Tumgik
#nergis tarlası
bunalimbey31 · 2 years
Text
Tumblr media
Geldi mi kokusu 😊
15 notes · View notes
durduramiyorum · 5 years
Text
Cemreler düştü yere, peki ben ne yapıyorum?
Dün üçüncü cemre de toprağa düştü. Bugün itibariyle akşamları kapşonlunuzu başınıza geçirip verandada, balkonda, bahçede oturubileceğiniz kıvama geldi güney beldeleri. Ben de ballandırdığım ıhlamur çayımı (şahane çay karışımları yaparım) avucumun içine alıp öylece oturdum. Sonra biraz bundan ve diğer şeylerden bahsetmeye karar verdim.
Geçen ay, Bodrum’da yaşayan bir çift arkadaşımla haberleştim. “Eyvah yaz geliyor,” diye bitirdik konuşmamızı. Evet, yaz geliyor. Ne kadar güneşi özlediysek de kalabalıktan da bir o kadar çekiniyoruz. “Yaz gelmeden görüşelim.” “Yaz gelmeden, gel.” Böyle bitiyor İstanbul’da yaşayan görüşmek, buluşmak istediğim arkadaşlarımla konuşmalarım. Bu sene -bu sefer kararlıyım- İstanbul’a gidip gelmelerim olmadan sezonu geçirmek istiyorum. Başka yerlere gidebilirim elbet.
Baharın coşkusuyla da öyle ilerliyor planlar. Halk Eğitim’de “Zeytin Ağacı Budama” eğitimine başladım. Bir süredir üzerinde çalıştığım, araya İstanbul girdiği için tamamlayamadım projemi bitireceğim. Bu sırada evimizin rutin işleri var. Size asıl onlardan bahsedeyim:
Tumblr media
Biz evi ısıtmak için kuzine soba kullanıyoruz. Birçok insan özellikle de günden güne çoğalan, bölgeyi 60’ların İstanbul tepelerinin zengin haline (evler üç katlı apartman olarak inşa ediliyorlar) daha da benzeten evlerde (bu konuya ayrıca değineceğim) elektrikli sobalar yahut klima kullanmayı tercih ediyor. Hatta yeni yapılan evlerin çoğunda soba bacası bile yok. Buraya taşındıktan sonra öğrendim ki köy sayılan yerlerde elektrik daha fazla vergilendiriliyormuş. İkincil olarak bu sebepten, birincil olarak da bizim evimizde oda yok. (Ne demek oda yok!) İstanbul’da olsa loft diyeceğiniz bir evimiz var. Butik otel olarak tasarlanmış bir binanın kullanılmayan lobisini tuttuk vaktinde. Üst katların üç odasında da banyosu var. Bizim tek. Mutfağımız da enteresan şekilde ve büyük. Akşamdan akşama yakıyoruz sobayı. Gündüz ihtiyaç olmuyor. Nisan ortasına kadar seyrelerek de devam ediyor. Ama klima ile ısınamazdık. E hayliye odun taşıma, tahta kırma işlerimiz var, hafta içinde. İkametgahı burada olanlar Orman Bakanlığı’na bağlı yerlerden toplu odun alabiliyorlar. Bizim ikametgahımız da burada değil, kışlık odunu koyabileceğimiz bir yerimiz de yok. Kiracıyız. Odunu aydan aya veya iki aydan iki aya alıyoruz. Meşe diyorlar, elma geliyor. Kuru diyorlar, yosun tutmuş ıslak ağır odunlar geliyor. Bunları da kurutmak gerekiyor. Kuruyan odunlarla, ıslak odunları düzenli olarak yerlerini değiştiriyoruz. Bunlar hep rutin hep mesai :)
Tolga’nın gluten intoleransı var. Bu sebeple ekmeğimizi de kendimiz yapıyoruz. Henüz ekşi maya konusuna giremedim. Ama yakın. Farklı unlar karışım hazırlayıp haftada bir kuzinenin fırınına atıyoruz. Yaza kadar da böyle devam eder. Sonra elektrikli fırına geçeriz. Pastane ürünlerinde uzmanlaştım. Krakerler, rulo pastalar, poğaçalar, kurabiyeler… Hepsi glutensiz! :)) Hafta içi, yoğun bir şekilde özellikle masa başı çalışırken atıştırmalık şeyler istiyor insan. El alışınca da zor gelmiyor hamuru hazırlamak. Gerisini kuzinenin fırını hallediyor zaten.
Her cuma günü pazar kurulur Kaş’ta. Bizim alışveriş merkezimiz orası. Haftada bir yüklü alışverişimizi yapıyoruz. Ertesi gün ise haftanın geri kalanında bizi az mutfağa sokacak şekilde yemeklerimizi hazırlıyoruz. Eve yemek sipariş etmeyi çok istisna istediğimiz günler oluyor. Ama öyle bir lüksümüz yok. Hem gluten tüketmiyor hem de hayvan eti yemediğimiz için doğaçlama mutfak sanatında hayli ilerledik. Bir gün bekleriz :)
Tumblr media
Yarın mesela pazar: Burada herkes cuma günleri birbirine “Hayırlı pazarlar,” der. İlk taşındığımda günleri karıştırmama sebep oluyordu. Sonra alıştım. Pazardan düzenli süt aldığımız bir amca var. Yine sütümüzü alırız. Eve dönünce de kaynatır, günü geçirmeden kefirimizi ve yoğurtlarımızı mayalarız. Merkeze hazır inmişken yapılacak diğer işleri de hallederiz. Kargoya bir şey mi verilecek, başka yerlerden bir şeyler mi alınacak… Merkezdeki işleri halletmek için harika bir gün. Pek sosyal insanlar değiliz, pek inmiyoruz bu sebeple merkeze. Bir arkadaşımız bizim için “seçici sosyaller” diyor.
Birkaç tane ağaç fidemiz oldu yıllar içinde. Onları hem toprağa ekmek istiyoruz, hem de taşınırsak ilgilenen olmaz diye kıyamıyoruz. İki önceki yıl, ürettiğimiz iki fide avokado fidesini birilerine verdik. Onlar da ekmeye üşenip başkasına vermişler. O başkası kim, ağaçlar ne durumdalar hiçbir fikrim yok. Arada aklıma geliyorlar, merak ediyorum. İyiler mi acaba? Yaşıyorlar mı? Çiçeklerimiz de bize fark ettirmeden günden güne çoğaldılar. Yarın hazır inmişken merkeze, toplu bir saksı alımı yapacağız. Ben de hafta sonu onların topraklarını değiştireceğim. Bakımlarını yapacağım. Şu an haneye para getiren işi Tolga üstlendi. Bu sebeple bu tip işler ağırlıklı şu an bende. Yoksa ev işlerinde ayrımız gayrımız yoktur. İkimizin de elinden birçok iş gelir. Sahi size geçen sene kendi ellerimle yaptığım çalışma masamı anlattım mı?
İstanbul’dan ayrıldığımdan beri (İstanbul’da da yapabilirdim ancak oradayken kendime zaman ayırmayı beceremiyordum) kendi cilt bakım ürünlerimi kendim yapıyorum. Tentür, yağ birleşimleri, sivrisinek ve böcek engelleyiciler, tonikler… Bunu daha düzenli yapan arkadaşlarım profesyonel olarak hayatlarına da soktular. Artık yan meslekleri bu. Instagram üzerinden satışlarını yapıyorlar. Kremler, tonikler vs. Mesela Bodrum’da kumbalak var. Ben giremedim o işe. Girmek de istemedim. Kendime kadarım.
Pazar günü, eğer rüzgar çok olmazsa uzun bir yürüyüşe çıkacağım. Nergislerin bitmiştir, kaldıysa biraz nergis toplar kokusunu bir yağa hapsederim. Geçen sene çok kalmamıştı. (Merkezde bir kafe masalarına nergisler koyuyor. Hepsini onların topladığından şüpheleniyorum!) Sonra nergis tarlası arazisini geçerim; kuşkonmazlar olmuşlar mı diye bir kontrol ederim. Köylüler kadar aceleci davranamıyorum. Ben gidene kadar toplanmış oluyorlar. Ama belki eve dönerken elim boş dönmem bu sefer. Akşam yemeğine ekleriz.
Tumblr media
Bizim mevkinin etrafında çok fazla ot yok. Varsa da ben keşfedemedim. Uzun, kısa keşif yürüyüşleri yapıyordum. Bir gün iki köpek kıstırdı beni. O zamandan beri ürker oldu ayaklarım. Yazın gelenler çok hayvan bırakıyorlar. Barınak gönüllüleri var. Gönüllü doğa bakıcıları. Ne güzel insanlar! Çoğuyla ilgileniyorlar. Ama bu sene daha da arttı başı boş köpekler. Biz de araba ile arada sefere çıkıyoruz. Demre ile Kaş arasında öyle çok köpek var ki! Onlara mama götürüyoruz. Sadece biz de yapmıyoruz bunu. Ama yetişmiyor yine de.
Daha anlatacak çok şey var esasında. Ama kısa tutayım bu yazıyı. Zaman içinde daha ormansal bir alanda yaşamak istediğimi fark ettim. Veyahut zamanla birlikte ona evrildim. Kaş bize biraz fazla şehir gelmeye başladı. Yakın zamanda, umarım gerçekleşir bu hayalim. Hem o zaman, belki, insan görmüş köpeklerden de korkmam.
07/03/2019, Gökseki
*Trendhacker’da yayınlandı. 07/03/2019
3 notes · View notes