Tumgik
#yok salak bunlar
garfiremld · 11 months
Text
neyse en azindan manyetizma anlıyom da elektrik gibi iskence cekmicem zaten yarin ilk iki ders din
2 notes · View notes
fikret-i · 2 days
Text
Tumblr media
Adam, karısıyla birlikte hem de bisikletle dünya turuna çıkmış. Etrafıma bakıyorum yok öyle bir örnek. Karavanla şehir şehir seyahat ediyorlar. Anlatıyorum saçmalık diyorlar. Şehirden uzaklaşmışlar her şeyi bir kenara koyup köyde hem de en baştan ilkel yaşamdan başlamışlar ben vaao diyorum ama çevremdekiler diyor "salak bunlar." Gazeteci zengin bir iş adamıyla röportaj yapıyor "bu zenginliğimin müsebbibi medarı iftiharım eşimdir. O beni hep destekledi, en azından dene kaybetsen de ileride pişman olmandan iyidir dedi cesaretlendirdi." Müteşebbis arkadaşlarıma bakıyorum karılarından fırça yemişler her şey kalmış yarım. Mevsim kış soğuk, fırtına, tipi... doğalgazlı sıcacık evlerini terketmiş çift dağ başında bir kulübede bazen mum ışığında bazen bir kaç saat yanabilen güneş lambasında kitap okuyorlar günlerce. Çevreme bakıyorum rahat döşeğinde dahi bırak okumaları ütü yapılıyor bol bol kafa ütülemeleri, dır dır figüranı herkes.
O izlediğim, okuduğum görüntüler, haberler belgeselden mi ibaret yahut senaryo gereği gülücük dağıtması gereken oyuncu kadrosu mu?
En büyük mutluluğu tarif edebildim mi acep?
20 notes · View notes
bunudaburayayazdim · 6 months
Text
İyi Olmanın Formülü ve Maskeli Balo
Bu yazıyı nerede paylaşırım ya da paylaşır mıyım bilmiyorum. Biraz rastgele bir karalama olacak çünkü. Selamsız sabahsız girdiğim, kendime dahi yabancı bir yazı olacak biraz. Palyaço şiirinde de dediği gibi;
Biraz birazdım her şeyden dün biraz sinirlenmiştim mesela yarın bir kadını seveceğim biraz biraz biraz kör oldum bugünlerde
Nasılsın sorusuna en içten gelmeyen "iyiyim"leri sıraladığım zaman dilimindeyim sanırım 25 yıllık sürecin bilincinde olduğum kısmını düşündüğümde. İyiyim ama ne anlamda iyiyim, kime göre iyiyim, nedir iyi olmanın gereklilikleri, var mıdır bir formülü?
Bazen de böyle şeyler takılır işte aklıma. Hoş, bunu okuyorsan biliyorsundur zaten, eğer okuyorsan ya da. Bazen de gidip bir geyiğin neden boynuzlu bir şekilde evrildiğine kafa yormaya çalışabilirim. Şimdi bu aklıma gelince yazıya ara verip gidip araştırdım biraz. 17 milyon yıl öncesine ait bir fosilde bu boynuz yapısının bir örneği bulunmuş. Bulunmuş en eski örneğiymiş daha doğrusu. Ufak ve iki daldan ibaretmiş. Yani bir çift keçi boynuzu gibi bir yerde düşününce. Zaman içinde boyutunun büyümesi ve boynuzların dallanıp budaklanması ortaya çıkmış. Neyse ne anlatıyordum ben? Heh, iyi olmanın gereklilikleri, eğer varsa formülü.. Her şeyi ülkeye yıktığımız bu süreçte tek sorun orada mı emin değilim. Kabul çok sebebi ülkeden kaynaklı. Ekonomi başta olmak üzere bir çok konuda darlanmamızın, rahatsız, huzursuz, uzak hissetmemizin, kendimizden uzaklaşmamızın sebebi bu ülke ve bu konuda bir şey yapmamakta ısrarcı uyuşmuş bir halk ama sadece bunu suçlu göstererek, kendimizi aklayarak iyi olabilsek çoktan olmuştuk diye düşünüyorum. Ben artık sıkıldım bahanelerin arkasına sığınıp farklı maskelerle etrafta gezmekten. Saçma sosyal oyunları oynamak adına olmadığım bir ruh halini yansıtmaya çalışmak çok yorucu bir şey. Bunu belki sen de yapıyorsun, yaptığının ne kadar saçma olduğunu ve karşındakinin de muhtemelen senin gibi hissettiğini bilmene rağmen. Çünkü toplum böyle bir şey, birbirine iyi olduğunu kanıtlamaya çalışan, kanıtlamak istemeyeni öteleyen insan topluluğu. Neticede kim toplumdan soyutlanmak ister, di mi? Özellikle de beraber mutlu görünen bir topluluk olarak bir imaj yansıtıyorken. Sorun içine girip irdelemeye başladığında ortaya çıkıyor ve fark ediyorsun ki toplu bir maskeli balo gibi toplumla bütünleşmek. Bak bu benzetme başlığı bulmama da yardımcı oldu. İyi olmadığını söylemek ayıp bir şeymiş gibi bize çocukluktan beri dayatan ne kadar insan varsa karşıma alıp uzun uzun anlatmak istiyorum bunun ne kadar sorunlu ve toksik bir davranış, düşünce biçimi olduğunu. İyi olmamak da en az iyi olmak kadar normal ve hayatın parçası olarak kabul edilmesi gereken bir şey. İnsanlar iyi olmamanın sonsuz bir olay olduğunu düşünüyor sanırım, o yüzden bu maskeler, bu gerçeği öteleme isteği. Onu kabullendikten sonra karanlığın onu çekip alacağını düşünüyor olsa gerek. İyi olan her şey bu evrenden sökülüp alınacakmış ve asla gelmeyecekmiş gibi. Güzel haber, böyle bir şey yok. Hayatın boyunca iyi olacaksın, kötü olacaksın, bazen hissiz olacaksın ve bunlar hayatının belirli dönemlerinde tekrarlayacak farklı sürelerle. Önemli olan bunların varlığını reddetmeyip, kabul ederek altında yatan sebepleri keşfedebilmek ve gelişebilmek. "Bazen iyi olmamak da iyidir." dediğim zaman salak bir kült lideri gibi görünüyor olabilirim. Belki de salakça bir cümledir bilmiyorum ama şunu biliyorum. İyi olmamayı lanetlemek, gizlemek mutluluğu getirmiyor. O yüzden üstteki cümleyi bir kez daha okumanı istiyorum. Üstüne düşündüğümde biraz da zihnim Mark Manson'ın Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama Sanatı kitabındaki şu k��sımdan arakladı sanırım bu cümleyi özetlemeye çalışırken:
Daha pozitif bir deneyimi arzu etmenin kendisi negatif bir deneyimdir. Ve paradoksal olarak, insanın negatif deneyimini kabul etmesinin kendisi pozitif bir deneyimdir.
O yüzden eğer iyi değilsen, bunu söylemekten çekinmemelisin ve sana dediğimi önce ben yapmalıyım sanırım. Uzun bir süredir taşıdığım bu iyiyim maskesi ağırlık yapıyor çünkü, fazla büküldü sırtımız tüm bu sahtelikte. Biraz yüklerimizi atalım. Bizi yoran insanlarla iletişimi kesmek, kesemiyorsak da mümkün mertebe mesafeli kalarak kendimizi koruyalım ya. Herkesin canı kendine tatlı olmalı biraz, onu koruyup kollamadıktan sonra neden yaşıyoruz neticede? Ortalama 60-70 yıl yaşadığımız bu hayatta, o kadar zamanımıza değmeyecek şeyleri önemseyip, dert edinip kendimize eziyet ediyoruz ki.. Biraz da yapı meselesi sanırım bu, insan bir anda bırakamıyor her şeyi. Daha doğrusu bırakmıyor, bir bağımlılık gibi çünkü bunlar artık insanın vücudunda ve her bağımlılık gibi bırakmaya çalışma süreci acılı, sancılı oluyor. İyi olmanın formülü demiştik yazının başında, epey konuştum yine biliyorum, üzgünüm. Epeydir yazamamıştım böyle, onun karışıklığı sanırım. Merak etme bir şarkı bırakacağım sana yine başlangıca. Sadece bunu sen şu an öğreniyor olacaksın ama şşhh, aramızda. Neyse neyse. İyi olmanın formülü..
İyi olmanın formülü sanırım iyi olmadığını kabul etmek, bunu değiştirmek için ne yapabileceğini düşünmek ve bu doğrultuda hareket etmekten ibaret. Çok kısa bir formül gibi duruyor ama çok sabır isteyen adımlar maalesef ki. Kendine hak ettiğin değeri göstereceğine ve bunu korumak için elinden geleni yapacağına söz vermeni istiyorum tam şu an, burada. Bana değil, kendine vermelisin bu sözü. Unutma, önemli olan sensin! Seni çok tuttum biliyorum. Teşekkür ederim vaktini ayırdığın ve benim gibi bir delinin saçmalarını okuduğun, düşüncelerini benimle paylaştığın için. İyi olduğumuz kadar, iyi olamadığımız günlerin de uğruna, kendine çok dikkat et!
36 notes · View notes
oluruvar · 1 year
Text
Minik bi ilçede akp kadın kolları yöneticiliği yapmış, şimdi de başka bi şehirde akp için çalışan teyzemle konuştuk bugün. Daha önce konuştuğumuzda ona akpye nasıl hala çalışabildiğini, midesinin bunu nasıl kaldırdığını sormuştum. Bana demişti ki "çıkıyorum zaten, bıktım ben de, bırakıyorum artık. Hatta onlara çalışmam, insanlara dağıtıp reklamlarını yapmam için toplam otuz bin tllik hediye çekleri verdiler. Onlara son kazığımı attım, hepsini çatır çatır kendim yedim". O an onun akpden çıktığını duyunca çok sevimiştim ama bi yandan da "vay amk küçücük yerde verdikleri paraya bak" diye çıldırmıştım. Sonra zaman geçti, teyzem taşındı ve taşındığı yerde akp çalışmalarına başladı. Meğer teyzem zaten orada çalışabilmek için diğer yerden ayrılmış. Bana bunu "akpden bıktım, kazık attım, çıktım" diye lanse ediyor. Ulan bu o kadar akp moment ki... Bi insan ancak bu kadar akp olabilir. Akpli değil bak, direkt akpnin kendisinin insan suretine bürünmüş hali bence. Bugün de bunu konuştuk. Bu sefer suyuna giderek dedim ki "ben senin zeki bi kadın olduğunu biliyorum. Bak, sülalede sadece senin akpli oluşunu anlayabiliyorum çünkü sadece sen bunlardan bi çıkar sağlıyorsun. Biliyorum, sana para vermeseler asla bunlara çalışmazsın". Ben bunları söylerken yüzünde öyle hin bi gülüş vardı ki görseniz sinirden birine ya da kendinize zarar vermek isterdiniz. Ben sabrettim. Bana "hayır canım yok öyle olur mu" dedi önce gülerek. Ben "bi şey almayıp, çıkarı olmayıp akpli olanlara keriz diyorsun, öyle görüyorsun onları değil mi" dedim. Sonra "ben para almıyorum zaten" dedi. Bak laf oyununa bak, ben anlamıyor muyum? "Tamam, demek istediğimi anladın işte. Sana iş verdiler, çocuğuna iş verdiler, hediye çekleri gelip duruyor" dedim. Sonra gülerek "bugün 5 tane 500 tlden 2500 tl" dedi... Ben de gülerek ama aslında cinnet geçirmeye ramak kala bir şekilde "Allah bereket versin" dedim... Bakın ben Müslüman değilim, hiç inancım yok ama yine de içten bi şekilde diliyorum ki milletin paralarını yiyen herkesin boğazına durur inşallah o paralar. Haram zıkkım olur inşallah o paralar. Bir de Kılıçdaroğlu'na terörist dedi bu kadın. Ulan sensin asıl terörist. Vatandaşın parasını çatır çatır yedim diye yüzsüzce söyleyen sensin terörist. Gelmiş diyor ki "chp de salak, mülteci olayını hiç kullanamıyor. Biz olsak neler neler yapardık". Cidden haklı bu konuda. Bu insanlar öyle kötü, öyle hin ki biz bunlara asla ulaşamayız. Halkımız keriz olduğu müddetçe bunlar yer
18 notes · View notes
acid-gramma · 8 months
Note
Ya bu surekli sevgiliden konuşma olayı çoğu kızda var bu arada okulda özellikle çok denk geliyo bana. Arkadaş değiliz mesela sadece aynı sınıftayız diye ayaküstü konuşalım diyorum bazen 2 saat sevgilisini anlatıyor aq bi de bana ee sende var mı birileri diye sorduklarında yok deyince herkes NASIL YOK diye hep bir ağızdan bağırıyor. Hiç mi yok demişti bi kere biri yok vardı yarısını yedim amk. En sonunda o kıza rahatsız olduğumu söylemiştim bu durumdan bana demişti ki ee ne konuşcaz...... gerçekten adabimla yalnız kalırım da çevremi soyle tiplerle asla donatmam ya ömür çürütür bunlar
bruh hayatlarini askmesk isinden ibaret yapan kadinlar baya itici bu arada ya. biliyorum sayilari az da degil salak tipler de degiller ama kafalari enerjileri full buna calisiyor. sadece tiktok izleyip sevgili dramlariyla ve dedikodularla gencliklerini curutuolar amk
15 notes · View notes
se-a-ser · 1 year
Text
uzun süredir siyasi haberlerle ilgilenmiyorum. aslında her türlü haberle de pek ilgilenmiyorum. kulağıma gelenlerden ilgimi çeken olursa o konuyu etraflıca araştırıp geçiyorum
yakın zamanda Karadeniz'de doğalgaz bulundu haberleri çıkınca bir taraf bunun öneminden bahsederken diğer taraf gereksizliğini dile getirdi
6 ay kadar önce TOGG'un en son lansmanında bir taraf 2023'de seri üretime başlanacağı müjdesi verince diğer taraf daha ortada fabrika bile olmadığını söyledi
şimdi bakıyoruz ki o değersiz görülen doğalgaz koca memleketin ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayabiliyormuş... becerebilmişiz yani
yine görüyoruz ki fabrikası olmadığı iddia edilen TOGG seri üretime geçmiş... yine becerebilmişiz
bunlar çok geriye gitmeden 2 taze örnek
şimdi bu yalan haberleri yayanlar kendilerinin salak yerine konulduğunu düşünmüyor mu? bu icraatları değersizleştiren, beceremeyiz diyen, ortada bir şey yok diyenler tarafından kandırıldığını görmüyor mu?
kusura bakmasın... eğer bunu fark edemiyorsa bi ahmaklık durumu var. kendisini salak yerine koyanlardan hesap sormuyorsa bir salaklık durumu da var. ha bildiği halde kabulleniyorsa da bir şerefsizlik durumu var
8 notes · View notes
benmisim · 5 months
Text
gece gece (sabah beş buçuk olmuş ne gecesi) bürokrasi çalışıyorum. bürokrasinin "kırtasiyecilik" diye bir anlamı varmış.
"üçüncü ve dilimizde en çok kullanılan anlamı ise kırtasiyecilik yani sorumluluk yüklenmemek, kendi sorumluluğunu başkalarına yüklemek, işleri formalitelere boğmak, yasaların engelleyici kuralları arasına sığınarak ilgisiz kalmak, işleri uzatarak dolambaçlı yollara sokmak manasına gelmektedir."
şunu okuyunca aklıma geçen ay banka hesabıma e-haciz koyan vergi dairesi ve haczi kaldırmak için beni nasıl uğraştırdıkları geldi, gene sinirlendim, keyfim kaçtı sabah sabah üffff. ahaha. salak müdür muavini.
bak bana ne diyo biliyo musun. "biz aracı kurumuz, kyk borcunu tahsil etmek istemiş, biz bir şey yapamayız". sonra cimer'e yazıyorum, gsb'den cevap geliyor "alacaklılar hakkında bütün yetki maliye bakanlığı ve ona bağlı vergi dairesindedir" diyor :D
sonra bi de kadına demiştim ki "haciz koyduğunuz tutar benim öğrenci kredim??", kadın da bana "anlıyorum haklısınız ama yapacak bir şeyimiz yok biz bu parayı çekicez" :D sonradan öğreniyorum amk öğrenci burs ve kredileri haczedilemezmiş. seeen, koskoca icra müdür muavini, sen bunu bilmeyecek misin gerçekten? bilmez olur mu. keyfi iş yapıyor. bunu dediğimde de, "bu bir memurun keyfi bir uygulaması" dediğimde de "ne münasebet" diyor şaşkın şaşkın.
ama ben naaaptım. bak dinle. cimer'e yazdım, maliye bakanlığına, eskişehir vergi dairesini şikayet ettim, bunlar dedim benim öğrenci kredime haciz koydu. ertesi hafta müdür muavinini tekrar aradığımda, noldu benim iş dediğimde, "öğrenci krediniz olduğunu belirtmişsiniz, biz bankaya yazı yazdık, banka bunun öğrenim kredisi için açılmış hesap olduğunu doğruladığında paranızı geri iade edicez" diyor :D en son konuştuğumuzda böyle demiyodun noldu? uzatmadım teşekkür ettim kapattım.
kim demişti geçenlerde, bu devlet iki milyon memurla da döner diye, çok haklı.
4 notes · View notes
adam-slx · 7 months
Text
siki kırılan erkekler taali cemiyeti (okuma süresi yaklaşık 4 dakika)
Kendini gerçekliğe bağlı hissediyorsun. Hikaye yazmak zor geliyor. Hayal kurmanın zorluğu bunların hep bir anlamı olmasını beklemenden. Saatlerce yaz yoksa -- tutarlılık aramadığında hayatın kendisi de anlamsız. Bir takım hayaller, düşler ve düşkünlükler. Hayatın yarım kalmışlıkları.
Yazmam gereken hikayeler varmış gibi geliyor. "Siki Kırılan Erkekler Teali Cemiyeti mesela, güzel bir konu, kadın tavlamayı beceremeyen erkekler tarafından kurulmuş bir örgüt. Sonradan kadın bulan erkeklerin götverenliği yüzünden illegal sayılmış. işte o götveren üyelerin bir kısmı kadın düşmanlığından bıkıp "Kadın Muhipleri Cemiyeti" diye başka bir örgüt kurmuş. Sonra bunlar birbiriyle çatışmaya başlamış. Troya savaşından beri bitmeyen kadın kavgası.
Eskiden bunu daha şevkle yazabilirdim. Şimdilerde ise kurgusuna ve anlamına dikkat edeceğim diye kendime mani oluyorum. Aşıkken yazılan şiirlerin bir şeye benzemediği gibi, öfkeliyken yazılan hikayelerin yalınkat olması muhtemel. Her yerde kadın travması karşına çıkacak, karakterlerin sığ, SKETC sadece redpill’cilerin söylemine yaslanan bir şey olacak. Kadın travmaları geçtikçe — veya hafifledikçe, çünkü arada yeniden yeniden travma yaşıyoruz ama artık eskisi kadar öfkelenmiyorum — Siki Kırılan Erkekler Teali Cemiyeti’ne dair düşündüklerim de erkeklerin götverenliği üzerine oluyor, kadınları yermek, kınamak, kötülemek, çekiştirme üzerine değil.
Erkekleri nasıl ihya edersin? Aslında manasız bir soru çünkü bu gerizekalı cinsin başına gelenlerin çoğu zaten erkek olmalarından kaynaklı. Şahsen benim için de geçerli bu, gördüğüm tüm kadın erkek hikayelerinde de geçerli. Erkeklerin ihyası kendi şehvet, dürtü ve ihtiraslarının terbiye edilmesinden geçiyor. Şehvet, dürtü ve ihtiras da erkeği erkek yapıyor zaten. Yani bunları öldürmeye kalkarsan erkekliği de öldürmüş oluyorsun. Allah erkeklere aklı kıt ve sair dürtüleri çok vermiş. Bunun sonucu da aklı fazla olan adamların evrimsel manada avantajlı olmamasıyla nesillerinin kuruyup gitmesi.
Aklı olan evlenmez ve nitekim bu yüzden biz akılsız erkeklerin çocuklarıyız. Benim çocukların babası da akıllı bir adam gibi görünüyor ama aklı olsaydı bu durumlara düşmezdi. Hangi durumlara düşerdi bilemiyoruz ama düştüğü durumlar akıllı bir adam olmadığını gösteriyor.
Ben artık bu akılsızlığın erkekliğin bir cüzü olduğuna kanaat ettim. Kadınları sikine kılıf olarak görecek kadar salak erkek olursan hayatın kolaylaşıyor. Ben bu görümü kaybettiğimden beri daha akıllı ve daha mutsuz bir insanım. Mutsuz dediğim de lafın gelişi. Kadınlardan yana travmam eksik olmuyor anlamında.
Siki kırılan Erkekler Teali Cemiyeti'nde olmayanlar burada ne yapardı mesela? Erkekleri akıllandırır, bilinçlendirirsen, onların erkekliğinin altındaki bu aptallığı yok etmen gerek. Kadınlara bağlanmamak için kendi erkekliğini, dürtü, şehvet, ihtiras ve akılsızlığını ortadan kaldırman gerekiyorsa, bunları ortadan kaldırınca toplamda daha mı iyi oluyoruz? Güvenmeyince daha iyi insan mı oluyoruz? Daha mı erkek?
Ben kadınlarla ilgili konuşmaya başladığımda klasik cevap bunları hep kendi yaşadığın travmalardan dolayı söylüyorsun oluyor. Aslında öyle çok bir travma yaşamadım, (bildiğim kadarıyla) aldatılmadım mesela. Bunları yaşamış erkekler de var. Etraftan seçip duyduğum hikayelerde kadından kazık yiyen erkeklerin travmaları benimkinden derin. Bununla beraber beni rahatsız eden, kadınlar üzerine söylediğim her şeyin, bunlar zaten senin travmalarından diye cevaplanması. Bu bir cevap değil, diyelim kadınların genel olarak maddiyat peşinde oldukları veya evlenebilmenin bir araç değil, müstakilen bir amaç olduğu gibi şeyler söylediğimde bunların cevabı senin travmaların değil. Kadın ve erkek biyolojisi ve sosyal beklentileri farklı, kadınların doğurganlık süresi nispeten az ve piyasa şartlarını belirleyen faktörler var. Bir kadına evlendikten sonra değişmenden korkuyorum, çünkü bu senin için çok önemli bir amaç ve kendini kandırıyor olabilirsin dediğimde, ama bunlar senin travmalarından (veya daha kötüsü bunu nasıl düşünebilirsin) diye cevap verirse susup, demek ki doğru düşünüyorum diye devam ediyorum.
Bu bir batılı hakkımızda konuştuğunda zaten o batılı, müsteşrik demeye benziyor. Ad hominem. Bir gavur müslümanlar hakkında konuştuğunda, motivasyonu gavurluğu olabilir ama bu söylediklerinin içeriğinin doğruluk veya yanlışlığını tek başına belirlemez. Ben de kadınlar hakkında konuştuğumda gavurluğumdan erkekliğimden konuşuyor olabilirim ama bu söylediklerimin yanlış olduğunu göstermez. (Belli bir insandan ve burayı okuyanlardan bahsetmiyorum ama) kadınlarımızın önemli bir kısmının ruh hastası, karşısındakini söylediklerini dinlemekten, anlamaktan, derdini çözmeye çalışmaktan, şefkatten, güven vermekten, merhametten, sığınılabilmekten uzak, maymun iştahlı, statü, gösteriş ve maddiyat peşinde koşan, yalancı, saygısız ve cahil olduğunu düşünüyorum. Ben bunları travmalarımdan dolayı farketmiş olabilirim, keşke farketmeseydim ama farkettiklerimden bahsettiğimde bunlar hep travmaların demenin bir anlamı yok. Bilakis dediklerin doğru ama verecek cevabım yok anlamına geliyor.
5 notes · View notes
uyumadan · 7 months
Text
İnsanlık olarak uzaya az şey yollamadık. Özellikle taraflarının ABD ve Sovyetler Birliği olduğu Soğuk Savaş'ın bir uzantısı olan Uzay Yarışı ile beraber patlayan insanlığın yoğun uzay etkileşimi sonrasında, bu savaşla ilgisi olsa da olmasa da idealist bilim insanları hayallerini gerçekleştirebildi. Gönül isterdi ki göğe bakmak için ve ulaşmaya çalışmak için salak sikik savaşlara ihtiyaç duymayalım. Ancak Soğuk Savaş bittikten sonra geri zekalı ABD halkından önemli sayıda insan "bizim paralarımız neden NASA'ya gidiyor, vergilerimizi neden uzaya harcıyorsunuz" gibi ifadeler sayıklamaya başladı. Çünkü insanlığın çoğu geçen postumda da bahsettiğim gibi basit bir vizyonsuzluk döngüsünün ürünü, hayatta hiçbir amaçları ve dünyaya hiçbir katkıları yok, yalnızca yaşamış olmak için yaşıyorlar.
Uzaya içinde Türkçe de dahil olmak üzere insan dillerinden sesler ve doğadan sesler taşıyan bir müzik plağıyla beraber fotoğraflar, diyagramlar ve şemalar içeren bir sonda da gönderdik, kadının cinsel organının bir çizgisi haricinde çıplak olarak çizilmiş kadın-erkek çizimi, güneş sistemi ve dünyanın koordinatı ve doğadaki temel elementlerin şeması olan bir levha içeren bir sonda da yolladık. Ancak bunlardan önce bu postta, bu gönderdiklerimiz içerisinde bunlara benzer içeriğe sahip, yalnızca bir binary (ikili) mesaj olan Arecibo mesajından bahsedeceğim.
Arecibo mesajı, Porto Riko'da yer alan Arecibo radyo teleskobundan 1974 yılında yollanan, sembolik içeriğe sahip, 0 ve 1 olarak kodlanmış bir radyo dalgası mesajı. Arecibo radyo teleskobu, 305 metre uzunluğundaki dev bir salata kasesi.
Tumblr media
Bu teleskopla gökteki M13 adlı yıldız kümesine yollanan mesaj aslında "0000001010101000000000000101000001010000000100..." şeklinde kodlanmış olarak devam eden bir radyo dalgası. Bu karakterlerin toplam sayısı ise 1679 şeklindeki yarı asal yani iki asal sayının (23 ve 73) çarpımı olan bir sayı. Asal sayılar bir bütündür, bölünemez; bilirsiniz. O yüzden bir sayı iki asal sayının çarpımıysa onunla bir kenarı ilk asal sayı, diğer kenarı da ikinci asal sayı uzunluğunda olan bir dikdörtgen bulabilirsiniz. Mesajı gönderirken görünmesini istedikleri şekil şu:
Tumblr media
Eğer eni 23, boyu 73 olarak seçtiyseniz tebrikler. Harika bir uzaylısınız. Ancak eni 73, boyu 23 seçerseniz bir uzaylı olarak yarra yediniz. Uğraş dur yörüngede otura otura. O zaman mesaj hiçbir şey ifade etmeyecek. Kısaca bir yazı tura gibi aslında. Fakat aslına bakarsanız bu tamamen fantezi bir mesaj. Yalnızca sembolik olarak düşünmek lazım. Bana kalırsa tatlı, ama beyhude bir yandan da. Zaten Arecibo radyo teleskobunun yenilenmesini kutlamak için gönderilmiş.
Konuya dönecek olursak, yukarıdaki şekil daha anlamlı olsun diye renklendirelim. Mesaj renk bilgisi taşımıyor, bunlar da insan bakış açısıyla bizim zaten bildiğimiz bir şeyi kendimize anlatmamız. Kim siker uzaylıyı denmiş.
Tumblr media
Hızlı hızlı değineyim, çok sıkmayayım. En üstteki beyaz kısım ikili sistemde sayılar.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 sıralamasının ikili sistemdeki hali, yani şu şekilde:
1 10 11 100 101 110 111 1000 1001 1010
Bunun en alttaki hariç aşağıdan yukarı gösterilmiş hali. En alttaki nokta basamağın nerede bittiğini gösteriyor.
Bir altındaki mor ucube ise DNA'daki elementlerin ikili sistemde kodlanmış hali. Adamlara neden devre şemamızı veriyorsak. Hawking falan kıl oluyordu bunlara, siz bizi öldürtmeye mi çalışıyorsunuz diyordu. Yani demeye getiriyordu işte.
Bir sonraki yeşil kalabalık ise nükleotitlerin ikili gösterimi.
Onun altındaki mavi ve beyaz kısım ise DNA'nın çift sarmal yapısı.
Sanırım en anlaşılırı bunun da altındaki kırmızı varlık. O da bildiğin insan. Solundaki ortalama boyu, sağındaki ise dünya nüfusu. Boyu hesaplamak için orada gösterilen ikili sistemdeki 14 sayısını mesajın dalgaboyu olan 126 mm ile çarpıyormuşsun. Şu mesajı atsan, uzaylı alsa, sonra gitsen uzaylıya "neyini anlamadın oğlum, dalgaboyuyla çarpıyorsun işte" desen herhalde sana en güzel yöresel Andromeda küfürlerini sayar. Ben uzaylı olsaydım dalgaboyuyla çarpardım, ama bu mesajı atana. Neyse devam sıdlgjhsdl
Bir alttaki sarı yapılanma ise Güneş ve Plüton da dahil olmak üzere gezegenlerimiz. Dünya bizim olduğu için bir tık üstte gösterilmiş. İnsan figürü de Dünya'nın tam üstüne konulmuş.
En alttaki Gmail simgesi ise aslında Arecibo radyo teleskobunun şekli ve onun altındaki satır da teleskobun çapı.
İşte böyle. Sonraki yazılarda Voyager 1 ve Voyager Altın Plakları, Pioneer Levhası gibi nesnelerden bahsedeceğim. Başka var mı bilemiyorum, ben de biraz bakınırım. Hadi görüşürüz
2 notes · View notes
farkmaz · 10 months
Text
Ya amına koduğumun netflix'i witchera bile eşcinsellik sokmuş amına koyim orta dünyada adamı yapış yapış yaratık yiyor bunlar yarın yok gibi yiyişiyor olm salak mısınız ya...
4 notes · View notes
tilk · 11 months
Text
28/05/23
bu serüvenden sonra cıvıl cıvıl ve insanları memnun etmeye çalışan halimi gömdüğümü düşünüyorum. gerçek ben bu değilim. gülmeyi çok sevmem. hatta genelde çok güldüğümde içimden kendime küfretmişliğimde çoktur. insanları nazlamayı, saçma sapan konuşsalar bile "kibar olacağım" diye kendimi ifade etmemeyi sevmiyorum. kibar olmayı, insanları incitmemeyi seviyorum yanlış anlaşılmasın. sadece artık sevilmenin artık benim için çokta önemli olmadığına karar verdim. her şeyin sonunda incinmeden bir hikayeyi tamamlayamıyoruz, tamamlayamıyorum. belki yaradılışımdan dolayıdır, bilmiyorum. tek anladığım ve hakkıyla idrak ettiğim şey kalbime insanları sığdıramadığım. kendi başınalığımdan, yalnızken eğlenebilmekten memnunum. sivri kenarlarım ve genele hoş gelmeyen bir karakterim var. bir keresinde kendim olmaya karar verip özüme uygun davrandığımda ailemden biri tarafından "kendin gibi davran bakalım sanki çok matah bir şeymişsin gibi" sözünü duydum. bazen kırılmamız gerekir, hayatımız için kırılma noktalarını görebilmek için. bu olay da o kırılma noktalarından biriydi. kibar olmak, hanım hanımcık ve saf salak ayağına yatmak çok benlik değil. boğuluyormuş gibi hissettiğim zamanların sebebini buldum işte o gün. sivriyim, gülmeyi çok sevmem, derin konuşmayı ve konuşurken karşımdakini farklı açılardan bakması için gezdirmeyi severim, üzüldüğümde susarım ve "şöyle yaparsam ne derler" cümlesi kadar sevmediğim bir cümle yok(muş). bunlar daha tam tadına bakamadığım yönlerim ama artık şunu biliyorum ki ben özüme ve yaradılışıma uygun davrandığımda mutluyum. üzerime yapıştırılan etiketlerin altında çırpınırken değil. maskelerimi kırdım, ezilip incinen özümün elinden tuttum. kimse sevmese de önemli değil artık. baskıyla olmadığım biri gibi davranmak zorunda olmaktan yoruldum. bu da benim ufak isyan bayrağım.
2 notes · View notes
biraderiniz · 1 year
Text
yolun denize bakmayan tarafından yürürken bir akrep satıcısıyla karşılaştım. ne için olduğunu sorunca gözleri için olduğunu söyledi. bir tane almak isterdim ama koyacak yerim yok. yaşadığım evin duvarları kırmızı olduğu için taşınmak zorunda kaldım. ev sahibiyle konuştuğumda kırmızının kırmızı çizgisi olduğuna güldüm. buna bozuldu. bana kaybolan yıllarını ve bir akrep satıcısı olmak için sekiz yıl eğitim aldığını anlatmaya başladı. onun için yapacak bir şey yoktu her zaman inandığın şeyin peşinden gitmek iyi olmayabilir dedim. içimden ne kadar salak olduğunu düşünüyordum. böyle bir aptala kira ödememek için evden ayrıldım. sonuçta başka bir aptala para ödüyorum. üstelik evde akrep beslemek yasak. gerçekten bu yasak için ne yaşamak gerekiyor bilmiyorum. ben asla hiçbir hayvanı yasaklamazdım. burası hayvanat bahçesi değilmiş. komşum bunu duyunca laf sokar gibi akrep hayvan değil böcek dedi. buna pek emin değilim ama komşum daha eğlenceli bir insan olduğu için onu destekledim. bir sürü yaratıcı küfür biliyor. geçenlerde benden pis bir kelime söylememi istedi. aklıma o an bir şey gelmedi. kafamın güzel olduğu bir gün bunu düşündüm. ağzımdan aşk kelimesi çıkıverdi. birden ve istemsizce oldu. bunu ona söylemedim kocası çok kıskanç biri aynı zamanda özgüvensiz ama iyi bir insan. filipinlerden gelirken iki akrebi kaçak getirmiş. bunu yaparken ölebilirmiş ama başarmış. böylelikle bu evi almış sonra karısıyla evlenmiş. o akrepleri getirmeseymiş ne bu evi ne de karısını alabilirmiş. o canlıyla cansızı ayırt edemiyor. böyle dediğine bakmayın iyi bir insan. yinede ölse insanlık bir şey kaybetmez. karısı bu kadar pis kelimeyi onun sayesinde öğrenmiş. fena sayılmayacak bir ilişki her zaman çatışmaları diri tutuyor. yine de banka hesabında paraya ihtiyaçları var. bunu onlara söylediğim zaman sorun çıkıyor. hızlıca karşı çıkıp ne kadar iyi insan olduklarını savunuyorlar. yapacak bir şey yok eski ev sahibim de böyle yapardı sonuçta istediği oldu. duvarlar kırmızı kaldı. ve yeni ev sahibim de böyle yapıyor evine akrep almıyor. sonuçta bunlar yeni şeyler herkes ayak uyduramıyor. hem zaten ben de bir akrebin meraklısı değilim.
4 notes · View notes
garfiremld · 1 year
Text
elestiriye o Kdar acmisim ki kendimi gereksiz bu haklar sadece ailemdeyken herkese gecmis falan sikerim insanlari gercekten yok kardesim elestri kaldiramiyorum ben cok takiyorum manyak oluyorum uzerine dusunurken konusmak da istemiyoum beni kotu hissettiren insanlarla sadece kendi kendime oturup felsefi kitaplar okuyup aglamak ders calismak istiyorum bir tane de sevgili istiyorum gercekten arada gidip sarilip opebilecegim birini istiyorum oyle kosultsuz sartsiz sevgi falan degil karsilikli birbirimize serbestce sevgi gosterebilecegimiz birini istiyorum arkadasim olmayan birini istedigim muzigi dinlemek isti7orum kim ne dinlerse dinlesin istedigim filmi izleyip istedigim kitabi okumak istiyorum openminded olmak istemiyorum biraz dede olmak benim ruhumda var uzgunum ama acik zihinli acik goruslu olmak benim harcim degil bana zarar istedigim alanlarda gelistiricrm kendimi toplumun benden beklentisini sikeyim kendimi o kadar kaptirmisim ki boyle seylere lisenin basindan beri duru yuzunden biraz da bunlar butun sucu ona atmak istiyorum ama tabii ki benim etkilenmem de var isin icinde dogal olarak o yuzd3n ondan da uzaklasicam ilknur hocaya da soylicem iremnuru yanimdan alsin salak kiz hic hoslanmiyorum arkamda tuna falan var alsin beni ordan yani sevmiyorum orayi kendimi gelistirmeye obsesif de olmayacagim bundan sonra yeter bu kadar obsesyon hosuma giden seyleri yapicam ya sikerim duzeni de toplumun beklentisini de insanlarin beklentisini cagin getirisini de arkadasim da var yeteri kadar bilgiyi nasil edinecegimi de biliyorum bunlar bana yeter
2 notes · View notes
zeynepbal · 1 year
Text
Oyle mi?
Hayatımda bundan daha les bir secim donemi görmedim diyeceğim de kesin görmüşümdür. 32 sene Turkiyede yasamış bir insan olarak sunu söylemem ayıp olur zira. Neler neler görmüşüzdür de iste son olan akılda daha kalici oluyor. Yaram taze gibisinden. 
Bir de tabi eskiden sosyal medya bu kadar etkin degildi. Etkin olduğu donemde de ben degildim. Beni zorla sosyal medyaya sokan herkese ettigim küfrün haddi hesabi yok zaman zaman. E bırak o zaman diyebilirsiniz tabi. Pek kolay olmuyor, bilhassa yurt disinda yaşayıp ülkenizle ilgili tek haber kaynaginiz dijital ortamsa. Illa ki kendinizi içerisinde buluveriyorsunuz. 
Biri bir açıklama yapıyor insanlar ona tepki veriyor digeri bir açıklama yapıyor buna tepki veriyor. Ortada bir takim dalyaraklar popülizm pesinde koşuyor digeri iste bok gibi bir gun geçirip gözüne ilk çarpana saldırmaya başlıyor öteki hayatındaki mutsuzluğun kaynağı olarak hayati kendisinden azıcık iyi olana saldırıyor falan. 
Kimse de dürüst degil tabi. Hani diyeceksiniz “sen dürüst musun sanki”. Vallahi ne diyeyim evet ben de degilim, sonuçta sosyal medyada gördüğünüz kadın normal yaşantımda gösterdiğim kişiliğime biraz uzak. Daha gevsek daha trol her haltla kendisi de dahil dalga gecen trol biri. Normalim Boyle degil doğru. Zaman zaman toplantılarda da trole bağlayıp herkesi soka ugrattigim ya da trolledigim ya da guldurdugum de olmuyor degil ama haliyle birisi yalaklık yapınca tutup is yerinde “vay amk sen ne salak bir insansın” diyemeyiz. Ha arkadaşlarıma derim o ayrı da onun icin de ilk once bi insanlarla buluşacak vakte sahip olmam lazım sanırım. Neyse. Ama dürüstçe söyleyim; samimi olarak benim kadar dürüst pek hesap bulamayabilirsiniz sosyal medyada o da ayrı konu. Zira benim kafam almıyor bir turlu insanların nasıl bu kadar rahat yalan söyleyip kendi reklamlarını yapabildiklerini. Yok abicim almıyor. Neyse konu bu degil
Zaman zaman hep bahsederim ama yazayım burada da dursun. Bugun bir seye sinirlenip “siz beni kendiniz gibi aptal mi saniyorsunuz lan” dedim. volki de geldi “o biraz senin de hatan, insanlar inceliği eziklik sanıyor” dedi. Hakli adama bir şey diyemeyeceğim. Eleştirdiğim seylerin en basında geliyor zaten bu. Boyle bakiyorum abi iti köpeği oldugunuz insanlara siyasiler de dahil olmak uzere, sürekli birilerini asagilayip birilerine hakaret ederek yasayan insanlar bunlar. Sürekli birilerine iftira atıp sürekli birilerini yaftalayıp ötekileştirip gomen insanlar. Komik ve daha dogrusu trajikomik olan bu siyasilerden bazıları bir de ilk baslarda düzgün insanlardi ve bizim toplumda nahifligin sadeliğin kibarligin falan tutmayacagini anlayıp liseli kavgasına ve üslubuna büründüler ve çok da hakli ciktilar. Çünkü bir anda etraflarında fedailer belirmeye başladı. 
Hayretler içerisinde izliyorum. isim gucum olmasa 7/24 oturur twitterdaki dinamikleri izlerim. Sosyoloji bölümlerinde yeni dersler falan olmalı artık dijital toplum diye bence. 
mesela bir prof ya da akademisyen. Bir kaç kez tv ye ciktiysa ya da dijitalde hafif populer olduysa artık o ne derse o olmaya başlıyor. Ornek vereyim. Ben matematikçi degilim baska bir konu hakkında matematikçi ve ileride umut ediyorum ki harika bir akademisyen olacak olan akademide bir arkadasla muhabbet ederken kendisine dedim ki “yalanla kandırılan insani uyandirirsin da doğruyla kandirilani kurtaramazsın”... (doğruyla kandırmak en tehlikeli taktiktir çünkü. Asla açamazsın da o kafayı). O da dedi ki “ben bu dediğinizi Celal hocada gordum. Sürekli bilir kisi gibi matematik tarihi uzerine konuşuyor. Alanım olduğu icin ne kadar yanlış bilgi verdigini goruyorum. Ama benim alanım olduğu icin ben görebiliyorum bilmeyen icin o doğrular gercek”
Boyle bir seyler yani - oturup celal hoca eleştirisi yazmıyorum burada. ornek olarak verdim - . Bakıyorum Boyle bilimle alakası olmayan insanlar bilim insanciligi oynuyor siyasetle alakalı olmayan insanlar siyaset uzmanı oluyor gazeteciliği geçtim kitap okuduğundan suphe ettiklerim gazeteciliğe soyunuyor.
Ulan bunlar Boyle ucuz herkesin elini uzatınca alabileceği sıfatlar olmamalı. Manyak misiniz siz? Bir de sapik gibi ardlarından giden bi kesim var. Hani artık takipçi falan degil onlar, eleştirdikleri koyunlardan farki kalmamış zombiler bir cogu. Bir de kendilerine koyun demiyor da “fedai” gibi kendilerince havali isimler buluyorlar. A-aaaa hayretler içerisindeyim. Ozgur bir insan nasıl olur da bile isteye birinin bir seyi olmayı kabul eder diye. 
Üstelik isinde gercekten uzman bir kisi dahi (zaten fikir belirtenlere kuduz kopekler gibi saldirmalarini falan geçtim bak artık direkt uzman kısmına atladım) bunlara “o öyle degil” dediğinde bir anda o kisiye saldırıyorlar. Ulan uğruna kopeklik yaptigin insana bir bak. O isin degil uzmanı okulunun kapısından bile geçmemiş mesela. Sen burada isin uzmanına hırlıyorsun.
Valla bakıyorum. Hakikaten bir cogunuz hak ediyorsunuz su yönetimi awk. Ozgurluk falan sizin neyinize. 
Oyle.
2 notes · View notes
oluruvar · 10 months
Text
Olay da ne biliyo musunuz? Ben kahve yapmıştım kendime ve bir iki yudum kala annem çamaşır as dedi. Tm dedim. Kahveyi içip çamaşır asarken dinlemelik bi şey açtım. Toplasan beş dk etmedi. Annem öfke ve hışımla geldi. Bana bokmuşum gibi baktı. Salak salak pasif agresif tavırlar falan... Olm... Neymiş, bi daha çamaşır atacakmış ve bunların kuruması gerekiyormuş. DÜNYANIN EN SICAK GÜNLERİNİ YAŞIYORUZ Bİ SAAT BİLE SÜRMEZ BUNLARIN KURUMASI! KAFAYI MI YEDİN? Bu kadının beni sevmesine olanak yok ya annesin sen ya evladını neden dünyanın en değersiz canlısı gibi hissettirmek için saat başı yeni bi şey yapıyorsun? Olm benim evladım olsa tırnağına toz kondurmam. Bunlar nası ebeveyn aklımı oynatıcam
12 notes · View notes
cileklietipuf · 1 year
Text
Bugün bi suredir tanıdığım bi çocuğa, daha önce de gittiğim o yere gittim. Evine. Farkı şuydu; daha yazın baslarindaydik ben ona karşı bi şeyler hissediyordum. Ve ben birine karşı bi şeyler hissederken bi şeyler yaşamaktan çekinmem. Bugün gitmek istemedim. 1 haftadır neredeyse her gün çağırdı ben gitmedim. Gitmemiştim. Dün akşam hıçkıra hıçkıra ağladım yalvardim bu histen kurtulmak için. Birileri beni sevsin diye sürekli cirpindim çırpındıkça battim. Hediyeler aldım, sevgi sözcükleri yağdırdım. Gerek yoktu buna. Yemin ederim derdimi anlatamıyorum artik dinlemiyor çünkü kimse beni. F. 'De dinlemedi beni dinlesin onunla buralardan gideyim isterdim. Neyse bugün gittim o çocuğun evine. Neler olacağını bile bile elimde kahve paketiyle gayet masum (kendim olarak) gittiğim evde kendimi öyle bi konumda buldum ki. Normalde dur derdim. İstemiyorum. Demedim. Hiçbir şey söylemeden bitmesini bekledim. İçimden sürekli tekrarladım. "Zevk almiyorum." ikinci bi ses bana cevap verdi "Hayır zevk alacaksin, bekle" Bekledim. Zevk almadim aliyormus gibi yaptim. İşi bitti ben orada hareket edemedim. Kahve yapmaya gitti bana ben akmış rimelimi sildim. Cantamdaki kapaticiyla göz altlarimi kapatıp, gozlerimdeki kizarikligin gitmesini bekledim. Yuruyemedim, çişimi yaparken de canım yandi. Aynadan kendime o kızarık gozlerimi gördükten sonra bugün hic bakamadim. Eve gidince makyajimi temizledikten sonra bile basımı kaldırıp aynaya bakmadim. Kendi pişmanlığımı gormeden yasamak istedim bugün. Napayim yuzlesemem ki kendime yaptığım bu haksizlikla. Devam edeceğim ama. Evet, devam edeceğim. Onunla belki sonra başkasıyla olmaya devam edeceğim. Yine biliyorum F'nin adini sayiklayarak ağlayacagim geceleri. Sonra uyuyakalacagim her zaman olduğu gibi. Ama yok eski ben olmayacagim. Masum, salak kız olmayacagim ben. Kendi zevklerimi düşünen, isi bitince üstünü giyinip çıkıp giden ben olacağım. Bi daha kimseye karşı bi şey hissetmeyecegim. İçimdeki yalnizligin gurultusunu duymayacagim. Sadece beni yoran şey bütün bunlar bittikten sonra öğüre öğüre öksürüyorum. Niye bu oluyor bilmiyorum kusmak istiyorum sadece.
6 notes · View notes