Tumgik
#her şey tam yerinde
uzaklarasavrulalim · 1 year
Text
Yılın özetini geçmeye geldim
9 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 1 month
Text
İyi geceler
Bu Gün Bir Başkayım Ben...
Yine Yazacaklarım Var İçimde Bir Yerlerde Satırlara Dökülmeyi Bekleyen...
Nedenini Bilemediğim Bir Ateş Var Göğsümde, Tam Kalbimin Üzerinde...
İçimi Kavuruyor, Yakıyor Göğsümü, Kurak Topraklar Gibi Çatlatıyor İçimi...
Neden Böyle Oldum Bilemiyorum...
Bu Halimle Neler Yazabilirim Onu da Bilmiyorum Ama Yazıyorum İşte...
Aslında Biliyorum Okumayacaksın Sen Bu Yazdıklarımı, Ama Yine de Yazıyorum...
Sana Söylemek İstediğim İçimde Birikmiş Sözlerim Var...
Tutamıyorum Kelimeleri Kalbimde ve Dudaklarımın Arasında...
Sayfamda Anlam Bulmak İçin Akmak İstiyorlar Yürek Kalemimin Ucundan Satırlara...
O Kadar Çok Söylenmeyi Bekleyen Söz Var ki İçimde ve O Kadar Çok Sen Varsın ki Yüreğimde Nerden Başlasam Hangisini Anlatsam Bilemiyorum...
Birinin Herşeyi Olmak, Yüreğinin Sesini Dinleyebilmek, Hiçbir Şeyi Düşünmeden İçinde En Derinlere İnmek, İnebilmek Büyük Bir Beceri...
Seni Sana Olan Duygularımı, Hislerimi, Ümitlerimi, Yüreğimi Seviyorum...
Yüreğimde Sensin, Duygularımda Sen...
Yaşadığım Her Güzel Şeyde Sen Varsın....
Seviyorum Sebepsiz Seviyorum Sualsiz...
Yüreğimin Yettiği Kadar Seviyorum...
Derin Bir Nefes Alıyorum ve Gökkuşağını Hayal Ediyorum...
Onun Kadar Uzaksın Bana Ama Onun Kadar Heyecan Vericisin...
Ne İsterdim Biliyor musun Sevgili?
Sızmak İsterdim Tüm Sıcaklığım ve Sevgimle Kalbine...
Sıcaklığın Olmak İsterdim...
Buz Tutmuş Hiçbir Zerren Kalmasın İsterdim...
Seninle Yağmurlar Altında El Ele Yürümek, Soğuktan Üşüdüğünde Sana Sarılıp Bedenini Isıtmak İsterdim...
Gözlerinden Sevgiyle Girmek, Kalbinin En Sıcak Yerinde Kalmak İsterdim...
Yağmurdan Islanmış Saçlarımı Parmaklarının Arasında Hissetmek, Teninin Kokusunu İçime Çekmek, Yanağına Bir Buse Kondurup Tatlı Tatlı Gülümsemek İsterdim...
Seninle Sadece Gözlerimle Konuşmak, Aşkın Başladığı Yerde, Ay Işığının Olduğu Bir Gecede Seninle Yürümek, Aradığın Mutluluğu Sana Vermek, Bana Söyleyemediğin Bir Çok Şeyi Seninle Paylaşabilmek İsterdim...
Sana Aşkı Anlatabilmek, Aşkı Seninle Tanımlamak, Aşkı Sende Tanımak İsterdim...
Ne İsterdim Biliyor musun Sevgili?
İsterdim ki Yalnız Benden Söz Et, Beni Kalbine Mahkum Et...
Hayatını Kısaca Anlat Dediklerin de Sadece Ben Olmak İsterdim Hayatına Dair Anlattığın Tek Özet...
Aşk Öyle Bir Şey ki; Kor Ateşte Yandırdı Sevmem Diyenleri...
Ayaklar Altına Aldı Boyun Eğmem Diyenleri...
Zincirlerle Bağladı Asla Dönmem Diyenleri...!
Dokunamaz, Konuşamazsın, Göremesen de Seversin Ama Tanırsın Hüzün Ortağın, Sırdaşındır...
Gelmeyecek Gelmez...
Son Yaprak Düşse de Saklarsın Titremelerini...
Gelmese de, Bilmese de, İçine Girmese de Seversin...
Uyuyamaz, Oturamaz, Kaçamazsın da, Kanarsın...!
Ararsın Bulamazsın, Bulursun Elini Tutamazsın...
Git Dersin Al Yüreğimi de Öyle Git, Almaz, Gitmez de...
Yanarsın Ateş İçinde, Kül Olup Savrulamazsın...
Kalmasa da, Gitmese de, Yüreğini Almasa da Yine Yeniden Seversin...!
Sen Sevgili Sen...!
Sen Benim Aşk Aşk Beklediğim...
Sevgi İle Beslediğim...
Sevda Diye Kokladığım...
Rüya Rüya Dolaştığım...
Sabah Sabah Aradığım...
Esmeyen ve Belki de Hiç Esmeyecek Seher Yelim’sin...
Sen Yaşamak İstememin Tek Sebebisin...
Tek Sebepsin Hasret Ağrılarıma...
Adın Yok Hala Kalbimde Sana Bir Ad Bulamadım...
Tarifin Yok, Olmadığın İçin Sana Bir Ad Koyamadım...!
Tumblr media
126 notes · View notes
baskentservis · 2 years
Text
https://www.baskentservis.net - Devasa+
Teknolojik cihazlar arızalandığında her şehirde yetkili servislere başvurulur. Genel anlamda yetkili servisler o cihazları yerinde arızaları ile birlikte teslim alarak tamir işlemine başlarlar. Ne yazık ki her marka için hızlı beyaz eşya servisi bulmak söz konusu olmayabilir. Sizin için Ankara bölge servisi söz konusu olduğunda hazırladığımız adresimize göz atmanızı tavsiye ediyoruz. Beyaz eşyalarla alakalı herhangi bir sorununuzu doğrudan etkili bir şekilde çözüme kavuşturmak istediğiniz de sadece bir tık uzağınızda yer alıyoruz. Peki ama bizi diğerlerinden farklı yapan şey tam olarak nedir?
Her Zaman Hızlı ve Kaliteli
Sunduğumuz ayrıcalıklı ve kaliteli hizmet ile Ankara beyaz eşya yetkili servisleri söz konusu olduğunda sadece kaliteli olan hizmeti sunuyoruz. Yerinde tespit edilen hatalar, arızalar ve sorunlar uzman ekiplerimiz tarafından değerlendirilerek bakımları yapılmaktadır. Bu sebeple hızlı ve kesintisiz bir şekilde hizmet veren adresimize güvenebilirsiniz. Neden biz sorusunun pek çok cevabı bulunmaktadır. Bunlar arasında çamaşır makinesi Ankara yetkili servisi olarak hem hızlı hem de kaliteli hizmetimiz, eğitimli personelimiz ve son teknolojik cihazlarımız iyi bir örnek olacaktır. Sizler de çamaşır makinesi yetkili servis arayışında olduğunuz dönem içerisinde sadece bir tık uzağınızda bulunan adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Kaliteli olan hizmete uygun fiyat aralığıyla ulaşmak için bizi seçmeniz yeterli olacaktır. Sizleri de kaliteli olanın adresine davet ediyoruz.
1K notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
BÖLÜM 11.1 [HIZLI DEĞİL]
Nadia'nın yanından ayrıldıktan sonra, şirkete doğru yol aldım. Bir süre yolda ilerledikten sonra, şirkete varmış ve kapıda karşılanmıştım.
Hemen arabamın anahtarını teslim ettim ve Tuğba Hanım ile birlikte, asansöre doğru yürüyerek konuştuk.
Tu: Günaydın Aras Bey.
“Günaydın Tuğba Hanım. Herkes hazır mı?”
Tu: Evet efendim. Herkes, toplantı salonuna geçti ve sizi bekliyorlar.
“Daha fazla bekletmeyelim. Önden buyurun.”
Tuğba ile birlikte asansöre bindik ve hızlıca toplantı salonu'nun olduğu kata doğru, hemen çıktık.
Birlikte toplantı odasına girince, herkes ayağa kalktı ve sırayla “Günaydın!” denildi ve yerimize oturduk.
Bu hafta, gayrimenkul ve yazılım alanı hakkında olan ve bazı değişiklikleri olduğu. Köklü ve büyük araştırmaları, teker teker anlatıyordu.
Bir sürü fikir arasında, bazıları riskli olsa bile girilebilecek işlerdi. Bu nedenle, benden onay istiyorlardı.
Zaten, daha neyi kaybedebilirim ki?
Böylece onay verdim ve işlemler için, gidilecek ülkeye özel bir ekip oluşturup, başlarına da kuruldan bu fikri ortaya çıkaran 2 kişiyi koydum.
Diğer arkadaşların fikirlerini dinledikten sonra da, toplantıyı bitirme kararı aldık ve sırayla çıktık.
Ben tam asansöre binmek için yürürken, arkamdan bir kadın geldi ve bana “efendim, özel bir ziyaretçiniz varmış, kendisi çok önemli bir konu için gelmiş!” dedi.
Tam da gitmek için hazırlanmışken, ne ziyaretçisinden bahsediyor du ki?
Neyse ne! Kim olduğunu öğrenelim.
“Nerede şu an?”
X: Kendisi şu an aşağıda. Ne yapmamı istersiniz efendim?
“Tamamdır, kendisini yanında biriyle birlikte odama getirin lütfen!”
X: Tamamdır efendim.
“Teşekkür ederim!”
Kadın, kafasını sallayarak gitti.
Odama doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. İçeri geçtiğimde, koltuğuma oturdum ve kendisini beklemeye başladım. Biraz süre geçtikten sonra kapı yavaşça açıldı ve içeri girdi.
“Leyal?”
Le: Merhabaaa.
“Ne oldu Leyal? Neden geldin?”
Le: Hoş buldum Aras. Teşekkür ederim yaa.
İçimden kendi kendime” Kesin bir işi düştü. Yoksa siktin sene buraya gelmezdi!” demiştim.
İstemeden de olsa, tok ve sinirli bir ses tonuyla “iyi otur bakalım” dedim.
Leyal koltuğa oturmuş. Ben de, yerime geçmiştim. Sözüne başlamadan önce, şirketin telefonuyla “iki tane acı kahve lütfen!” dedim ve kapattım.
Le: Acı sevmem ben ama...
“Konuşucaklarımızın üstüne iyi gider diye düşündüm. Yanlış mı yaptım?”
Le: Yaani yok ama...
“Ee Leyal. Ne için geldin buraya?”
Le: Halini hatırını sorayım dedim.
“Ben gayet iyiyim, sağlığım yerinde. Yani bir şey yok.”
Le: Öncelikle özür dilerim.
“Ne için?”
Le: Geçenlerde seni rahatsız ettiğim için! Ama cidden yardımına ihtiyacım var Aras! Bana yardım etmek istemez misin? Biz çok iyi arkadaşız hem!
Hemen yalakalık yapmaya ve kendi ihtiyacı için kullanmadan önce, bana yol yapmaya başlamıştı!
“Olmaz Leyal! Sınırını aşma lütfen!”
Le: Yaa Aras lütfen. Magazinden düşmezsiniz, herkes sizi konuşur. Son zamanlarda olan babanın hatalarını bu haberle kapatır ve zorluklara rağmen, her olayın üstünden gelen bir, aile imajı vermiş olursunuz.
Sırf, kendisini ünlü etmek için özellikle benim ailemin içerisinde bulunduğu, bu durumun üstüne gitmesi sabrımı taşırıyordu.
“Geçen sana ne dedim ben Leyal?”
Le: Ya lütfen. Bak eğer ki, bana yardımcı olursan. Büyük ihtimalle daha öne çıkacağım.
“Ee öne çıksan ne olacak be?”
Le: Para kazanacağım. Herkes beni konuşacak. Herkes benimle irtibata geçmek isteyecek. Eğer ki, bir haberi ilk ben öğrenirsem, bunu başka kanallara güzel fiyata satabilirim.
“Vay be, ne kadar güzel bir hayat bu böyle! Demek, diğer kanallara satarak beni ve ailemi iyice acınası duruma sokacaksın. Leyal çık git buradan! İyice tadını kaçırıyorsun!”
Le: Sadece anne'nin başına gelenleri kısaca konuşsak bile yeter.
“Annemin başına bir şey gelmedi!”
Le: O zaman, emniyette polislere neden hesap verdin?
“Çok seviyorlarmış beni. Gel çayımızı iç ve biraz da sana soru soralım dediler. Ben de, iyidir tamam dedim geçtim.”
Le: Yaani annene taciz edildiğini kabul ediyorsun.
İyice sinirlenmeye başlamıştım, suratım iyice sıcaklamış ve soğuk terler döküyordum. İçimde tek bir ses vardı bu sefer ve bana “parçala şu kaltağı, hakkında öğrendiklerini ortaya dök” diyordu.
Ancak, birazcık daha sabretmeliydim.
Her işin, bir zamanı ve vakti vardır. Bu nedenle derin bir nefes aldım.
“Bak Ley-”
[Kapı tıklatılır]
Kahvelerimiz gelmiş ve ortama kısa süreli bir sessizlik çökmüştü. Kadın çıkınca tekrar lafa girmek için ağzımı açtığımda, Leyal konuşmaya başladı.
Le: Bak Aras. Bana istediğim bilgiyi vereceksin. Elbet ya senden, ya da başkasından elbet bu bilgiyi tamamen koparırım.
Le: Yani bu sebepten dolayı işimi zora sokma ve bana yardımcı ol.
Leyal bir anda kaplan modunu açmıştı ama yanlış kişiye karşı, yanlış adımları atıyordu. Bunun farkında mıydı? Tabii ki, hayır!
“Çok mu bilgi istiyorsun?”
Le: Evet ve bana o bilgileri vereceksin.
“Tamam o zaman aç telefonunu lütfen.”
Leyal tavrından ödün vermese bile, altında heyecanlı bir kız çocuğu yatıyordu ve eminim kendisine “işte böyle, istediysem bana vereceksin” diyordu kesinlikle.
O çantasından telefonunu çıkarırken. Ben de telefonumu açtım. Madem bir oyun oynamak istiyordu, oynayalım o zaman değil mi?
Ses kaydını açtı ve konuşmaya başladı.
Le: Evet Aras Bey. Olay nasıl oldu.
“Her şey çok ani oldu. Araştırmaya başladım sizi ve sonra şunlar geçti aklımdan, siz aslında ne kadar da karaktersiz bir kadınmışsınız, Leyal Hanım. Sizden beklemezdim...”
Leyal ne olduğuna şaşırmış ve anlam verememişti.
Ve sırayla, elime ne geçtiyse onun hakkında bildiğim. Hepsini dökmeye başladım. Aciz bir durumun içine hapsolup, yerin dibine girecekti.
“Saat 23.39. Büyük bahçesi olan, ormanlık bir alanda 2 katlı ve havuzlu bir villadan. ***** turizm acentası sahibi. Fatih Ateşoğlu ile el ele görüntülenmişsiniz.”
Leyal, bunları duyunca titremeye başladı. Suratı buz kesmiş ve çaresiz bir durumun içine adım atmıştı.
“Sonra, bu adam ile aynı hafta içinde 4 ve diğer ay tam 17 defa buluşmuşsunuz. İşin acı tarafı, adamın çok iyi bir eşi var. Kendisi ile tanışıklığımız var ve kadının 1 kızı, 1 oğlu var Leyal Hanım.”
Leyal hemen elini telefonuna uzattı.
“Aa dur lütfen. Ne oldu hemen öyle? Daha anlatacağım var!”
Le: Lü-lütfen, bunu yapma. Aramızda kalsın bunlar yalvarıyorum...
“Sadece bu mu var elimde? Hayır tabii ki sadece bu deği!”
“Yaşadığın apartmanda nişanlısı olan genç bir çocukla'da bu görüntülerini yakaladım.”
“Araba içerisinde yapmak, sizin için hiç te bile zor olmamış galiba! Hah?”
[Şimdi siz diyeceksiniz ki, ne zaman oldu ve öğrendin bunları]
“Biliyor musun Leyal. Seninle tanıştıktan sonra. Birazcık araştırmak istemiştim seni. Ancak ne param vardı ne de doğru imkânım.”
“Babamın davası süresince senin geçmişine biraz baktım ve bazı şeyler gözüme takıldı. Sonra da, bunun üstüne düşmek istedim ama olmadı, bazı aksaklıklar çıktı maalesef ki!”
“Fakat, sonra dava sürecini atlatınca kendime dedim ki. Madem süreç bitti! Ben de, o zaman seni niye seni takip ettirmeyeyim dedim kendime.”
“Ve evet yaptım. Ama aklıma hâlâ şu var. Senin gibi bir kadın. Şık giyimli ve başarılı birisi. Neden önüne gelen insanın kucağında terler ki?”
Leyal ayağa kalktı hemen kapıya doğru yürüdü. Fakat kapıyı kahveleri içerken kilitlemiştim bile...
Le: Bırak çıkayım, lütfen! Bir daha adını ağzına bile almam. Yeter ki, izin ver de gideyim.
“Otur şuraya küçük orospu!”
Leyal beni dinlemeyip, kapıya vurmaya başlamıştı. Ancak kapılar babam sağ olsun dışarıya ses vermiyordu. Ve camlarda özel bir camdı.
Eğer ki, kumandayla gerekli tuşa basarsam bembeyaz oluyor ve dışarıdan, içerisi görünmüyordu.
Herhalde Alya'yı odasında böyle sikiyordu...
“Onlar seni duyamazlar, hatta göremezler bile. Babam sağ olsun. Yurt dışından getirtti bu sistemi.”
Yavaşça yanına yürüdüm ve onu çevirip duvara yapıştırdım.
“Eğer ki, bana karşı gelmeseydin ve işleri buraya kadar getirmeseydin! Şu an böyle bir durumda olmazdın...”
Elimle çenesini tuttum ve “şimdi sana gitmen için izin veriyorum. Ancak yeniden görüşeceğiz ve artık ben ne istersem yapacaksın. Yoksa bu görüntüleri, her yerde görürsün!”
“Anladın mı beni Leyal!?”
Le:...
“ANLADIN MI?”
Le: E-evet...
“Güzel, şimdi çıkabilirsin!”
Düğmeye bastım ve kilidi kaldırdım, Leyal kapıyı açtığı gibi, koşar adımlar atarak asansöre doğru gitti ve gözden kayboldu.
Keşke, bunlar yaşanmasaydı ama egosu ve bencilliği onu böyle bir duruma kadar itmişti. Üzücüydü...
Birazcık daha şirkette yapmam gereken işleri yaptıktan sonra, dosyaları kapattım ve eşyalarımı da alıp aşağı indim.
Vale hemen arabayı getirmişti. Bindiğim gibi eve sürdüm. Yolda giderken güzel bir mekâna uğradım.
Bir kaç parça, et ve hindi eti aldım. Sonra arabaya tekrar bindim ve evime yol aldım.
Yolda giderken, Derya beni aramıştı.
Hoparlörü açtım ve telefonu kenara koyup konuşmaya başladım.
“Alo aşkım, günaydın bitanem!”
De: Günaydın canım. Neredesin, seni bekliyorum. Dün neredeydin?
“Arkadaşımda kaldım, biraz oturduk sohbet ettik. Tam kalkacaktım, ısrar etti. Ben de, geceyi onlarda geçirdim! 10 dakikaya evde olacağım aşkım.”
De: Tamam bekliyorum...
Telefonu kapattıktan sonra, az biraz daha sürünce evin kapısına kadar gelmiştim. Yavaşça arabayı garaja doğru soktum ve indim.
“Sen evet sen, gel buraya”
(güvenlik görevlisi)
G.g: Evet efendim.
“Şu iki salağa söyle arabayı güzelce temizletsinler!”
Adam “tamam efendim” dedi ve gitti.
Kapıyı açtım ve elimdeki ağırlıklarla birlikte, mutfağa gittim. Mutfak kapısını zor da olsa açtım ve Derya'mı bulaşıkları temizlerken görmüştüm.
Kapının kapanma sesini duyunca, arkasını döndü ve beni görünce hemen elindeki bezi bıraktı. Yere topuklu ayakkabılarını sertçe vurarak, bana koştu ve sarıldı.
“Aşkım, kusura bakma beklettim!”
De: Olsun, sen geldin ya gerisi sorun aşkım. Aç mısın, yapayım mı bir şey?
“Yok hayatım, bunları dolaba koyayım akşama güzel bir yemek yiyelim. Sen de katıl bize hem!”
Sen de katıl dediğim için yanakları kızardı kafasını öne eğdi. Şımarmış bir sesle “ayy tamam aşkım” demişti.
“Bizimkiler nasıl bakalım? Var mı bir olay, kusur ya da herhangi bir şey?”
De: Bir şey yok. Ancak farklı bir şey var!
“Nedir durum anlat canım?”
De: Aşkım, annen acaba biraz şey mi? Yani...
“Nasıl şey mi?”
De: Annen biraz değişik giyindi bugün. Hafif biraz, yani bildiğin, şeyleri andırıyor ya...
“Canım! Çekinme anlat ya da söyle sorun etmem ben. İstediğin kelimeyi, kullanabilirsin aşkım.”
De: Tam orospuları andırıyor, başka bir ruh hali var bugün. Kaşarlar gibi kıvırta kıvırta yürüyordu, evin içinde.
De: Babanın yokluğundan dolayı biraz kişisel zevkleri arttı galiba?
Bunu duyunca tepkimi belli etmeden, kendimi sonunda zafer kazanmış gibi mutlu hissetmiştim.
Sonunda, o da bana boyun eğmiş ve aldığım kıyafetleri giymeye başlamıştı demek ki. İçim baya hoş olmadı değildi.
“Gerekli uyarıyı yaparım ben, sen merak etme aşkım. Hatta şimdi il-...”
De: Ya boşver aşkım. Kadını sevmesem bile, en azından istediği gibi takılsın! Fazla karışmayalım.
Derya'nın böyle düşünmesi garip geldi. Şahsen, böyle görüntüler görmemi istemez ve kendisinden başkasını asla yakınımda böyle, açık saçık takılırken görmek isteyeceğini de, sanmıyorum ama ne diyebilirim.
Belki de annem olduğu için, biraz göz yummuştu ve düşüncelerimi de bilmediğinden dolayı ona karşı.
Kendi içini böyle ferah tutuyor olmalıydı. Yoksa, pek yapılabilecek açıklama yok aslında bu konuda.
Biraz orada oturup, kahve eşliğinde kurabiyelerinden götürdükten sonra kalktım ve mutfaktan çıkıp, odama yönelmek için merdivenleri çıktım.
Odamın kapısını açmadan önce, Ayla'nın yanına gittim. Kapısı hafif açıktı ve yatağın üstüne yüz üstü uzanmış.
Altına, götünün iki yanağını birlikte güzelce gösterecek gri bir şort giymiş ve kendisini sergiliyordu.
Önceden, beni sevmeyen ve nefret eden bir kadındı. Şimdiyse kendisini siktirmek için, elinden geleni yapıyor.
Neyse geceye işimi görürüm bununla ben, şimdi dönüp işleri halledeyim.
Odama döndüğümde, takım elbiseyi çıkardım ve normal günlük kıyafet giydim. Bilgisayar başına oturdum.
Biraz iş ve biraz da, sınavla alâkalı çalışmalar yaptıktan sonra bilgisayarı kapattım. Ekran gözlerimi yormuş ve kollarım, bacaklarım ağrımaya başlamıştı.
Telefonuma uzandım ve annemi aramak için, dokundum.
An: E-evet oğlum, bir şey mi oldu?
“Odama gel hemen, girince de kapıyı kilitle. Çabuk ol 30 saniye içinde gel!”
An: Ta-...
Telefonu yüzüne kapattım ve üstümü çıkarıp, tekrar uzandım. Uzandıktan tam 6 saniye sonra. Hızlıca topuklu ayakkabılarını yere sertçe vurarak, odaya girdi ve hemen kapıyı kilitledi.
An: Ne oldu? Sorun nedir? (çekinerek)
“Masaj yapman lazım, gel buraya!”
Bana, çekinerek baktı. Ama istemeye istemeye, adımlar atarak geldi ve topuklu ayakkabılarını çıkardı.
Dar kırmızı elbisesi yüzünden, bacaklarını tam açtıramıyordu. Etek kısmını elleriyle tutup biraz yukarı çektirdi.
Siyah jartiyerli ayağını hafifçe kaldırıp, yatağın üstüne çıktı ve kalçamın üstüne oturabileceği bir şekilde, pozisyon aldı ve oturdu.
Kafamı biraz yana çektirip baktığımda, ellerini saçına atmış ve saçını toplayıp topuz yapmıştı.
58 notes · View notes
ceremir · 2 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Satırlarıma başlamak için İl sınırlarından tamamen çıkmayı bekledim. Normalde izlemeyi sevmiyorum ama şehirden çıkana kadar son kez taşını toprağını izledim ve bende bıraktığı kötü izlerin hepsini bir kere daha yaşamak istedim. 'Sikilmiş tüm hayatım burada' diyor şu an tam olarak Alba. Neyse girmicem buraya.
Göğü izliyorum ve kendimi o gri bulutlar gibi hissediyorum. Bir yanım beyaz, bir yanım turkuaza çalan bir mavi ama ben o grilik içinde sıkışıp kalmışım. Ne beyaz ne de maviyim ama işin kötüsü bunlardan biri olamamak değil, hep gri olmak. Ya siyahsındır ya da beyaz. Ben ya siyahım ya da gri. Beyaz olduğum zamanlarda yaşadığım her hangi minik bir şey beyazımı biraz karartıyor. Tam karartsa hiçbir sorun olmayacak bu belirsizlik ve arada kalmışlık işkence.
Özellikle son zamanlarda daha hassaslaştım ve daha fazla tahammülsüzleştim. İnan bana sen kötüsün diyenlerin hiçbiri sikimde değil. Ben kendimi biliyorsam başkasına gerek yok. He bir de şey, BEN DAHA DEĞERLİYİM.
Toygar ışıklı ben kötü biri değilim şarkısında 'ben kötü biri değilim, sadece sessizliği bilirim' diyor. Sokrat ST proletarya şarkısında 'RUHUM içinde kaybolan çocuğun merakında' diyor. Ya da Lia Shine Affetmem şarkısında 'şehrin en orta yerinde kaybolmuş bi' ruh var ' diyor. İnan bunlar her hangi bir şeyin arkasına sığınmak ya da bahane üretmek değil, durum tespiti. Bu bir gerçek. Hatta en gerçek.
Bu hayatta hiçbir zaman vazgeçemediğim şeyler şarkılarım. Şarkılarımın minik bebeğimden hiçbir farkı yok. En büyük tabirim bu. Öylesinelik yok demiştim ya, bu da böyle aslında. Dinlediğim ve bildiğim her bir şarkıda vardır bir anım o yüzden konuşurken/yazarken şarkılarım ön planda oluyor. Şu an ise kendimi en çok içinde bulduğum şarkı sözü Stabil'in mesele2 şarkısındaki 'HEM KORKAK HEM DE BİRAZ CESUR KAHVE GÖZLERİM' sözü. Beni herkes cesur, korkusuz ve net kişiliğimle bilir ama sanırım ilk defa ruhumdan biraz da olsa korkmaya başladım. Çünkü artık güzel olan şeyleri bile umursamamaya başladım, kaybedeceğim tek şey bu canım. Bu fazlasıyla korkunç. Çağrı Sinci Göğe Bakmak için şarkısının nakarat kısmında 'KADAVRALAR SAKİN, CANLILAR BELALI, TABUTLAR BEDAVA, UMUTLAR FİRARİ' diyor. Sanırım bundan...
39 notes · View notes
Text
İş ortağım
Her şey çalıştığım iş yerinde Erdal adında yeni evli bir arkadaşın işe girmesiyle başladı. Erdal benden iki yaş büyüktü. Ara sıra işyerine gelen karısıyla da tanıştırdı beni… 
Gül benimle aynı yaştaydı. Güzel, seksi, yuvarlacık hatlarıyla, uzun bacaklarına güvenerek giydiği mini etekleriyle harika bir kadındı. Gerek Gül, gerek Erdal ile kısa sürede samimiyetimiz arttı, kafalarımız uyuyordu. Her konuda rahatça konuşabiliyorduk, zevklerimiz hemen hemen aynıydı.
Aramızdaki ilişki koyulaşıp ilerledikçe, kanka konumuna yükselen arkadaşlığımız derinleştikçe Erdal'ın garip bir huyu olduğunu öğrendim zamanla... İş yerindeki kadınlarla ilgili geyik muhabbetleri yaparken listeye karısını da ilave etmeye başladı. Bana sürekli karısıyla olan yatak odası ilişkilerini anlatıyordu. 
"Kanka, benim karı çok azgın!" dedi bir gün… 
"Eve girer girmez üstüme atladı!" diyordu benden hiç çekinmeden… Zamanla daha çok ayrıntı vermeye başladı,
"Şu pozisyonda siktim!" , "Şöyle soktum!" , "Böyle inledi!" , "Kasıla kasıla orgazm oldu!" gibi sözlerini sık sık duyar oldum.
"Karım doymak bilmiyor kanka..! Yatakta çok yoruyor beni…" gibi sürekli karısıyla nasıl seks yaptığını anlatması ilk başlarda bana tuhaf gelse de, sonradan bunları anlatmasını bekler oldum. Sonunda bir sohbet sırasında,
"Kanka, bak sana ne göstericem. Ama ölümü gör, aramızda kalacak." diyerek telefonunu uzattı bana… 
Merakla alıp baktım, çırılçıplak bir kadın, yatakta poz vermiş, yüzü görünmüyor. Vücut yapısından bir şeyler tahmin ediyordum ama yine de buna cesaret edeceğini zannetmemiştim.
“Nasıl? Güzel değil mi?” diye sordu. Resmi büyütüp büyütüp bakıyordum kadının her yerini iyice inceledim. İri memeler, tertemiz kaymak gibi amı, her şeyi meydandaydı. 
“Of, kanka… Harika bir kadın… Tam sikilecek pozisyonda poz vermiş. Her yeri mükemmel, taş gibi… Ne amcık vardır bunda…” dedim sonunda… Sertleşen sikimi pantolonumun üstünden oğuşturarak zaptetmeye çalışıyordum bir yandan… Gözleri parladı, 
“Kanka, karımın resmi bu… Gül…” dedi heyecanla… Tahmin ettiğim şey gerçekti, karısının çırılçıplak, amı götü meydanda resimlerini gösteriyordu bana… Yine de gözlerime inanamadım. Tekrar tekrar baktım resme… Evet, oydu, karısıydı.
“Gerçekten mi? Erdal, sen baya ilerlettin işi kanka… Gerçekten, Gül mü bu?”
“Evet kanka… Karımın resimleri… Sen doymadın galiba bakmaya… Hem de inanmadın sanki bana… Dur, başka resimler de var. Onları da göstereyim sana…” 
Gösterdi. Diğer resimlerde yüzü de görünüyordu. Her şeyiyle mükemmel bir seks abidesiydi karısı… İçim gitti. Telefonu geriye verdim. 
“İyisin valla Erdal… Ne güzel, sana çırılçıplak poz veren bir karın var. Peki neden bana gösterdin bu resimleri? Bekar adamım, senin yüzünden evde kaç posta otuzbir çektireceksin bana…” 
“Hoşuma gidiyor kanka, elimde değil. Zevk alıyorum. Ne yapayım, ben böyleyim işte… Cuckold olayı acayip tahrik ediyor beni… İstersen sana da atayım Gül'ün resimlerinden… Karımın çıplaklığına, amcığına götüne bakıp otuzbir çekersin. Ne diyorsun buna?” 
“İnanamıyorum kanka…” diyebildim. “Demek karının amını görmemden zevk alıyorsun ha? Peki… Madem istiyorsun, akşam karının resimlerine bakıp bakıp asılırım artık… Yarın söylerim sana, karını hayal ederek kaç posta attığımı…” 
“Off… Karımın amına bakıp otuzbir çekeceksin kanka… Gül'ümü siktiğini hayal edeceksin, sikini okşarken boşalacaksın, döllerin fışkıracak karım için… İnan şu anda benimki taş gibi oldu. Söylemesi bile sertleşmeme yetiyor inan...”
Zamanla Erdal bu olayı iyice ilerletti. Artık karısıyla seks yaparken fotoğraflar ve videolar çekip bana gösteriyordu. Karısına sakso çektirirken... Gül'ü altına almış, iki büklüm yapmış vaziyette sikerken... Seksi iç çamaşırları giymiş veya çırılçıplakken… 
Bir erkeği tahrik edip sikini kaldırabilecek, şehvetten delirtebilecek bir sürü fotoğraf ve videolar... 
“Nasıl poz veriyor sana böyle?” dedim bir gün, öyle pozisyonlarda çekmiş ki kendilerini… Uzaktan, yakın plan amına girerken, götünü sikerken… “Çoğu kadın bacaklarını bile göstermez, senin Gül hiç çekinmiyor bakıyorum.” 
“Sana söylüyorum, inanmıyorsun kanka… Benim karım azgın diyorum. Hoşuna gidiyor böyle pozlar vermek, o da teşhircilikten, çırılçıplak poz vermekten zevk alıyor. Gündüz ben evde yokken sikiş resimlerimize bakıp kendini okşuyormuş.”
Erdal'ın karısı Gül dediğim gibi genç, güzel, taş gibi, çok seksi, biraz zayıf, bembeyaz teni olan biri, ama özellikle tahrik edici olan sesiydi. Konuşmasını duymak bile resmen insanın sikini kaldırmaya yetiyordu. 
Fotoğraflara ve videolara bakarken, karısıyla çırılçıplak sikişen Erdal'ın sikinin küçük bir şey olduğunu görmüştüm. Artık benim bütün odağım Gül olmuştu. Fırsat buldukça Erdal'la sohbet etmek ve bir şeyler içmek için bahane uyduruyor, sık sık onlara gidiyordum. 
Resimlerinden ve videolarından o kaymak gibi amcığının her ayrıntısını bildiğim, sakso çekerken kocasının küçük sikini boylu boyunca kavrayışını, o narin dudakların hırsla emişini, orgazm olurken attığı zevk çığlıklarını bildiğim kadına hasta oluyordum. Karşımda hanım hanımcık oturan bu azgın kadının hep yakınında olmak istiyordum... 
Erdal da anlıyordu elbette… Evlerinden neden çıkmadığımı, sık sık neden bir bahane uydurup onlara damladığımı gavur gibi biliyordu. Pek şikayetçi de sayılmazdı, hatta kendisi çağırıyordu evlerine… 
Karısı karşımda otururken açılan eteğinden sergilediği güzel bacaklarına bakarken dalıyordum bazen… Başımı çevirdiğimde kocasının gülerek beni izlediğini görüyordum. Gül içeriye gittiğinde bana dönüyor,
“Karımın çıplak resimlerine bakmak kesmedi galiba kanka… Gözünü ayıramadın bacaklarından… Bir şey görebildin mi bari, külodunu gösterdi mi sana?” diyerek kahkahayı basıyordu pezevenk… Gülmesini duyan karısı yanımıza gelirken cümlenin sonunu yakalıyordu,
“Neye gülüyorsunuz bakayım siz? Kim külodunu göstermiş?” 
“Aşkım, bu benim abaza kankam var ya… Bugün muhasebedeki mini etekli kızın külodunu görücem diye deli oldu da… Ona gülüyorduk.” diye geçiştirdi… 
“Aman ne meraklısınız bacak görmeye… Ondaki bacak bende de var aşkım…” diyerek mini eteğini biraz daha yukarı çekip bacaklarını gösterdi bize… İkisi de birbirinden çılgındı bu karı kocanın…
İki ay önce ev sahibim kiramı aşırı yükseltmişti ve ben kirası daha uygun başka bir kiralık ev arıyordum. Bir gün Erdal karşılarındaki dairenin boşaldığını, kirasının da uygun olduğunu, kaçırmamamı söyleyince hemen tuttum ve oraya taşındım. 
Artık karşılıklı dairelerde, hep birlikte yaşıyor gibi olmuştuk. Fırsat buldukça akşam yemeklerini beraber yiyor, içiyor, televizyondan dizi, film izliyor, beraber bolca zaman geçiriyorduk. Tabii ben sürekli Gül'ü dikizliyor, adeta gözlerimle sikiyordum. 
İlerleyen haftalarda birbirimize iyice kaynaşmış ve bunun neticesinde Gül ile iyice samimi olmuştum. Artık yanımda iyice rahatlamıştı. Kısa ve açık şeyler giymeyi seviyordu zaten, artık benden hiç çekinmiyordu. Erdal ara sıra takılıyordu karısına,
“Aşkım, biraz daha kısa giy istersen, kankam iyi göremiyor bacaklarını…” diyerek gülüyordu. Benim yüzüm kızarırken karısı aldırmıyor,
“Ne diyorsun sen aşkım?” diyerek gülüyordu.
“Ne bu kızım, bu kadar mini etek giymişsin. Üstün başka alem, memelerin yarısı meydanda… Çocuğun canı çekecek seni göre göre… Bekar adama otuzbir mi çektireceksin akşam akşam…” Karı koca kahkahayı patlatıyor, ben de biraz utanmış, biraz şaşkın vaziyette gülmeye, onlara katılmaya çalışıyordum.
O bembeyaz güneş görmemiş teni canlı canlı gözlerimin önündeydi. Bazen el şakası bahanesiyle dokunuyordum ve teninin o tazeliği, pürüzsüzlüğü beni kendimden geçiriyordu. 
Bir hafta sonu onlarda akşam yemeği yedik. Yemeğin üstüne de Erdal'ın açtığı viskiden içtiğimiz birkaç duble ile gece yarısını etmiştik. Televizyonda film izlerken içim geçmiş ve kanepede uyuklamışım. Erdal'ın beni dürtmesiyle uyandım, gözlerimi açıp bakındım. Gül yoktu yanımızda... Erdal, 
“Kanka, miskin miskin uyuma, biraz hareket edelim.” Uykum açılmıştı bile, bu deli herif ne planlıyordu acaba? Doğrulup merakla yüzüne baktım, 
“Gül yine azdı, ille de sik beni diye tutturdu. Ben birazdan karımı sikicem. Yatak odasında beni bekliyor. Kapıyı aralık bırakayım, istersen sen de gizlice bizi sikişirken izlersin!” dedi. 
Bir yandan da pis pis sırıtıyordu. Gerçekten tuhaf bir insandı bu Erdal... Benim bir şey dememe fırsat vermeden karanlıkta süzüldü gitti yatak odasına... Böyle bir şey yapmasını beklemem lazımdı aslında… Karısıyla sikişirken videolarını çeken, benimle paylaşan kocadan her şey beklenirdi. 
Biraz sonra içerden belli belirsiz fısıltı ve şapırtı sesleri gelmeye başladı. Yavaşça yatak odasının önüne gittim. İçerisi gece lambasının loş kırmızı ışığıyla aydınlanıyordu, ama Gül'ün çıplak beyaz teni ay gibi parlıyordu. 
Yatağın önündeydi karı koca... Gül ayakta duran Erdal'ın önüne diz çökmüş, benimkinin yarısı kadar büyüklükte olan sikini iştahla yalıyordu. Sikim bir anda kalkmıştı onu öyle görünce... 
Gül bir süre Erdal'ın sikini yalayıp emdi. Sonunda Erdal karısını ayağa kaldırıp dudaklarına yumuldu. Deli gibi, hırsla, şehvetle öpüşüyorlardı. Erdal Gül'ün dolgun dudaklarını öpüp emerken, elleriyle de götünü avuçluyordu. Onları böyle izlemek kafamı allak bullak etmiş, sikim kazık gibi olmuştu. 
Erdal, ayağa kaldırdığı Gül'ün arkasına geçip çömeldi. Yüzünü Gül'ün götünün yanakları arasına soktuğunda, Gül çıldıracak gibi oldu ve 
“Ohhhhh!” diye inledi, sonra da yalvarırcasına, “Yala hadi beni! Hadi yala, ne olursun...” demeye başladı. 
Erdal Gül'ün götünün yanaklarını iki eliyle iyice ayırıp ağzını amına yapıştırmış, şapırtılı sesler çıkararak amını götünü yalıyordu. Gül ise gözleri kaymış, Erdal'ın götünün yanaklarına yaptığı destekle ayakta durabiliyordu. 
Biraz daha yaladıktan sonra Erdal ayağa kalktı, yüzü Gül'ün zevk sıvılarıyla iyice ıslanmış, parlıyordu. Gül yatağa sırt üstü uzanırken, Erdal sinsi bir bakış attı kapıya, beni görünce sırıtarak göz kırptı. 
Gerçekten deliydi bu Erdal ve beni de kendine uydurmuştu. Ben de pantolonumu indirip zonklayan sikimi serbest bıraktım ve tekrar içeriyi izlemeye başladım. 
Erdal, zevkten iyice ıslanmış olan Gül'ün amının girişine dayamıştı sikini. İyice kendinden geçmiş olan Gül iki eliyle Erdal'ı belinden asılarak içine istiyordu, ama Erdal sikini sürekli yukarı aşağı sürtüp Gül'ü delirttikçe delirtiyordu. 
“Hadi aşkım sok içime sikini, hadi yar beni!” deyince sonunda Erdal var gücüyle bastırdı. 
“Ohhhhh!” diye bir inleme koptu Gül'den. Erdal'ın sikini amında hissetmekten müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum saklandığım yerden. Gül Erdal'ın boynuna sarılıp dudaklarına hırsla yumuldu. 
Erdal belini oynatmaya, yavaşça pompalamaya başladı. Gül'ün zevkten gözleri kaymış, bacaklarını Erdal'ın beline dolamış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak amına girip çıkan sikin verdiği zevkle inliyordu. Erdal da, 
“Aşkım... Güzel amcıklım benim... Dar amcıklı orospum benim!” diyerek var gücüyle Gül'ün kaymak gibi amını sikiyordu.
Elimi tükürükleyip kayganlaşan parmaklarımla sikimi sıvazlamaya başladım. Manyak herif, benim onları izlediğimi bilerek, beni delirtmek, daha çok tahrik etmek için konuşuyordu böyle, emindim buna…
Dakikalarca sürdü bu sahne... Hırsla, vahşice sikişiyorlardı. Gül bacaklarını Erdal'ın bacaklarına sarmıştı şimdi. Kocasının acımasız köklemelerine zevk çığlıkları ile karşılık veriyor, dudakları titriyor, iki eliyle Erdal'ın belini tutmuş, amına daha çok köklemesini istiyordu. 
“Ohhhh!” diye bir çığlık kopardı Gül, sonra da, “Dayanamıyorum... Geliyorumm kocacım..." diye kıvrandı. Erdal da ona homurtularıyla eşlik ediyordu. 
Ve birden o videolarında defalarca izlediğim Gül'ün kasılması başladı. Amının o anda Erdal'ın sikini sağdığına emindim. Zaten Erdal da daha fazla dayanamadı ve var gücüyle son bir kez altında çırpınmakta olan Gül'ün amına kökleyip kasılmaya başladı. Erdal da boşalmıştı. 
Manzara mükemmeldi. Hayvanlar gibi sikişen bu çifti izlerken otuzbir çekerek deli gibi asılıyordum. Gül'ün o pürüzsüz amının kenarından dışarıya taşan zevk sıvıları ve kocasının dölleri kendimden geçmeme yetmişti. Hiç boşalmadığım kadar boşalıyordum avucuma. 
Döllerimi yerlere damlatmamaya özen göstererek banyoya gidip temizlendim. Geri geldiğimde içeriye bir bakış attım, çırılçıplak ve sarmaş dolaş uykuya dalmışlardı. Bir süre yatakta yatan şehvetli ve isterik kadının çıplak, bembeyaz tenli bedenine baktım. 
Daha az önce boşalmama rağmen sikim taş gibi olmuştu. Ama yapacak bir şeyim yoktu. İçeri dalıp Gül'ü pezevenk kocasının yanında sikmeyi düşündüm bir an, ama sonra vaz geçtim. 
Ne tepki vereceğini bilemezdim. Kocasıyla aynı şeyleri düşünmüyor olabilirdi Gül…Ben de geri salona döndüm. Artık kafama koymuştum, bir yolunu bulup Gül'ü sikmem lazımdı... 
Ertesi gün birlikte kahvaltı yaptıktan sonra, Erdal Gül'e çaktırmadan benimle konuşmak istediğini söyledi. Benim eve geçip birer bira açtık ve anlatmaya başladı. 
“Biliyorsun, daha önce sana söylemiştim. Uzun zamandan beri Cuckold olayına ilgi duyuyorum. Bu olay beni aşırı derecede tahrik ediyor kanka… Adeta deliriyorum.” 
“Biliyorum sapık herif… Dün gece de harikaydınız, çok güzel siktin karını… Siz yatakta, ben de kapının önünde boşaldım.” diyerek güldüm. 
“Her zamanki halimiz arkadaşım. İnan hep böyle bu kadın… Delirtiyor beni sikişirken… Hele dün gece senin bizi sevişirken izlediğini, otuzbir çektiğini bilmek de zevkimi ikiye katladı.” 
“Eee, kanka? Şimdi benden ne istiyorsun? Bu kadar önemli olan ne?” dedim. Yüzüme baktı Erdal... Söylesem mi söylemesem mi diyordu, çok belliydi. Sonunda, 
“Kanka, bunu çok düşündüm inan… Artık bu cuckold işini bir adım daha öteye taşımak istiyorum.”
“Nasıl yani?” Derin bir soluk alıp derdini döküverdi bir anda,
“Nasıl var mı işte kanka… Ben… Ben senin karımı sikmeni istiyorum… Ama ben de izleyeceğim siz sevişirken… Gizlice… Sen karımı sikerken ben bir şekilde röntgenleyeceğim sizi…” 
Doğrusu hiç şaşırmadım buna… Zaten karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamıştım. Bir punduna getirip sikmeliydim o seksi kadını… Şimdi bunu bizzat kocasından teklif olarak duyunca ağzım kulaklarımda kabul ettim elbette… 
“Ama ufak bir sıkıntı var kanka... Karımın bu konulardan haberi olmasını istemiyorum. Gül, seninle sevişirken kocasını aldattığını, beni boynuzladığını sanmalı... En azından şimdilik... Belki böylesi onun için daha da zevkli olur aslında… Adrenalin patlaması yaşar.” 
“Peki, karın kabul edecek mi bunu?”
“Ben elimden geldiğince seni Gül'e anlattım, her fırsatta methettim. Gül de zaten seni çok seviyor, beğeniyor seni...” 
“Vay anasını kanka… Desene işimiz pek zor değil öyleyse…”
Erdal ile oturup iyi bir plan yaptık. Öncelikle Erdal yorgun, hasta ve keyifsiz olduğunu söyleyip Gül'e bir hafta hiç dokunmayacaktı. Her gün, her gece sikişmeye alışmış karısını duvara tırmanır hale getirip, sonra da öylece bırakacak, memlekete gidecekti. 
Öyle de oldu. Bir hafta sonra Erdal memlekete gidiyorum diyerek benim eve geldi saklandı. Planımıza göre ben de o gün akşam yemeklik malzemeleri alıp, Gül ile birlikte yemek için kapısını çaldım. 
Gül kapıyı açtı ve beni içeri davet etti. Üzerinde göğüslerini belli eden beyaz ince bir tişört vardı. Altında ise siyah renkte tayt vardı. Eli yüzü kıpkırmızıydı, sanki ateşi varmış gibiydi. 
Onu biraz tanıyorsam, amını parmakladığı resimlerini, kocasıyla sikiştiği videolarını gördüğüm, kocasının altında sikişirken canlı izlediğim kadın, ben kapıyı çaldığımda kesin mastürbasyon yapıyordu. 
Erdal bir haftadır karısına elini sürmemişti ve kalıbımı basarım, Gül kesin azgınlıktan delirmek üzereydi. 
Birlikte mutfağa geçtik. Ona güzel bir yemek hazırlayacağımı söyledim. Yine o sik kaldıran şuh kahkahasını attı ve sonra dilini çıkarıp dudaklarını yalarken, 
“Mmmm, desene bu gün tıka basa doyacağım!” dedi. 
Pembe dilinin etli dudaklarını yaladığını görünce içim eridi birden… İçimden (Doyuracağım seni yavrum... Hem karnını yemeğe, hem amını yarağa doyurucam!) dedim. 
Yemekleri hazırlarken mutfakta bana yardım etti. Arada ona sürtünmeyi ve dokunmayı ihmal etmiyordum. 
Mutfak dardı ve mecburen sürekli birbirimize sürtünmemiz gerekiyordu. Bilerek her seferinde onu önümden geçmeye mecbur bırakıyor ve o güzel götüne önümü bastırıyordum. 
Gül hiç tepki vermiyor, aksine o geçişlerini elinden geldiğince yavaşlatıyordu. Gerçekten iyice kızışmıştı, benim birşey yapmama gerek kalmadan o üzerime atlayacaktı anlaşılan… 
Yemeği masaya servis ederken gecenin biraz daha ısınması için getirdiğim viskiyi de masaya koydum. Bunu yapmamı Erdal istemiş, içkinin onu daha da isterik bir orospuya çevirdiğini söylemişti. Erdal ile içerken bazen Gül bize eşlik ederdi zaten. 
Küçük yemek masasında çok yakın oturmuştuk, bacaklarımız birbirlerine değiyordu. Sikim kazık gibi olmuştu. Gül viskinin verdiği gevşemeyle bacaklarımı okşamaya başlamıştı. Hiç konuşmuyor, sadece birbirimizi süzüyorduk. 
Aklımdan onun Erdal ile sikişirken çıkardığı inleme sesleri ve orgazm kasılmaları geçiyordu. Ve bu gece o güzelliğin tadına bakma fırsatını bana bizzat kocası olacak pezevenk sunmuştu. 
Ama işi dayanabildiğim kadar uzatmak ve Gül'ü adeta kudurtmak istiyordum. Ne kadar azdırırsam o kadar ateşli sevişeceğini biliyordum. 
Yemekten sonra yine elimden geldiğince götüne sürtünerek gelip geçtim. Artık viski onu iyice gevşetmiş, bilerek gelip önümde oyalanır olmuştu. Götünün o sıcaklığını ince taytının üzerinden hissedebiliyordum. O da götünü iyice bana yaslayıp adeta sikimi içine davet ediyordu. 
Artık iş o kadar uzamaya başladı ki, nerdeyse boşalacaktım. Neyse ki mutfaktaki işimiz bitmişti, ama ikimizde de artık film koptu kopacaktı. Ben lavaboya giderken, Gül de terlediğini ve üzerini değiştirmesi gerektiğini söyleyip kendini yatak odasına zor atmıştı. 
Ben ondan önce lavabodan çıkıp mutfağa geçtim, ikimize birer kadeh daha viski hazırlayıp salona geçtim. Artık son noktayı koymanın vakti gelmişti. Biraz sonra Gül de salona gelince dilimi yutacaktım. 
Göğüslerinin büyüklüğünü meydana çıkaran minik bir gecelik giymişti. Gecelik tam olarak erotik iç çamaşırı sayılmazdı. Ama ancak kendi kocasının yanında, yatak odasında giyilebilirdi. Başka bir yerde, yabancı bir erkeğin yanında giyilecek bir giysi değildi. 
Gül'ün yüzünde de heyecan ve karışık duygular belirmişti. Şeffaf gecelik kumaşından minicik tanga külodunu görebiliyordum. Geceliğin boyu o tanga külodun hemen altında bitiyordu zaten, kısacıktı. 
Sütyen yoktu içinde. Meme uçlarının pembemsi koyuluğu ve kabarıklığı belli oluyordu. Gözlerimi ince geceliğin altında sergilenen hazinelerine diktim. Gülümseyerek, 
“Gül… Geceliğin çok seksiymiş!” dedim. 
“Sen yabancı sayılmazsın canım... İyice sıcak bastı!” dedi. 
Gerçekten beni istiyordu, onu sikmemi istiyordu. İncecik şeffaf kısa geceliği bütün güzelliğini meydana çıkarmıştı, uzun ve çıplak bacaklarını, güzel götünü zor kapatıyordu. 
Eline içkisini tutuşturdum. Hemen çaprazıma oturdu. Otururken özenle geceliğinin eteğinin sıyrılmasına dikkat etti. Bacak bacak üstüne atmıştı. Götünün bir yanağına kadar görünse de o beni delirten tazecik şeftalisini bacakları kapatmaktaydı. 
Sohbet havadan sudandı, ama odanın havası seks yüklüydü. Tıpkı hayvanların çiftleşmeden önce yaptığı gibi birbirimizi tava getirmeye çalışıyorduk. 
Bacak bacak üstüne atmışken vazgeçti, bacağını indirip sürekli hareket ettirmeye başladı. Tangasından taşmış amı bir görünüp bir kayboluyordu. Onun gözleri de önümdeki kabarıklıktaydı. Birden kumandaya uzanıp, 
“Hadi film izleyelim!” diyerek televizyonu açtı, sonra da kalkıp salonun ışığını dimerden kısıp geldi, yanıma oturdu. O baştan çıkarıcı kokusu kendimi kaybetmeme sebep olmuştu. Bana dönüp, 
“Ne izleyelim?” dediğinde burunlarımız birbirine değecek kadar yakındı ve birden dudağına yapıştım. 
Öyle iştahla öpüşüyordu ki nerdeyse dilimi kopartacaktı. Dudağına bir ısırık atıp kendimi kurtardım. Erdal'a söz vermiştim, karısını sikerken onun da izlemesini sağlayacaktım. Ama Gül, 
“Seni istiyorum!” dedi. Uzun parmaklarıyla düğmelerini açtığı gömleğimden vücuduma öpücükler kondurup aşağılara iniyordu. Öyle azmış bir hali vardı ki, kendini kaybetmiş gibiydi. Fazla zaman kaybetmeden pantolonum ve boxerimden de kurtulmuştu. 
“Offf, ne kadar büyük sikin! Erdal'ın siki bunun yarısı kadar…” diyerek yirmi santimlik sikimi eline almış, gözleri parlayarak inceliyor, sikimin başına küçük öpücükler konduruyordu. 
Ayağa kalktım ve üzerimdekileri tamamen çıkardım. Çıplak vücudumu hayranlıkla izleyen Gül'ü de ellerinden tutup ayağa kaldırdım ve tekrar dudaklarına yumuldum. Öpüşürken üzerindeki gecelikten de kurtuldum. Sonra da ondan yatak odasına geçip jartiyer çorap giymesini istedim. 
İstemeye istemeye yatak odasının yolunu tuttu Gül. Ben de o arada benim evde beklemekte olan Erdal'a mesaj atıp gelebileceğini yazdım. 
“Gelebilirsin kanka… Senin azgın karını sikmek üzereyim. Yatak odasına gönderdim. Benim için jartiyer giyecek orospu karın… Biraz sonra yarağı karıcığının kızışmış amcığına geçiricem. Kaçırma istersen, çabuk gel…”
Garip bir duyguydu. Ben arkadaşımın karısını sikecektim ve o gizlice bizi izleyecekti. Bana karısını siktiği videoları izletirken duyduğu heyecanın aynısını yaşıyordum şu anda… Tek farkı Erdal bizi canlı izleyecekti. 
Bu durum beni daha da tahrik ediyordu. Artık sikim zonklamaya başlamıştı ve yatak odasına gidip bir an evvel sikimin sızısını geçirmek istiyordum.
Yatak odasının kapısına geldiğimde, Gül arkası kapıya dönük, siyah dantelli bir jartiyer giyiyordu. Doğrusu çok zevkli kadındı. Üzerindeki son bez parçası olan tangadan da kurtulmuştu. Gece lambasının loş ışığında kabarmış ve ıslaklıkla parlayan amı ve siyah jartiyerin vücuduyla oluşturduğu kontrast çok tahrik ediciydi. 
Onu jartiyerini giyene kadar izledim ve arkadan yaklaşıp o dolgun memelerini bir elimle mıncıklayıp boynuna öpücükler kondurmaya başladım. Elini arkaya atıp sikimi avuçladı ve 
“Mmhhhh!” diye inledi. “Epey kalınmış senin şeyin…” diyerek inledi. 
“Kalındır benim yarak… Sen bir de amcığına soktuğumda gör onu…” diye yanıtladım kulak memesini emerken… 
“Terbiyesiz…” diyerek kikirdedi. “Amıma sokacakmış yarağını…” Kulak memesini emmemden huylanmış, dudaklarımdan, dilimden kaçırmaya çalışıyordu bir yandan da…
Gül'ü yavaşça yatağa sırt üstü uzattım. O da beraberinde beni bacaklarının arasına çekmiş, hırsla boynuma sarılmıştı. Dudaklarıma, boynuma her yerime öpücükler konduruyor, elleri sabırsızca omuzlarımda, kollarımda, sırtımda, belimde dolaşıyordu.
Sikim taş gibi olmuş, hareket ettikçe Gül'ün ıslak amına sürtünüp duruyordu. Dudaklarımı öpmüyor, adeta yiyor, somururcasına emiyordu. Dillerimiz birbirini okşuyordu. Dudaklarımı kurtarıp, 
“Ağzına al yavrum!” diyerek üzerinden kalktım. Doğruldu ve hiç vakit kaybetmeden etli dudaklarını araladı. 
Kalın sikimi ağzına almaya çalışıyordu. E tabii, Erdal'ın minik boy sikine alışkın olduğundan, benim sikimi almakta zorlanıyordu. Kırmızı loş ışıkta Gül'ün açılıp kapanan o narin dudakları harika görünüyordu. 
Birden kapı aralığından bizi izleyen Erdal'ı fark ettim. Benim yönüm kapıya dönüktü, Gül'ün ise sırtı... Erdal sırıtarak, heyecan içinde, gözlerini fal taşı gibi açmış, bizi izliyordu. En küçük bir ayrıntıyı kaçırmak istemiyor gibiydi. Küçük sikini çıkarmış bizi izleyerek sıvazlıyordu. 
Deliydi bu adam... Ben karısını sikmek için fırsat kollamaya başlamışken, o bana karısını kendi elleriyle ikram etmişti. Birazdan onun tazecik, körpe karısının tadına bakacaktım. Var gücümle sikimi onun o narin amına kökleyecek, altımda zevkten bayıltana kadar sikecektim. 
Ve bu imkanı bana kocası olacak pezevenk sağlamıştı. Bunu düşünmek bile beni delirtiyordu. Sikimi karısının ağzına kökledikçe duyulan boğuk sesler, nefessiz kalan karısının çırpınmaları, beni daha da kendimden geçiriyordu.
Gül'ün başını tutup sikimi ağzından çıkardım. Dakikalarca sikimi yalayan ıslak dudaklarına yumuldum. Vahşice öpüşmeye başladık. Tekrardan yatağa uzattım ve memelerini yalayıp aşağıya indim, o ıslanıp kabarmış şeftalisine yumuldum. 
Amcığının tadı, kokusu harikaydı. Amını şapırdatarak yalıyor, akan zevk sularını büyük bir iştahla yutuyordum. Gül kendinden geçmiş, saçlarımı çekiştirip duruyor, bir taraftan da kıvranıyor, 
“Ohhh, çok güzelll, harikaaa!” diye inliyordu. Beni gazladıkça daha bir iştahla yalıyordum. Dilimi amının en dibine kadar sokup orda dolandırıyor ve geri çıkarıyordum. Arkadaşımın karısını resmen dilimle sikiyordum. Biraz sonra o adım gibi bildiğim, artık tanıdığım kasılmaları başladı, orgazm oluyordu. Zevk feryatları eşliğinde beni bacaklarıyla sıkıştırarak dakikalarca kasıldı. 
Neden sonra durulunca ayağa kalktım ve bacaklarının arasındaki yerimi aldım. Gül başını kaldırmış sikime bakıyordu. Biraz önce yalaya yalaya zevk sularını akıttığım amcığına bu kez kol gibi kalın, kavisli sikimi dokundurdum. "
“Ohhhh!” diye bir inleme kopardı, müthiş bir zevk aldığını görebiliyordum. Arkadaşımın karısı altımda onu sikmem için kıvranıyordu. “Hadiii!” diyerek bana ellerini uzatıp üzerine çekmeye çalışıyordu. “Beni mi istiyorsun?” diye sordum. 
“Evet seni istiyorum!” dedi hırsla, ardından şehvet dolu bir sesle, 
“Sikini istiyorum... Beni sikmeni istiyorum!” diye ekledi. Bunları kocasının da dinlediğini bilmek beni çileden çıkartıyordu. 
“Hadi içime sok artık şunu... Sik artık beni... Dayanamıyorum!” diye feryat edip altımda kıvranıyordu azgın kadın... 
Sikimi gövdesinden tutup o ıslak amcığına sürttüm biraz, klitorisine bastıra bastıra ileri geri yaptım. Jartiyerli dizlerinden tutup bacaklarını ikiye ayırdım. Şimdi amı tam anlamıyla önümde serili vaziyetteydi. Yavaş yavaş yüklenmeye başladım çizgi gibi duran tazecik amına... O kadar dardı ki, girmekte zorlanıyordum. Olanca gücümle bastırınca nihayet sikimin başını sokabildim. Kalanını da sokacaktım. Gül, 
“Ahhh, acıyor, acıyor!” diye altımda ciyaklıyor, elleriyle de yüklenmemi engellemeye çalışıyordu. 
Biraz bekledikten sonra sikimin başıyla yavaş yavaş git gel yapmaya başladım. Rahatlaması için kilitorisini okşuyor, eğilip memesine ve dudağına şehvetli öpücükler konduruyordum. 
Sikim Gül'ün amında milim milim ilerliyordu. Zevkten gözleri kaymış, belimi tutan elleri kasılmış vaziyetteydi. Dudaklarını ısırarak içine giren sikime dayanmaya çalışıyordu. Amcığı ateş gibiydi, daracıktı ve tazecikti. Dayanacak gücüm kalmamıştı artık, bir hamlede kalanını kökleyiverdim amına. Kasıklarımız birleşince Gül bir çığlık kopardı, 
“Aaahhhh! Yandııımmm!” diye yankılandı sesi... “Ahhh! Yavaş... Yavaş sik ne olur... Yardın beni... İkiye ayrıldım sanki... İçim yanıyor... Amım yanıyor!” diye feryat ediyordu. 
Üzerine uzanıp iyice altıma aldım, yavaş yavaş gidip gelmeye devam ediyordum. Biraz sonra acının yerini zevk çığlıkları almaya başladı. 
“Ohhhh, devam et aşkım, sik beni, daha hızlı sik!” diye inliyordu. Kocaman sikimi arkadaşımın karısına hırsla sokup çıkarıyordum. Gül bacaklarını açabildiği kadar ikiye ayırmıştı. Ellerini belimde, kaba etlerimde dolaştırıyor, kasılmış bir vaziyette, sürekli inliyor, çığlıklar atıyordu. 
Kendinden iyice geçmiş, gözleri kaymıştı. Teni sıcaktan ve şehvetten kıpkırmızı olmuştu. Yine o defalarca videolardan izlediğim orgazmına ulaşmaya yaklaşmıştı. Bu kez şahane kadın benim altımdaydı. İçindeki benim sikimdi. 
Hırsla sikiyordum, kapıda bizi izlemekte olan kocasına kadın nasıl sikilirmiş göstermek istercesine, sikimi dibine kadar kökleyip çıkarıyordum.  Gül elektrik çarpmış gibi sarsılmaya başladı. Aslında kendimi kasmasam ben de onunla birlikte boşalabilirdim, ama elimden geldiğince ilk sikişimizi uzatmak istiyordum. 
Sikimi dibine kökleyip dudaklarına hırsla yumuldum. Gül orgazm olurken ker tarafı titriyordu. Dakikalarca sürdü titremesi. Titremesi bitip kendine gelince ben de kendimi biraz toparlanmıştım. İçinden çıkıp yana devrildim ve 
“Hadi bakalım Gül hanım, sıra sizde!” dedim. 
“Zevkle beyefendi…” dedi ve şehvetten kaymış gözlerle tebessüm ederek kalkıp üstüme çıktı. 
O koca sikimin kafasını amının girişine hizalayıp yavaş yavaş alçalmaya başladı. İkimiz de yeni bir zevk dalgasının içine giriyorduk. 
Gözlerim kapıya ilişti yeniden. Erdal da çoktan boşalmıştı, inik sikiyle oynayarak karısını nasıl siktiğimi izliyordu. Göz göze gelince, eliyle 'Süper' işareti yapıp memnuniyetini belli etmeyi de ihmal etmedi. 
Artık kasıklarım sızlamaya başlamıştı, ama dayanabildiğim kadar dayanıp Gül yeniden orgazm olurken birlikte gelmeye çabalıyordum. Gül kalın sikimin üstünde yaylanmaya başladı. Ellerini göğsüme dayamış vaziyette, yavaş hareketlerle götünü indirip kaldırıyordu. 
Amcığı sikimi öyle sıkı sarıyordu ki, delirtiyordu beni. Koca sikim bir görünüp bir kayboluyordu, her kaybolduğunda Gül'den bir inleme sesidir yükseliyordu. 
“Ohhh... Çok güzelll...” diye mırıldanıyordu arada, “Başını hissediyorum, yumurtalıklarıma dayandı, en derinlerimi okşuyor sikin...” diyordu... “Harikasın Gül! Aşkım! Çok güzel sikişiyorsun bebeğim!” deyip bu kez sımsıkı beline sarıldım, boynunu, memelerini hırsla öperken, üstten sabitlediğim Gül'e alttan hızlı hızlı köklüyordum şimdi. 
Yine orgazm olmaya yaklaşıyordu. Gözleri kaydı zevkten, inlemeleri sıklaştı, zevk çığlıkları yükselmeye başladı. Orgazmın eşiğindeydi, iyice yükselmiş, gelmek üzereydi tekrar... 
Bir hamlede içinden çıkmadan altıma aldım onu, artık benim de dayanacak gücüm kalmamıştı, transa girmiştim, var gücümle pompalıyordum... Kızarmış, ter ve zevk sıvılarımızla ıslanmış kasıklarımızdan çıkan ses ikimizin homurtusuna eşlik ediyordu. 
“Geliyorum!” dediğimde, 
“İçime gel, korunuyorum!” diye inledi. 
Son gücümle sikimi dibine kadar kökleyip hayvan gibi böğürerek boşalmaya başladım. İlk defa böyle iştahla boşalıyordum! Sanki taşaklarım birbiri ardınca kasılıp içindeki yükleri boşaltıyordu. 
Gül de titreyip kasılmaya, orgazm olmaya başladı. Amı kasılıyor, içindeki sikimi adeta sağıyordu. 
“Ohhh, içimi yakıyor döllerin, hissediyorum, rahmime ulaşıyor döllerin, ohhhh!” diye mırıldanıyordu sürekli… Sonra ikimiz de durulduk. Doğrulup, içinden halen çıkarmadığım ve yavaş yavaş sertliğini kaybeden sikimin olduğu amına baktım. Manzara müthişti. 
Sevgili arkadaşımın karısının sikilmekten kızarmış, açılmış, kaymak gibi amının etrafından süzülen zevk sıvıları ve benim döllerim... Çıkardığımda ölü bir yılanı andıran ve amıyla mükemmel bir tezatlık oluşturan koyu renk sikim! Kendine gelen Gül doğrulup dudaklarıma şehvetli bir öpücük kondurdu ve 
“Çok iyiydin aşkım, kocam beni hiç böyle sikemiyor inan..!” dedi. Sonra hınzırca gülümseyip omuzlarımı okşayarak, “Kocam ikinci postayı da atamaz, eminim sen sabaha kadar rahat durmazsın!” dedi ve yeniden yatağa uzandı... O gece uyku çökene kadar sikiştik. Bu böyle bir hafta devam etti. Erdal güya memleketten dönünce Gül ile yatakta baş başa sabahlama olayımız bitti doğal olarak... 
Ama yine de, sevgili arkadaşımın karısını artık ortak kullanır olmuştuk. Daha doğrusu, ben ondan çok kullanır olmuştum. Çünkü adamın en büyük zevki karısının başka bir erkekle sikişmesini izlemekti. En çok bundan zevk alıyordu. 
Gül, kocasının bilmediğini sansa da herkes durumundan gayet memnundu. 
Erdal evin her yerine gizli kameralar kurmuş, benim Gül'ü sikmelerimi gizli gizli izlediği yetmiyormuş gibi bir de kaydedip tekrar tekrar izliyordu. 
Hatta işi daha da ileriye götürmüştük. Gül'ün olmadığı zamanlarda iki ortak, benim evde oturuyorduk. Rakıyı açıp yudumlarken karısını siktiğim videoları ikimiz beraber büyük ekran televizyonda heyecanla izliyorduk. 
“Of kanka… Şurda ne biçim geçirdin Gül'e yaa… Nasıl da zevkle bağırıyor karım… Muhteşemsin kanka…” diye yorumlar yapıyordu sertleşmiş sikini okşarken… 
“Senin sikin ufak ya Erdal... Karın kalın yarağı yedikçe bağırıyor işte... Korkarım Gül zevkten geberecek bir gün altımda…” diyerek kahkahayı basıyordum ben de… 
Neden bize katılmadığını sorduğumdaysa, büyünün bozulmasını istemediğini söyledi. Azgın karısının o kocasını aldatma heyecanını, şehvetini sürekli yaşamasından haz aldığını söyledi. 
Garip bir adamdı Erdal, ama bu garipliği hiç tahmin edemeyeceğim kadar zevk almama yarıyordu...
39 notes · View notes
sonsuzamanlar · 9 months
Text
Bazen öyle bir an gelirki kelimelerin tükendiğini kendini bir okyanusun ortasında yapayalnız ve kulaç atmaya gücünün kalmadığını ve boğulmak üzere olduğunu hissedersin. En yakının olan ailenin yabancılaştığını birtanecik dostunun sanki düşmanın olduğunu hissedersin. Yürüyorsundur ama öyle bir yürüyüştür ki bu iki adım bir geri gidiyorsundur sanki. Yüreğin pırpır sıkıntı ile atarken her an panik atak geçirecek gibi ellerinin titremesine engel olamazsın. Gittiğin doktora bile tam anlamıyla içini dökemiyorsundur söylediği çareler senin çaresizliklerine ilaç olmuyordur. Birşeyler yapmak istersin ama şu hayatta herşey ne yazıkki maddiyata dayalı olduğu için nefes almak için yada kafanı biraz olsun dağıtabilmek için bile birşey yapamıyorsundur elin ayağın bağlıdır sanki. Gitmek istersin uzaklaşmak herşeyden herkesten her yerden uzaklaşmak istersin kimsenin seni tanımadığı ve kimsenin seni bulamayacağı kadar uzaklaşmak istersin ama bu da maddiyata bağlıdır ve hiçbir yere kımıldayamazsın bu yüzden. Sosyal medyadan başkalarının hayatlarını izleyerek daha çok çaresiz hissedersin kendini ve kaçtığın düşmemek için savaş verdiğin o lanet olası uçuruma her gün biraz daha yaklaştığını hissedersin. Mutsuzsundur bu hayatta seni mutlu etmeye hiçbir şey yetmiyordur. Eline kitap alırsın iki satır okur sıkılırsın kendini veremezsin. Film açarsın daha 5 dakika geçmeden bunalır kapatırsın. Dışarı çıksan gideceğin hiçbir yer yoktur ki. Çünkü 4 yıl önceki insan değilsindir sen ne çevren ne arkadaşların ne Sosyal aktivitelerin ne göklere çıktığını hissettiğin şarkı söylediğin sahne her gün Sosyal medyada yayınladığın güzel ve iyi olduğunu gösteren fotoğraflar sürekli çalan susmayan telefonun hiçbiri yoktur artık. Çünkü uyuşturucu senden almıştır bunların hepsini bir bir ve dımdızlak kalmışsındır. Şuan temiz olsanda koca 1 yıldır ağzına koymayıp savaş versende artık çok geçtir çünkü güzelim hayatının yerinde yeller esiyordur artık ama en büyük çelişkide nedir aslında biliyormusun o hayatta güzelim bir hayat olmadığı için bunalımdan depresyondan yok olmak üzereyken başlamıştın uyuşturucuyada öyle değilmi ailedeki sevgisizlik boşluk sevgiye açlık yalnızlık hissi mutsuzluk bunlar itmedimi seni uyuşturucuya o zaman uyuşturucudan önceki hayatında güzel değildi ve mutsuzdun. O zaman işte en kötü an başlar aynadaki yansımana şunu sorarsın peki ben 42 yıllık hayatım boyunca ne zaman iyiydim ne zaman mutluydum hiç mi. O zaman ben neden yaşıyorum neden nefes almaya çabalıyorum neyin savaşını veriyorum o zaman ben......
Tumblr media
59 notes · View notes
beyazmantoluu · 9 months
Text
ilişkide sevgi mi önce gelir saygı mı gibi bir soru vardır. iki gündür sevgilimle bu konu hakkında konuşuyoruz. "bizce" ilişkide önce birlikte konuşabilmek geliyor. bu olmadan karşınızdakine ne sevginiz daimi kalabiliyor ne saygı duyabiliyorsunuz. ikisi de tükeniyor bir şekilde. çünkü konuşamadığınız birini tam anlamıyla tanıyamıyorsunuz ve bu da sevgi ve saygıyı azaltıyor. balımla uzunca telefonla konuştuğumda kardeşim hep aynı soruyu soruyor "gün içerisinde sık sık mesajlaştığın biriyle bir de telefonda ne konuşabilirsin, nasıl konu buluyorsunuz?" aslında ne benim ne sevgilimin telefondan konuşmak pek sevdiğimiz ve yapabildiğimiz bir şey değil. fakat ikimiz de "konuşmayı istediğimiz" için bir şekilde konuşulacak bir konu mutlaka oluyor, en kötü goy goy yapıyoruz ama konuşuyoruz yine. bunu her zaman çok kıymetli buluyordum ama etrafımızda gördüğümüz ilişkilerden dolayı artık daha çok farkına varıyorum bunun önemine. sanırım bu yüzden aramızda kavga ya da büyük tartışmalar olmuyor. çünkü sık sık sohbet ettiğimiz için karşımızdakinin olaylara bakış açısını, kişiliğini, mizacını daha iyi anlıyoruz. normalde dedikodu yapabilen biri değilim hep temkinli, analizci vs konumundayımdır. fakat bu durum sevgilimleyken aşırı keyif aldığım bir şeye dönüşüyor çünkü bir nevi tanıma oyunu gibi oluyor. atıyorum birilerinin ilişkileri hakkında dedikodu yapıyoruz. o şöyle demiş bu şunu yapmış. sonra bu konu hakkında yorumlarımız da oluyor tabii. mesela "şu davranışı hiç doğru değil, ben olsaydım ve sen bana böyle bir şey deseydin şöyle davranırdım." gibi kendimizi o ilişkide varsayarak nasıl davranırdık onu yorumluyoruz. bu sayede karşımızdakinin herhangi bir olaya bakış açısının bizim bakış açımızla uygun mu ya da denk mi onu keşfediyoruz. ve bunu keşfetmek inanılmaz tat veriyor. konuşabilmek üzerine her düşündüğümde aklıma şermin yaşar'ın vefat eden eşine mektubu geliyor. o yazının bir yerinde "nedim'e sorsam ne derdi, ne yapardı diyorum ve hepsinin cevabı var. demek ki konuşmuşuz, demek ki dinlemişim." diyor. tam olarak bundan bahsediyorum. arkadaşlarım bazen bana "ne kadar genişsin nasıl kıskanmıyorsun" vs gibi cümleler kuruyor. geniş değilim sadece onun nasıl davranacağını ne yapacağını biliyorum ve bu bana rahatlık veriyor. (tabii ki tatlı kıskanmalar oluyor 🐣) bu aynı şekilde sevgilim için de geçerli. normalde başka birisi olsa yakıp yıkacağı olayları çok sakinlikle karşılıyor. hiç kıskanmıyor demiyorum, o da çok tehlikeli bir boyut bence. kıskanma var ama kavga dövüş yok, suçlama yok, sevgimi sorgulamak yok. ve bence konuşamamak ilişkinin bitmesinden çok daha kötü bir şey. çünkü artık barınamamaya başlıyorsun. çok yapay ve çiğsi duruyor her şey. sevgilimle konuşabildiğimiz için ilişkinin içerisinde eğrelti hissetmiyorum, bütünleşmiş hissediyorum. ve bu bütün olmanın verdiği tat çok güzelmiş. iyi ki konuşabiliyoruz 🧡
25 notes · View notes
ysfogzdgrz51 · 5 months
Text
HAYIRLI AKŞAMLAR ARKADAŞLAR
Eğer bir sevgilim olsaydı…
Yılbaşında ne yapsam diye düşünür olmazdım.tüm planlar zorla eğlenmeye çalışan insanları çağrıştırıyor bana. Ev partisi filan değil. Sadece ikimiz. Yemek yapardık belki. dışardan sipariş verirdik her şeyi. Yemeğimiz mezemiz hepsi olurdu. Donatırdık sofrayı. Güzel müzikler olurdu fonda. Belki film izlerdik birlikte. Benim gündüz aldığım pastayı keserdik birlikte. Keyfimiz yerinde olurdu. Çakır keyif olurduk. Sahile giderdik gece yarısına doğru. Sallana sallana yürürdük yolda birbirimize tutunarak. Otururduk sonra deniz kenarında boğaza karşı. Tam 12’de köprünün üzerindeki o muhteşem ışıkları havai fişekleri seyrederdik birlikte.birbirimizle tebrikleşip yanağına bir öpücük kondurur girerdik yeni yıla. Sımsıkı sarılırdık. Dünyaya sırtımızı çevirirdik o an biz olurduk sadece. Kar yağmaya başlardı inceden. Kafamızın estiği bir yere gider orda da içerdik belki biraz.kendimizi bilecek kadar. Mekandan çıktığımızda kaldırımlar bembeyaz olmuş olurdu. Düzgün yürümeye çalışsam da ayakkabılarım karlı havaya alışık olmadığından kayardım. Sen tutardın kolumdan. Taksiye binip evin yolunu tutardık sonra. Kahve yapmak isteyip belki her tarafa kahve döküp vazgeçerdik. Gözlerim gözlerini görürdü. Karşı koymaz birbirimize. Gece bizim olurdu. Aşık olurduk mutlu olurduk. Gün yavaş yavaş ağarmaya başlardı. Kahkahalarda geçen gecemizin sona ermekte olduğunun farkına varırdık o an. Bitmesin isterdik. Göz kapaklarımız kapanmaya başlardı biz inadına ayık kalmaya çalıştıkça.sen bana başını yaslardım ben sana sarılırdım. En mutlu en huzurlu uykuya dalardık birlikte. En güzel günümüz en güzel gecemiz olurdu aslında. Bu kadar sade olurdu her şey. Sen ve ben olurduk sadece. Kalabalıktan uzak. Biz olsak yeterdi zaten. Herkesten her şeyden uzak..
Tumblr media
62 notes · View notes
murat-o41 · 9 months
Text
Borcuma Karşılık Karımı Uyutup Arkadaşıma Siktirdim! (Hüseyin 31 Y., Gaziantep)
Slm arkadaşlar. Benim yaşım 31, karım Gül ise 27 yaşında. Kendime ait işyerim var, fakat son zamanlarda işlerim ters gidiyordu. Bir arkadaştan yüklü bir miktar borç para aldım, yetmedi ve biraz daha aldım. Ama söz verdiğim günde ödeyemedim. Arkadaştan her fırsatta özür diliyordum, mutlaka ödeyeceğimi söylüyordum. Arkadaşımsa, "Boşver kafana takma, ödersin!" diyordu. Önceleri beni sevdiği için alacağını istemiyor sanıyordum, meğerse niyeti farklıymış, karımda gözü varmış. Karıma sürekli mesaj gönderip arıyormuş, karımdan kendisiyle beraber olmasını istiyormuş. Karım da namusuna çok düşkün bir kadın, arkadaşmdan kurtulamayınca bana anlattı durumu. Neye uğradığımı şaşırdım, kan tepeme sıçradı, duyduklarıma inanamadım. Biraz sonra sinirim geçip te sakinleşince, düşündüm ki bu durumdan yararlanabilirdim. Karıma, "Sen merak etme, ben bir yolunu bulur hallederim!" dedim.
Arkadaşımla daha sık biraraya gelmeye başladım. Bilerek her fırsatta mahçupluğumu dile getiriyordum ve hep karımdan bahsediyordum, sex yaşantımızdan falan. Bu da arkadaşımı iyice tahrik ediyordu, bana hep, "Çok şanslısın, Gül harika bir kadın, yerinde olmayı çok isterdim!" deyip duruyordu. Birgün bana, "Eğer istersen bana olan borcunu silebilir, hatta bankaya olan diğer borçlarını da ben ödeyebilirim!" dedi. Ben de, "Olur mu öyle şey?" dedim. Arkadaşım da, "Olur olur, ama bir şartım var, kızmak darılmak yok, sadece Evet yada Hayır diyeceksin, tamam mı?" dedi. Tamam anlamında başımı salladım. "Şartım Gül!" dedi. Anlamamazlıktan gelip, "Ne omuş Gül'e?" dedim. O da, "Gül ile yatmak istiyorum!" deyince, numaradan boğazına yapışıp, "Sen ne dediğinin farkındamısın?" dedim. O da, "Evet, Gül'ü çok arzuluyorum, senin borçlar da çok, yarın birgün kapına haciz gelecek, sana yarına kadar müsade, düşün!" deyip gitti.
Tam istediğim oluyordu. Diğer gün aradım, "Düşündüm, tamam teklifini kabul ediyorum!" dedim. Yarım saat sonra epeyce nakit parayla yanıma geldi, "Hadi gidip önce bankaya olan borçlarını kapatalım!" dedi. Gittik bütün borçlarımı ödedi. Sonra bir kahveye oturup, öbür işin nasıl olacağını konuştuk. Ona Gül'ün böyle birşeyi asla kabul etmeyeceğini söyledim. O da, "Biliyorum!" dedi ve cebinden bir kutu hap çıkarıp verdi, "Uyku hapı, bu akşam Gülün içeceğine at ve önce sen bir dene, farkına varmazsa yarın akşam da ben gelir sikerim!" dedi ve gitti. Heyecanla akşam olmasını bekledim. Eve gittim, korkudan ve heyecandan betim benzim atmıstı. Karım ne olduğunu sordu, biraz rahatsız olduğumu söyledim. Karım yemekten sonra çay yapmıştı. Hapı Çayına koymalıydım, ama nasıl yapacaktım? Aklıma bir fikir geldi, karımın boynunu öpüp, "Aşkım ter kokuyorsun!" dedim. Gül çok titiz olduğu için, "Hemen iki dakika duş alayım!" diyerek banyoya gidip duşa girdi...
Uyku hapından 3 tanesini Çaydanlığa karıştırıp, kendime Bira aldım ve bekledim. Karım duştan çıkıp kendine bir bardak Çay doldurup içti. İkinci Çayını da içince esnemeye başladı. Az sonra, "Üstüme ağırlık çöktü, çok uykum var, ben yatacağım." dedi, beni öpüp yatak odasına gitti. Biraz bekledikten sonra gittim, pijamalarını giymiş yatmış, mışıl mışıl uyuyordu. Biraz dürttüm, "Gül! Hayatım, karıcığım?" diye seslendim, çimdikleyip, bir iki tokat attım, ama top atsan uyanacak gibi değildi. Sıra şimdi ikinci aşamayı uygulamaya ve denemeye gelmişti. Karımı daha önce hiç uyurken sikmemiştim, nasıl bir duygu olduğunu ve karımın gerçekten uyanıp uyanmayacağını merak ediyordum. Karımı çırıl çıplak soydum, hertarafını öpüp yaladım, amını götünü parmakladım, karımda en ufak bir uyanma belirtisi yoktu. Acaip heyecanlanmıştım ve sikim de kazık gibi olmuştu. Hemen soyunup karımı yarım saat evire çevire siktim. Karımı sikerken daha önce hiç böyle zevk almamıştım, bu çok farklı bir duyguydu. Fakat karımın amına boşalmayıp, göbeğine attırdım. Sonra peçeteyle temizleyip pijamalarını tekrar giydirdim.
Sabah ben işe giderken karım daha uyuyordu, birkaç kez dürttüm yine uyanmadı. Öğlen aradığımda daha yeni kalkmıştı, heyecandan ölebilirdim, fakat anladığım kadarıyla dün gece yaptığım hiç birşeyin farkında değildi. Akşam eve gittim. Yemekten sonra yine (herzamanki gibi) Çay yaptı getirdi. Ben bir bardak içtikten sonra, "Karıcığım çok yorgunum, bana bir Bira getirirmisin?" dedim. Karım mutfağa Bira getirmeye gidince Çayına yine uyku hapı attım. Bir süre sonra yine esnemeye başladı ve "Bana ne oluyor, iki gündür acaip uykum geliyor..." diyerek gitti uyudu. Hemen arkadaşımı aradım, geldi. İkimizde de heyecan ve korku bir aradaydı. Hemen karımın yanına gittik. Yorganı açtık ve karımı birlikte çırıl çıplak soyduk. İkimizin de sikleri kazık gibi olmuş, pantolonlarımızı zorluyordu...
Arkadaşım hemen kendisi de soyundu, sadece külotuyla kaldı. Sonra yanımda karımın göğüslerini ve amını öpüp okşamaya başladı. Sonra bana dışarı çıkmamı söyledi. Ben ise yanlarında olmak istiyordum, "Çıkmasam, seyretsem?" dedim. Arkadaşım bana, "Çık dışarı amına koduğumun Pezevengi!" diye bağırarak beni odadan çıkarttı, kapıyı kapadı. Ama ben kapının anahtar deliğinden seyretmeye başladım. Arkadaşım içerde uyuyan karımı sikerken, ben kapının deliğinden izleyerek, kıskançlık, heyecan ve tarif edilmez bir zevkle karışık, 31 çekiyordum. Arkadaşım yaklaşık bir saat kadar karımı siktikten sonra odadan çıktı. Bitkin bir haldeydi ve öyle mutlu görünüyordu, bana, "Çok şanslısın böyle bir karın olduğu için!" dedi. Ben de kendisine teşekkür edip kapıya kadar uğurladım. Arkadaşım vedaşalırken pis pis sırıttı ve "Bu Borcunun ilk taksidiydi, 2 gün sonra yine tahsilata gelecem, ozaman sen de yanımızda kalabilirisn!" dedi ve gitti.
Hemen karımın yanına gittim. Pijamalarını giydirecektim, bir baktım ki karımın amından döller akıyordu. Şerefsiz, karımın amına boşalmıştı! Karımın amındaki dölleri temizleyip, bir kere de ben siktim karımı ve pijamasını giydirdim.
Arkadaşım 2 gün sonra tekrar geldiğinde, ozaman yanlarında ben de olacağım düşüncesinin heyecanıyla uykuya daldım :)
[Hüseyin]
42 notes · View notes
sillagen · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Bugün berbat hissetme, durmadan ağlayıp da durma günüydü. Gözyaşım durmuyor da elime kitap alıyorum o bir şey anlatıyor da kafa gitmiş benim dikkat yerlerde. Artık yeter diyerek kendime "aaa kilim kurumuştu" diyerek boyadım. Tek fırça belli renkte boya ile karıştırmalı neyli ne kadar zor olsa da sanat eserim olduğu için adımı da fırçanın arkası ile yazdım. Küçük fırça olsaydı boya diğerine sıçramazdı. Bunu boyarken beş dk beynim sussun diye dini sohbet dinledim. Onu da karıştır diyerek açmıştım. Allah onda da bana uygun çıkarttı. 🥲Her ağlamamın sonunda Allah'ım Zilhiccedeyiz sana layık tam bir ibadet olamasa da oruçluyum da bu üzüntülerim son bulsun diyerek her bir dua da ağladığım için duam samimidir inşallah. Hakikaten bazı konularda çok yoruldum. Bu moodda girdiğim an kitlenip kalıyorum. Bella'nın bir sahnesi vardı ya mevsim geçiyor kız aynı yerinde oturuyor. O mooda giriyorum.
37 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B10.1
BÖLÜM 10.1 [KURUL]
[5 gün sonra]
Sabah olmuş be!
Gözlerimi yavaşça açarak, ışığa alıştırıyordum. Biraz bekledikten sonra elimi telefonuma attım.
Saat 7.25 olmuştu. 9 saate yakın uyumuşum neredeyse. Telefonu yerine bıraktım, ayağa kalkıp dolabımın kapağını araladım.
Giyeceğim takım elbiseyi ve boxerla atleti çıkardım, yatağımın üstüne bıraktım. Banyomun kapısını açtım ve içeri girdim.
Her zaman olduğu gibi soğuk suyun altında duşumu almak için üstümdekileri çıkardım ve kirli sepetine bıraktım.
Vücudumu suyun altına bıraktım. Biraz kafam ıslanınca, hemen şampuanı döktüm ve köpürttüm.
Sonra da suyu tutup duruladım. Vücudumu da biraz duş jeliyle temizledim ve banyodan çıktım.
Kurulandıktan sonra, güzelce giymem gerekenleri sırayla giydim.
Sonra da kapımı açıp çıktım, aşağı sakince inerken mutfaktan gelen mis gibi kokular beni mest etmişti.
Sessiz sessiz aşağı indim ve mutfağın kapısının önüne, geldim. Parmak uçlarında yürür gibi yürüyordum.
Arkadan Derya'ya yaklaştım ve götüne tokat attım.
De: Ayhh korktum be salak. :)
"Hahahahaha, günaydın!"
De: Günaydın aşkım. Bak neler yaptım, neler. Çok beğeneceksin.
"Kokudan anladım zaten aşkım, bir tane alayım hatta ben şuradan. :)"
Derya hemen eliyle çıkartıp ağzıma uzattı, gözlerime bakıp "hadi ye!" dediği an ısırık almaya başladım.
Beni eliyle besleyen, hamarat aşkım...
Lokmam bitince hemen diğer eliyle portakal suyunu içirmeye çalıştı.
İçtikten sonra da, nasıl olduğunu sormak için tam ağzını açacaktı fakat o esnada annem içeri girdi.
An: Derya ne zaman hazır masa, bu kadar oyalanma! Bir kahvaltı hazırlamak bu kadar zor değil!
Annem Derya'yı bildiğin benim gözümde azarlamıştı, asıl sorun bu değil Derya'nın yüzü bir anda bozulmuştu. O an bir şey yapmayacaktım. Ama sonrasını bilmem, bilemem...
Ben Derya'ya kaş göz yaptım ve masaya gitmesini söyledim. Derya eline bir kaç şey aldı götürdü.
Mutfaktan çıkınca hemen kapıyı kapattım ve boğazına yapıştım.
"Bana bak! Kızı üzme, alırım seni ayağımın altına. Sabah sabah şansını zorluyorsun. Mahvettirme kendini!"
Eliyle göğüslerimden iktirmeye çalışsada nafile güçlüydüm sonuçta.
Yüzü kızarmış domatese dönmüştü, o an bıraktım. Sonra da suratına sert bir tokat attım ve çıktım mutfaktan.
Derya, masaya koyacaklarını koymuş ve masa'nın kenarında bekliyordu.
"Otur Derya! Sen de bizimle kahvaltı yap."
Derya'nın gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Hemen annem'in oturacağı sandalyeyi çektim ve oraya oturttum kendisini.
Annem ve abla sakin sakin geldiler.
Derya'yı masada kendi yerinde görünce bozulan annem direk Ayla'nın yanına oturdu.
Beraber güzelce karnımızı doyururken Ayla kenardan bana seslendi.
Ay: Aras, bugün dışarı çıkabilir miyim? Arkadaşlarımla gezmek istiyorumda.
"Tamam çıkabilirsin, fakat gecikme."
Ondan sonra da annem araya girdi.
An: Ben de aslında şöyle bir masaj yaptırmaya gitsem, çok iyi olur.
"Sen otur oturduğun yerde. İzin falan vermiyorum, böyle rahatsın sen!"
Suratı yine düşen aptal annemin siniri bozulmuştu yeniden. Masada tabağında duranları bıraktı kalktı.
Ben, Derya ve Ayla kahvaltıya devam ettik. Sonra da bitince herkes kendi tabağını yıkadı ve yerin koydu.
Ayla mutfaktan çıkınca Derya'ya arkadan sarıldım. Güzelimin kokusunu ciğerlerime doğru çektim.
Derya yanağımı öperken kırmızı rujuyla yanaklarımı boyuyordu.
Sonra da Dudağımı bir şekilde buldu ve dudaklarıma yapıştırdı.
"Seni çok seviyorum kadın!"
De: Ben de seni seviyorum adam! :)
"Ben çıkıyorum kendine iyi bak."
De: Sen de...
Kapıdan çıktığım gibi arabama yürüdüm. Güvenliğe de kapıyı açması için, ıslık çaldım.
Arabaya binince dün koyduğum dolarları tekrar kontrol ettim. Eksik yoktu hepsi tertemiz ve düzenliydi.
Her şey tamam olduğu için arabayı çalıştırdım ve kapıdan çıktım gittim.
Yolda sapaklardan dönüyor, öyle kafama göre yolda ilerliyordum.
Bir süre sonra artık şirkete yakınlaşmış ve Tuğba Hanım'a mesaj yazmıştım, gelmek üzere olduğuma dair. Geldiğim gibi de toplantı yapılacak ve yeni ekiple ilk konuşma olacaktı.
[20 dakika sonra]
Sonunda şirkete varmış ve kapı'nın önünde durmuştum, hemen arkadan çantayı aldım ve şirketin özel görevlilerine, arabayı teslim ettim.
Günaydın Tuğba Hanım.
Tu: Günaydın Aras Bey.
"Herkes yeni yerine geçti ve bilgilendirildi mi?"
Tu: Evet efendim. Onlarla iyice konuştum ve anlattım. Tek sorun efendim şu.
"Nedir tek sorun?"
Tu: Hepsi genç ve tecrübesizler bana kalırsa, bu onlara çok büyük yük.
"Tuğba Hanım, size hak veriyorum. Ancak bu şirketin kazancından çok zararı var. Yaşlı ve tecrübeli diye koltukta sohbet ettiğiniz eski kurul, bu şirketi batırırken kimse ses çıkarmadı."
"Hem şu da var. Benim zaten belirli kişisel bir servetim var. Buna rağmen şirketi satıp, borçlarını kapatıp, kalan parayı da yerim demiyorum."
"Eğer ki, risk almazsam daha da batacağız. Ama ben batmak istemiyorum. Benim işim kazanmak ve aslında bence biz kazanacağız!"
Tu: O zaman çok çabalamamız lazım.
"Gerekiyorsa çabalayacağız."
Tu: Tamamdır efendim.
Bunları konuşurken çoktan asansöre binip, inmiş ve toplantı odasının önüne varmıştık bile.
[Odaya girer]
"Herkese günaydın arkadaşlar!"
Herkesten gür bir günaydın sesi gelmesiyle, kulağım çınlayarak yerime oturmuştum.
Bütün çalışanlar şu ana kadar yaptığı çalışmaları ve izlediği yolları anlatıyor
fikirlerini beğenmemi bekliyorlardı.
Aslında benlik bir durum yoktu ama genç oldukları için bir heyecan vardı.
Genç beyinler olması toplantının gidişini değiştiriyor, güzel fikirler çıkıyordu. Takdire şayan şeylerdi.
[1 saat sonra]
"Arkadaşlar katılımınız için teşekkür ederim, bugün güzel bir toplantı oldu benim için. Umarım sizler için de öyle olmuştur. Herkese iyi günler!"
Herkes toplantı odasından sırayla çıkarken Tuğba Hanım'a bir bildirim gelmiş ve bana "1 dakika bekler misiniz Aras Bey!" demişti.
Biraz kenarda konuşurken, ben bekliyordum. Aradan 5 dakika geçmiş ve Tuğba Hanım dönmüştü.
Tu: Aras Bey, bir haberim olacaktı. Bu ay sonu Belçika'ya özel bir toplantı için gidilmesi lazım, bu nedenle sizin de gelmeniz lazım. Sonuçta şirketin yeni sahibini tanımak istiyorlar.
"Tamamdır nasıl istiyorlarsa öyle olsun, hazırlığımızı yaparız. Sonra özel uçağımıza biner ve gideriz."
Tu: Tamamdır Efendim. O zaman tekrar görüşmek üzere. İyi günler!
"Iyi günler Tuğba Hanım."
Şirketten elimde çantayla birlikte çıktım ve arabama bindiğim gibi Nadia'nın mekânına sürdüm.
Arabamla giderken yolda trafik çevirmesi vardı, bu sebeple biraz geri gittim ve arabayı bir sapaktan geçirip, öyle gitmeye karar verdim.
Ayna'dan kontrol amaçlı baktığımda arkada yine aynı arabayı görmüştüm, evet geçen hafta arkamdan beni takip eden araç, yine peşimdeydi.
Acaba bir yerden falan, tanışıyor muyuz kendisiyle? Hiç bilmiyorum da bu adamı, Allah Allah.
Arabayı birazcık daha hızlı sürmeye başladım. Amacım tam kırmızı ışık yandığında ani bir frenle durup adama girmekti.
110,112,119,125. Adam da hızlanmıştı. Ani bir fren yaptı ve hızım azalmaya başladı.
[Işık sarıdayken hafif gaza basar ve geçer]
Sonunda kurtuldum amk, iyi ki tam vaktinde geçtim. Yoksa daha farklı bir şey olabilirdi. Ancak şu var ki, bu adamı araştırıp bulmam şarttı.
[5 dakika sonra]
Artık Nadia'nın eğitim merkezine gelmiştim. Hemen oradaki kapalı otoparka girdim ve çantayla birlikte çıktım. (Dün Nadia gelecekleri için beni aramıştı)
Biraz yürüdükten sonra kapıyı açtım ve içeri geçtim. Hemen aşağı indim, Nadia aşağıda kendi etrafında dönerek stresli bir şekilde bekliyordu.
"Nadia!"
Na: Araaaas.
Koştu ve kucağıma atlayıp sıkıca sarıldı.
Na: Gelmişsin.
"Söz verdim o kadar. Niye gelmeyeyim ki?"
Na: Ben bir an endişelendim, ondan dolayı korku sardı.
"Bir şey olmayacak Nadia! Adamlar gelecek parayı alıp gidecekler! Ama dikkat et, yanlış bir hareket yapma."
Na: Tamamdır. Yapmayacağım.
"Ben şimdilik gidiyorum, bir şey olursa ara dışarıda arabada bekliyor olacağım!"
Hemen çantayı Nadia'ya bırakıp soyuna odasına doğru ilerledim.
Cebimde duran kamerayı çıkardım ve diğer ses dinleme cihazının uygulamasını açtım.
Şimdi "ne yani?" diyecek olursanız sarılırken, cebimden çıkarıp kapüşonun cebine attım. Belki beni dolandırıyor olabilir mi diye.
[10 dakika sonra]
Adamların merdivenden inme sesini duydum, hemen kenarda kabine girip saklandım. Biraz bekledikten sonra çıktım. Adamların konuşmalarını zaten duyuyordum.
Xa: Para burada mı?
Na: Burada, hepsi burada!
Xa: Tamam göster sen. Biz de aleti çıkarıp bir bakalım bunlara.
Na: Tamamdir çikariyorum.
Nadia paraları teker teker masanın üstüne koyuyor ben de onları hem ses, hem de görüntü kaydına alıyordum ne olur, ne olmaz diye.
Adamlar makinadan dolarları, deste deste kontrol etmeye başladılar.
Bütün desteleri sırayla geçirdikçe, birbirine bakıp "temiz." diyorlardı.
[5 dakika sonra]
Xa: Tamamdır, bitti. Nasıl buldunuz bilmiyorum ama borcunuza sadık birisiniz, sizinle artık uğraşmak yok.
Na: Tesekkur ederim.
Xa: Verdiğimiz, sinir ve stres için özür dileriz ama bizim de işimiz bu.
Na: Allah'a şukur parayi buldum. Size de verdim. Artık sinirim de, stresim de kalmadi.
Xa: Biz gidiyoruz size iyi günler.
Na: İyi günler.
Hemen soyunma kabinine döndüm ve kapıyı kapattım. Biraz vakit geçince kalbinden çıktım Nadia'nın orada olup olmadığına baktım.
Hemen salona doğru yürüdüm ve Nadia'ya seslendim.
Arkamdan sırtıma birisi atlamıştı, düşecek gibi oldum ama düşmedim tabii ki. Sonra gelen sesle Nadia olduğunu anladım.
Na: Araaaaas teşekkur ederim. Senin sayende kurtuldum. Mesleğime devam da edebileceğim. Çok tesekkurler.
Ayrıca yanaklarımı ve boynumu tatlı tatlı öpüyordu.
Kısa hatırlatma:
(Nadia 1.60 boy, mavi gözlü, turuncu saçlı, beyaz tenli, kalın bacak, ince bel, aşırı koca olmayan şekilli memeleri var, dudak yapısı ince, küçük bir burnu ve suratı var.)
"Hocam, başka bir isteğiniz var mı?"
Na: Yok, yokta nereye gidiyorsun?
"Yok canım, bir yere gitmiyorum. Yani öylesine sordum ben, o kadar."
Na: Benim şu an tek isteğim, güzel bir akşam yemeği. Yanında güzel bir içecek mis gibi giderdi. Olmazsa birazdan alış-veriş yapayım.
Na: Hatta istersen. Sen de gelebilirsin! Biraz yemek yer, sonra bir kadeh şarap ya da ne içiyorsan?
Düşünürsem sadece vakit kaybı olur, bu nedenle düşünmedim.
"Çok iyi olur aslında Nadia."
Na: O zaman haydi gelll.
Bir anda elini bana uzattı, baktım bir suratına, sonra da eline baktım ve tuttum. Evet elini tuttum. Yani böyle bir kadının elini tutmamak, bildiğin aptallık olur zaten.
Beraber, onun elinde çantayla çıktık.
Eğitim merkezini kapattı ve kilitledi.
Birlikte benim aracın olduğu otoparka yürüdük. Asansör ile aracın olduğu kata çıktık, biraz daha yürüdükten sonra, arabaya vardık.
Nadia'nın çantasını arka koltuğa koydum, ona kapıyı açtım. Arabaya binince, ben de sürücü koltuğuna geçtim ve otoparktan çıktım.
Arabayla arka yollardan gidiyorduk, karşımıza market çıkarsa duracağız demiştik. Ancak, neredeyse hiç market çıkmıyordu karşımıza.
Biraz daha ilerledikten sonra, bir tane kasap gördük. Hemen arabayı sağa çektim ve birlikte indik.
Birlikte, aynı ritimle yürüyerek kasaba girdik. Düğmeye bastık ve adamın gelmesini bekledik.
Kasap hemen ellerinde etlerle gelmiş ve bize "Ne istersiniz?" diye sormuştu.
Nadia bana bakıyor, benim söylememi bekliyordu.
Madem öyle istiyorsun Nadia "ben karar vereyim!" dedim içimden.
"Abiciğim, bize 1 kilo pirzola yeter. Bir de yarım kilo tavuk kanat. Bu kadar!"
Adam kafasıyla "Tamamdır" der gibi sallayarak yanıt vermişti.
İçeride iki dakika falan bekledik, sonunda etleri paketledi. Kartımı tam cebimden çıkaracaktım ki, Nadia elini elime uzattı ve "Olmaz, bunu bari ben ödeyeyim!" dedi.
Orada, et başında 5 dakika bunun hesabını yapıp, yok ben, yok ben diye diye vakit öldürdük.
Tabi en sonunda, Nadia kartı kaşla göz arasında temassız ödedi ve poşetleri eline aldı.
"Haydaa."
Kasap bana bakıp gülerek "Şanslı adamsın, bizimkiler olsa donuna kadar alır. Ama yabancı kadınlar öyle değil." demişti.
Gülerek kafa salladım ve "Kolay gelsin abi!" dedim dükkandan çıktım.
32 notes · View notes
name-ihumayun · 3 months
Text
Tumblr media
Bakınız bu resme,,, Biraz ferasetli olunuz...! ! !
Müslümanlar ferasetli olur...
Ülkemizde çok hain var...
Bakın bu resmi YouTube’dan alıntı yaptım...
Sol aşağıdaki kişi Vehhâbi bir tekfircidir...!
Aynen bu Ramazan (hoca!) gibi bir işçidir...!
ebu Hanzala'yı övüyor ve bu sözde Diyarbakırlı Ramazan (hoca!)yı da övüyor...
Diyor ki; Bakın bu resime Ramazan (hoca!) parasız birisiydi,,,
Elbisesine Ceketine bakın,, Fakir birisiydi,,,
Kendileri itiraf ediyorlar...
Ben de buna dikkat çekmek istedim...
- Parasız birisi,, İstanbul gibi pahalı bir şehirde,, nasıl gidip dükkan kiralar...?
- Sermayeyi nereden buldu...?
- Bir anda zengin mi oldu, Oraya niye gidip dükkan açtı...?
- Diyarbakırlı birisi Diyarbakır’da kalır,,, Neden Ramazan (hoca!) İstanbul Fatih’te İsmailağa Cemaati’nin-tarikat ehlinin, çok olduğu bir bölgede bir çay ocağı açıyor...?
- Bu size şüpheli gelmiyor mu...?
Bu tam dış istihbarat feto oyunudur işidçilerin oyunu,, işçidçiler, zaten lanetli yehudilere hizmet ediyorlar,, parayı onlar verdiler,, ona git dediler ki sen git orada Tebliğini yap... Amaçları onu orada infaz etmek, suçu sonradan tarikat ehliinin üzerine atmak... Neden tarikat ehli ile uğraşıyorlar, çünkü, 15 Temmuz’da sokağa inen, darbecileri geriye püskürten, tarikat ehlidir... Görmediniz mi, bir hacı amca derviş kılıklı tarikat elbisesi ile dolaşan hacı amca Kurşunlar arasında yürümesine rağmen ona bir kurşun dahi isabet etmemişti...
Cuma Namazına gelenlerden veya bu sözde Ramazan (hoca!) gibi tiplerden korkmuyorlar,,, tarikat ehli Müslümanlardan korkuyorlar... Çünkü, onlar İslam’ı yaşıyorlar,, onun için tarikat ehline saldırıyorlar, anlamıyor musunuz...? Bu tam bir dış istihbarat oyunudur... Katil yakalandı,, çok suç kaydı var,, ve uyuşturucu madde bağımlısıdır... Her şey açık ve net...
Biz size bunu söylüyoruz...
Namaz kılışı şekline bakın aynen Vehhâbi gibi kılıyor...
Diyarbakır’da kalırkene, bu sözde Ramazan (hoca!), hiç Camide Namaz kılmıyormuş... Kimse onu Camii'de Namaz kılarken görmemiş... Cuma Namazına dahi katılmamış... Halbuki Cuma Namazı emirdir... 3 defa Cuma namazına gitmeyen münafıklar listesine yazılır... Bu nasıl bir hoca...? Ferâsetli Müslüman hocanın yüzünde nur görünür... Ben adamın yüzünde nur göremiyorum... Yazık; Bir meczuptu,,, Aklî dengesi yerinde değildi...
Onu kullandılar, infaz ettiler...
Tarikat ehli Müslümanları ve Hükümeti zora sokmak için...
Bakın YouTube/sosyal medyaya,, hep işidçilere fetoculara gündoğdu...
Tarikat ehline saldırıyorlar...
Tarikat ehli Türkiye’nin belkemiğidir...
Evliyalar Türkiye’nin direkleridir...
Sâdece tarikat ehlinden korkuyorlar...
Siz zannediyor musunuz normal Müslümandan korkuyorlar,!
KORKMUYORLAR...!!!
Gürkan Kaya
16 notes · View notes
kalbimin-incisii · 2 years
Text
⚘💐⚘💐⚘💐⚘
Tumblr media
Hayat dediğin geçip gidiyor cancağızım,
Yaş dediğin durmuyor yerinde, ・・・
Diş dediğin emanet,
Saç dediğin karlar yağdı,
Başım özler omzunu, Hayat dediğin bitiyor cancağızım,
Beklemiyor her şey tam olsun, Duraklamaları oynatmıyor,
Bitti mi bitiyor,
Ve bir akşam üstü yorulabiliyor insan, Vazgeçiyor ummaktan,
Hayatın provası yok cancağızım,
Yaşadıysak, yaşadık
Farkında mısın?
Tumblr media
Merhabalar tumbir ailem
Günün güzelliği mutluluğu neşesi huzuru sizinle olsun inşallah hayırlı günler dilerim sağlıcakla kalın ⚘⚘
149 notes · View notes
mmartineden · 6 months
Text
bugün çok güzel anlar yaşadım bana hayatı sevdirecek yani şöyle ki ben bir şeyi yapmıyorsam o şeyi sonra yaptığımda gerçekten doğru zaman olduğunu hissediyorum mesela sevgilimle birkaç kere birlikte kalmayı çok istemiştik ama kaldığımız zaman gerçekten doğru hissettirmişti her şey birkaç gündür de Kilitbahir Kepez böyle gidip kabuk toplamak istiyordum tek başıma güzelce okuldan sonra güneş güzel bir hal alınca kepeze gideyim yakınca dedim hemen geçiverdim gittiğim gibi gözüme herrrrr yerde taraklar çarptı sanki o tüm toplanmış yosun gibi şeylerin üzerine konmuş beni bekliyorlardı güneş batmasın hava kararmasın ben bir sürü toplayayın istedim bir köpek mesela bana eşlik edip geri döndü çok tatlıydı sonra hava kararmaya yakın tamam dedim artık bulamam zaten buradan geçtim yine güzel tarak buldum deniz yeni getirmiş yani o kadar mutlu ve huzurluydum ki anlatamam hayatımda bir şeylerin böyle tam zamanında olması beni aşırı mutlu ediyor ağlayacaktım huzurdan ya iyi ki önceden gitmemişim de anlık bir kararla bugün gitmişim beni bekleyen tüm tarakları toplamışım nasıl anlatabilirim hislerimi bilmiyorum güzeldi işte yerinde hissettim ve her tarak bulduğumda içimden teşekkür ettim allaha bana onları sunduğu için
9 notes · View notes
06chrome06 · 6 months
Text
Hayat dediğin geçip gidiyor cancağızım !...
Yaş dediğin durmuyor yerinde, diş dediğin emanet. Saç dediğin karlar yağdı, başım özler omuzunu.
Hayat dediğin bitiyor cancağızım.
Beklemiyor her şey tam olsun, duraklamaları oynatmıyor, bitti mi bitiyor.
Ve bir akşam üstü yorulabiliyor insan, vazgeçmiyor ummaktan. Hayatın provası yok cancağızım, yaşadıysak, yaşadık...!
Tumblr media
18 notes · View notes