Tumgik
#belirsizlik ilkesi
Text
Belirsizlikten nefret ediyorum, ama gel gör ki kuantum fiziğinin temel ilkelerinden biri olan da belirsizlik ilkesi..
6 notes · View notes
kaanozer · 8 months
Text
"... eş zamanlı olarak bu dünya bu özgürlüğün bahislerini tektipleştirdiği ve ticarileştirdiği için, sunduğu özgürlük de, metaların dolaşım ağı içinde tuttuğu yerin tutsağı olmuş bir özgürlüktür. Öyle ki bu dünya, aslında, bir şekilde özgürlük tam da dünya tarafından sunulduğundan, ne özgür olmak için başkaldırma fikrine (ki her başkaldırının bizzat anlamının eski, kadim izleği budur) uygun, ne de bu özgürlüğün özgürce kullanılması diye adlandırılabilecek şey için uygun çünkü özgürlük, meta üretiminin sonsuz harelenmesi ve ondan hareketle parasal soyutlamayı tesis eden şey içinde kodlanmış ya da önceden kodlanmış durumda.
İşte bu yüzden bu dünya, başkaldırılar ya da başkaldırı olanağı bakımından, tuzağa düşüren cinsinden baskıcı bir düzenleme diye adlandırılabilecek bir yapıya sahip. Bunun için mutluluğa ilişkin yaptığı teklif daha baştan gizli bir yozlaşma şüphesi taşıyor.
İkinci olarak, bu dünya mantığa uygun değil ve bunun temel nedeni de mantık dışı bir iletişim boyutuna tabi olması.
İletişim ve onun maddi örgütlenişi, kabul edilmiş ilkesi tutarsızlık olan görüntüler, haberler, ifadeler, sözler ve yorumlar yayıyor. Kendi dolaşım saltanatını kurmuş olması itibarıyla iletişim, günbegün, taşıdığı tüm öğelerden kopmuş ve işlevini yerine getirmeyen bir tür yan yanalık içinde her türlü bağı ve ilkeyi bozuyor. Yine, iletişimin bize anlık olarak hafızasız bir seyirlik sunduğu ve bu bakış açısından da, aslında bozduğu şeyin zamanın mantığı olduğu da söylenebilir.
İşte bu yüzden dünyamızın, tutarlık ve sağlamlık ilkesi açısından düşünceye kuvvetli bir baskı uyguladığını ve bir bakıma düşünceye daha ziyade bir tür hayalî dağılma (dispersion imaginaire) sunduğunu savunmak gerek. Fakat gerçek mutluluğun tek merkezde toplanma, yoğunlaşma mahiyetine sahip olduğu ve Mallarme'nin “tüm gerçekliğin dağılıp gittiği şu belirsizlik bölgesi” diye adlandırdığı şeye göz yumamayacağı gösterilebilir -bunu yapacağız, ama aslında herkes bilir bunu.
Üçüncü olarak, bu dünya, birbiriyle bağlantılı iki nedenden ötürü evrensele uygun değildir. İlkin, kendi evrenselliğinin hakiki maddi biçimi parasal soyutlama ya da genel eşdeğerliktir.
Parada, evrensel olarak dolaşan ve değiş tokuş edilen her şeyin tek bir fiilî göstergesi bulunur. İkinci olarak, bilindiği üzere bu dünya aynı zamanda, üretim uzmanlaşmalarının genel mantığı ve en küçük parçasına kadar hâkimiyet altına alınabilen bilgilerin ansiklopedisi dâhilinde örgütlenen, uzmanlaşmış ve parçalara ayrılmış bir dünyadır. Bize aynı anda hem evrenselin soyut ve parasal bir biçimini sunan hem de bu biçim altında uzmanlaşmış ve parçalı bir gerçekliği saklayan bu dünya evrensel izleğinin kendisi üzerinde, felsefenin anladığı anlamda, kuvvetli bir baskı uygular. Bu, onun vadettiği 'mutluluk'un belirli gruplara ve rekabet hâlindeki bireylere tahsis edildiği anlamına gelir, öyle ki bu gruplar ya da bireyler bu mutluluğu ondan hiçbir şekilde faydalanamayan kitlelere karşı miras kalmış bir ayrıcalık olarak savunmaktan geri durmayacaklardır.
Ve son olarak, bu dünya bahse, tesadüfi karara da uygun değildir, çünkü bu dünyada, artık kimsenin varoluşunu tesadüfe bırakma imkânı yoktur. Olduğu hâliyle dünya, hesap kitap ve güvenlik zorunluluğunun hüküm sürdüğü bir dünyadır. Bu bakımdan hiçbir şey, örneğin öğretimin gitgide daha fazla mesleki güvence hesabına göre düzenlenecek ve istihdam piyasasının yapısına uydurulacak şekilde örgütlenmesi kadar çarpıcı değildir. Böylece, bir şekilde, gerçekte hiçbir kesinliğe sahip olmadığı ortaya çıkan ve gitgide daha erken yapılmaya başlanan bir güvenlik hesabı adına tesadüf ve risk barındıran karar tavrının hükmünü yitirdiği ve askıya alındığı çok geçmeden öğrenilir. Dünyamız, yaşamı, bu şüpheli güvenceyi sağlamak için zorunlu olarak yapılan ince hesapların eline teslim ederken, varoluşun art arda gelen kesitlerini de bu ince hesaba göre düzenler. Acaba gerçek mutluluğun hesaba gelmediğini bilen var mı?
Sonuç itibarıyla söyleyeceğim şu ki, varoluşta bir devrim yapmak için duyulan felsefi arzu, eğer onu başkaldırının, mantığın, evrenselliğin ve bahsin düğüm noktası olarak tasavvur edersek, çağdaş dünyada dört temel engelle, dört zorunlu baskıyla karşılaşır: Metanın hâkimiyeti, iletişimin egemenliği, paranın evrenselliği ve üretimde ve teknikte uzmanlaşma; bunların hepsi öznel olarak kişisel güvenlik hesabıyla birbirlerine bağlıdır."
Alain Badiou Gerçek Mutluluğun Metafiziği Çev.: Murat Erşen
2 notes · View notes
Note
Tabloya defalarca baktım.. Ve şöyle ki ben bir şeyi yorumlarken şahsiyetlerle ilgilenmiyorum. Onların hayatı veya önceden yaşadığını görmezden gelip o an sadece esere odaklanmak daha iyidir. Neden mi? İşte o zaman kendi zihnini görmüş olursun. Dış düşüncelerinin arınmış haliyle, sınırlarının ne kadar zorlandığını görmek insana zevk veriyor olması gerek. Sen, tablo ve düşüncen. Ben teşekkür ederim ki böyle güzel bir soru sormuşsun bizlere. Güzel yerlere değinmişsin bunları kendi not defterime yazdım. Bir zamanlar Anadolu'da filmini izleyeceğim en yakın zamanda.. Şunu eklemek istiyorum bir yandan. Magritte’in resimleri, mekanın altında bir şey olmadığını, mekanın bir ifade etmediğini göstermeye çalışır. Foucault’ya göre bu durum, bir tür bulunmayış halidir ve tablonun kendini yansıtmasına neden olur. Foucault, Magritte’in klasik resimdeki benzetmek ilkesini kullanmak yerine andırmak ilkesini tercih ettiğini vurgular. Andırma ilkesi sayesinde görüntü kimliğini kaybeder ve bulunmayışı simgeler. Foucaultaya göre Magritte’in andırış ilkesi üzerinden ilerlemeyi seçmesinin asıl sebebi, dünyanın gerçekliğinin bulanıklık ve belirsizlik ile ilişkili olmasıdır. Son olarak bunu ekleyip ayrılıyorum..
Görülebilirin saklanmış olabileceğini, ama görülemeyenin bilinebileceğini ya da bilinemeyeceğini ve daha fazla bir şey olmadığını hatırladığımızda, ilgi çekici yanı ortadan kalkan bulanık bir edebiyat yüzünden, belli bir zamandan beri "görülemeyen"e garip bir öncelik tanındı. Oysa görülemeyene görünenden daha fazla önem vermek ya da bunun tersini yapmak için bir gerek yok.
Önemini "kaybetmeyen", görülen ve görülemeyenin gerçekte çağrıştırdığı ve belki de gizemi çağrıştıran düzen içinde "şey­ler'i'' birleştiren düşüncenin ilkece çağrıştırabileceği gizemdir.
Mutlu kal)
aslına bakarsan sanatta şahsiyetlerle ilgilenen güruhun, bilmediği veya kendi hür iradesiyle bir şeyleri algılayıp sentezleyebilme yetilerinin olmadığı mutlak bir düzenin veya algının ezberciliğini yaptıklarını düşünmüşümdür hep. nitelikli sanat, nitelikli sanattır. bu kadar net. faşist diye celine'i, pedofili veya kumarbaz diye dostoyevski'yi, bir itirafında kadının birine tecavüz ettiğini anlattığı için pablo neruda'yı, katil diye althusser'i, hırsız diye genet'i, babasını öldürdü diye halikarnas balıkçısı'nı, hitler'e hayrandı diye knut hamsun'u, nazilerin gençlik örgütüne üye diye günter grass'ı okumamalı mıyız acaba? sağcı veya milliyetçi diye necip fazıl kötü şair olmuyor veya leninist ve radikal solcu olması nazım hikmet'in şiirlerinin onlarca dile çevrildiği gerçeğini değiştirmiyor. ve bunun gibi birçok daha örnek gösterilebilir bu algıya. hülasa, ben de şahsiyetlerle ilgilenmiyorum. sadece magritte’in bir resmine zülfü livaneli'nin kardeşimin hikayesi isimli kitabının kapağında rastlamıştım. daha sonraki tablolarına göz gezdirdiğimde magritte’in hiçbir şekilde sanatında insan yüzlerine yer vermemesi dikkatimi çekti. kendisiyle ilgili rastgele bir yazıda da bunun nedeninin annesinin intiharıyla ilişkilendirildiğini okudum. böyle gelişti. bir zamanlar anadolu'da filmi bir türkiye gerçeğidir. izlemeni şiddetle öneririm. hatta izledikten sonra filmle ilgili analizler de yapabiliriz istersen. evet, magritte resimlerinde mekanın altında bir şey olmadığını, mekanın bir şey ifade etmediğini göstermeye çalışır. magritte'den ziyade sadece boş mekanları çizen iran'lı ressam iman afsarian da aynı ilkeyi ele alır. bilmiyorsan, birkaç tablosuna göz gezdirmeni tavsiye ederim. soğuk, sert ve bulanık renkli, monoton tablolarından doğan o eşsiz huzura senin de ermeni isterim doğrusu. son iki paragrafına hak veriyorum. görülemeyene absürt bir şekilde öncelik tanınır, bu doğrudur. görülene veya görülemeyene birine diğerine daha fazla önem vermenin de bir önemi yoktur, bu da doğrudur. felsefedeki "şeyleri" görülen ve görülmeyenden ayıran temel şey sanattaki gizemdir. ve magritte de bu mottoyu aşabilen büyük bir sanatçıdır. keyifli sohbet ve çıkarımların için teşekkür ederim. sen de mutlu kal:)
3 notes · View notes
akrepbeyy · 27 days
Text
İşimiz yok sanırım ne ya
İşiniz ya yoktur yada vardır
Ya gelirsiniz ya gelmezsiniz
Belirsiz cevapları sevmiyorum. Net olun ya, hayatta rn sevmediğim sevemediğim şey belirsizlik ilkesi.
0 notes
kripto101resmi · 8 months
Text
Bitcoin Caiz Mi? Kripto Paraların Helal Statüsü
Tumblr media
Bitcoin caiz mi? Merak edilen sorulardan biri olan bu soru, Türkiye'de kripto paraların helal statüsünü merak eden birçok kişi tarafından sorulmaktadır. Bu makalede, kripto paraların İslami perspektiften ele alınışı, Türk hukuk sistemi ve alimlerin görüşleri ışığında açıklanacak.
Kripto Paraların Yükselişi ve İslami Perspektif 🕌
Merhaba sevgili okuyucular, günümüzde kripto paraların popülaritesi hızla artmaktadır. Özellikle Bitcoin, dünyanın en çok tanınan ve kullanılan kripto para birimidir. Ancak, kripto paraların İslami hukuka uygunluğu hakkında sorular ortaya çıkmaktadır. "Bitcoin caiz mi?" sorusu, Türkiye'deki Müslümanlar arasında oldukça merak edilen bir konudur. Bu makalede, kripto paraların İslam dinine uygunluğunu anlamak için detaylı bir inceleme yapacağız. Aynı zamanda, Türkiye'de kripto paraların hukuki durumu ve alimlerin görüşleri konusunda da aydınlatıcı bilgiler sunacağız. Gelin, birlikte "Bitcoin caiz mi?" sorusunun cevabını arayalım. Ayrıca kripto para haram mı makalemizi inceleyebilirsiniz.
Kripto Paraların Temel Özellikleri
Kripto paralar, dijital ortamda alım-satım işlemleri için kullanılan sanal para birimleridir. Merkezi otoriteye bağlı olmadan, blok zinciri teknolojisi kullanılarak yönetilirler. Bitcoin, bu kripto paralardan en tanınan ve değerli olanıdır. Kripto paraların temel özellikleri şunlardır: - Merkezi Olmaması: Kripto paralar, bankalar ya da hükümetler gibi merkezi bir otoriteye bağlı değildir. Bu nedenle, herhangi bir ülkenin para politikalarından etkilenmezler. - Anonimlik: Kripto para işlemleri, kullanıcıların gerçek kimliklerini açıklamadan gerçekleştirilir. Bu sayede, kullanıcılar arasındaki işlemler gizli kalır. - Hızlı ve Düşük Ücretler: Kripto para transferleri, geleneksel banka işlemlerine göre daha hızlı ve düşük maliyetlidir. - Sınırlı Arz: Bitcoin gibi bazı kripto paraların arzı sınırlıdır. Bu, değerlerinin zamanla artmasına katkı sağlayabilir.
Bitcoin Caiz Mi? Sorusunun İslami Perspektiften Cevabı 🙇
Kripto paraların caiz olup olmadığı konusu, İslam alimleri arasında tartışmalı bir konudur. İslami perspektiften "Bitcoin caiz mi?" sorusunu yanıtlarken dikkate alınması gereken bazı önemli noktalar vardır: En başta bitcoin helal mi?
Tumblr media
bitcoin helal mi 1. Faizsiz Olma İlkesi İslam'da faiz haramdır. Bu nedenle, bir kripto paranın caiz olabilmesi için faizsiz olması gerekmektedir. Bitcoin gibi kripto paraların faizsiz bir yapıya sahip olması, İslami perspektiften olumlu bir noktadır. 2. Spekülasyon ve Kumar Unsurları Kripto paraların fiyatları oldukça dalgalı olabilir ve spekülasyonlara açıktır. Aynı zamanda, bazı insanlar kripto paraları kumar amacıyla kullanabilirler. İslam hukukuna göre, kumar haramdır ve malın değerinin belirsiz olduğu spekülasyonlardan uzak durulmalıdır. 3. Karşı Tarafın Rızası ve İnsanları Mağdur Etmemek Kripto para alım-satımında, karşı tarafın rızası ve aldatıcı davranışlardan kaçınılması önemlidir. Aynı zamanda, kripto paraların volatilitesi nedeniyle insanların mağdur olmaması için dikkatli davranılmalıdır.
Türkiye'de Kripto Paraların Hukuki Durumu
Türkiye'de kripto paraların hukuki statüsüne gelirsek, henüz net bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, ülkemizdeki bazı resmi kurumlar kripto paraların kullanımı ve yatırımı hakkında uyarılarda bulunmuşlardır. Özellikle, kripto paraların yatırım aracı olarak kullanılmasının riskli olduğu ve herhangi bir denetim mekanizmasının olmadığı vurgulanmıştır. Türkiye'deki hukuki belirsizlik, kripto para kullanıcılarını ve yatırımcılarını tedirgin edebilir. Ancak, yetkililerin bu konu üzerinde çalıştığı ve düzenlemelerin gelecekte yapılabileceği unutulmamalıdır. Şimdilik, Türkiye'de kripto paraları kullanırken dikkatli olmak ve riskleri göz önünde bulundurmak önemlidir.
Tumblr media
Türkiye'de Kripto Paraların Hukuki Durumu https://www.youtube.com/watch?v=Xvgi-16kl78   Read the full article
0 notes
astrafizik · 10 months
Text
0 notes
keemlenyekun · 1 year
Text
zevk, belirlilik, kafka
Üniversitede okurken beni soğuk soğuk terleten ilk kitap Kafka’nın Dava ile Şato kitaplarıydı. Kötücül belirsizlik en büyük korkumdu zira. Her belirsizlik araf değildir. Ancak cehennemin kapısındaki belirsizlik kötücüldür. Öyle korkuyordum ki özellikle Davayı okurken, tüm korkularıma son veren Hukuk ilminin en ana sebebinin “belirlilik” ilkesi oluyordu. Hukuktan daima zevk aldım. Hissettiğim duygunun adı tam olarak buydu: zevk. 
Zevk. Evet. Hukuk sağladığı belirlilikle adalet gibi insanın en temel ihtiyaçlarından birisini sağlıyordu üstelik. Bir vatandaş bir idareye bir işi için  başvurduğunda alacağı cevabın hangi şartlarda kabul edileceğini bilir ya da reddedilse dahi buna karşı hangi yollara başvuracağı hukuk içerisinde açıklanmıştır. işte bu belirlilik silsilesi hukuk okuyan sercoyu rahatlatan durumdu. 
Sonra, sinyal vermeden dönen insanları gördüm. Yere tüküren insanlar. Dahası yere çöp atanlar. Hastane sırasında araya kaynamaya çalışan necip milletimizin nur yüzlü teyzeleri gördüm. Teyzelerimiz. Sayın defter tüm anlattıklarım onlar değil, biz. Biz. Ayırt etmeye gerek yok.
Sonra işe girdim. Birbiri sırtından geçinen küçük akıllı memurcuklar tanıdım. Kopyala yapıştır hakimlerle oturup çay içtim. Mahkeme odasında siyasi parti ilçe başkanlığı yapmış hakimin mv aday adaylarıyla temaslar kurup listeye girmeye çabaladığını izledim. İzledim sayın defter. Duymadım. İşitmedim. İzledim. Na bu gözlerle izledim. O zamanlar 26 yaşında acı çekmemiş süt oğlanı serco gülüp geçiyordu işte. Geçiyordu.
Sonra devletin yürütme denilen aygıtının hiç bir hukuki temele göre karar vermemesi bir yana mahkeme kararlarına bile uymadığı gerçeğiyle yüzleştim. “Bu okul müdürü eski görevine iade edilsin” demiş mahkeme ama meb ne yapmış altı ay bekledikten sonra “biz yeni yönetmelik çıkardık yeniden atayacağız” demiş. hemen akabinde tekrar dava tekrar tekrar tekrar. Hop Danıştay yönetmelik iptal demiş. Eee bizim müdür ne oldu? emekli oldu. İdari yargı boşa beş yıl uğraştı. 
Ne kadar kafkaesk bir dünya değil mi? Düşün sayın defter, o karanlık koridorları düşün. Herkes çalışıyor ama iş yürümüyor. Çalışıyor ama. Sonuç ne? Adalet mi? Belirlilik mi? nedir? 
Lanet yıl 2016da cezaevinde ruhumu ezen işte tam da buydu. Nerede yargılanacağız belli değil! Ortalık toz duman. Tutukluluğa itiraz dilekçeleri döşüyoruz o lanet tükenmez kalemle yazıp. Gelen ret cevapları liste halinde. Madde 100ü döşe. Altına da 50 kişilik listeyi ekle. Al sana tutukluluk kararı. La gardaş allah için söyleyin neden tutukladınız? Belli değil. Kafa yemek nedir? bu belirsizliktir. Sonra şey dediler, 9 ay sonra, pardon sende bir şey yokmuş. Dokuz ayı bir de anneme sorun bre allahsızlar. 
Öhöömm. Ciddiyetimizi koruyalım. Aihm kararını okuyunca olayın ciddiyeti çıkıyor. Adamlar haliyle şaşırmış. Yani diyor sen x adlı hakimi tutuklamışsın, adam hakkında ilk delil (o da çoğu dosyada tartışılır) üç ay sonra dosyaya girmiş. Ee neden tutukladın? Anayasal koruması olan hakimi nasıl tutukladın? 
Aslında bu anlattığım suçluyu korumak için değil. masumu korumak için. hukuk herkes mantığı üzerinden yürümez. Belirlilik üzerinden yürür. Belirlersin suçluyu ya da cmk madde 100 gibi kuvvetli şüpheyi oluşturacak delili bulursun tutuklarsın. Ama biz de “hele bir atalım da suçsuzsa çıkar zaten” mantığı var. 
Kafkayı analım değil mi sayın defter. 
“Bir köpek gibi” dedi, sanki utanç, ondan sonra da hayatta kalacaktı.
1 note · View note
Text
Belirsizlik İlkesi, kuantum fiziğinin en temel ilkelerinden biridir. Kuantum fiziğinin ortaya çıkmasından 100 yıl önce Pierre-Siom Laplace bugün “Laplace’ın Şeytanı” olarak bilinen bir fikir ortaya atmıştır. Evren deterministik ise ve eğer birisi (şeytan) evrendeki her türlü cismin o anki konumunu, momentumunu ve üzerindeki kuvvetleri bilirse evrenin geçmişini ve geleceğini hesaplayabileceğini söyler. Ancak kuantum fiziği ile gelen belirsizlik ilkesi bize evrendeki her türlü cismin özelliğini hesaplayabilecek bir bilgisayarımız olsa bile bu özelliklerin asla tam bir kesinlik ile bilinemeyeceğini söyler.
5 notes · View notes
sonsuzus · 4 years
Text
Heisenberg Belirsizlik İlkesi
Tumblr media
Elektron gibi mikroskobik bir parçacığın perde üzerindeki her iki yarıktan birden aynı anda geçebilmesini mümkün kılan, bu parçacığın iki ayrı dalganın süperpozisyonu olarak var olabilmesidir.
Yarıkların birinden geçen parçacığın bağlı olduğu bir dalga ve yarıkların diğerinden geçen parçacığın bağlı olduğu bir diğer dalga söz konusudur. Ancak parçacığın söz konusu şizofren davranışının fark…
View On WordPress
1 note · View note
aklingolgesi · 3 years
Text
Kuantum Kütleçekim Teorisi – Her Şeyin Teorisine Ne Kadar Yakınız?
Kuantum Kütleçekim Teorisi – Her Şeyin Teorisine Ne Kadar Yakınız? @bebarbilim #bebarbilim #Esnaf1MarttaAçıyor #TürkiyeDinsizleşiyor Bitti Ofsayt Serdar
Kuantum mekaniği her şeyi değiştirdi. Değiştirmeye de devam ediyor. Değiştirmeye de devam edecek. Etmek zorunda. Çünkü hangi disiplinden, hangi bilim insanına sorarsanız sorun size bilimsel gelişmenin henüz çok ama çok başında olduğumuzu söyleyecektir. Doğru bildiklerimizin aslında “kısmen doğru” olduğunu. Ve hepsinin de bir tür revizyona, bir değişime, belki de bir devrime ihtiyacı olduğunu.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
nergiscem · 3 years
Text
Eveeet, gelelim kuru fasulyenin faydalarınaaa. Hehehe, bir haftayı geride bıraktım araştırma ayında. Bu ilk haftanın başlığı 'kara delikler' di. Bu hafta sadece iki ana kaynak kullandım. Stephen Hawking-Kara Delikler kitabı ve Trt-Uzayın Bilinmeyenleri serisinin ilk iki bölümü. Bunun haricinde internetten kavram ve sözcüklere baktığım oldu ama bunlar herkesin kolayca bulabileceği kaynaklar. Bu araştırma esnasında öğrendiğim ve cidden ilgimi çeken bir şeyi sizinle paylaşmak istedim. Aslında daha yazılacak onlarca şey var ama bu hafta her ne kadar karadeliklerden bağımsız dursada bunu paylaşmak istedim. Daha fazla dash'i kaplamaya gerek yok. Hehe...
1-Atomaltı parçacıkların yani nötron, elektron gibi parçacıların incelendiği bilim dalına kuantum mekaniği adı veriliyor. Kuantum mekaniğinin ise çok temel ve önemli bir ilkesi var. Belirsizlik ilkesi. Bu ilkeyi şöyle açıklayabiliriz; elektronlar çekirdeğin etrafında inanılmaz bir hızla haraket ederler ancak eğer bir elektronun konumunu bulmak için hassas bir ölçüm yaparsanız aynı hassasiyete ters oranla elektronun hızı ile ilgili bilgi kaybedersiniz. Veya başka bir örnek olarak, bir duvara iki delik açsanız ve parçacıkların hangi delikten, nasıl ve hangi örüntü ile geçtiğini veya kaç tanesinin geçtiğini araştırsanız cevabı asla bulamazsınız çünkü belirsizdir. Tamamen 'rastgele' gerçekleşir. Bir örüntü oluşturamazsınız. Diyeceksiniz ki atomaltı parçacıklar ve uzay ne alaka? Şöyleki kainat aslında temelinde bu ilke ile işler. Kainattaki her şey az ya da çok 'rastgele' gerçekleşiyor. Örneğin bir kalecinin oyun sırasındaki hareketi, bir kuşun kaçıncı kanat çırpışında havalandığı, benim kaç adımda odama ulaşıyor olmam tamamen 'rastgele' gerçekleşiyor. Bunun formülünü bulmaya ömürler adanmış olsada bir sonuç çıkmıyor. Aynı şekilde uzaydaki pek çok şey de, her ne kadar temel fizik kuralları olsa da, kuantize şekilde yani 'rastgele' gerçekleşiyor. Stephen Hawking kendi uzay araştırmalarında pek çok kişiden farklı olarak uçsuz bucaksız uzayı ölçmek için atom kadar küçük yapıların incelenmesinde kullanılan bilimsel yöntemleri kullanıyor. Bu sebeple kendi kitabında da bunlardan bahsediyor. Şimdi işin etkileyici yanına gelirsek, tüm bu 'rastgele' işleyiş durumu aslında hayatın devam etmesini sağlayan şey. Düşünüldüğünde eğer tüm bu yaşanan şeyler için bir formül olsa veya bir sistem ve düzen, hayat devam edilemez olacaktı. Tüm yazı sırasında 'rastgele' kelimesini tırnak içine almam da bu sebepten. Bizim rastgele olarak nitelendirdiğimiz ve ötesini algılayamadığımız bir düzenin varlığıdır bu hayat. Kimisi buna rastlantı der kimisi "Hû"...
-Uzay araştırması yapıp bloğunda bundan alakasız gibi görünen şeyler paylaşanlara selam olsun, hehhe
19 notes · View notes
acid-gramma · 3 years
Note
Kuantum fiziğini anlayamamak derken? Belirsizlik ilkesi diye bi şey kabul görüyor.
belirsizlik ilkesi bizim simdiye kadar anlama oturdugumuz mekaniklerini kavradigimiz newton yasalarina karsi oldugu icin boyle isimlendiriliyor. gercekten belirsiz ve patterni olmadigi icin degil. kuantumun da kurallari ve aciklamalari var
10 notes · View notes
belkidebirharfimben · 3 years
Text
Cennette nasıl bir fizik var?
Thomas Mann, Mario ile Sihirbaz'da, “Özgürlüğe yönelen irade boşluğa düşer..." diyor. Fakat 'irade' konusuna gelmeden önce dikkatini başka bir hususa çekmek istiyorum. Michio Kaku'nun Einstein'dan Ötesi isimli kitabında anlatılan birşeye. Muhtemel kıyamet senaryolarından birisine. Evet. Orada, "Evrenimiz dengesiz mi?" başlıklı bölümde söylenenlere bakınca, fiziğin de bir açıdan kıyameti öngördüğünü kavrıyoruz. Hatta bu kıyameti 'kainattaki tüm atomları kapsar şekilde' geniş düşünebildiklerini anlıyoruz. Neyse. Lafı uzatmayayım arkadaşım. Yerinden aktardığımda meramım billurlaşacak. Her hayrın başı 'Bismillah' diyelim: "(...) GUT ve süpersicim kuramları dünyanın buharlaşmasından daha büyük bir felakete işaret etmektedir. Fizikçiler maddenin daima en düşük enerji durumunu (boşluk durumu olarak adlandırılır) aramaya çalıştığını öngörürler. Örneğin: Daha önce anlatıldığı gibi su daima yokuş aşağı akmaya çalışır. Bununla beraber, eğer bir nehrin üzerine baraj kurarsak, durumu değiştirmek mümkündür. Barajın arkasında biriktirilen su en düşük enerji hâli olmayan bir 'yalancı boşluk durumu' içerisindedir. Bu, suyun barajı patlatarak aşağıdaki gerçek boşluk durumuna akmak istediği, fakat başaramadığı anlamına gelir. "(...) kuantum mekaniğinde suyun bir 'kuantum sıçraması' yapması ve barajın içinden geçmesi olasılığı mevcuttur. Belirsizlik ilkesi uyarınca suyun nerede olduğunu bilmediğimiz için onu olabileceğini en az beklediğimiz yerde (yani barajın öbür yanında) bulmamız konusunda belli bir olasılık vardır. Fizikçiler suyun engel içinden bir tünel açacağı kanaati taşımaktadırlar. Bu durum rahatsız edici bir düşünce uyandırmaktadır. (...) Ya evrenimiz olabilecek en düşük enerjili evren değilse? Ya daha düşük enerjiye sahip başka bir evren daha varsa ve birdenbire bir kuantum geçişi meydana gelirse? Bu bir âfet olurdu. Yeni boşluğun içinde fizik ve kimya yasaları tanınmayacak kadar değişebilirdi. Bildiğimiz şekliyle madde mevcut olmayabilirdi. Tamamen yeni fizik ve kimya yasaları ortaya çıkabilirdi. Sık sık 'fizik yasalarının değişmez olduğu' söylenir. Eğer evren aniden daha düşük enerji durumuna kuantum sıçraması yaparsa bildiğimiz fizik yasaları da tanınmayacak kadar değişikliğe uğrayabilir." Bütün varlığı bir nehir olarak düşünmek... Ama bir saniye. Bu bana tanıdık geldi. Sanki mürşidim de ahiret hakkındaki bir bahiste benzer şeyler söylüyordu: "(...) Madem bu karışık mevcudat dâr-ı fâniden dâr-ı bekàya akıp gidiyor. Elbette, nasıl ki hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennete akar; öyle de, şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehenneme yağar. Ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havza girer, durur." Eh, evet, elbette İslamî meseleleri "Bugün böyle, yarın şöyle, öteki gün öyle..." diyen bilimin argümanlarına bağlamamalı. Onlara kat'iyyet atfetmemeli. Fakat sağladığı imkanı da kullanmalı değil mi arkadaşım? Ve dahi bütün evreni kapsayacak bir kıyameti kafalarını sığdıramayanlara göstermeli: Kuantum mekaniği de böylesi bir geçişi öngörebiliyor. En azından ihtimallerden bir ihtimal olarak tanıyor. Cahiller gibi "Olmaz öyle şey!" demiyor.
Bana bu mevzuda ilginç gelen ikinci şey de şu: Cennet-cehennem hayatlarıyla ilgili ayetlerde-hadislerde bugünün fiziği, kimyası, hatta biyolojisi ile anlaşılamayacak şeylerden bahsedilir. Cehennemlikler gördükleri azaba rağmen bir türlü ölmezler mesela. Cennetlikler de yine bizimkinden apayrı, aşkın, daha üst bir fizikte, kimyada, biyolojide yaşamaktadırlar. Şunu da mutlaka anımsayalım bu makamda: Cennetlikler karşılaştıkları nimetleri dünyadakilere 'benzetirler' ama 'apayrılığını' da ifade ederler. (Bediüzzaman'ın böylesi ayetleri tefsir ettiği 28. Söz'ün 1. Makam'ını vaktiyle "Cennette nasıl bir fizik var?" başlığı ile ders konusu yapmıştım. Youtube'da kaydı vardır.) Haşr-i cismanîyi, yani bedensel dirilişi, reddedenlerin kavrayamadıkları şeylerden birisinin de bu olduğunu zannediyorum arkadaşım. Yani: İçinde yaşadığımız fiziği, kimyayı, biyolojiyi mutlak görmek, değişemezliğine körükörüne inanmak, cennet-cehennem tasvirlerini 'ancak maddeyi inkâr etmekle inanılabilecek şeyler' sanmayı zorunlu kılıyor onlar için belki. Bizse, elhamdülillah, bu zorunluluğa katılmıyoruz. (28. Söz'ün 1. Makam'ı haşr-i cismanînin zaruretinin savunusunu da yapar.) Görünüşe göre fizikçiler de böylesi bir zorunluluğun olmadığını söylüyorlar: "(...) Sık sık 'fizik yasalarının değişmez olduğu' söylenir. Eğer evren aniden daha düşük enerji durumuna kuantum sıçraması yaparsa bildiğimiz fizik yasaları da tanınmayacak kadar değişikliğe uğrayabilir." Şimdi tekrar en başa dönelim: “Özgürlüğe yönelen irade boşluğa düşer..." cümlesini Thomas Mann'a söyleten nedir? Bence kıymetli bir farkındalığıdır. Hakikaten irade sahibi olmanın bedeli bir tür boşluğa düşmektir. Evet. Zira seçilecek şeyde tereddüt vardır. Şıklar vardır. Alternatifler vardır. Yollar vardır. Yöntemler vardır. Karar vermeden hemen önceki o anda/dönemde insan bir boşlukta asılı kalır. Michio Kaku'nun yukarıdaki tasvirleriyle ele alırsak: En kararlı enerji düzeyine ulaşmadan, yani dengesini bulmadan, hemen önce bir baraj önündeki su gibi birikir insanın meyelanı. İçimizdeki geçiş/dönüşüm başlarken bir sıçrama da olur. Nihayet karar verilir. Yani karar bulunur. Burada 'karar' kelimesindeki bir zenginliğe de dikkatinizi çekmek isterim: Onun bir manası da sükûnettir. Değişmezliktir. Ölçülülüktür. Durgunluktur. Aleyhissalatuvesselamın Tirmizî'de naklolunan bir hadisinde "Semâ emvâcı karardâde olmuş bir denizdir!" buyurması bu anlam katmanına bakar. Yine Bediüzzaman'ın bu fani âlem hakkında en çok yaptığı benzetme 'kararsız' ifadesiyledir. "Sakın zannetme tebdil-i memleket delilleri bu Oniki Sûret'e münhasırdır. Belki had ve hesaba gelmez emareler, deliller var ki, şu kararsız mütegayyir memleket zevâlsiz, müstekar bir memlekete tahvil edilecektir." Âşık Yunus'a da bir rahmet duası göndermeden ayrılmayalım bahisten: "Ne zaman anarsam seni,/Kararım kalmaz Allahım./Senden gayrı gözüm yaşım,/Kimseler silmez Allahım." Ben şimdilerde bu iki fizik arasında bir bağ olabileceğini düşünmeye başladım. Belki de zâhirdeki bu âlemin 'kararsızlığı' bâtınımızda 'iradeyle' kendisini gösteriyor. Oradaki boşluk buradaki boşlukla karşılığını buluyor. Âlemden ayrı değiliz. Aynı sırrın parçalarıyız. Mürşidim de "Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir..." diyerek başladığı bahiste "Lâkin, insandaki bu kuvvetlere, şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar..." diyerek aynı kararsızlığa işaret eder. Yani kuvve-i gadabiyemiz (korunma güdüsü), kuvve-i şeheviyemiz (menfaat güdüsü) ve kuvve-i akliyemiz (kârı-zarardan ayırma güdüsü) fıtraten sınır sahibi değildirler. Taşkınlığa yatkındırlar. Onların bu kararsızlığı vahiyle, nübüvvetle, şeriatla, sünnetle bir baraj sahibi yapılmıştır. İfrattan-tefritten korunmuştur. İstikamet böylece tayin edilmiştir. 'Sırat-ı müstakim' de buna denilmiştir: "Sırat-ı müstakimden murad şu üç mertebedir." Allahu'l-a'lem kaydıyla şunu da ekleyelim:
Belki de fizik âlemin dönüşümü bizimle başlamaktadır arkadaşım? İnsan cennet görmüş bir varlık olarak dünyaya dönmüştür. Harcı dünyadandır. Ancak sırr-ı imtihan gereği beka âlemine ayağını basmışlığı da vardır. İki âlem arasındaki bu gitgelli hukuku belki de köprünün bizzat kendisi veya bidayeti olmasına işaret eder. Michio Kaku'nun 'kuantum sıçramasının başlayacağı tünel' olarak tarif ettiği şey belki de insanın bizzat kendisidir. İmtihanıdır. Biz şu an bâki âlemlerle fâni âlemin arasındaki eşiğiz. Dışımız-içimiz arasındaki bu etkileşim de buna işaret ediyor olabilir. Âlemin özetiyiz. Çünkü belki âlem bizden geçiyor. Bizden geçerek dönüşüyor. Biz nasıl seçersek öyle dönüşüyor. Yahut dönüşmesi bizimle başladı. Kıyamette de tam dönüşümünü yaşayacak. Evet. Belki biraz da bu yüzden herşeyden bu kadar çok etkileniyoruz. Herşeyi bu kadar çok etkiliyoruz. Bu kadar ilgiliyiz. Bu kadar bilgiliyiz. Bu kadar kabiliyetliyiz. Allah'ın katında bu yüzden bir kıymetimiz var. Bu yüzden imtihanla muhatabız. Bu yüzden sınanıyoruz. Bu yüzden şeriatla mükellefiz. O büyük resimde denk geldiğimiz böyle bir eşik olduğu için belki. İblis de bizimle bu yüzden uğraşıyor. Arkadaşım sözlerim çok mu farazî geldi? Haklısın. Bazen hayallerim aklımın önüne geçiyor. Lakin şu sana da gizemli gelmiyor mu? 'Eûzü' çekerek okumaya başladığımız Kur'an yine 'istiaze sırrı'nı anlatan Felak-Nas sûreleri ile bitiyor. Yani bütün süreç bize bir 'sığınma' öğretiyor. Neyden sığınıyoruz peki? Çok şeyden. Biraz şeytanımızdan, biraz nefsimizden, biraz kararsız âlemin gösterdiği kötü sûretlerin yapacağı tahripten, ama en çok da 'irade sahibi olmanın yaşattığı boşluk'tan. Kendimizden. Kararsızlığımızdan. Düşebileceklerimizden. Seçebileceklerimizden. Onlar sonucu olacaklardan. Yaratılacaklardan. Evet. Biz, ne zaman şeriat-ı Muhammediye aleyhissalatuvesselam ile amel etsek, ne zaman onun öğrettiği marifetullahı hatırlasak, hatta ne zaman küçücük bir sünnete ittiba etsek, bir kararsızlıktan Allah'ın bizim için seçtiği karara kaçarız. Onun bizim için seçtiği şeyin kendi seçimlerimizden hayırlı olduğuna inanırız. Âlemler Rabbi Odur çünkü. Doğru kararı en iyi o bilir. Ona tevekkül ederiz. Yani özetle demem o ki: Belki de kararsız kainatın muhatap olduğu boşluğun bir özü/özeti irade sahibi olmak üzerinden bizde tezahürdedir. İnsanda da irade sûretinde sınanmaktadır. Onun da muvaffakiyeti Allah'a kaçmaktadır. Herşey böylesi bir bütünde bütünlenmektedir. Veya... Neyse. Çok uzattım arkadaşım. Seni de sıkmaya başladım. Duayla bitirelim en iyisi: Cenab-ı Hak, bizi, Kur'an'daki ifadesiyle 'kendisine firar edenlerden' eylesin. Âmin.
4 notes · View notes
kozmolog · 3 years
Photo
Tumblr media
Parçacıklar o kadar küçüktür ki bizim görmemizi sağlayan elektromanyetik dalgalar, çok büyük kalır. Görünür ışık, üzerilerinden geçip gider. Bu problemi çözmek için daha çok sayıda ancak daha küçük dalga boylu elektromanyetik dalgalar kullanabiliriz. Çünkü daha çok dalga boyu daha çok enerji demektir. Bu yüzden çok fazla enerjiye sahip bir dalga ile bir parçacığa dokunduğumuzda onu değiştirebiliriz. Eğer bir parçacığı dokunarak değiştirebiliyorsak bakarak da onu değiştirebiliriz. Bu yüzden temel parçacıkları tam olarak ölçemeyiz. Bu çok önemli bir olgudur ve bir ismi vardır: “Heisenberg Belirsizlik İlkesi“. Bu ilke, kuantum fiziğinin temelini oluşturur. #science #heisenberg #itsscience #itsphysics #heisenberguncertaintyprinciple #physics #atomicstructure #studynotes #atom #collegenotes #scitech_thoughts #scitechthoughts #bilimselgerçekler #uzay #uzaylı #uzayfandom #gezegen #gezegenler #nasa #nasa🚀 #astronomia #astronomical #astronomi #ilginçbilgiler #ilgincbilgiler #ilginçbilgi #bilgihane #bilgiler #pratikbilgiler #bilgilendirme https://www.instagram.com/p/CSMRNAyIBAW/?utm_medium=tumblr
1 note · View note
bencinayetoldum · 3 years
Note
çekememezlikten olduğu bariz bir şey ve bende sana katılıyorum insan yaşadıkları ve kendini eğittiğiyle vardır. 30 yaşında olup da bir baltaya sap olamamış insanlar da var 12 yaşında bu hayatın tozunu yemiş insan da yaşımız rakamdan başka bir şey değil önemli olan hissetmek, görmek gelişmek ruhun kaç olduğundan ibaret
çok melankolik duruyorum ama çok karışık biriyim yani ne mutsuz ne mutlu her şey yerine göre belirsizlik ilkesi denilebilir
3 notes · View notes
astrafizik · 11 months
Text
0 notes