Tumgik
#nasıl olsun diyorum
kalopcia · 11 months
Text
ben neden böyle yapıyorum
2 notes · View notes
ozgur-ce · 25 days
Text
Ben sana; "Gel beraber mükemmel bir çift olalım, hiç ayrılmayalım, herkes bizi kıskansın." demiyorum ki.
Gel diyorum beraber insanları boşvererek şarkı söyleyelim diyorum. Dört dörtlük söyleyelim de demiyorum ki.
Bilmediğimiz yerleri sallarız Allah ne verdiyse.
Ben sana gel beraber yemek yapalım, mükemmel kekler pişirelim demiyorum ki.
Mahvedelim; yemeği de mutfağı da.
Ama yiyelim yine de biz yaptık diye.
Sonra gel harika bir hayatımız olsun demiyorum ki.
Kavga edelim, ayrılalım.
Aşkı kuvvetlendiren ayrılıklar değil midir zaten? İşte, olsun.
Sıkıcı bir beraberlik olmasın.
Kavga da olsun arada.
Beraber kitap okuyalım, kültürlü iki çift olalım demiyorum ki ben sana.
Gel diyorum, beğendiğimiz kitapları alalım kültürlü olmak mı? Boşver.
Zevkimize uygun okuyalım.
Sadece beraber okuyalım diyorum.
Sonra ben sana numaradan korku filmi izleyelim böylece sana sarılabileyim, romantik olur demiyorum ki.
Gel diyorum, ya komik bir film izleyelim kahkahalarla eğlenelim.
Ya da hüzünlü bir filmle göz yaşlarına boğulalım.
İçimizden nasıl geliyorsa yani.
Sonra ben sana romantik akşam yemekleri yiyelim, mum ışığında olsun demiyorum ki...
Gel diyorum, söyleyelim bir ekmekarası ciğer, yiyelim beraber.
Sonra ben sana aç romantik bir müzik dans edelim beraber demiyorum ki.
Gel diyorum; açalım bir hip-hop kopalım beraber.
Sonra ben sana gel sinemaya gidelim, güzel filmler izleyelim, gezelim beraber demiyorum ki saftriğim...
Gel diyorum, al formaları maça gidelim, bağıralım avazımız çıktığı kadar.
Sonra ben sana karda güzel fotoğraflar çektirelim, kıskandıralım insanları demiyorum ki.
Gel diyorum al şu kar topunu fırlatalım beraber milletin kafasına.
Sonra diyorum gezelim park bahçe, basketbol maçı yapalım beraber.
Ben demiyorum ki sana; Mükemmel bir çift olalım, kusursuz, harika anlaşalım.
Ben sana mükemmel biri ol demiyorum ki...
Ben diyorum ki sana; gel benimle hayatını yaşa. Kimsen o ol, değiştirme kendini, doğal olalım.
Ne istiyorsak onu yapalım.
Gel diyorum bak, söylüyorum.
Bi daha söylemem bak :)
Gel; boşverelim insanları, keyfimize bakalım, mutlu olalım…
Yani kısaca, Şems-i Tebrizi'nin dediği gibi;
"Sen ol da; ister yâr' ol, ister ' yara ';
lütfun da başım üstüne, kahrın da..."
139 notes · View notes
sezginer35 · 1 month
Text
Iyi akşamlar 😀☕☕
İhtiyacım var sana!
Nasıl anlatılır ki! Dokunmak değil benimkisi...
Günde on saniye yüzünü görsem de yeter,
Tenime dokun istemiyorum, Yüreğimden tut mesela!
Bir şarkının içinden söyle cümlelerini, Hayalin dibimde bitsin,
Elimi tut dokun demiyorum, Elimi tut hissedeyim yüreğini!
Konuşalım saatlerce olmasa bile, Dakikalarca gözlerinde buluşsam yeter diyorum!
Sesini duymasamda olur, Yüreğinden konuş mesela!
Biz olunca zaman dursun, Hayat dursun, O an sadece bizde yaşam olsun istiyorum!
Çok değil seni yanımda değil, Canımda istiyorum!
Nazım Hikmet
Tumblr media
youtube
55 notes · View notes
yusuf-krk · 3 months
Text
Dilruba-Hanedan.... Gönül Hanem....
Tumblr media
İhtiyacım var sana! Nasıl anlatılır ki! Dokunmak değil benimkisi... Günde on saniye yüzünü görsem de yeter, Tenime dokun istemiyorum, Yüreğimden tut mesela! Bir şarkının içinden söyle cümlelerini, Hayalin dibimde bitsin, Elimi tut dokun demiyorum, Elimi tut hissedeyim yüreğini! Konuşalım saatlerce olmasa bile, Dakikalarca gözlerinde buluşsam yeter diyorum! Sesini duymasamda olur, Yüreğinden konuş mesela! Biz olunca zaman dursun, Hayat dursunn, O an sadece bizde yaşam olsun istiyorum! Çok değil seni yanımda değil, Canımda istiyorum!..
Seni Seviyorum ❤️
Sağlıklı yaşam dileği ile 🖋️🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
115 notes · View notes
musfika-hanim · 29 days
Text
Tumblr media Tumblr media
sayfamda sabitlediğim kendi kalemimden, kendi duygularımla yazdığım metin kendine araştırmacı-yazar sıfatı veren bu hanım tarafından çalınmış koskoca haber sitesinin makaleler kısmında yayınlanmış. ben metinlerimin çalındığını, orda burda paylaşıldığını çok gördüm hatta kitap çıkaran huzeyfe mücahid adlı hırsızdan sonra daha çok karşılaşmıştım bu da ilk oldu. yazıklar olsun diyorum başka bir şey demiyorum. buradasınız biliyorum yazının altına yorum olarak şikayetimi de belirttim hiş üşenmem böyle konularda, site idarecilerine de ulaşırım. bana ulaşın ve o yazıyı sayfadan kaldırın lütfen sayın araştırmacı yazar Zekiye hanım. yazarsınız madem yazın, çalmayın. araştırmacı sıfatınıza da layık olun.
sabah sabah sinirlendim gerçekten bu nasıl iş ya. insanlar böyle mi yazar oluyor?
hanımefendi sizmişsiniz @zekiyeearslan ayıp yaptığınız.
Tumblr media
metne bak, sizin içinize siniyor mu?
*sitedeki mail adresine tıkladım mail profili bu, sonra postu beğenenler arasında da bu ismi ve profili görünce tamam dedim. kendi kendinizi ifşa etmişsiniz ben de hiç kaçınmadım
42 notes · View notes
femmelunee · 7 days
Text
Bazen fazlasıyla manasız geliyor Bayım! Nasıl olur diyorum kendi kendime ; eliniz elimi tutmadan , teniniz tenime dokunmadan, sesiniz ruhuma şifa olmadan , gözleriniz... evet gözleriniz Bayım gözlerime değmeden , gülüşünüzü hayranlıkla izleyemeden ,kokunuzu içime çekemeden, ruhunuzu tanıyamadan , yüreğinize giremeden , adımı bir kez olsun dudaklarınızdan işitmeden nasıl sevebildim sizi ... Nasıl canınızı canıma katabildim . Sizi ilk gördüğüm anda içimdeki titremeye nasıl anlam veremedim . Neden o an yanınıza gelmedim , bir kez daha uzun uzun bakmadım. Hiç değilse gözleriniz gözlerime değseydi , zihnim suretinizin her milimini ezberleseydi...Size dair tek hatıram yalnız bende olanlar . Sizde bir manam yok biliyorum, lakin önemli değil. Gönlümün ateşini yakana havalesiniz , tek ümidim yazgımın en nadidesi umarım sizsiniz... Ben ümitle ve gülüşünüzü gördüğüm ilk andaki aynı heyecanla bekliyor olacağım. Aklınıza takılmasın her umudumu , hayalimi size sakladım, her arzumu siz dolu dualara emanet ettim... Şimdi bir meftuna en çok yakışanı yapmak düşer payıma , sizede bu gönlü fazla yormamak düşer
Kırılmış bir kadın/ Kırılmış Bir hanımefendi
33 notes · View notes
huzun1u-b1r-sask1n · 2 months
Text
Uyuyamıyorum. Çok gürültülü. Kafamdaki sesler o kadar gürültülü ki bastıramıyorum seslerini. Hiç bir şey yapamıyorum. Öylece duruyorum, bitmesini bekliyorum. Bitmiyor. Bitmiyor işte bitmiyor. Yine gece oldu ve ben yine bu kafamdakilerle bir başımayım. Hemen sabah olsa keşke. Sabah olduğunda en azından işlerim oluyor kafam dağılıyor. İnsanın gündüzleri düşünmeye çok fırsatı olmuyor. Yine bir gece yarısındayım ve yine düşüncelerimle bir başımayım. Şu an ne yazdığımı bile tam takip edemiyorum açıkçası. Kafamı toparlayıp iki cümle bile yazamıyorum ne komik di mi ? En kötüsü de ne biliyor musun ? Haklılar. Ben gerçekten işe yaramaz bir insanım. Bir işi bile beceremeyen biriyim. Huysuzmuşum , sinirliymişim , bencilmişim , düşüncesizmişim. Ben düşüncesiz bir insanmışım. Etrafımdakiler böyle diyorlar. Dilleri her zaman tam olarak bu cümleleri kurmasa da bakışları davranışları yetiyor. Benim zaten kendi içimde halledemediğim birtakım sorunlarım var dışarıya yansıtmamaya çalışıyorum bunları. Gülüyorum konuşuyorum, espriler yapıyorum, uyuyorum. Hiç bir şeyi tam olarak yerine getiremeyen biri olduğumu biliyorum zaten. Sizlerin istediği gibi bir insan olamadığım için özür dilerim. Ama siz benim gece yastığıma sarılıp sessizce ağladığımı hiç bilmiyorsunuz. Nasıl sessizce içimden gelenleri ağlayarak yastığımla konuşup dertleştiğimi bilmiyorsunuz. Olsun. Varsın ben sizin gözünüzde umursamaz, işe yaramaz, sinirli, beceriksiz biri olarak kalayım. Ama ben sizi seviyorum. Ama sevgimi bu davranışlarınız öldürüyor haberiniz olsun. Sonra yine karşıma geçip yine neden bu kadar duygusuzsun demeyin. Ben size olan sevgimi yaşatabilmek için ne çabalar harcıyorum. Tam bitti artık diyorum tamam yeter. Ama sonra bir şey oluyor tekrar tutunmaya çalışıyorum. Dışarıya çok buzdolabıymışım gibi yansıyor tabi bazen bu süreç. Olsun, yapacak bir şey yok. Lafı bir türlü kapanışa bağlayamadım. Ama az çok neler hissettiğimi anlatabilmişimdir diye umuyorum.
İyi geceler. Tabi böyle bir şey mümkünse…
40 notes · View notes
noksanbiri · 5 months
Text
yaaani.
biraz iç dökümü gibi mi olacak? genelde benim iç dökümlerim sayfalarca oluyor ama kendime dönük yapıyorum bunu. gün içinde ne olursa olsun kafamı yastığa koyduğum zaman iki üç dakikada uyuyan insanım. bu huyumu seviyorum. yoksa bazı zamanlar hiç uyuyamayacak olmamı düşünmek korkunç. sabah uyandım ama nasıl uyanmak. biraz gergin sinirli garip bu ruh hali. hiç affedemeyeceğim birisi var. gerçek anlamda var. düşüncemde. her anım değil ama çoğu zaman. gel gitlerle aklıma gelen. insanın savunmasız olması da ayrı bir olay zaten oraya girersem eğer hiçbir zaman çıkamam. neyse kaşlar çatık falan bir bardak çay içtim. bugün hastaneye gitmeyeyim dedim kalabalık olacağını düşünerek ee dedim epeydir gitmediğim Çiğbörek yemeye gidelim. biraz uzak aslında ama abartısız Eskişehir’de olan en iyi Çiğbörek. genelde buraya gezmeye gelenler çarşının göbeğinde olan papağan çiğböreğe gidip yağlı tatsız bir şey yiyip beğenmeyip şehirlerine geri dönüyorlar. bir ananemin çiğböreği bi de Alpu'da olan Mehmet amcanın çiğböreği enfes bir şey. gittik işte. Alpu'ya. ama içimde hala garip bir duygu var. birikmişlik. sinir. nefret demek istemiyorum çünkü ben birisinden nefret edebilecek bir insan değilim ama ona yakın bir his işte. geçmiyor daralıyor beni başka mekanlarda bile. galiba kimseye karşı bu kadar negatif duygular beslemedim. bi yandan da kendime kızıyorum. nedir bu diye. alışık değilim çünkü. sinirlerim. kızarım. yeri geldiğinde bağırırım ama bu bu kadar uzun olmaz. biliyorum kendimi. süre gelen bir şey zaten. galiba böyle de gidecek o insan için bu negatif duygularım. neyse. yedik kalktık çok şükür. markete girelim dedik. eneeee iki tane şekerden tatlı küçük köpek yavruları baktılar baktılar baktılar. girdim ekmek aldım küçük küçük parçalayıp verdim önlerine. ilk başta yerken garip garip sesler çıkarttılar sonra alıştılar herhalde bana normal yemeye başladılar. bırakıp tekrar markete girdim. alacaklarımı aldım kasaya doğru baktım köpek mamaları var küçüklerinden aldım çıktım döktüm önlerine. tabii bunu gören üç beş tane büyük köpeklerden gelenler oldu falan bu küçük miniklere rahat vermediler. bunlarda kaçmadı ama kenarıya doğru çekildi. orada olan iki üç esnafa sordum anneleri yokmuş. gelen giden besliyor dediler. arabaya binerken son bir kez bakayım dedim. ama yemin ederim böyle masum bir bakış olamaz. bak yemin ederim. bunları orada bıraksam kesin bir hafta boyunca aklımdan çıkmazdı. eminim buna. ikiside oturmuş boyunları hafif eğri bana bakıyorlar. geri dönüp attım ikisinide bagaja. kaçırdım yani binevi. getirdim eve yol boyunca ise hiç ses etmediler bi ara durdum iyiler mi diye kontrol bile ettim öyle güzellerdi. bıraktım bahçeye. iki üç kediyle şimdiden kanki oldular bile. kümese girdiler tavuklar biraz sevmedi ama zararsızlar. yaaani yazımı söyle sonlandırayım. sabah uyandığımda içimde oluşan duygular birden bire farklı duygulara evrildi. ben oraya gideceğim de bu yavruları bulup geleceğim eve he? kader biraz da böyle herhalde. şimdi bu küçük yavruları birkaç tane isim türetmenizi isteyeceğim. benim fikrim çok standart ama bir anlamı var. birisinin burun ve vücud kısmı siyah diğerinin ise daha beyaz olduğu için. karabaş - akbaş olsun diyorum. sizlerin fikirleri varsa eğer yoruma yazabilirsiniz. sevgiyle.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
123 notes · View notes
Text
Komşumun Fırlama Kızı! (2) (Emre 27 Y., İstanbul)
Kapıyı açtığımda Beyza elinde bir poşetle karşımda duruyordu. Şaşırmıştım, "Hayırdır?" dedim. Gülerek, "Beni içeri davet etmeyecek misin?" dedi. Hemen içeriye aldım ve salona geçtik. Beyza'nın yürüyüşü değişmişti, "Oklava yutmuş gibi yürüyorsun!" diyerek takıldım. O da, "Oklava yutmadım, ama oklava gibi yarrak yedim amına koyum!" diyerek koltuğa yavaşça oturdu ve oturmasıyla birlikte, "Ahhh! Götüm acayip sızlıyor amına koyum!" dedi. Ben halen Beyza'nın niye geldiğini merak ediyordum, "Anlatsana, ne işin var bu saatte?" dedim. "Babamlar telefon etti, düğünden geç geleceklermiş. Ben de bu gece kız arkadaşımda kalacağım diyerek izin aldım! Bu gece burdayım, senin için sorun olmaz dimi?" dedi. "Niye sorun olsun ki?" dedim. "Ne bileyim, sevgilin falan gelmez dimi?" dedi. "Yok, sevgilim falan yok!" dedim. Beyza bu cevabıma sevinmişti, "İyi iyi! Bak ne getirdim!" diyerek elindeki poşeti verdi.
Beyza bana gelmeden önce markete uğramış, en kalitelisinden bir şişe Viski almış. Ben de kalkıp mutfakta, meze, çerez falan hazırladım, buz ve kola getirdim. Masayı kurup içmeye başladık. Beyza'ya sordum, "Yarın Pazartesi, sen okula gitmeyecek misin?" diye. "Yok ya gitmeyecem amına koyum! Okulun kapanmasına 3 hafta falan kaldı, zaten herkes asıyor okulu!" dedi. İçkilerimizi yudumlarken, ben bir elimi Beyza'nın bacağına, amına yakın bir yere koyup okşamaya başladım. Yarağım sertleşmişti. Arada sırada öpüşüyorduk ve içmeye devam ediyorduk. İçkinin verdiği rahatlık ikimizde de hissediliyordu. Beyza da elini önüme atmış, yarağımla oyunuyordu. Bir ara gözlerimin içine sinsi sinsi bakıp sırıtarak, "Bir kız daha ister misin?" dedi.
Bu soru kaşısında afallamıştım. "Ne kızı?" diye sorduğumda, Beyza, "Sikmek için diyorum, bir kız daha ister misin diye soruyorum!" dedi. Cevap vermeden önce Beyza'nın ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordum. Beyza bu birkaç saniyelik suskunluğumu başka birşeye yorumlamış olmalı ki, "Bana bak, sen de beni siken herkes gibi, bana aşık olduğunu, beni sevdiğini falan söyleyip herşeyi piç etme amına koyum! Çağırayım mı kızı, ne diyorsun?" dedi. Bende artık film kopmuştu, "Çağır gelsin amına koyum!" dedim. Beyza hemen telefonunu aldı ve birini aradı, "Bizim dairenin tam karşısındaki daireye gel!" dedi. Beyza telefonu kapatınca, "Kim bu gelecek kız?" diye sordum. "Gizem, okuldan bir arkadaşım, iki sokak ilerde oturuyor. Güzel kızdır, esmer güzeli. Taş gibi de götü var orospunun!" dedi.
Beyza bu dediğiyle beni iyice heyecanlandırmıştı. Ben gelecek kızı merakla beklerken, Beyza'yla ufaktan içkimizi yudumluyor ve öpüşmeye, elleşmeye devam ediyorduk. Aradan 15-20 dakika falan geçtikten sonra nihayet kapının zili çaldı. Heyecanla kalkıp kapıyı açtığımda, karşımda 1.80 boylarında, esmer, büyük göğüsleri ve çıkık kalçaları olan acayip çekici bir kız duruyordu. "Merhaba ben Gizem, Beyza burada mı?" dedi. Nerdeyse güzelliği kaşısında dilim tutulacaktı, zor bela, "Evet, içerde, geç!" diyebildim. Beyza da bu arada Gizem'i karşılamak için salonun kapısına kadar gelmişti, "Nerde kaldın orospu, sana taş gibi yarrak buldum!" dedi ve Gizem'in dudaklarına yumuldu. İkisinin de elleri birbirinin kalçalarını okşayarak, ayakta birkaç dakika dudak dudağa öpüştüler. Ben yanlarında dikilmiş, hayretle bu manzarayı seyrederken, o kadar tahrik olmuştum ki, benim yarrak anında çadırı kurmuştu. İzlerken nerdeyse boşalacaktım.
Beyza Gizem'le öpüşmeyi bırakıp, elini eşofmanıma attı, boxerimle birlikte indirdi ve yarrağımı ortaya çıkardı. Yarağımı tutup, Gizem'e, "Nasıl, dediğim kadar var mıymış?" diye gösterdi. Gizem de, "Harbiden kalınmış!" diyerek, elini yarrağıma attı ve sıvazlamaya başladı. Gizem yarağımla ilgilenirken, Beyza da şimdi benle öpüşüyordu. Salonun girişinde ayaktaydık, Beyza solumda, Gizem sağımda dikiliyordu. Bir elim Beyza'nın götünde, diğer elim de Gizem'in götündeydi. Sonra Gizem yere çömelip yarrağımı yalamaya başladı. Saçlarını tutup Gizem'in kafasını yarrağıma doğru bastırıyordum. Gizem de Beyza gibi 17'sinde anca vardı, ama 40 yıllık orospular gibi profesyonelce yalıyordu yarağımı. Beyza da benle öpüşmeyi bırakıp çömeldi, o da yalamaya başladı. İki tane fıstık gibi kız önümde çömelmiş, yarağımı yalamak için yarışıyordu sanki. Müthiş bir manzaraydı.
Müdahale etmesem beni boşaltana kadar yalayacaklardı. İkisini de saçlarından tutup ayağa kaldırdım ve yatak odama götürdüm. Üzerimde kalan tek parça giysi olan tişörtümü de çıkarıp, soyunmakta olan kızlara yardım ettim. Onlar da benim gibi çırılçıplak kalınca, ben ortalarında olmak üzere yatağa uzandık. Bir Gizem'in göğüslerini, bir Beyza'nınkileri yalıyordum. İkisinin de göğüsleri sert ve dimdiktiler. Sonra Gizem'i yüzüstü yatırdım ve kalçalarını okşamaya, yoğurmaya başladım. Gizemin pamuk gibi beyaz götü vardı, resmen hayran kalmıştım. Dayanamadım, poposuna birkaç şaplak attım, anında kızarmıştı. Kızaran yerlerini öpüyor, hafif hafif ısırıyordum. Gizemi tekrar sırtüstü çevirdim ve amını yalamaya başladım. O sırada Beyza yine Gizem'le öpüşmeye başladı. Gizem zevkten uçuyor olmalıydı.
Az sonra Gizem Beyza ile öpüşmeyi bırakıp, "Yarrağını sok amıma, hadi!" dedi bana. Ben Beyza'ya sorarcasına baktım, Beyza anlamıştı derdimi, "Merak etme bakire değil, istediğin gibi sikebilirsin orospuyu!" dedi. Duymak istediğim şey buydu, yarrağımı Gizem'in amına getirip, bir hamlede soktum. Gizem ufak bir çığlık atınca, Beyza Gizem'e, "Sus orospu, kalın yarak diye ölüyordun ya amına koyum!" deyip, eliyle ağzını kapadı. Ben Gizem'in amına girip çıkmaya başladığımda da, Beyza Gizem'in suratına otur gibi çömelip, amını ağzına dayadı. Beyza'ya 69 olmasını söyledim. Beyza yüzü bana doğru Gizem'in üzerine yattı. Ben de yarrağımı Gizem'in amından çıkarıp Beyza'nın ağzına veriyor, yalatıp sonra yine Gizem'in amına sokuyordum.
Gizem bir süre sonra inleyerek orgazm oldu. Şimdi yarrağım vıcık vıcık olmuş amına daha kolay girip çıkıyordu. Gizem'i biraz daha siktikten sonra amından çıktım. Beyza'yı, zevkten bayılmış gibi yatan Gizem'in yanına yatırdım ve amını yalamaya başladım. Beyza'nın amını yalarken göt deliğini de parmaklayarak açıyordum. Zaten sikim aşırı kaygan olmuştu, götünü biraz daha parmakladıktan sonra yarrağımı Beyza'nın göt deliğine dayadım ve ittirmeye başladım. Yarrağım götüne girerken Beyza çığlık atacak gibi olduysa da, parmaklarımı ağzına sokarak susturmaya çalıştım. Yarrağımın hepsini götüne soktup içinde biraz bekledim. Beyza'nın götü biraz alışınca sikmeye devam ettim. Her dibine kadar sokuşumda Beyza böğürür gibi ses çıkarıyordu. Bir süre sonra Beyza'nın götünden çıktım ve amına girmeye başladım. Arada bir amından çıkıp götüne, götünden çıkıp amına sokuyordum ve Beyza bundan acayip zevk alıyordu. Beyza orgazm olunca, ben de fazla dayanamadım ve göbeğine, göğüslerine doğru fışkırarak boşaldım.
Beyza yarağımı yalayıp temizledikten sonra, banyoya duş almaya gitti. Gizem'i kendime doğru çekip yüzüstü çevirdim ve kalçalarını öpmeye başladım. Yastıklardan birini karnının altına koydum. Götü dikilmişti şimdi, götünün yanaklarını ayırıp, göt deliğini yalamaya başladım. Yarağım yeniden sertleştiğinde Gizem'in muhteşem götünü de sikecektim. Dilimi götüne her soktuğumda, Gizem zevk aldığını belli eden inlemeler çıkarıyordu. Daha sonra dilimin yerini parmağım aldı. Daha önce götten siktirdiği hemen belli oluyordu, üç parmağımı sokuyordum ve gıkı çıkmıyordu. Gizem'in götünü parmaklarken, Beyza da duşunu almış yanımıza gelmişti. Beyza Gizem'in poposuna bir şaplak atıp, "Hadi iyisin orospu, götten de yiyeceksin!" dedi. Parmaklamayı bırakıp, Beyza'ya Gizem'in götünü yalattırmaya başladım ve bir süre öyle izledim. Acayip tahrik ediciydi, yarrağımın yeniden sertleşmeye başladığını hissediyordum.
Sonra Beyza'nın saçlarını elimle toplayıp, yarrağımı ağzına verdim ve sakso çektirmeye başladım. Yarrağım iyice kalktıktan sonra Beyza'ya Gizem'in götünün yanaklarını ayırmasını söyleyip, Gizemin götüne yanaştım. Yarrağımın başını göt deliğine dayayıp bir hamlede soktum. Yanılmamıştım, Gizem'in götü yarak yemeye alışıktı, ağzından sadece derin bir, "Ohhhh!" çıkmıştı. Kasıklarından tutarak Gizem'in götünü sikmeye başladım. Beyza arada sırada yarağıma ve Gizem'in göt deliğine tükürüyordu. Bir ara Beyza arkama elini atıp, taşaklarımı avuçladı ve yoğurmaya başladı. Müthiş bir duyguydu, acaip zevk alıyordum ve gittikçe hızlanıyordum. Gizemin götünü saatlerce sikmek isterdim, fakat fazla dayanamadım ve böğürerek götüne boşaldım. İçinde biraz daha kalıp götünden çıktım ve kendimi yatağa attım. Gizem halen ufak ufak inliyordu. Biraz dinlendikten sonra Gizem'le duşumuzu aldık. Sonra üçümüz birlikte yatarak uyuduk...
Sabah mutfaktan gelen çatal kaşık tabak sesleriyle uyandığımda yatakta tek başımaydım. Biraz sonra kızlar gelip beni kahvaltıya çağırdılar. Üzerlerinde sadece tişört ve altlarında tangaları vardı. Kalktım, boxerimi giydim, elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçtim, beraber kahvaltı yaptık. Kahvaltıdan sonra bunları birer kez daha siktim ve gönderdim...
Akşama doğru Beyza beni aradı ve damdan düşer gibi, "Sana iş buldum, hemde babamın burdaki şirketinde!" dedi. Ben de, "Teşekkür ederim, ama torpille gireceğim bir işi kabul edemem!" dedim. Beyza, "Yapma işte böyle amına koyum! Hem torpil değil ki bu! Bu sabah sen uyurken Gizem'le ortalığı biraz toprlayalım dedik, salonda senin şirketlere gönderdiğin bir müracaat formunu bulunca, yanıma aldım ve bu gün babama gösterdim. Babam da okuyup, vasıflarını uygun buldu ve seni işe almaları için personel şefine talimat verdi, **** TL maaşla başlayacaksın! Çarşamba günü personel şefiyle usulden bir mülakat yapacaksın! Tamam mı?" dedi. Bir süre düşündükten sonra kabul ettim.
Çarşamba günü Halit amcanın Ataşehir'deki şirketine giderek personel şefiyle görüşmeye girdim. Oradaki mülakatı da geçtikten sonra, Beyza'nın dediği gibi **** TL maaşla işe başladım. Artık her gün işe gidiyordum ve düzenli bir hayatım olmuştu. Dayımı da arayarak, artık işe girdiğimi haber verdim. Dayım çok sevindi.
Bir ay falan sonra, Halit amca beni evlerine akşam yemeğine çağırdı, konuşmak istediği bir konu varmış. Yemekte Halit amca, "Emreciğim, bizimkiler yaz tatiline gitmek için yanıp tutuşuyorlar, ama ben yarın yine Almanya'ya gitmek zorundayım. Sana şirketten izin çıkartacağım ve sen bizimkilerle iki haftalık bir tatile çıkacaksın, tamam mı? Merak etme tatil süresince maaşın devam edecek!" dedi. Ben hemen, "Tamam Halit bey!" dedim. O da, "Sadece işyerinde Halit bey dersin, burada Halit amca diyebilirsin!" dedi. Tatile bir hafta sonra çıkacaktık.
İşe başladığımdan beri Beyza'yı (veya Gizem'i) birdaha sikememiştim, azgınlıktan kuduruyordum resmen. Ama tatile çıkınca ilk fırsatta çok fena sikecektim Beyza'yı...
[Emre]
132 notes · View notes
olafkardanadam · 5 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Ben sana; “Gel beraber mükemmel bir çift olalım, hiç ayrılmayalım, herkes bizi kıskansın.” demiyorum ki. Gel diyorum beraber insanları boşvererek şarkı söyleyelim diyorum. Dört dörtlük söyleyelim de demiyorum ki. Bilmediğimiz yerleri sallarız Allah ne verdiyse. Ben sana gel beraber yemek yapalım, mükemmel kekler pişirelim demiyorum ki. Mahvedelim edelim; yemeği de mutfağı da. Ama yiyelim yine de biz yaptık diye. Sonra gel harika bir hayatımız olsun demiyorum ki. Kavga edelim, ayrılalım. Aşkı kuvvetlendiren ayrılıklar değil midir zaten? İşte, olsun. Sıkıcı bir beraberlik olmasın. Kavga da olsun arada. Beraber kitap okuyalım, kültürlü iki çift olalım demiyorum ki ben sana. Gel diyorum, beğendiğimiz kitapları alalım kültürlü olmak mı? Boşver. Zevkimize uygun okuyalım. Sadece beraber okuyalım diyorum. Sonra ben sana numaradan korku filmi izleyelim böylece sana sarılabileyim, romantik olur demiyorum ki. Gel diyorum, ya komik bir film izleyelim kahkahalarla eğlenelim. Ya da hüzünlü bir filmle göz yaşlarına İçimizden nasıl geliyorsa yani. Sonra ben sana romantik akşam yemekleri yiyelim, sana çiçekler alınca, öp beni demiyorum ki. Gel diyorum, söyleyelim bir çiğ köfte, yiyelim beraber. Sonra ben sana aç romantik bir müzik dans edelim beraber demiyorum ki. Gel diyorum; açalım bir hip-hop kopalım beraber. Sonra ben sana karda güzel fotoğraflar çektirelim, kıskandıralım insanları demiyorum ki. Gel diyorum al şu kar topunu fırlatalım beraber milletin kafasına. Sonra diyorum gezelim kaykayla, basketbol maçı yapalım beraber. Ben demiyorum ki sana; Mükemmel bir çift olalım, kusursuz, harika anlaşalım. Ben sana mükemmel bir kadın ol demiyorum ki... Ben diyorum ki sana; gel benimle hayatını yaşa. Kimsen o ol, değiştirme kendini, doğal olalım. Ne istiyorsak onu yapalım. Gel diyorum bak, söylüyorum. Gel; boşverelim insanları, keyfimize bakalım, mutlu olalım... Yani kısaca, Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi; “Sen ol da; ister yâr’ ol, ister ’ yara ’; lütfun da başım üstüne, kahrın da...
44 notes · View notes
kosmazsankosamazsin · 1 month
Text
Anne biliyor musun bugün o kadar güzel uyandım ki baba beni yarım saat önceden uyandırmaya çalıştı babaya sen git ben kendim durağa kadar giderim dedim o gitti sonra ben yine uyudum böyle olunca geç kaldım tabi ama yinede çok güzeldi uyku. Okula gittim enerjim baya yerinde böyle şarkı söyleye söyleye herkese günaydın diyorum her zamanki Beyzanın "guluum yavrrım günaydın" diyişiyle daha bı enerjim yerine geldi. Sonra fizik dersine girdik tabi 3 haftadır ders işlemiyoruz bastık gaza konuları yetiştiricez. Hoca derste ay tutulmasını canlandırcaz dedi. Yüzü ay gibi bı öğrenci lazım bize dedi, benim kafa sıradaydı kafamı kaldırdım hoca dedi ahaa bembeyaz gel bakim sen tahtaya, tahtaya çıktım Ege mal mal hareketler yapıyor Emirhan desen orda kışkırtmaya çalışıyor gülmemek için zor tuttum kendimi. Sonra din dersine girdik hocaya o kadar çok üzüldüm ki düşün 34 kişilik sınıfta sadece 3 4 kişi ders dinliyor diğerleri uyuyor empati kurdum biraz sonra dedim bende derse katilicam, çok güzel geçti ders. Matematiğe girdik hoca sinirden çıldırdı kaş göz hareketi yapıyor bana çabuk uyandır şunları diye bide diyo o arka dörtlüyü dağıttım yine de kurtulamadım sizden baktım Mehmet horluyo uyandırdım Ege sakat gibi yatmış onu da uyandırdım Beyza kendi kendine uyandı. Sonra kimyaya girdik, hoca simsiyah giyinmişti işte birkaç kişi hocam azrail mı oldunuz, cenazeye mı gidiyonuz falan diyo ben onlar yerine utandım. İnşallah hoca duymamıştır. Nedense bi bu hocayı ve İngilizceciyi zorbaliyorlar. Hocalar utanmasalar aglayacaklar yani. Kadının boğazı yırtıldı susun demekten. Sorulara birkaç kişi kalktı. Ben 1. Ders uyudum çünkü konuyu biliyordum 2. Ders derse katıldım. Okuldan çıktık ben sağlık ocağına gittim sonra kargomu aldım sonra geri sağlık ocağına gittim. Gelirken hep aklımda biri vardı. Ona göndermek için o kadar büyük bı hevesle video çektim ki. Videoyu defalarca kez çektim. Yolları karıştırdım, şarkıyı karıştirdim, etraftaki insanlar ben şarkı söylüyorum onlar bakıyor falan ama gram umrumda değil. Çünkü o kişiye değer. Eve gelince abla dedi babayla anneye çay demle işte yolda geliyorlar, çay demledim, yemek yaptık sonra siz geldiniz eve. O sırada videoyu atmam gereken kişiye attım ama o görmedi, görmemesi gereken biri gördü o yüzden sildim. Tekrar göndermek istiyorum ama şuan o kadar hevessizim ki hani o kişi yanında olmasa bile onun enerjisini hissedersin ya benimki de öyle ,onun o enerjisi bendeki hevesi aldı. Buna ben sebep oldum farkındayım ama bende çok yoruldum ve nasıl düzelticem bilmiyorum. Hani günüm gerçekten çok güzel geçiyor ama tek bir değer verdiğim kişinin bana soğuk yapmasına bakıyor. Neşem yerle bir oluyor. Az önce babalar yemek yedi. Beni çağırdılar ama yok işte o iştah ta kaçıyor, 2 3 kaşık çorba içtim sofradan kalktım. Seninde başın ağrıyor yatıyorsun, çabuk iyileş anne. Hastalığın yeniden başlamış ama kendini çabuk toparla, baba sensiz yapamaz her ne olursa olsun bu aile sensiz yapamaz. Şimdi yataktayim bunları yazıyorum. Ders çalışmam gerek, motivasyonum tavan ama harekete geçemiyorum. Sırf seni utandırmak, bana söylediğin o lafları sana hatırlatmak için kalkıp çalışıcam. Ama sen bunları bilmesen de olur
22 notes · View notes
ziyapasa-01 · 2 months
Text
"ÜSLUP" diyorum ne kadar önemli,
Zehri bala, balı zehre de dönüştürebiliyor bir anda...
HAYRANIM saygıyı elden bırakmadan
Sözü incitmeden ses tonunu yükseltmeden
Kelimelerini seçerek konuşabilen insanlara...
HAYRANIM, haddini bilene
Hadsizlik karşısında bozulmayana...
OLGUNLUK kimlikte ki yaşın değil,
Kişinin kendisini nasıl yetiştirdiği ile alakalı bir şeydir...
İçindeki insan sevgisiyle,
Ya da insanlara duyduğu NEFRET ile ilgisi vardır ...
Yaş rakam meselesidir,
Yaşam ise doğumdan ölüme kadar saygıyı gerektirir...!!!!
ÜSLUBU güzel insanlar yoldaşınız olsun..
Tumblr media
28 notes · View notes
dianaa70 · 11 months
Text
Kadın erkek algısından nefret ediyorum. Dışarıda geç saatte kadında görebilirsiniz! Bu gayet normal bir şey. Nasıl ki erkekler çıkıp istediği saatte istediği şeyi yapabiliyorsa aynı şey kadın içinde geçerli. Kadın ister güzel ister çirkin olsun,ister açık ister kapalı olsun,ister müslüman ister gayrimüslim olsun ne olursa olsun,bir kadın akşam geç saatte dışarı çıkarken korkmak zorunda değil. Aynı erkekler gibi korkmadan çıkabilmek onlarında hakkı. Siz yolda yürürken 2 dakikada bir arkanızı kontrol etmenin nasıl hissettirdiğini biliyor musunuz? Kulaklığı takıyorsun şarkını açıyorsun ama sonradan kapatıyorsun. Neden peki biliyor musun? Dur ben sana anlatayım çünkü çok iyi biliyorum. Çünkü ara sokağa girdin ve takip edilmekten korkuyorsun adım sesi duyarsın diye kapatıyorsun,kapatıyorsun çünkü akşam vakti,kapatıyorsun çünkü KADINSIN! Bu algı bitmek zorunda! Bitmeli değil bitmek zorunda. Yoldan geçen bir araba aniden durup laf atıcak diye korkmamalı kadınlar. Ara sokağa girdiğinde aniden biri önüne çıkıcak diye korkmamalı. Belki saçma bulacaksın ama ben ara sokağa girdiğimde orada biriyle karşılaşsam koşarak ne kadar dayanabilirim diye hesaplama yapıyorum. Saçma bulamazsın çünkü bunu bir tek ben değil çoğu kadın yapıyor. Aynı rahatsızlığı niçin erkekler hissetmiyor peki? Niçin kadınlar gidip erkekleri kaçırıp onlara türlü türlü iğrençlikler yapmıyor? Yapsın demiyorum,kimse yapmasın diyorum. Burda ki erkeklerden kastım da bütün erkekler değil. Genelleme yapmadım aslında ,öyle olmayanların üstüne alınmasına gerek yok. Sadece bu ayrım artık fazla can sıkıcı bir duruma dönüştü. Her yıl kaç tane kadın ölüyor farkında mısınız? Kaç tane kadın tecavüze uğruyor? Hiç bunlarıda araştırdınız mı? Aslında böyle şeyleri takip etmeyi bırak böyle şeylerin olmaması gerekiyor ama her sene yüzlerce kadın ölüyor. Ölüyorlar çünkü KADINLAR,ölüyorlar çünkü aynı erkekler gibi akşam geç saatte dışarı çıktılar, ölüyorlar çünkü istediği gibi giyindiler vs. Bir kadının nasıl giyindiğine de karışamazsınız! İsterse apaçık giyinir isterse tesettürlü giyinir bu kimseyi alâkadar etmez,edemez ya. Erkeklere açık giyindi diye kim taciz ediyor? Erkek geç saatte dışarı çıktı diye kim taciz edip öldürüyor? Hangi erkek yürürken defalarca etrafını kontrol ediyor? Hangi erkek toplu taşımaya binerken rahatsız edilmekten korkuyor? Söylesenize bir kadın;otobüs, minibüs vs. toplu taşımanın herhangi birinde tek kaldığı için korkmak zorunda mı? Allah aşkına aklınız alıyor mu ya!? Sürekli bir korkuyla yaşamak zorunda mıyız biz? Şu algıyı bitirin artık. Herkesin kendi hayatı. Kimse kimsenin hayatına,özeline karışamaz! Zihniyetsizseniz eğer aynı korkuyla yaşamanızı isterim.
76 notes · View notes
murat-o41 · 10 months
Text
Kayınçoma Döşedim! 1. bölüm (Aslan 33 Y., İstanbul)
Slm ben Aslan. Askerden gelmiş, 23 yaşında iken görücü usulü ile evlenmiştim. Karım çok güzel bir kadındır. Anal hariç, seks hayatımız iyidir. Karımın götünü sikmeyi çok isterdim, fakat götten vermezdi. Kayınpeder 6 yıl önce trafik kazasında vefat etmiş. Kaynanam duldur, ama ne dul. Kaynanam uzun boylu, balık etli, diri göğüslü, çakır gözlü, doğal sarı saçlı bir kadındır. Hele o yuvarlak taş gibi götü yok mu, beni bitiriyor. Götten özellikle sikmek istediğim muhteşem güzel bir kadındır. Kendi güzel olduğu gibi, doğurdukları da (karım ve kayınçom) bir o kadar güzeldir.
Evlendiğimde, kayınçom 1 yıl önce ikinci evliliğini yapmış, 27 yaşında esmer güzeli, minyon, cana yakın, cıvıl cıvıl, tek kusuru topal olan, ailesi zengin bir kız olan Fatma ile evlenmişler, ama çocukları olmamıştı. Zaten önceki karısından da çocuğu olmuyor diye boşanmışlar. Nişandan itibaren Fatma bana karşı çok samimi davranıyordu. Yeni evlendiğim için cesaret edemiyordum, ama resmen kaşınıyorudu.
Evlenmemim üzerinden 6 aydan fazla zaman geçmiş, karım ilk çocuğumuza hamile kalmış, seks hayatımız bitmişti artık. İyceden kayınçonun karısını sikmeyi düşünmeye başlamıştım, ama nasıl yapacağımı bilemiyordum. Bir gün kayınçom aradı ve "Enişte, işin yoksa akşam başbaşa Bağ evinde içelim mi, biraz dertleşiriz?" diye sordu. Ben de olur verince, akşam beni lüks arabasıyla aldı ve Bağ evine gittik. Oraya Bağ evi diyorlardı, ama resmen iki katlı villa yavrusuydu. Kayınçom evin tek çocuğu Fatmayı nikahına alınca sikiyle servete konmuştu. Kayınçom, sarışın, mavi gözlü, parlak biriydi. Benimle de çok iyi anlaşırdı.
İçmeye başlayıp biraz çakırkeyf olunca dökülmeye başladı. "Ne yaptın enişte, düğün borcunu ödeyebiliyor musun, parasal sıkıntı çekersen haberim olsun!" diye giriş yaptı. Ben de, "Şimdilik idare ediyorum, ihtiyaç olursa haberin olur, yine de sağol!" deyince, elini omzuma koyup, "Biz artık bir aileyiz enişte, bacımın sıkıntı çekmesini istemem, ayrıca seni ayrı seviyor ve güveniyorum. O yüzden sana güzel bir teklifim var, eğer kabul edersen bütün borçlarını ben ödeyeceğim!" dedi. Ben, "Nasıl bir teklif?" diye şaşkın şaşkın sorunca, "Bak enişte, sana güvenmesem zaten bu teklifi yapmam, ama yine de kabul etmezsen bile bu söyşeyeceklerim mezara kadar aramızda kalsın, söz ver!" dedi. Söz verdim artık, çünkü yapacağı teklifi çok merak ediyordum.
Kayınço, "İlk karımdan çocuğu olmuyor diye ayrıldık anlaşarak, sağolsun o da kimseye ifşa etmedi asıl meselemizi. Enişte, esasında benim çocuğum olmuyor, daha doğrusu yapamıyorum, olmuyor yani!" dediğinde, "Olmuyor derken, anlamadım, açar mısın konuyu?" dedim.
O da, "Anla işte, kadınlara ilgim yok aslında, oyüzden tek çıkış yolum sensin. Şu an senden isteyeceğim şeyi kabul edersen evliliğim kurtulacak. Fatma kimsenin talip olmadığı topal bir kızdı. Aramızda anlaştık ve bir mantık evliliği yaptık. Anlayacağın o evlenmiş olmak için, ben de ona istediğinde, ama bilgim dahilinde başka güvenilir bir ekekle kadınlığını yaşayabileceğinin garantisini vererek evlendik. Sen bacımı istemeye geldiğin güne kadar bir yıldır da hiç kimseyi istemedi. Ama seni görünce hasta oldu karım sana, hergün şuan yaptığım konuşmayı yapmamı istiyor. Ben de ancak bugün cesaret edip bunları söylüyorum sana. Sen karımı, dolayısıyla beni de mutlu edeceksin, ya da bu evliliğimi de kaybedebilirim. Hem karım daha kız biliyor musun, sen patlatacaksın kızlığını ve maddi sıkıntın da kalmayacak. Bence çok iyi anlaşma, ne dersin?" dedi.
Ben afallamıştım bu süper teklife. Birkaç saniye düşünüp, "Olur, sen nasıl istersen, ama bir şey sorabilir miyim, Fatoş analdan da verir mi? Çünkü bacın vermiyor, hasret kaldım göt sikmeye!" dedim. Bunu nasıl sordum, nerden aklıma geldi birden, bilmiyordum. Kayınço güldü, sonra da, "Alem adamsın eniştem yaa, sana bakire karımın kaymak gibi amını sik diyorum, sen göt diyorsun! Ayrıca karımın götten vereceğini zannetmiyorum. Ama illa göt sikmek istersen, ben vereyim, beni sik!" dedi kahkaha atarak.
Ben de, "Sikerim valla kayınçom, karın kadar güzelsin! Senden çirkinlerini siktim, seni mi sikmeyeceğim?" deyince, kayınçom birden ciddileşerek, "Sen ne güzel bir adamsın enişte, ne kadar anlayışlısın, duygularıma tercüman oldun, yapmazsın diye söylememiştim. Bak bundan kimsenin haberi yok, ben 17 yaşımdan beridir pasifim..." derken, baktım lafı uzatacak, birden etli dudaklarına yapıştım. Bir erkeği dudaklarından öpecek kadar azmıştım. O da şaşkınlığını atmış, çok ateşli öpüyor, dilimi her yakaladığında dilime sakso çekiyordu...
Dudaklarımız ayrıldığında, "Harikasın eniştem, o kadar adama verdim, ilk sen öptün beni, ben de kimseye yapmadığım muameleyi yapacağım sana, göte doyuracağım seni aşkım!" diyerek, hem konuşuyor hem beni soyuyordu. Karşısında çırılçıplak, sikim kazık gibi dururken, "Aslan eniştem, fiziğin harika, sikin çok tatlı duruyor!" deyip sikimi ağzına aldı. Öyle bir sakso çekiyordu ki, anasını emen kuzu misali. Karım dahil hiç kimse böyle yalamamıştı sikimi. Çok sürmeden boşalmaya yakın ağzından zorla çıkardım sikimi. Elinden oyuncağı alınmış çocuk bakışı ile, "Enişte ağzıma boşalabilirsin, hepsini yutmak istiyorum!" demesiyle, sikimi tekrar ağzına gömdüm. Ensesinden tutmuş ağzını sikiyordum. Çok geçmeden boşaldım ağzına. Bir damlasını bile ziyan etmeden döllerimi yuttu. O ana kadar ben böyle zevk yaşamamıştım. Bu sakso amdan da, götten de daha zevkli olmuştu...
Kayınço, "Tadına bayıldım, erkeğim benim, bu akşam benimsin, kazına kazına sikişelim, çoktandır ben de hasretim sikilmeye, şimdi sen biraz dinlen, ben yukarıda hazırlanayım, seslenince gelirsin!" deyip, dudağıma küçük bir öpücük kondurdu, orospu gibi kıvırta kıvırta merdivenlerden yukarı çıktı. Ben halen olayın şokunu atmamış, düşünmeye başladım. Kayınçom önce karısını sikmemi istedi, sonra hayatımın en güzel sakso keyfini yaşattı, şimdi de yukarıda bana götünü siktirecekti, inanamıyordum, adeta rüya gibiydi...
Bir süre sonra seslenip çağırdı. Yukarıya çıktığımda ise, yatağın üstünde götünü dikip domalmış, siyah tanga giymişti. Gözündeki aşk ve ihtiras dolu bakışlarıyla beni çağırdı. "Gel erkeğim, karın yap beni, doyur yarraksızlıktan yanan götümü!" diyerek gaza getirip sikimi ağzına almıştı bile. Ama çok güzel yalıyordu. O ara ben de onun yuvarlak güzel götünü okşuyor, arada şamarlıyor, hafiften tangayı kenara çekip göt deliğini yokluyordum. Parmağım deliğini okşadıkça sikimi kemirircesine somuruyordu...
İkimizin de kaybedecek zamanı yoktu artık. Pozisyonu hiç bozdurmadan arkasına geçtim. Tangayı kenara sıyırdım. Götünü öpüyor, arada hafiften ısırıyordum. Yiyesim geliyordu götünü. O an tangayla öyle güzeldi ki götü, teni bembeyaz kadife gibi. Bacısını aratmayan çok tatlı bir teni vardı. Deliğini dillemeye başladığımda, kayınçom kendinden geçmiş yalvarıyordu artık, "Hadi eniştem, hadi Aslanım, sik artık nolur, dayanamıyorum, çıldırttın beni, sok artık koca yarrağını götüme, orospun yap beni!" diye.
Yalamayı bıraktım. Deliğe sikimin kafasıyla fırça çektim biraz. Kayınçom temelli azmıştı, nefes alışverişi iyiden hızlanıyor, yalvarmaları artarak devam ediyordu. Biran önce götüne girmemi istiyordu. Sikimi götünün yarığına yasladım, bir elimle memesinin ucunu iki parmağımla hafif ezerken, kulak memesini emiyor, bir yandan da götünün yarığına hafif gitgeller yapyordum. Kayınço neredeyse ağlayacak vaziyetteydi. O an nerden aklıma geldiyse, "Karını sikmem için bir anlaşma yaptık, ama seni sikmek yoktu anlaşmada, seni sikince eniştene ne vereceksin?" diye sordum. Kayınço da, "Enişte sen beni yarrağa doyur da, ne istersen vereyim, hadi nolur sik artık, bayılacağım heyecandan!" dedi.
Önümde domalmış sikmem için yalvaran kayınçomun lüks araba galerisi olduğundan, aklıma ilk araba geldi. "Benim araba eskidi, değiştirebilir miyiz uygun şekilde?" diye sordum. Kayınçom, "Araba senin itin olsun eniştem, hadi sik!" dedi. Araba sözünü de aldıktan sonra, açılıp büzüşen göt deliğine tükrükleyip yarağımın kafasını geçirmemle kayınçom bir, "Oohhhh!" çekti ki, orgazma ulaşmış kadın gibi titriyordu önümde. Biraz kendine gelince kalanını da kökleyip, pompalamaya başlamıştım. 20 dakika kadar sertçe sikip götünün içine boşalınca ikimiz de rahatlamıştık...
Banyoya girip sikimi temizlemek isteyince, peşimden gelip, "Dur aşkım sen, ben yaparım, gel duş alalım!" dedi. Sıcak suyun altına girdik. Bir yandan beni yıkıyor, bir yandan da, "Erkeğim benim, çok güzeldi, hiç bu kadar zevk almamıştım!" diyordu. Sikimi sabunlarken sikim tekrar şahlanmaya başlamış, duruladıktan sonra saksoya başlamıştı. İkinci postaya hazırdı. Deliğini biraz sabunlayıp kucağıma alıp yarağımı götüne sokmam uzun sürmedi. Ayakta kucağımda 'Şak, şak, şak!' pompalarken bir kolunu boynuma dolamış, dudaklarımız birleşmişti. Dillerimiz birbirini kovalarken, ben alttan sertçe güzel götünü yarraklıyor, iki elimle meme uçlarını eziyordum...
Boşaldıktan sonra duşumuzu alıp kendimizi yatağa attık. Bir posta ağzına, iki posta da götüne boşalmıştım, ama kayınçom doymamıştı sanki. Etli dudakları meme uçlarımı emiyor, göğsümü yalıyordu. Nitekim az sonra, "Canım kocacım, çok tatlısın, doyamadım sana, bir daha yapalım mı?" dedi. Ben yorgun bir halde, "İstiyorsan eğer uyandır ufaklığı, kalkarsa otur üstüne, ben yoruldum, sende bundan sonrası" dememle sikimi ağzına almıştı bile. Öyle güzel yalıyordu ki kalkmaması mümkün değildi. İstediği sertliği yakalayınca üstüme çıkıp yarağı tek hamlede almıştı götüne. Zevk içinde zıplıyordu. Bense belinden iki elimle kavramış, oturup kalkmasına yardım ediyordum....
Kayınçomun mavi gözlerine bakarak, "Ohhh canım kayınçom, harikasın, götünü yerim senin, güzel götlü ibnem benim, ohhh, sikiş, orospum benim, sikiş, avradını siktiğim, karını da sikeceğim yarrağa doyuracağım!" diye ettiğim iltifat küfürlerinden etkilenip zıplamaları hızlandırdı. O da, "Aslan eniştem harikasın, kurban olurum sikine taşşağına!" deyince beni de coşturmuştu. Beline sarılıp dudaklarına yapıştım, alttan hızlı hızlı pompalamaya başladım. Bu pozisyonda yaklaşık 20 dakikalık sikişimiz, yine içine döllerimi boşaltmamla bitti. Duşumuzu alıp giyindik, gitmeye hazırlanırken bile iltifatlar bitmiyordu. Kayınçom sanki bana aşık olmuş gibi davranıyordu, bacısından bile görmediğim ilgi, duymadığım güzel sözleri mest ediyordu beni...
Ertesi gün kayınçom tüm borçlarımı kapatıp, arabamı da yeniledi :)
[Aslan]
83 notes · View notes
siir-defterim · 7 months
Text
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi gör meden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz dü- şünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tut mak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür hanım...gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına...Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gi diyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar ka tından?
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bi- lincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dö nelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden. Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, va rolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni, kederli dal gınlığımdan her döndüğümde...Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya kınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim bekaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...YalnızÖmür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sulartoprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce tsaklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hhangi gözle?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko- nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Yeni bir şeyler söyle bana ne olur, yeni bir şeyler. Kurşun aktı kulaklarıma hep aynı sözleri, aynı sesleri duymaktan. Belirsizlik güzeldir, de örneğin, kesinlik çirkin. Sessizlik sesten -hele de güncel ve kof- her zaman iyidir; düş gücü, iç zenginliği verir insana. Dünyanın usul usul ağaran o puslu sabahları ve günün turuncu tülleriyle örtünen dingin akşamları bu yüzden etkiler bizi, duygulandırır, de. Anlık izlenimler sürekli görünümlerden her zaman daha güçlü, kalıcı ömürlüdür...Alışkanlıklar öldürür güzelliğimizi, bizi değişmek çirkinleştirir de.
Kimse düşlerine yetişemez ve kimse geçemez gerçeğini bir adım bile; bu yüzden sıkıntı verir zaman, kısa kalır, sonsuz olur, insanın küçücük ömrünün karşısında. İstemenin kuralı yoktur, de, açıklaması sınırı suçu yoktur; istemek ya şamın kendiliğinden sonucudur, ne haklı ne haksız, ne yerinde ne yersiz...
Biz hepimiz dikenli tellerle sarılıyız, her ilişkide bir par çamız kalır ve bölüne bölüne biteriz de. En büyük hü nerimiz kendimize karşı olmak, aykırı yaşamaktır, acı kaynaklarımızı ellerimizle yaratarak...Kıyılarımız duy- gularımızın boyunda, derinliğimiz aklımızın ölçüsündedir; ufuklarımızsa sisler içinde...O kıyısız gökyüzü nasıl sığar küçücük gözlerimize, bir bardak suya, demirli bir pen cereye...Nasıl gizleriz ağız dil vermez bir geceye? Ve nedir ki gizi, daraldığımız her yerde bir genişlik duygusu verir içimize. Çözemeyiz, de, bu güdük bilinç, bu sığ yürek, bu ezbere yaşamla.
Dünya bir testidir, de, Ömür hanım, ömür bir su...Sızar iğneucu gözeneklerinden zamanın, bir içim serinlik bir yudum mutluluk için. Ve bir gün ölümün balkonundan... dökülür toprağa el içi kadar bir su. Yerde birkaç damla nem, bir avuç ıslaklık...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır, de...
Sars aklımın cılız ayaklarını, kuşat beni. Değişik şeyler söyle ne olur, yeni bir şeyler söyle. Yıldım ömrümün kalıplarından. Beni duy ve anla.
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır, kurşuni-külrengi mi yoksa?
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı maktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sü rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
43 notes · View notes
acid-gramma · 6 months
Note
Nej bir bana mı oluyor bilmiyorum ama asla istediğim insan olamıyorum gibi. Sanki her sabah istediğim türden biri olmak için kalkıyorum, birkaç gün iyi gitmesine rağmen bir yerde tokezleyince ise ne gerek var ki rol zaten diyorum. Sonra yeniden çabalamaya basliyorum. Cümleleri tam kafamdaki gibi yansitamadim fakat beni anlayacağını düşünüyorum, boyle bir döngüyü nasıl kırarım?
ayy mukemmel olmaya da ya da cok uretken aktif verimli saglikli bi yolda yurumeye gerek yok ki bu feci yorucu bisi zaten surdurulebilir degil. onemli olanin her andan keyif almak ve yapilan seylerin bilincinde olmak sanirim. ornegin mukemmeliyetcilikle kafayi kirmis biri icin tum gun yatiyor veya oyun oynuyor olmak korkunc bisi olabilir, ve bunu rutine cevirip sahiden baska hicbir sey yapamayacak konuma gelmek gercekten korkunc da olur. ama keyif alarak su anda YATIYORUM ve keyif aliyorum. bugun kendime oyun kafa iznisi verdim ve butun gun aylaklik ediyorum ve egleniyorum. veya bisi mi yapmaya calisiyorsun, su anda bisi deniyorum ve egleniyorum. sonuca ulassin ulaamasin istedigin gibi olsun olmasin yollun kendisi onemli. bi de disiplin. guctur, disiplin de surekli asker gibi calismak aci cekmek degil. yapamayacaginiz seyin sozunu vermeyin kendinize. yapicagini soylediginiz seyleri de yapin. o zmn kolaylasio baya
33 notes · View notes