Tumgik
#boşluklarda yaşıyoruz
jupiterliyazar · 1 year
Text
Tumblr media
23 notes · View notes
pembebirkrizantem · 1 year
Text
Geceye Mektup
Sen gelip usulca çökerken gökyüzüne bizler de sığındığımız dört duvarların içinde kendi gerçeklerimize doğru çekiliyoruz birer birer. Kimi çığlıklarını bile duyuramadığı bir curcunaya kimi ise sesinin boşluklarda yankılandığı dipsiz bir yanlızlığa. Hangisi daha iyi bilmiyorum ama sen gelip karanlığınla örterken üstümüzü sanki ikisi de korkunç sanki ikisi de birbirinden eksik kalmayacak kadar acı veriyor insana.
Fakat ne zaman senin koynuna düşsek bir an sadece bir saniyeliğine bile sorgulayabiliyoruz kendimizi. Bir çare bulamasak da hepimiz yaşıyoruz bunu. Gerek pişmanlık gerekse artık alışkanlık haline getirdiğimiz bir umursamazlıkla. Cevap veremesek dahi. Belki de bu bir anlık yaşanan farkındalıklardı hala bizi ayakta tutabilen. Umudumuzun sebebi.
Değil midir ki umut bir insanı kökleri ile birlikte sıkıca hayata bağlayan şey. Hayat uçurumunun dibinde açmış zavallı bir kır çiçeği misali. İşte sen içine çekildiğimiz gerçekler kadar bu zavallı kır çiçeklerini de ekiyorsun kalplerimize.
Gündüz kadar aydınlık olmasan da karanlığın bir tarafı açıkta bırakırken bir tarafı ise sıkı sıkıya örtebiliyor. Bu sıkı sıkıya örttüğün taraflarımız ise kusurlarımızdan başkası değil. Kimsenin bilmesini istemediğimiz kusurlarımız. Öyle bir sarıyorsun ki ruh ve bedenlerimizi seninle her şey mükemmel ve eksiksiz olabiliyor. Gündüzün senden kıskandığı en büyük meziyet herhalde bu olmalı. Zira aydınlık ne kadar ifşa ediyorsa eksiklerimizi sen de bir o kadar örtüyorsun aslında.
Ve böyle böyle dost oluyoruz seninle. Kusurlarımızı örten ve bizi her şeyimizle sarıp sarmalayan geceye böyle bırakıyoruz kendimizi. Damarlarımızdan özgürce akıyor ve dilediğin gibi umutla geziniyorsun kalplerimizde. Yarının ve geleceğin önümüze dizilmiş milyonlarca hayaliyle. Tıpkı karanlığının koynunda ışıl ışıl parlayan yıldızlar gibi..
45 notes · View notes
Text
Dikkatine 'dikkat' et
İrade boşluklarla gelişir. Doğru karar için gerekli olan diğer öğelerle bağlarını boşluklarda kurar. Aklın yolunu boşluklarda öğrenir. Hafızanın kıymetini boşluklarda tecrübe eder. Sınandıkça bu yollara ayağı alışır. Çocuğunuzun etrafını 'hiç karar alması gerekmeyecek şekilde' sararsanız, ya nihayetinde size isyan eder, yahut da kendi ayaklarının üstünde duramaz olur. Bir ömür hayatını devam ettirmeye lazım yardımlar ister. Biteviye muvaffakiyetsizlikler sergiler. O yüzden Cenab-ı Hakkın bizi dünya imtihanına uğratmasına şaşırmamak gerekir. Süreçte sunulan tuzak değil imkandır.
Evet. Elhamdülillah. Biz de burada bir 'acaba'ya düşürüldük. Doğrular-yanlışlar birbirine karıştı. Siyahlar-beyazlar birbirine girdi. "Tâ yol ikileşti." Grileşti. Yolun ikileşmesi iradenin toprağı oldu. Suyu-ışığı oldu. Canı oldu. Orada boy atmaya başladı. Orada dilimiz yandı. Orada teslim olmaya başladık. (Müslümanın teslimle ilişkisini buradan da bir düşün isterim arkadaşım.) Tekrar memleketimize döndüğümüzde, inşaallah, kemaline yakışmayan hiçbir detayımız kalmayacak. Ham kalan her yerimiz dersini ikmal etmiş olacak. Etti de. Yandı da. Pişti de. Vaktiyle İblis, Âdem babamızla Havva annemizi, bir tek meyveyle kandırmıştı. Bizimse her yanımız diş izi. Kavga izi. Kumpasları bu dünyada gördük. Bu dünyaya düştük. Tuzaklara düşürüldük. Nice dost yüzlü yılanlara sarıldık. Pişman olduk. Pişman olduk. Pişman olduk. Ayıldık. Tevbe ettik. Hidayet edildik. Elhamdülillah. "Herşey buyurduğun gibiymiş!" itirafıyla yaşıyoruz şimdi. Hayat yalnız bu cümleye hayretimizi arttırıyor. Tecrübe okulundan mezunuz gayrı.
Şüphesiz bu da bir lütuf idi. 'Lütuf' deyince 'ayetleri' anmamak olmaz. Çünkü Hak Teala kaybedelim diye imtihan etmemiş bizi. Aksine kazanalım diye her kolaylığı sağlamış. Nereden mi biliyorum? Talebesinin kazanmasını istemeyen hoca cevabı bu denli fısıldamaz. Bu kadar her yeri bilgi bilgi nakışlamaz. Kendi derûnundan (enfüs) tut ta âlemin en uzak köşelerine kadar (âfâk) ipuçlarıyla sarmaz. Bütün bunlar er-Rahman, er-Reşîd, el-Hâdî olan Allah'ın kul talebelerine yardım etmesidir. Doğrudur. İnsan bu dünyada sınav olmaktadır. Ancak, unutmayalım, bu sınavda kitaba bakmak da serbesttir. Her anlamda serbesttir üstelik. İster 'kendilik' kitabına bakar insan. Oradan Rabbini bulur. İster 'âlem' kitabına bakar insan. Oradan Rabbü'l-Âlemîn'i bulur. Yahut da 'nübüvvet' kitabını temaşa eder. O kâmil insanlardan bir kopya alır. Veyahut elinde bizzat Mâlik-i Hakikisinin Kelam-ı Kadîm'i vardır. Oradan lazım gelen cevapları edinir. Yani, arkadaşım, insan öyle bir sınav olmaktadır ki, sınav salonunun tamamı doğru cevabı haykırmaktadır. Yalnız bizden azıcık dikkat isterler. Çünkü, mürşidimin de hatırlattığı gibi, "Nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir."
Dikkati sakın küçük görme arkadaşım. Çünkü neyi okuyacağını o seçiyor. Âleminde neyi galip kılacağın, âlemin kendisinden ziyade, sana bakıyor. Tasarımla ilgilenenler bilirler. Tasarım aslında bir 'boşluk yönetimi'dir. Yani tasarımcı neyi göreceğin kadar neyi görmeyeceğini de belirler. İkisinin dilini birden kullanır. Ve vurgu da azı çoğa galip eder. Yüz satır mutluluktan bahseden bir sayfada tek cümle keder geçse, ben de onu vurgulasam, bakar bakmaz onu görürsün. Manipülasyonumu aşmanın yolu bütüne dikkat etmektir. Dikkat etmeni istemediğim detaylara da dikkat etmek. Göreceklerine dair bir niyete, nazara, usûle, imana sahip olmak. Dayatılanla aslolanı ayırabilmek.
Evet. Hakîm olan Allahımız yarattıklarına dikkat etmemizi istiyor. Bu dikkatin 'mana-i harfî' usûlünü de öğretiyor: Şeylere, kendileri için değil, ötesi için bakılır. Eşyaya gaybı için, gaybıyla birlikte, iman edilir. Parça, onda boğulmaya değil, bütüne çıkmaya vesiledir. Yüzeyin adamlarıysa dikkatimizi yüzeye dağıtmak istiyorlar. Kalabalığı derinlik sandırıyorlar. Dikkatimizi yüzeyde hapsediyorlar. 'Medeniyet fantaziyeleri' diyor Bediüzzaman onlara. 'Deccalın yalancı cenneti' diye de tesmiye ediyor bir yerde. Kabul edelim: Sahiden İblis'ten dersini iyi okumuştur bu zamanın iblisleri. Cennet kadar nimet içindeyken, dikkatimizi tek bir ağaca, yenmemesi gereken meyvesine, boğdurabilirler. Zaten kişinin cenneti biraz da dikkat kesildiğidir. Dikkati yöneten iradeyi de yönetir. O halde kurtuluşun yolu da iradeden geçiyor. Dikkat ettiğimizi biz seçersek kazanırız. Dikkat ettiklerimizi başkası yerimize seçiyorsa vay halimize! İşgal ediliyoruz demektir.
Tefekkürün hüneri burada kendini gösteriyor arkadaşım. Tefekkür bir dikkat eğitimidir. Hatta iradesidir. Neye yoğunlaşacağını, tabir-i diğerle, 'ne kesileceğini' seçtiğin zamandır. (Sivas'ta çok ıslanan insanlar için "Su kesilmiş!" derler. Manası: Yani neredeyse suya dönüşmüş. Çok üşüyenler için de denir: "Buz kesilmiş.") Yoksa az bir saatiyle senelik ibadeti geçebilmesi nasıl mümkün olabilirdi? Evet. Tefekkür dikkatimizi bütünüyle mülküne alıyor. Ona hükmediyor. Onu yönetiyor. Dikkat ettiğimizinse varlığı âlemimizde genişliyor. Açılıyor. Vurgulanıyor. Bizi fethediyor. Dikkat, hatta zamana edilse, onu bile yavaşlatıyor. (Sıkıldığınız yerlerde geçmeyen dakikaları düşünün.)
İbadetlerde bunu başarabilenlerimizin sayısı kaç tane? Ahirzamanda, İmam Ali radyallahu anh gibi, namazdayken vücudundaki okun çıkarıldığını farkedemeyenler kaldı mı? Halbuki tefekkür bizzat buna kastediyor arkadaşım. Müşterisi olduğu şey bu. Gayrısını unutmayı/geriletmeyi amaçlıyor. (Vahdetü'ş-Şuhud sırrıdır dokunduğumuz belki de.) Dalgınlık olmadan düşünürlük olmaz. Âlimin âbide üstünlüğü de buradan bize gözkırpıyor diyebiliriz. Âlim hayatını yöneten dikkati Allah'a satmıştır. Hem öyle bir satmıştır ki, Onun dikkati sayesinde, çoklarının dikkatsizliği de bağışlanır. Telafi olur. Bazen dikkatli tek yolcu sayesinde bütün bir kervan kurtulur. Çünkü uçurumu o görür.
Ahirzaman uçurumu görmemizi sağlayacak boşlukları yoketmek azminde. Yalancı ışıklarıyla gözlerimizi işgalde. Yola fıtratımızın saflığıyla bakabilsek herşey açık. Lakin insan manipülasyondan da hâli değil ki. Nefsin terbiyesi istediklerinin sayısını azaltmakla olur. Azdırılması da aksine arttırmakla. Hatta isteyebileceği yeni yeni şeylerle de tanıştırmakla. Yalancı cennetlerin hammaddesi nefse sunulan bu gibi tahayyül imkanlardır. Kurgulattılan-özletilen bu gibi ihtimallerdir. Yani nefis ihtimalleri de özler.
John Berger, Manzaralar'ında, bu zamanın fakirliği hakkında der ki: "Yüzyılımızın yoksulluğu bundan öncekilere benzemiyor hiç. Eskiden olduğu gibi doğal bir kıtlık sonucu değil bu yoksulluk. Bir dizi önceliğin zenginlerce geri kalan herkese dayatılmasının sonucu." Başka bir yerde ekler: "Üretkenlik kıtlığı azaltmıyor. Bilginin yayılması ille de daha yaygın demokrasiye yol açmıyor. Boş zamana kavuşma (sanayileşmiş ülkelerde), kişisel doyum sağlayacak yerde, kitlelerin daha fazla manipüle edilmesine yol açıyor."
Nefse kadar isteyeceği öğretilirse o kadar canavarlaşır. O kadar sınırlarını zorlar. O kadar güçlenir. Kişkilendiğinde köpek zincirini bile koparır. Nefsin tabiatında böyle bir köpeklik var. Günaha meyletmemesi için (mümkünse) o günahla tanıştırılmaması gerekiyor. Tanışmışsa da işlendiği ortamlardan uzak durmakla bir derece sakinleşiyor. Dizginleniyor. Zincire güven olmuyor. "Zinaya yaklaşmayın!" buyuruyor Cenab-ı Hak. "Yapmayın!" değil "Yaklaşmayın!" Çünkü zinciri elinizdeki köpek süs köpeği değil. Kontrolünü kaybetmezseniz gücünüzdür. Kaybederseniz herkese bela kesilir.
Yarının Dünyası filminde duymuştum ilk. Aslının Mesnevî'de geçtiğini söylediler. (Bizzat okumadım. Dolayısıyla kesin diyemem.) Şöyle bir hikmet var arkadaşım: "Siyah/beyaz iki kurdunun olduğunu düşün. Dövüşseler hangisi kazanır?" Cevabı musırrane öncesine dikkatimizi çekiyor: "Hangisini beslersen."
Kavgayı hangi yanımızın kazanacağını biraz da bu belirliyor: Kimi besliyoruz? Dikkat de beslenmenin yollarından biridir. Tefekkürse onun himayesidir. Ya zaman akçesini Allah'ın razılığını kazandırır kumbaralara atacağız, yahut da başkaları kumbaralarını akçemizle dolduracak. Biliyorsun. Dikkat edileceklerin sayısı o kadar çoğaldı ki. O kadar çok detaytan haberdar oluyoruz ki. Gerekli-gereksiz, faydalı-faydasız, zararlı-zararsız... Bu haberdarlığın kendisi bizzat imtihan olmaya başlıyor. Duymanın şiddeti öğrenmenin imkanını bastırıyor. "Gaflet hissi iptal ediyor." Uçuruma bakacak dikkatin kalmadı. Zira sağda-solda çok cici temaşalar var. Temaşadan kaçırdığın zamanların olmazsa mahvın işten değil arkadaşım. Allah hem seni hem beni muhafaza etsin. Firarımız Ondan değildir Onadır. Umudumuz da yalnız rahmetindendir. Bizi lütfundan bir an esirgemesin. Âmin.
0 notes
yenikibris · 5 years
Text
Karışıklık ile provokasyon karmaşası – Özkan Yıkıcı
https://wp.me/pXsHy-KxD Konuyu anlama adına iki olgu önemlidir.Öncelikle, yaşanan günlerimiz, normal denecek kurallara bağlı değildir.Daha geneli, kapitalist sistemin kendisi krizlerle boğuşuyor. Krizin olması yanına, krizi yönetememe ve seçenek oluşturamama handikapları da eklenmektedir.Bu koşullar ise krizlerin krizle sürdürülme gerçeği yanında, kontrolsuz olma tehlikelerini de geliştirmektedir. KOntrolsuz olma yanında, hegemonya kartlarının yeniden karılması, fırsatları kulanmak isteyenlerin de harekete fay hatlarını geçirmesi ile birlikte işler normalın dışına doğru taştı. Nitekim,klasik kriz ayrışmaları veya net itifaklar da tam oluşamaması sonucu, kimin nerde durduğu da yerine göre başka şekilde tutum alınmaktadır. Krizin ggrçeği, sürdürülürken çıkılamama tehlikesi, gerileyen ve fırsatları kulanmak istençlerinin ayni anda alevlenmesi ile birlikte boşluklarda karmakarışıklıklar denklemleri de oluştu. Öyle oluştu ki her hareket var olanın da kırılmasını getirmektedir. Siyasal aşmaz, gerici ve otoriterliğe yöneliş, hegemonya mücadelesi saydamlaşmasıyla birlikte öngörüler de darmadağın edilme tehlikesini ortaya koydu. Hele, itifak ve ortaklıkların da ayni yerde değişme ikilemlerinde olması da karışıklığı daha bir artırmaktadır. Faşist yönetim, savaş tehlikeleri ve kağoslarla örülen, bununla ekonomi ile siyasal aşmazlasr üreten tuhaf süreçten geçmekteğiz. Bu konuyu basit bir örnekle anlatalım: Çokca yazdığımız Suriyenin idlipi göstererek kafanızı açalım. İdlipte ilk gözde bir tarafta Rusya ve Suriye ikilemi, öte yanda Cihatcılar “ki değişik çevreleri var” Dıştan müdahil olma beklentisinde ABD de fırsatı kolamaktadır. Türkiye, görünürde Astana zirvesiyle Rusyanın yanında! Fakat Rusyanın ortağı Suriye ile Türkiye ilişkisi tam tezat. İdlip coğrafyasında ise görünürdeki Rus Türkiye ortak kararında birden biraz deşilince farklar çıkar. Örneğin, Türkiye alınan kararlara rağmen idlipin Suriyenin kendi toprağı olan yerde Esatın hakim olmasına karşı!Dahası, Rusyanın idlipteki Cihatcı hareketine de utangaçca karşı!Daha da tezatı: Astanada idlip zirvesi ile ortak Rus anlaşması olurken, Ayni Türkiye, ABD ile görüşmeler yapıp Kuzey Suriyede tanpon bölge kurma siyasal ilişkileri de vardır. Daha da konuya eklenti yapmak kolay. Burada oluşan karışık denklemde örneğin, Rusya Suriye idlipe hakim olmaya yaklaşınca, şimdiden belli ki Türkiye ortaklık bağı sarsılma potansiyeline sahip. Üstelik, Cihatcı karşıtına rağmen,Türkiye brakın aldığı rolu yerine getirmesi, Royterin geçen haberine göre “Türkiyeden Cihatcılara silah ve tankın geçtiğine” dayir bilgielr de yayıldı. Salt, idlip Suriye krizi ile kurulan değişken ilişkiler, en ufak hareket ve değişimle birlikte kırılma gayet normal hale gelmeye adaydır.Üstelik, bu ilişki çelişkileri Suriyenin başka yerinde değişken ve ülkeden ülkeye de farklılaşan itifaklar oluşmaktadır. Ayrı ayrı ülkelerde değil, örnek, Suriyenin idlipte başka, afrinde banbaşka ve Doğu Fıratda değişken ülkeler banbaşka ortak paydaşlarda politik tutum takınmaktadır. Bu durum, Suriye genel iç savaşın da tıkanmasına dek gelmenin temel noktasıdır. Öyle ki idlipte Astana ilişkisi işler gibiyken, Suriye genelinde ayni itifaklı Rus iran ve Türkiye denklemi banbaşka siyasal hesaplar içinde olmaktadırlar. Hele de ABD ve İsrail de buna eklenince, cihatcıların rolu damıtılınca, her hamlenin hat ta kaybedip kazanmanın sonucu bu taşları kolayca kaydırma potansiyelini hep taşır.**** Konuya madem idlip ağırlıklı girdik, ozaman provakasyon bilgisi ile karışıklık bağdaşını da tamamlayalım: bunun için de son örneği verelim. İdlip yapısını belirtim. Tekrar tekrar konuya göre de yazdım. Rusya, iran ve Türkiye kararlı kontrolu olup da Cihatcı tavrındaki farklılıkları da yazdıydım. Perşenbe günü şöyle bir haber Türkiye makamlarınca açıklanır: idlipte, Suriye kesiminin açtığı havantopu ateşiyle 3  TC askeri yaralandı. Ardından Rusyadan başka bir açıklama gelir: “idlipte, Cihatcıların Türkiyenin gözetleme yerine saldırı olduğunu, TC yetkililerinin verdiği kordinatlarla Rus uçakları havadan imha ederek, cihatcıların mevzilerini imha yaptı” dendi! Medya algısı ve tek yanlı haberciliği de düşünün! Kitlelerin nasıl etkileneceğinin de sonucu ortada. Üstelik, özellikle Türkiyenin böylesi krizlerle iç politik ihdiyacını da düşünürsek. Demek ki kriz dönemlerinde daha bir yükselen milliyetci ırkçılık otoriter anlayış, kolayca kandırılma zeminine de ulaşır. Yanlış bilgi veya provakasyonla ayağa kaldırtılıp politik tercih yaptırma gayet kolay koşul bulmaktadır.****** Provakaasyonla siyasal yönlendirme oynuna yine uzağa gitmeden bölgemizden son günlerin olayı ile yeniden örnekleyelim: ABD iranla yapılan Nükler anlaşmadan çekildi. Sonra, bölgeye askeri yığınak yaptı. Çoğu resmen yalan haberlerle de mütefikleri harekete geçirmeğe çalıştı.Kuşkulu provakatif kokan hamlelerle, gerlimi artırma hamleleri yapıldı. Nitekim: yine Perşenbe günü ikindini şöyle bir haber geçildi: “Uman sahilindeki bazı tankerlere sabotaj yapıldı”! Akla hemen elbet konuyu takip edenler için provakasyon kavramı geldi. Çünkü, bu konuda ABD  tarihi ve günceli oldukça kabarık! Birkaç saat ki temkinlik, birden ABD dışişleri bakanı Ponpeyonun açıklamasıyla, beklenen kural başladı. İran suçlandı! Oysa, saldırıya uğranan gemilerden veya tankerlerden ikisi Japonyaya ayit ti.Dahası, ABD iran gerilen ilişkilerini yumuşatmak için Japon yetkililer iranda bulunuyordu. Benzzer olayların da daha kısa zaman önce yaşanması da kuşkuları artırdı. Fakat;ABD medya hakimliği ve sistemin güç gerçeği, bu açıklamayla, yandaş tutumlar da eklenince, akla Suriyedeki Kimyasal masalı da geldi! Tekrar tekrar bu tip provakasyonlara karşın, ayni kuralın oynanması ise dünyadaki barışçıl güçlerin nedenli yetersiz olduğunun da acı kanıtıdır. Şimdi, Trumpun ne yapacağı tahmin ediliyor. Dikat edin olay gerçeğin ne olduğu değil, Trumpun hangi kararı alacağı korkusu öne çıkıyor. Bir provakasyonla, siyasal hamle yapma gerçeği, karanlık dönemin ve politik yalanın tavan yaptığı dönende oldukça rövançta olmaktadır.***** Benzer olaylar Kıbrısta da yaşanmadımı? Bazen krizi germe, yakınlaşmayı önleme veya 74 öncesi Türkiyenin müdahalesini sağlama adına, muhalefeti engeleme veya gerçeklerin örtülmesi adına, kitleleri etkileme yöntemi olarak bolca provakasyonlar yapıldıydı.Kendi halkını katlederek, karşıt yaptı veya krizi yükseltme ile otoriterliği halka korkuyla dayatmada, istenilen politikaya oluşturmada provakasyon önemli bir esrumandır. Hele de anti demokratik koşullar, provakatiflikle oldukça sonuç vermektedir. Dokundurtulmayan milliyetcilik veya inanç ile korkuyla güvenlik probagandalarında, provakasyonlar oldukça önemli rol yerine getirmektedir. Doğu Akdenizdeki gaz krizi veya doğu komşumuz Suriye hesapları, daha bölgesel Ortadoğu kaygan zemininde kağos ile provakasyon elele verip oldukça yeşerecek koşulları kolayca oluşturdu. Uygulanan politikaları konuşmaktan uzaklaştırılan ve dış politikanın iç politikayla beslenip saydamlaştığı konumda, kriz ve provakasyon iki güncel gerçeğimiz olarak her olayda karşımıza dikildi. Öyle bir yumak oluştu ki ne itifaklar net, ne fırsatlar ayni nede bu sorunlar doğrudürüs yönetilmektedir. Ufak kıpırtıyla dayılacak, yazılı kuralların buzdaki gibi silikleşip uçtuğu dünyamızda, belli ki bu tip konularla iç içe yaşamaya daha uzun zaman devam edeceğine benziyor. Dün düşman olanların bügün bazı yerde birlikte, bazı yerde banbaşk kulvarda, genelde ise konuya göre şekilenen ilişkiler, her yağmur damlasında dağılan tozlu şekle dönüştü. Öyle ki geneldeki öngörü ile yereldeki buluşamayan tuhaf bir Emperyalist tıkanış sürecinde yaşamaktayız. Hani unutulan veya unuturulan Emperyalizim, faşizim ve savaşla krizin kardeşlenme gerçeklerini toplu halde yaşıyoruz. Derler yaa; “siz gerçeklerden kaçtıkça, oldukça uzaklaştıkça, giderek yaşadığınız gerçeklerle de karşılaşınca, odenli korkutucu hale gelmektedir”.
0 notes