Tumgik
#büyük valide sultan
gulnarsultan · 1 year
Text
》 Halime Altunşah Sultan 《
Tumblr media
Real name : Altunşah (It is thought that her first name was Altunşah. She was given the name Halime after she was taken to the palace.)
Date and place of birth: 1572 / Caucasus
Date and place of death: 1642
Origin: Abkhaz nobleman belongs to the Lakerbe Dynasty.
Her brothers: Pervan Mirza, Astamur Mirza, Misost Mirza
Sister: Fatma Hatun, Zamane Hatun, Feride Hatun.( Feride Hatun is the mother of Mahfiruz Sultan.)
Hsband : 3 Mehmed
Marriage date : 1586
Children:
Şehzade Mahmud
1 Mustapha
Hatice Sultan
Gevherhan Sultan ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ The palace was taken by Servezad Kalfa. Halime Sultan was not liked by Safiye Sultan because she was Caucasian. There is no information about how he got along with his other rivals (3 Mehmed's wives). She was not a witch as shown in the movie. He caused the execution of his son, Şehzade Mahmud (After the letter from the astrologer, which he was waiting for information about his son's ascension to the throne, passed into the hands of Valide Safiye Sultan and in addition, After Şehzade Mahmud asked his father for an army to suppress the rebellion, Mehmed III listened to his mother Safiye Sultan and had her son executed. ) and she played a great role in the murder of 2 Osman.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Gerçek adı: Altunşah (İlk adının Altunşah olduğu sanılmaktadır. Saraya alındıktan sonra Halime adını almıştır.)
Doğum tarihi ve yeri: 1572 / Kafkasya
Ölüm tarihi ve yeri: 1642
Menşei: Abhaz asilzadesi Lakerbe Hanedanlığına aittir.
Erkek kardeşleri: Pervan Mirza, Astamur Mirza, Misost Mirza
Kız kardeşleri: Fatma Hatun, Zamane Hatun, Feride Hatun.( Feride Hatun, Mahfiruz Sultan'ın annesidir.)
Eşi: 3 Mehmed
Evlilik tarihi : 1586
Çocuklar:
Şehzade Mahmud
1 Mustafa
Hatice Sultan
Gevherhan Sultan
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ Saraya Servezad Kalfa tarafından alındı. Halime Sultan, Kafkasyalı olduğu için Safiye Sultan tarafından sevilmemiştir. Diğer rakipleriyle (3 Mehmed'in eşleri) nasıl geçindiği hakkında bilgi yoktur. Filmde gösterildiği gibi bir cadı değildi. Oğlu Şehzade Mahmud'un infazına sebep oldu (Oğlunun tahta geçtiğine dair bilgi beklediği müneccimden gelen mektubun Valide Safiye Sultan'ın eline geçmesinden ve ayrıca Şehzade Mahmud isyanları bastırmak için babasından ordu istemesinden sonra 3 Mehmed annesi Safiye Sultanı dinleyerek oğlunu idam ettirmiştir. ) ve 2 Osman'ın öldürülmesinde büyük rol oynadı.
The picture is representative. Resim temsilidir
11 notes · View notes
aynurant-07 · 2 years
Text
Tumblr media
ADNAN MENDERESİN EN BÜYÜK SUÇLARINDAN (!) BİRİ
Merhum, 1952 yılında NATO toplantısı için Fransa'ya gider. Bir ara Paris büyükelçisini yanına çağırarak; - "Osmanoğulları ailesinin Paris'te yaşıyor olması gerek. Bunlar ne yer, ne içer, ne ile geçinir?" diye sorar. Büyükelçinin hanedan hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığını gören Menderes, büyük bir hayıflanma içerisinde; - "Sana 24 saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin" der.
Bir müddet sonra büyükelçi adresle gelir. Hanedanın ziyaretine giden Menderes, gördükleri karşısında çılgına döner. Devlet-i Aliye'nin ulu Hakanı Sultan Abdülhamid Han'ın 60 yaşındaki kızı Ayşe Sultan ve diğer Osmanlı hanımları, Paris yakınlarında bir bulaşıkhanede Fransızların bulaşıklarını yıkamaktadırlar. Menderes gözyaşlarını tutamaz. Ayşe Sultan'ın ellerine sarılır ve; - "Anne ne olur affet bizi, geç geldik" der. Ayşe sultan sürgünden otuz yıl sonra gördüğü bu vatan evladına; - "Sen kimsin"? diye sorar. Menderes de; - "Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıyım" der. - "Ben başbakanım" sözünü duyan koca sultan sevinçten öyle bir çığlık atar ki kalbi duracak gibi olur, bayılır.
Menderes Türkiye'ye döner dönmez doğruca Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a çıkar. - "Osmanlı hanımlarını bulaşık yıkarken gördüm. Onların Türkiye'ye dönmeleri için af kanunu çıkaracağım" der. Celal Bayar da; - "Adnan Bey sus! Sakın bu konuyu bir daha başka yerde açma, malum gazeteler tahrikiyle silahlı kuvvetlerin içindeki cunta Türkiye'de ihtilal yapar" der. Menderes cebinden çıkardığı bir mektubu masanın üzerine bırakarak dışarı çıkar. Mektupta şunlar yazılıdır: - "Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes." Menderes'in istifadan vazgeçmesi için epeyce uğraşılır ve hanedan hanımlarının yurda dönmelerine izin verilmesi şartıyla Menderes istifadan vazgeçer.
Dönüş: İstanbul'a dönenler arasında Sultan II. Abdülhamid'in hanımı ve kızı da vardır. Bir sabah erken saatte Beşiktaşta evlerinin kapısı çalınır. Kapıyı Abdülhamid'in kızı Ayşe Sultan açar. Gelen kişi Menderes'tir. - "Şayet kabul buyururlarsa Valide Sultan'ı görmek isterim" der. Başında tülbent elinde tespihiyle Menderes'i karşılayan Müşfika Kadınefendi; - "Berhudar olasın evlâdım, hoş geldiniz..." der. Başbakan da; - "Teşekkür ederim Valide hazretleri; hoş bulduk..." demesinden sonra Müşfika Kadınefendi; - "Beyefendi, niçin önceden haberimiz olmadı? Böyle, hazırlıksız ve gâfil avlandık" der. Menderes de; - "Zararı yok efendim. Bendeniz elinizi öperek hayır duanızı almak ve bir ihtiyacınız olup olmadığını öğrenmek için geldim" der. Ayrılırken daha sonraları Yassıada da onun da hesabının sorulduğu şişkince bir zarf bırakır. İşte Menderes'in amansız suçlarından birisi budur!..
Onu derin bir saygı ve sevgi ile yad ediyoruz..''Selâmun alâ men ittebeâl Hüdâ''
''Analarının ve babalarının Fransa da hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim. Adnan Menderes."
(daha önce yayınlamıştık ama vefatının yıldönümü olan bu acı günde bir daha hatırlatayım dedim abdülkadir)
3 notes · View notes
yavuzbay-fan · 3 months
Text
Tumblr media
1924-1935 ARASINDA TAMİR EDİLEN CAMİLER.
(Bin liranın altı bu listede yoktur)
İstanbul'da: Sultanahmet Camii, 50.535 lira
İstanbul: Kandilli Cami inşası, 17.000 lira
İstanbul: Fıstıklı Camii inşası,17.000 lira
İstanbul: Ayasofya Camii, 52.000 lira
İstanbul: Piri Mehmet Paşa Camii, 5.638 lira
İstanbul: Cedit Ali Paşa Camii, 10.000 lira
Kırklareli: Sokullu Camii, 12.995 lira
Manisa: Muradiye Camii, 12.000 lira
Edirne: Üç Şerefeli Camii, 7.000 lira
İstanbul: Ayakapı'da Gül Camii, 2.000 lira
İstanbul: İmrahor Camii, 1.500 lira
İstanbul: Beylerbeyi Camii, 4.000 lira
İstanbul: Cihangir Camii, 2.844 lira
İstanbul: Zeynep Sultan Camii, 4.300 lira
İstanbul: Sultan Bayezid Camii, 12.000 lira
İstanbul: Selimiye Camii, 4.620 lira
İstanbul: Yeni Camii, 1.506 lira
İstanbul: Balipaşa Camii, 8.000 lira
İstanbul: Mecidiye Camii, 2.500 lira
İstanbul: Nusratiye camii, 2.200 lira
İstanbul: Molla Çelebi Camii, 5.000 lira
İstanbul: Büyük Piyale Camii, 1.696 lira
İstanbul: Rumi Mehmet Paşa Camii, 1.800 lira
İstanbul: Mihrimah Camii, 2.071 lira
İstanbul: Teşvikiye Camii, 1.422 lira
İstanbul: Hazreti Halid Camii, 7.000 lira
İstanbul: Rüstem Paşa Camii, 8.344 lira
İstanbul: Küçük Ayasofya Camii, 2.820 lira
İstanbul: Mimar Sinan Türbesi, 6.617 lira
İstanbul: Süleymaniye Camii, 6.300 lira
İstanbul: Yeni Camii, 1.506 lira
İsanbul: Balipaşa Camii, 8.000 lira
İstanbul: Ortaköy Mecidiye Camii, 2.500 lira
İstanbul: Nusratiye Camii, 2.200 lira
İstanbul: Fındıklı Çelebi Camii, 5.000 lira
İstanbul: Büyük Piyale Camii, 1696 lira
İstanbul: Rum Mehmetpaşa Camii, 1.800 lira
Edirnekapıda Mihrimah Camii, 2.071 lira
İstanbul: Teşvikiye Camii, 1.422 lira harcanmıştır.
TAMAMLANAN CAMİLER (1941) HARCANAN PARA
İstanbul: Heybeliada Camii, 17.000 lira
İstanbul: Beşiktaş Sinan Paşa Camii, 9.982,14 lira
İstanbul: Dolmabahçe Camii, 8.936,44 lira
İstanbul: Laleli, 21.299,18 lira
İstanbul: Çemberlitaş'ta Atik Ali Paşa Camii, 15.003,93 lira
İstanbul: Edirnekapı'da Mihrimar Camii, 6.851,65 lira
İstanbul: Hırkai Şerif Camii, 1.224 lira
İstanbul: Küçük Ayasofya Camii, 589 lira
İstanbul: Çorlulu Ali Paşa Camii, 1.350.85 lira
İstanbul: Galta Okçu Musa Camii, 6.379,66 lira
İstanbul: Sütlüce'de Mahmut Ağa Camii, 1.560 lira
İstanbul: Mehmet Ağa Camii, 2.516,33 lira
İstanbul: Ortaköy Mecidiye Camii, 2.927,28 lira
İstanbul: Üsküdar'da Faik Paşa Camii, 1.500 lira
İstanbul: Kadıköy'de Cafer Ağa Camii, 1.401,67 lira
İstanbul: Kılınç Ali Paşa Camii, 4.199,35 lira
İstanbul: Fethiye Camii, 3.893,28 lira
İstanbul: Cihangir Camii, 1.519 lira
İstanbul: Nişantaşı'da Teşvikiye Camii, 8.159,90 lira
Ankara'da: Zencirli Camii, 19.470,42 lira
Ankara'da: Cenabi Ahmet Paşa Camii, 32.898,75 lira
Kırklareli: Hızır Bey Camii, 2.689,75 lira
Lülburgaz: Sokullu Camii, 3.056 lira
Edirne: Beyazıt Evvel Camii, 342.50 lira
Edirne: Sultan Selim Camii, 5.025,25 lira
Edirne: Bayezit Sani Camii, 651.25 lira
Edirne: Üç Şerefeli Camii, 2.190 lira
Çankırı: Ulu Camii, 10.993 lira
İstanbul: Mahmut Paşa Camii, 29.776,80 lira
İstanbul: Fatih'te Mesih Paşa Camii, 31.233,13 lira
İstanbul: Beyoğlu'da Ağa Camii, 22.432,30 lira
İstanbul: Sultan Selim Camii, 28.008,95 lira
İstanbul: Fatih'te Bali Paşa Camii, 64.47,55 lira
İstanbul: Eyüp Sultan Camii, 13.089,39 lira
İstanbul: Üsküdar'da Çinili Camii, 10.058,94 lira
Edirne: Havza'da Sokulu Camii, 32.548,05 lira
İstanbul: Nişancı Mehmet Paşa Camii, 4.979 lira
İstanbul: Haseki İmaret Camii, 5.308,85 lira
Zonguldak: Carnikebir Camii, 1.547,20 lira
İstanbul: Üsküdar'da Atik Valide Camii, 8.291,26 lira harcanmıştır.
TAMAMLANMAK ÜZERE OLAN CAMİLER (1941)
İstanbul: Süleymani Camii, 96.307,73 lira
İstanbul: Azapkapı'da Sokullu Camii, 58.910 lira
İstanbul: Yeni Camii, 59.989,36 lira
İstanbul: Kadırga'da Sokullu Camii, 34.992,04 lira
İstanbul: Sultan Ahmet Camii, 26.855,49 lira
İstanbul: Şemsi Paşa Camii, 34.773,40 lira
Bursa'da Yeşil Camii, 14.233,60 lira
Bursa'da Yıldırım Camii, 16.757,20 lira
Çerkeş'te Muradı Rabi Camii, 8.974 lira
Sinop'ta Alaaddin Camii, 10.000 lira
Bolu'da Yıldırım Camii, 15.451,44 lira
Malatya'da Arslan Bey Camii, 6.547 lira
Rize'de Orta Camii, 3.000 lira
Trabzon'da Hatuniye Camii, 4.290,87 lira
Kars Camii, 751.60 lira
Erzincan'da İzzet Paşa Camii, 7.408,10 lira
Bozüyük'te Kasım Paşa Camii, 48.049,69 lira
Elmalı'da Ömer Paşa Camii, 38.236,32 lira
Afyon'da Gedik Ahmet Paşa Camii, 57.904.58 lira
Kayseri'de Ahmet Paşa Camii, 28.890 lira
Yozgat'ta Çanaoğlu Camii, 15.500 lira
Diyarbakır'da Behram Paşa Camii, 15.000 lira
Divrik'te Ulu Camii, 15.000 lira
Tokat'ta Ali Paşa Camii, 9.193 lira
İstanbul: Bayezit Camii, 5.000 lira
Ankara: Hacı Bayram Camii, 502.89,71 lira harcanmıştır.
KEŞİF BEDELİ 5 BİN LİRANIN ÜZERİNE CAMİLERDEN BAZILARI:
İzmit: Pertev Paşa Camii, 35.940 lira
Samsun: Dördüncü Mehmet Camii, 41.495,29 lira
İstanbul: Ali Paşa Camii, 11.795,80 lira
İstanbul: Hoca Paşa Camii, 11.293,53 lira
İstanbul: Şehzade Camii, 28.683,35 lira
İstanbul: Fatih Camii, 63.675,50 lira
İstanbul: Üsküdar'da Ayazma Camii, 20.662,70 lira
İstanbul: Üskürdar'da Cedit Valde Camii, 10.359,90 lira
İstanbul: Kasımpaşa'da Camikebir, 17.150,05 lira
İstanbul: Eyüp'te Zal Mahmut Paşa Camii, 9.891 lira
İstanbul: Zeyrek'te Kilise Camii, 8.490 lira
İstanbul: Tophane'de Nusratiye Camii, 12.236,18 lira
Tekirdağ: Rüstem Paşa Camii, 7.815 lira
Gebze Çoban Mustafa Paşa Camii, 30.661 lira
Çorlu: Süleymaniye Camii, 12.981,10 lira
Silvan: Salahaddin Eyyübi Camii, 30.000 lira
Ladik: Bülbül Hatun Camii, 47.693,06 lira
Ladik, Sultan Mehmet Camii, 41.495,29 lira
Edirne: Bayezit Sanı Cami, 30.000 lira
Edirne: Muradiye Camii, 10.000 lira
Edirne: Üç Şerefeli Camii, 10.000 lira
Harput: Sare Hatun Camii, 10.000 lira
Antalya: Tekeli Mehmet Paşa Camii, 6.763 lira
Kilis: Canpolat Camii, 15.030,14 lira
Niğde: Alaaddin Camii, 32.562,30 lira
Kayseri: Merzifon Kara Mustafa Paşa Camii, 9.838 lira
Bursa: Ulu Camii, 39.562,30 lira
Bursa: Muradiye Camii, 15.000 lira
Bursa: Hüdavendigar Camii, 10.000 lira
Manisa: Muradiye Camii, 35.940,08 lira
İzmir: Alsancak Camii İnşaası, 25.000 lira
Afyon: Sandıkdı Çarşı Camii, 5.476,21 lira
İstanbul: Bayezit Camii, 14.596,56 lira
İstanbul: Üsküdar'da Atik Valide Şadırvanı, 9.435 lira
Konya: Sultan Alaaddin Camii, 35.000 lira
Ankara: Saman Pazarı'nda Kurşunlu Camii, 12.000 lira
İstanbul: Balat'ta Ferruh Kethüda Camii, 16.000 lira
İstanbul: Nur-u Osmaniye Camii, 20.486,90 lira harcanmıştır.
HAYRAT TERTİBİNDEN TAMİRİ YAPILAN CAMİLER
Malatya'da Arslan Bey Camii, 6.337 lira
İstanbul Sarıyer'de Çarşı Camii, 1.797 lira
Bolayır'da Süleyman Paşa Camii, 1.357,06 lira
Gebze'de Orhan Bey Camii, 1.010 lira
Konya'da Eşrefoğlu Camii, 10.000 lira
Manisa'da Muradiye Camii, 10.000 lira
İzmir'de Hisar Camii, 15.335.90 lira
İzmir'de Şadırvanlı Camii, 10.991,90 lira harcanmıştır.
Tüm bu liste, 1 Nisan 1941 tarihli İktisadi Yürüyüş adlı derginin 32. sayısından alınmıştır. Dergideki yazının ilk cümlesinde şu ifadeler yer almaktadır : ” En gayri müsait şartlar altında Vakıflar umum müdürlüğü abidelerimizin tamir işine 1.000.000 lira tahsis eylemiştir”. Devletin camileri tamiri için 1.000.000 lira ek bütçe ayırmasının dışında Atatürk’ün şahsi olarak yaptırdığı ve maddi yardım yaptığı camilerden biri Eskişehir Mihalıççık köyündeki ”Aşağı Camii” ya da ”Mihalıççık Atatürk Camiidir”.
Atatürk, Türkiye'deki hiçbir camiyi ihmal etmemiştir. Bu listeden önce Atatürk'ün 1 Mart 1923 günü mecliste yaptığı konuşmasında, ''Yapılan onarım içinde, 126 cami ve mescidi şerif ile 31 medrese ve mektep, 22 su yolu ve çeşme, 175 gelir getiren yer ile 26 hamam bulunmaktadır.'' bilgisini vermektedir. Bu tarihten sonra yapılanlar ise işte yukardaki listedir.
Yine burada küçük bir ayrıntıyı ifade etmek lazım gelir. Bakımı gereken tüm bu camiler tamir, bakım ve onarım esnasında geçici olarak kapatılmıştır. Bu sırada ise Hatay, bilindiği üzere Türkiye'ye bağlı değildi ve Hataylıları Türkiye'den soğutmak için Suriye tarafında yabancı casuslarca ''Türkiye'de camiler kapanıyor, nerede namaz kılacaksınız?'' şeklinde bir propaganda başlatıldı.
0 notes
mansetmalatya · 1 year
Text
Üsküdar’ı Kitap Coşkusu, Kitap Kokusu Sardı
Tumblr media
Hayata geçirdiği etkinliklerle Üsküdar’ı İstanbul’un kültür sanat merkezi haline getiren Üsküdar Belediyesi tarafından her sene geleneksel olarak düzenlenen Kitap Fuarı’nın 8.’si başladı.  Türk tarihçi, yazar, akademisyen Prof. Dr. İlber Ortaylı tarafından açılışı yapılan fuar, 9 gün süresince kültür- sanat, tarih, bilim ve kitap dünyasının en çok takip edilen isimlerini İstanbullularla buluşturuyor. 120 yayınevi ile 500 yazarın katılımıyla 840 sempozyum ve etkinliğin düzenleneceği fuarın en güzel fotoğrafını çekene de sürpriz hediyeler verilecek. Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın onur yazarı olduğu 8. Kitap Fuarı, 29- Nisan- 7 Mayıs tarihleri arasında 120 yayınevi, tarih, kültür sanat, bilim dünyasının öne çıkan isimleri ile Türkiye’nin en sevilen 500 yazarını İstanbullularla buluşturuyor. Türkiye'nin önde gelen yayınevlerinden yüzlerce eserini okurların beğenisine sunan fuarda başta Cemil Meriç, Cengiz Aytmatov olmak üzere Mim Kemal Öke’den Beşir Ayvazoğlu’na, İskender Pala’dan Nabi Avcı’ya onlarca yazar ve ünlü isimlerin katıldığı 840 sempozyum ve söyleşi etkinlikleri düzenleniyor. Üsküdar 8. Kitap Fuarının açılışına eski bakanlardan Nabi Avcı, Cevdet Yılmaz, MEB Bakan Yardımcısı Osman Sezgin, yazarlar İskender Pala, Beşir Ayvazoğlu, Prof. Dr. Uğur Derman, Çiçek Derman’ın yanı sıra çok sayıda Üsküdarlı katıldı.
Tumblr media
İlber Ortaylı: ‘’Üsküdar’da yaşamak bir imtiyazdır’’ Açılışta Üsküdar’ı anlatan İlber Ortaylı Üsküdar’da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu söyledi: ‘’Üsküdar, Yahya Kemal'in de söylediği gibi ilk Osmanlı Türk toprağıdır. İstanbul'un beşiğidir. Bu vasfını da korumuştur. Bu vasfı daima muhafaza etmiştir. Hanım sultanlar bunu daha iyi anlamışlardır. Büyük valide, Banu Sultan, Haseki Sultan, Valide Sultan, Kösem Sultan, Mihrimah Sultan.. Dolayısıyla İstanbul bir sükunet semti ve on beşinci asırdan beri bir yandan da ticaret semti.  Bütün on sekizinci asır binalarının en tipik olanları burada. Dergahların da öyle. Demek ki kendi içinde bir sanat şehri, bir izolasyon şehri bir güzelliği var, bir rengi var. Hakikaten son göçlere kadar İstanbulluların gerçek anlamdaki İstanbulluların en sevdiği noktaydı zannediyorum. Cemil Meriç üstadın da burayı seçmesi… Ve kızı, sevgili meslektaşımız. Ümit'in de burada doğmuş olması. Bu olayı izah ediyor. Yani Üsküdar başı dinç olan insanların memleketiydi. Üsküdar’da yaşamak b,ir imtiyazdır.’’ İlber Ortaylı, Üsküdar’ın tarihte aynı zamanda b,r sanat şehri olduğunu da söyledi: ‘’Üsküdar’da bir yandan da inanılmaz derecede sanat vardı. eskiden bilhassa karşıya kayıkla geçerken motorla yani kimlere rastlardın? Yarım saate yakın geçiyorsun. Herkes herkesle ahbap oluyor veya kulak misafiri oluyor. Bir sürü şehir tiyatrosu sanatçısı burada oturur. Bir sürü orkestra üyesi burada otururdu. Alaturka Musik'imizin en önemli insanları Üsküdarlıydı yakın çevredeydi ve Üsküdar Türk musikisi cemiyetinin yani tarihimizin en önemli alaturka musiki kurumunun burada yeşerip yaşaması bugün bile tesadüf değildir önemli okulların hepsi buradaydı. Sayın Başkanımız haklı olarak kütüphanelerin sayısının artışından bahsetti. Bu iyi bir mirasçılıktır Çünkü biliyorsunuz İstanbul'da kütüphane dediğimiz nesne sarayın içinde bile Topkapı'da bile hususi kütüphane yoktur. Üsküdar'da bir değil birkaç tane böyle kitaplık vardır. Çoğu da bu devre kadar gelmiştir. Bunların hepsi kullanılıyor’’  
Tumblr media
Hilmi Türkmen: ‘’Üsküdar tarih boyunca bir kitap şehri oldu’’ ‘’Nevmekan Kandilli ve Nevmekan Kuzguncuk hizmete açılacak’’ 8. Üsküdar Kitap Fuarında konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen ‘’Üsküdar’ın taşı toprağı kitap’’ dedi: ‘’Üsküdar eski, büyük ve gelenekleri güçlü bir şehir. Güzel olan her fikir, her iş ona çok yakışıyor. Üsküdar asırlardır kitapların hem çok okunduğu hem de çok yazıldığı bir şehir. Bu yıl sekizincisini düzenlediğimiz Üsküdar kitap Fuarlarımız bu yüzden hem büyük bir enerjiyle sürüyor hem de toplamda milyonlarca kitapseverin kitap sayfalarında buluşmasına vesile oluyor. Bu yıl deprem nedeniyle tarihini biraz ertelemiş olsak da başta kitabın gücünü, kitap sevgisini afetlerin panzehiri olarak görerek fuarımızı buruk bir heyecanla, büyük bir coşkuyla düzenlemeye karar verdik. Yayıncılar, okurlar, yazarlar, kitap dünyasının emekçileri için bu fuar yeni dayanışma biçimleri üretmek için isabetli bir adres olacaktır. Buna yürekten inanıyorum. Üsküdar artık kütüphane şehri... Nevmekan’lara yenileri de geliyor. Nevmekan Kandilli ve Nevmekan Kuzguncuk yakında hizmete girecek’’’’ Hilmi Türkmen: ‘’Tüm ��stanbul’u fuara bekliyoruz’’ ‘’Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine yüz binden fazla kitapseveri yani sizleri fuarımıza bekliyoruz. Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nin stantlarında bu yıl da sürpriz kitaplarla, sevdiğimiz yazarlarla karşılaşacağız. Sevdiğimiz yazardan imzalı kitap almak, bir dergi standında eski bir dostumuzla denk gelmez gibi anlarımız, anılarımız olacak. Fuarımızın onur yazarı ise Türk tarihçiliğinin büyük ismi Prof. Dr. İlber Ortaylı. Kitapları, bilgeliği, dünyayı kapsayan bakış açısı, mukayeseli yaklaşımları ile Türk tarihçiliğinde önemli bir yeri olan ve büyük okur kitlesiyle tarihi birden fazla kuşağa sevdiren İlber Ortaylı Hoca açılışımızda yer alıyor. Bu yıl fuarımızda, cumhuriyetimizin 100. yılına yakışan bir zenginlik var. Türkiye’nin büyüklüğünü, farklılıklarını, yayın dünyamızın sahip olduğu dinamizmi yansıtan fuarımızda 120 yayınevi, 500 yazar ve 850 etkinlik yer alıyor.  Üsküdar’ın kalbi dokuz gün boyunca kitaplarla atacak. Baktığımız her yerde kitaplar olacak. Her fuar döneminde söylediğim gibi, okumanın gücüne, erdemine inanan yediden yetmişe herkesi kitapların etrafında buluşturmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. İyi ki kitaplar var.’’ 9 Gün Boyuna Sayısız etkinlik  Fuar, tüm İstanbulluları kültür ve edebiyat dolu bir yolculuğa çıkarıyor. Fuarın ilk günü Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Tarih Boyunca Üsküdar adlı söyleşisi gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun da yine 6 Mayıs Cumartesi günü özel söyleşide kitapseverlerle buluşacak. Fuarı en iyi yansıtan fotoğraf ödüllendirilecek Fuarın en dikkat çekici etkinliklerinden biri de Fotoğraf Yarışması olacak. Fuarı en güzel yansıtan fotoğrafı çeken kitapseverleri çok özel hediyeler bekliyor. Yarışmanın 1.’si 25 adet kitap ile Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik kahvaltı, 2.’si 100 adet kitap, özel tasarım Üsküdar Kitaplığı ile Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik akşam yemeği, 3.’sü 50 adet kitap, Nevmekan Selimiye’de 2 kişilik akşam yemeği ödülü kazanacak. Read the full article
0 notes
merzifontarihi · 1 year
Text
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok ihtiraslı biri değildi ancak, bir hizmetkarının hırsları tarafından kışkırtılmıştı. Sadrazam Kara Mustafa, büyük devlet adamı Köprülü’ nün yeğeni olmasına rağmen, yükselmesini diğer yetenekleri ve ilişkilerinden ziyade fiziksel güzelliği ve İslam’ın hükümdarlarına hükmeden Valide Sultan’ın, diğer deyişle Sultan Ana’nın ilgisine borçlu idi. Burada, sadece Polonyalılara ve Ruslara karşı olan olaylarla sınırlı değil, bütün olaylarda, Kara Mustafa’nın şan-şöhret ve ganimet tutkusunun belirleyiciliği vardı. Sayfa 24/ Viyana 1683/ H.Elliot Madlen
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok ihtiraslı biri değildi ancak, bir hizmetkarının hırsları tarafından kışkırtılmıştı. Sadrazam Kara Mustafa, büyük devlet adamı Köprülü’ nün yeğeni olmasına rağmen, yükselmesini diğer yetenekleri ve ilişkilerinden ziyade fiziksel güzelliği ve İslam’ın hükümdarlarına hükmeden Valide Sultan’ın, diğer deyişle Sultan Ana’nın ilgisine borçlu idi. Burada, sadece Polonyalılara ve Ruslara karşı olan olaylarla sınırlı değil, bütün olaylarda, Kara Mustafa’nın şan-şöhret ve ganimet tutkusunun belirleyiciliği vardı. Sayfa 24/ Viyana 1683/ H.Elliot Madlen
Dünyada Merzifonlu Kara Mustafa paşaya bakış. Almanya İmparatoru ile yaptığı Vasvar Barış Antlaşmasını bozmak istemeyen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa Tököli’nin müracaatını reddetti. Fakat Tököli, Fazıl Ahmet Paşa’nın ölümü üzerine sadrazam olan Kara Mustafa Paşa’yı hediyeler göndererek elde etmeyi başardı. Sayfa 7 / Viyana Önlerinde Kara Mustafa Paşa / Richard F.Kreutel Sultan IV. Mehmet, belki çok…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
reallifesultanas · 3 years
Text
The myths around Kösem Sultan's execution / A Köszem szultána halála körüli legendák
One of the most frequently discussed topics about the Sultanate of Women is the brutal execution of Kösem Sultan. Usually, the casual people think that she was assassinated by her son-in-law Turhan Hatice Sultan during a long power struggle. We have plenty of accounts of the events, but there are quite a few of them that are contemporary. In this post, I would like to summarize what we know, who were the characters of the events, and what might have happened that night. In the comments section or in Tellonyme, I look forward to everyone's opinion and comment about the topic so that we can discuss it! :) If you don't know Kösem Sultan, you can read her biography HERE.
What do we know for sure?
- After Ibrahim's dethronement and execution, Kösem Sultan became a regent to her grandson Mehmed IV. - Turhan, Mehmed’s mother, and Kösem Sultan were on different sides during the political games. - Kösem Sultan was killed by her enemies on September 2, 1651. - Turhan Hatice became the new regent, Kösem Sultan's executioners were not punished, but her supporters were soon killed.
Backstory
Kösem Sultan came to power for the second time in February 1640. Along with her crazy son, Ibrahim I, she began to rule the Ottoman Empire as regent. Everyone loved her, she had a huge experience in rule, she did a lot of charity. Everything seemed perfect, but her son, Ibrahim, soon came under the influence of bad advisers. Cinci Hoca was a religious leader in occult sciences who took advantage of the Sultan’s mental problems and seriously influenced him. As a result, the Sultan executed his Grand Vizier in 1644 and exiled his mother. He originally intended to send his mother to the island of Rhodes, but eventually, his concubines persuaded him to send her only to another palace. Kösem Sultan spent the next few years there in exile, but during that time she corresponded regularly with the statesmen and tried to keep everything under control. She probably wrote her well-known letter to Hezarpare Ahmed Pasha here, saying, "In the end, he will not leave you or me alive and we will lose control of the state again, thereby destroying our society." The situation deteriorated to the point that in 1647 Kösem Sultan and the new Grand Vizier, Salih Pasha and Seyhülislam Abdürrahim Efendi tried to dethrone Ibrahim but they failed. The next year, both the Janissaries and the Ulema joined the rebellion, and on August 8, 1648, the mad sultan was easily dethroned and imprisoned and his followers were removed from positions.
Ibrahim was succeeded by his son, Mehmed, who was barely 6 years old, andso he needed a regent. The statesmen asked Kösem Sultan for the honorary task. The position of regent was usually held by teachers, pashas, or mothers (in the case of Mehmed II, the Grand Vizier was regent; in Ahmed I, his mother and teacher; in Murad IV, and Ibrahim's case their mother), so Kösem Sultan was the first grandmother to become regent. According to the most accepted opinions, this happened because Mehmed’s mother, Turhan Hatice, was not even 25 years old at the time, too young and inexperienced to run the empire. Anyhow Kösem Sultan started her third regency and she constantly disregarded Mehmed’s mother, Turhan. Because of Turhan’s youth, she might truly would not have been the best regent, yet she had every right to control the harem. Kösem Sultan, however, did not allow this to the young woman either. So Turhan, in vain was the mother of the reigning sultan, all her duties were ruled by Kösem Sultan. Kösem Sultan gained more and more enemies both in the divan and the harem, so both places split into two sides: Kösem Sultan and her supporters and Turhan Sultan and her supporters.
Tumblr media
Two opposite sides and characters
Kösem Sultan and her supporters
Kösem Sultan ruled the empire as a regent for decades, and when she was not a regent, she followed events as valide sultan. Earlier in her life, she worked together with most of the pashas. During her first regency, she said that she, as the representative of the ruler, intended to be there at the divan meetings in person. This was not allowed by the pashas and so she was forced to accept. During her third regency, however, she was not bowing before anyone’s will. She had lost all her sons, buried at least one daughter, sacrificed her whole life for the empire, so then she refused to compromise on anything anymore. She wished to rule the empire as an absolute monarch. And in the divan she dismissed everyone who disagreed with her. More and more people began to debate her right for ruling. One of her well-known divan speeches happed around this time. Kösem Sultan accused the Grand Vizier Sofu Ahmed Pasha of wanting to kill her, then she continued: “Thank God I survived four rulers and I ruled for a long time myself. The world will neither collapse nor reform with my death.”
Kösem Sultan went too far. She didn't just change the pashas she did not like but replaced them with Janissary officers. The Janissaries have served her with allegiance since the first regency of Kösem Sultan. Back then, in 1623, she went against everyone and gave the Janissaries a huge amount of money after Murad IV's accession to the throne. Although there were rebellions and disagreements, basically the Janissaries - but at least some of their corps - were loyal to Kösem Sultan. Representation of the Janissaries has been a thing for centuries, but to make Janissaries — or simply soldiers — vizieres was too much. Pashas learnt a lot and bore a lot to reach the highest possible positions and they were aware of how to be good veziers. This was their only aim and Kösem put Janissary officers there instead of educated statesmen. Everyone in the divan felt that Kösem Sultan wanted to build a military rule so that she could lead the empire in a way she liked. Thus, by 1651, only a few corps of Janissaries were actually on the side of Kösem in political terms. Although the people still loved her for her generous charity, in political terms their support did not mean much.
In addition to the growing tension with the pashas, Kösem Sultan had a rival in the harem also. Although most sources treat it as a fact that the relationship of Kösem Sultan and Turhan was terrible, there is no evidence to that effect. The relationship between the two of them only began to deteriorate over time, but in general, it can be said that Kösem Sultan just did not care about Turhan at all. She certainly looked down on her and didn't think much about Turhan. Kösem Sultan, although she had her own harem staff, did not have the most influential eunuch. Moreover, some said most of her servants also found her unworthy after realizing the way she treated Turhan. Perhaps it is no coincidence that so many sources mention a servant named Meleki Hatun, who famously switched sides and betrayed Kösem Sultan and began to strengthen Turhan’s side.
Tumblr media
Turhan Hatice Sultan and her supporters
Turhan Hatice had more allies and so was in a better position in the harem than Kösem Sultan. She received help from an influential eunuch, Suleiman Agha. Suleiman aga was the leader of the harem agas, an ambitious eunuch with great power and contact system, with significant political influence. The harem was actually torn in two, thanks to the supporters of Kösem Sultan and Turhan Hatice. Both sides had their own chief eunuchs, which caused immense chaos within the harem, people did not know whose instructions to follow. And although the title of Valide Sultan belonged to Turhan Hatice as the mother of the sultan, the vernacular referred to her only as “small valide,” while Kösem Sultan was called “big valide”. Suleiman Agha's support, however, was worth its weight in gold. The eunuch looked primarily at his own interests throughout his life, and he had a great understanding of how to exploit and influence people. This is precisely why the possibility arises that it was Suleiman who set Turhan up and turned her against Kösem Sultan. Perhaps it was Suleiman who - hoping for his own rise from the young valide - persuaded her to take what was her right. In addition, Suleiman Agha was very liked by the young sultan, becoming a kind of father figure for the boy. Of course, it is not my intention to underestimate the role of Turhan in the events, but at the same time, I feel that the role of Suleiman Agha is actually underrated and I would like to make that clear. I’m not saying Turhan was a naive girl led by the evil Suleiman Agha, I just think that without Suleiman’s support and incitement, Turhan probably wouldn’t have, or much later, confronted Kösem Sultan.
In addition to Suleiman, three other major eunuchs also sided with Turhan: Hoca Reyhan Agha, Lala Hajji Ibrahim Agha, and Ali Agha. Hoca Reyhan Agha was closest to Turhan as his associate and religious leader, but Lala Hajji Aga was also a long-term partner in Turhan’s life. In addition to the eunuchs, we must also mention Meleki Hatun, whose legend is well known. According to this, she was the one who betrayed the plan of Kösem Sultan to Turhan, thus saving the little Sultan Mehmed from death and dethronement. However, the reality is probably less romantic. It is unlikely that a previously insignificant, never-ever mentioned servant like Meleki would have known about Kösem Sultan's plans and so could betray her. Certainly, Meleki was given a bigger role in the legend than she actually had. Maybe Meleki has agreed to be a scapegoat, testifying against Kösem Sultan if she gets goods in return. Given what a huge fortune Meleki gained after Kösem Sultan’s death, we can’t rule out this option either. Even if Meleki brought supporters for Turhan within the harem, she could have had quite a bit of an impact on the whole event. In addition to Turhan, the key figure was Suleiman Agha, who also had a close relationship with the divan, so he could easily connect members of the divan who were dissatisfied with Kösem Sultan. The most influential supporter was none other than the Grand Vizier, Siyavuş Pasha, but practically the entire divan turned against Kösem Sultan so far. It should also be mentioned that although most formations of the Janissaries were impartial or were on Kösem Sultan's side, the Sipahies tended to the group of Turhan and her supporters.
Tumblr media
What led to the tragic night?
Before turning to the immediate causes, we need to jump back a bit in time to better understand Kösem Sultan's behavior. As is well known, Ibrahim I was succeeded by his son, Mehmed, barely 6 years old, who needed a regent. The statesmen asked Kösem Sultan for the honorary task. However, the request was rather strange. Why is that? The regent position was usually held by teachers, pashas, or mothers, and Kösem Sultan was none. Moreover, Kösem Sultan rejected the request for the first time on the grounds that she no longer has the strength to rule further.
Why did Kösem Sultan take on the task? Did she really want to retire?
To understand Kösem Sultan's thoughts, we need to jump a little further back in time. Kösem Sultan was in exile for years during Ibrahim's reign. From her exile, she repeatedly attempted a coup against her own son. From one of her surviving letters in exile, it is clear that she was part of the coup that eventually dethroned her son. Outwardly, however, she showed a very different picture. After Ibrahim was shut down, they wanted to put his son, Mehmed, on the throne. Kösem Sultan then met with the statesmen at Topkapi Palace to discuss with them what Ibrahim's fate should be. They negotiated for hours, but Kösem Sultan all along refused to give Ibrahim's eldest son to the statemen. The statesmen had to publicly convince Kösem Sultan for hours. Kösem Sultan who had previously done everything to dethrone her son is now standing by his son. Why? Of course, we will never know exactly what happened in her mind. However, it seems probable, that Kösem Sultan wanted to keep the image of a loving mother in front of the soldiers and the people. If she would just agree to Ibrahim's dethronement and Mehmed's enthronement that would be strange from a loving mother. Therefore, she held a sham debate with the pashas not to lose the sympathy of the people, but at the same time to keep the empire safe. Kösem Sultan was an experienced politician who was able to rule for years, and her loving and caring mother image was essential to that. Thus, with Kösem Sultan's consent, Sultan Ibrahim was eventually closed up and Mehmed has proclaimed their new sultan. Perhaps the first rejection of regency in 1648 was also part of a play like this. Kösem Sultan maybe felt the people expect this of her, so she offered to retire, while maybe in the background she had already agreed with the pashas.
And why did the members of the divan let Kösem Sultan to be the regent? After all, any of the members of the divan or even Mehmed's teacher could have applied for the task. And that would give huge power to them. So why did they give this opportunity to Kösem Sultan?
Ibrahim I was executed on August 18, 1648. Some say Kösem Sultan gave her consent to the execution but it cannot be ruled out that the execution took place behind her back. As I mentioned above, the mother of the dethroned or assassinated sultans has traditionally retreated to the Old Palace, where they lived their remaining years politically inactive. In her case, however, this did not happen. This raises the possibility that Kösem Sultan was unaware of Ibrahim’s execution and the pashas tried to reconcile the shattered woman with this gesture. Maybe Kösem gave her consent, knew what will happen, but still in the end she couldn't bear the pain. Either way, after the execution Kösem Sultan has changed. She turned against the pashas with whom she had always cooperated before. Whichever version is true, we can clearly see that the Kösem Sultan who became a regent to Mehmed IV, was no longer the same woman who had previously been considered the beloved mother of the empire.
But who ordered the execution of Ibrahim? Do we know? No, we do not know. Actually any of the statesmen could do it, but either Suleiman Agha or Turhan Sultan could make the little sultan to sign the fetwa petition and then send it to the Seyhülislam to authorize. Anyhow, the fetwa was authorized with full right, as Ibrahim was very harmful to the empire.
Tumblr media
The murder
As can be seen from the above summary, Kösem Sultan was trying to build an absolute monarchy in which no one but a few Janissary corpses supported her, so a huge team gathered against her. According to the well-known version, over time, the strife between Kösem Sultan and the statesmen escalated to the point that, with the support of Turhan Hatice, the statesmen tried to remove her from her position. Kösem Sultan in response to this planned to dethrone Sultan Mehmed and put her other grandson on the throne instead. To do this, she wanted to let the Janissaries into the palace so that they could carry out the coup at night, which is why she left the gate to the harem open for the night. However, Kösem Sultan's plan was revealed to her enemies. According to some it was a servant named Meleki Hatun, who betrayed Kösem and told her plans to Turhan. Thus, as soon as the men of Kösem Sultan opened the gate on September 2, 1651, the men of Turhan Hatice, led by Chief Eunuch Suleiman Agha, closed it and sent an execution squad to the residence of Kösem Sultan. When she heard knocking on her door Kösem Sultan thought that her own allies had come, so she shouted at them, “Have you come?”. However, instead of the voice of the Janissaries, she heard the voice of the eunuch Suleiman Agha, which made her panic and flee. It’s not exactly known if she did get out of her apartment and if yes then how because the descriptions don’t match. Some said she hid in a closet inside her apartment, others said she tried to get to the Janissaries, but she couldn’t get through the closed gate, so she finally hid in the room next to the gate.
The execution squad, which consisted of several eunuchs (Suleiman Agha, Hoca Reyhan Agha, Lala Hajji Ibrahim Agha, and Ali Agha, as well as some unknown eunuchs) continued the search. Kösem Sultan hid in a closet from which the edge of her dress protruded, revealing her hiding place. When they found her, she threw money at her executioners, trying to pay them off, but she had no chance against Turhan's loyal men. Legend has it that while the men tried to capture and strangle the valide sultan they ripped out her diamond earrings - which she had received from Sultan Ahmed - from her ears; torn apart her clothes as they tried to take away the precious ornaments from her. Kösem Sultan beyond her sixties fought very hard but in the end, the eunuchs overcame her. Some say she was strangled with her own hair, others said with a curtain. She survived the first strangulation attempt but did not survive the second.
Tumblr media
However, there are several points in the story above that raise doubts:
- Kösem Sultan's problem was not Mehmed but was the pashas, Turhan and Suleiman Agha. Then why didn't she get rid of them? Wouldn’t it have been easier and more logical to kill these people than to dethrone one child sultan for the benefit of another child? Of course, we can justify this with the fact that Kösem Sultan was no longer sane, so let’s not even look for logic in her actions. However, it may also raise the possibility that perhaps Kösem Sultan was completely or at least partially innocent throughout the series of events. She may not have planned anything with the Janissaries, the whole plan was only invented by Turhan and her men to legitimize their own actions. However, it contradicts that the Janissaries were indeed preparing to gather on the tragic night, and it is unlikely that Turhan and her team could successfully cheat the Janissaries without Kösem Sultan realizing it. It is possible that Kösem Sultan was indeed prepared for a minor coup, but it was perhaps not directed against Mehmed. Kösem Sultan had to realize that besides the pashas, Suleiman Aga was behind the "rebellious" behavior of Turhan and Mehmed. I think Kösem Sultan planned a smaller coup in which she would have got rid of the eunuchs and servants she didn’t like and would have scared Mehmed and Turhan. This would have ensured her own power and that neither Turhan nor Mehmed would question her anymore.
Tumblr media
- Why was Kösem Sultan killed in such a strange way? After all, the lawful, usual method of execution was by an execution squad with Seyhülislam fetwa and silk/bow string. (It is important to note, however, that female members of the dynasty have not been executed before, women have typically been punished only with exile.) Kösem Sultan in contrast was killed by inexperienced eunuchs, with a kind of fake fetwa, and by her own hair or a curtain. The question arises that perhaps the execution of Kösem Sultan was not even planned. If the execution would be planned, executioners could clearly kill her after a legal fetwa. About the fetwa... There was, of course, a fetwa, but the temporality is somewhat disturbed by the fact that the Seyhülislam was replaced by one of Turhan's trusted men just when the execution took place. Precisely because of this, and because of the unusual brutality of the execution, there is a possibility that perhaps the execution of Kösem Sultan was not originally planned, only things slipped out of control, and in the heat of the moment, the Eunuchs executed Kösem Sultan. In retrospect, to legalize the events, they produced a fetwa with the new Seyhülislam.
Tumblr media
- But then who and why did finally decide that Kösem Sultan should die? Turhan was not present at the events, and since the murder was not planned in advance - based on the fetwa and executioners - I would remove her from the list of suspects. Of course, it cannot be ruled out that Turhan Hatice Sultan and Suleiman Agha talked about this possibility also. It is more probable, however, that they originally merely wanted to scare Kösem Sultan, to show her that she had been exposed, that time had passed over her. In my opinion, Turhan hoped that Kösem Sultan would admit her defeat and simply retire to the Old Palace. It would have been too risky to kill a venerate and beloved valide, especially knowing that none of the female members of the dynasty had ever been executed before. They probably wanted to resign her, but so far there was nothing to lose for Kösem Sultan. The only thing that still made her vivid was power, so she certainly objected to the idea of ​​forced retreat. When Suleiman Agha realized that Kösem Sultan was not listening to them, perhaps out of fear, he decided they had to kill her. After all, if the enraged Kösem Sultan had come out of the palace, Suleiman and the other eunuchs would have found themselves headless at once. Although there is no evidence of it, my personal opinion is that Suleiman may have wanted this from the first minute, as he knew full well that Kösem Sultan would never retire. Either way, the eunuchs eventually defeated and executed the elderly valide in a way that could not be called professional at all.
Tumblr media
- Can we completely rule out that Kösem Sultan was executed with a truly legal fetwa and by an execution squad? Unfortunately, this cannot be ruled out either. The English ambassador, for example, reported that an execution squad had killed Kösem Sultan after a fetwa requested by the young sultan. He said that the execution happened in front of Mehmed eyes. We must admit though that the English ambassador was not among the best-informed ones. It is likely that everyone at the time believed that the fetwa was pre-issued. Only later, after historians’ research, it became very possible that the fetwa was presumably made after the execution of Kösem Sultan. It is not seems reasonable that Kösem Sultan would have been executed before the eyes of her 10-year-old grandson, Mehmed. Turhan tried very hard to protect her son, unlikely to have exposed him to such a trauma. Mustafa Naima agrees with the English ambassador that the execution was planned in advance, but he said it was not the eunuchs but an execution squad that killed Kösem Sultan. However, then why was the execution brutal? Why wasn't there a silk/bow string? Why was it performed by unfit eunuchs?
Tumblr media
The aftermath of the murder
To prevent any resistance, during the night, Turhan Hatice and her men removed all statesmen who would have endangered them. The first man to be appointed that night was Ebu Said Efendi, the new Seyhülislam. He was the one who eventually issued the fetwa for the execution of Kösem Sultan (in retrospect). Turhan then sent a message to all statesmen and soldiers to immediately go to an audience where they would take allegiance to Sultan Mehmed. Most, out of fear or out of sincere feelings, immediately approached the Sultan, and those who did not, the new Seyhülislam issued a fetwa for them. Thus it became lawful to execute the supporters of Kösem Sultan, since they did not appear before the Sultan either. And the rebellious Janissaries were thus stigmatized as traitors and were legally executed. For commoners, they became the scapegoat for the death of Kösem Sultan. After the murder, Kösem Sultan was transported to the Old Palace, where her body was prepared for the funeral. She received an imperial funeral, and the people of Istanbul voluntarily held 3-day mourning, closing all shops and stores. Kösem Sultan has always been popular among the people, but interestingly the same people did not turn against Turhan because of the death of Kösem Sultan, in fact, Turhan became as loved and revered valide sultan just as Kösem Sultan was.
What happened to the real culprits? Turhan and Mehmed escaped, of course, but it is questionable whether they had any part in the murder at all. It is true that a rebellion in 1656 seriously shook their power, but in the end, they did not lose it. The main reasons for this were the weak Grand Veziers, the resurgent Celali rebellion, and the war with the Venetians. Due to the war people of the capital did not get enough grain, the soldiers were not properly paid, but ordinary people were also increasingly dissatisfied, especially angered by the extreme wealth of those close to the Sultan. Eventually, under the leadership of the Janissaries and Spahis, the people revolted on the fourth of March 1656. During the rebellion, several of those close to the sultan were brutally executed, the whole capital was ravaged. The mob hung all 31 people on trees next to the Blue Mosque. Among them was Meleki Hatun, whom the sultan especially loved. Although the capital has been shaken by riots in the past, such a rebellion has never happened before. Not only did the soldiers revolt, but the people also stood by the soldiers as one. Everyone closed their shops, a general strike took place during the rebellion.
Suleiman Agha was no longer in power when the rebellion took place and perhaps this held his head on his neck. After the assassination of Kösem Sultan, he became the chief black eunuch, but he could only enjoy the position until July 1652. Suleiman continued to stretch beyond his blanket, trying to change political issues that had nothing to do with him. Turhan Hatice also began to realize that Suleiman was not on their side at all, but only on his own. Of particular interest is that Lala Ibrahim Agha convinced Turhan of this, who himself took part in the execution of Kösem Sultan. Lala Ibrahim Agha was Turhan’s personal eunuch and he never longed (or wisely didn’t show her) for a higher position. Turhan was thus finally dismissed Suleiman Agha in 1652 and exiled him to Egypt. The refined eunuch even invented himself in exile, growing into an influential figure who became one of the main figures in Cairo’s local politics. He died in 1676/7.
Tumblr media
Epilogue
We will probably never know exactly what led to the execution and how it took place. Nor was my aim with the post to present a perfect solution in the manner as Hercule Poirot usually does. I merely wished to shed light on the fact that the generally known and accepted theory should be regarded with some healthy doubts. The fact that it is the most generally accepted theory, does not mean it is the most thorough. There are plenty of question marks, dubious information which makes it clear that this whole situation was more complicated than two women fighting for domination over the harem.
Kösem Sultan was the sultana who broke the highest, who could have been at the top for a long time, but from the great heights, she finally fell down and became the only murdered valide sultana ever. Kösem Sultan had several titles during her life: Naib-i Sultanat (regent of the Ottoman Empire), Umin al-Mu'minin (mother of all muslims), Büyük Valide Sultan (great Valide Sultan), Valide-i Sehide (martyred mother), Valide-i Maktule (murdered mother), Valide-i Muazzama (magnificent mother).
Tumblr media
Used sources:  M. Kocaaslan - IV. Mehmed Saltanatında Topkapı Sarayı Haremi: İktidar, Sınırlar ve Mimari; L. Peirce - The Imperial Harem; Ö. Kumrular - Kösem Sultan: iktidar, hırs, entrika; C. Finkel - Osman’s Dream: the History of the Ottoman Empire; M. P. Pedani - Relazioni inedite; N. Sakaoğlu - Bu Mülkün Kadın Sultanları; G. Börekçi - Factions and Favorites at the Courts of Sultan Ahmed I and His Immediate Predecessors; F. Davis - The Palace of Topkapi in Istanbul; Faroqhi - The Ottoman Empire and the World; C. Imber - The Ottoman Empire 1300-1650; F. Suraiya, K. Fleet - The Cambridge History of Turkey 1453-1603; F. Suraiya - The Cambridge History of Turkey, The Later Ottoman Empire, 1603–1839; Ö. Düzbakar - Charitable Women And Their Pious Foundations In The Ottoman; G. Junne - The black eunuchs of the Ottoman Empire, Networks of Power in the Court of the Sultan.
*    *    *
A Nők szultánátusának egyik legtöbbször tárgyalt témája Köszem szultána brutális kivégzése. Általában a laikusok elintézik annyival, hogy Köszem szultánát menye, Turhan Hatice gyilkoltatta meg hosszas hatalmi harc lezárásaként. Rengeteg beszámoló áll rendelkezésünkre az eseményekről, ám meglehetősen kevés van köztük, mely konkrétan korabeli lenne. Ebben az írásban szeretném összegezni, hogy mit tudunk, kik voltak a szereplők az eseményekben és hogy mi történhetett azon a bizonyos éjjelen. A kommentszekcióban várom mindenki véleményét, megjegyzését a témáról, hogy meg tudjuk vitatni a posztot! :) Aki nem ismerné Köszem szultánát, az ITT tudja elolvasni életrajzát.  
Mit tudunk biztosan?
- Köszem I. Ibrahim trónfosztása és kivégzése után régens lett unokája IV. Mehmed mellett. - Turhan, Mehmed anyja és Köszem külöböző oldalon álltak a politikai játszmák során. - Köszemet 1651. szeptember 2-án meggyilkolták ellenségei. - Turhan Hatice lett az új régens, Köszem gyilkosai nem lettek megbüntetve, támogatóitól azonban rövidesen megszabadultak.
Előzmények
Köszem szultána 1640 februárjában másodjára került hatalomra. Zavart elméjú fia, I. Ibrahim mellett régensként kezdte irányítani az Oszmán Birodalmat. Köszemet mindenki szerette, az uralkodásban hatalmas tapasztalata volt, rengeteget jótékonykodott. Minden tökéletesnek tűnt, azonban fia, Ibrahim hamarosan rossz emberek befolyása alá került. Cinci Hoca okkult tudományokkal foglalkozó vallási vezető volt, aki kihasználta a szultán mentális problémáit és komolyan befolyásolta őt. Ennek az lett az eredménye, hogy a szultán 1644-ben a nagyvezírét kivégeztette, édesanyját pedig száműzte. Eredetileg Rodosz szigetére szándékozta küldeni anyját, de végül ágyasai meggyőzték, hogy csak egy másik palotába küldje. Köszem elkövetkezendő éveit ott töltötte száműzetésben, ám ezalatt az idő alatt is rendszeresen levelezett az államférfiakkal és igyekezett kézben tartani mindent. Valószínűleg itt írta meg jól ismert levelét is Hezarpare Ahmed Pasának, mely így szólt: “Végül sem titeket, sem engem nem hagyna életben és újra elveszítenénk az uralmat az állam felett, ezzel pedig lerombolnánk társadalmunkat.” Odáig fajult a helyzet, hogy 1647-ben Köszem szultána és az új nagyvezír, Salih Pasa és a Seyhülislam Abdürrahim Efendi megpróbálták trónfosztani Ibrahimot, azonban lebuktak. A következő évben a janicsárok és az ulema is csatlakozott a lázadáshoz és 1648 augusztus 8-án könnyűszerrel trónfosztották és bebörtönözték az őrült szultánt, követőit pedig eltávolították a pozíciókból.
Ibrahimot a trónon fia, az alig 6 éves Mehmed követte, aki mellett szükség volt egy régensre. Az államférfiak Köszemet kérték fel a megtisztelő feladatra. A régensi pozíciót általában tanítók, pasák vagy édesanyák látták el (II. Mehmed esetében a nagyvezír volt régens, I. Ahmednél anyja és tanítója, IV. Muradnál és I. Ibrahimnál anyjuk), így Köszem volt az első nagymama, akiből régens lehetett. Erre a legelfogadottabb vélemények szerint azért kerülhetett sor, mert Mehmed édesanyja, Turhan Hatice még 25 éves sem volt ekkor, túl fiatal és tapasztalatlan volt a birodalom irányításához. Köszem tehát belekezdett harmadik régensségébe és folyamatosan semmibe vette Mehmed édesanyját, Turhant. Turhan fiatalsága okán talán tényleg nem lett volna jó régens, ugyanakkor a hárem irányításához minden joga megvolt. Köszem viszont ezt sem engedte meg a fiatal nőnek. Turhan tehát hiába volt a regnáló szultán anyja, minden feladatkörét Köszem uralta. Emellett Köszem a divánban is egyre több ellenségre tett szert, így a hárem és a divan is két oldalra szakadt: Köszem támogatóira és Turhan támogatóira.
Tumblr media
Két, szemben álló oldal és a szereplők
Köszem oldala
Köszem évtizedeken át uralta régensként a birodalmat, amikor pedig nem régens volt, valideként követte figyelemmel az eseményeket. Életének korábbi szakaszában a legtöbb pasa mellette állt, ami nem volt elmondható harmadik régensségéről. Köszem első régenssége alatt is jelezte, hogy ő, mint az uralkodó reprezentálása ott kíván lenni a divan gyűléseken személyesen. Ezt akkor a pasák nem engedték meg neki, amit ő kénytelen-kelletlen el is fogadott. Harmadik régenssége során azonban szó sem lehetett arról, hogy meghajoljon bárki akarata előtt. Elveszítette összes fiát, legalább egy lányát is eltemette már, egész életét a birodalomnak áldozta, nem volt hajlandó többé bármiben is kompromisszumot kötni. Gyakorlatilag egyeduralkodóként kívánta irányítani a birodalmat. A divanban pedig aki nem értett vele egyet, azt eltiporta és menesztette. Köszem jogát az uralkodáshoz egyre többen kezdték el vitatni, egyik ilyen divan vita során hangzott el a jól ismert beszéde is. Ekkor Köszem megvádolta a nagyvezír Sofu Ahmed Pasát azzal, hogy meg akarta őt öletni, majd így folytatta: “Istennek hála négy uralkodót segítettem és én magam is hosszú ideig uralkodtam. A világ nem fog sem összeomlani sem megreformálódni a halálommal.”
Köszem azonban nem elégedett meg a pasák megalázásával, tanácsaik el nem fogadásával. Még csak nem is neki tetsző más pasákra cserélte le őket, hanem janicsárokat kezdett vezíri rangra emelni. A janicsárok Köszem első régenssége óta hűséggel szolgálták az asszonyt, amiért az mindenkivel szembe menve 1623-ban hatalmas trónralépési jussot adott a janicsároknak IV. Murad trónralépése után. Bár voltak lázadások és egyet nem értések, alapvetően a janicsárok - de legalábbis néhány hadtestük - hűségesek voltak Köszemhez. A janicsárok képviselete évszázadok óta működött, azonban az, hogy janicsárokat - vagy egyszerűen katonákat - tegyenek vezírré a kitanult államférfiak helyett, több volt a soknál. Mindenki úgy érezte a divanban, hogy Köszem egy katonai uralmat kíván kiépíteni, hogy a neki tetsző módon vezethesse a birodalmat. Így Köszem oldalán 1651-re tulajdonképpen csak a janicsárok néhány hadteste állt politikai értelemben. Bár a nép továbbra is szerette őt bőkezű jótékonykodása miatt, politikai értelemben az ő támogatásuk nem jelentett sokat.
Amellett, hogy a pasákkal egyre nőtt a feszültség, Köszem a háremben is riválisra akadt. Bár a legtöbb forrás tényként kezeli, hogy Köszem és menye, Turhan viszonya tragikus volt, nincs erre utaló bizonyíték. Kettejük viszonya csak az idő előrehaladtával kezdett megromlani, általánosan azonban inkább az mondható el, hogy Köszem egyáltalán nem foglalkozott menyével. Mindenbizonnyal lenézte és nem tartotta sokra Turhant, így komolyan sem vette a nőt. Köszemnek bár megvolt a saját hárem személyzete, a legbefolyásosabb eunuch nem volt a kezében. Mindemellett egyesek szerint szolgálói nagyrésze is méltatlannak találta, ahogy Köszem Turhannal bánt. Talán nem véletlen, hogy oly sok forrás említi a Meleki Hatun nevű szolgálót, aki híresen oldalt váltott és Köszemet elárulva Turhan oldalát kezdte erősíteni.
Tumblr media
Turhan Hatice oldala
Turhan Hatice a háremben jobban állt, mint Köszem. Segítséget kapott egy befolyásos eunuchtól, Szulejmán agától. Szulejmán aga volt a hárem agák vezetője, aki nagy hatalommal és kapcsolatrendszerrel rendelkező, ambíciózus eunuch volt, jelentős politikai befolyással. A hárem tulajdonképpen két oldalra szakadt, Köszem és Turhan Hatice támogatóira. Mind a két oldalnak megvolt a saját főeunuchja, ami hatalmas káoszt okozott a háremen belül, az emberek nem tudták, kinek az utasításait kövessék. És bár a valide szultána titulus a szultán anyjaként Turhan Haticét illette meg, a köznyelv csak “kis valide”-ként hivatkozott rá, míg Köszem volt a “nagy valide”. Szulejmán Aga támogatása ugyanakkor aranyat ért. Az eunuch első sorban a saját érdekeit nézte egész élete során, azonban remekül értett ahhoz, hogyan használjon ki és vezessen meg embereket. Épp emiatt felmerül annak a lehetősége is, hogy Szulejmán volt az, aki Turhant felbújtotta és Köszem ellen hangolta. Talán Szulejmán volt az, aki saját felemelkedését remélve a fiatal validétől, meggyőzte arról, hogy vegye el ami a saját jussa. Emellett Szulejmán Aga az ifjú szultánnal is megkedveltette magát, egyfajta apafigurává vált a fiú számára. Természetesen nem célom alábecsülni Turhan szerepét az eseményekben, ugyanakkor úgy érzem, hogy Szulejmán Aga szerepe ténylegesen alábecsült és ezt szeretném mindneképpen érzékeltetni. Nem azt mondom, hogy Turhan egy naíva volt, akit megvezetett a csúf, rossz Szulejmán Aga, csupán azt gondolom, hogy Szulejmán támogatása és felbújtása nélkül, Turhan valószínűleg nem, vagy sokkal később szállt volna szembe Köszemmel.
Szulejmán mellett három másik jelentősebb eunuch is Turhan oldalán állt, Hoca Reyhan Aga, Lala Hajji Ibrahim Aga és Ali Aga. Hoca Reyhan Aga állt legközelebb Turhanhoz, mint társalkodója és vallási vezetője, de Lala Hajji Aga is hosszútávú partner volt Turhan életében. Az eunuchok mellett meg kell említenünk Meleki Hatunt is, akinek legendája jól ismert. Eszerint ő volt az, aki Köszem tervét elárulta Turhannak, ezzel megmentve a kis Mehmed szultánt a haláltól és trónfosztástól. A valóság azonban valószínűleg kevésbé romantikus. Valószínűtlen, hogy egy korábban sosem említett, jelentéktelen szolgáló, mint Meleki tudott volna Köszem terveiről és el tudta volna árulni. Minden bizonnyal Melekit csupán oldalváltása miatt ruházták fel nagyobb szereppel, mint ami valójában volt. Talán Meleki elvállalta, hogy lesz bűnbak, tanúskodik Köszem ellen, ha cserébe javakat kap. Legalábbis tekintettel arra, hogy Meleki milyen hatalmas vagyonra tett szert Köszem halála után, nem zárhatjuk ki ezt az opciót sem. Meleki ha a háremen belül hozott is támogatókat Turhan számára, az egész eseményre meglehetősen kevés ráhatása lehetett. A kulcs figura Turhan mellett Szulejmán aga volt, akinek komoly kapcsolata volt a divánnal is, így könnyedén tudta csapatukhoz kapcsolni a divan Köszemmel elégedetlen tagjait is. A legbefolyásosabb támogató nem volt más, mint a Nagyvezír, Siyavuş Pasa, de gyakorlatilag szinte a teljes divan Köszem ellen fordult eddigre. Azt is meg kell említeni, hogy bár a jancsiárok legtöbb alakulata pártatlan vagy Köszem párti volt, a szpáhik inkább húztak a Turhan támogatói csoport felé.
Tumblr media
Mi vezetett a tragikus éjszakához?
Mielőtt a közvetlen okokra rátérnék, kicsit vissza kell ugranunk az időben, hogy jobban megérthessük Köszem viselkedését. Mint ismert, trónfosztása után, I. Ibrahimot a trónon fia, az alig 6 éves Mehmed követte, aki mellett szükség volt egy régensre. Az államférfiak Köszemet kérték fel a megtisztelő feladatra. Ugyanakkor a felkérés meglehetősen furcsa volt. Miért is? A régensi pozíciót általában tanítók, pasák vagy édesanyák látták el, Köszem pedig egyik sem volt. Sőt, Köszem a felkérést először elutasította arra hivatkozva, hogy már nincs ereje tovább uralkodni.
Miért vállalta el Köszem mégis a feladatot? Valóban vissza akart vonulni?
Ahhoz, hogy megértsük Köszem gondolatait, még egy kicsit visszább kell ugranunk az időben. Köszem Ibrahim uralkodása során száműzetésben volt éveken át. Száműzetéséből pedig többször kísérelt meg puccsot saját fia ellen. Egyik száműzetésben írt levele alapján egyértelmű, hogy részese volt a puccsnak, mely végül fiát trónfosztotta. Kifelé azonban egészen más képet mutatott. Miután Ibrahimot elzárták, trónra szerették volna léptetni fiát, Mehmedet. Köszem szultána ekkor találkozott a Topkapi Palotában az államférfiakkal, hogy megvitassa velük mi legyen Ibrahim sorsa. Órákon át tárgyaltak, Köszem azonban végig megtagadta, hogy kiadja Ibrahim legidősebb fiát, Mehmedet. Így pedig nem lehetett őt kikiáltani szultánnak. Az államférfiaknak órákon keresztül kellett nyilvánsoan győzködniük Köszemet. Az a Köszem, aki korábban mindent elkövetett fia trónfosztásáért, most fia mellett állt ki. Miért? Természetesen sosem fogjuk megtudni, hogy Köszem fejében pontosan mi játszódott le. Valószínűnek tűnik azonban, hogy Köszem szerette volna megtartani a katonák és nép előtt a szerető anya képét, melybe nem fért bele saját fiának trónfosztása. Ezért egy álvitát tartott a pasákkal, hogy ne veszítse el a nép szimpátiáját, de ugyanakkor a birodalomnak is jót tegyen. Köszem tapasztalt politikus volt, aki éveken át tudott vezető szerepben maradni, ehhez pedig nélkülözhetetlen volt az imázs is. Így végül Köszem beleegyezésével elzárták Ibrahim szultánt, Mehmedet pedig új szultánjukká kiáltották ki. Talán a régensség első elutasítása is egy ehhez hasonló színjáték része volt. Köszem talán úgy érezte, hogy a nép ezt várja tőle, ezért felajánlotta visszavonulását, miközben talán a háttérben már régen megegyezett a pasákkal.
És a divan tagjai miért hagyták, hogy Köszem legyen a régens? Hiszen a divan tagjai közül akárki vagy akár Mehmed tanítója is jelentkezhetett volna a feladatra. Ez pedig hatalmas befolyást tett volna a férfiak kezébe. Miért engedték hát akkor át ezt a lehetőséget Köszemnek?
I. Ibrahimot 1648. augusztus 18-án kivégezték. Egyesek szerint Köszem szultána beleegyezését adta fia kivégzésébe, ám az sem zárható ki, hogy a kivégzés a háta mögött történt meg. Mint már fentebb említettem a trónfosztott vagy meggyilkolt szultánok édesanyja a tradíció szerint a Régi Palotába vonult vissza, ahol politikamentesen élték hátralévő éveiket. Köszem esetében azonban nem ez történt. Ez felveti annak eshetőségét, hogy Köszem nem tudott Ibrahim kivégzéséről és a pasák ezzel a gesztussal igyekeztek kiengesztelni az összetört nőt. De akkor ki rendelte el Ibrahim kivégzését? Gyakorlatilag bárki megtehette az államférfiak közül, de akár Szulejmán aga vagy Turhan is aláírathatta a fetwa kérvényt a kis szultánnal, melyet aztán a Seyhülislam teljes joggal engedélyezett, hiszen Ibrahim nagyon kártékony volt a birodalomra nézve. Akárhogyan is, Köszem a kivégzés után megváltozott. Vagy azért fordult a pasák ellen - akikkel korábban mindig együttműködő volt -, mert azok átverték őt Ibrahim kivégzésével kapcsolatban; vagy egyszerűen anyai szíve nem bírta elviselni, hogy beleegyezését adta fia kivégzésébe és megbomlott az elméje. Bármelyik verzió is igaz, azt tisztán látjuk, hogy az a Köszem, aki IV. Mehmed mellett régens lett, már nem ugyanaz az ember volt, akit korábban a birodalom imádott anyjának tekintettek.
Tumblr media
A gyilkosság
Ahogy a fenti összefoglalásból is kiderül, Köszem egyeduralmat próbált kiépíteni, melyben néhány janicsár hadtesten kívül senki nem támogatta, így hatalmas csapat gyűlt össze ellene. A jól ismert verzió szerint, idővel a viszály Köszem és az államférfiak között odáig fajtult, hogy Turhan Hatice támogatásával az államférfiak megpróbálták Köszemet eltávolítani pozíciójából. Köszem válaszul erre azt tervezte, hogy trónfosztja IV. Mehmed szultánt és helyette másik unokáját ülteti a trónra. Ehhez a janicsárokat be kívánta engedni a palotába, hogy azok az éj leple alatt elvégezzék a puccsot, emiatt nyitva hagyatta éjszakára a hárem bejáratát. Köszem terve azonban ellenségei fülébe jutott, egyesek szerint egy Meleki nevű szolgáló által. Így amint Köszem emberei 1651. szeptember 2-án, kinyitották a kaput, Turhan Hatice emberei, a főeunuch Szulejmán Aga vezetésével bezáratták azt és kivégzőosztagot küldtek Köszem szultána lakrészébe. Mikor emberei Köszem lakrészéhez érve bekopogtak az ajtón, Köszem azt hitte, hogy saját emberei jöttek, ezért kikiabált nekik, hogy “Megjöttetek?”. Erre azonban a janicsárok hangja helyett Köszem az eunuch Szulejmán Aga hangját hallotta meg, amitől bepánikolt és menekülni kezdett. Nem pontosan tudni, hogy hogy jutott ki lakrészéből vagy ki jutott e egyáltalán, mert a leírások nem egyeznek. Egyesek szerint lakrészén belül bújt el egy szekrényben, mások szerint megpróbált kijutni a janicsárokhoz, azonban a zárt kapun keresztül nem tudott, így végül a kapu melletti szobában bújt el. A kivégzőosztag, amely több eunuchból (Szulejmán Aga, Hoca Reyhan Aga, Lala Hajji Ibrahim Aga és Ali Aga, valamint néhány ismeretlen eunuch) állt folytatta a keresést. Köszem egy szekrényben rejtőzött el, melyből ruhájának széle kilógott, ezzel felfedve rejtekhelyét. Amikor megtalálták, kivégzői elé pénzt dobott, ezzel próbálva lefizetni őket, ám esélye sem volt Turhan hű embereivel szemben. A legenda szerint a férfiak próbálták lefogni a validét, miközben füléből kitépték gyémánt fülbevalóit, melyeket Ahmed szultántól kapott; ruháját is megtépkedték, ahogy próbálták leszedni róla az értékes díszeket. Köszem túl a hatvanon is erősen ellenállt kivégzőinek, ám végül felülkerekedtek rajta. Egyesek szerint saját hajával, mások szerint egy függönnyel fojtották meg. Az első fojtogatási kísérlet után még magához tért, a másodikat azonban már nem élte túl.
Tumblr media
Van azonban több olyan pont a fenti történetben, ami kétségeket ébreszt:
- Köszem problémája nem Mehmed volt, hanem a pasák, Turhan és Szulejmán Aga. Miért nem tőlük szabadult meg? Nem lett volna egyszerűbb és jogszerűbb meggyilkoltatni ezeket az embereket, mint trónfosztani az egyik gyermek szultánt egy másik gyermek javára? Természetesen megindokolhatjuk annyival a dolgot, hogy Köszem nem volt már épelméjű, így ne is keressünk logikát cselekedeteiben. Ugyanakkor felmerülhet az is, hogy talán Köszem teljesen vagy legalább részben ártatlan volt az egész eseménysorozatban. Elképzelhető, hogy nem tervezett semmit a janicsárokkal, az egész terv csak Turhan és emberei által lett kitalálva, hogy legitimizálják saját tetteiket. Ennek azonban ellent mond, hogy a janicsárok a tragikus éjszakán valóban gyülekezni készültek, az pedig nem valószínű, hogy Turhan és csapata sikerrel vezette meg a janicsárokat úgy, hogy Köszem erről ne szerzett volna tudomást. Lehetséges, hogy Köszem valóban készült egy kisebb puccsra, de az talán nem Mehmed ellen irányult. Köszemnek látnia kellett, hogy a pasák mellett Szulejmán Aga a fő felbújtó Turhan és Mehmed "rebellis" viselkedése mögött. Úgy vélem, Köszem egy kisebb puccsot tervezett, melyben megszabadult volna a neki nem tetsző eunuchoktól, szolgálóktól és ráijesztett volna Mehmedre és Turhanra. Ezzel biztosíthatta volna saját hatalmát és azt, hogy többé se Turhan se Mehmed ne kérdőjelezze őt meg.
Tumblr media
- Miért gyilkolták meg Köszemet ilyen furcsa módon? Hiszen a jogszerű, szokásos kivégzési mód kivégző osztag által, Seyhülislami fetwával és selyemzsinórral történt. (Fontos ugyanakkor megjegyezni, hogy a dinasztia nő tagjain nem alkalmaztak korábban kivégzést, a nőket jellemzően száműzetéssel büntették.) Köszemet ezzel szemben képzetlen eunuchokkal, hamis fetwával és a saját hajával vagy egy függönnyel gyilkolták meg. Felmerül a kérdés, hogy talán Köszem kivégzése nem is volt eltervezve. Ha a kivégzés el lett volna tervezve, könnyedén tudtak volna kivégzőket szerezni selyemzsinórral és a fetwa kikérésének körülményei is egyértelműek lennének. Volt természetesen fetwa, de az időbeliséget kissé megzavarja a tény, hogy a régi Seyhülislamot ugyanakkor váltották le Turhan egyik megbízható emberére, mikor a kivégzés zajlott. Épp emiatt, és a kivégzés szokásostól eltérő brutalitása miatt, felmerülhet annak a lehetősége is, hogy talán Köszem kivégzése nem volt eredetileg eltervezve, csupán menet közben csúszott ki az irányítás Turhan kezéből és a pillanat hevében az eunuchok kivégezték Köszemet. Utólag pedig, hogy legalizálják az eseményeket gyártattak egy fetwát az új Seyhülislámmal.
Tumblr media
- De akkor ki és miért döntött végül úgy, hogy Köszemnek meg kell halnia? Turhan nem volt jelen az események során, és mivel a gyilkosság nem volt előre eltervezve, őt kihúznám a gyanúsítottak listájáról. Természetesen az nem zárható ki, hogy Szulejmán Agával beszéltek erről az eshetőségről is. Valószínűbb azonban, hogy eredtileg csupán rá akartak ijeszteni Köszemre, megmutatni neki, hogy leleplezték, eljárt felette az idő. Véleményem szerint Turhan azt remélte, hogy Köszem beismeri vereségét és egyszerűen visszavonul a Régi Palotába. Túl kockázatos lett volna megölni egy ennyire tisztelt és szeretett validét, úgy, hogy korábban sosem végezték ki a dinasztia egyik nőtagját sem. Nem vall épelmére szánt szándékkal előrekitervelten, ilyen módon megölni Köszemet. Valószínűleg le akarták mondatni, Köszemnek azonban eddigre már nem volt vesztenivalója. Az egyetlen dolog, ami még éltette az a hatalom volt, így minden bizonnyal ellenkezett a kényszer visszavonulás gondolatától. Mikor Szulejmán Aga felismerte, hogy Köszem nem hallgat rájuk, talán félelemből úgy döntött meg kell őt ölniük. Hiszen ha a felbőszített Köszem kijutott volna a palotából Szulejmán és a többi eunuch azon nyomban fej nélkül találta volna magát. Bár nem utal rá bizonyíték, de személyes véleményem az, hogy Szulejmán talán az első perctől kezdve ezt akarta, hiszen tudta jól, hogy Köszem sosem fog visszavonulni. Akárhogyan is az eunuchok végül professzionálisnak egyáltalán nem mondható módon legyűrték az idős validét és kivégezték.
Tumblr media
- Teljesen kizárható, hogy legális fetwa és kivégző osztag végzett Köszemmel? Sajnos ezt sem zárhatjuk ki. Az angol követ például arról számolt be, hogy kivégző osztag ölte meg Köszemet, az ifjú szultán által kért fetwa után, Mehmed szeme láttára. Igaz, hogy az angol követ nem a legjobban informáltak közé tartozott. Valószínű, hogy mindenki úgy hitte akkoriban, hogy a fetwa előre volt kiadva, csak később, a történészek kutatásai világítottak rá arra, hogy a fetwa feltehetőleg Köszem kivégzése után készült el. Azt pedig, hogy Köszemet a 10 éves Mehmed szeme láttára végezték volna ki, nem tartom valószínűnek. Turhan nagyon erősen igyekezett óvni fiát, nem valószínű, hogy kitette volna őt egy ilyen traumának. Mustafa Naima abban egyetért az angol követtel, hogy a kivégzés előre megtervezett volt, ám szerinte nem eunuchok, hanem kivégző osztag végzett a valide szultánával. Azonban akkor miért volt brutális a kivégzés? Miért nem volt selyemzsinór? Miért alkalmatlan eunuchok vitték véghez?
Tumblr media
A gyilkosság utóhatása
Hogy megakadályozzanak bármiféle ellenállást, Turhan Hatice és emberei az éjszaka folyamán minden olyan államférfit eltávolítottak posztjáról, aki veszélyeztette volna őket. Az első ember, akit kineveztek akkor éjjel, az Ebu Said Efendi lett, az új Seyhülislam. Ő volt az, aki végül kiadta a fetwát Köszem kivégzésére (utólagosan). Ezekután Turhan megüzente az összes államférfinak és katonának, hogy azonnal menjenek audienciára, ahol hűséget fogadnak Mehmed szultánnak. A legtöbben félelemből vagy őszinte érzések által vezérelve, azonnal a szultán elé járultak, akik pedig nem, azokra az új Seyhülislám fetwat adott ki. Így vált jogszerűvé Köszem támogatóinak kivégzése is, hiszen ők sem jelentek meg a szultán előtt. A lázadó janicsárok pedig így árulóként lettek megbélyegezve és legálisan kivégezték őket. A nép szemében végül ők lettek bűnbaknak kikiáltva Köszem haláláért. Köszemet a gyilkosság után a Régi Palotába szállították, ahol előkészítették testét a temetésre. Birodalmi temetést kapott, Isztambul népe pedig önkéntesen 3 napos gyászt tartott, bezárva minden boltot és üzletet. Köszem mindig népszerű volt az emberek között, ám érdekes módon ugyanaz a nép, nem fordult Turhan ellen Köszem halála miatt, sőt, Turhan hasonlóan szeretett és tisztelt valide szultána lett, mint amilyen Köszem volt.
Mi történt a valódi bűnösökkel? Turhan és Mehmed természetesen megúszták, ugyanakkor kérdéses, hogy a gyilkosságban egyáltalán volt e részük. Igaz egy 1656-os lázadás komolyan megrengette hatalmukat, de végül nem veszítették el azt. A lázadásnak a legnagyobb oka a gyenge nagyvezírek, az újjáéledő Celali lázadás és a velenceiekkel vívott háború voltak. A körülmények miatt nem jutott elég gabona a fővárosba, a katonák nem kaptak rendesen fizetést, de az egyszerű emberek is egyre elégedetlenebbek voltak, különösen dühítette őket a szultánhoz közelállók extrém gazdagsága. Végül a janicsárok és szpáhik vezetésével a nép fellázadt 1656 március negyedikén. A lázadás során a szultánhoz közelállók közül többeket brutálisan kivégeztek, az egész fővárost feldúlták. A csőcselék Mehmed 31 közeli emberét a Kék Mecset mellett akasztotta fel egy egy fára. Köztük volt Meleki Hatun is, akit a szultán különösen szeretett. Bár korábban is rázták meg lázadások a fővárost, ehhez fogható még sosem történt. Nem csak a katonák lázadtak fel, a nép is egy emberként állt ki a katonák mellett és állt be mögéjük. Mindenki bezárta boltjait, általános sztrájk lépett érvénybe a lázadás idejére.
Szulejmán Aga már nem volt hatalmon amikor a lázadás megtörtént és talán ez tartotta helyén a fejét. Szulejmán Köszem meggyilkolása után a fő hárem eunuch lett, ám a pozíciót csupán 1652 júliusáig élvezhette. Szulejmán tovább nyújtózkodott, mint a takarója ért, olyan politikai témákba is igyekezett beleszólni, amihez semmi köze nem volt. Turhan Hatice is kezdte felismerni, hogy Szulejmán egyáltalán nem az ő oldalukon áll, hanem csak a saját magáén. Külön érdekesség, hogy az a Lala Ibrahim Aga győzte meg erről Turhant, aki maga is részt vett Köszem kivégzésében. Lala Ibrahim Aga Turhan személyes eunuchja volt és maga sosem vágyott (vagy bölcsen nem mutatta ki) ennél magasabb pozícióra. Turhan így végül 1652-ben megfosztotta pozíciójától Szulejmán Agát és száműzte Egyiptomba. A rafinált eunuch még a száműzetésben is feltalálta magát, befolyásos személlyé nőtte ki magát, aki Kairó helyi politikájának egyik főszereplője lett. 1676/7-ben halt meg.
Tumblr media
Epilógus
Valószínűleg sosem fogjuk pontosan megtudni, hogy mi vezetett a kivégzéshez és hogyan zajlott az le. A poszttal nem is az volt a célom, hogy egy tökéletes megoldást mutassak be Hercule Poirot módjára, csupán szerettem volna rávilágítani arra, hogy az általánosan ismert és elfogadott teória, inkább megszokásból tekintendő a legáltalánosabban elfogadottnak, nem pedig alapossága miatt. Rengeteg a kérdőjel, kétes információ és helyzet a kivégzés körülményei között, ami egyértelműsíti, hogy ez az egész helyzet bonyolultabb volt annál, minthogy két nő harcot vívott a hárem feletti uralomért.
Köszem volt az a szultána, aki a legmagasabbra tört, aki sokáig lehetett a csúcson, azonban a nagy magasságból zuhant végül alá és vált az egyetlen meggyilkolt valide szultánává. Élete során több címet is kapott: Naib-i Sultanat (az Oszmán Birodalom régense), Umin al-Mu'minin (minden muszlimok anyja), Büyük Valide Sultan (nagy valide szultána), Valide-i Sehide (a mártír anya), Valide-i Maktule (a meggyilkolt anya), Valide-i Muazzama (a csodálatos anya).
Tumblr media
Felhasznált források: M. Kocaaslan - IV. Mehmed Saltanatında Topkapı Sarayı Haremi: İktidar, Sınırlar ve Mimari; L. Peirce - The Imperial Harem; Ö. Kumrular - Kösem Sultan: iktidar, hırs, entrika; C. Finkel - Osman’s Dream: the History of the Ottoman Empire; M. P. Pedani - Relazioni inedite; N. Sakaoğlu - Bu Mülkün Kadın Sultanları; G. Börekçi - Factions and Favorites at the Courts of Sultan Ahmed I and His Immediate Predecessors; F. Davis - The Palace of Topkapi in Istanbul; Faroqhi - The Ottoman Empire and the World; C. Imber - The Ottoman Empire 1300-1650; F. Suraiya, K. Fleet - The Cambridge History of Turkey 1453-1603; F. Suraiya - The Cambridge History of Turkey, The Later Ottoman Empire, 1603–1839; Ö. Düzbakar - Charitable Women And Their Pious Foundations In The Ottoman; G. Junne - The black eunuchs of the Ottoman Empire, Networks of Power in the Court of the Sultan.
90 notes · View notes
yantekerlek · 3 years
Note
Selam Yante.
Müsait olduğun bir zamanda ve tabi istersen. İstanbul için mutlaka görülmeli gidip gezmeli dediğin yerlerin bir listesini yapabilir misin
Şimdiden teşekkür ederim iyi günler diliyorum..
1-yavuz selim camii
2-fatih camii
avlunun malta kapısından çıkınca biraz yürüyünce malta fırını var. güzel şeyler alıp yiyebilirsiniz. gezi için yolluk yapabilirsiniz.
ya da araya biraz aşağıda olan üç yeri katacağım ama siz bilirsiniz.
öğle veya akşam saatlerinde yani öyle demeyelim de karnınızın acıktığı bir saatte aksaray'a geçip beyzade kebap ve lahmacun salonunda lahmacun yiyebilirsiniz. patlıcanı ve ayranı da harika. abim sağ olsun. yani aşağı yürümeye değer. hem pertevniyal valide sultan camii ile oradan da laleli camii'ni de görürsünüz. bu üçü birbirine çok yakın.
fatih camii'nden molla zeyrek camii'ne geçmek daha kolay çok tatlı bir cami ve çok tatlı bir avlu. arka tarafta da istanbul kitapçısıydı eskiden şimdi ismi ne bilmiyorum. fatih belediyesine ait bir tesis. burada çay içilebilir bir şeyler yenebilir.
manzarası boğaz haliç karışımı bir şey. bir de asıl manzarası süleymaniye. süleymaniye'ye geçince de oradan molla zeyrek'e bakabilirsiniz. ben öyle yapıyorum hep.
3-şehzadebaşı camii
vefa buraya çok yakın boza içebilirsiniz. kapaklı bardak alırsanız süleymaniye'de oturarak içersiniz. dibini sıyırmak için kaşık da alınız. sıvı zaten kaşığa ne gerek var kafaya dikerim demeyin ya parmağınızı sokmak zorunda kalırsınız ya da yarısı çöpe gider. leblebiyi boşverin bozayı sabote ediyor bence. tarçın da çok çok az. öksürtüp duruyor. tam karışmıyor hem.
4-süleymaniye camii
caminin alt sokaklarından birindeki ağa kapısı'ndan boğaza bakılabilir. çay içilir. giriş katta oturun bence. hem daha sessiz hem de denizse deniz. insanlara karışmaya gerek yok. ağa kapısını desteklediğimden değil ağa kapısının ilk iki katı hariç çöp bir ortam. ilk iki kat daha nezih. diğer kafelerin cümlesine kılım.
5-beyazıt camii
beyazıttan ayasofya'ya gidiş yolunda bir sürü şey göreceksinizdir tramvay yolu boyunca gazi atik ali camii'ni çok severim. abdest almalık yeri çok güzel. hem de cami bosnada hedeflediğim bir caminin aynısı 🧡
6-ayasofya camii (elhamdülillah ya)
7-sultanahmet camii (restorasyondaydı en son)
8-küçük ayasofya camii
bunun şadırvanının olduğu yerde hat atölyeleri var. ben gidip de sohbet edeyim dedim ama şimdiye kadar hiç gitmedim. çay da alınabilir orada.
9-sultanahmet'teki sokullu mehmet paşa camii
burası küçük ayasofya'nın hemen üst sokağında zaten. yanlışlıkla bulmuştuk.
buralardan gülhane'ye geçip bir yürünebilir. gülhane'de ahmed hamdi tanpınar kütüphanesi var alay köşkü yapısını kütüphane yapmışlar çok güzel. piyano çalabiliyorsanız anahtarı da veriyorlar. alt katta piyano var. masalar arasında. ay çok güzel orası.
buradan hobyar'a yürüyüp tarihi eminönü dürümcüsü'nde dürüm yiyebilirsiniz. yan tarafta kokoreççi de var.
olmadı tarihi hocapaşa lokantalarına girin orada da doyarsınız güzelce.
buray kadar tarihi yarımada.
burdan sonra karaköy-beşiktaş hattı
10-kılıçalipaşa camii (ayasofya'nın halılı haliydi eskiden. şimdi artık ayasofya da halılı. elhamdülillah.)
karaköy güllüoğlu burada hemen yan tarafında namlı gurme var. karın doyurmalık ve tatlılık bir yer. başka şeyler de var. yok bütçemi boğaza veremem diyorsanız simit iyi olur. malta'dan aldıklarımızı çıkar da yiyelim.
arap camii ve yeraltı camii !!!
11-nusretiye camii
12- cihangir camii ve cihangir sosyal tesisi
burası için epey merdiven tırmanacaksınız. ama değer. çok bakir bir yer. caminin bahçesindeki banklar öyle güzel bir yere bakıyor ki. maşallah. boğazınıza kadar boğaz dolarsınız.
13-dolmabahçe camii/resim müzesi/şeker ahmet paşa çay salonu
14-küçük mecidiye camii
15-büyük mecidiye camii (ortaköy camii)
kumpir kazıklanmayın ya. açsanız yiyin yine de gerek yok. her yerde aynı. tadını merak ettiğinizden yemeyin. aynı tat. amaan pfpfp.
beşiktaş'tan veya kabataş'tan üsküdar'a vapur var. üsküdar'da mihrimah sultan ve gülnûş camii var valide-i atik de denir. ileride şemsipaşa camii var kuşkonmaz da denir. üst tarafta bir cami daha var restorasyondan yeni çıktı. kuşkonmazın üst tarafına doğru yürüyerek gidilir.
üsküdar'da fethipaşa korusu rağbet edilen bir yerdir. sosyal tesis var. rahat bir mekan. restoranı da var çay bahçesi de. manzarası güzel.
aşağısında yol boyunca ya yürünür ya otobüsle çengelköy'e gidilir. çınaraltı çay bahçesi var tarihi. güzel yerdir. çok çok rağbet edilen bir yer.
haa bi de Selimiye'de büyük selimiye camii var. ama diğer üsküdar camilerine uzak. ben onu da çok sevdim.
üsküdar'daki üçlerden bir şeyler alabilirsiniz köşede. adı koleti olmuş da olabilir. yeni isim vermişlerdi.
bunlar benim bazı uğraklarım. olmazsa olmaz muhakkak gidin dediğim yerler değil. sadece kendi güzergahlarımı söyledim. yoksa bir sürü yer var istanbul'da benim de bilmediğim görmediğim.
istanbul'daki müzeler-sergiler yazın ilginizi çeken müzelere gidin.
istanbul'daki saraylar yazın ilginizi çekene gidin.
istanbul'daki kasırlar yazın aynı şekilde.
istanbul'daki tekkeler de yazın çünkü tekkeler de çok güzel yerlerdeler. bir yahye efendi tekkesi mesela ııımmh müthiş.
istanbul'daki korular yazınız. mihrabat korusu mesela.
istanbul'daki medreseler yazınız.
istanbul'daki çikolatacılar da yazabilirsiniz.
istanbul'daki tarihi çarşılar
istanbul'daki hanlar
çikolatada süleymaniye çıkabilir, çengelköy'de vardı bir tane o çıkabilir. serin havada güzel tatlanma yöntemi. yazın çekilmiyor bence.
üsküdar'dan eyüp'e vapur hattı var. binip boğazdan haliçe geçebilirsiniz. eyüp sultan camii ve tepesi. meydanın köşesinde fırın var acıbadem kurabiyesi alalım oradan cafer ağa medresesine geçip çayla yiyelim.
21 notes · View notes
fymagnificentwomcn · 3 years
Quote
When Safiye became Valide Sultan, her daily allowance was increased to 3,000 akçe (17,280 dollars)*. In addition, she received 300,000 akçe (1,728,280 dollars) every six months. One year later, 1 million akçe (6 million dollars) was added to these two allocations. As such, the money the Valide Sultan received annually in addition to gifts amounted to 2,860,000 akçe (15,550,000 dollars.). In the year when Catherine de' Medici dominated in France and Elizabeth I dominated in England, there was also a woman wielding extraordinary power in Turkey (even if not to the same degree) and who had a voice in dismissal and appointment of viziers.
Yilmaz Öztuna, Büyük Osmanli Tarihi (translation mine)
* exchange rate from 1984
31 notes · View notes
Photo
Tumblr media
ABBAS HİLMİ PAŞA
ABBAS HİLMİ PAŞA (Hidiv)
Kavaklı Mehmed Ali Paşa ‘hanedanından Osmanlı padişahının fermaniyle Mısır Hıdivi olanların sonuncusu; Hidiv Tevfik Paşanın oğlu ve halefi. 1877 de takenderiyede doğdu, 1892 de, Vi vanada Theresianum okulunda tahsilde iken babasının Ölümü üzerine ou sekiz yaşında Hidiv oldu. Kırk yıl hükümdarlık eden Abbas Hilmi Paşanın değişmez politikası. Türkiyeye karşı mutlak ve samimi bir sadakat, olmuştu. Birinci Cihan Harbine gelinciye kadar bu ailenin bütün âzası gibi, îstanbulun hayranlarından dı. Hemen her yıl bir Avrupa seyahatine Çıkar, bilhassa Fransa ve Îsviçrede kalır, yaz mevsiminin büyük bir kısmını da lst&nbulda geçirirdi.
“Valide Paşa” ünva niyle İstanbulini büyült şöhretlerinden o’ lan anası, Bebekteki ‘ sahilsarayda otururdu; Abbas Hilmi Paşa da Çubuk luyu sevmişti. Kendisini Is taııbula getiren El mahrusa adındaki yatı, İstanbulluların, bilhassa gemici takımının fevkalâde beğendiği bir tekne olarak devrin bir şöhretiydi. Paşabahçesi koyunda demirlerdi.
Türkiye Birinci Cihan Harbine girerken Abbas Hilmi Paşa îstanbulda bulunuyordu; İngiltere Türkiyenin Mısır üzerindeki hâkimiyet haklarının sona erdiğini sayarak Abbas Hilmi Paşanın yerine amcası Hüseyin Kâmil Paşayı getirdi, “Hidiv” unvanını da “Sultan” a değiştirdi. Fakat Türkiye, Lozan muahedesine kadar kendisini Mısır Hidivi olarak tanıtmakta devam etti. İsviçre ve Fransada uzun bir mülteci hayatı sürerek 4914 de öldü.
Ramazan ayım geçirmek iizere 1914 Temmuzunun yirmi ikinci Çarşamba günü Istanbula gelen Mısır Hidivi Abbas Hümi Paşa, Sultan Reşada arzı tazimat ettikten sonra, bu ayın yirmi beşine rastlıyaıı Cumartesi günü sadırâzama iadei ziyaretten denerken Babıâliııin cümle kapısı önünde Mısırlı bir gencin suikasd tecavüzüne uğradı.
Çubukludan Sirkeciye istimbotla gelen Hidivin yanlı Celâl ve mihmandarı İstanbul almanker komisyonu reisi Hilmi Paşalar bulunuyordu; iskeleden açık bir saray arabasına binmişler. Babı âlide sadaret muhafız bölüğü süravisiyle jandarma ve polis kıt’aları tarafından karşılanmışlardı, mülakatta Dahiliye Nazın Talât Bey (Paşa! de hazır bulunmuş ve Hidivi arabasına kadar uğurlamıştı. Babıâlidcn Şeyhülislâm kapısına gitmek üzere ayrılan Hidivin arabası ciimle kapısından çıktığı sırada, kendisini görmek üzere yolun iki kenarını dolduran kalabalığın içinden elinde bir brovning ta bancasiyle birisi fırlamış ve arabaya beş el ateş etmişti. Kurşunlardan ikisi ilk silah sesi üzerine ayağa kalkan Abbas Hilmi Paşanın sağ yanağı İle sağ bileğine isabet etmiş, üçüncü kurşun da damadı Celâl Paşanın baldırına gelmişti. Mihmandar Hilmi Paşa da kılıcını çekerek Hidivi selâmlıyan süvari ile jandarma ve polise mütecavizi tepelemeleri için emir vermiş. itidalini muhafaza eden arabacı da hayvanlan kamçılıyarak yaralanmış olan Mısır hükümdarım vak’a yerinden Cağaloğlıma doğru kaçırmıştı.
1 note · View note
gulnarsultan · 2 years
Text
》 Being Mahfiruze Sultan's son would include 《
》 Mahfiruze Sultan'ın oğlu olmak 《
Tumblr media
~ Mükemmel bir eğitim ve terbiye alıyorsunuz.
~ Yenilikçi düşüncelerle prens olursunuz.
~ Babanla aranız iyi.
~ Babanın başka eşleri ve cariyeleri olması anneni üzdüğü için babana karşı güceneceksin.
~Annen, Kösem ve çocukları ile yakın olmanı istemiyor.
~Kösemin Şehzadeleri ile aranızda rekabet olacak.
~ Kösem ve oğulları senin için büyük bir tehdit.
~ Halime Sultan ve oğlu da göz ardı edilemeyecek rakiplerdir.
~ Halime Sultan oğlunu tahta geçirmek istediği için hayatındaki en tehlikeli rakiplerden biridir.
~Kendi kardeşlerinle iyi geçiniyorsun (anne baba aynı.)
~ Teyzelerin ve amcaların seni çok seviyor.
~ Fatma Ferahşad Haseki ve Şahzaman Hayrunnisa Haseki'nin çocuklarıyla ilişkiniz Kösemin'in çocuklarından daha iyi olacak.
~ Annen, sen tahta çıktığında harem teşkilatını sevmediği için kaldırmanı istiyor.
~ Tek kız kardeşini her şeyden çok seviyor ve koruyorsun. (Anne ve baba aynıdır.)
~ Yeniçerilerin devlete verdiği zararı bildiğiniz için yeni bir ordu kurmaya karar veriyorsunuz. (Bu yüzden yeniçeriler sizi sevmiyor.)
~ Yenilikçi fikirlerinizi halk ve yeniçeriler arasında hızla kabul dilmesi zor oluyor.
~ Annenizin isteği üzerine haremi kaldırıyorsunuz.
~Eşlerinizi anneniz seçiyor. (Hepsi asil soydan.)
~ Annen sana asla bir cariye teklif etmez.
~ Anneni kaybettikten sonra teyzen seni korur ve destekler.
~ Teyzeniz annenizin yerine Valide Sultan gibi davranıyor.
~ Halanı çok seviyorsun ve ona ikinci annen gibi saygı duyuyorsun.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
~ You get excellent education and upbringing.
~ You become a Prince with innovative thoughts.
~ You are on good terms with your father.
~ Since your father's having other wives and concubines upsets your mother, you will be slightly offended by your father.
~Your mother does not want you to be close with Kösem and her children.
~There will be competition between you and the Kösemin Princes.
~ Kösem and his sons are a great threat to you.
~ Halime Sultan and her son are also rivals that cannot be ignored.
~ Halime Sultan is one of the most dangerous opponents in your life because she wants to enthrone her son.
~You get along well with your own siblings (mother and father are the same.)
~ Your aunts and uncles love you very much.
~ Your relationship with the children of Fatma Ferahşad Haseki and  Şahzaman Hayrunnisa Haseki will be better than with Kösemin's children.
~ Your mother wants you to abolish the harem organization when you ascend the throne because she does not like it.
~ You love and protect your only sister more than anything. (Mother and father are the same.)
~ Since you know the damage done by the janissaries to the state, you decide to form a new army. (This is why the janissaries don't like you.)
~ It is difficult for your innovative ideas to be accepted quickly among the public and the janissaries.
~ You can remove the harem at your mother's request.
~Your wives are chosen by your mother. (All of noble descent.)
~ Your mother would never offer you a Concubine.
~ After losing your mother, your aunt protects and supports you.
~ Your aunt acts as Valide Sultan instead of your mother.
~ You love your aunt very much and respect her like your second mother.
11 notes · View notes
eganisli · 5 years
Text
Tumblr media
Haseki Hürrem Sultan Camii; İstanbul Suriçi Aksaray Haseki semtinde Haseki caddesine cepheli olarak 1539 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın karısı Haseki Hürrem Sultan tarafından Mimar Sinan’a inşa ettirilmiştir. Hemen caminin karşısına Haseki Hürrem Sultan tarafından yaptırılan külliye daha geç tarihte 1551 tarihinde yaptırılmıştır. Külliye, medrese, darüşşifa, imaret, mektep, ve sebilden oluşur. Haseki caddesi külliyeyi ikiye bölmüş ve külliyenin ortasından geçmektedir.
CAMİNİN BANİSİ:
Hürrem Haseki Sultan, Haseki Hürrem Sultan veya Nikahlı Haseki Hürrem Sultan isimleri ile anılır. 1504 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Osmanlı padişahı Sultan I. Süleyman'ın nikahlı eşi, sonraki padişah Sultan II. Selim'in annesi, Haseki Sultan ve Valide Sultan. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda "Kadınlar saltanatı" denilen devri başlattığı kabul edilir. Sultan II. Selim, Mihrimah Sultan, Şehzade Cihangir, Şehzade Bayezıt, Şehzade Mehmet, Şehzade Abdullah'ın ve isimleri bilinmeyen, küçük yaşta vefat eden diğer şehzadelerin annesidir. Osmanlı sarayına gelene kadarki yaşamı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Lehistan Krallığı'nın sınırları içerisinde bulunan Rutenya'da 1504 yılında doğduğu rivayetler arasındadır, Tatar akıncılar tarafından 1520 tarihinde 15'li yaşlarında Rutenya'den kaçırılmıştır. Kırım Hanı'nın himayesine girdikten sonra Osmanlı sarayına sunulduğu tarihçiler ve yazarlar tarafından kabul görmüş bir rivayettir. Hürrem Sultan saraya getirildiğinde Kanuni'nin Manisa valisi iken birlikte olduğu Mahidevran Sultan'dan “Mustafa” isimli bir oğlu vardı. Sarayın en nüfuzlu kadını padişahın annesi Ayşe Hafsa Sultan, ikinci derece nüfuzlu kadın Mahidevran Sultan idi. Hürrem, saraya girdikten sonra Kanuni ile ilişkisinden 1521’de “Şehzade Mehmet” dünyaya geldi ve böylece Hürrem Sultan saraydaki en nüfuzlu üçüncü kadın durumuna geldi. İki haseki arasındaki rekabet bir gün kavgaya dönüşmüştür. Hürrem Sultan bu kavgayı çeşitli entrikalarla lehine çevirmiştir. Pek çok yazara göre bu olaydan sonra gözden düşen Mahidevran Sultan, 1533’te Manisa valiliğine atanan oğlu veliaht Şehzade Mustafa’nın yanına gönderildi ve Hürrem Sultan, onun yerini aldı. Hürrem Sultan, Şehzade Cihangir’in doğumundan sonra Kanuni ile görkemli bir düğün yapılarak evlendi ve aralarında resmi nikah kıyıldı. Bu nikah ile Hürrem Sultan, Osmanlı tarihinde padişah tarafından uzun bir süre sonra nikahlanan ilk cariye oldu.Hürrem Sultan Şehzade Mehmet'ten sonra Selim, Bayezıt, Cihangir ve Abdullah adlı 4 şehzade ve Mihrimah adlı bir kız çocuğu daha dünyaya getirmiştir. Çocuklarını büyütürken ileride oğullarından birinin tahta geçmesi için önlerindeki engelleri kaldırma mücadelesi vermiştir. Oğullarını tahta varis yapmayı başaran Hürrem Sultan, 15 Nisan 1558’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Kayıtlarda eceliyle öldüğü yazılır. Büyük bir cenaze töreninin ardından Süleymaniye Camisi avlusuna gömüldü. Mezarı üzerine türbesi eşi Sultan I. Süleyman tarafından yaptırıldı.
MİMARİ YAPI:
Hürrem Sultan Camii, kare bir plan üzerine yapılmış tek merkezi kubbeli mütevazi ölçülerde yapılmış basit bir camidir. Caminin batısında beş kubbeli son cemaat yeri vardır. Sultan I. Ahmet, 1612’de yapının doğusuna kubbeli bir bölüm ekletmiştir. Onarılan mihrap mukarnas dolgulu, barok süslemelidir. Minber kürsüsü ahşap geometrik geçme süslemelidir. Medrese ortada avlu, çevresinde revaklı odalar bulunan klasik üsluptadır. Pencere alınlıklarını süsleyen çini panoların bir bölümü Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunmaktadır. İmaret, dikdörtgen planlı avlu çevresinde kubbeli revaklar ve iki yanda bulunan odalar planındadır. Günümüzde dispanser olarak kullanılan darüşşifa sekiz köşeli avluyu doğu, güney ve batıdan çeviren odalardan oluşmaktadır. Avlunun güneyinde bir köşesi kesik, kare eyvanlar biçiminde, kubbeli iki salon bulunmaktadır.
2 notes · View notes
nadirakkus · 2 years
Photo
Tumblr media
Alkol yasaklarından sanatçı kişiliğine kadar çok yönlülüğüyle 4. Murat'ın hayatına bakıyoruz. Osmanlı'nın son mareşali, Osmanlı' ya son kez yükselme devri yaşatan, Revan (bugünkü Ermenistan başkenti Erivan) ve Bağdad fatihi büyük komutan Sultan 4. Murad, osmanlı padişahları içinde en ilginç olanlardan biridir. on bir yaşında 1623 yılında tahta çıkar. on yedi yıl saltanatta kalır ve yirmi sekiz yaşında ölür. Tahta küçük yaşta çıktığı için devleti onun adına annesi Saltanat Naibi Valide-i Muazzama Mahpeyker Kösem Sultan yönetiyordu. Adından da anlaşılacağı üzre pek güçlü şaşalı bir kadındı. Şöyle söyleyeyim güç konusunda Hürrem Sultanla yarışacak kadar eli güçlüdür. Nitekim Genç Padişah büyür, artık sahibi olduğu saltanatı almak ister. Osmanlı karışıktır. Otorite boşluğu, padişahın dan yoksun sürekli isyanlarla boğuşan halk. E tabii diğer devletler de bizim Murad'a veled gözüyle bakıyorlar. Ana kuzusu diyorlar. Sultan Murad tarihin en güçlü hükümdarlarından biridir. Güç dediğim kas gücü. Öyle ki 100 okka gürzü tek eliyle kaldırdığı yakın dostu seyyah Evliya Çelebi tarafından yazılmıştır. (çok büyük bir sayı arkadaşlar kg olarak çevirince isteyen baksın) Ee bu adama da ana kuzusu demezsin, bir gecede sadrazamı boğdurup isyancıların önüne atar, annesinden saltanatı alır üstüne o dağılmış orduyu toparlayarak 2 sefere çıkar. Hepsinden de zaferle ayrılır. Aynı zamanda boğdurmada da pek maharetli. On bir yaşından yirmi sekiz yaşına kadar altı vezir-i azam idam ettirir. osmanlı padişahları içinde vezir-i azam öldürme şampiyonluğu kendisindedir. (+ 2 kardeşini de boğdurur.) Batılı kaynaklar Siroz (alkol) dan, Osmanlı kaynakları damla hastalığından öldüğünü yazar. Ustaca şiir yazan, çok iyi bir okçu olan ayrıca Tütün, içki ve kahveleri yasaklayan en önemli padişahlardan Son Mareşal, Büyük komutan ve devlet adamı Sultan Murad Han'ı rahmetle anıyoruz. . . . #çaymolasıkitapsefası #okuma #okumak #okumakgüzeldir #okumasevdası #okumayıseviyorum #okumasaati #çaymolası #okumasevgisi #okumaknegüzelşey #okumakayrıcalıktır #kitap #kitapsevgisi #kitapaşkı #kitapokumak ##tarot #tarotokuma #tarotokuyucu #tarotfalı #tarotyorumu #tarih #osmanlı #sultanmurad #sigarayasağı (Nadir Akkuş Design / Leiurus Wooden Art) https://www.instagram.com/p/CZNOqBUIeJN/?utm_medium=tumblr
0 notes
canakkale17ege · 2 years
Photo
Tumblr media
Yalova: İstanbul’un yanı başında bir vaha #Yalova ciddi bir alternatif. Yenikapı’dan deniz otobüsüyle gitmek çok kolay. Tabii 3. Köprü’yle de. İstanbullular için sanki karşıda, biraz uzakça bir semte gitmişsiniz gibi. #termal DÖRT BİN SENEDEN BERİ AKIYOR Bu sular kaç devir, kaç imparatorluk gördü… Yok yok, gören su aktı gitti, değil mi? Şimdi akan her molekül yeni. Gerçi buharlaşan, yağmur olan, tekrar yer altına sızan damlalar? Neyse neyse; dört bin yıldır burası bir kaplıca merkezi. Tarihte #pitiya olarak biliniyor bu bölge. Mide suyu, ayak suyu, göz suyu, değişik hastalıklara iyi geliyor. #Abdülmecid’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan, romatizmasına burada şifa bulmuş. Osmanlı zamanında birçok köşk ve banyo yapılmış. Bir ara sırf Arap turistler vardı. Bir ara da Rusça konuşan ülkelerden gelen kadınlar. Şimdi ortalardaki Arapların çoğu yerli; Yalova’da evleri var. Ruslar çok azalmış. Bolca Avrupa’dan Türkiye’ye tatile Türk turist vardı. Termal tesisleri çok iyi. Hepsi yenilenmiş. Hele yeni yapılan şık butik otellere giderseniz, zaten söyleyecek hiç lafım yok. #gökçedereköyü Termal tesislerinin yanında. Yazın kalabalığında dolaşmak pek keyifli değil. Bu mevsimde merdivenli, süslü yollarıyla çok nostaljik. Eski Türk filmi tadında. Ne yazıl ki köyün zevksiz mimarisi, o pahalı, özel, marka olabilecek canım yeri, üç paralık etmeyi başarmış. #atatürkköşkü #yürüyenköşk de deniyor. Yalova’nın içinde. #atatürk , yakındaki çınarın, köşkün pencerelerine zarar vereceği için kesileceğini öğrenmiş. Çok üzülmüş. Çare bulunmasını istemiş. O günün mühendislik bilgisi, sorunu çözmeyi başarmış. Köşk, temelinden sökülmüş, döşenen raylara oturtulmuş ve ileri doğru “yürümüş”. Ben kızlarımı götürdüm, çok etkilendiler. Yürüyen Köşk, bugün bir müze. Büyük lider Atatürk’ün mütevazı ve rafine zevkini anlamak için çok güzel bir ziyaret noktası. #termalatatürkköşkü 1929 yılında, sadece otuz sekiz günde inşa edilmiş. Küçük, ama müthiş bir güzellik. Mimarı Prof. Hakkı Eldem. Birçok önemli karar burada alınmış. Ayrıca köşkte şaheser bir #ayvazoski tablosu var. Her defasında yüreğim başka türlü çarpıyor. #hayrettinkaracaarboretumu (Kepez, Canakkale, Turkey) https://www.instagram.com/p/CWs9Qi_IAAx/?utm_medium=tumblr
0 notes
arapphilip · 3 years
Text
Herhangi İki Adam
   Sıradan bir günün ortasında herhangi bir adam ve herhangi bir diğer adam, Eminönü’nde iskemleler ve küçük masalardan oluşan kahvecide oturmuş, bazen havaya, bazen denize bakıyorlardı. İnsanı sıkan, bunaltıcı bir hava vardı. Haliç çıkışına bir gemi demir atmıştı. Gemiden alınan mallar kancabaşlarla paldır küldür iskeleye taşınıyordu. İskelede bekleyen Rum mal sahibinin gemiden kancabaşlara inen her malda yüreği ağzına geliyor, Kıbrıs’tan gelen şarapların kırılmasından çok korkuyordu. Herhangi bir adam ve herhangi bir diğer adam, gündelik meselelerden konuşuyorlardı. Bir müddet sonra herhangi bir adam başından geçen ilginç bir olayı anlatmaya hazırlandı. Gelin şu sohbete dahil olalım.
- Herkes hayatında çok ilginç deneyimler yaşamıştır. Benimki de böyle bir deneyimdi arkadaş. Herkes dedim diye sıradan bir acayiplik sanma. Bu gerçekten bambaşkaydı.
- Girizgahı geç efendi, merakımı celbettin. Anlat, seni dinliyorum.
- Bir kahve söyleyelim acele etme.
- Delikanlı! Bize iki az şekerli kahve!
   Garson ihtiyarlara kahvelerini getirdikten sonra iki arkadaş masaya yaklaşıp iyice birbirlerine sokuldular. Kahvelerinden bir yudum aldılar.
- Günlerden bir gün, Galata Köprüsü’nde yürürken zaman mefhumumu kaybettim. Bu yüzden hangi gün, ay, yıl olduğunu şu an bile söyleyemiyorum. Köprüde yürürken her zamanki gibi sigaramı tüttürüyor, denize ve ara ara Süleymaniye’ye bakıyordum. Bilirsin Süleymaniye’yi Sinan Ağa sırf kış mevsiminde sisler arasında göz zevkimize hitap etsin diye de inşa etmiştir. Neyse, Eminönü İskelesine doğru merdivenleri indikten sonra iki gevrek simit aldım. Sahile oturdum ve dalgalar kıyıya usul usul dokunurken bir simidi kendim yedim, diğer simidi martılara yedirdim.
- Buraya kadar hiçbir acayiplik sezmedim. Üstelik kahve içmeme rağmen uykumu getirdin. Hızlan biraz efendi. Bir hikayecik anlatacaksın Adem’den başlıyorsun!
- Hatibe müdahil olma, vallahi kalkar giderim.
- Tamam tamam kızma. Hala seni dinleyebilmeye muktedirken anlat. Merakım gitmiş değil ama geç artık şu simit faslını canım!
   O sırada güneşin rengi parlak sarıdan turuncuya doğru dönüyordu. Deniz sakinleşmiş, bazı martılar yuvalarına doğru uçuyorlardı. Çoğunun yuvası Kadıköy önündeki koca dalgakıranda olduğu için boğaz rüzgarına kapılıp yalpalayarak, tepelerden Anadolu yakasına süzülüyorlardı. Martıların ayakları uçarken çok komik bir haldeydi. Bu perdeli ayaklar, güneşin sıcak ışığına karışan turuncu meyveler gibi gökyüzünde bir sağa bir sola sallanıyordu. Herhangi bir adam tabakasından bir sigara alıp yaktıktan sonra devam etti.
- Nerede kalmıştık. Simit! Simitler bitti birader hiç gözlerini büyütme. Denizden gözlerimi ayırıp Valide Sultan Camii yönüne doğru baktığımda öyle bir şey oldu ki! Yirmi dakika önce onlarca insanın yürüdüğü meydanda kimse gözükmüyordu. Şaştım kaldım. Köprüye göz attım, tüm dükkanlar kapalıydı. Balıkçılar yoktu. İçim ürperdi. Gerçi bu şehri insansız daha çok severim lakin bu olayın bir lahzada gerçekleşmesi tüylerimi diken diken etmeye yetti. Kendimden şüphe etmeye başladım. Köprüde bir acayip olmuş, zaman mefhumumu kaybetmiştim. Şimdi ise hatırlamadığım bir sarhoşluk içinde olduğumdan ya da bilinç kaybına sebep olabilecek kadar esrar içtiğimden şüphe ediyordum.
   Herhangi bir diğer adam, hikayenin acayipliğinin farkına varınca keyfe geldi ve fincandaki son kahveyi telveyle karışık olmasına aldırmadan midesine indirdi. Tüm dikkatını arkadaşına vermiş, merakla dinliyordu.
- Kendi kendime düşünceler içindeyken Sirkeci tarafından yüksek sesli bir müzik sesi duydum. Yanılmıyorsam Hammamizade İsmail’den bir peşrev çalıyordu. Müzik sesi birdenbire kesildi. Adım sesleri gelmeye başladı. Sesler her adımda bir ton artıyordu. Çok geçmeden bana doğru gelen bir kadın silueti gördüm. Yaklaştıkça yavaş yavaş suretini görebildim. Tanıdığım biri değildi. Orta boylu, zayıf, saçları omzundaydı. En dikkat çekici özelliği ay kadar beyaz olmasıydı. Gelip yanıma oturdu. Siz kimsiniz dedim. Asıl sen kimsin diye cevap verdi. Kim olduğumu unutmuştum. Adım aklıma gelmiyordu. Nereden geldiniz dedim. Senin geldiğin yerden dedi. Ne var ki geldiğim yeri de unutmuştum. Uzun uzun düşüncelere daldım. Bunu gören kadın, uyanmana sevindim dedi. Her sözü beni bir kat daha düşünceye sevk ediyordu. Kendi içimde kaybolsam yeriydi. Kadının yüzünde müthiş bir tebessüm oluştu. Korkuyorsun, daha hazır değilsin, birkaç yüzyıl daha beklemeliydim, uyu artık dedi ve kendini denize attı. Hemen kalkıp suya baktım. Suda bir insan bedeni yerine, lale yaprakları vardı. Rengarenk lale yaprakları. Kafamı sudan kaldırdığımda önce köprüsü sonra kulesi kayboldu Galata’nın. Yere yığıldım. Gözlerimi açtığımda elinde olta olan bir balıkçı, beni yerden kaldırıyordu. Her şey normale dönmüştü.
- İlginç… Bununla beraber, sadece bir rüya dinledim. Gerçeklik yoktu. İlginç ama beni çok etkilediğini söyleyemem. Kadın güzel miydi bari?
   Herhangi bir adam kahve fincanını eline aldı fakat kahvenin soğuktan katılaştığını görünce fincanı tabağa geri koydu. Herhangi bir diğer adama sakince baktı ve devam etti.
- Gerçeklik diyorsun, doğru mu işittim? Sen kimsin ve şu an neden burada kahve içiyoruz?
   Bu soru karşısında herhangi bir diğer adam hayretler içerisinde kaldı. Gerçekten o kimdi? İsmi aklına gelmiyordu. Herhangi bir adam, parmağını havaya kaldırdı ve birden gece oldu. Parmağını Valide Sultan Camiine doğru götürdü ve bir anda koca camii yok oldu. Sirkeci Garı’nı işaret etti, gar birden Sirkeci’den ayrılıp Eminönü’ne sürüklendi. Parmağını yere değdirdi, yüzyıllık taşlar birden güle dönüştü. Her şey birden oldu. Karşısındaki adam şaşkınlıktan bayılacaktı ancak herhangi bir adam konuşmayı sürdürdü.
- Gerçeklik dediğin nedir? Bu bir rüya mı? İşin aslını anlatayım. Beni uyandıran balıkçı sendin. Bak yanında kovan duruyor. Bugün deniz pek cömert değilmiş anlaşılan. Beni yerden kaldırdığında içimde bir ağacın büyüdüğünü hissettim. İç sesim ayrı, ben ayrı konuşuyordum. O kadının sesini duymaya başladım. Bana gerçeğin ve rüyanın büyüsünü anlattı. Adın Cemal, Cağaloğlu’nda bir gazetede çalışırsın. Bugün Cuma tatili diye aldın oltanı sahile geldin. Beni yerden kaldırmak senin kaderindi. Kafan çok karıştı anlıyorum. Bunları sana bilahare açıklayacağım. Uyumak ister misin?
- Efendim siz büyük bir zatsınız. Lütfen beni affedin. Size saygısızlık ettim.
- Saçmalama Cemal. Ne büyüğü, ne zatı. Çok yanlış bir noktadasın. Tahminimden daha zor olacak anlaşılan. Şu sözlerimi asla unutma, sen ben varım diye varsın. Varlığını bana borçlusun. Senin tanrın değilim, senin ahbabın da değilim. Sen benim muhayyilemin içindesin. Aynaya baktığında kendini göremezsin, sadece gözlerimde görürsün. Şimdi uyuyacaksın. Biri seni yerden kaldırana kadar uzun bir zaman geçebilir, sen bunu hissetmeyeceksin, korkma. Yerden kalktığında seni yalnız bırakmayacağım. Hatıram daima içinde kalacak. Uyu şimdi, uyu, uyu…
   Ve Cemal kafasında binbir soru işareti ile uyudu. Çoğu kişiye ve Samatya eşrafına göre bu adam aslında uyanmıştı. Uzun süre At Meydanı’ndaki kahvelerde bu husus tartışıldı ancak bir sonuca varılamadı. Bilmem ki şimdi ne denir, ne söylenir. En iyisi uyumalı. Bir başka hayata uyanabilmek için.
Eylül 2021
0 notes
medyadergisi · 3 years
Text
Pandeminin Kahramanlarına, Üsküdar Valide Sultan Gemisinde Anlamlı Jest
Pandeminin Kahramanlarına, Üsküdar Valide Sultan Gemisinde Anlamlı Jest
Üsküdar'da küresel Covid-19 salgınıyla mücadele eden kahramanlar unutulmadı. 300'e yakın sağlık emekçisi, Valide Sultan Gemisinde düzenlenen ‘’Boğaziçi Mehtapları’’ konserinde ağırlandı.     Sağlık emekçileri Üsküdar Belediyesi, küresel salgınla mücadelenin kahramanlarını unutmadı. Salgın sürecinde büyük bir fedakârlık yaparak seferber olan sağlık çalışanlarına özel “Boğaziçi Mehtapları Konseri”…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
habergezgini · 3 years
Text
Pandeminin Kahramanlarına, Üsküdar Valide Sultan Gemisinde Anlamlı Jest
Pandeminin Kahramanlarına, Üsküdar Valide Sultan Gemisinde Anlamlı Jest
Üsküdar'da küresel Covid-19 salgınıyla mücadele eden kahramanlar unutulmadı. 300'e yakın sağlık emekçisi, Valide Sultan Gemisinde düzenlenen ‘’Boğaziçi Mehtapları’’ konserinde ağırlandı.     Sağlık emekçileri Üsküdar Belediyesi, küresel salgınla mücadelenin kahramanlarını unutmadı. Salgın sürecinde büyük bir fedakârlık yaparak seferber olan sağlık çalışanlarına özel “Boğaziçi Mehtapları Konseri”…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes