Tumgik
#bilgi devrimi
hanikurumsaldik · 2 years
Photo
Tumblr media
👑 X Kuşağı için para, satın alabilme gücünden çok, bir özsaygı göstergesidir.
👑 Y Kuşağı’nın kariyer beklentileri; iş ve özel yaşam dengesi, iyi bir ücret ve imkanlar, terfi fırsatları, anlamlı iş deneyimleri, bireyin kişisel gelişmesini sağlayan iş ortamı ve çalışma hayatı şeklinde özetlenebilir.
👑 Y Kuşağı bireylerini etkileyen 2 sosyal akım; “Küreselleşme” ve “Bilgi Devrimi”dir.
👑 Z Kuşağı, oyunca yerine iPad ve cep telefonuyla oynayarak büyümüştür.
🔗 https://lnkd.in/d9kTDmcj 💬 https://lnkd.in/dT6iXXd ​​​
3 notes · View notes
ebubekir-25 · 2 years
Photo
Tumblr media
1. Sanayi Devrimi'nde (1784) insan gücü ve fiziksel beceriler. 2. Sanayi Devrimi'nde (1870) akıl ve bilişsel beceriler. 3. Sanayi Devrimi'nde (1969) ise akıl ve bilgi teknolojileri öne çıktı. #Sanayii #Devrimi #Genç #Gencler #Öğrenci #Mühendis #Yermibirinciyüzyıl #Dünya #Sanayi #Makine #Bilgisayar #Teknoloji #Tarih #Bilgi #insan #Güç #Akil #Üretim #Türkiye https://www.instagram.com/p/CeWOnngjHd6/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
albay34-blog · 2 years
Text
Biyolojinin ötesine geçmek: Epigenetik Devrimi
Biyolojinin ötesine geçmek: Epigenetik Devrimi
Biyolojinin ötesine geçmek: Epigenetik Devrimi  İngiliz bilim insanı Nessa Carey’nin kaleme aldığı Epigenetik Devrimi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı. Alanın yirmi yıllık tarihini incelerken aynı zamanda en son bulguları ve yenilikleri ele alan kitap, epigenetiğin temellerine bir giriş niteliğinde Canlıların gen haritası çıkarıldığında hastalıkların tümüne çare…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
epifizz · 5 months
Note
Celal Şengör yine bir şekilde gündeme gelmeyi başardı. Bu defa da Fransız ihtilali insanlık için bir felaket, aklı öldürmüştür ve iktidarı ayak takımına verirsen dünya böyle olur dedi. Senin bu konudaki görüşün ne?
Şengör'ün bunu gündeme gelmek için söylediğini sanmıyorum, elitist bakışını hiç gizlemediği için bu düşüncelerinde samimi olduğu kanaatindeyim. Genelde bu ihtilal burjuva devrimi olarak adlandırıldığı için sağ kanattan yana bir sempati yaratacağı düşünülürken aslında devrimin karakteri ve solun tarihsel bakışı içerisinde solcularca daha çok sahiplenilen bir olay olduğu reddedilmez bir gerçektir. Çünkü burjuvazi bence yükseliş ivmesine dair çok önemli bir ivme kazanmamış ama taban kesim gerçek bir politik güç kazanmıştır.
Şengör'ün dünya görüşünü anlıyorum ancak bu benim hiç katılmadığım bir bakış. Özellikle akademinin elit ve ayrıksı bir grup olarak kalması belki bir boyutta akademinin maddi kaygılarla kaybedebileceği yolların ortadan kalkmasını sağlar, bu bir gerçek. Ama aynı oranda akademiyi gerçeklikten, hayattan koparan bir boyut da getirir. Şengör'ün toplumdan soyutlanmış ve artık döneminin geçmiş biri olduğunu söylemek bu noktada aleni olan bir gözlemi yenilemek olacaktır bence. Bu bakış Fransız ihtilalini değil, Britanyanın reformlarını bir başarı sayar genellikle. Bu bakış açısını sergileyen kaynakların Şengör'ün okumalarında daha merkezi olması da normal çünkü daha pozitivist ve ampirik bir dip dalganın politik konumlanması bu esasında. Benim kendi görüşümün, bireysel tarihlerimiz göz önüne alındığında Celal Şengör ile yan yana gelmesi olanaksızdır. Kendisi halihazırda yüksek ekonomik bir çevreden geliyor bense kendisinin deyimi ile o ayak takımının kazandığı başarımların açtığı yol sayesinde kendisini eğitmiş bir insanım ve bu çoğunluğun eğitimsiz, barbar ya da irrasyonel olduğu yorumunu tamamen reddediyorum.
Kitlelerin daha itkisel ve duygusal kararlar vermeye meyilli olması sonucu popülizmi partlattığını da düşünmüyorum. Daha doğrusu buradaki problemin kökeninin halktan başladığını düşünmüyorum. Çünkü halka dönük bir "eğitim" değil öğretim çabası olsaydı, tüketimin fordist damızlığı olarak değil üretimin değerli bileşenleri olarak teşvik edilselerdi ya da politik güçler yönetme değil hizmet gayesi içerisinde olsaydı kitlelerin irrasyonel bir yığın olarak kalmaya devam edeceğine emin değilim. Elbette Kant gibi herkesin ulaşabileceği tek bir üst rasyonalite bulunduğunu düşünmüyorum ancak Şengör gibi eğitim ve düşünme olanaksızlığı olduğunu da sanmıyorum.
Ki bence Şengör'ün şu anki konumu bu noktada bana baya ironik geliyor. Kendi alanında akademik başarısından bağımsız, bu medyada sahip olduğu her şeyi bilen aydın imajını eleştirdiği o popülizme borçlu. Şu anki kitlenin irrasyonel ve duygusal olduğu kesin zaten bu yüzden bu kaba adam, bu rasyonel akıl yürütmeler yapmak yerine duygusal saldırılar yaparak birkaç bilgi ile bilir gözükmediği konularda üste çıkan adam, bu her konuda ahkam kesip üstten bakan adam tam da bu kitlenin irrasyonel ve duygusal hassasiyetlerine dokunduğu için bu popülist dalgayı arkasına almış medyatik yaşamını sürdürmektedir. Yani üst tabakadan gelen bu adam bu ayak takımının bir eseridir yine de. Dünyanın geldiği bu ölü aklın, felaketin ifadesidir. Ve bu akıl yine bu bakış ile kitleleri bir hayvanı evcilleştirir gibi eğitmek, yönetmek ve onu işe yaradığı oranda fazlası olmayacak şekilde kullanmak isteyerek avamın vehametini imtina ile daim kılar. Ne çark ama!
15 notes · View notes
doriangray1789 · 10 months
Text
Yıl 1979 da İran kadını (Devrimde en önde olanlar İran kadınıydı. Sebebi kentlere köylerden yoğun göç başlamıştı. Ve kentler artık yeni gelenleri kentlileştiremiyordu. Kırsal kadının kırsalı modernite de eziliyordu. Kırsal kadın kırsalda taassup ile var olurken kentli kadın birey olarak modernite ve bilgi ile var oluyordu. Devrimin babaları bu kırsal gücü kullanıp başarılı oldu) devrimi başardı. Sonra bütün hakları ellerinden uçtu gitti. O zaman devrimin akıncı kadınları özgüvenle şöyle diyordu ; "nasıl getirdiysek öyle götürürüz." Yıllar geçtikçe anladılar ki çok geç ve imkansızdı. Getirdikleri canavar kendilerini ve çocuklarını yerken ses çıkaramadılar. Dün bir yerlerde izledim bir kadınla yapılan röportajı, İstanbul'da mütedeyyin bir kadına mikrofon uzatmışlar; "farkındayız bizde herşeyin, getirdiğimiz gibi götürürüz diyor o İran kadının zamanındaki özgüveniyle. Yanındaki genç kadın; "geçti artık, imkansız" diyor, umutsuz bir ifadeyle.
12 notes · View notes
benmisim · 1 year
Text
ister vuuuur, ister okşaaaa, ister tut, ister yollaaa, ister sev, ister zorlaaaa ✨️BEN BÖYLEYİM✨️
kendini sevmek ne demekmiş biliyo musunuz. yaptığınız düşündüğünüz hissettiğiniz şeyler için -sırf bunlar o kimselerin yaptığına düşündüğüne hissettiğine uymuyor diye- kimseden özür dilememekmiş. ne yapıyorsan ne düşünüyorsan ne hissediyorsan, o an, onun içinde, RAHAT olmakmış. gönül rahatlığıyla yaşamakmış. içine sine sine. kimsenin gözünden bakmadan. "ne derler" demeden. şimdi çok temel şeyler söylediğimin farkındayım. kundaktan beri duyduğumuz şeyler sldkfkf AMA gerçekten bunu ilk kez hissettim ya. yaşadım bunu. bi an içimden kendime aşığım gibi bir şey geçti. sonra bunun nerden çıktığını sorguladım. ve bulduğum şey, düşündüğüm şeyi sevmekti, hissettiğim şeyi sevmekti, yaptıklarımı sevmekti, bunların içinde rahat hissetmek, aklımdan "ay acaba şöyle mi görünüyorum" diye geçirmemekti, kendimi desteklemekti, başka türlüsünü beklememekti. bunun kimileri için çok kolay olduğunu, farkına bile varmadıkları içselleştirdikleri eğilimler olduğunu biliyorum. o kimseler için seviniyorum <3 benimse hayatımın devrimi olacak kadar zorlandığım bir meseleydi. gerçekten "kim sker sizi ya BANANE" diyebilmek çok zordu ve her şeyi değiştirdi. o kadar başka hissediyorum ki. ve bu iki haftada oldu. gerçekten 28 yılda olmayan 1 günde olur <3 gibi dkxnnx elbette bir günde, iki haftada olmuyor, biliyosunuz, biliyorum. yıllarca zaten aşmaya çalıştığım şey bu olduğundan, bir şekilde hayatım bu zorluk etrafında döndüğünden, beni bugüne, buraya getiren de birçok deneyim oldu, o birçok deneyimin getirdiği bölük pörçük tonla bilgi sanki şimdi toparlandı ve bitmiş bir yapboz oluşturdu gibi. neyse telefona çok baktım yeter burada kapatıyorum. by.
2 notes · View notes
onlineizletr · 27 days
Text
0 notes
haberimiz · 2 months
Text
Sohbet Sitelerinin Popülerliği
İnternet çağının hızla gelişmesiyle birlikte iletişim alanında da büyük değişiklikler yaşandı. Eskiden mektuplaşma ve telefon görüşmeleri gibi iletişim yöntemleri yaygınken, bugün chat odaları ve sohbet siteleri gibi dijital platformlar ile anlık iletişim mümkün hale geldi. Sohbet chat deneyimi, kullanıcıların farklı yerlerden bir araya gelerek sanal dünyada etkileşimde bulunmasını sağlayan çevrimiçi ortamlardır.
Chat odaları, insanların farklı konularda sohbet etmek, bilgi alışverişi yapmak, yeni insanlarla tanışmak ve hatta arkadaşlık kurmak için tercih ettikleri popüler platformlardır. Bu odalarda, kullanıcılar tamamen anonim olarak istedikleri konuda sohbet edebilirler. Moda, spor, teknoloji, sinema, müzik, edebiyat gibi ilgi alanlarına göre özel odalar mevcuttur. Böylelikle benzer ilgi alanlarına sahip kişiler bir araya gelerek birbirleriyle etkileşimde bulunabilirler.
Sohbet siteleri, internet kullanıcılarının sesli ya da yazılı olarak sohbet etmelerini sağlayan web tabanlı platformlardır. Bu siteler genellikle kullanıcı dostu arayüzleri ile kolaylıkla kullanılabilmektedir. Sohbet chat deneyimi için kayıt olmak veya üyelik almak gibi zorunluluklar genellikle bulunmaz, kullanıcılara hızlı ve anında sohbet imkanı sunar.
Chat odalarının ve sohbet sitelerinin popülaritesi, insanların sosyal bağlantı kurma ihtiyacını karşılama potansiyeline dayanır. Özellikle günümüzde uzaktan çalışmanın artmasıyla birlikte insanlar, yalnızlık hissini azaltmak ve yeni ilişkiler kurmak için bu platformları tercih etmektedir. Ayrıca, farklı kültürlerden insanlarla iletişim kurarak dünyayı daha iyi anlamak ve global bir perspektife sahip olmak da mümkün hale gelmiştir.
Chat odaları ve sohbet chat siteleri, insanların sanal dünyada iletişim kurma ihtiyaçlarını karşılayan önemli araçlardır. Bu platformlar, insanların farklı konularda sohbet edebileceği, bilgi paylaşabileceği ve yeni bağlantılar kurabileceği interaktif iletişim alanları sunar. Chat odaları, çağımızın teknolojik gelişmelerine ayak uyduran ve insanlar arasında sınırları aşan bir iletişim deneyimidir.
İnternetin Sessiz Devrimi: Chat Odalarının Yükselişi
Günümüzde internetin sunduğu birçok farklı iletişim aracı ve platform bulunmaktadır. Sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları ve e-posta gibi yöntemler, insanların dünyanın dört bir yanındaki kişilerle kolayca iletişim kurmasını sağlamıştır. Ancak, iletişim alanında devrim yaratan bir başka araç daha vardır: chat odaları.
Chat odaları, internet kullanıcılarının gerçek zamanlı olarak yazılı mesajlarla etkileşimde bulunabileceği sanal mekanlardır. İlk kez 1970'lerde ortaya çıkan chat odaları, o dönemde sadece bilgisayar mühendisleri ve üniversite öğrencileri arasında popülerdi. Ancak teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, chat odaları popülerlik kazanarak geniş kitlelerce kullanılmaya başlandı.
Chat odalarının yükselişi, iletişimin geleneksel sınırlarını kırdı. İnsanlar artık coğrafi konumlarına bakılmaksızın farklı kültürlerden insanlarla etkileşime geçebiliyor ve yeni arkadaşlıklar kurabiliyor. Ayrıca, chat odaları anonimliği sağlama avantajıyla da öne çıkıyor. Kullanıcılar, gerçek kimliklerini açıklamadan fikirlerini paylaşabilir ve sorunlarına çözüm arayabilir.
Chat odaları, her yaştan insanın ilgisini çekmektedir. Özellikle gençler arasında popüler olan bu platformlar, sosyal becerilerin geliştirilmesine de yardımcı olmaktadır. İletişim yeteneklerinin yanı sıra, chat odalarında aktif olarak yer almak, yazılı ifade becerilerini ve hızlı düşünme kapasitelerini geliştirmelerini sağlar.
Ancak chat odalarının yükselişiyle birlikte bazı endişeler de ortaya çıkmıştır. Örneğin, sanal ortamda yapılan iletişimin güvenliği konusu önem kazanmıştır. Kimlik avı ve kötü niyetli kullanıcılar gibi sorunlar, chat odalarının güvenliğini tehdit edebilir.
Chat odaları internetin sessiz devrimini temsil etmektedir. İnsanlar arasındaki iletişimi dönüştürerek insanların birbirleriyle kolayca etkileşime geçmesini sağlamıştır. Ancak, chat odalarını kullanırken dikkatli olmak ve güvenlik önlemlerini almak büyük önem taşımaktadır. Bu araç, küresel bağlantıyı artırması ve insanların farklı kültürlerden öğrenmesini sağlaması açısından büyük bir potansiyele sahiptir.
0 notes
kozba · 2 months
Text
Ruj, sadece bir makyaj ürünü olmanın ötesinde, kadınların kendilerini ifade etme şekillerinden biri olarak yüzyıllardır büyük bir öneme sahip olmuştur. Bu renkli ve çekici makyaj malzemesi, antik çağlardan itibaren çeşitli medeniyetlerde ve dönemlerde farklı anlamlar yüklenerek kullanılmıştır. Zaman içinde güzellik algısının ve modanın değişmesiyle birlikte rujun popülaritesi ve kullanım şekilleri de evrim geçirmiştir. Ruj, bugün dünya çapında milyonlarca kadının günlük makyaj rutininin ayrılmaz bir parçasıdır ve sadece bir güzellik aracı değil, aynı zamanda kişisel tarzın ve özgüvenin bir ifadesi olarak kabul edilir. Rujun Kökenleri - Tarihten Günümüze Bir Bakış Rujun kökeni, antik Mısır'a kadar uzanmakta ve o dönemlerden itibaren güç, statü ve cazibenin bir simgesi olarak görülmüştür. Kleopatra'nın doğal malzemelerden elde edilen renklerle dudaklarını boyaması, rujun güzellik ve çekicilikle özdeşleştirilmesinin erken bir örneğidir. Bu dönemde kullanılan renkler, bugünkü ruj teknolojisinin ilkel bir formu olarak kabul edilebilir. Kleopatra ve onun çağdaşlarının kullandığı doğal boyalar ve pigmentler, dudaklarına renk katmanın yanı sıra, sosyal statü ve zenginliğin de bir göstergesi olarak hizmet etmiştir. Orta Çağ Avrupa'sında rujun konumu ise daha karmaşıktı. Dini ve ahlaki nedenlerle ruj kullanımı zaman zaman toplum tarafından yadırganmış ve yasaklanmıştır. Ancak, bu dönemde dahi ruj, yüksek sosyal statüyü ve zenginliği ifade eden bir araç olarak kullanılmaya devam etmiştir. Aristokrat kadınlar, dudaklarını daha dolgun ve kırmızı göstermek için çeşitli doğal boyalar kullanmışlardır. Bu, onların toplumdaki yerlerini ve zenginliklerini vurgulama yöntemlerinden biriydi. Ruj hakkında daha fazla bilgi edinmek için Ruj platformuna üye olmayı unutmayın. 1. yüzyıla gelindiğinde, ruj artık geniş kitleler tarafından kabul gören ve güzellik anlayışının ayrılmaz bir parçası haline gelen bir ürün oldu. Sanayi Devrimi ile birlikte üretim tekniklerinin gelişmesi ve sosyal normların değişmesi, rujun daha erişilebilir ve çeşitli hale gelmesini sağladı. Bu dönemde, ruj artık sadece aristokrasi tarafından değil, geniş halk kitleleri tarafından da kullanılmaya başlandı. Renkler, dokular ve formüller çeşitlenerek, kadınların kişisel zevklerine ve ihtiyaçlarına göre şekillendirildi. Rujun tarihçesi, güzellik anlayışının ve kadınların toplumdaki rolünün nasıl değiştiğini gözler önüne serer. Antik çağlardan itibaren güç, statü ve cazibenin bir simgesi olarak kullanılan ruj, zamanla daha erişilebilir ve çeşitli hale gelmiş, kadınların öz ifadesinin önemli bir aracı haline gelmiştir. Günümüzde ruj, sadece bir makyaj malzemesi değil, aynı zamanda kişisel tarzın, özgüvenin ve ifadenin bir simgesi olarak kabul edilmektedir. Modern Rujun Doğuşu ve Evrimi 1. yüzyılın başlarında, ruj üretimi ve kullanımında gerçekleşen devrim, güzellik endüstrisinde dönüm noktası oldu. Rujlar, ilk kez kullanım kolaylığı ve taşınabilirlik açısından büyük bir yenilik olan metal veya plastik tüplerde sunulmaya başladı. Bu yenilik, rujun günlük kullanımını basitleştirdi ve kadınlar için daha erişilebilir hale getirdi. 1920'lerde, Hollywood'un altın çağının başlaması ve sinema endüstrisinin patlama yapmasıyla birlikte, film yıldızlarının parlak ve çarpıcı dudakları, rujun popülaritesinde büyük bir artışa neden oldu. Bu dönemde, ruj kullanımı, kadınların kendilerini ifade etme yöntemlerinden biri olarak geniş çapta kabul gördü ve moda dünyasında vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Rujun renk paleti ve formülleri, kullanıcıların çeşitli ihtiyaç ve tercihlerine hitap edecek şekilde sürekli olarak yenilendi ve genişledi. Günümüz Trendleri - Çeşitlilik ve Kişiselleştirme Günümüzde ruj, güzellik ve moda dünyasında sadece bir ürün olmanın çok ötesinde, kişisel ifadenin güçlü bir aracı olarak görülüyor. Mat bitişlerden metalik efektlere, her sezon moda dünyası, farklı ruj trendleriyle karşımıza çıkıyor. Sağlık ve sürdürülebilirlik bilincinin artmasıyla birlikte, doğal ve organik içeriklere sahip rujlar giderek daha fazla tercih ediliyor.
Bu rujlar, zararlı kimyasallar içermeyen formülleriyle dikkat çekiyor. Ayrıca, gün boyu kalıcılık sağlayan ve dudaklara yoğun nemlendirme sunan formüller, modern kadının yoğun yaşam tarzına uygun olarak tasarlanıyor. Ruj renkleri ise mevsimlere, son moda akımlarına ve kullanıcıların kişisel zevklerine göre değişkenlik gösteriyor, böylece herkes için bir seçenek sunuluyor. Kişisel Stil ve Rujun Önemi Ruj, kişisel stilin en önemli unsurlarından biri olarak kabul ediliyor. Seçilen ruj rengi, bireyin ruh halini, karakterini ve anlık modunu yansıtma gücüne sahip. Örneğin, cesur ve canlı bir kırmızı ruj, özgüvenin ve kararlılığın bir ifadesi olarak görülürken; nude ve pastel tonlar, zarafeti ve doğal güzelliği ön plana çıkarıyor. Modern kadınlar, farklı ortamlara ve kıyafetlere uyum sağlayabilmek için çeşitli ruj tonlarına makyaj çantalarında yer veriyorlar. Bu, rujun sadece bir güzellik ürünü olmadığını, aynı zamanda bireysel tarzın ve kişisel ifadenin güçlü bir aracı olduğunu gösteriyor. Ruj, kadınların kendilerini özgürce ifade etmelerine olanak tanıyan ve onların güzellik rutinlerinin ayrılmaz bir parçası olan bir simge haline gelmiştir.
0 notes
astrafizik · 3 months
Text
0 notes
tarihtenyazilar1 · 8 months
Text
İbrahim Müteferrika: Osmanlı'nın Matbaa Devrimi
İbrahim Müteferrika, Erdel’in Koloszvar şehrinde (bugünkü Romanya’nın Cluj şehri) doğdu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmese de, 1670 ile 1674 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Müteferrika’nın asıl adı ve ailesi hakkında pek fazla bilgi bulunmamaktadır. Üniteryen bir Macar olan Müteferrika, Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir figür haline gelecekti. Müteferrika’nın Osmanlı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
elazigsurmanset · 9 months
Text
NE EKMEK VAR ORTADA NE PASTA! FAKİRİN UMUDU EKMEK DE KALMADI
Tumblr media
Asgari ücrete yüzde 34 oranında zam yapılması ve 11 bin 402 TL seviyesine çıkması, akaryakıt fiyatlarının brent petrole, döviz kuruna, KDV ve ÖTV’ye bağlı olarak yükselmesi, enflasyon artışı gibi etkenler fırıncıların maliyetlerini yükselttiği için yurt çapındaki çeşitli illerden ekmeğe zam yapılması için fırıncılar taleplerini dile getiriyorlar. Fırıncıların talepleri doğrultusunda toplanan fırıncılar odaları ekmek fiyat tarifesinde artışa gidilmesi halinde kamuoyuna bilgi verirken, temmuz ayında da ekmek zammı ile ilgili açıklamalar peş peşe geliyor. Elâzığ’da Fırıncılar Odası tarafından ekmeğe zam yapılması konusu kararlaştırıldı. Fırıncılar Odası’nın aldığı karara göre Elazığ’da açık ve somun ekmek gramajı sabit tutularak fiyatlarda artış yapıldı. Fırıncılar Odası tarafından alınan kararla birlikte Elazığ’da 200 gram açık ve somun ekmeğin satışı 7 TL olarak belirlendi. Yeni ekmek fiyatları 28 Temmuz'dan itibaren geçerli olacak. Fırıncılar yaşadığı zorlukları anlayışla karşılanması gerektiğini vurguladı. Hüseyin Demir adlı bir fırın sahibi, artan un ve diğer maliyetlerin ekmeğe zam yapılmasına neden olduğunu ifade etti. Un fiyatları, elektrik ve doğal gaz zamları ile asgari ücretin yükselmesi gibi faktörlerin maliyetleri ciddi şekilde artırdığı belirtti. Artan fiyatların fırıncıları zor durumda bıraktığını söyleyen Fırın Ustası Hasan Bal, zamlarla ilgili görüşüne şu şekilde açıklama yaptı: “Yaklaşık 17 yıldır bu işi yapıyorum. Geçen yıla oranla kıyaslama yaptığımız zaman belli bir oranda zam geldi. Yalnız gelmesi lazımdı. Çünkü odun maliyeti, un maliyeti yükseldiği için biz de mecbur kalıp zam yaptık. Aslına bakacak olursak millet mağdur zaten. Biz de zam yapmak istemiyorduk. Eskisine oranla milletin alım gücü çok düşük. Bir sürü insan mağdur oldu. Zammın gelmesini bizde istemiyorduk ama mecbur.” Asgari Ücret Eriyip Gidecek Fırıncıların zammın gerekli olduğu yönündeki açıklamasına vatandaş ise katılmıyor. Ekmeğe yapılan zammın diğer zamlar karşısında çok yüksek olmadığını ancak kendilerini zorladığını belirten bir vatandaş, "Her gün bir şeye zam geliyor. Hammaddeden kaynaklı olduğu söyleniyor ama fiyatlar sadece yükseliyor. Bir gün mazot, bir gün ekmek, bir gün başka bir şey. Zam gelmeyen gün neredeyse yok. Herkes zamları vatandaşa fatura ediyor. Yediğimiz bir ekmek var onu da yiyemeyecek hale geleceğiz bu gidişle. Hükümetin artık buna bir çare bulması lazım. Şimdi asgari ücret konuşuluyor. Zam yapılacağı söyleniyor. Yapılsa da kurtarmayacak. Asgari ücrete zam yapıldığı gün her şeye yeni zamlar gelecek. Herkes zamları rahatlıkla yapacak. Bir gün geçmeden asgari ücrete yapılan zam da eriyip gidecek" dedi Vatandaşın Yediği Bir Lokma Kuru Ekmek Gazetemize konuşan bir diğer vatandaşımız Sevim Gür ise; “Her geçen gün zamlara uyanıyoruz. Birileri buna dur demeli vatandaş et yiyemiyor, meyve sebze yiyemiyor yediği bir kuru ekmek artık onu da alamayacak. Ekonomik krizin faturası hep vatandaşa kesiliyor. Kendileri lüks şatafat içerisinde yaşarken vatandaşı bir kuru ekmeğe mahkûm edenler şimdi o ekmeği almasına da mani oluyor. Yazıklar olsun…” Ne Ekmek Var Ortada Ne Pasta Ekmeğe yapılan zamma karşı sitem eden inşaat işçisi Erden Kalın; Vatandaşın boğazından geçen bir lokma ekmekti. Artık oda kursağımızda kaldık. Olsun vatandaş her şeyi omuzlar. İşçiler her sıkıntıyı çeker yeter ki bizi yönetenlere zeval gelmesin. Onlar rahat etsin yeter ki bir varsın bir kuru ekmek de yemeyelim. Et yemiyoruz, sebze meyve yemiyoruz, varsın ekmekte yemeyelim. Bu durum bana şunu hatırlattı; 1789 yılıydı ve Fransız Devrimi tüm hızıyla cereyan etmekteydi. Paris’teki yoksullar ayaklandılar çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette “ekmek bulamayanlar pasta yesin” şeklindeki ahmakça öneriyi ortaya attı. Ne kadar ironik değil mi? Kraliçe bugün ki halimiz görse ne derdi acaba. Çünkü ne ekmek var ortada ne pasta .” ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
onderkaracay · 1 year
Text
Tumblr media
🗣️ İlim ile Bilim Arasındaki Fark
Mustafa Kemal Atatürk;
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyor.
Aynı zamanda; benim fikirlerim bilim ile ters düşer ise bilimi seçin diyor.
O zaman ilim nedir? Bilim nedir?
Detaylı bir şekilde aydınlatalım konuyu.
İlim dünya dışı bilgi demektir. Her insan bu bilgiye erişemez. İnsanlık tarihi boyunca birçok insan ilim sahibi olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk hem ilim sahibi bir kişilik hem de bilime inanan çok müstesna bir dehadır.
İlim yaratan gücün dünyada yaşayan ve seçtiği insanlara verdiği sırlar ve o sırlar sayesinde yapılanların kendisidir.
Bu insanlar zor zamanlar için seçilirler. Görevleri o zor zamanlar da insanlığın önünü açacak ve şeytani kötülüğün tuzaklarını alt üst edecek güçle yaratan tarafından donatılırlar.
Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı imparatorluğu döneminde ki kötülüğün ortadan kaldırılması ve yaratanın bir parçacığı olan ana dölü ile kayaların oğulları ile evli olan ve ismi Anadolu olarak bilinen topraklar da insanlık devrimi yapma ve sonsuzluğun devletini kurma gücünü yaratan ona verir.
Ata Türk böyle oldu. Kutalmış hakanların ortak ismidir.
Bu devrimleri nasıl yaptığını Nutuk kitabında beşeri tarafını anlatır.
Gençliğe Hitabe ile ve bazı sözleri ile ilim tarafından ilerisi için öngörüde bulunur. Hepsi gerçekleşir.
Dogma ve ayet bırakmıyorum diye özellikle uyarır.
Kendisine yapılmasını değil devrim ve fikirlerine sahip çıkılmasını görev olarak verir. Bunu kendisi için değil bizim için ister.
İnsanlık tarihi boyunca ne zaman bir iyilik yola çıkmışsa aynı paralelde kötülük harekete geçmiştir.
Bunun olacağını Atatürk biliyordu.
Bütün uyarıları bu sebeple yaptı.
O uyarılar bundan sonra işimize yarayacak.
Yüz yıllık uyuşukluk yavaş yavaş geçiyor.
21 Aralık 2015 tarihinde en uzun gecede tüm Türkler ve insanlığını kaybetmemiş olanlar ile dünyanın her yerinde o gün bugündür yürek meydanında gönül kongresi yapıyoruz.
Mobbing Bank kitabım bunun bir şifresidir.
Bir gemi olduğunu, mahşer denizinde yüzdüğünü, susuz bir tufanda Anadolu'yu yıkadığını, zalimleri canlı ölülere çevirdiğini ve bizim üzerimize çöken ve uyuşmamıza sebep olan kötülüğün Anadolu'dan yıkılmaya başlayacağını ilk yazan kitaptır.
Kitapta bunların şifreleri yani sırları var.
Sonradan ihtiyaç hasıl oldukça açıkladığım bilgiler var.
Zamanı gelince açıklayacağım bilgiler de var.
Bütün bunları yaşamının bir sır üzerine kurulu olduğunu bir bankada bunun için uzun yıllar çalıştığımı sonra nefsinden soyunarak dört büyük kut verilmiş Türk'ün ruhunu elbise olarak giyerek bunları yaptığımı yazdım.
Bunun karşısında zalimler ne yapacaklarını bilemedikleri için sadece maddi güçlerine güvendikleri için ve yaşattıkları zulmü kendileri yaşayana bu kötülüğün süreceği için bu süreç biraz sancılı geçmektedir.
Sonuçta kaybedecekler. Bu kadar bilgi yeter. Nasıl kaybedeceklerini yazsam bile anlayamazlar.
Görevim sadece gönüllü danışmanlık yapmaktır. Dünyada ilk kez böyle bir durum gerçekleşiyor. Kendim adına hiçbir talebim yoktur. Maddiyat zul verir bana.
Birileri çıkacak pişman olacak ve yapılması gerekenleri yapacak.
Hepsini yazdım. Neyi nasıl yapacaklarını biliyorlar.
Ve bunu planlıyorlar.
Gerektiği zaman yeni paylaşımlar ile müdahil olarak düzeltmeler yapacağım.
Hatasız bir devrim gerçekleşecek.
Ve dünyada ki bütün insanlık bu devrimi yapmak için sahiplenecek.
Beklenti içinde olsaydım hiçbirini yapamazdım. Zaten sır ile verilen ilim buna asla izin vermiyor.
Atatürk birinci aşamasıydı yarım kalan devrimleri tamamlamak son aşaması olacak.
Atatürk sırlarını neden açık açık yazmadı ya da açıklamadı?
O günkü toplum yapısı buna uygun değildi.
Cebren ve hile ile bütün tersanelere girilmiş yurdun her tarafı işgal edilmiş olabilir derken bugün olacakları haber veriyordu.
İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmiyorsan bu nice okumaktır diyen Yunus Emre de ilim sahibi olmuş biridir.
Atatürk'ün yaptıkları ve kendini bilmeyen bir toplumun başına gelenleri bu dörtlük ile önceden açıklıyor.
İlim sahibi olanlar daha ne yapabilir? Her insanın tek tek yerine geçecek değiller ya!
Us ve duyunç uyuşukluğu geçince düzelecek herşey.
Gelelim bilimin ne olduğuna.
Bilim dünyada ki bilgi demektir.
Beşeri yaşamın huzur içinde yaşanması ve doğaya ve diğer canlılara zarar vermeden yapılması şartıyla bilim vazgeçilmez bir alandır.
İnsanlık ne yazık ki bu konuda bilimi kötülüğün hizmetinde kullanarak kötülüğün kendi sonunu getirecek bir yola girmiştir.
Atatürk dünya bilgisi için söylediği her sözünün ölçüsünü bilim ile ölçerek doğruyu bulun diye özellikle bizleri uyarmıştır.
Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti ve Türk ulusu kötülüğün sayesinde Köy Enstitüleri kapatılarak bilime ulaşacak şah damarı kesilerek cehaletin ve hurafenin insafına terk edildiği için bugün yeni bir başlangıcın eşiğindeyiz.
Böyle yaşanması gerekiyormuş.
Bu bilgileri yazıyor olmak bile büyük umuttur.
Sarılın o bilgilere.
Yarın sizi o bilgiler kurtaracak. Ne yapacağım kaygısını kimse taşımayacak.
Bizi bitirmeye diş bileyen o canlı ölüler o gün ne halde olduklarının farkına varacak ve çaresizliklerine şaşkınlık içinde bakakalacaklar.
İnsan gibi huzur içinde yaşamak istiyorsanız Atatürk'ün fikirlerine bürünün ve hepiniz bir Atatürk olun.
Ne demişti son kutalmış kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk;
✓ Eğer bir gün bir kurtarıcıya ihtiyaç duyarsanız o kurtarıcı kendiniz olmalısınız.
İşte Mobbing Bank bunun eseridir.
Atatürk'ü unutturacaksınız diye siyaset yapanlar, iktidar olanlar o ideolojinin peşinde koşanlar eğer sizde kendinizi kurtarmak istiyorsanız sizin için de yol aynı yoldur. Dönün gittiğiniz yanlış yoldan.
İlim seçilmiş kişilere, bilim ise herkese açık bir alandır.
İlimi anlayın, bilimi kavrayın. İlim seçilenin, bilim herkesindir.
] Önder KARAÇAY [
15 notes · View notes
kiralikhacker · 1 year
Link
Müthiş Bir Yazı Elinize Sağlık..
0 notes
lolonolo-com · 1 year
Text
Sosyal Sorunlar 2022-2023 Final Soruları
Sosyal Sorunlar 2022-2023 Final Soruları
Sosyal Sorunlar 2022-2023 Final Soruları 1. Sanayi Devrimi öncesi var olan toplum yapısı aşağıdakilerden hangisidir? A) Sanayi toplumu B) Enerji toplumu C) Teknoloji toplumu D) Tarım toplumu E) Bilgi toplumu Cevap : D) Tarım toplumu 2. Aşağıdakilerden hangisi suçun cezayla sonuçlanmasının gerekliliklerinden biridir? A) Hukuki bir sorun olması B) Toplumdaki bireyler için güvenlik endişesi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
onlineizletr · 6 months
Text
0 notes