GÜNÜN SÖZÜ.....MEVLANA der ki;
Dibi yosun tutan denizlerle ilgilenme…
Sen dağları seyret…
Yenik düşüyorsan özlemlerine,
Aldırma,
Kalbindeki o uçsuz bucaksız sevgiyi hisset…
Işıklar sönmüşse ve karanlıksa
ona da aldırma,
Ay ışığını seyret..
SABRET…
Sabret ki herşey hissettiğin kadar derin ve sonsuz olsun….
Sabret ki herşey gönlünce olsun….
8 notes
·
View notes
Duygular çiçeğe benzerler. Gerekli suyu, toprağı ve ışığı sağladığınız sürece canlıdırlar ancak eğer sağlamazsanız… İşte o zaman solmaya başlarlar. Yavaş yavaş, günden güne… İlk başta birer tohumdan ibarettir hepsi. Gün geçtikçe filizlenmeye başlarlar. Tabii bu sizin onlara ne kadar iyi baktığınızla da doğru orantılıdır. Onları sadece sulamak ve güneşin önüne koymaktan bahsetmiyorum. Onlara gerçek anlamda bakmayı kast ediyorum. Onlara bakmak, onları görmek, onları dinlemek, onları anlamak ve en önemlisi onlarla konuşmak… Siz onlara bu imkanların hepsini sağladığınızda günler birbirini kovalar, yelkovan akrebi takip eder ve bir bakmışsınız kocaman yaprakları olan renkli parlak bir çiçeğe sahipsiniz. O kadar güzel görünüyor ki görüntüsüyle diğer çiçekleri kıskandırıyor. O kadar güzel kokuyor ki kokusuyla kelebekleri cezbediyor. Bunu sağlamak elbette ki kolay değildir. Kimi zaman suyu fazla kaçırırsınız kimi zaman toprağı doğru seçemezsiniz ancak gün gelir ve doğru su ölçüsünü, gerekli toprağı ve yeterli ışığı bulmuşsunuzdur… Peki ya sonra? Tamam, evet kocaman yapraklı parlak bir çiçeğimiz var ama ya sonra? Çiçek büyüdü deyip her şeyi bir kenara mı bırakmalıyız? İşte,herkesin zorlandığı nokta da tam olarak burası. Bir çiçeği dikmek kolaydır; büyütmek , ışık vermek , gübrelemek kolaydır. Asıl zor olan büyüdükten sonra ona bakmaktır. Daha doğrusu onu hayatta tutmaktır, canlı kılmaktır. Bunun için onu sulamaya devam etmek gerektir. Her gün, yılmadan, bıkmadan ,inatla, devamlı… Burada çoğu insan pes etmeye başlarlar ve çiçekleri de tıpkı onlar gibi yavaş yavaş solarlar. Benim de bir çiçeğim vardı. Kocaman kırmızı parlak yaprakları olan özel bir çiçek: Aşk çiçeği… Tamı tamına 3 yıl baktım ona. Önce diktim onu bahçemdeki en güzel köşeye, en verimli toprağa, en çok güneş alan yere… Sonra suladım onu. Günlerce, aylarca, yıllarca… Konuştum onunla her gün. Ne var ne yok tüm her şeyi anlattım hayatımdaki. Bazı günler ona bakmaya o kadar çok çaba harcadım ki konuşmaya mecalim kalmazdı onunla. O günlerde küserdi bana, bilirdim… O kadar severdim ki onu, her sevgi gibi benim ki de hüsranla bitti. Bir gün yine her günkü gibi bahçeye çıktım ancak o gün diğer günlerden farklı olarak ilk başta göz bebeğime bakmak yerine bahçeye şöylece bir baktım ve fark ettim ki diğer çiçeklerim kuruyor, yaprak döküyor ve günden güne soluyorlar. Bir de baktım ki ben çok sevgili aşk çiçeğimle ilgilenirken diğer çiçeklerimi unutmuşum. Bunu fark eder fark etmez bir karar vermem gerekiyordu. Ya tüm zamanımı aşk çiçeğime ayırıp diğer tüm çiçeklerimi kaybedecektim ya da aşk çiçeğime ayırdığım vakti diğer çiçeklerime paylaştırıp hepsini hayata döndürecektim. Ben ikincisini seçtim. Sırasıyla diğer tüm çiçeklerimle de ilgilenmeye başladım. Teker teker hepsini suladım. Neşeyi, hüznü, nefreti , özlemi…Bir de aşkı tabi. Zamanla hepsi hayata dönmüştü ,canlıydı, parlaktı ama bir sorun vardı. Aşk çiçeği küsmüştü. Ona ayırdığım vakti kıstığım için benimle konuşmuyor ve ne yaparsam yapayım sulasam da ışık da versem yaprak döküyordu. Soluyordu. Yavaş yavaş, kendi isteğiyle, nankörce soluyordu. Ona ayırdığım o kadar vakti, koskoca 3 yılı hiçe sayıp günden güne soluyordu. Bilerek soluyordu. Aşk çiçeği küstahtı. Aşk çiçeği kıskançtı. Aşk çiçeği yorucuydu ve ben artık yorulmak istemiyordum. Günler geçtikçe ben de çabalamayı bıraktım artık. Yavaşça onun soluşunu izledim. Gözümün önünde bahçemin göz bebeğinin yok olup gitmesini izledim… Peki pişman mıyım? Kesinlikle hayır. Çünkü fark ettim ki bazı çiçekleri ne kadar sularsanız sulayın bir işe yaramaz. Onlar yaşamak istemedikten sonra siz ne kadar çabalarsanız çabalayın hiçbir şeye fayda etmezler. Aşk çiçeği benim bahçemin iklimine uygun değildi. Ve ben 3 yıl boyunca onu kendi iklimime uydurmaya çalıştım. Koskoca 3 yılın sonunda da gördüm ki her çiçek kendi iklimine aittir. Umarım şu an aşk çiçeği kendine uygun olan iklimde rengarenk yapraklarıyla herkesi kendine hayran bırakmaya devam ediyordur. Suyu bol, güneşi çok, toprağı verimli, yolu da açık olsun… -Okyanustaki Yalnız Ada :)
11 notes
·
View notes
♧ Ellerim çiçek kokuyor diye çiçek koparmakla suçladılar, oysaki çiçek ektigimi kimse düşünmedi...
♧ They accused me of picking flowers because my hands smell of flowers, but no one thought that I planted flowers...
8 notes
·
View notes
Bazen bir çiçektir bedenim uçsuz bucaksız baharda.
2 notes
·
View notes
İnsan insana selam verir, dua eder, çay demler
Kalp kırmakta nerden çıktı !?
77 notes
·
View notes
Dünya, henüz kendi söküğünün farkında dahi değilken başkalarına ahlak hırkası giydirmeye çalışan insanlarla dolu,
kimse düzeltmeye önce kendimden başlayayım demiyor,
kimse kendi günahının hicâbında değil, herkes başkalarının eksikleriyle kendi kusurlarını kapatabileceğine inanmış.
2 notes
·
View notes