Kurulunun kararıydı. Bütün dünya zaten var olan sistemle dalga geçiyor, alay ediyor. Talimat gelmiş iptal edilecek ve iptal edildi. Nasıl bir yargıçtır, nasıl bir anlayıştır, nasıl bir hukuk fakültesi, nasıl yetişmiş bu insanlar burada. Kendi vicdanını satan, görüşünü satan, makamı veya para için satan bir kişiye yargıç denmez. Özgür iradesi, vicdanı ile karar alacak. Hukukun üstünlüğüne bakacak, ona göre karar alacak. Halkın iradesini atıyorsunuz, vicdanınızı bir köşeye koyuyorsunuz, okuduğunuz bütün dersleri, kitapları bir tarafa atıyorsunuz bir kişinin talimatına göre karar veriyorsunuz. Sonra halktan bir Osmanlı şamarı yiyorsunuz. Bu halkın bir vicdanı var." Kılıçdaroğlu, vicdan siyaseti yaptıklarını belirterek, adaletli vicdan siyaseti yaptıklarını aktardı. Toplumun vicdanının kanatıldığını, ahlakın yozlaştırıldığını ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ahlak kavramı, adalet kavramı kadar yücedir. Dolayısıyla il başkanları olarak hepinizin bu konuda ciddi bir sorumluluğu var. İlçe Başkanlarının da sorumluluğu var. Kadın Kolları, Gençlik Kolları başkanlarımızın da sorumluluğu var. Bu sorumluluk içinde hep birlikte hareket edeceğiz. Düzgün insan hangi görüşten, hangi kimlikten, hangi yaşam tarzından olursa olsun başımızın tacıdır. Adaleti çöp kutusuna atan bir kişiden ülkeyi sağlıklı yönetmesini bekleyemeyiz. Şimdi o nedenle asıl görev bundan sonra başlıyor. Demokrasiye, hakka ve hukuka mutlaka ve mutlaka riayet eden bir süreci başlatmak zorundayız. Bu politikamızı, Millet İttifakı çerçevesinde yaptık. Sizler de alacağınız kararlarda, davranışlarınızda nasıl tepede bir Millet İttifakı kurduysak ilinizde, ilçenizde de aynı ittifakı sürdüreceksiniz. Beraber, biz bir vicdan politikasını yürütüyoruz, bir kader birliği içinde yürütüyoruz bunu. Hakka, hukuka ve adalete saygı duyan bir kitleyle yürütüyoruz. O nedenle son başarılar, bir Millet İttifakı başarısıdır. Bu gerçeği de bütün il başkanlarımın bilmesini isterim."  "Sendikacılık, işçinin hakkını arama yolu ve yöntemidir" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sendikacılık, işçinin hakkını arama yolu ve yöntemidir. Dünyadaki işçi sendikalarının kurulmasının ana nedeni işçinin güç karşısında ezilmemesini sağlamaktır. Ama bir sendikanın Genel Başkanı işçinin alın terini saraya pazarlarsa ona sendikacı denmez, kimse kusura bakmasın. Üstelik görüşmeyi kapalı kapılar ardında sarayda yapmış, kendini teslim etmiş oraya. Ne vaat ettiler bilmiyorum." diye konuştu.  Kılıçdaroğlu, "Sendikanın Genel Başkanı işçinin alın terini pazarlıyor, batsın senin sendikacılığın. Sarı sendikacılık zaten bu ülkenin başına gelen en büyük belalardan birisidir." dedi.  Read the full article
0 notes