Tumgik
#izmir menderes kavga
izmirspotcu · 1 year
Text
Menderes Spotçu 0536 740 29 20 İzmir Menderes İkinci El Eşya Alım-Satım 0536 740 2920
https://www.izmirspotikincielesya.com/urundetay/menderes-spotcu-0536-740-29-20-izmir-menderes-ikinci-el-esya-alim
#menderes #İzmir
1 note · View note
yusufserkan · 5 years
Text
“Lozan Antlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milleti için siyasal bir zafer oluşturan bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur… Lozan Antlaşması imza gününün ‘milli bayram' olarak kabul edilmesi uygundur.” (Mustafa Kemal Atatürk, 26 Temmuz 1927)
24 Temmuz 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr Gazetesi. Gazete Lozan Antlaşması'nı şu cümlelerle manşete taşıyor: “Bu gün sulh bayramı, hakiki halas (kurtuluş) ve istiklal bayramıdır.”
Birkaç gün önce Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı AKP'li Alinur Aktaş, “30 Ağustos halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir” dedi. AKP'li Başkan'ın tepki çeken bu açıklaması, aslında AKP'nin milli bayramlara bakışını özetliyor. AKP iktidarı 17 yıldır “milli bayramlarla” kavga ediyor. 23 Nisanları, 19 Mayısları, 29 Ekimleri, 30 Ağustosları unutturmak istiyor. Bunun için örneğin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın ve 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın karşısında önce bir FETÖ projesi olan Kutlu Doğum Haftası ve Türkçe Olimpiyatları, sonra da Kut Zaferi çıkarıldı. Birkaç yıldır da 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın karşısına Malazgirt Meydan Muharebesi çıkarılmak isteniyor. Atatürk Cumhuriyeti'nin milli bayramları unutturulmak istenirken “Yeni Türkiye”nin yeni milli bayramı olarak 15 Temmuz öne çıkarılıyor.
Aslında Cumhuriyet'in milli bayramlarını unutturma işi, kökleri 1950'lere Demokrat Parti (DP) dönemine kadar giden bir iş… Örneğin DP iktidarı, önce Lozan Barış Bayramı'nın (Lozan Günü'nün) karşısına başka bayramlar çıkardı, sonra Lozan Günü'nü tamamen yasaklayarak unutturdu.
İşte Lozan'ın 96. yıl dönümü anısına bu yazımda “Lozan Günü”nün nasıl yasaklanıp nasıl unutturulduğunu anlatacağım.
27 YIL KUTLANAN LOZAN BARIŞ BAYRAMI
İsmet İnönü'nün 24 Temmuz 1923'te imzaladığı Lozan Antlaşması, 1683 Viyana Bozgunu'ndan sonra Batı karşısında sürekli gerileyen ve her bakımdan Batı'ya bağımlı hale gelen Türklerin, sınırları belli bağımsız bir vatana sahip olmalarını sağladı.
Atatürk 26 Temmuz 1927'de Lozan'ın “milli bayram” olarak kutlanmasını istedi: “Lozan Antlaşması, Türk tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk milletli için siyasal bir zafer oluşturan bu antlaşmanın Osmanlı tarihinde eşi yoktur. (…) Bu nedenle Lozan görüşmelerinde her türlü siyasal mücadelelere göğüs vererek sonucu elde etmede büyük bir anlayışlılık göstermiş olan İsmet Paşa'yı yücelterek anmak görevimdir… Lozan Antlaşması imza gününün milli bayram olarak kabul edilmesi uygundur.”
Aslında 24 Temmuz 1923'ten itibaren Lozan, “Sulh (Barış) Bayramı”, “Lozan Günü” olarak kutlanmaya başlandı. Gazeteler Lozan'ı bayram coşkusuyla kutladılar. Örneğin, 24 Temmuz 1923 tarihli Tercümanı Ahval Gazetesi Lozan'ı “Bugün Sulh Bayramıdır” manşetiyle, Tevhid-i Efkar Gazetesi ise “Bugün Sulh Bayramı: Hakiki Halas (Kurtuluş) ve İstiklal Bayramıdır” manşetiyle kutladı.
“Lozan Sulh Bayramı” kutlamaları, 23 ve 24 Temmuz'da iki gün sürerdi. O günlerde devlet kurumlarında, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde devlet adamlarının da katıldığı Lozan toplantıları yapılırdı. Her yer tatil edilirdi. Atatürk, İnönü'ye kutlama telgrafları çekerdi. 1930'lardan itibaren Halk Evleri'nde de Lozan coşkusu yaşandı. Bazı Halkevi şubeleri yüzme yarışları düzenledi. Birçok ilde Lozan kutlaması yapıldı. İzmir bayraklarla donatıldı. Gazeteler uzun uzun Lozan'ın öneminden söz etti. Gazetelerde “Lozan” konulu yazılara, şiirlere yer verildi.
Lozan, 1924-1950 arasında, tam 27 yıl, resmen olmasa da fiilen milli bayram olarak kutlandı. 23 Temmuz 1939'da Hatay'ın anavatana katılması ile Hatay'ın kurtuluşu ve Lozan Günü birlikte kutlanmaya başlandı.
İsmet İnönü karşıtlığı Lozan ve Amerikancılık
Atatürk sonrasında CHP'nin başına İsmet İnönü geçti. Artık CHP demek İnönü demekti. Bu nedenle DP, CHP'yi yıpratmak için doğrudan İnönü'yü hedef aldı. DP'liler, İnönü ve ailesiyle ilgili asılsız iddialar ortaya attılar. İnönü'nün camileri ahır yaptığından tutun da Türkiye'yi II. Dünya Savaşı'na sokmayarak “halkın erkekliğini öldürdüğüne”, hatta “asker kaçağı” olduğuna kadar birçok yalan söylediler. İnönü karşıtı DP'nin, İnönü ile özdeşlemiş Lozan'a sahip çıkması kolay olmadı.
1923-1950 arasında 27 yıl Lozan ‘bayram' olarak kutlandı.
Bu nedenle DP önce Lozan-İnönü özdeşliğini yok etmek istedi. DP basını, Lozan'ın, İsmet İnönü'nün değil, Atatürk'ün ve milletin zaferi olduğunu yazdı. Ancak Lozan-İnönü özdeşliği bir türlü bozulmadı. Bunun üzerine DP, İnönü'yle birlikte Lozan'a da savaş açtı. Aslında DP'ye göre de Lozan bir zaferdi. Ancak İnönü karşıtlığı, DP'yi Lozan karşıtlığına savurdu.
Ancak DP'nin Lozan karşıtlığını sadece İnönü karşıtlığıyla açıklamak yanlış olmasa bile eksiktir. Çünkü bilindiği gibi Lozan bir “bağımsızlık” belgesidir. Türkiye Lozan'la tüm bağlarından, zincirlerinden kurtuldu. DP döneminde ise Türkiye NATO'ya üye oldu ve her bakımdan ABD'nin dümen suyuna girdi. İşte Türkiye'nin ABD'ye bağımlı olduğu o günlerde DP, “bağımsızlık belgesi” Lozan'ın yıl dönümlerini “bayram” olarak kutlamaktan vazgeçti.
Alternatif bayram kutlamaları
23 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı Hürriyet Bayramı olarak kutlanıyordu. 1923-1950 arasındaki tek parti döneminde de “Hürriyet Bayramı” kutlamaları devam etti.
1950'de iktidara gelen DP, Lozan Barış Bayramı'nın yerine Hürriyet Bayramı'nı kutlamaya başladı. 24 Temmuz 1950'de Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes, Hürriyet Abidesi'ne giderek Mahmut Şevket Paşa ile Talat Paşa'nın kabirlerini ziyaret ettiler. DP İstanbul İl İdare Kurulu da Hürriyet Bayramı nedeniyle Hürriyet Tepesi'nde bir tören düzenledi.
DP iktidara gelir gelmez Lozan Günü kutlamalarına son verdi.
1951'den sonra Lozan'ın yıl dönümlerinde basında çıkan Lozan yazıları da azalmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki Lozan toplantısı ise yapılmadı.
1952'den itibaren Lozan'ın yıl dönümlerinde Lozan eleştirileri başladı. Örneğin DP'nin Zafer Gazetesi, “Lozan ruhunu koruyalım” diyen Ulus Gazetesi'ni şöyle eleştirdi: “Tuz ruhu, nane ruhu, limon ruhu bilirdik, ama demek ki bir de Lozan ruhu varmış! Lozan ruhu bozuldu mu ki muhafaza edelim diye kıvranıyorlar?”
1953'ten itibaren Lozan'ın yıl dönümlerinde basın Lozan'dan değil, aynı tarihe denk gelen II. Meşrutiyet'in ilanından söz etmeye başladı. İttihat ve Terakki mensuplarına yöneltilen suçlamalara cevaplar verildi. DP iktidarı, Cumhuriyeti kuranları değil, meşrutiyeti ilan edenleri (İttihatçıları) anmaya başladı.
1950'lerde Lozan Günü kutlamaları yerine, Hürriyet Bayramı törenleri gazete sayfalarını süsledi.
DP iktidarı Lozan'ı unutturmak için sadece 23 Temmuz Hürriyet Bayramı'nı değil, 23 Temmuz Hatay'ın kurtuluş gününü, 24 Temmuz basında sansürün kaldırılmasının yıl dönümünü ve muharipler gününü öne çıkarmaya çalıştı.
DP bu alternatif kutlamalarla Lozan'ı gölgelemek istedi.
Lozan Günü'nün yasaklanması
Lozan Günü 1930'larda Halk Evleri'nde de coşkuyla kutlanırdı.
Ulus, 25 Temmuz 1939.
1955'ten itibaren DP iktidarı, “Lozan Barış Bayramı”, “Lozan Günü” kutlamalarını yasakladı.
1955'te CHP'nin İstanbul Üsküdar'da ve İzmir'de Lozan Günü'nü kutlamasına izin verilmedi. Yasak gerekçesinde “Lozan zaferi milletin malıdır, CHP'nin kutlaması doğru değildir” denildi.
1956'da Kıbrıs sorunu nedeniyle Lozan mecburen gündeme geldi. Çünkü o günlerde Lozan'a aykırı olarak Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasından söz ediliyordu. Eğer Kıbrıs, Lozan'a aykırı olarak Yunanistan'a bırakılırsa Türkiye de Batı Trakya ve 12 Adalar konusunu tartışmaya açabilirdi. Böylece siyasi gelişmeler DP iktidarına, unutturmak istediği Lozan'ı hatırlattı. Ancak DP'nin Lozan'ı hatırlamaya hiç
niyeti yoktu.
1957'de DP, Lozan Günü'nü yine kutlamadı ve kutlatmadı.
1958'de CHP Beşiktaş İlçe Teşkilatı Lozan Günü'nü kutlamak istedi. Valilik, “Millete mal olmuş bir zaferin bir parti tarafından kutlanmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle CHP'nin Lozan Günü'nü kutlamasına yine izin vermedi.
1959'da DP, Lozan Günü'nü yine kutlamadı, kutlamak isteyenlere de izin vermedi. CHP İzmir Eşrefpaşa İlçe Teşkilatı'nın Lozan Günü'nü kutlama isteği İzmir Valiliği'nce reddedildi. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı İsmet İnönü şöyle bir açıklama yaptı: “Yani İzmir Valisi, Lozan gibi bir tarihi hadiseden bahsedilmesini kabul etmiyor! Ne anlayıştır bu! Ne haktır?”
İzmir'de Lozan Günü kutlamalarına izin verilmemesini Demokrat İzmir Gazetesi de şöyle eleştirdi: “Lozan'ı anmayı unutursak, İsmet Paşa'yı değil, fakat Türk milletinin bizzat kendisini küçük düşürmüş oluruz. (…) Unutmayalım ki, şu dünyada, emirle, fermanla yaptırılamayacak sayılı işlerin belki en başlarında şu da vardır: Bir millete kendi şereflerini, kendi zaferlerini unutturmak…”
DP, 1950'lerde Lozan Günü'nü yasaklayıp unutturmaya çalışsa da İsmet İnönü, Lozan'ın her yıl dönümünde gazetelere demeçler verdi, gençlerle buluştu, Lozan'ı anlattı. İnönü, Lozan kutlamalarından birinde aynen şöyle dedi: “Altıyüz milyonluk Çin ülkesine kadar, bütün Şark'tan kapitülasyonların kalkabileceğini Türkler Lozan'da ispat etmiştir”.
Günümüzde Lozan Günü, İnönü Vakfı
tarafından Heybeliada'da her yıl
kutlanmaya devam etmektedir.
Özetlersek; bizzat Atatürk, Lozan'ın “milli bayram” olmasını istedi. Lozan'ın yıl dönümleri 1923-1950 arasında, tam 27 yıl “Lozan Barış Bayramı (Lozan Günü)” olarak kutlandı. 1950-1960 arasında DP döneminde Lozan Günü kutlanmadı, hatta yasaklandı ve Lozan unutturulmak istendi. Ancak 1959'da Demokrat İzmir Gazetesi'nde denildiği gibi emirle, fermanla bir millete kendi şerefini, kendi zaferini unutturmak mümkün değildir.
24 Temmuz Lozan Barış Bayramı, Lozan Günü kutlu olsun.
3 notes · View notes
izmirlist-blog · 7 years
Text
'Gavur İzmir' lafı nereden geliyor?
http://izmirlist.com/?p=11256 Ege Üniversitesi yeni akademik yılı, Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın 'Türkiye Tarihinde Ege' başlıklı ilk dersi vermesiyle açıldı. Ege Üniversitesi 2017-2018 akademik yılı, Ege Üniversitesi Prof. Dr. Yusuf Vardar MÖTBE Kültür Merkezi'nde düzenlenen açılış dersi ile başladı. Verdiği ilk derste İzmir’in sadece bir kıyı kenti olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ortaylı, Bayraklı’da da önemli kazılar gerçekleştirildiği belirtti. "İZMİR'DEKİ AİLELER ARASINDA HAÇLI SEFERLERİNDEN KALANLAR VAR" İzmir’deki Helenistik nüfusun büyük İskender döneminden kalmadığını belirten Prof. Dr. Ortaylı, "Ege adalarının ve Yunanistan’ın çalışkan ve fakir köylüleri buraya göç etmiştir. İzmir’in Helenistik nüfusu budur. Arazileri düzeltmiş, kanal açmışlardır. Bunların başka yerlerde görülmesi mümkün değildir. İstanbul helenizminden daha çalışkandırlar. Buranın levantenleri 17,18'inci asırda göç eden sadece Fransızlar ve İtalyanlar değil Hollandalılar, Avusturyalılar hatta Danimarkalılardır. İzmir’deki aileler içinde Haçlı seferlerinden kalanlara bile rastlayabilirsiniz. Bunların helenik nüfusla alakaları yoktur." diye konuştu. "GAVUR İZMİR LAFI..." İzmir’in yerleşik nüfusunun çevre köy ve kasabalardan gelenler olduğunu belirten Prof. Dr. Ortaylı, "Bunların şehrin iktisadi hayatı üzerinde dominant faktör olması düşünülemezdi. Girit, Bosna, Arnavutluk ve Bulgaristan’dan göçlerle gelen insanlar belki ilk anda bereketli toprakta Hristiyan unsurun olmasına kızmış olabilirler. Gavur İzmir lafı başkalarından çok onların koyduğu bir ad olabilir. "KAVGA ETMEKTENSE TİCARETTE BOY GÖSTERDİLER" Gavur İzmir diyen adamlar kavga etmektense bu bereketli topraktan istifade etmeyi tercih etmişlerdir. Şehrin sanayi ve ticaretinde boy göstermişlerdir. Yunan işgali sırasında Helenistik nüfus, Yunan valisinin levantenleri tuttuğunu, kendilerine fırsat vermediklerini söylerlerdi. İşgalin bittiği 9 Eylül günü arkada yangın geçiren ve o yangının niçin çıktığı belli olmadığı bir harabe kalmıştır. Daha detaylı anlatımı Hürriyet yazarı Taha Akyol yapmıştı; Diyanet İşleri Başkanı'nın 'İzmir'in dindarlığı başka' sözleri sonrası başlayan tartışmalara Hürriyet yazarı Taha Akyol da katıldı. Bugünkü köşesinde 'Gavur İzmir' ifadesinin kökenine inen Akyol, "GÂVUR İzmir lafı İzmir'in bugün seküler bir hayat tarzına sahip olmasından değil, eskiden etkin ve zengin bir Rum azınlığa sahip olmasından geliyor." diye yazdı. İşte Akyol'un o satırları Bizim ilk ansiklopedimiz Şemseddin Sami'nin 1890'larda yayınladığı Kamus'ül A'lâm adlı 6 ciltlik eserdir. İzmir maddesinden birkaç satır aktarıyorum size, kısmen sadeleştirerek: "Anadolu'nun en büyük ve en mamur ve doğrudan doğruya idare olunan memalik-i Osmaniye'nin İstanbul'dan sonra ikinci şehri ve Aydın vilayetinin merkezi olup, Edirne ve Selanik'ten ve Şam'dan ve Beyrut'tan ezher cihet (açıkça) ileridir. Ahalisi 130.000 raddesinde olup bunların yarısı Müslim ve Türk, 40.000 Rum, iki üç bin Avrupalı ve kalanı Ermeni, Yahudi ve sairedir..." Gâvur İzmir sözü Rumların nüfusça azınlık da olsa iktisaden çok etkin olmasından çıkmış eski bir laftır. NÜFUSUN KİMLİĞİ Tarihçi François Georgeon, 19. yüzyıl'da Osmanlı Hıristiyanlarının "altın çağ" yaşadıklarını, Osmanlı sanayiinin yüzde 50'sinin Rumların, yüzde 20'sinin Ermenilerin, sadece yüzde 15'inin Türklerin elinde olduğu belirtir, kalanı vesaire... Bu onlarda devlete sadakat duygusu yerine, müthiş bir özgüven patlamasıyla ayrılıkçı milletçiliğin gelişmesine yol açtı. Hele 1912 "Rumeli'ye Elveda" yılıdır... Balkan harbinde Rumeli Müslümanları 620 bin ölü vermiş, 810 bin'i de Türkiye'ye tehcir edilmiş veya göçmüştür. Balkanlar'da silinen bu Türk nüfusu elbette çoğunlukla Batı Anadolu'ya yerleştirilecek, bin yıllık Türk varlığı tabii ki demografik olarak da güçlendirilecekti. Bunu bugün eleştirenler, Selanik'ten, Manastır'dan, Üsküp'ten, Girit'ten Türklerin tehcir edildiğini, Ege'ye onların yerleştirildiğini unutuyorlar. İLK KIVILCIMLAR 1912'de Adalar'ı alan Venizelos, daha 1914 başından itibaren "Adalar Anadolu'nun tabii uzantısıdır" diyerek İzmir ve çevresini istemekte, buna göre nüfus istatistikleri uydurmaktadır. Elbette milliyetçilik fikrinin ilk kıvılcımlarının görüldüğü yerlerden biri İzmir olacaktı. Daha işgal yokken, Aralık 1918'de, İzmir'de "Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti" kuruldu. Doğu Anadolu'nun Ermenistan'a verilmek istenmesine karşı "Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" de Aralık 1918'de kurulmuştu. Milli Mücadele'nin ilk askeri zaferi Kazım Karabekir Paşa'nın Ekim 1920'de Kars'a girmesidir; nihai zaferi Mustafa Kemal Paşa'nın Eylül 1922'de İzmir'e girmesidir. BUGÜN İZMİR 'Gâvur İzmir' lafı artık arkeolojik bir sözdür, hiçbir anlamı yoktur. Diyanet İşleri Başkanı Muhterem Mehmet Görmez, İzmir konusunda "Tasavvuf meşrep bir İslam" vurgusu yaptı; bunu Aziz Kocaoğlu'yla konuşurken de söylemiş. Fakat amacını aşan birkaç cümlesi de var. Tashih edeceğini, İzmirlilerin gönlünü alacağını düşünüyorum. İzmir elbette seküler hayat tarzının yoğun olduğu bir ilimiz; CHP'nin de kalesi... Olsun, ne var bunda? Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Doç. Dr. Hakkı Uyar'ın "İzmir Seçimleri" üzerine akademik bir çalışması var: 1930'da Atatürk'ün partisine muhalif olarak kurulan liberal Fethi Bey'in Serbest Fırka adlı partisinin kalesi İzmir'miş. Sonra, Menderes ve Özal'ın kalesi... Laf aramızda, bu üçü, benim de partilerimdir! Sonra İzmir Ecevit'in kalesi... Geçen seçimlerde İzmir'in oyları: CHP yüzde 44, AKP yüzde 37, MHP yüzde 11... İzmir CHP'li ama aynı zamanda çoğulcu... Olsun, ne var bunda? Ben Yozgatlıyımdır, İzmir'e "Güzel İzmir" derim. "İzmir'in dağlarında çiçekler açar!" denilince, Afyon'dan İzmir'e yürüyen ordunun bir neferiymişim gibi duygulanırım. Bu 'gâvur' tartışması kadar bir zırva düşünemiyorum.
0 notes
gazetetakipnet-blog · 7 years
Text
İzmir'de liseli iki grup arasında kavga çıktı
İHA İzmir Buca’da liseli iki grup öğrenci arasında kavga çıktı. Kavga sırasında, işlek olan caddeye kadar birbirlerine tekme atan öğrenciler büyük tehlike yaşadı.Edinilen bilgiye göre, olay, İzmir’in Buca ilçesine bağlı Menderes Caddesi üzerinde meydana geldi. Liseli kız ve...
İzmir'de liseli iki grup arasında kavga çıktı Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
İzmir'de liseli iki grup arasında kavga çıktı Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
İHA İzmir Buca’da liseli iki grup öğrenci arasında kavga çıktı. Kavga sırasında, işlek olan caddeye kadar birbirlerine tekme atan öğrenciler büyük tehlike yaşadı.Edinilen bilgiye göre, olay, İzmir’in Buca ilçesine bağlı Menderes Caddesi üzerinde meydana geldi. Liseli kız ve...
0 notes
yaziyorsonhavadis · 3 years
Text
Okan Kurt rehin alındı! Demet Akalın isyan etti
Tumblr media
Şarkıcı Demet Akalın, eşi Okan Kurt'un sahibi olduğu restoranda yemek yerken yan komşularıyla kavga ettiğini ve işyeri sahipleri tarafından rehin alındığını iddia etti.Sosyal medya hesabından yardım isteyen Akalın, eşi Okan Kurt'un restoran sahipleri tarafından dışarı çıkmasına izin verilmediğini polisin de içeri giremediğini söyledi. Instagram hesabından yaptığı paylaşımda şu anda İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nda olduğunu ve İstanbul'a dönmeye çalıştığını anlatan Akalın, şunları söyledi:"Hirağan'da yan tarafla kavga olmuş ve Okan Kurt'u çıkartmıyorlarmış dışarı. Polisi sokmuyorlarmış dükkanın içine. Nerede yaşıyoruz biz? Nerede yaşıyoruz, Beykoz emniyeti nerede? Nerede yani bu polisler? Anlayamadım yani. Bu videoyu atmak zorunda kaldım. Bu nasıl bir şey ya? Böyle bir şey olabilir mi? 'Çıkartmayacağız Okan Kurt'u o dükkandan'. Nasıl oluyor bu işler?"Okan Kurt: Cumhurbaşkanı'nın berberiymiş Demet Akalın'ın paylaşımlarından kısa bir süre sonra bulunduğu iş yerinden çıkan Okan Kurt ise komşularını suçlayarak tehdit edildiklerini iddia etti. Tartıştığı isimlerden birinin Cumhurbaşkanı'nın berberi olduğunu söylediğini aktaran Kurt, "Yandaki arkadaşlar tehdit edince aramızda arbede çıktı. Burada bir arkadaş var "Ben Cumhurbaşkanı'nın berberiyim" diyor. "Ben bu sokağın sahibiyim" diyor.Cumhurbaşkanı'na boynumuz kıldan ince. Bugüne kadar sustuysak da Sayın Cumhurbaşkanı'nın hatırına sustuk ama bunlar doğru şeyler değil. Gelmişler bizi buradan çıkaracaklarmış. Babamın arabasını parçalamışlar. Küçücük kız kardeşimin üzerine yürümüşler." diye konuştu.Kavganın nedeni düğünlerİddialara göre kavganın nedeni Okan Kurt'un sahibi olduğu restoranda düğün organizasyonları yapmaya başlaması olduğu ileri sürüldü. Mekanın sahipleri, düğün organizasyonlarının yapılmasının anlaşmaya aykırı olduğunu söyleyerek işletmenin kebapçı olarak hizmet vermeye devam etmesini istediler. Okan Kurt, bu talebi kabul etmeyerek düğün organizasyonlarına devam etmesi üzerine mekan sahipleriyle aralarında kavga çıktı. Çıkan kavganın sonunda her iki tarafta birbirlerinden şikayetçi oldu. Read the full article
0 notes