Tumgik
#talan
nefes3534 · 27 days
Text
Yanlış anlaşılmasın!
Burası Akbelen linyit madeni alanı değil!
Burası; ülkemizin uzay çalışmalarını yürütmek üzere dünya üzerinde kurulmuş, Mars gezegeni ortamı!
Yaşasın çağ atlayan ülkemiz!
Tumblr media
22 notes · View notes
allbycharles · 11 months
Text
Dont tell me Rivendell elves were not laughing on Lorien elves for living on talans...
Also Lorien elves making jokes about low iq of people who have houses...
Rivendell elves then pointing out Lorien used to have houses and then one day went bonkers...
Lorien elves getting pissy and trying to get Mirkwood on their side.
Mirkwood elves showing both of them their middle fingers and continuing in their drinking game.
Rivendell and Lorien promptly making peace because they AT LEAST DO NOT LIVE IN A FCKING CAVE!
61 notes · View notes
zoetic-tome · 7 months
Text
Prompt 14: To First Blood
Prompt: Clear - FFXIV Write 2023  Characters: Talan, Idristan (@roses-and-grimoires), Silvaineaux (@houserosaire) Content Warning: None
Tumblr media
Talan was often a creature of nocturnal habit. Or rather, it was more appropriate to say that Talan rose from bed just after dusk, and fell asleep just before dawn. But not today. Today found him standing outside Camp Dragonhead being buffeted by the wind and the flurry of snow that it had carried in with it.
He tugged his coat more tightly about him, despite the fact that the chill of the wind didn’t bite him near so deep as it did others. Idristan stood not far away, conversing with the man he had chosen to be his second for the coming duel. Black hair ran straight down his back in a heavy braid, and though he was dressed for fighting a duel and not in his usual full plate, Talan knew that he was no less intimidating for the lack of armor.
No one could mistake the towering form of Baron Silvaineaux de Rosaire for anything other than a soldier with his cut and frame. He was the first one to notice the approach of the man that Idristan had challenged, coming from the direction of the Gates of Judgment, and a quiet recitation of Idristan’s name forestalled whatever it was they were speaking of. 
Judging by the anger still flaring in Idristan’s eyes, it had been relaying the full extent of what was making him so furious to Silvain. Not that Silvain looked any more cheerful than Idristan. Talan was far enough away from both that he wasn’t really listening to the conversation. Instead he was leaning into the form of his great grey chocobo behind him, Aline’s long neck draped forward over his shoulder. 
He was just here to watch. To watch and nothing else. But the man and his second were swaggering, and he raised his voice as he joined the area where Talan, Idristan and Silvaineaux waited for him. 
“This is ridiculous.” He stated in a voice that carried, too loud for the short distance between them. “Dueling over the honour of some half-breed mongrel?” 
Idristan’s head was the first to whip up, anger apparent in his gaze as he took a half-step forward. This was precisely why he’d challenged this bastard the first time, and now he was repeating it again. Where his husband could hear him, again? His gaze went briefly to Talan, and then he turned back to his opponent.
“To first blood." He declared, unable to keep the hostility from his tone. The man had agreed to the duel and showed up, so clearly he intended to fight. Silvaineaux’s voice cut through whatever protest the man had been about to bluster out in reply.
“Perhaps if you were were a man of better breeding yourself you wouldn't feel such a need to cast aspersions on the parentage of others.” He said, tone cold and clipped in his highborn accent. The disdain not reflected in that was instead visible in his sapphire and amber eyes. The other nobleman flushed an angry red at the implications, but made no move to rush and challenge Silvaineaux as well
Talan had been silent this entire time, watching the group of them as they prepared and took positions across from one another. He hadn’t seen a formal duel fought yet. At least, not one like this. Heard of, but never witnessed.
One of his arms slid up to wrap around Aline’s neck as he buried his face into her feathers and she trilled at him. The mild winter storm was already easing, leaving way for the dim lines of sunset to peer through the breaking clouds.
Blades were drawn as Idristan and the man faced off from one another, and he watched his husband’s jade eyes become focused. He could just draw blood and end it quickly.
But that second levy of insults? For the man, it was going to be to first blood. And it was clear from his posture that Idristan would hear his shouts of pain before he ever lay a scratch on him.
12 notes · View notes
chills09 · 6 months
Text
Néha azon gondolkozom, írjak e neked.
Írjak?
7 notes · View notes
houserosaire · 7 months
Text
Prompt #24: Second (free choice)
Honore very nearly pounced on him as he came in the door. “How did the duel go?”
Silvaineaux tugged off his gloves and shook off his coat before handing it into the footman’s waiting hands. “I wasn’t the one dueling, you know.” 
“I think I have been your second often enough to know what a second does. But how did it go? You surely watched.”
“Of course I watched. I would be a pretty poor second if I didn’t, wouldn’t  I? It went well. Idristan was in fine form. I imagine the fellow will remember it for some time even if it didn’t teach him anything.” Silvaineaux shrugged.
“You don’t think he’ll have learned better manners, then?” Honore asked, moving to pour him a cup of hot chocolate.
Silvaineaux accepted the steaming cup gratefully and helped himself to a sip before he answered. “I think if he were capable of learning that particular lesson he’d have learned it ere now.” He said. “I think the best we can hope is that it will humble him for a while. Mostly, I hope Talan learned something of his own importance. Since that was the real point.”
“Idristan did win, then?”  
“Of course.”
@roses-and-grimoires for Idristan, @reddevil-xiv for Talan
17 notes · View notes
onderkaracay · 2 years
Text
]•[ Sosyal Medya Yasası Sonlarını Getirecek
İktidar artık son kozunu oynuyor. Bindiği dalı kestiklerinin farkındalar. Başka çareleri yok. Son konjonktür partisi ile emperyalist niyetler kaybettiler. Demokrat parti, Anavatan partisi ve son yirmi yıldır ülkemizi yöneten parti batı emperyalizmi lehine ortak yaşam bilincinin yok edilmesi Türk Milletinin sahip olduğu tüm varlıkların ele geçirilmesi adına Türk devrimini yok etmek için hedef alındığı bunu gerçekleştirmek için araç olarak konjonktür partileri kullanıldı. Diğer partiler bu süreci yaşatmak için dizayn edildiler. Bu süreç siyasi parti ve ideolojilerin tamamını tarihin çöplüğüne süpürecek.
Ekonominin iflasın eşiğine gelmesi Türk Milletini uyandırdı.
Türk devriminin hedef alınması, özelleştirme ile Türk Milletinin sahip olduğu üretim araçlarının ele geçirilmesi, üretmeden tüketen borç batağına düşürülerek küresel ve yerli tefeci bankacılık sektörüne halkın kredi kartı ve bireysel kredi ile borçlanarak yaşama mahkum edilmesi, beton ekonomisi ile kaynak aktarmak, alışveriş merkezlerinin ithal mal pazarı olması, tarım ve hayvancılığın bilinçli bitirilmesi bu niyetin sonunu getiren kilometre taşlarıdır. Bugün bu vebalin altında kaldılar.
Bol para peyniri ve kapanı üzerlerine kapandı. Bol paranın amacı halkı kandırarak son partiye güveni artırarak özelleştirme talanının sorunsuz gerçekleşmesi içindi.
Ulus devlet, ulus millet, birlik ve beraberlik içinde ortak tarih bilinci içinde yaşama kararlılığı Cumhuriyet ile başladı.
Bu kararlılık Mustafa Kemal Atatürk'ün hayattan veda ettiği güne kadar artarak sürdü.
Ortak yaşam bilincinin zayıflatma süreci Mustafa Kemal Atatürk sonrası siyaset, sermaye ve ordu içinde ki işbirlikçilerin maddi güçleri Türk Milletine karşı kullanarak yok edeceklerine inandılar. Bütün maddi güçleri ele geçirmelerine rağmen başarısız oldular.
Bunu nereden anlıyoruz?
✓ Son emperyalist proje göçmenler, istilacı ve kaçkınlar konusunda ulusun direncinden anlıyoruz.
✓ Medya ile halkı artık kandırmakta ve sürdürülebilir sömürge düzeninin kurumasının olanaksız olduğunu gördüklerinden anlıyoruz. Kamulaştırma sosyal medya dışında konuşulabiliyor mu? Sosyal medya emperyalist niyetleri hayal kırıklığına uğrattı. Bu Türk Milletinin ortak yaşam bilinci adına direncinin bir başarısıdır. Sandılar ki medyada ki mankurtlaştırma süreci burada da aynı sonucu verecek diye bir toplum mühendisliği içinde hareket ederek niyetlerinin iflas ettiğini gördüler. Bu tür bir tesbiti ve yazıyı medyada her hangi bir gazetede ya da televizyondan dile getiren gördünüz mü? Göremezsiniz orada reklam parasını kim veriyor ise onun borusu ötüyor çünkü. Bizi ise hiç kimse satın alamıyor.
✓ Bütün gerçeklerin konuşulduğu, su yüzüne çıktığı büyük bir tepkiye dönüşmesi sosyal medya ile ortaya çıktı. Umutsuz kesim hala gerçeklerin işbirlikçi güçlerin elinde olan medyada konuşulmasını bekliyor. Sosyal medya yasası onlarında uyanmasını sağlayacak.
Sosyal medya yasası ile kendi sonlarını getirecekler.
Birlik ve beraberlik içinde ortak yaşam bilinci içinde ulus devlet ve ulus millet bilinci kazanmış olacak.
Hayat ağlayarak kaybedenlerin hakkını başkalarına gülerek kazandırmıyor. Yaşam eninde sonunda her insana, her niyete ve zihniyete yaşattığını yaşatarak bitiyor.
| Önder KARAÇAY |
2 notes · View notes
paravesiyaset · 3 months
Text
Tumblr media
Özelleştirme faydalı mı zararlı mı, önce çok basit anlatalım kamu işletmesi herkesindir özelleştirirseniz bir kişinin olur, Türkiye'de kamu işletmelerinin özelleştirilmesi, Türk halkına ve Türkiye ekonomisine zarar vermiş midir verdi ise bu zararlar nelerdir?
Özelleştirmelerin Türk ekonomisi üzerine menfi etkileri
0 notes
brawlertech · 5 months
Text
Pyrus Geogan Talan | Evolutions
Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
staelofficial · 1 year
Photo
Tumblr media
Mwen nan mitan 2 gran avni nan milye a @papejohn_officiel @nickogmisterhip #268 #PortDePaix #Talan #Mizik #Kilti #ROCKFAMLAMEA 💪🏽💪🏽 https://www.instagram.com/p/CpBqWDfJ01v/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
eveningnetwork · 1 year
Text
Talan Torriero Reveals How Real Laguna Beach Actually Was...
Talan Torriero Reveals How Real Laguna Beach Actually Was…
He lived in LA and was hanging out, hill Cast regularly — his first roommate was Frankie Delgado— Taran did not appear in the spin-off series. “I was there when they were filming, I was by my side, talking to the photographer who worked on the shoot. Laguna Beach’” revealed Taran. “It was so weird. To be 100% honest, I was never asked to do hill.” However, Taran has two possible theories as to…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
lesly-oh · 9 months
Text
Tumblr media
Like fire and water
4K notes · View notes
cagdasyatirim · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
zoetic-tome · 7 months
Text
Prompt 13: Apology
Prompt: Check - FFXIV Write 2023  Characters: Talan, Idristan (@roses-and-grimoires) Notes: An accompaniment to this story, from Talan's perspective.
Tumblr media
It had taken three attempts to get Talan to agree to leave home and go anywhere. In the end, he had finally agreed to a trip in Ishgard, to accompany Idristan on his errands. Something had to give before he lost the remnants of his grip on himself. And the promise of pastries was perhaps slightly more alluring than his silence and depression.
The time apart and away and active was doing as Idristan had hoped. His attention drawn here and there, mind kept in the present by the brisk cold and the steady stream of conversation Idris kept up with him. He wanted to reply, to give him some bright answer in response to this question, or that one. 
When Idris drew them to a stop at the street stall with the jewelry, Talan leaned in to look at the earrings. The rubies were bright and so scarlet they were nearly sanguine. He turned to look at Idristan, a quick cant of his head in question. If he wanted to get them for him, Talan would wear them. They'd sit among the many piercings that lined down the closer-to-hyuran slant and angle of his ears.
It was only after he’d cocked his head to the side that his focus shifted enough. Just n time to hear the words of their onlookers. "Look at the ears on that one." He tried to brace himself for the inevitable insult he knew would be levied. “Has to be some sort of half-breed.” 
He stiffened and his eyes closed. Even here, in a place that was meant to be their home, he wasn’t allowed to just exist. To just be. He would always be reminded of the fact that his parents, no matter how noble they were or were not, had both been half-elezen. And he had visibly borne the brunt of their mixed heritage.
He could feel the anger radiating off Idristan at his side. Bastards. He wanted to comment. He wanted to say something. Say anything. Speak in his own defense. But talking was still hard. He tried to give the smallest shake of his head when Idristan whirled on them, but the gesture went unnoticed.
He didn’t have to take action at all, though, because then Idristan was challenging the man to a duel, and a bargain was struck. Outside Camp Dragonhead, at dusk. Either the man would show and Idristan would trounce him─there was no doubt in his mind that Idris was the better fencer─or he wouldn’t show and it would make the gossip rags tomorrow evening.
Talan didn’t hesitate to lace his arm with Idristan’s when the offer was made. And it was only after, when they were walking away that he inclined his head to murmur closer to the Ishgardian's ear.
“Tapadh leat.” Only two words. Thin and strained and barely audible above the crowds, as he squeezed his husband's arm tighter. It was small. But it was a start.
11 notes · View notes
seslimeram · 2 years
Text
Çıkmazlara Çıkan Bir Fasit Döngü... Yol Nereye!
Tumblr media
Bir güncellik hasıl oluyor her yanı bitimsiz çıkmazlara çıkan bir fasit döngü dünden şimdi ve şu ana, şimdiden de yarına mütemadiyen yineleniyor. Ne yol, ne yordam konuluyor. O izan, şu izahat devri geçeli çok oluyor. Tahayyül olunan cerahat isteminin üstünden şimdi güncellenen pratiklerle hayat erimi mutlak yargıların sahnesi kılınıyor. Bir güncellik hasıl oluyor. Her şekilde hayatiyet kısmı pas geçilip duruluyor. Medeniyet bahsinin yalın bir hal ve istemle birlikte cürümlerle, muktedirin bizatihi çabasıyla derdest edilmesi mesele edilmiyor artık. Yalanlara hep yalancı hallere tutunup güncel anlamda bet / fenanın yolu, yönünde yürüyen bir sarmal ile güncellik kuşatılıyor atık. Doğrudan icrasına düşülen her bir halle birlikte yönelimi dünden devralınmış tahakküm, tehdit ve yıldırı hallerinde bariz buluşan, birleşen bir çukura dönüştürülen bir yerde uçurumun kıyısına itilen hayatlar açık bir hakikat kılınıyor.
Bir günce muktedirin güç zehirlenmesi halinin refakatinde hayatı dönüştürürken var ettiği facialar arasında sıkıştırılıyor. Hayat hiç olmadığı kadar zor bir meselin ta kendisine açık, alenen dönüştürülürken ne yol, ne yordam konuluyor. Çözüm yerini çözümsüzlüğe terk-i diyar ediyor. Koca bir karanlık halin ta kendisine ülke deniliyor. Bir günce var edilirken, mutlakiyet biyopolitik cürüm ekseninden imal ediliyor. Her şeyiyle karabasan kılınan bir yer ülke diye pazarlanıyor. Eski yenilenirken, yinelenirken halen! Kurucu iktidarından şu memleketin son yirmi bir yılını bir çırpıda zehirleyen / zehir eden sureti temsile bütünüyle birlikte / keskin, sonsuz bir karanlık girdabın ta kendisi ülke olarak sunulmaya çalışılıyor. İçinde yaşayanına saygısı kalmayan, hakkı, hukuku salt yönetime, ayrıcalık düzeyindeki o seviyelere / sınıflara göre belirleyen bir zeminde bir normatif de bırakılmaz, kalmaz. Epey aralıksız bir biçimde güncellenmiş olan her yeni tahayyül, doğrudan öyle ya da böyle açık bir biçimde devam olunan ayrıştırma, nefret, ırkçılıkla birlikte bir fabl olarak zikredilmiş ol memleket belirgin bir kabus sarmalının ta kendisi haline dönüştürülür, her dem yavaş, yavaş.
Şalom Gazetesinden aktaralım: “Kimliği belirsiz kişiler tarafından 36 mezar taşının tahrip edildiği olayla ilgili Türk Yahudi Toplumu Twitter’dan açıklama yaptı.
Türk Yahudi Toplumu İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliği’ni de etiketlediği açıklamasında ‘‘Hasköy Mezarlığımıza gece yarısı girilmiş, 36 tane mezar taşımız tahrip edilmiştir. Konu tüm resim ve gece kayıtları ile ilgili makamlara iletilmiş olup, bu vandalizmi yapanların bir an evvel yakalanmasını beklemekteyiz’’ ifadelerine yer verdi.
Birçok devlet büyüğü de Hasköy Musevi Mezarlığına yapılan saldırıyı kınadı:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ''İstanbul Hasköy Mezarlığı'ndaki menfur saldırıyı kınıyorum. İstanbul Emniyetimizin titiz çalışmasıyla faillerin 2'si gözaltına alındı, olayla ilgili soruşturma devam ediyor Bu tür provokatif saldırılarla birlik ve beraberliğimizi bozmaya çalışanlara asla müsaade edilmeyecektir.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Twitter’dan yaptığı açıklamada, ‘‘Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Faillerin bulunması için ilgili birimler harekete geçti. Kutsal değerlere saldıran ve toplumumuzda fitne ve husumet tohumları ekmeye çalışanlara asla müsaade etmeyeceğiz’’ dedi.
Ak Parti Başkan Yardımcısı Av. Özlem Zengin, ''Mezarlıklara hürmeti olmayanların insana topluma hürmeti olamaz. Bu saldırıyı kınıyorum. Failleri muhakkak bulunacaktır. Ve hiç kimse yüzyıllardır huzur içinde yaşayan insanlarımızı tedirgin edemez. Toplumsal barışımızı bozamaz'' dedi.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ''Yahudi vatandaşlarımıza ait Hasköy Mezarlığı’na gece yarısı girilerek, 36 tane mezar taşının tahrip edildiği barbar saldırıyı kınıyoruz. Türkiye’de vatandaşlarımıza ait değerlere saldırılması asla kabul edilemez. Türkiye farklı dinlerden tüm vatandaşlarımızın değerlerinin korunduğu güvenli bir ülkedir. Bu saldırı ve provokasyon geçmişte olduğu gibi yine boşa çıkarılacaktır. Yahudi vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz'' dedi.”
Bir fasit döngü bina ediliyor. İçinde kalakaldığımız kötürüm memleket tahayyülünden en kestirmeden çıkışı ötekisine hınç duyarak, öç almayı önceleyip, nefret ederek, ırkçılığı bir duruş addederek var ediyor kimileri. Bu halleri var eden temsillerin sırtlarını sıvazlayarak onlarla dostane ilişkiler kurduğu zaten belirgin olan suç işleri bakanından, sokağa gölgesi değmiş olan zafer nam parti yapısına, daha yeni ırkçı olduklarını zikredemeyen temsilleri ile çıkagelen akut insanlık düşmanlarının görünür olduklarını her anlamda zikrettikleri ol buduncu nam yapılarına ve pek çok şeye, bir memleket tahayyülünün çürütülmesi kesinti nedir bilmeden aralıksız devam olunandır. Yurt içinde senelik değerlendirmelerde Ermeni halkı gibi nefretin orta yerine rehin edilmiş, küfre özne addedilmiş olan Yahudiler için de bir sınav daha çıka gelir. Hasköy’de yaşları on sekizden küçük beş çocuğun onca mezarı, mezar taşını kırıp döktüğüne inanılması beklenir. Olayın alelacele derlenip toparlanmasını bir biçimde hemen üstünün örtülmesi için şıpın işi adaletin tecelli ettiği bilgisi geçilir. Beş çocuk ifadelerinin ardından ailelerine teslim edilirler.
Bir biçimde İstanbul Valiliği makamınca da zararın tanzimi noktası tesis edildikten sonrası işte geçip gitmesi beklenir bir yıkımın. El kadar bebelerin, kendi boylarının üstündeki bir koruma duvarını aşabilmesi, bir ara geçit bulmasını geçtik, onlarca mezar taşı, katafalk ya da mozoleye zarar verebilecek gücü kendilerinde bulabilmesi mesel edilmesin istenir. Bir biçimde kim ya da kimlerin bu nefreti örgütlediği, var ettiği sorulmasın buyrulur. Bir asrı aşkın bir zaman diliminde içinde yaşayan öteki sandığı halklara reva gördükleriyle, daimi bir biçimde yaralara yepyeni yaraları ekleyen, bunu sormayan, hesabı ne olur diye düşünme ediminden zaten uzak kalmış bir menzilde hayat gidene de mi zul edilecektir? O son yolculuk da mı rahatsız edilebilecektir nedir ki yani? Trakya Pogromundan, 6-7 Eylül kalkışmasına soykırım sonrası memlekette dizginler asıl kimin elinde diye çıkılan güzergahta var edilmiş kötülüklerden hangisi için adalet hakiki bir biçimde var edilebilmiştir, sahi ama sahiden?
Bianet’ten aktaralım: “Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, İstanbul Hasköy Mezarlığı’nda Yahudilere ait mezar taşlarının tahrip edilip kırılmasını Meclis gündemine taşıdı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması talebiyle soru önergesi veren Paylan, “Ermeni kiliselerine ve mezar yerlerine yönelik saldırılar da düşünüldüğünde, azınlık toplumlarına yönelen bu ve benzeri nefret saldırılarının 'münferit' eylemler olarak değerlendirilemeyeceği ortadadır” dedi.
Paylan’ın Oktay’a yönelttiği sorular şöyle:
Hasköy Yahudi Mezarlığı’na düzenlenen nefret saldırısı, nefret kültürünün bir sonucu değil midir?
Yahudi ve Hristiyanlara karşı işlenen nefret suçlarını durdurmak için ne yapacaksınız?
Nefret siyasetinin, nefret suçlarına yol açtığının farkında mısınız?
Azınlıklara karşı işlenen nefret suçlarına neden olan, nefret söylemlerini durdurmak için ne yapacaksınız?
Türkiye Hahambaşılığı Vakfı, dün (15 Temmuz) Beyoğlu'nda bulunan Hasköy Mezarlığına gece yarısı girildiğini 36 tane mezar taşının tahrip edilip, kırıldığını duyurmuştu.
Yasada Cezası Var
İbadethane ve mezarlıklar Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında koruma altında. TCK 153'üncü madde de "İbadethanelere ve mezarlıklara zarar verme" suçunu düzenliyor. Yasaya göre;
(1) İbadethanelere, bunların eklentilerine, buralardaki eşyaya, mezarlara, bunların üzerindeki yapılara, mezarlıklardaki tesislere, mezarlıkların korunmasına yönelik olarak yapılan yapılara yıkmak, bozmak veya kırmak suretiyle zarar veren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen yerleri ve yapıları kirleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin, ilgili dini inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.”
Tarihçi, Yazar Ayşe Hür’ün derlediği bir listeyi de bu habere ilaveten eklemeliyiz iş bu merama. “Dün İstanbul-Hasköy'deki Yahudi Mezarlığı'ndaki 36 mezar taşının kırılmasını kınarken, hafızamızı tazeleyelim.
29 Ekim 2010: Çanakkale-Gökçeada’da Panaiya Rum Mezarlığı'ndaki 78 mezar kimliği belirsiz kişiler tarafından tahrip edildi.
23 Kasım 2010: Elbistan’daki Gariplik Mezarlığı'nda yaklaşık 30 mezar kimliği bilinmeyen kişi veya kişilerce tahrip edildi.
19 Ağustos 2011: Can Yücel'in Datça Belediye Mezarlığı'ndaki anıt mezarı balyozla parçalandı.
19 Aralık 2017: Bitlis merkeze bağlı Yukarı Ölek (Oleka Jor) köyündeki Garzan Mezarlığı yıkıldı, 282 cenaze ailelerinden habersiz çıkarıldı, 261 cenazenin plastik kaplara konularak Kilyos Mezarlığı'nda kaldırıma gömüldüğü çok sonra öğrenildi.
31 Mayıs 2018: Tekirdağ'ın Malkara ilçesindeki Hacıevlat Mahallesi'ndeki tarihi Üçler Mezarlığı’nda 60’ı aşkın mezar taşı kırıldı.
2 Temmuz 2019: Bursa'nın İnegöl İlçesi’nde, İshakpaşa Külliyesi'nde Osmanlı Dönemi'ne ait mezarlar kimliği belirsiz kişilerce tahrip edildi.
29 Aralık 2019: İzmir'in Bornova İlçesi’ndeki Işıkkent Mezarlığı’nda yüzlerce mezarlık kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından tahrip edildi.
15 Şubat 2020: Ankara’da Ortaköy Mezarlığı’nda bulunan 66 mezardan Hıristiyanlara ait olan 19’u tahrip edildi.
5 Ağustos 2020: Denizli-Buldan İlçe Mezarlığı'nda, bazı mezarlardaki fotoğraf ve amblemler söküldü.
6 Ağustos 2021: Teslim Töre’nin İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’ndaki mezarındaki fotoğrafı ve "Fabrikalar, Tarlalar, Siyasi İktidar Her Şey Emeğin Olacak" yazısı söküldü.
14 Kasım 2021: Ahmet Kaya’nın Paris’te Père Lachaise Mezarlığı'ndaki kabrinin mezar taşları kırıldı.
18 Ocak 2022: Azra Erhat’ın İstanbul Bülbülderesi Mezarlığı'ndaki kabrine ikinci saldırı. (İlki Ekim 2020) Lahit kapağı söküldü, üstündeki seramik kuş figürü parçalandı.
22 Şubat 2022: Uşak’ta Şekerevleri Mezarlığı’nda 45 gün içerisinde toplam 40 mezar taşının, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kırıldığı tespit edildi.
27 Mayıs 2022: Yarbay Ali Tatar’ın Ankara Karşıyaka Mezarlığı'ndaki mezar taşına saldırı düzenlendi.
21 Haziran 2022: Kocaeli'nin Darıca ilçesinde, Nene Hatun Mezarlığı'nda 7 mezar taşı kimliği belirsiz kişiler tarafından tahrip edildi.
Not: Yukarıda andığım saldırıların hepsi (daha uygun terim bulamadım, özür) “meşru” şekilde ölen kişilerin mezarlarına yönelikti.
Ayrıca çok sayıda tekil mezar saldırısı var. Sadece vandalizm, ırkçılık, nefret suçu ve kont-gerilla faaliyeti (çoğu kez bunların kombinasyonu olarak) gerçekleştiğini düşündüklerimi (Ahmet Kaya'yı ise Türkiye'deki saldırıların parçası olarak gördüğümden) hatırlattım.
Bir de resmi terminoloji ile “etkisiz hale getirilenlerin" mezarlarına yönelik saldırılar var. Ekim 2021'de Uluslararası Mezopotamya Adalet Gözlemevi (Mezopotamia Observatory of Justice-MOJUST) ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) tarafından ortak hazırlanan ve BM’ye sunulan rapora göre 17 Eylül 2015-4 Nisan 2020 arasında: “En az bin 644 mezar tamamen yok edildi, 2 bin 926 mezar ise tahrip edildi. Şırnak ilinde 900 mezar tamamen yıkıldı, bin 475 mezar tahrip edildi; Diyarbakır’da 143 mezar tamamen yıkıldı, 340 mezar tahrip edildi; "Batman'da 200 mezar tamamen yıkıldı, 369 mezar tahrip edildi; Dersim ilinde 150 mezar tamamen yıkıldı, 3'ü tahrip edildi; Van'da 41 mezar yıkıldı, 69 mezar tahrip edildi; Siirt'te 200 mezar tahrip edildi; Mardin'de 232 mezar tahrip edildi; "Bitlis'te 267 mezar tamamen yıkıldı; Hakkari'de 54 mezar tamamen yıkıldı; Muş'ta 27 mezar tamamen yıkıldı ve 8 mezar tahrip edildi; Bingöl'de 80 mezar tahrip edildi. Ağrı ilinde 'Şehit Suat Tekin Kızılay Mezarlığı helikopterlerle hava bombardımanı sonucu tahrip edildi.”
Süryani Hak Savunucusu David Vergili'den de iki ilave gelir;
Kasım 2016 - Adıyaman Mor Petrus Mor Paulus Süryani Kilisesi’ne bağlı olan mezarlıkta bazı mezar taşları tahrip edildi.
30/6/2022 - Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Yemişli köyünde #Süryaniler’e ait en az bin yıllık mezarlar tahrip edildi.”
Birbirine geçmiş çoktandır bu menzilde bir hakikate dönüştürülmüş olan ötekisine ne diri, ne ölüsüne saygının vardığı eşik düşündürücü değil midir? Gayrimüslimlerin varlığını bu topraklarda bir hiçten ötesi olmayacağını vurgulayan kurucu temsilin yıllar sonra verdiği, resmi gazete yoluyla duyurduğu şu bahislere ne demelidir? 1934 yılında dönemin mülteci politikası; - Türk Soylu olmayanlar istediği yere yerleşemez. - Anadili Türkçe olmayanlar müstakil mahalle kuramaz, işçi ve sanatçı kümesi oluşturamaz. - Ecnebilerin bir Belediyedeki nüfusu %10’u geçemez.” Ya da “Ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur. memleketiniz sizindir, Türklerindir. bu memleket tarihte Türktü, o halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır” diye bahse tutuşan bir kurucu lider portresi. Bitimi sonu getirilmeyen bir Türkleştirme, düşman addedilen insanların karşısında yükseltilen bir ırkçı nefret sarmalı. Dönüyor, dolanıyor memleket bir kere daha ezberlerinin ortasında buluyor / birleşiyor. Ermeni, Yahudi, Rum, Kürd fark etmeksizin, öteki addedilen, öylesi bilinene karşıtlığını zulüm haline demirliyor menzil. Beyaz soykırım tezahürünün vardığı eşiğin korkunçluğu bir yandan, yaşatmayan, yaşamdan geçip gidene de rahat bir uykuyu dahi çok gören bir toprak toplamı var ediliyor. Bir fasit döngü var ediliyor her günü aynı, her günü apaynı yıldırı, yok etme, çürümeye çıkıyor, bütünüyle farkına varıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Türkiye Hahambaşılığı Resmi Hesabı
0 notes
athletic-collection · 3 months
Text
Tumblr media
Talan Schutte
173 notes · View notes
onderkaracay · 2 years
Text
🗣️ 12 Eylül Devam Ediyor
Bugünleri anlamak için çok uzak tarihi değil, yakın tarihi çok iyi anlamakta fayda var.
Özellikle gençler sağ ve sol denen bölücü tuzaklara düşmenin nasıl bir bedele mal olduğunu anlamaları lazım.
Bugün içine düştüğümüz hezimetin sebebi 12 Eylül darbesinin yapılması sonrasında yönetimin dinci tarikatçı ideolojilere teslim edilmesidir.
Bakın Uğur Mumcu bu gerçeği nasıl dile getiriyor.
Sağcılar bize demokrasi zaferi diye yutturmaya çalıştıkları ama aslında düşünmekten korkan bir gençliğe yol açan şeriat yanlılarına istediklerinden daha uygun bir zemin hazırlamaktan başka işe yaramayan 12 Eylül'ün adaletsizliklerini kaleme almış.
Kendisini katledenlerin adresini de gösteren bir eser.
Kontrolsüz gücün ve basiretsizliğin bir ülkeyi nasıl sömürge olmasının yolunu açtığını ortaçağ bataklığına sürüklediğinin sebebidir 12 Eylül.
Ders almayı bir kenara bırakın bugün ülkemizin neler yaşayacağı belirsiz bir maceralara sürüklenmesini kolaylaştıracak tek kişi yönetimine teslim olmasının yolunu açmıştır.
24 Ocak kararları özelleştirme talanının yapılması için uygun işbirlikçi yönetimin iş başına getirilmesi sürecini başlatmak amaçlı askeri darbe ile başlayıp son yirmi yılda sivil bir darbeye dönüşmüştür.
O askeri ve şeriatçı darbe sivil şeriatçı darbenin sömürgeci sermaye çıkarına önünü açtı.
Özelleştirme ancak dinci bir yönetim aracılığıyla bir talana, istilaya dönüşebilirdi.
Öyle de oldu.
Bugün bu çıkmazdan kurtulmanın o yetkiyi vermek kadar kolay olmadığını bu toplum kafasını taşa vura vura öğrenecek.
Bedelini uzun yıllar ödeyerek acısını çekerek ortak akla dönmeyi akıl ettiği gün kurtuluşun yolu açılmış olacak.
Dinciliğin, içi boş milliyetçiliğin, sağcılık ve solculuğun dolaylı sömürgeci işbirlikçiliği olduğunun tam olarak anlaşıldığı ve tüm toplum tarafından benimsendiği gün kurtuluşun yolu açılmış olacak.
12 Eylül devam ediyor. Sivil görünümlü 12 Eylül devam ediyor.
Tek adamdan kurtulmak için bu düzenin devamından yana olanlar yeni bir tek adam arıyorlar, sömürgecilere bu toplumu sorunsuz sömürülmesini sağlasın diye.
Ne olması gerektiğini bilmeyenler çare bulamaz, her çare bulduğunu söyleyen demagoglara, para ve medya gücü ile aldatanlara kırk yıldan fazladır kanmaya devam ettikleri gibi ederler.
Oyuncu değişir, oyun değişmez.
Oyunu Mustafa Kemal Atatürk gibi değiştirmek zorundayız.
Bu ülkenin en önemli sorunu ekonomi, üretim ve milli gelirin paylaşım sorunudur.
Bunun çözümü için din düzeyine düşürülmüş eğitimden kurtulmak bilimsel ahlaklı üretim anlayışını benimsemek kamulaştırma yaparak gelirin ayrıcalıklı, sömürgeci ve işbirlikçilerin cebine girmesi yerine üretim ve hizmet araçlarının toplumun geneli yararına devletin olmasını sağlamak ve hukuk devleti teminatı ile eşit ve adil gelir paylaşımı yapmaktır.
Bunu yapmak için sağcı, solcu veya dinci olmak gerekmiyor. Sermayeci ve daha doğrusu sömürgeci olmamak, insanlık adına devletten yana olmak yeterlidir.
Herkes için güçlü ve zengin olması gereken yer devlettir.
Sermaye hakimiyetinde devletten bahsetmek mümkün değildir.
Devlet herkes için sanayici, herkes için hizmet sunan gücü bünyesinde bulundurmalı ve toplumun geneli lehine hukuk kurallarına ve toplum sözleşmesi anayasaya uygun yönetilmelidir.
Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bir kişide olduğu yapı devlet değil, ayrıcalıklı sınıflar lehine bir dayatmadır.
Bütün bunları yapmak isteyen bir tane siyasi parti neden yok? Neden hepsi liberal, hepsi bir başka yoldan işbirlikçi?
Çünkü siz istemiyorsunuz, çünkü bu siyasi partilere destek vererek farkında olmadan bu sömürgeci düzenin işbirlikçisi oluyorsunuz.
Takım tutar gibi tutkuyla parti tutuyorsunuz. Felaketimiz işte burda başlıyor ve bu sebeple bitmiyor. Bütün siyasi partiler bu sebeple sadece takım tutar gibi tutkuyla kendilerine bağlı bağımlı taraftan peşinde koşuyorlar.
Bu toprakların sahibi gibi davranmayı Atatürk gibi bir lideri olan toplumun unutmuş olması, bilmiyor olması utançtır.
Yeni kurulmuş partiler yeni hiçbir şey söylemiyorlar. Hamaset söylemler ile, Atatürk ile aldatarak, dolaylı liberal ilişkilerini saklayarak güç elde ederek sizi gütmeye devam etmek istiyorlar.
] Önder KARAÇAY [
1 note · View note