Tumgik
#israiloğulları
belkidebirharfimben · 2 years
Text
Musa (a.s.) gidince hem Firavun hem İsrailoğulları kazandı
Arkadaşım, geçenlerde Musa aleyhisselamın kıssasını düşündüm, özellikle de bir bölümünü. Hani İsrailoğulları, Hak Teala canibinden kendilerine bahşedilen, kudret helvasından usanırlar da 'soğan' isterler. Bıldırcın etinden bıkarlar da 'sarımsak' talep ederler. Hatırladın değil mi? Evet. İşte orası. Tamam. "Bu bize ne anlatıyor ki?" diye dualandım üzerine. Suallenmek dualanmaktır. Zira mürşidimden öğrenmiştim: Kur'an'ı karşımızda mürşid olarak bulmak 'anlatılanın hikâyemiz olduğunu farketmeye' bağlıdır. Ne kadar alınganlığımızı arttırırsak o kadar hisse alırız. Bu titizlenme birnevi taleptir. Önü imanlı bir ümittir. Arkası mütevekkil beklentidir. Rahman'ın kapısına avuç avuç açılmaktır. Oraya dilenenler boş döndürülmezler. Avucunu yalayan yumandır ancak.
Ben deli miyim? Yummadım. Yummak kibir alametidir. Ve Cenab-ı Hakka karşı mahlukunun kibirlenmeye hakkı yoktur. Çünkü hiçbirşeyinde Ondan büyük değildir. Daha iyisini bilemez. Daha doğrusunu seçemez. Daha kuşatıcı değildir. Halbuki İsrailoğulları bu sırra uyanamadılar arkadaşım. Bugün bile onların siyasetine, akidesine ve hatta psikolojisine baksan bir 'seçilmişlik sanrısı' içinde olduklarını görürsün. Herkes bir yana onlar bir yanadır sanki. Diğerleri (yani bizler) hizmet etmek için vardır. Kendileri bambaşka üstün yaratılmışlardır. Menfaatleri gerektirirse ötekilere herşeyi eyleyebilirler. Dünyanın altını üstüne getirebilirler. Sanrıları zorlar buna onları. Zira âlemin akışı arzuları yönünde değildir. Rabbü'l-âlemîn bozuk hendeselerini hilkat nizamına mihenk tutmamıştır.
Allah'ın nizamının üstüne nizamlarını kurmak isterler. Hiç kaya denizin üstünde durur mu? İnsanoğlunun modern (me)deniyetiyle fıtrata açtığı savaş da böyledir. Ve artık küremiz inadımızdan illallah demiştir. Hem sıkılmış hem yıkılmıştır. Yani diyorum ki arkadaşım: Küresel çapta yaşadığımız her arıza gayrı mızrağın çuvala sığmamasındandır. Hatta yırtmasındandır. Denizimiz kayalarımızın çokluğundan boğulmuştur. Taşmamaya sabrı kalmamıştır. Öyledir. Hakkın düzenine meydan okuyanın düzeni yıkılmaya mahkumdur. Soğan-sarımsak ısrarların cezası da kudret helvasıyla bıldırcın etinden mahrum kalmaktır. Dizlerini dövmenin de sonradan faydası olmaz.
Ahirzaman yahudiliğin şöyle-böyle insanlığa hâkim olduğunu gösteriyor. Musa aleyhisselam gitti. Asâsı kırıldı. Sihirbazlar tekrar ortaya çıktı. Teknoloji neleri neleri gerçek gibi gösteriyor. Fakat ne garip. Hem Firavun hem İsrailoğulları kazandı. Bahşedilene razı olmak gönüllere yük artık. Yaratılışın sınırları içinde nasiblenmek zaman kaybı. İstikametli caddeyi terketmek hüner sayılıyor. Herkes farklı olmak istiyor. Herkes farklı olanı istiyor. Seçilmişlik sanrısı bireylere kadar indi. (Ajdar'ı dahi sesinin kötü olduğuna inandıramıyorsun.) Önceye dair neyi terketsen bir adım ileridesin. Hikmetli miymiş? Fıtrî miymiş? Güzel miymiş? Daha doğrusu muymuş? Uyumlu muymuş? Zararsız mıymış? Farz mıymış? Sünnet miymiş? Kimin umurunda! Farklı olmadıktan sonra ballar balının da bir anlamı yok. Önce öncekileri terkedeceksin. Dünyevî (me)deniyet ticaretini 'başkalık' üzerine kurdu bir kere. 
O şeytaniyetinde haklı. Aynılığa razı olanları yarıştıramaz. Kanaat onu büyüten ateşi söndürüyor. Kapitalizm hepimizden 'birer yahudi olmamızı' istiyor. Kudret helvasını bırakın. Bıldırcın etini terkedin. Bakın iphone'nun yeni modeli çıkmış. Soğan da olsa farklı olmayı isteyin. Sarımsak da olsa farklı olmaya yönelin. İçinizdeki 'seçilmişlik sanrısı' bundan başkasıyla hayatta kalamaz. Sünnetle farzla işiniz olmaz sizin. Cemaat, millet, ümmet, tarih eskide kalmış kelimeler. Hepiciğini boşverin. Allah insanlığı iki cins olarak mı yaratmış! Yetinmeyin efendim. Kendiniz başka cinsiyetler üretin. Peki sonuçta ne göreceksiniz? Kıssa buna dair de önemli şeyler söylüyor. Fakat oraya kadar gitmeye gerek yok. Biraz daha yaşarsak kıyametin koptuğunu bizzat göreceğiz belki.
3 notes · View notes
turkudostu61 · 2 years
Text
Tumblr media
0 notes
derdiderun · 6 months
Text
Yüce Allah, İsrailoğullarına hitaben:
"Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın" (Bakara 2/47.) buyururken, müminlere hitaben: "Öyleyse yalnız beni anın" (Bakara 2/152.) buyurmuştur. Çünkü İsrailoğulları maddeci bir zihniyete sahiptir ve bundan dolayı Cenâb-ı Hakk onlara dünya nimetlerini hatırlatmıştır.
(Kur'ân'dan İncelikler - 1)
#boykotaDevam
21 notes · View notes
yalnzardc · 29 days
Text
Yûşa b. Nun Aleyhisselam
* Yaşa b. Nûn b. Efraim b. Yusuf b. Yakab' b. İshak b. İbrahim aleyhisselamdır.
* Mûsa'dan (a.s.) sonra İsrailoğulları yedi yıl o çölde kaldılar. Kırk yıl tamamlandı. Allahü Teâlâ Yûşa'ya (a.s.) peygamberlik verdi.
* Nun oğlu Yûşa, İsrailoğulları'ndandı. Ve Yakub peygamber kabilesindendi. Ve onun soy kütüğü şöyleydi: Yakub oğlu Yûsuf, oğlu Efrâyim, onun oğlu Hazreti Yûşa. Hazreti Yûşa'nın anası Hazreti Músa'nın kız kardeşi olan Meryem'di.
* Tih Çölü'nde kırk yıllık mecburi ikamet sona erdikten ve Musa aleyhisselâm vefat ettikten sonra Yüce Allah, Yûşa' b. Nûn aleyhisselâmı, İsrailoğullarına peygamber olarak gönderdi.
* Hızır aleyhisselâmla buluşmaya giderken, Musa aleyhisselama yoldaşlık eden genç adam Yûşa' b. Nûn aleyhisselâmdı.
* Yûşa (a.s.) Mûsa (a.s.) öldüğü zaman 128 yaşındaydı. Daha sonra da 28 yıl yaşadı, tutulduğu hastalıktan kurtulamadı, öldü. Mezarı Şam'dadır.
* Musa Aleyhisselâm, bir peygamber olan "Yuşâ" adındaki zatı kendi yerine halife tayin ederek ahirete irtihal buyurmuştur. Vefatından üç gün sonra Yuşă Aleyhisselam İsrail oğullarını Tih çölünden çıkarmış, arzı mukaddese götürmüş, kendilerine karşı duran bazı Süryan ve Kenan hükümdarlarını bir mucize eseri olarak mağlup etmiş arzı mukaddesi zapt ile İsrail oğullarını oniki kola ayırmıştır, yirmi sene İsrail oğullarının başkanlığında bulunmuş, miláttan (1580) sene önce (110) yaşında iken vefat eylemiştir.
Nablus yakınlarında defnedilmiş olduğu zannediliyor, İstanbul'da Beykoz'un üstünde kendisine isnât edilen bir ziyaretgah bulunmaktadır.
* Hz. Yuşa' Aleyhisselâm İsrail ogullanını, Kenan diyarına götürmül, Erihayı fethetmiş, Şam diyarını da zapt eylemiştir.
* Mûsa aleyhisselamdan sonra İsrailoğullarını Tevrat hükümlerine göre yirmi dokuz veya yirmi yedi yıl idare etti. Bu yirmi yedi yılın yirmi yılı Fars kralı Minuşihr (Cihr), yedi yılı da Ifrasyab zamanında idi.
* Yüz yirmi veya yüz yirmi altı veya yüz yirmi yedi yaşında iken vefat edip Efraim Dağı'na gömüldü.
Yuşa' b. Nun Aleyhisselâmın Şemaili
* buğday benizli, yassı yağrınılı, büyük gözlü, mücahit, gazi ve yiğit bir zat idi.
* Orta boylu güzel yüzlüydü. Yusuf aleyhisselam'ın soyundan geliyor ve ona benziyordu
8 notes · View notes
ayten-ali · 6 months
Text
Tumblr media
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
Deki: Ey kafirler, yenileceksiniz ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz.
(Ali İmran Sûresi 12)
"Dün hristiyanlardı, bugün israiloğulları. Muhatabımızla kavga etmiyoruz, Mukaddesatımızı korumak istiyoruz!"
"Mescid-i Aksa bu Ümmete emanet edilmiştir. Bütün dünya bedel olarak verilse karşılığında Mescid-i Aksa'yı verenin imanından şüphe edilir."
"Mescid-i Aksa Allah'ın emaneti, Rasûlullâh aleyhisselam'ın mirasıdır."
"Tek başına Mescid-i Aksa'yı seviyor olmak Cennete koymuyor insanı ama ilk kıblesini unutanın son namazını da bırakabileceği ihtimalini unutmuyoruz."
"Biz bugün bir Kudüs Sevdası ile yaşıyoruz. Ve bu bitmeyecek. Biterse imanım biter !
"Kudüs bir tarih meselesi değildir, Kudüs bir kıble meselesidir.
Allah'ın mukaddes olarak bize emanet ettiği yerin adıdır Kudüs!"
(Nureddin Yıldız.)
Ey Rabbimiz, bu bir avuç mücahidi helak edersen Mübarek Aksa'nı koruyacak kimse kalmaz.
Onlara sabır ve cesaret, düşmana korku ver!
Allah'ım!
Sen'den başka yardımcımız yok.
Mücahid kullarını yardımınla destekle!
Allah'ım, yerlerin ve göklerin orduları yalnızca Senin'dir.
Mücahid kullarını görünmez ordularınla destekle!
Allah'ım, zafer yalnızca sendendir.
Mücahid kullarını muzaffer kıl!
Allah'ım, kalpler Senin iki parmağın arasındadır ve Sen onları dilediğin gibi çevirirsin.
Mücahid kullarının kalplerini ve saflarını birleştir!
Allah'ım, Sen sözünde en sadık olansın.
Sâlih kullarına vaadettiğin şey ile İslâm ümmetinin göğsünü ferahlat!
Allahümme Amin ya Rabbi..
13 notes · View notes
mnsrykt · 1 year
Text
"İsrailoğulları zamanında bir kadın, Firavun gibi bir vahşinin karısı olduğu hâlde içindeki iman ona: 'Rabbim, bana senin katında cennette bir ev ver ve bu zalimlerin elinden kurtar beni' diye söyletmişti. O onların kızı idi. Allah ondan razı olmuş ve onu Kur'an ayeti yapmıştı. Bu insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetin kızlar şimdi Allah'a yönelerek Şeriat'ına teslim olurlar da bu Ümmetin Asiyeleri olmazlar mı?"
26 notes · View notes
yantekerlek · 1 year
Text
şabatçı amca şabatçı amca parşömenlerim çalındı bulamadım. skşdfğ. ulan israiloğulları. siz var ya siz.
9 notes · View notes
Text
Ümmeti Muhammed gibi konuşuyor, İsrailoğulları gibi yaşıyoruz.
Tumblr media
11 notes · View notes
teneres · 1 year
Text
Tumblr media
Ebû Said Hudrî (radıyallahu anhu) şöyle de miştir:
Rasulullah ﷺ kabirlerin üzerine BİNA YAPILMASINI, onların üzerine oturulmasını yahut onların üzerinde namaz kılınmasını yasakladı.
Ebu Ya'la, Musned, 66/b;
Nureddin Heysemi, Mecmau'z-Zeva'id, 3/61
Abdullah ibn Abbas (radıyallahu anh)'tan Rasulullah ﷺ'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir;
Hiçbir kabre doğru namaz kılmayın. Hiçbir kabir üzerinde namaz kılmayın.
|| Taberani, 3/150/a
Enes (radıyallahu anhu) şöyle demiştir;
Rasulullah ﷺ kabirlere doğru namaz kılmayı yasaklamıştır.
|| İbn Hibban, 343
Amr b. Dinar'a kabirler arasında namaz kılmaya dair soru sorulunca, şu cevabı vermişti: Bana Rasulullah ﷺ'in şöyle buyurduğu anlatıldı:
İsrailoğulları peygamberlerinin kabirlerini mescit haline getirmişlerdi. Bu sebeple Yüce Allah onlara lane! etti.
|| Abdurrezzak, 1591
Hadislerin birinci anlamı hakkında İbn Hacer Heytemi eş-Şafii şunları söylemektedir:
Kabrin mescit haline getirilmesi, onun üzerinde veya ona doğru namaz kılmak demektir.
Bu Heytemi'nin sözü edilen 'kabrin mescit haline getirilmesinden, iki manayı da kapsadığı anlaşılır. Bu manalardan birisi, mezarın üzerinde namaz kılınmasıdır.
ez-Zevacir an İktirafi'l Kebir, 1/121
İmam San'ânî, şunları söylemektedir:
Kabirleri mescit haline getirmek, onlara doğru namaz kılmak yahut onların üzerinde namaz kılmak anlamından daha geneldir.
Subulu's-Selâm, 1/214
İkinci anlama gelince, İmam Munavi, Feydu'l-Kadir'de açıklarken şunları söylemiştir:
Yani onlar batıl inançlarıyla birlikte, kabirleri kıblelerinin bulunduğu tarafa yaptılar. Kabirlerin mescit haline getirilmesi, mescitlerin de kabirler üzerine yapılmasını gerektirdi. Tıpkı bunun tam tersinde olduğu gibi (kabirler üzerine mescit yapılmasının, kabirleri mescit haline getirmeyi gerektirdiği gibi). İşte bu, kabirleri yüceltmede aşırı davranıldığından dolayı lanete uğramalarının sebebini de açıklamaktadır. Kadı (Kadı Beydavi'yi kastetmektedir) şunları söylemektedir: Yahudiler yüceltmek için peygamberlerinin kabirlerine doğru secde edip, onları kıblelerinin bulunduğu tarafa yerleştirerek ibadetlerinde kabirlere doğru yöneldiklerinden dolayı onları putlaştırmış oldular. Allah da onları lanetledi, Müslümanları böyle bir şeyden alıkoydu ve onlara bunu yasakladı.
8 notes · View notes
belkidebirharfimben · 2 years
Text
Kurbanıma laf eden bari vejetaryen olsa!
Bir kurban bayramını daha geride bıraktık muhterem kârilerim. Hamdolsun. Cenab-ı Hak tekrarını nasib eylesin. Âmin. Hem de Türkiye müslümanlarına güç-kuvvet versin. Yok. Yanlış anladınız muhterem kârilerim. Güç-kuvvet duası 'kaçan boğaları kovalamakla' veya 'kaçamayanları kıbleye yatırmakla' ilgili değil. Ona bir şekilde muvaffak oluyoruz zaten. Bin yıllık tecrübemiz var. Değil mi ya? Hey yavrum hey! İspanyollar boğadan kaçar boğalar da bizden. O kadar. Bayram sporu sayarız onu. Kavurmasını yemeden kalorisini yakarız yani. Neyse. Asıl tecrübesiz olduğumuz konuda Hak Tealanın yardımına muhtacız. Nedir? Artık geleneksel hale gelen, yani ki her kurban bayramında yaşadığımız, 'Allahsızların Allahlık taslaması' dramıdır. Evet. Müslümanlara güç-kuvvet daha çok bu alanda lazım şimdilerde.
Diyeceksiniz ki: "Be Ahmed ne abarttın! Hele sen Hindistan coğrafyasına bak. Oradaki müslümanlara yaşatılanlara bak. Onlarınki yanında seninki dert mi ki?" Doğrudur muhterem kârilerim. Hindistan müslümanlarının yaşadıkları yanında yaşadıklarımızın çok bir hükmü yoktur. (Allah yardımcıları olsun.) Fakat yine de âdemoğlunun kanına dokunmaktadır. Nihayetinde burası özbeöz bilâd-ı İslam'dır. Hinduların çoğunlukta olduğu bir yer değildir. Yani ki müslümanlar Türkiye'de esir değildir. Azınlık değildir. Mülteci değildir. Vatanın asıl sahipleridir. Hadi, dün secde ettiği sarı tosunu, ertesi gün müslümanın kıyma tenekesinde görünce hinduların şafağı atmaktadır. Peki bizim Allahsızların şafağı kimedir-neyedir? Öyle ya. Kurbanıma laf eden bari vejetaryen olsa! Bunlarda vejetaryenliğin 'v'si de yoktur.
Evet. Yanlış duymadınız. Hangisinin mazisini şöyle bir tarasanız bir kebapçının kartviziti çıkar. Olmadı bir balıkçıda poz verilir. Daha olmadı 'Kendin pişir kendin ye'de boyverilir. Yani bunların kurban husumetinin hindularınki kadar bile saygı duyulacak yanı yoktur. Hindu, öküzlüğünün gereği olarak, taptığı öküzün etini yemez. Bâtıl itikadında bir tutarlılık sahibidir. Bizimkiler kurbanın kavurmasını da kaşıklarlar. Hem şöyle ikircikli bir yanları daha vardır:
Gündelik hayatı tastamam bir Allahsız olarak yaşamaya devam ederler. Hatta bununla övünürler. Oruç tutmazlar. Namaz kılmazlar. Kur'an okumazlar. Yanlarında hasbelkader 'Allah' diyene aldırmazlar. (Belki epeyce rahatsız olurlar.) Lakin iş müslümanların bunları yapmasına geldi mi (mesela, ramazana erişildi mi, kurban bayramına kavuşuldu mu, hac mevsimine yetişildi mi) Allahsızlığı bir kenara bırakıp müslümanlara Allahlık taslama görevini de üstlenirler. Yani inanmadıkları dinin de, hâşâ, Allah'ı onlar olmaya çalışırlar. Hem de nasıl! Oruç tutulacaksa nasıl tutulacağını da onlar söylerler. Bayram kutlanacaksa nasıl kutlanacağını da onlar anlatırlar. Hacca gidilecekse nasıl gidileceğini de onlar tembih ederler.
Elbette bu psikolojinin altından 'sosyal darwinizmin' kokusu yükselmektedir. Hastalığın özeti şudur: Bu insanlar 'doğrusal tarih anlayışları' gereğince müslümanların evrimin daha aşağı bir katmanında kaldığını düşünürler. Onlar basit varlıklardır. Varoşlardır. Köylülerdir. Maymunluktan pek az çıkmışlardır. Ama kendileri? Kendileri öyle midir ya! Konken bilirler. Vals ederler. Salsa sallanırlar. Başkalarından karılarını-kızlarını da sakınmazlar. Hoş, batılı insanlar kadar onlar da 'insan-üstü'leşememişlerdir ya, olsun. En azından yolunda giderler. Tuvaletlerinden taharet musluğunu çoktan sökmüşlerdir. Küvetlerindeki durgun suyla şıpşıp yıkanmışlardır. Rakı bardağıyla poz da vermişlerdir. Bunlar elbette onları üst-insan sınıfına yaklaştırmıştır. Müslümanlar doğrudan batılılardan sufle almadıklarına göre bir de. O zaman iş başa düşmüştür. Nasihati onlar vereceklerdir. Köylü kızları plaj hayatına hazırlanacaktır.
Halbuki standart müslüman mevzuun 'kendisi kalmak' olduğunu bilir. Dünya imtihanında muvaffakiyet her zurnaya köçek olmakta değildir. Ya? Aleyhissalatuvesselam Efendimizin öğrettiği sünnet üzerine yaşamaktadır. Bizde değişmesi gerekenleri birdörtyüzyıl önce gelip o değiştirmiştir zaten. Cahiliyeden bilgeliğe o taşımıştır. Bunda sonra müslüman için yakîn gelinceye kadar korunması gereken sabiteler vardır. O sabitelerden birisi de kurbanıdır. Kestiğinde kimliğini korumuş olur. Bediüzzaman da ibadetler hakkında der ki: "İmanî hükümlerin takviye ve inkişaf ettirilmesi ancak tekrar ile teceddüd eden ibadetle olur." 
Müslümanlar neden hindular gibi öküzleri kutsamamaktadır? Neden hayvanlarla ilişkilerinde şefkatlerini korudukları halde ifratları yoktur? İşte bu eşikte istikametlerini  sağlayan eğitimi kurbanda bulabilirsiniz. Mürşidim de başka bir yerde aynen öyle der:
"Mısır kıt'ası, kumistan olan Sahrâ-yı Kebirin bir parçası olduğundan, Nil-i mübarekin feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahrâ komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraati, ahalisinde pek mergup bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki, ziraati kudsiye ve vasıta-i ziraat olan bakarı ve sevri mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ, o zamandaki Mısır milleti, sevre, bakara, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte, o zamanda Benî İsrail dahi o kıt'ada neş'et ediyordu; ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, 'icl' meselesinden anlaşılıyor. İşte, Kur'ân-ı Hakîm, Hazret-i Mûsâ aleyhisselâmın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakarperestlik mefkûresini kesip öldürdüğünü, bir bakarın zebhiyle ifham ediyor. İşte şu hadise-i cüz'iye ile bir düstur-u küllîyi, her vakit, hem herkese gayet lüzumlu bir ders-i hikmet olduğunu, ulvî bir i'câz ile beyan eder."
Musa aleyhisselam, İsrailoğullarına öyle bir inek kestirdi ki, bir daha ineğe tapmadılar. Maşaallah. O yaralarından şifa buldular. Kurtuldular. Belki sen de her sene böylesi bir ibadetle içindeki birçok kaymadan-yaradan kurtuluyorsun. Olamaz mı? Olur elbette. Ama lütfen kavurmasını yeyip sonra müslümanlara Allahlık taslayanların sözlerine kanma. Onların derdi seni müslümanlığının sabitelerinde tutmak değil. İnsanlığının ayarlarıyla oynamak! Belini ayıya çiğnetirsen, elbette omurlarının başka şekle girdiğine şaşırmayacaksın, vesselam.
0 notes
necaattin58blog · 1 year
Photo
Tumblr media
'' İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir? ''                             - - - Şu'arâ, 26/197 - - -
3 notes · View notes
derdiderun · 2 years
Text
Bir Lokmaya Bir Lokma
Salim b. Ebi Ca'd anlatıyor: "İsrailoğulları zamanında ard arda yıllarca süren bir kıtlık olmuştu. Bir kadın kucağındaki küçük çocuğuyla birlikte dışarı çıkmıştı. Bu arada bir kurt geldi ve çocuğu kapıp kaçtı. Kadın hemen kurdun peşine düştü. Kadının yanında bir parça ekmek vardı. Yolda karşısına bir dilenci çıktı. Dilenci kendisinden bir şeyler isteyince kadın bu ekmeği çıkarıp verdi. Biraz sonra kurt küçük çocukla beraber gözüktü. Kadının yanına geldi ve çocuğunu bıraktı. Sonra gaipten bir ses işitildi:
"Bu, verilen bir lokmaya karışılık bir lokmadır!"
Allah Teâlâ hepimizden büyük ve küçük bela-musibetleri defetsin...
(Dürretü'n-Nasihîn-Dürretü'l Vaizin)
21 notes · View notes
6ustu1ask · 1 year
Text
Ümmeti Muhammed gibi konuşuyor, İsrailoğulları gibi yaşıyoruz.
4 notes · View notes
yalnzardc · 1 month
Text
Bakara sr. : Medinede nazil olmuştur. 287 ayettir. İlk inen surelerdendir.
Fazileti ;
İçinde Bakara sûresi okunan eve şeytan giremez.
Ebû Ümâme (ra)'den rivayet edildiğine göre o Hz. Peygamber'in şöyle dediğini işitmiştir: "Kur'ân-ı Kerim'i okuyunuz. Zira o kıyamet günü ehline şefaat edecek. Zehraveyn (Bakara ve Al-i İmrân) sûrelerini okuyunuz. Çünkü bunlar kıyamet gününde iki bulut yahut iki gölgelik veyahut saf saf dizilmiş iki kuş sürüsü gibi gelerek dostlarını müdafaa edecektir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle devam etti: "Bakara sûresini okuyun. Çünkü onu okumak bereket, terk etmek ise pişmanlıktır. Sihirbazlar ona güç yetiremezler.
19. Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve yıldırımlar bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir.....
19 - "Yağmur gibi" ayette geçen 'اصیب' karanlık gecede gökten boşalan yağmur demektir. Buradaki karanlık şüphe, küfür ve nifak karanlığıdır.
24. ... yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler için hazırlanmıştır.
24 - Mücahid şöyle demiştir: O kükürt ağacıdır ki onun leş kokusundan daha beter bir kokusu vardır. Bazı müfessirler buradaki taşlardan muradın putlar ve Allah'ın dışında tapılan ortaklar olduğunu söylemişlerdir.
49 - Firavun, Mısır hükümdarları için kullanılan özel bir isimdir. Bu ismi Amalika ve diğer kavimlerden kafir olan hükümdarlar kullanıyorlardı. Bu tıpkı Şam da dahil olmak üzere bütün Rum hükümdarlarına "Kayser", bütün Fars krallarına da "Kisra" isminin verilmesi gibidir.
Musa (a.s) zamanındaki Firavun'un isminin "Velid İbn Mus'ab b. Reyân" olduğu söylenmiştir. Bu Amelika soyundan idi. Künyesi de "Ebû Merre" idi. Aslen İran'ın Persepolis şehrindendi. Her kim olursa olsun Allah'ın laneti onun üzerine olsun
65. İçinizden cumartesi günü azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: Aşağılık maymunlar olun! dediklerimizi elbette bilmek. tesiniz
65 - Süddi şöyle demiştir: Maymuna çevrilenler Eyle halkıdır. Bu kasaba deniz kıyısında idi.
73. "Haydi, şimdi (öldürülen) adama, (kesilen ineğin) bir parçasıyla vurun" dedik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve düşünesiniz diye size ayetlerini (Peygamberine verdiği mucizelerini) gösterir.
73 - Allah Teâlâ bu sürede tam beş yerde ölüleri tekrar diriltmesinden bahsetmektir:
1. İsrailoğulları kıssasında geçtiği üzere "Sonra ölümünüzün ardından sizi dirilttik."
2. Şu an tefsirini yaptığımız kıssada.
3. Ölüm korkusuyla binlerce kişi oldukları halde yurtlarından çıkanların kıssasında.
4. Yerin dibine geçirilmiş kasabaya uğrayan kişinin kıssasında.
5. Ibrahim (a.s) ile kuşlardan bahseden kıssada.
85. Bu misakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu halde (hem çıkarıyor hemde) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.
85 - Bana ulaştığına göre Evs ve Hazreç kabilesiyle Yahudiler arasında cereyan eden bu hadise üzerine nazil olmuştur.
Süddî şöyle demiştir: Bu âyet Kays b. el-Hatim hakkında nazil olmuştur.
102 - sihirbazlar Hz. Musa zamanında yaşamışlardır. Halbuki Davud (a.s)'ın oğlu Hz. Süleyman ise Musa (a.s)'dan sonra yaşamıştır.
Salih (a.s)'ın kavmi Hz. ibrahim'den önce yaşamışlardır.
§ Ebû Abdullah er-Razî büyünün sekiz çeşidi olduğunu söylemiş ve bunlan şöyle saymıştır:
1) Eski zamanda yaşamış Keldanıler ile Kestantlerin sihri
2) Vehim sahiplerinin ve kuvvetli nefislerin (ruhların) sihridir
3) Yeryüzündeki ruhlardan yardım dilemektir
4) Tahayyulat, göz bağlama ve el çabukluğudur
5) Bazen geometrik (hendesi) hilelerine göre yapılmış aletlerin birleştirilmesi ile ortaya çıkartılan şaşırtıcı işlerdir.
6) Bir takım özel ilaçların besin ve yağlarından istifade etmek süretiyle yapılan sihir ki bu özel ilaçları inkâr etmek mümkün değildir.
7) Kalbi bağlamaktır. Bu da sihirbazın, İsm-i A'zam duasını bildiğini, cinlerin kendisine itaat edip pek çok işte kendisine boyun eğdiklerini iddia etmesidir.
8) Gizli ve latif bir takım metodlarla koğuculuk yaparak insanları kandırmaya çalışmak da sihirden sayılır.
Ben derim ki, Razi, zikredilen türlerin birçoğunun kavranması zor olduğu için, bunları sihir sanatının içerisine dahil etti. Çünkü sihir lügatta sebebi gizli ve latif olan şeyler için kullanılır.
124 - İbn Abbas r.a : İslam 30 kısmıdır. Onlardan on tanesi Tevbe sûresindeki 112. Âyette, Diğer on tanesi Mümin Sûresinin başındaki 1. Âyette Son on tanesi de Ahzab sûresindeki 35. âyette zikredilmiştir.
İbrahim (a.s) ilk defa sünnet edilen kimsedir. İlk defa misafir ağırlayan da odur. Tırnaklarını ilk kesen de odur. Bıyıklarını ilk defa kısaltan ve saçları ilk defa ağıran da odur
127 - İbn İshak şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in zamanında Kâbe'nin yüksekliği on sekiz zira idi. Kâbe'ye "Kabati" denen bir örtüyle dah sonra da "Burûd" adı verilen bir örtüyle kapladılar. Onu ilk defa ipek örtüyle kaplayan Haccac b. Yusuf'tur.
142. İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kablelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir.
142 - Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve sellem)'in Mekke'ye doğru kılmış olduğu ilk namaz ikindi namazıdır.
185 - İmam Ahmed b. Hanbel, Vasile b. Eska'dan şöyle rivayet etmiştir: Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur. İbrahim (a.s)'ın sahifeleri Ramazan ayının ilk gecesi indirilmiştir. Tevrat Ramazan ayından altı gün geç tikten sonraki gecede indirildi. İncil Ramazan ayından on üç gece geçtikten sonraki gece indirilmiştir. Kur'ân-ı Kerim'i ise Ramazan ayından yirmi dört gece geçtikten sonra indirmiştir.
188. Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakim- lerine) vermeyin.
188 - İbn Abbas şöyle demiştir: Bu âyet borcu olup aleyhine bunu ispatlayacak bir delil bulunmayıp bu borcunu inkâr ederek davalık olan kimse hakkındadır. Halbuki bu kimse haksız olduğunu, haram yiyerek günahkar olduğunu bilmektedir.
193. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zâlimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.
193 - Bu ayetler Medine'de savaş hakkında nazil olan ilk ayetlerdir. Bu ayetler nazil olunca Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem) kendisiyle savaşanlara karşı savaştı. Kendisine ilişmeyenlere ise dokunmadı. Taki Tevbe sûresindeki "kılıç ayeti" nazil oluncaya kadar
196. Haccı ve umreyi Allah için tam yapın...
196 - Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve sellem)'in dört umresinin hepsini de Zilkade ayında yaptığı sabittir. Bunlar hicretin altıncı senesi Zilkade ayında Hudeybiye umresi, hicretin yedinci senesi Zilkade ayında kaza umresi, hicretin sekizinci senesi Zilkade ayında Ci'rane umresi ve hicretin onuncu senesi Zilkade ayında hac ile umre için birlikte ihrama girmiş olduğu umredir. Resullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), hicretten sonra bunlardan başka bir umre yapmamıştır.
249. Talût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler....
249 -  Abbas şöyle demiştir: nehirden bir avuç içen kimse suya kanmıştır. Daha fazla içenler ise suya kanamamışlardır.
Yetmiş alt bin asker ondan içmis ve geriye dört bin kişi kalmıstır.
Berra b. Azib şöyle rivâyet etmiştir: Biz Bedir günü Hz. Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabının sayısının üç yüz on küsür kişi olduğundan bahsediyorduk. Onların sayısı Talut ile nehri geçenlerin sayısı kadardi.
255. ...O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır...
255 - İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Kürsüden maksat Allah'ın ilmidir.
258. Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut'u) görmedin mi!...
258 - İbrahim (a.s) ile Rabbi hakkında tartışmaya giren Babil hükümdarı Nemrud b. Kenan'dır.
Mücahid şöyle demiştir: Dünyanın doğusuna ve batısına hakim olmuş olan krallar dörttür. İkisi mümin ikisi de kafirdir. Mümin olanlar Süleyman b. Davud ve Zülkarneyn, kafir olanlar ise Nemrut ve Buhtunnasır'dır. En doğrusunu bilen Allah'tır.
Denildiğine göre nemrud dört yüz sene saltanat sürmüştür.
259. Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin duvarları çatıları üzerine çökmüş bir kasabaya uğradı...
259 - Kasabaya kimin uğradığı ile ilgili olarak farklı görüşler vardır.
Meşhur görüşe göre ayette ifade edilen kasaba "Beytü'l Makdis" dir. Ayetle oradan geçtiği ifade edilen şahıs da; Buhtunnasır orayı harab edip halkını katlettikten sonra oradan geçmiştir.
278. Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terkedin.
278 - Bu ayetlerin Sakif kabilesinden "Amr b. Umeyr oğulları" ve Mahzum kabilesinden "Muğire oğullan" hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir
281. Allah'a döndürüleceğiniz, sonra da herkese hak ettiğinin eksiksiz verileceği ve kimsenin haksızlığa uğratılmayacağı bir günden sakının.
281 - Said b. Cübeyr şöyle demiştir: Kur'ân'ın tamamından en son inen âyet bu ayettir. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu âyet nazil olduktan sonra dokuz gece yaşamış sonra Rebiü'l-Evvel ayından iki gece geçmiş iken pazartesi günü vefat etmiştir
9 notes · View notes
oyunabirazara · 2 years
Text
Eğer değişmek ve gelişmek istiyorsak bir asker edası ile titizlikle ile hareket etmememiz elzem.
Aksi halde inek kurban etme emri gelince falan filan sebeplerle bu emri öteleyen İsrailoğulları gibi oluruz.
4 notes · View notes
name-ihumayun · 2 years
Text
Şeytan insan için ne ise,
İsrailoğulları dünya için odur.
.. Allahın, Peygamberlerin, Meleklerin ve bütün canlıların laneti zalim Yahudilerin üzerine olsun... Amiiin..
19 notes · View notes