Tumgik
#kayı
el-bidayeh · 2 years
Photo
Tumblr media
Asri gurbet harab etmiş köyümü Bülbül gidip baykuş konmuş gel hele Ben ağayım ben paşayım diyenler Kapıları kitlemişler gel hele Bir ev burda bir ev karşıda kalmış Sorun hele bizim komşular n'olmuş Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış Bizim köye benzemiyi gel hele Yanarım da ben bu derde yanarım Bizim evi bulanaca ararım Güzellere sıra vermeyen pınarım Daşlarına baykuş konmuş gel hele (M.Özbek) #Yenikent #Kayı #Ayaş #Gökler #Beypazarı #Akçakavak #ÖmürdenBirGün https://www.instagram.com/p/Cgq2LgEDKg-/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Text
Tumblr media Tumblr media
Yusuf Kayi...
If you 👍🏼 click ❤️ take a look at my archive and follow me ✌🏼👏🏼
(more 🐷contents on "my likes" 😉)
If you 👍🏼 click ❤️ take a look at my archive and follow me ✌🏼👏🏼
(more 🐷contents on "my likes" 😉)
76 notes · View notes
yfs-t-t-2623 · 11 months
Link
0 notes
rastgeleticaret · 1 year
Text
Acı Günlere Müjde! Nazlı Sabancı Hamile, Bebeklerin Cinsiyeti Belli Oldu Mu?
#nazlısabancı #hacısabancı #haberaktüel #nazlısabancıhamile #sakıpsabancı Merhaba,’Haberin Sosyal Medyası’ Haber Aktüel’e hoş geldin! Türkiye’de dijital haberciliğin benzersiz örneği olan Haber Aktüel’in Youtube kanalındasın. Bu kanalda gündem ile ilgili özel içerikler ve röportajlar bulabilirsin. Tarihten siyasete, bilimden sanata her alanda içerik bulabileceğiniz kanalımıza abone olmayı ve bizi…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
algeyapi · 2 years
Text
"Milli kimliğe sımsıkı bağlandık."
“Milli kimliğe sımsıkı bağlandık.”
Doğu kökenli vatansever bir gencin çırpınışlarını dile getiren mektubunu, sizlerle paylaşmak istiyorum. (more…)
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
gozdehaber · 2 years
Text
Hacı Sabancı ve Nazlı Kayı dünyaevine girdi! Sonunda beklenen düğün gerçekleşti
Hacı Sabancı ve Nazlı Kayı dünyaevine girdi! Sonunda beklenen düğün gerçekleşti
Hacı Sabancı ve Nazlı Kayı dünyaevine girdi! Sonunda beklenen düğün gerçekleşti Sosyetenin beğenilen isimlerinden biri olan Hacı Sabancı ile Nazlı Kayı görkemli bir düğünle dünyaevine girdi. Sosyetenin beğenilen isimlerinden biri olan Hacı Sabancı ile Nazlı Kayı görkemli bir düğünle dünyaevine girdi. Geçtiğimiz yıl 10 ekim’de nikah masasına oturan sanat topluluğunun kıymetli isimlerinden Hacı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
reyliika · 2 months
Text
Ramazan da kitap okumaya ara vermiştim ama almaya devam etmiştim
İyi ki almışım 🤭
Set set kitaplarım beni bekliyor
Ahmet şimşirgil kayı seti
Filistin kitaplari
Mustafa Necati Bursalı kitapları
Çöle inen nur
Vee zikir dua kitapları
Hangi birinden başlasın bu aciz kul
8 notes · View notes
nefretim-kazand · 21 hours
Text
Tumblr media
KORKMA İSTANBUL 🇹🇷
Bu gece efkârım ağız doluyken
Eyvâhı,dilimden dökme İstanbul
Her ilkbaharın,bir çiçek dalıyken
Sislerin ardından gül kokan tân bul !
... Gülzârda ızdırap kokma İstanbul
Sağa dönüyorum yine olmuyor
Sola dönüyorum kokun dolmuyor
Kanayan rengini kimse bilmiyor
Ne olur her güne,aydınlık yan bul !
...Öyle mahsun mahsun bakma İstanbul
Nerede marşların,nerde mehterin
Nerde kayın,ceviz ,çam rahlelerin
Serviler altından, hem derin derin
Ebedî cedleri görecek ân bul!
... Mâziden ,hüzünle sarkma İstanbul
Sokakların küsmüş,özün üşümüş
Taşların taş değil acı taşımış
Tesbihin kimbilir kaç farz yaşamış
Sen,Fetih sırrınla şanlı ûnvan bul !
... Fatih'in azminden bıkma İstanbul
Firuze mi yâren, mavi mi yâren
Türk'ün mâbedine renkleri veren
Hâlâ, ak tolgalı beyleri gören
Kafileyi,hemân atlara bin, bul!
...Geçtiği yolları yıkma İstanbul
Ki,bu aziz şehir, hân nedir bilir
Kayı boylarından şân nedir bilir
Domaniç yaylası yön nedir bilir
Çabala ne olur,Türk akan kan bul !
...Âkif evlâdısın korkma İstanbul
...Tuğ'un yüreğini burkma İstanbul
İstanbul 'un fethi Türk Milletine kutlu olsun.Allah'ın selâmı üzerinize olsun.
3 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 3 months
Text
Tumblr media
*BU YAZIYI KİM YAZMIŞSA TEBRİK EDİYORUM. MUTLAKA SABIRLA SONUNA KADAR OKUYUN.! 🧠*
Osmanlıyı 1299 yılında Oğuz Türklerinin Kayı Boyu kurmuştur.
Osmanlı imparatorluğu;
- 1299 da kurulmuş, 1579'a kadar 3 asır YÜKSELMİŞ....
- 1579 dan 1699 kadar,
1 Asır DURAKLAMIŞ.
- 1699 dan 1919 kadar.
GERİLEMİŞ VE YIKILMIŞTIR.
Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı;
- Halifeliğe kadar olan Osmanlı... (1299-1517) Nam-ı diğer Türk İmparatorluğu
- 1517 tarihinde Halifeliğin alınmasından sonraki Araplaşan Osmanlı İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca Osmanlı İmparatorluğumuz…
Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu...
Ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar…
O günkü şartlarda halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlüklülerin elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler...
Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerdedir. (1517)
Ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler...
İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur.
Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarından seçilecek iki bin civarında ulemanın, Mollanın, Ebussuud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmeleri sağlanır...
İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir deyişle; Türk İslam’ının terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini sağlamak konusunda anlaşırlar.
Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!”, “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir.
Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm!", “Türkmen’im!” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.
Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine, Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur...
1603 yılına gelindiğinde artık Ehl-i Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır, kapatılır; yerine Halidî, Nakşî, Kürdî Tekkeler kurulur.
Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir,
1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar. (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…)
Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilirler…
Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar…
Ganimeti de saraylardaki Arap mollalar ile işbirliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar…
Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak için de Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler.
Bu aşiretler ve boyların en büyükleri Avşarlardır, Halaçlardır, Mukri, Bayat, Beğdili, Evya, Yıvadır… Buna tarihimizde “Ekrad (kürtleşmiş) Türkmanlar” denir…
Yine Kelkit’ten Hakkâri’ye kadar olan bölgede yaşayan Akkoyunluların büyük bir kısmı İran’a gider. (Bugün dünyanın en büyük Türk nüfusunun yaşadığı başkent Tahran’dır…)
Böylece yüzyıllarca başımızı ağrıtacak Kürt sorunu ve bu politikalar sonucu gelişir ve büyür.
Osmanlı öyle bir açmaza düşmüştür ki, ne halifelikten vazgeçebilir, artık ne de imparatorluğun kan kaybetmesini durdurabilir... Çünkü imparatorluğu kuran asli unsur Türkmenler dışlanmış, mezhepçiliğe kurban edilmiştir…
Mollalar, başta matbaa olmak üzere bir sürü saçma sapan fetva verirler…
Ve sonuçta Osmanlı’ya Rönesans’ı ıskalatırlar, Rönesans’ı İngiltere kapar…
Matbaa Osmanlı’ya ilk kez 1480’de Yahudiler ile gelir, sonra 1527’de Ermeniler matbaaya kavuşur. 1563’te ise Rumların matbaası vardır.
Bu meşhur mollalarımız her seferinde yeni bir fetva ile bizimkilerin matbaaya kavuşmasını engellerler, ta ki Batı Rönesans’ı ve aydınlanmayı yakaladıktan, yani 240 yıl sonra, 1727’de İbrahim Müteferrika’nın çabaları ile matbaaya kavuşuruz; ama bilgiye sahip olmak için artık çok geçtir…
Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır:
1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar savaştığı tüm savaşları kazanan bir Türk imparatorluğu (Osmanlı) varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de Kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?
Osmanlı bu dönemde; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana Bozgunu’ndan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.
Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi mezhepçi politikalara dönülmeseydi; koca bir imparatorluk batar mıydı?
Ve yine; Yunus Emre'lerin, Hacı Bektaş'ların, Seyit Gazi'lerin, Ahmet Yesevi'lerin İslam’ı, İslam değil miydi?
Osmanlıyı kuran Şeyh Edebali'lerin İslam’ı, Akşemseddin'lerin İslam’ı İslam değil miydi de, Ebussuud'lara teslim edip batırdık koca imparatorluğu…
Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.
Pir-i Türkistan Ahmet Yesevi der ki:
*“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”*
İşte bu yüzden "Arap sevici, mezhepçi" değil, Cumhuriyetçiyiz, Türk'üz, Atatürkçüyüz...
Ne Mutlu Türküm diyene...!!!
Alıntı.
2 notes · View notes
baybaykus · 4 months
Text
OSMANLI DEVLETİ NEDEN YIKILDI?
En son söyleyeceğimizi ilk cümleden yazıp daha sonra kısa bir analizle açıklamaya çalışayım...
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşundaki İslamî itikadi yolu MATURİDİLİK iken, yıkılış dönemindeki islamî itikadi yolu EŞARİLİK olarak benimsenmiş olmasıdır...
Türk Milletinin tarihine, kültürüne ve en önemlisi töresine en uygun islâmî felsefe MATURİDİLİK tir.
Zira bu itikadi felsefi yolun, kurucu imamı MATURİDİ Türkistanlı, Horasanlı bir Türktür...
Maturidiliği kisaca açıklayacak olursak; "Bu felsefe Akla, pozitif bilime ve ilme öncelik veren Türk töresine en uygun itikadi islamî bir yoldur."
İmam Maturidi, İslam dünyasında inançla ilgili fikrî savrulmaların yaşandığı bir dönemde akıl-vahiy dengesini kurarak dinî problemlere kalıcı çözümler üretmiş, aynı zamanda toplumun değerleriyle bütünleşen bir inanç sistemi kurarak Türk-İslam medeniyetinin oluşmasına öncülük etmiştir.
Yaratılışın merkezine hikmeti yerleştiren ve onu “her şeyi yerli yerine koymak” şeklinde tanımlayan İmam Maturidi’nin iyi anlaşılmasının, yaşadığı döneme olduğu gibi günümüz dünyasının sorunlarına da hayati katkılar sunacağı muhakkaktır.
Osmanlının Yıkılış Döneminde izlediği İtikadi yol EŞARİ felsefesi ise;
Yemenli bir aileye mensup olan İmam EŞARİ 900 lü yıllarda yaşamıştır.
Daha çok Arap Milliyetçiliğine dayanan görüşleri ile tanınmaktadır.
İmam MATURİDİ' nin aksine Akılcılıktan ilim ve bilimden önce NAKİLCİ bir anlayışla hareket etmiştir.
İslâmi problemleri daha çok Peygamber efendimizin sünnetlerini ön plana çıkararak ve hadislerle çözmeye çalışmıştır.
Peygamber efendimizin içinden çıktığı toplumun yaşayışı, coğrafyası ve kültürü zamanla bize sünnet diye dayatılmış. Birçok hadisin uydurma olduğuda daha sonra hadis ilmi yapan ulema tarafından temizlenmiştir. Günümüzde de hala bircok hadis tartışmalıdır. Din uleması kendi arasında dahi anlaşamamakta, akılla ilmle ve vahiyle örtüşmediği görülmüştür. Ve ortada bir vaka olarak durmaktadır.
Bu iki felsefeyi k��saca açıkladıktan sonra Osmanlı Devletini de bu iki akımın etkisi altında kalan İki farklı Osmanlı olarak analiz etmek doğru olacaktır...
OSMANLI’NIN İKİ FARKLI DÖNEMİ...
Birinci Kuruluş dönemi:
Osmanlı Devleti kurulurken, bütün Türk devletleri gibi Türk Töresi üzerine kurulmuştur...
Bir milletin kültürü ve Töresi yok sayılarak yaşaması mümkün değildir.
Kuruluş Döneminde Osmanlı Devletinin Manevi Kurucusu Şeyh Edabalı, Horasan erlerenlerinden, Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebesidir...
O dönemlerde Türk kültür ve töresine en uygun İslami akım, Horasan, Türkistan coğrafyasında hakim olan MATURİDİ (Akıl, bilim, ilmi önceleyen felsefi yol) felsefi itikadi yoludur...
Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin talebeleri de MATURİDİ felsefesi ile yetişmiş bu itikadi yolu izleyerek, Anadolu'ya TÜRK-İSLÂM anlayışını yaymak için akın akın gelmişlerdir...
Osmanlı Devleti kurulurken, Kayı Boyu Türk töresince yaşamakta ve Türk kültürü ile yaşamaktaydı.
Adetlerinden, yaşam şeklinden, kıyafetlerine hatta çocuklarına konan isme kadar herşey TÜRKTÜ...
İsimleri; Ertuğrul, Ataman, Afşin, Savcı, Gündüz, Konuralp, Korkut, Orhan’dı, Türk’tük yani...
İlk 250 yıl Osmanlı Devleti bir Türk Devleti idi...
Hakim din Müslümanlık, Sarayın izlediği itikadi yol MATURİDİLİK yani Aklı bilmi ilmî önceleyen bir dini yoldu.
İşte bu yüzden girdiğimiz bütün savaşları kazandık. İlimde fende teknolojide Avrupadan öndeydik.
Tuna boyları, Karpatlar, Macar Ovaları Türk atlılarının nal sesleri ve kılıç şakırtıları ile inledi...
Bizans ortadan kaldırıldı Istanbul Fethedildi...
"Melekler erkek mi, dişi mi?" Tartışması yapan hurafelerle uğraşan Hıristiyan alemi diz çoktürüldü.
Peki bu yükseliş ve Dünya Liderliği ne zamana kadar sürdü?
Ta ki halifelik Osmanlı Devletine geçene kadar başarılarımız devam etti...
Her şey o kadar güzel giderken Yavuz Sultan Selim Han' ın aklına biri halifelik sevdasına düşürdü...
Halifelik dinî bir makam değil, siyasi bir kurumdu. Dünyaya hükmeden bir imparatorluğun o donemde siyaseten bu kuruma ihtiyacı yoktu.
O dönemde Sadece Asya değil, Avrupa da, Arap dünyası da Hıristiyanlık alemi de Türk’ün gücü önünde baş eğiyordu...
Yavuz Sultan Selim Han, hocası Kürt Şeyhi İdris Bitlisi’nin Halifelik Makamını ele geçirmesi konusundaki yönlendirmesi ile Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını kazanarak, Mısırı fethetti.
Abbasi halifeliğini İstanbul’a getirdi...
Ancak ortada bir sorun vardı.
Arap dünyası halifeliğin Araplar dan başka bir millete geçmesinin İslama uygun olmadığını savunuyordu.
Hele hele Türklere hilafetin geçmesine tamamı karşı çıkıp Yavuz’a biat etmediler...
Bu sorunu çözlülmeliydi...
Yavuz bu sorunu çözmek için orta bir yol bulundu.
Mısır ve Arap dünyasından ikibin kadar Arap asıllı EŞARİ anlayışına mensup din bilgini, ulema İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlandı.
Bir nevi Arap ulemadan para, mevki, makam verilerek Hilafetin başka bir millete geçmesinde dinî bir sakınca olmadığına dair rüşvetle fetva isteniyordu.
Bu gelen ulema EŞARİ anlayışlı Arap milliyetçisi din bilginleriydi.
Devletin kuruluşunda etkili olan MATURİDİ anlayışı din bilginleri ile, bu yeni gelen EŞARİ anlayış arasında fikir ayrılığı, dolayısı ile dinî yorumlamada farklılıklar ortaya çıktı.
DevletinTürk-İslamı felsefesi bırakılarak, Arap İslamına doğru evrilme başladı. “Türk Milleti” kavramının yerini, bugün olduğu gibi “tek millet” almaya başladı.
Bu aşamadan sonra;
İkinci Osmanlı Dönemi başladı:
Yeniçeri ocağına alınan devşirme sistemi bozuldu.
Devlet yönetiminde bir taraftan Yeniçeri ocağından sistemin bozuk işlemesi sonucu hızla yükselen devşirme ağalar, paşalar hakim olurken, diğer taraftan Arap Yarım Adasından getirilen 2000 din alim devlet yonetiminde etkili olmaya basladı.
Bu bilgin kılıklı Arap Milliyetçisi alimlerin verdiği fetvalarla devlet politikaları belirlendi.
“Türküm, Türkmenim” diyen Aleviler, Kızılbaşlar aşağılandı, dışlandı, kafaları kesildi.
Anadoluda uretim durdu. Fetihler son buldu. Bu din adamı kılıklı bilginler devleti soydu ekonomi bozuldu.
İsyanlar başladı. İsyanları bastırmak için uygulanan yöntemler halkı saraya ve devlete karşı düşman etti.
Sadece Kuyucu Murat Paşa’nın kellesini kestirip kuyulara doldurduğu Türk sayısı yüz binin üzerindedir...
Sadece Benim ilçem Gümüşhacıköy de Sırp Devşirme si, Yörgüç Paşa nın katlettiği Türkmen on binlerin üzerindedir.
Osmanlı Devletinin Kuruluşundan itibaren yaklaşik ilk 250 yılı ile hilafet makamını alışından itibaren son 350 yılı birbirinden farklı islâmî felsefe ile yönetilmiştir.
Osmanlı ilk 250 yılında MATURİDİ' lik etkili olmuşken.
Son 350 yılında EŞARİ' lik etkilidir.
Osmanlı’nın son 350 yılı ilk 250 yılın tersine, Türklere zulüm yıldır.
Artık Arap kültürü Anadolu’ya çöreklenmiş, zehirli bir yılan gibi Türk kültürünü boğmaya başlamıştır.
Bu zulümden en çok payını alan da ses bayrağımız dilimiz Türkçe olmuştur...
Türkçe saraydan, devletten, edebiyattan kovulmuş ancak dağlarda, ıssız ovalarda devlet babasina isyankar evlat olarak barınmaya yasamaya başlamıştır...
Yavuz Sultan Selim Han’ ın getirdiği Arap bilginleri yobaz mı yobazdılar.
Talihsizlik o dur ki, Yavuz' un ömrü ve saltanatı kısa sürmüştür.
Tahminim o dur ki; Yavuz' un saltanatı biraz uzun sürse idi, Halifelik Makamını eline iyice sağlama aldıktan sonra, bu yobaz Arap Milliyetçisi din adamlarını geldikleri yere geri gönderirdi...
Bu yobaz anlayışlı bilim adamları akla ziyan fetvalar çıkarmışlardır.
Bunlardan sadece biri; bu Arap Milliyetçisi EŞARİ anlayışlı bilginlerin fetvaları ile matbaa “Gavur icadı” denilip İstanbul’a sokulmamıştır...
Yine onların fetvaları ile, “Meleklerin bacakları seyrediliyor” denilip İstanbul Uzay Gözlemevi top atışları ile yıkılmıştır...
Ve ilk 250 yılında bir Türk İmparatorluğu olarak kurulan Osmanlı Araplaştıkça batmaya, son 350 yılında girdiği bütün savaşları kaybetmeye başlamıstır...
Kurulurken Türk adı taşıyan padişahlar, devlet yıkılırken Arap isimleri almaya başlamışlar, Sarayda Türkçe konuşulmaz olmuş halkla sarayın bağı Aynen Selçuklu nun son dönemi gibi kopmuştur.
Padişah isimleri, Abdülmecit, Abdülaziz, Abdülhamit gibi Arap isimleri konmuştur.
En sonunda Balkan Savaşları yenilgisi ile yeniden Anadolu’ya yani doğduğumuz topraklara geri dönmek zorunda kalınmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nı Arap milliyetçisi bilginlerin, ulemanın verdiği Araplık ruhuyla değil, Türk ruhuyla kazanılmıştır.
Hatta Bu EŞARİ anlayışlı din adamları Kurtuluş Savaşına karşı çıkmış verdikleri fetvalar ile Yabancı Ingiliz Yunan Fransız işgalcileri desteklemişlerdir...
Buna rağmen Anadoluda, TÜRK TÖRESİ ÜZERİNE YENİ BİR TÜRK DEVLETİ KURULMUŞTUR...
Türk soyunu tüketmeyen Arap EŞARİ lerinin torunları bu günde bu Türk devletini Araplaştırma çalışmalarından vazgeçmemişlerdir. İhanetlerine devam etmektedirler...
350 yıl baş köşede oturttuğumuz Arap ümmetinin ihanetine rağmen; TÜRKÜN SOYU, TÖRESİ, OCAĞININ KOR ATEŞİ SÖNMEMİŞTİR.
BİZ DE ELİMİZDEN GELDİĞİNCE DİLİMİZİN DÖNDÜĞÜNCE TÜRKÜN YANAN OCAĞININ ATEŞİNİ HARLAYACAĞIZ...
Ne diyordu Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi:
“Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!”
Bizde kaderimizi yaşayacağız.
Mevlüt KALELİ
2 notes · View notes
doriangray1789 · 9 months
Text
Selahaddin Eyyubi diZisinde rol alan Leyla bikinili fotoları sosyal medyada çıkınca ilimden olmuş halbuki Engin Altan Dümdüz yatan namı değer Ertuğrul abisini örnek alsaydı Erzurum’da kayı boyu sancağını öpüp başına koyarken çocuklarını Amerika’da doğuma götürürdü demi ya
4 notes · View notes
oyunnbozan · 1 year
Text
Artık anlatmak istemiyorum.
Anlaşılmak da istemiyorum.
Bir avlu istiyorum, bir kayı.
Sessiz sakin bir balkon istiyorum.
12 notes · View notes
yalnzardc · 1 year
Text
Şecere-i Terâkime :
Orhun Vadisi'nde yaşayan Oğuzların batıya göçü, II. Köktürk Devleti 745'te yıkıldıktan sonra başlar.
840 yılında Uygur Devleti'ni Kırgızların yıkması ile Oğuzların ta- mamına yakın bölümü Aral Gölü çevresine gelip burayı yurt tutar. Belli ki bu göç süreci uzun sürmüştür.
Gemi, Musul denilen şehrin yakınlarında bulunan Cudi adlı dağa oturdu. Gemiden çıktıktan sonra insanların bir kısmı hastalandı. Nuh Peygamber, üç oğlu ve gelinleri ise iyileşti. Bu bahsedilen kişilerin dışındaki insanlar hastalıktan kurtulamadı ve hepsi de öldüler. Ölen ölüp kalan kaldıktan sonra Nuh Peygamber, üç oğlunun her birini bir yere gönderdi. Ham adlı oğlunu Hindistan tarafına doğru gönderdi. Sam adlı oğlunu ise İran tarafına doğru yolladı. Diğer oğlu Yafes'i ise Kuzey Kutbu tarafına gönderdi.
Tumblr media
Oğuz ilinde beylik yapan kızlar
1- Sundun Bayı'n kızı              Burla Hatun
2- Karmis Bay'ın kızı               Barçın Salı
3- Kayı Bay'ın kızı                    Şabatı
4- Kondı Bay'ın kızı                  Künin Körgey
5- Yumak Bay'ın kızı                Künin Körgey
6- Kestan Kara Alp'in karısı    Kerce Buladı
7- Kınık Bay'ın kızı                    Kugadlı
4 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
İLK OĞUZLARDA EVLENME GELENEĞİ
İslamiyet öncesi Oğuz boylarında akraba evliliği yoktur.
Günümüz Oğuzları yani bizlerde olan akraba evliliği, bize Arap kültüründen geçmiştir.
Bir Ulusun seçtiği din her yönden o Ulusu etkiler. Konumuza örnek vermek istersek, İslamiyet öncesi Oğuz boylarında şöyle evlendirme olurdu.
Avşar boyu'nun (a) oymağından, ( b) obasından (c) gurubuna mensup evlenme zamanı gelmiş bir delikanlı, önce gurub ( beyi) sonra oba ( beyi) ve oymak beyinden izin alırdı. Diğer Oğuz boylarındaki evlenme yaşı gelmiş kızlara yönlendirilen bu Avşar delikanlısı, misal Kayı boyunun bir obasına varır orda kendine kız seçerdi.
Seçtiği kız'ın şartlarını kabul ederse evlilik gerçekleşir ve düğün olurdu.
İslâmiyet öncesi Oğuzlarda ( çocuk yaşta ve rızası olmadan) evlendirme yoktur. Yani onbeş yaşındaki bir kıza kırk yaşındaki bir erkeğin talib olması yasaktı.
Dahası Oğuzlar ( töre) ile hareket ederdi. İslâmiyet öncesi Oğuzlar'da ( Başlık parası yoktu) ve kız tarafı cehiz hazırlardı.
Kilim, çadır eşya gibi o döneme uygun eşyalar kız'ın cehizi olarak kabul edilirdi.
Yuvayı dişi kuş kurar deyimide bunla alakalıdır. Oğuz kızları kendilerini Şahin gibi görür ve hangi kayada yuva kuracaksa kendi belirlerdi.
İslamiyet öncesi Oğuzlar'daki bu evlendirme geleneği Türkmenistan, Azerbaycan'da halen devam eder.
Türkmenistan'da akraba evliliği yoktur.
Azerbaycan'da ise kız tarafı cehiz verir oğlan tarafı cehiz almaz. Bu konular üzerine paylaşımlar yapacam ilerleyen zamanda ve ilk Oğuzları bilmenizi isterim.
Yararlanılan kaynak: Osman Karatay/ ilk Oğuzlar
6 notes · View notes
kayiasireti · 2 years
Photo
Tumblr media
Kayı Damgası
@ismailkurt @hüseyinçekili#kayiboyu
2 notes · View notes
ririnanoriri1993 · 22 hours
Text
0 notes