Hayber kalelerine sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu. Taş atsan yetişmiyordu. Bağırsan sesin yetişmezdi. Hayber yıkılmıyordu. Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslâm ordusu. Ama Yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoğu tükenmek üzere, moralleri bitmek üzereydi. Günlerce beklediler. Ama nafile!
Bu uzun bekleyişten sonra Peygamber Efendimiz bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber Yahudilerinin ekonomisi birer birer kesilecekti. Servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira Yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi.
Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı.
Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayberi terk edeceklerdi.
Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir ağaç da sen kes! Sen de bugün sövsen sesin yahudiye ulaşmaz! Taş atsan İsraile ulaşmaz! Ok atsan Tel Aviv'e yetişmez.
Ama sen de Peygamber Efendimizin stratejisini yapabilirsin! Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı?
Evine giren her Yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her Yahudi malı deterjan bir ağaçtır. İçtiğin her kola bir ağaçtır. İçtiğin her Yahudi malı suları bir ağaçtır.
Kolalar, pepsiler, fantalar, damlalar, hacı şakirler, ariel matikler, Algidalar, Max, Danoneler birer ağaçtır.
Hayber savaşına katılmak istiyor musun? Öyleyse al eline boykot baltasını kes Yahudilerin ağaçlarını!
Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını bulur, diyor Rabbimiz!
Hayber'in fethi ; Resûl-i Ekrem, Hudeybiye'den dönüp yirmi gün kadar Medine'de kaldıktan sonra hicretin yedinci senesi Muharremi içinde bin dört yüz piyâde ve iki yüz süvârî ile Medîne'den çıkıp Hayber tarafına hareket buyurdu.
Kalelerini muhasara etti. Muhasaranın müddeti on günden ziyâde sürdü.
Hayber muhârebelerinde Ehl-i İslâm'dan on beş asker şehid oldu. Yahûdîlerden ise doksan üç kişi öldürüldü.
Library of the Monastery of San Florian, is located in the Austrian city of the same name. Built in 1744, under the direction of Johann Gotthard Hayber, it has more than 100,000 volumes, including valuable incunabula.
Hayber kalelerine sığınan yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile peygamber efendimizin gitmesini bekliyordu. Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu. Taş atsan yetişmiyordu.Bağırsan sesin yetişmezdi Hayber yıkılmıyordu Hayber fethedilmiyordu Günlerce bekledi islam ordusu Ama yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoğu tükenmek üzere,moralleri bitmek üzereydi Günlerce beklediler. Ama nafile!Bu uzun bekleyişten sonra peygamber efendimiz bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber YAHUDİLERİNİN EKONOMİSİ birer birer KESİLECEKTİ. Servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi. Ağaçlar kesildikçe yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı. Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayberi terk edeceklerdi. Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir AĞAÇ da SEN KES!
Sen de bugün sövsen sesin yahudiye ulaşmaz! Taş atsan İsraile ulaşmaz! Ama sen de peygamber efendimizin stratejisini yapabilirsin!Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı?
Evine giren her yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her yahudi malı deterjan bir ağaçtır.
İmam Ali'nin Hayber kalesinin kapısını nasıl söküp attığını soran bir Şii'ye İmam Cafer'in, "İrade tam olunca beden 'hayır' demez" şeklinde cevap verdiği nakledilir.
Bugün, Haydar'ın erleri tam bir iman ve iradeyle sahadadır.
Balochistan is the westernmost and largest province of Pakistan. It is surrounded by Iran on the west, Afghanistan on the north and northwest, Khyber Pakhtunkhva on the northeast, Punjab and Sind on the east..... Belucistan, Pakistan'ın en batıdaki ve en büyük eyâleti. Batıdan İran, kuzey ve kuzeybatıdan Afganistan, kuzeydoğudan Hayber Pahtunhva, doğudan Pencab ve Sind eyâletleri ile çevrilidir.
Doğumu : (Peygamber Efendimizin) Anasının adı Âmine idi. Zühreoğullarından Abdulazza oğlu Vehb'in kızıydı. Kâbe-i Mükerreme'ye yakındı. Evinin adı Yusufoğlu eviydi. Peygamberimizin babasının eviydi ve peygamberimiz (s.a.v.) o evde doğdu ve peygamberliği gelinceye kadar Mekke'de kaldı.
Hazreti Peygamber'in (s.a.v.) babası Abdülmuttalib oğlu Abdullah, anası Âmine Resûl-i Ekrem'i karnında taşırken, Mekke'den Medine'ye ticaret için gitmişti. Orada hastalanıp öldü. Kabri Medine'de "Dârun Nâbiga" denilen yerdedir. Peygamber (s.a.v.) babası öldüğü zaman henüz anasının karnındaydı. Yedi aylıktı
Peygamber efendimiz Ebu Talib ile Şama yola çıktığında 9 yaşındaydı.
Hicret : Hazreti Resûlullah'ın (s.a.v.) yâranından bir bölüğü Habeş ili yolunu tuttular.
Hicret iki kez oldu. Biri o hicrettir ki Hazreti Muhammed'e (s.a.v.) peygamberlik geldikten sonra beşinci yıldaydı.
Savaşlar :
Resûl-i Ekrem, Medine'de kaldığı on ay içinde yedi gaza yaptı. Dört gazada kendisi bulundu. Onlar da:
1. Gazvet'ül Keder
2. Gazve-i Beni Kaynuka
3. Gazve-i Seviyk
4. Gazve-i Enmâr
Resûl (s.a.v.) yirmi yedi gazâda bulunmuştur. Bunların dokuz gazâsında cenkleşti. Ötekilerinde savaş yapmadı. Ayrıca otuz beş kez gazâya asker yolladı. Fakat kendisi askerle birlikte gitmedi.
Nitekim Tebük Gazâsı da son gazâsıdır.
-Biz şimdi bütün gazaları burada açıklayalım.
1. Ebvâ Gazâsı
2. Ebvât Gazâsı
3. Zil Aşire Gazâsı
4. Enmar Gazâsı
5. Kirad Gazâsı
6. Seviyk Gazâsı
7. Birinci Bedir Gazâsı
8. Batn-ı Nahle Gazâsı
9. Büyük Bedir Gazâsı
10. Kedr Gazâsı
11. Uhud Gazâsı
12. Reci Gazâsı
13. Zatü'r Rikâ Gazâsı
14. Bedril Mev'ud Gazâsı
15. Kurayzaoğulları Gazâsı
16. Hendek Gazâsı
17. Dûmet-İl Cendel Gazâsı
18. Lihyanoğulları Gazâsı
19. Zî Krad Gazâsı,
20. Müstalikoğulları Gazâsı
21. Hudeybiye Gazâsı
22. Hayber Kalesi Gazâsı,
23. Umret-İl kaza Gazâsı
24. Mekke'nin Fethi Gazâsı
25. Huneyn Gazası
26. Tâif Gazası
27. Tebük Gazási
Hac ve umreleri : Ve Hazreti Resûl'ün (a.s.) bu, son Haccı olduğu için buna "Vedâ Haccı" "Haccetül Vedâ" dediler. Bu da Hicret'in onuncu yılında idi.
Bütün halkın sözbirliği ettikleri şudur ki, peygamber (a.s.) ömrü boyunca dört kez hacda bulundu: Üçü Mekke'den Medine'ye hicretten önceydi. Biri de Medine'den Mekke'ye gelince, haccetmişti ki ona da;
1. Haccül Vedâ derler. Ona:
2. Haccül Belâğ,
3. Haccü'l-Tamam da diyenler vardır.
Dört kez de Umre'de bulunmuştur ki, birini Hicret'ten önce, birini de Hudeybiye'de ve birisini de Umretül Kazâ'da, birisini de Haccül Veda'da ifâ buyurdu. Bu rivâyet Hazreti Aişe'nindir. Ve Hazreti Abdullah bin Ömer (r.a) ise: Üç umre eyledi. Biri, "Umre-i Hudeybiyye", biri "Umret-il Kaza" idi. Birisi de "Haccül Vedâ"dır.
Katipleri : Resûl'ün (s.a.v.) on yazıcısı vardı.
Kimisi inen vahiyleri yazardı. Kimisi zekât mallarını yazardı.
İlki, Osman bin Affan (r.a) Hazretleri.
İkinci kâtip Ali bin Ebû Talib.
Üçüncüsü, Halid bin Sa'd.
Dördüncüsü, onun kardeşi Ebân bin Sa'd.
Beşincisi, Alâ-i Hadramî.
Altıncısı, Ubeyy bin Kâab.
Yedincisi, Abdullah bin Ebî Sarh.
Dokuzuncusu, Muaviye Bin Ebi Süfyân.
Onuncusu, Hanzala el-Esedi idi.
Binekleri : Peygamberimizin (s.a.v.) yedi atı vardı
Atların birisi: Melûk idi. Uhud Gazâsı'nda bineği bu attı.
Birinin de adı, Nizar idi.
Bir atı da Semendi idi
Bir adı da Safa adında idi
Birisi de Tareb idi.
Bineklerden, iki tane de değerli hecin devesi vardı.
Birisinin adı Şehba idi
Birisinin de adı Fudda (Gümüş) idi
Bir de katırı vardı ki adı: Düldüldü.
İki de eşeği vardı.
Birisinin adı, Akabe idi
Birinin adı da Yağfur idi
Üç tane de devesi vardı ki onlara dizgin vurup binerdi.
Birinin adı Kusvâ idi.
İkinci devesinin kulağı dibinden kesikti. Adını Ced'a koymuştu.
Üçüncü devenin de adı, Adbâ idi
Bu üç bineğinden başka on tane de sağılır devesi vardı
Bu develerin de adı 1.Şekrâ , 2. Semrâ, 3. Arîş, 4. Sa'diyye, 5. Ka'rem, 6. Şîre, 7. Reyyâ, 8. Cümâ, 9. Nede idi. 10.Hay'ya idi.
Silahları : Hazreti Peygamber'in (s.a.v.) yedi kılıcı vardı
Birinin Adı Beyzâ idi.
Birnin Adı Zülfikar'dı.
Birinin adı Haydar;
birinin adı, Bettar;
birinin de adı, Felka idi.
Üç yayı vardı. Onların da adları; Revha, Beyza ve Safrà idi.
Üç de mızrağı vardı. Adları; Fidda, Zafere ve Fâsıla idi.
Ve bir aş'gı vardı. Bir deri kalkanı da bulunuyordu.
Peygamber efendimizin hayatı / Ahmet Cevdet Paşa
Bedir gazası ; Muhacirlerden ilk şehid : Hazreti Mihca, o Hazret-i Ömer radıyallahuanah' ın azadlısı idi. âmir bin hadramî' nin oku ile Şehid oldu.
Ensardan ilk şehid : Hazreti Hâris bin Süreka, o Hazrec kabilesinden idi. Düşman saflarından atılan bir ok ile Şehid oldu.
Uhud muharebesi ; ilk şehîd olan Ebû Câbir bin Amr radıyallâhü anh hazretleridir.
Bu muhârebede müşriklerin ölüsü yirmi ile otuz nefer arasında, şehîdlerin miktarı ise yetmişti
Hendek gazası ; İslâm askeri üç bindi. Otuz altı atları vardı. Muhacirlerin sancağı Zeyd bin Hârise hazretlerinin elinde ve Ensârın sancağı Sa'd bin Ubâde hazretlerinin elindeydi.
Bu muhârebede müşriklerin dört askeri öldü. Müslümanlardan da beş asker şehîd oldu
Beni Kurayza gazası ; İslâm askerinin tamâmı üç bin kadar olup otuz altısı atlı idi. Bu sûretle Benî Kurayza kalesi pek şiddetli muhasara altına alındı.
Hayber'in fethi ; Resûl-i Ekrem, Hudeybiye'den dönüp yirmi gün kadar Medine'de kaldıktan sonra hicretin yedinci senesi Muharremi içinde bin dört yüz piyâde ve iki yüz süvârî ile Medîne'den çıkıp Hayber tarafına hareket buyurdu.
Kalelerini muhasara etti. Muhasaranın müddeti on günden ziyâde sürdü.
Hayber muhârebelerinde Ehl-i İslâm'dan on beş asker şehid oldu. Yahûdîlerden ise doksan üç kişi öldürüldü.
Resûl-i Ekrem de Bâzân'ı San'â vâlîsi tâyin etti. İşte peygamber Efendimiz'in ilk tâyin ettiği vâlî budur ve Acem hükümdarlarından ilk imana gelen de odur.
"duâ makamında ninniler söyle bana anne, mazluma güven, garibe eman, yüreğe itminan zalime hüsran efendim olsun içinde anne, Kaynuka, Kurayza, Hayber, Necran’ın intikamını almaya çalışan Sefihler onsuzlukta kudursun ve ocaklarına kara kara kilitler vurulsun, bakalım nur zulmetle sıvanır mıymış? Medine’de iffete el uzatanlar bunlardı değil mi anne? lanet olsun, lanetler olsun..."
Khyber Pakhtunkhwa Başbakanı Ali Amin Gandapur (sağda) ve Pakistan Halk Partisi (PPP) Merkezi Enformasyon Sekreteri Faysal Karim Kundi. — Feysbuk/Ali Amin Khan Gandapur/Radyo Pakistan/DosyaHayber Pakhtunkhwa (KP) Başbakanı Ali Amin Gandapur'un sözlerine tepki gösteren Pakistan Halk Partisi (PPP) Merkezi Enformasyon Sekreteri Faysal Karim Kundi, daha hafifçe bir notla, yolsuzluğa bulaştığını tespit ederse eyalet genel müdürüne kimin tuğlayla vuracağını sordu.Çarşamba günü, KP'nin açık sözlü CM'si halktan rüşvet isteyen hükümet görevlilerinin başlarına tuğlayla vurmalarını ve onun adını almalarını istedi. Dera İsmail Han'ın Seyyid Aliyan köyüne seslenen CM Gandapur, rüşvet alan ve verenlerin cehenneme gideceğini söyleyerek, halktan rüşvet isteyen kişiler hakkında kendisine şikayette bulunulmamasını istedi. [embed]https://www.youtube.com/watch?v=_nvdDgsxrls[/embed] PPP lideri, kitleleri yasayı kendi ellerine almaya teşvik etmiş olduğu bildirilen "sorumsuz açıklamasına" tepki göstererek şunları söylemiş oldu: "Gandapur'un kendisi başbakan olduğuna inanmıyor." Başka bir sual üstüne Pencap ve KP valiliğinin PPP'ye verileceğini, Pakistan Müslüman Birliği-Navaz'a (PML-N) ise Sindh ve Belucistan'da gıpta ile bakılan yerlerin verileceğini söylemiş oldu.KP CM'ye federasyonla iyi ilişkiler sürdürmesi tavsiye edildiPPP lideri ek olarak KP genel müdürüne federal hükümetle iyi ilişkiler sürdürmesi icap ettiğini altını çizdi.Kundi'nin sözleri, CM Gandapur'un federal ve Pencap hükümetlerini yollarını düzeltmeleri mevzusunda uyarmasından bigün sonrasında geldi, aksi takdirde evlerine "polis yollayacaktı".Gazetecilere konuşan PPP lideri, KP hükümetine eyaletin kalkınması, refahı ve refahı için federal hükümetle ortaklık içinde adımlar atmasını önerdi.KP CM'nin federal hükümete karşı tutumunun sorumsuz bulunduğunu üzüntüyle karşıladı.Son zamanların gereği olan siyasal istikrarın sağlanması için KP'nin seçilmiş temsilcilerinin görevli açıklamalar yapması gerektiği görüşündeydi.Kundi ek olarak, KP Meclis Başkanı Babar Salim Swati'nin meclis işlerinin yürütülmesinde yansız bir rol oynaması icap ettiğini söylemiş oldu.Ayrılmış sandalyelere seçilen milletvekillerinin yeminlerini yerine getirmenin, konuşmacının yerine getirilmesi ihtiyaç duyulan yasal sorumluluğu bulunduğunu söylemiş oldu.PPP lideri, aksi takdirde yasal yolun benimseneceği mevzusunda uyardı.
İslam dini insanların gözyaşları üzerine kurulmuş eli kanlı bir dindir. Muhammed hicretin ikinci yılında Bedir savaşı sonrasında yapılan anlaşmayı bozarak Beni Kaynuka Yahudilerine saldırmıştır. Çünkü onları kendi tarafına çekme konusunda ikna edemeyeceğini anlamıştır. İslamcılar, ilk önce Yahudilerin Müslümanlara saldırdığını söylerler. Fakat bu "eşyanın tabiatına aykırı"dır. Çünkü Muhammed'i yurtlarına kabul edenler Yahudilerdi zaten. Muhammed, Beni Kaynuka'nın erkeklerini yurtlarından kovmuştur. Mallarına ve kadınlarına el koymuştur. Öte yandan, ilk Müslümanlar inandıkları için değil, sırf ganimetlerden pay alabilmek ve daha çok cariye ile yatabilmek için Müslüman olmuşlardır. Muhammed ve sahabeleri öldürdükleri Yahudilerin karılarını hemen oracıkta çadır kurup koyunlarına almışlardır. Diyorlar ki, Hayber Yahudilerinden Safiye Muhammed ile isteyerek birlikte olmuştur. Fakat bu iddia doğru değildir. Ailesini öldürdüğünüz hiçbir kadın ilk gece sizinle isteyerek yatmaz. Muhammed Safiye'ye yaptığının aynısını Cüveyriye'ye de yapmıştır; ve daha pek çok gözü yaşlı kadına. İşte âlemlere rahmet olarak gönderildi denilen adam budur.