Tumgik
#yalnızlığa devam
meyusadam · 4 months
Text
Uzun zamandır insanlardan uzak bir şekilde yaşarken zorunlu bir süreç için tanımadığım kişilerle bir araya gelmek zorundayım. İnsanlara, iyiliğe inancı olmayan bir düşüncedeyken yeni tanıdığım insanların içindeki kötülüğü, bencilliği, sinsiliği, acımasızlığı karşısında neye uğradığımı şaşırdım hala bu duruma, kötü insanlara, kötülüğe, şaşırabildiğimi gördüm. Bir kez daha, çivisi çıkmış, içindeki kötülüğün beden bulmuş hali olan şu yeryüzünde yaşam tüm iğrençliğiyle tekrar kendini anımsattı. Sanırım iyiliğe olan inancım tümden kayboldu.
30 notes · View notes
femmelunee · 3 months
Text
Şimdi benden geriye ne kaldı bilmiyorum. sebepsiz bekleyişler, zamansız iç çekişler, biraz demlenmiş acı,biraz da huzursuz bir iç dünya. Devam ediyorum belki bir şekilde, ilerliyen zamana bırakıyorum kendimi , mutlu görünmeye özen gösteriyorum, mutsuzlugumu saklamak da zorlaşıyor. Sonuçta çözüm bulunmayan her şey büyüdükçe büyüyor. Yüküm çoktan taşıyabilecegim kadarını geçti. Ama artık anlatmam kimseye. Elimin tutulmasını beklemem. Gözyaşlarımı da kendim silerim. Sırtımı da kendim sivazlarim. Saçım oksanmasa da olur , kalbim bir kalbe sarılmasa da. Beni sevseler de olur , sevmeselerde. Her şeyi düşünmeyecek kadar yorgunum artık. Son vakitlerimdeyim , son demlerim belki benim. Sessiz sedasız bir gün bende gideceğim. Şimdiden hazırlıyorum kendimi nede olsa ölümumden sonra mezarıma gelecek kimsem yok . Karanlık bir yalnızlığa şimdiden hazır olmak lazım.
Kırılmış bir kadın
44 notes · View notes
ruhumbipolar · 3 months
Text
alıştım yalnızlığa, alıştım geber diye bağıran seslere gülümseyip devam etmeye.
52 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 months
Text
"İKİ ŞİİRİN HİKÂYESİ"
(hatırlıyorum, sen sevdiğini iyi öldürürdün ve taksilere binip giderdin… böyle başlamıştı üçüncü şahıs olma yolculuğum)
devir değişti her yer şüpheli hislerle dolu artık esir sözcüklerle konuşuyor insanlar az önce iyileşmeyen bir düşünceyi getirip attılar şuraya kayboldu bir dalganın yok oluşu gibi bakıp bakıp içinden üzüldü izleyenler düşünceye böyle davranılmazdı eskiden
kaybolduğumuzda çocukluğumuz bulurdu bizi gitse bile fazla uzaklaşmazdı çocukluğun sesi çağırınca koşup gelirdi hemen rüzgâr estiren incir ve dut ağaçları dalgın sular da gelirdi onunla hepsi bir arada kederin üstünü örterlerdi konuşacak kimse bulunamazsa yetişirdi taşların muhabbeti bir çocuk tren raylarına kulağını dayayıp duyduğu uğultuyu sonsuzluk sanırdı ne güzel bir yanılgıydı sonsuzluğa inanmak yanlış verilmiş kararların suskunluğuna rağmen yalnızlığa iyi bakılırdı eskiden
(sokak lambalarını kandıran adamlara giderdin geç anlardın sevgisiz sevişmelerin ıssızlığa çıktığını ruhun paramparça geri dönerdin bütün zamanların en sadık çölüne)
devir çok değişti her yer hileli hislerle dolu görünmemek için içindeki tünele saklanıyor insanlar az önce anlaşılamamış bir duyguyu atıp gittiler asfalta ıssızlıktan yeni dönmüş bir kadın gördü bunu bir de “kararlar mezarlığı” adındaki kitabı yazan adam göğü kapladı düş gücü elinden alınmışların hüznü bitmek bilmiyor sevilmeyi aşk sananların mutsuzluğu o kadar kırıldı ki giderken kimseye veda etmedi yaşamın anlamı bir anlama öyle davranılmazdı eskiden
(sana anlatmaya çalışırdım yüzündeki uçurumları gülüp geçerdin, düşen ben olurdum o uçurumlardan gerçekleri duymamak için kendi masalına saklanırdın ben üçüncü şahsın hikâyesine devam ederdim)
saatlerce güneşi dinliyoruz hüznün etkisiyle gölge olunca aşkın yerini değiştiriyoruz olgun ellerimizle bütün üçüncü şahıslar aynı hikâyede toplandık haftanın üç günü uçurumlarını düzeltiyoruz senin diğer günler yorgunluktan yığılıp kalmayı yüzün unutulmanın lekeleriyle dolu hepimiz bir olup siliyoruz yine de çıkmıyor belki de rüzgâr estiren incir ve dut ağaçlarını çağırmalıyız dalgın suları ve taşların muhabbetini sonra hayatı en iyi anlatan o iki resmi göstereceğim sana biri tren raylarından gelen uğultunun sonsuzluk sanılışı diğeri de yıldızlara bakmanın öldürülüşü
(https://www.edebiyatdefteri.com/siir/1534186/iki-siirin-hik-yesi.html)
21 notes · View notes
ziyanolanzilam · 6 months
Text
Şuan banyonun soğuk zeminine oturuyorum ne hissedeceğimi bilmiyorum her şeyi son verebilirim ya da devam edebilirim ne yapacağımı bilmiyorum yalnızlığa mecbur bırakanlar utansın en çokta sen m
27.10
26 notes · View notes
izbesel · 1 month
Text
öyle afili cümlelerim kalmadı ceplerimde eskiye oranla. bildiğim tek şey, hiçbir bokun içimdeki boşluğu doldurmaya yetmediği. aslında buna boşluk demek de yanlış mehlika. boşluk acıtır mı? acıyor işte. denedim mehlika biliyor musun, tekrar insanlaşmayı denedim. iğrenç insan kalabalıklarına girdim -onların bir parçasıymışçasına- ve o kadar eğreti durdum ki onların boktan yaşantılarında. korkunç bir yalnızlığa aşık olma durumu bu mehlika. insanların benim için hiçbir işe yaramayacaklarının farkına vardığımdan beri, içimde seninle ve dışımda benimle birlikte yaşıyorum. ve artık yalnızlık, olmaması gereken-belki de olması gereken- bir alışkanlık haline geldi. ve bundan şikayetçi de değilim. bir kumar masasına kaybedeceğini bilerek oturmak mı dersin buna, yoksa kendi içinde kendisi için kendisiyle savaşarak var olma durumu mu... kimseye söz vermediğimi, versem dahi tutmayacağımı belirterek verdiğimi bilirsin mehlika. bunun kaynağını eşeledim birazcık geçenlerde. tutmam gereken her sözü kendime adamışım -belki biraz da sana-. mehlika anlıyor musun sahiden? çok kanlı bir savaşa çıkmaktan korkmayıp üstüne almak zorunda olduğun zırhın yükü altında ezilmek ne demek anlıyor musun? ruhundaki anlam ve gücün aciz bedenine ne kadar ağır geldiğini fark etmek ne demek anlıyor musun mehlika? teselli arıyorum kendime sık sık, devam edebilmek adına. 'bir çaresi bulunur elbet yarın, yeniden yaşamanın.' diyor şarkı. inanmak istiyorum. yaşamanın çaresi bulunur mu mehlika? asıl acizlik, çaresi bulunamasa dahi yaşamaya devam etmek zorunda kalmak değil midir? anlamıyorum mehlika. şu elimi neye atsam pare pare dökülüyor yere. şu sesimi kime iletsem diyar diyar kopuyor benden. şu kollarımı kime dolasam, doladığım kelepçeymişçesine uzaklaşıyor benden. mehlika anlamıyorum. herkesi aşıp kendini asmak gibi bir şey bu. her badireyi atlatıp kendi ayağına dolanmak gibi bir şey bu. basiretsizlik. evrildiğim tek kavram bu. dönüp dolaşıp üstüne düştüğüm tek nokta bu. yazı yazmak bile yük geliyor artık. insan kendi omzundan kendini nasıl atsın mehlika? insan kendi bedeninde kendinden nasıl kaçsın mehlika. çarmıha gerilmiş sanki bedenim her yanından mehlika. ipleri dolayan da benim. oraya asılan da benim. kendimi parçalayan da benim mehlika. kendi içinde hem suçlu hem masum, hem yaratan hem yok olan, hem yaralayan hem onaran olmak ne demek mehlika? siktiri boktan bir işi dahi ekip halinde hallederlerken şu dünyada, kendi içinde gerçekleşen her şeye koşmak zorunda kalmak ne demek mehlika? soğuk bir toprağın üstüne uzanıp cenin pozisyonunda, kendimden kopmak isterdim kilometrelerce mehlika. zihnimiz yok olsa, ne güzel olurdu değil mi? niye bize kendimizden başka kimse iyi gelemez mehlika? neden her şey gelip geçici olmak zorundadır? neden herkes hem yolcu hem hancı olur şu dünyada? neden biz kendi içimizde kendimize yaslanıp dinlenemezken bir başkası iki soluklanmak için tıklatır kapımızı mehlika? çok ağır artık mehlika. dayanmak da ağır çabalamak da. nefes almak da ağır nefes alamamak da. istemiyorum mehlika. karanlık bir hücrede kafayı yiyene dek oturup kendi etimi kopara kopara yok olmak istiyorum artık mehlika. öldür o zaman kendini deme bana. denediğimi biliyorsun. azraille kaç defa yüz yüze konuştuğumu, soluğunu kaç defa ensemde hissettiğimi, kaç defa canımı canımdan çekmeye çalıştığımı biliyorsun. yapamam artık mehlika. yaşam ve ölüm arasında sıkışıp kalma durumu diyebilirsin sen artık buna. tükür mehlika. bir de sen tükür kirli ayak izleriyle yozlaşmış toprağıma.
8 notes · View notes
Text
Ailem ve çevremdeki diğer insanlar beni ömrüm boyunca karanlık bir yalnızlığa mahkum ettiler. Ailem evden dışarı çıkmam ve sosyalleşmem konusunda hep korumacıydı. Beni hep baskıladılar ve bu baskı o kadar yoğundu ki zaten zor elde ettiğim arkadaşlıklarım bir de onların onayından geçmeliydi. Senelerce dışarı çıkıp sokakta oynayamadım. Çocukluğumda bisiklet sürmeyi bile öğrenemedim. Tek sosyal ortamım okuldu. Okuldaki arkadaşlarım ise ilk günden beri benimle dalga geçmek, zorbalamak ve dışlamak konusunda bir hayli heveslilerdi. Tehditlerle korkutarak ödev yaptırırlardı. Neredeyse her gün eve ağlayarak gelen ve ''Neden böyle yapıyorlar ki? Ben onları seviyorum, arkadaş olmak istiyorum.'' diye ağlayan bir çocuk düşünün. Bu yapılanlar insanlarla iletişime geçmek ve yeni insanlar tanımaya çok hevesli, hayatın daha çok başında olan o küçük çocuğu iyice içine kapattı. Kaçışı kitaplarda buldu o çocuk. Bu sefer de her farklının yaşadığı gibi o da arkadaşları tarafından küçük yaşına rağmen kalın kitaplar okuduğu için dalgalara maruz kaldı. Bunlarla da kalmadı ve bu çocuk büyüdükçe bu sefer de dış görünüşü ve fiziksel özellikleri sebebiyle arkadaş ortamlarından dışlandı, dalga konusu oldu. Tabi bu durum sınav zamanlarında geçerli değildi. Sınav zamanı çocuk kraldı. Ders anlatır, kopya verirdi. Sınavlar bitince ise aynı tarife devam. Çocuğu yalnızlığa mahkum edenler ise hiç utanmadan olmayan vicdanlarını rahatlatmak için bir yalana inandılar. ''O zaten yalnızlığı seviyor, yalnızlığa alışkın, bunu kendisi istiyor.'' dediler. Bir de üstüne beni asosyal ve soğuk olmakla suçladılar. Oysa ben hep sıcakkanlı ve sosyal biri olmaya çalıştım. Bir insanı dipsiz bir kuyuya atıp sonra da ''Tamam biz yaptık bir hata. Seni kuyuya attık ama sonrasında sorumluluğumuz yok. Sen çıkmak istemedin kuyudan. Aslında sevdin de orayı.'' demek ne kadar doğru? Evet aileme beni neden bu kadar baskıladınız dediğimde aldığım cevap buydu. Hayatım boyunca en büyük korkum yalnız kalmaktı. Hala da öyle. Beni önce yalnızlığa mahkum ettiler sonra da yalnızım diye suçladılar. Hep suçlandığım, yargılandığım, baskılandığım, ciddiye alınmadığım için kendi yalnızlığıma çekilmekten başka çarem olmadığını anlamadılar. Aslında anladılar ama anlamazdan gelmek her zaman daha kolaydı. Ben insanlar tarafından yalnızlığa mahkum edilen milyonlardan sadece biriyim. Ben yalnızlığa mahkum edilen adamım.
15 notes · View notes
miitrayimm · 9 months
Text
Aslında hayat çok basittir, ama hassas kalpler için basit değildir. Onlar kırılırlar, üzülürler, toparlanmaları zaman alır, her zaman üzgün gözükürler, ya da tam aksine mutlu görünürler üzgünlüklerini gizlemek için. Her neyse ama bunu unutmamak gerek hayatta birşeyler yolunda gitmiyorsa ve ya aksilikler çıkıyorsa, çok yorulmuş olsak bile dik durmamız gerek. Çünkü bizi bizden daha çok anlayan insan yok, yalnızlığa alışmak gerek. Bugün varız yarın yokuz. Üzülmek ve ya depresyonda olmak için kısa bir hayat. Çok şey yaşanır, çok kötü şeyler olur ama biz yolumuza devam etmezsek hayat bizi olduğumuz yerde bırakır ve devam eder. Kendinizi sevin, kendinizi hor görmeyin, bu dünyadaki en değerli insan sizsiniz çünkü. Bunu anlayın. Herşeye rağmen her zaman bir umut ışığı vardır.
20 notes · View notes
laviniaym · 3 months
Text
Bazen öyle anlar olur ki geriye dönüp baktığında koca bir yalnızlık görürsün hayat öyle acımasız ki mutlu olduğun an sonu hüzün olacağını bilemezsin hani derler ya gidene mi zor kalana mı kalan için çok zor çünkü giden bir şekilde hayatına devam ediyor kalan yanlızlığa gömülüp kalıyor çıkamıyor aşamıyor o taş duvarı güven yok sevgi dair hiç bir şey yok Oğuz Atay’ın güzel bir sözü var der ki Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi, boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Beni yanlızlığımdan bir an olsun çıkardı mutlu oldum bilmezdim gideceğini dönüp ardına bakmayacağını oysa bana demişti ki ben seni ne aklımla ne de kalbimle sevdim. Olur ki akıl unutur, kalp durur. Ben seni ruhumla sevdim o ne unutur ne durur. Sözler en büyük yalanmış hayaller en büyük oyunmuş hata mı ders mi bilmem ama bana ilk ve son güvenemeyeceğimi gösterdi hayat yüzümüze gülmedi bir kez daha anladım yaşamaya bir umudum var o da bir umut yaşamak...
10 notes · View notes
napayim · 6 months
Text
insanların yalnızlığa tahammül edememesi garip geliyor ya. hayatında biri olmadığında boşluğa düşen, kendini değersiz hisseden, sanki hayata sadece aşkla veya sevgiliyle devam ediliyormuş gibi bir algıyla eylemlerini yönlendiren insanlara öylece bakıyorum. hayatımdaki en kıymetli insanlar yalnızlığı bir eksiklik olarak görmeyen ve kendine yetmeyi bilenlerdi hep. kendi kendine varolabildiğin ve mutluluğunu kendine bağladığın sürece varsın, bir başkasıyla herkes tamamlanır misali beylik bir laf ederek tezime dönüyorum, iyi akşamlar diliyorum efenim
10 notes · View notes
pohotocolors · 12 days
Text
EY ÖZGÜRLÜK / PAUL ELUARD
Fransız şair Paul Eluard bir kadına aşık olur. Kararlıdır, onun için bir şiir yazacaktır. Paris kafelerinde otururken cebinden çıkardığı kağıtlara hep o şiiri yazar. Uzun bir şiir olacaktır bu. Dörtlüklerden oluşacak ve şiirin son dizesinde o çok sevdiği kadının adı olacaktır.
Bu sırada Naziler Paris’i işgal eder. İkinci Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Şiiri yazmaya devam eder ama bakar ki her yerde baskı, zulüm, işkence, tutuklamalar, sokaklarda şiddet gören, öldürülen insanlar.. Çok sevdiği ülkesi ve kenti işgal altındadır. Şiir biter ama son dizeye sevdiği kadının ismini yazmaya gitmez bir türlü eli. Çok ister ama yazamaz.. Onun yerine o sırada aşk’tan daha da tutkuyla istediği şeyi yazar: Özgürlük.
Bu şiirin M.C. Anday ve O. V. Kanık tarafından yapılmış çevirisi aşağıda.
Çok uzun yıllar sonra Zülfü Livaneli bu şiirden çok güzel bir şarkı yapar. “Ey Özgürlük” diye. Konserlerinde çok istenen, herkesin coşkuyla dinlediği bir şarkı.
LIBERTE / ÖZGÜRLÜK
Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar kar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş, kan, kağıt veya kül
Yazarım adını
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Ormanlara ve çöle
Yuvalara çiğdeme
Çın çın çocuk sesime
Yazarım adını
En güzel gecelere
Günlerin ak ekmeğine
Nişanlı mevsimlere
Yazarım adını
Gök kırpıntılarıma
Güneş küfü havuza
Ay dirisi göllere
Yazarım adını
Tarlalara ve ufka
Kuşların kanadına
Gölge değirmenine
Yazarım adını
Fecrin her soluğuna
Denize vapurlara
Azgın dağın üstüne
Yazarım adını
Bulutun yosununa
Kasırganın terine
Tatsız kaba yağmura
Yazarım adını
Parlayan şekillere
Renklerin çanlarına
Fizik gerçek üstüne
Yazarım adını
Uyanmış patikaya
Serilip giden yola
Hınca hınç meydanlara
Yazarım adını
Yanan lamba üstüne
Sönen lamba üstüne
Birleşmiş evlerime
Yazarım adını
İki parça meyveye
Odama ve aynaya
Boş kabuk yatağıma
Yazarım adını
Obur köpekçiğime
Dimdik kulaklarına
Acemi pençesine
Yazarım adını
Kapımın eşiğine
Kabıma, kacağıma
İçimdeki aleve
Yazarım adını
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükutun ötesine
Yazarım adını
Yıkılmış evlerime
Sönmüş fenerlerime
Derdimin duvarına
Yazarım adını
Arzu duymaz yokluğa
Çırçıplak yalnızlığa
Ölüm basamağına
Yazarım adını
Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya
Özgürlük…
TÜRKÇESİ: Melih Cevdet Anday – Orhan Veli
Tumblr media
4 notes · View notes
zeynglow · 25 days
Text
Bugün doğum günüm. 17 oldum. Bazı gerçeklerin farkında vardım, olgunlaştım, büyüdüğümü hissettim belki de... Sınırlarımı daha iyi keşfetmeliyim. Kendimi bulmalıyım, sınırlarımı zorlamalıyım. Yalnızlığa alışmaya devam etmeliyim çünkü herkes gider ama kendim için sadece ben kalırım. Öğrenecek daha çok şeyim var. Büyümek sorumluluklarımı arttırıyor. Ama olsun. Ben her şeyi halledebilirim. Kendime güvenmeye devam etmeliyim. Bir de kendime bir şarkı armağan etmek istiyorum. "Ben senden vazgeçmem." Diyor ya şarkı da. Vazgeçemeyeceğin tek kişi kendin ol. İyi ki doğdun!
Tumblr media
2 notes · View notes
doriangray1789 · 9 months
Text
EY ÖZGÜRLÜK…
Fransız şair Paul Eluard bir kadına aşık olur. Kararlıdır, onun için bir şiir yazacaktır. Paris kafelerinde otururken, cebinden çıkardığı kağıtlara hep o şiiri yazar. Uzun bir şiir olacaktır bu. Dörtlüklerden oluşacak ve şiirin son dizesinde, o çok sevdiği kadının adı olacaktır. Bu sırada Naziler Paris’i işgal eder. İkinci Dünya Savaşı yaşanmaktadır. Şiiri yazmaya devam eder, ama bakar ki her yerde baskı, zulüm, işkence, tutuklamalar, sokaklarda şiddet gören, öldürülen insanlar!! .. Çok sevdiği ülkesi ve kenti işgal altındadır. Şiir biter ama, son dizeye sevdiği kadının ismini yazmaya gitmez bir türlü eli. Çok ister ama yazamaz! ..
Onun yerine, o sırada, aşk’tan daha da tutkuyla istediği şeyi yazar: 'Özgürlük'..
Çok uzun yıllar sonra Zülfü Livaneli bu şiirden çok güzel bir şarkı yapar.
“Ey Özgürlük“ Konserlerinde, en çok istenen şarkılardan biridir :
'özgürlük' Çeviri :Melih Cevdet Anday & Orhan Veli Kanık
EY ÖZGÜRLÜK !
Okulda defterime
Sırama ağaçlara Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara Yazarım
adını
Yaldızlı imgelere Toplara tüfeklere Kralların tacına En güzel gecelere Günün ak ekmeğine Yazarım adını Tarlalara ve ufka Kuşların kanadına Gölgede değirmene yazarım Uyanmış patikaya Serilip giden yola Hınca hınç meydanlara adını Ey özgürlük! Kapımın eşiğine Kabıma kacağıma İçimdeki aleve Camları oyununa Uyanık dudaklara Yazarım adını Yıkılmış evlerime Sönmüş fenerlerime Derdimin duvarına Arzu duymaz yokluğa Çırçıplak yalnızlığa Yazarım adını Geri gelen sağlığa Geçen her tehlikeye Yazarım ben adını, yazarım Bir sözün çoşkusuyla Dönüyorum hayata Senin için doğmuşum haykırmaya Ey özgürlük! PAUL ELUARD
7 notes · View notes
Text
Tumblr media
𝑉𝑜𝑢𝑠 𝑒𝑡𝑒𝑠 𝑝𝑙𝑢𝑠 𝑞𝑢'𝑢𝑛𝑒 𝑚𝑢𝑠𝑒.
Seni yanımda istediğim kadar canımı bedenimde istemedim.
Seni bekledim
Kimseye açmadan kalbimi, kilitledim
Seneler sonra bir kuzgun olarak ağzında anahtarla geldin
Benim okyanusun en dibine, en derinine gömdüğüm anahtarı
Bulup geldin.
Açtın kalbimi ve içeriden kilitledin.
Şimdi istesen de gidemezsin
Çünkü bana yaşamayı sen öğrettin
Ben nefes aldığım müddetçe bedenimde, nefesimde, kalbimde ve hayallerimde benimle yaşayacak olan sensin.
Şimdi istesen de vazgeçemezsin
Çünkü tüm evrene ve yıldızlara gerçek aşkı benimle gösterdin.
Parmak izlerin var bedenimde
Yalnızca ruhlarımız değil, nefeslerimiz de bir oldu seninle
Bir yalnızlığa iki kişi sığdık biz
Şimdi nasıl olur da birbirimizden ayrı devam ederiz
Biz seninle farklı kitaplarda bile aynı yerlerin altını çizdik
Nasıl olur da başka bir kitabın karakterleri olmak isteriz
Biz birbirimiz için varken
Neden diğer insanları önemseriz?
Yalnızca ikimiz varız, biz beraberken bir odadaki gibi tüm evrende yalnızız
Ve biz birbirimizin tek muhtaçlığı, tek aşkıyız.
Ellerini tuttuğumda zambaklar filizlenir yalnızca
Gözlerine baktığımda durur kâinat
Zaman durur, şelaleler durur, her şey durur
Gözlerin gözlerimde durunca.
Dudaklarım dudaklarını özler seni öptüğüm her anda
Seni öpmediğim hiç bir saniyeyi yaşadım saymam asla.
Senin yanın ana rahmi gibi güvenli
Ve ben yaşadığımı hissediyorum yanında nefes aldıkça.
Nasıl kalırım ki senden uzakta?
Sen değil misin bana şiirler yazdıran
Sensin bana tüm lisanslarda aşkı anlatan
Her bir zerremle aşığım sana
Sensin beni yaşatan.
Sevgilim, hiç gitme benden
Çünkü seni çok bekledim.
Senin aşkın, sevgin ve varlığın olmasaydı ben şimdi nasıl böylesine mutlu, huzurlu ve umutlu olabilirdim
Sen geldin ve tüm her şeyi değiştirdin
Nokta koymak istediğim her şeye virgül oldun sevgilim.
Bir anne evladını nasıl seviyorsa öyle sevdim seni
Bu yüzden eminim
Kanımdan, canımdan ayrı değilsin sen biriciğim.
Sensin tüm iyiliklerim.
Yalvarırım beni kendinden mahrum etme sevgilim
Çünkü emin ol kimse kimseyi böylesine sevemeyecek
Kimsenin senden bahsederken sesi titremeyecek
Çünkü sen benimsin
Ve benim kalacaksın çünkü bir örümcek ördü kader ağlarımızı
Çünkü her ne kadar evren varsa hepsinde beraberiz seninle
Bu yüzden böylesine iyi tanıyordum ruhunu
Bu yüzden kaçtım herkesten
Çünkü biliyordum bin kere varolsam bin kere de senin olacaktım
Varlığın için minnettarım yukarıda her kim varsa ona
Ve eminim bu evrendeki herkes bizim aşkımızın oynandığı bir sahnedeki dekorlar yalnızca.
Sen benimsin ve hep benim kal.
𝟔𝟏𝟎, @tarrumar
2 notes · View notes
melihaesblog · 10 months
Text
Küçükken yalnız olmaktan çok korkardım ama her zamanda kendimi yalnızlığa ittim. Yalnız kaldıkça kendime sarıldım, kendimi dinledim, kendimi büyüttüm, aklım ve kalbim arasındaki dengeyi sağladım. Yalnız olmak kendin olmaktır. Ben yalnızlığı seviyorum. Kalabalıklardan her zaman nefret ettim oraya uymak için bir şeylerin değişmesi gerekiyordu ve ben değişmeden yana değildim. Onlara kendimi kabul ettirmek zorunda değildim. Her zaman herkese karşı duvarlarım vardı olmaya da devam edecek. Bir gül kendini dikeni ile nasıl koruyorsa bende duvarlarım ile kendimi koruyorum. Yalnızlığım ile arama kimseyi sokmuyorum.
7 notes · View notes
kendimegelmemlazimdi · 11 months
Text
kaybolmuş gibiyim, işimi yapmak hariç hiçbir şey istemiyorum, hiçbir şey yapmıyorum. hiçbir yere ait olmama hissi o kadar çok yerleşmiş ki içime yalnızlığa kendimi mahkum ediyorum zorla. ne olacağını bilmiyorum, bu böyle ne kadar devam edebilir onu da. yoruldum bundan artık.
9 notes · View notes