Tumgik
#haçlılar
dipnotski · 8 months
Text
Jonathan Harris – Bizans ve Haçlılar (2023)
  Haçlı seferleri yahut Bizans ile Batı arasındaki ilişkiler konularını inceleyen hiç kimse bu kitabı göz ardı edemez. Jonathan Harris, Haçlı Seferleri sırasında Bizans’taki gelişmeleri, yöneticilerinin bakış açısını sunuyor. Bizans’ın Batı Avrupa, Haçlı Seferleri ve haçlı devletleri ile etkileşiminin ana anahtarlarından birinin, halklar arasındaki herhangi bir genel düşmanlıktan ziyade Bizans…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mnsrykt · 8 months
Text
"Bizim hep 'düşman'ı uzak diyarlardan beklemek gibi bir kronik problemimiz var. Saldırıyı daima Haçlılar toplanıp da gelecekler ve ülkemizi işgal edecekler diye bekliyoruz. Bu peşin kabul edilmiş bir mağlubiyettir. Teyze çocuğu ve bizatihi teyze de insana örneklik olarak yeter."
23 notes · View notes
hatiragulzaman · 6 months
Text
Tumblr media
KUBBET-ÜS SAHRA ÖNEMİ NEDİR?
Mescid’i Aksa ile Kubbet-üs Sahra karşılıklı olarak aynı avlu içinde yer alırlar. Kubbet-üs Sahra çok görkemli bir kubbeye sahip olduğundan genellikle Mescidi Aksa sanılır. Üstü altın kaplı olan Kubbet-üs Sahra Kudüs’ün her yerinden görülür. Bir dönem Kubbet-üs Sahra’yı ele geçiren Haçlılar, burayı kiliseye çevirmişlerdir. Daha sonra Selahaddin Eyyubi, Kudüs’ü fethettikten sonra burayı kilise olmaktan çıkararak, cami olarak ziyarete açmıştır. Bugünkü görünümüne ise Osmanlı padişahları tarafından birçok kez yapılan tamirat ve eklemelerle kavuşturulmuştur. Yüzündeki Çiniler tamamen Osmanlı ürünüdür.
MESCİD-İ AKSA ÖNEMİ NEDİR?
Mescid-i Aksa kelimesi “en uzak” anlamındadır. Mescid-i Aksa da Mekke’ye olan uzaklığından dolayı böyle adlandırılmıştır. Yani, “en uzak mescid” demektir. Harem-i Şerif yapılarının içerisinde Hz. Süleyman mabedinden kalan batı duvarına bitişik olan dörtgen şeklindeki bu cami, M.S. 638 yılında Hz. Ömer (r.a) döneminde Kudüs fethedildikten sonra inşa edilmiştir. Mescid-i Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan zamanında genişletilmiştir.
13 notes · View notes
yalnzardc · 4 months
Text
Türklerin kısa tarihi / Tufan Gündüz
Selçuklular :
Her ne kadar Anadolu'nun fethi Alparslan'ın emriyle başlamışsa da fethin gelişmesi ve tamamlanması Melikşah zamanında oldu.
[Anadolu Selçuklu
§ Haçlılar Kudüs'e doğru ilerlerken I. Kılıçarslan Ege ve Batı Anadolu'da sahip olduğu yerleri terk etmek zorunda kaldı.
Selçuklu Sultanı, bu defa Konya'yı kendisine başkent yaptı.
§ 1101 yılının ilk baharında Haçlı orduları İstanbul'a ulaştı ve alelacele Anadolu'ya geçirildi.
I. Kılıçarslann Anadolu'ya geçen ilk Haçlı ordularını Merzifon yakınlarında birkaç gün sonra da ikinci orduyu Konya önlerinde perişan etti (1101). Birkaç hafta sonra da üçüncü Haçlı ordusu Anadolu'ya geçti ancak onlar da Selçuklu topraklarına girer girmez, Ereğli yakınlarında imha edildi.
]
§ Melikşah 1092 de vafa edince yerine oğlu Berkayuk geçti ama iç isyanları bastırmaya çalışırken ne Kudüsün düşünşüne müdahale edebildi nede 1. Kılıç arslana haçlılar karşısında yardım edebildi.
Sonunda Azerbaycandan Kuzey Suriye'ye kadar olan yerleri kardeşi Mehmet Tapar'a bıraktı ve böylece Büyük Selçuklu Devleti göreceli de olsa ikiye bölündü.
Berkyaruk tam huzura kavuştuğunu düşündüğü sırada bu defa hastalık yakasına yapıştı. Aynı yılın sonlarına doğru, 1104'te, veremden öldü.
Böylece Selçuklu tahtı Mehmet Tapar'a kaldı.
O 1118'de hastalık sebebiyle vefat ettiğinde henüz kırk yaşına bile ulaş mamıştı.
Oğlu Mahmut'un sultanlığı da uzun sürmedi. Küçük kardeşi Sencer tahtı hemen ele geçirdi; yeğeni Mahmut'u Suriye Selçuklu melikliğine gönderdi.
1126 da batınilere ağır bir darbe vurmuştu.
§ Selçuklular henüz İslâmiyet'e girmemiş olan Türk boyları tarafından da taciz ediliyorlardı
§ Sultan Sencer, Oğuzları yola getirmek amacıyla büyük bir ordu ile üzerlerine yürüdü. 1153'te cereyan eden savaşta Oğuzlar galip geldiler. Sultan bu savaşta esir düştü.
Sencer 1156'da soydaşları Oğuzların elinden kaçmayı başardıysa da artık Selçuklular darmadağın olmuşlardı. Onun 1157'de ölümüyle ise Büyük Selçuklu Devleti tarihten çekildi.
[Anadolu Selçuklu
II. Kılıçarslan'ın 17 Eylül 1176 tarihinde Isparta yakınlarında Miriyokefalon mevkiinde büyük bir savaş meydana geldi. Geceleyin biten savaşta Bizans ordusu tamamen imha edildi.
§ II. Kılıçarslan, Selçuklularda gelenek haline gelmiş olan bir uygulamayı yeniden hayata geçirdi. Ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürdü. Kendisi de ulu sultan olarak Konya'ya çekildi.
Çocukları daha onun sağlığında bağımsız hareket edip birbirleriyle saltanat mücadelesine tutuştular.
iktidar mücadelesi II. Kılıçarslan'ın 1192'de ölümünden sonra da devam etti
§ I.Alaeddin Keykubat zamanında Anadolu Selçuklu Devleti en güçlü dönemlerini yaşıyordu.
§ Selçuklu topraklarında kalanlar ise Baba İshak adlı bir dervişin etrafinda toplanıp Selçuklu idaresine karşı büyük bir isyan başlattılar.
Çok geçmeden Moğol orduları Selçuklu sınırlarını geçmeye başladı.
§ II. Keyhüsrev în oğlu II. Keykavus, 1249'a kadar tahtta kalabildiyse de Moğolların müdahalesi yüzünden iktidarını kaybetti.
Keykavus'un kaybettiği tahtın varisleri de yine kardeşleriydi. Ancak onlar, Moğolların sözünden çıkamaz durumdaydılar. Bu yüzden 1249-1254 yılları arasında Selçuklu tahtında aynı anda üç hükümdar yer aldı.
§ Anadolu'da Moğol baskısı 13. yüzyılın sonlarına doğru İlhanlı hükümdarı Gazan Han'ın Müslüman olmasıyla nispeten azaldı.
II. Keykavus'un oğlu II. Mesut son Selçuklu hükümdarı olarak kısa bir süre göründüyse de onun 1308'de ölümüyle Selçuklu soyu tarihten tamamen çekildi.
]
2 notes · View notes
sayebulut · 11 months
Text
"Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet !" Hıyanetten daha zalim merhamet?
Bu nasıl bir sözdür böyle , anlayan var mı a cânlar… Gelin o vakit bu sözü anlatı verelim. Haçlı ordusu Anadolu'ya  ikinci seferiydi Ordu askerleri Torosları aşıp elmalıya geldiler. Sefer boyunca  bu kadar adama ekmek lazımdır ; Aş lazımdır. Ne yapacak kafir? Çöreklenecek ahalinin üzerine. Velhasıl bu Haçlı ordusu elmalıya yerleşince  orada yaşayan kendi ırklarından Rumlar’la birlikte hareket etmeyi umarlar, Amma o kadar orduya yardım etmek istemeyen Rum ahali dahi bunlara isyan eder.. Türkmenlerle bir olur. İş o hale geldi ki Rumlar bu Haçlılar ile savaşır oldular. Haçlı küffarı şaşkına dönmüş idi. Hayin dediler o Rum Ahaliye. Türkün kılıcından ziyade,  Rum'un kendilerine hıyanetinden çeker olmuş idiler. Derken Haçlı ordusu elmalıda teslim oldu.. Bitkin ; sersefil ; aciz duruma düşüp aman dileyen bu Haçlı askerlerine sahip çıktı elmalıda ki Müslüman türk ahali. Öyle ya aman dileyen iblis olsa vurmak yakışık almaz.! Onlar da öyle yaptılar merhamet gösterdiler. Rivayet ederler ki bu haçlı esirlerin  üç bin tanesi  bu merhametten etkilenip müslüman olmuştur. İşte neticeyi gören Papaz Odon çaresiz haykırır… "Ey hiyanetten daha zalim olan merhamet! O kadar zalimsin ki düşmanımızı bile sevdirdin!" Papaz da dese, Hakikat Hakikattir ; Papazın diline düştü diye batıl olacak değil ya Hakikat! Böyle işte bu İşler... Ey hıyanetten daha zalim olan merhamet! Kişi evvela merhametli olacak. Merhameti olmayanın dini olmaz! Ya ne yapacaklardı? Aman dileyenleri öldürecekler miydi?
|Vera
13 notes · View notes
aynodndr · 10 months
Text
FETÖ NEDİR?
Fetö şirktir, hurafedir, uydurma dindir, dini maddi çıkarlara alet etmektir, cehalettir, ihanettir ahmaklıktır.
Fetö "Haçlılar sizin kızınıza karınıza ilişmezler" diyecek kadar alçak bir cehalettir.
Fetö, uydurma dinin ve Risale-i Nur'un bir aynasıdır.
Fetö, Kur'an'da ne kadar yasaklanan batıl bir inanç ve kötü bir ahlak varsa, çıkarı için onu mubah kılan bir haramidir.
Fetö'nün Hristiyan ve Yahudi sevgisi, onlarla işbirliği ve dostluğu, onun cehenneme girmesine delil olarak yeten bir haindir.
Rahmân ve Rahim olan Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor.
" Ey iman edenler müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin bunu yaparak Allah'a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?"
(Nisa,144)
Fetö, Kur'an'sız cemaatin ve akılsız dinin en fanatik bir taraftarıdır.
Fetö, Şia ve Ehli Sünnetin bütün hurafelerini eserinde toplayan Said Nursi'nin nursuz bir talebesidir.
Fetö, tarihin karanlıklarını kendisinde toplayan kapkaranlık bir zihniyettir.
Fetö'nun Kur'an'daki tarifi şöyledir.
"Bunlar iman ile küfür arasında zikzakçı, mütereddit= kararsız, mütehayyir= şaşkın bir haldedir, ne onlara ne de bunlara yani ne müminlere yarayışlı olurlar nede kâfirlere, ikisi arasında bocalar dururlar.
Çünkü küfür ve şirkleri sebebiyle Allah onları şaşırtmıştır.
"Kim Allah'tan sapıklığının devamını isterse artık onun için bir yol bulamazsın"
( Nisa- 143)
Fetö, yukarıdaki âyette anlatılan münafıklardan daha aşağılık çıkmıştır.
Çünkü münafıklar müminlere yaramadıkları gibi kafirlere de yaramazlar.
Fakat Feto İslam dininin en büyük düşmanlarına köpeklik etmekten kaçınmamıştır.
Fetö'de Kur'an ahlakı olmadığı için, daha doğrusu fetö Kur'an, ilim,
akıl, tefekkür ve sorgulama düşmanı bir mukallid olduğu için Allah'ın hidayet, rahmet ve mağfiretinden uzak kalmıştır.
Feto Kur'an'sızlığın nasıl dehşetli bir hastalık olduğunu gösteren apaçık bir delildir.
Fetö'de iman, güven, merhamet, kanaat, ahde vefa, eman ve emniyet, sevgi ve adalet, kardeşlik ve istikamet yoktur.
Fetö, 1400 yıllık bir sorundur.
Fetö, hâlâ Allah'ın elçisini istismar ederek Resülüllahın hapiste olan teröristlerle beraber yemek yediğini anlatıyor.
Fetö'de hainlik, casusluk, mal toplama ve yığma, düşmanlara uşaklık, Müslümana ve Tevhid'e kin ve düşmanlık vardır.
Fetö, hoşgörü, dostluk ve muhabbeti İslam düşmanlarına karşı gösterirken, ümmete karşı kalleşlik, casusluk ve ihanet göstermiştir.
Fetö musibeti Diyanet'in ve ilahiyatçıların cehalet ve rezilliğini gösteren en güzel bir delildir.
Fetö'de iman edenlere karşı ihanet, Kur'an düşmanlarına karşı köpek gibi bir sadakat mevcuttur.
Fetö'de hiçbir ahlaki ilke mevcut değildir.
Allah'ın belası Fetö örgütünün üzerine lanet üzerine lanet yağmıştır.
Hangi şartla olursa olsun fetö'nün başarılı olmasını isteyen alçaktır, fetö'ye karşı sessiz kalan de alçaktır.
Fetö'nün kitabında mertlik ve cömertlik diye bir şey yazmaz.
Eğer fetö'de zerre kadar Kur'an bilgisi, az tefekkür, biraz aklı kullanma, asgari bir sorgulama ve minimum bir özgürlük sevgisi olsaydı kısaca Kur'an'a iman olsaydı bunların üzerine bela üstüne bela lanet üzerine lanet yağmazdı.
Devlet adamları Kur'ansız ve akılsız fetö'den ibret almazlarsa aynı akıbetin kendilerini de yakalayacağından hiç şüpheleri olmasın.
Ya Kur'an başa ya kuzgun leşe,
Ali Aydın
4 notes · View notes
teneres · 1 year
Text
"Erkeklerin, erkekliği gitti" bu sözün muhattabı olan "Müslüman" erkekler, tarihte bu sözü Moğollar ve Haçlılar gelip İslam beldelerini işgal ettiklerinde, cihada çıkmadıkları için duyuyorlardı. Günümüzde bu yerinde kalakalma durumu maalesef geçerliliğini korumakla beraber, ortada en az yerinde oturmak kadar büyük bir problem daha var ki o da hanımlarına yol göstermesi, örnek olması, İslam'ı öğretmesi ve Allah'a karşı sorumluluklarını hatırlatıp, bunun için gerektiği yerde kısıtlayıp, gerektiği yerde sert çıkması gerekirken, sadece kendi nefsi söz konusu olduğunda erkekliğini hatırlaması ve hanımına sert çıkmasıdır. Allah'ın hakkı ise maalesef akıllara gelen en son şey oluyor. Hatta bazen hiç gelmiyor. Çünkü kendisi de evli olunca karısının, kendi üzerine yüklenen haklarından bihaber. Türkiye toplumunda eskiden kalma bir deyim vardır "kadının şeyhi kocasıdır" Yani kadın evde çocuklarla, ev işleriyle meşgul olurken; camiiye giden, ilim meclislerine katılan erkek erkek eve geldiğinde öğrendiği bilgileri karısına (ve tabii çocuklarına) da öğretmekle mükelleftir. Ne hazin ki, sosyal medyada paylaşımları ve yorumlarıyla allame-i cihan olan erkeklerimizin aklına dönüp hanımına öğretmek, hatırlatmak, Rasulullah ﷺ'in "biriniz bir yanlış gördüğünde eli ile düzeltsin, gücü yetmezse dili ile düzeltsin" hadisi gelmiyor. Ancak yemeği eksik/yanlış yapmışsa, çocuklar çok ses yapıyorsa, veyahut başka şahsi bir ihtiyacı ve/veya rahatsız olduğu durum varsa evde (deyim yerindeyse) terör estiriyor. Peki ya Allah'ın hakkı çiğnendiğinde?
Bundan daha fenası ise, yapılan yanlışa göz yummak bir yana, kadının erkek tarafından cesaretlendirilmesi, o münker fiilleri işlerken bizzat erkeğin de buna eşlik etmesi. Evinin içinde birbirlerinin üzerine nasıl atladığını görmediğimiz kaç tane sakallı-çarşaflı/peçeli kaldı? Birbirlerine şuh bakışlar atan? Oturma odasından, yatak odasına, salonundan mutfağına kadar bütün evlerini seyr edebildiğimiz?
"Kadın, kocasının izni olmadıkça, evine hiç kimsenin girmesine izin veremez."
Buhari, Nikah 86; Müslim, Zekat 84
Yine Veda hutbesinde de Rasulullah ﷺ “… Sizin kadınlar üzerindeki bir hakkınız da evinize istemediğiniz kimseleri almamalarıdır.” buyuruyor.
Tirmizî, Rada 11; İbn Mace, Nikah, 3
Şimdi bu hesaba göre, kendisi arsızlık yaparak, yahut kocasının umursamazlığından cesaret alarak veyahutta bizatihi kocasının da onayıyla hatta O'nun hesabından evlerinin ve kendilerinin bu halini paylaşanlar, bu hadislerin tam olarak neresindeler? Bu soru kadına gibi görünse de aslında erkeğe. Rızanız olmadan evinize giremeyiz ama gözlerimiz girebilir ve günün her saatinde, istediğimiz yerde bakabiliriz? Tıpkı "tenimi göremezsiniz ama vücut hatlarımı görebilirsiniz" dercesine tenlerini göstermeyecek kadar uzun elbise giydiği halde, dar kalıp giyinenler (ve tabii sosyal medyada paylaşılan fenomen olanlar) gibi.
Hanımının suratına kocaman emoji koyup paylaşarak, neredeyse dudak dudağa öpüşecek kadar iç içe girmiş halde fotoğraf paylaşıp yine bu poza da çeşitli efektler ile güya gizlilik koyarak; Cuma'dan ağ atıp, Pazar günü toplayarak sözüm ona Cumartesi avlanma yasağına uyan Yahudiler gibi olduğunuzu hiç düşündünüz mü?
Kendinden çok takipçilerinin, karının psikolojisini ve zihin dünyasını bilmesi nasıl bir his? Eve giren çıkanı, reelde konuştuğu muhattap olduğu kimseleri (güya) kontrol et ama sosyal medyada kontrol etme?
Harcadığı parayı kuruşu kuruşuna hesab et ama işlediği haramları hesab etme?
Kendin için süslenmesini, güzel görünmesini arzu edip, teşvik et ama Allah için amellerini, kalbini, ruhunu süslemesini hiç umursama?
Nisa Suresi 34. Allah’ın bir kısmını (erkekleri) diğer bir kısmına (kadınlara) üstün kılması ve mallarından harcamaları nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde idare edicidir (kavvamdır)
“Kavvam” kelimesi etimolojik açıdan; “kame bi” bir şeyi üstlendiğinde onu yerine getirip, korumak, bir işin ya da malın sorumluluğunu üstlenip, maslahatı gözetmek ve velayet gibi anlamlara gelmektedir.
Aynı kökten gelen “kayyım” kelimesi, başkan ve işi yöneten manasındadır.
“Kayyımu’l-mer’e” tabiri kadının geçimini temin eden koca anlamında kullanılmaktadır.
İbn Manzur bu köke, koruma, ıslah etme ve bir şeyde sabit kalma anlamının yanında ayrıca bu kelimenin efendisinin hizmetinde kalkıp oturması sebebiyle cariye için de kullanıldığını ifade etmektedir.
|| İbn Manzur, Lisanu’l-Arab, 12/497-499
Abdullah ibn Ömer (radıyallahu anh)'tan rivayet edildiğine göre Rasulullah ﷺ şöyle buyurdu:
“Hepiniz çobansınız. Hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Âmir memurlarının çobanıdır. Erkek ailesinin çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuğunun çobanıdır. Netice itibariyle hepiniz çobansınız ve hepiniz idâre ettiklerinizden sorumlusunuz.”
Sahih-i Buhârî, Cum`a 11, İstikrâz 20, İtk 17, 19, Vesâyâ 9, Nikâh 81, 90, Ahkâm 1;
Sahih-i Muslim, İmâre 20;
İmam Ebû Dâvûd, İmâre 1, 13;
İmam Tirmizî, Cihâd 27
Tahrim Suresi 6. Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz! O ateşin başında, acımasız/sert, güçlü, Allah'ın kendilerine emrettiğine karşı gelmeyen, emrolunduklarını yerine getiren melekler vardır.
Amr İbn Kays şöyle dedi;
Muhakkak ki kadın, kıyamet günü Allah'ın huzurunda kocasıyla tartışıp şöyle der:
"Beni eğitmedi ve bana hiçbir şey öğretmedi! Onun yerine bana pazardan ekmek getirdi."
|| Tefsir es-Sem'ani, 5/475
5 notes · View notes
drakifakca · 20 days
Video
youtube
7 Ekim'den bu yana Gazze'ye ölüm yağdıran İsrail ile ticarete tepkiler sürüyor. Erenköy Cemaati’nin manevi önderi Osman Nuri Topbaş Hocanın İsrail'le ticaret konuşması gündem oldu.
Osman Nuri Topbaş Hocanın sosyal medyada gündem olan açıklamaları şöyle:
"Zalim İsrail ve onları destekleyenlerle mallarını boykot konusunda misal nakletmek istiyorum. Şâfi fakihlerinden olan İbn-i Abdüsselâm, İslâm dünyasına savaş açmış haçlılara silah ve silah yapımında kullanılacak malzemenin satışının haram olduğuna ve bunu yapanların zalim olacaklarına dair bir fetvâ yayınlamıştı. Bu fetvâyı duyan terzilerden biri, İbn-i Abdüsselâm’a gelerek;
–Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum? diye sordu.
İbn-i Abdüsselâm ise günümüze de ışık tutan şu muhteşem cevabı verdi:
–Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zalimin ta kendisi olursun!"
https://youtube.com/shorts/5FLPNpr4uDY?feature=share
0 notes
erol25030 · 5 months
Video
youtube
Suphi Tüfeyli: İdlib'e saldıranlar Haçlılar gibidir
0 notes
lfmcn · 6 months
Text
Filistin tarihi hakkında bilgiler ve merak edilenler
Tumblr media
Filistin, Orta Doğu'nun en tartışmalı ve karmaşık bölgelerinden biridir. Bu yazıda, Filistin'in kökenleri, isminin anlamı ve tarihi, antik dönemden günümüze kadar olan süreçte yaşadığı değişimler ve önemli olaylar ele alınacaktır. Ayrıca, Filistin'in İslam dönemi, Haçlı Seferleri ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerindeki durumu da incelenecektir. Son olarak, Filistin'in modern tarihindeki siyasi gelişmeler ve bu bölgenin bugünkü durumu hakkında da bilgi verilecektir. Filistin'in geçmişi ve bugünü hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler için bu yazı çok değerli olacaktır.
Filistin'in Kökenleri
Filistin, Orta Doğu'nun en tartışmalı bölgelerinden biridir. Binlerce yıldır İsrail ile Filistin halkı arasında çatışmalara yol açmıştır. Ancak Filistin'in kökenleri çok daha eskiye dayanmaktadır. Filistin İsimnin Anlamı Ve Kökeni Filistin ismi, eski çağlardan beri kullanılan bir terimdir. Antik dönemlerde bölgeye "Filistin" deniyordu. Bu ismin kökeni, Mısır kaynaklarına kadar uzanır. Mısırlılar, bu bölgeyi "Peleset" olarak adlandırmıştır. Bunun dışında, Kral James İncili'nde de "Filistin" kelimesi geçmektedir. İbranice'de ise "Pleshet" olarak ifade edilir. Filistin Tarihi Ve Antik Dönem Filistin tarihi, çok eski zamanlara dayanmaktadır. Antik dönemde, bölge farklı medeniyetler tarafından yönetildi. Öncelikle, Mısır Firavunları tarafından kontrol edilen Filistin, ardından Filistinlilerin egemenliğine girdi. Daha sonra, Asur İmparatorluğu ve Babil İmparatorluğu gibi büyük güçler bölgeyi ele geçirdi. Bu dönemlerde Filistin, stratejik bir konuma sahip olduğu için birçok savaşın ve çatışmanın merkezi haline geldi. - Filistin'in İslam Dönemi Filistin'in İslam dönemi, 7. yüzyılda başladı. İslam peygamberi Hz. Muhammed'in orduları, bölgeyi fethetti ve İslam'ı yaymaya başladı. Bu dönemde, Kudüs Müslümanların kutsal şehri haline geldi ve Mescid-i Aksa inşa edildi. Filistin, uzun yıllar boyunca farklı İslam devletlerinin yönetimi altında kaldı. Filistin Ve Haçlı Seferleri Filistin, tarih boyunca birçok savaşa sahne oldu. Haçlı Seferleri, 11. ve 12. yüzyıllarda gerçekleşen Avrupa kökenli dini seferlerden biridir. Haçlılar, Kudüs'ü ele geçirmek ve kutsal toprakları Hristiyanlara geri kazandırmak amacıyla Filistin'e geldi. Ancak Haçlı Seferleri, Filistin ve İsrail arasındaki çatışmayı daha da derinleştirdi ve birçok insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Filistin Ve Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu, Filistin'i 16. yüzyılda ele geçirdi. Osmanlı döneminde, Filistin önemli bir idari ve ticari merkez haline geldi. Yahudi ve Arap nüfusu birlikte yaşarken, farklı dini ve etnik gruplar arasında sürtüşmeler yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşüyle birlikte, Filistin üzerindeki hakimiyeti de sona erdi. Filistin Modern Tarihi Ve Siyasi Gelişmeler 20. yüzyılda Filistin, İngiliz mandası altına girdi ve Siyonist hareketin güçlenmesiyle birlikte Arap-İsrail çatışması başladı. Bugün hala devam eden bu çatışma, Filistin halkının bağımsızlık arzusunu ve İsrail'in varlığını sorgulayan birçok siyasi gelişmeye yol açmıştır. Filistin, bağımsız bir devlet olarak tanınması için uluslararası alanda çabalarını sürdürmektedir.
Tumblr media
Filistin İsminin Anlamı ve Kökeni
Filistin ismi, Orta Doğu'da bulunan ve günümüzde İsrail ve Filistin üzerinde paylaşılan topraklara verilen isimdir. "Filistin" kelimesinin kökeni hakkında farklı teoriler bulunmaktadır. Bu teorilerden biri, bölgenin antik dönemlerdeki ismi olan "Peleshet" kelimesinden türediğidir. Bir diğer teori ise, "Filistin" isminin tarihte bölgeye egemen olan Filistin halkından geldiğidir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Filistin, "Filistin Vilayeti" olarak adlandırılıyordu. Osmanlı'nın bölgeye hakim olduğu dönemde Filistin, farklı dini ve etnik gruplardan oluşan bir coğrafya olarak tanımlanıyordu. Bu dönemde Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetimi altında kalmış ve çeşitli dönemlerde farklı idari yapılarla yönetilmiştir. Filistin ve İsrail arasındaki tarihi ve siyasi ilişkiler karmaşık bir geçmişe sahiptir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Yahudilerin kendi devletlerini kurma talepleri ve Filistin topraklarında var olan Arap nüfusuyla çatışmalar yaşanmıştır. Günümüzde ise İsrail ve Filistin arasındaki çekişme hala devam etmektedir ve bu durum bölgede siyasi gerginliklere neden olmaktadır. - Filistin tarihi - Filistin ve İsrail ilişkisi - Osmanlı İmparatorluğu ve Filistin Filistin İsrail Filistin ismi tarih boyunca farklı dönemlerde çeşitli anlamlar kazanmıştır. İsrail ise 1948 yılında bağımsızlığını ilan ederek devlet olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Filistin Vilayeti adıyla anılan bölge, Osmanlı egemenliği altında olan bir topraktı. 1947 yılında Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarını İsrail ve Filistin Arapları arasında bölüştürme planı önerdi. Filistin'in modern tarihinde İsrail-Filistin çatışması önemli bir yer tutar ve barış süreci hala devam etmektedir. Günümüzde İsrail ve Filistin, topraklar üzerinde çeşitli anlaşmazlıklar yaşamaktadır.
Filistin Tarihi Ve Antik Dönem
Filistin, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Adının kökeniyle ilgili birçok teori bulunmaktadır. Bazı kaynaklara göre "Filistin" kelimesi, Filistin'in en eski sakinlerinden olan Filistinlilerden gelmektedir. Diğer bir teori ise "Filistin" kelimesinin “yabancıların toprağı” anlamına geldiğidir. Ne olursa olsun, Filistin'in tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Filistin tarihi, antik döneme uzanmaktadır. Bu dönemde Filistin, birçok önemli medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Mısır, Sümer, Akad, Babil, Asur gibi büyük medeniyetler Filistin'e egemenlik kurmuş ve burayı kendi topraklarına katmışlardır. Özellikle Mısır'ın Filistin'i ele geçirmesi, bölgenin tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. Bununla birlikte, en önemli dönemlerden biri de Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'i yönettiği dönemdir. Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılda Filistin'i ele geçirerek burada uzun yıllar hüküm sürmüştür. Osmanlı döneminde Filistin'de tarım, ticaret ve kültürel faaliyetler gelişmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla Filistin'in kaderi değişmiştir ve İsrail devletinin kurulması süreci başlamıştır. - Osmanlı ve Filistin arasındaki ilişki karmaşıktır ve köklü bir tarihe sahiptir. Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'i ele geçirmesiyle birlikte bölgede birçok tarihi olay yaşanmıştır. Filistin Tarihi Antik Dönem Filistin, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'i yönettiği dönem önemlidir. Mısır, Sümer, Akad, Babil, Asur gibi büyük medeniyetler Filistin'e egemenlik kurmuştur. Filistin'de tarım, ticaret ve kültürel faaliyetler Osmanlı döneminde gelişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasıyla Filistin'in kaderi değişmiştir. İsrail devletinin kurulması süreci başlamıştır.
Filistin'in İslam Dönemi
Filistin, tarih boyunca birçok medeniyetin hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Ancak bu yazıda, Filistin'in İslam dönemine odaklanacağız. İslam dönemi, Filistin'in tarihinde önemli bir noktadır çünkü bu dönemde İslam dininin yayılması ve İslam topraklarının genişlemesi gerçekleşmiştir. Filistin, Hz. Muhammed'in hayatı boyunca İslam'ın merkezi haline gelmiş ve sonraki dönemlerde de İslam devletleri tarafından yönetilmiştir. Filistin'in İslam dönemi, 7. yüzyılda başlamıştır. İslam'ın hızla yayılmasıyla birlikte, Filistin toprakları da Müslüman hâkimiyetine girmiştir. Bu dönemde Filistin, tıpkı diğer İslam devletlerinde olduğu gibi İslam hukuku ve kültürüyle şekillenmiştir. Filistin'in kutsal şehirleri Mekke ve Medine'ye olan yakınlığı, bölgenin İslam'ın önemli bir merkezi olmasını sağlamıştır. Filistin'in İslam dönemi, Abbasiler, Selçuklular ve Memlükler gibi farklı İslam devletlerinin hâkimiyeti altında geçmiştir. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'i fethetmesiyle birlikte, bölge uzun süre Osmanlı egemenliği altında kalmıştır. Osmanlı döneminde Filistin, kutsal topraklar nedeniyle büyük bir öneme sahip olmuş ve İslam dünyasının dikkatini çekmiştir. - Filistin'in önemi ve tarihi süreçteki rolü - Filistin ve İsrail arasındaki ilişkiler - İslam'ın Filistin'e etkisi ve Filistin'deki İslami yapılar Yıl Olay 638 Müslümanlar, Filistin'i fetheder. 1516 Osmanlı İmparatorluğu, Filistin'i kontrolü altına alır. 1917 Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'ndan İngiliz hakimiyetine geçer.
Filistin Ve Haçlı Seferleri
Filistin ve Haçlı Seferleri tarihin en ilginç dönemlerinden biridir. Haçlı Seferleri'nin amacı Kutsal Topraklar'ı ele geçirmek ve Hristiyanların denetimine almak idi. Bu süreçte Filistin, büyük bir savaş sahnesine dönüştü ve birçok tarihî olaya tanıklık etti. Haçlı Seferleri, 11. ve 13. yüzyıllar arasında gerçekleşti. Bu dönemde Avrupa'dan kutsal topraklara doğru büyük bir akın oldu. Filistin bu seferlerin merkezlerinden biri oldu. Avrupalı Haçlılar, Filistin'i almak için savaşlar başlattı, kaleleri kuşattı ve stratejik noktalarda çatışmalara girdi. Bu çatışmalar sırasında birçok tarihî kişi ve olay da ortaya çıktı. Özellikle Büyük Selçuklu İmparatorluğu ve Eyyûbîler, Haçlı Seferleri ile sık sık karşı karşıya geldiler. Kutsal Topraklar'ın kontrolü için yapılan mücadelelerde Osmanlı İmparatorluğu'nun da etkisi oldu ve Filistin'deki Osmanlı hakimiyeti uzun yıllar devam etti. - Haçlı Seferleri sırasında Filistin büyük bir savaş alanına dönüştü. - Birçok tarihî kişi ve olay Haçlı Seferleri sırasında Filistin'de yaşandı. - Filistin üzerindeki mücadelelerde Osmanlı İmparatorluğu da etkili oldu. Filistin Haçlı Seferleri dönemi Osmanlı İmparatorluğu Stratejik öneme sahip Birçok çatışmanın yaşandığı Uzun yıllar hakimiyet sürdü Kutsal Topraklar'ı içerisinde barındırır Avrupalı Haçlılar tarafından hedef alındı Mücadelelerde önemli rol oynadı
Filistin Ve Osmanlı İmparatorluğu
Filistin ve Osmanlı İmparatorluğu tarihi birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlıdır. Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılın başından 20. yüzyılın başına kadar büyük bir bölümünü Filistin toprakları üzerinde hakimiyet kurmuştur. Osmanlı döneminde Filistin, önemli bir geçit ülkesi olarak stratejik bir konuma sahipti, bu yüzden çeşitli savaşlar ve anlaşmazlıkların merkezi haline geldi. Osmanlı İmparatorluğu'nun Filistin'i fethetmesi, 1517 yılında gerçekleşti. Bu dönemden itibaren Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir eyaleti haline geldi ve ülkenin yönetimi İstanbul'daki Osmanlı merkezi otoritesine bağlı hale geldi. Osmanlı yönetimi altındaki Filistin, dönemin en karmaşık siyasi ve sosyal yapılarından birine sahipti. Farklı etnik gruplar, dinler ve kültürler bir arada yaşamaktaydı. Filistin'in Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki önemi, hem dini hem de stratejik açıdan büyük bir rol oynadığından kaynaklanmaktadır. Filistin, İslam dininin üçüncü kutsal yerlerine ev sahipliği yapmasıyla dikkat çekmektedir. Mescid-i Aksa ve Kudüs, İslam dünyası için en önemli mabedlerden biridir. Ayrıca, Osmanlılar için de Filistin, kutsal topraklara hakim olma ve Müslümanların kutsal yerlere erişimini kontrol etme anlamında büyük bir öneme sahipti.
Filistin Modern Tarihi Ve Siyasi Gelişmeler
Filistin'in modern tarihi ve siyasi gelişmeleri, son yüzyılda bölgede yaşanan karmaşık ve çalkantılı olayları kapsar. Filistin ve İsrail arasındaki uzun süreli çatışma, Filistin'in modern tarihine damgasını vurmuştur. İsrail'in 1948 yılında kurulmasıyla Filistin halkı büyük bir toprak kaybı yaşamış ve mülteci durumuna düşmüştür. Bu süreç, Filistin halkının hala devam eden büyük bir sorunudur. Bu süreç öncesinde Filistin toprakları, Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altındaydı. Osmanlı döneminde Filistin, dini ve kültürel açıdan büyük bir öneme sahipti. Kutsal topraklar olarak kabul edilen bu bölge, hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar için büyük bir öneme sahipti. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasının ardından, Filistin bölgesi İngiltere'nin mandası altına girmiştir. İngiltere'nin Filistin manda yönetimine geçmesi, Filistin halkında büyük bir direniş ve bağımsızlık arzusu yaratmıştır. Filistin, İngiliz yönetimine karşı çeşitli isyanlar gerçekleştirmiştir. Bunun sonucunda Birleşmiş Milletler, Filistin'in bağımsızlığını destekleyen bir plan hazırlamıştır. Ancak bu plan, Filistin ve İsrail arasında yeni bir çatışma döneminin başlamasına neden olmuştur. - Özetle, Filistin'in modern tarihi ve siyasi gelişmeleri, bölgede yaşanan karmaşık ve çalkantılı olayları içerir. İsrail'in kuruluşu ve Filistin meselesi, bölgede hala devam eden bir sorundur. Osmanlı dönemi ve İngiliz mandası ise Filistin'in modern tarihinde önemli bir yer tutmaktadır. Filistin Tarihi Filistin ve İsrail Osmanlı ve Filistin Filistin'in tarihi, antik dönemlere kadar uzanır ve büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Filistin ve İsrail arasındaki çatışma, uzun süredir devam etmektedir ve Filistin halkı büyük toprak kaybı yaşamıştır. Osmanlı döneminde Filistin, dini ve kültürel açıdan büyük bir öneme sahipti ve bölgede barış ve istikrar hakimdi. Read the full article
0 notes
lolonolo-com · 6 months
Text
Haçlı Seferleri Tarihi 2022-2023 Vize Soruları
Haçlı Seferleri Tarihi 2022-2023 Vize Soruları 1. Haçlı Seferleri döneminin Müslüman tarihçileri “Haçlılar”ı tanımlamak için aşağıdaki ifadelerden hangisini kullanmışlardır? A) Franklar B) Hz. İsa’nın askerleri C) Crusaders D) Papa’nın askerleri E) Croisades Cevap : A) Franklar 2. Aşağıdakilerden hangisi 1101 Yılı Haçlı Seferleri’nin düzenlenmesinde etkili olmuştur? A) Kudüs’te Haçlı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
theheartofmuses · 7 months
Text
bütünden baktığında avrupanında toprak ve sınır kavgası var hala ortadoğu gibi
Bu biraz şeye benziyor, kendi keline çare bulamamış birbirilerini öldürmüş insanlar sana ne kadar çare olurdu
İmkansız gibi
Öfkeyi atmaları gereken suni şeyler yaratmaları gerekiyordu haçlılar, müslümanlar yahudiler vs
0 notes
bilaldemirkr · 7 months
Text
Ermenistan'da darbe girişimi: Suikast iddiasıyla 8 kişi gözaltına alındı
New Post has been published on https://bilaldemirkr.com.tr/ermenistanda-darbe-girisimi-suikast-iddiasiyla-8-kisi-gozaltina-alindi/
Ermenistan'da darbe girişimi: Suikast iddiasıyla 8 kişi gözaltına alındı
Tumblr media
Ermenistan’ın resmi haber ajansı Armenpress’in haberine göre, Ermenistan Ulusal Güvenlik Servisi ve Soruşturma Bürosu çalışanlarının operasyonları sonucunda isimleri açıklanmayan 7’si “‘Haçlılar’ Askeri-Yurtsever Toplum Kuruluşu” üyesi 8 kişinin, Ermenistan Hükümeti üyeleri ve Başbakan Nikol Paşinyan‘a yönelik ellerinde bulundurdukları silah ve mühimmatı suç aracı olarak kullanarak iktidarı ele geçirmek için anlaşmaya vardıkları tespit edildi.
Yapılan aramalarda bu kişilerin yanlarında haberleşme cihazları, haberleşmeleri engelleyici cihazlar, silahlar ve mühimmat bulundu.
Söz konusu kişiler Ulusal Güvenlik Servisi ve Soruşturma Bürosu çalışanları tarafından gözaltına alındı.
Öte yandan Ermenistan basınında yer alan haberlere göre, bu kişilerden birinin Erivan eski belediye başkanı ve “Gönüllü Muhafızlar Birliği” toplum kuruluşunun eski başkan yardımcısı Albert Bazeyan olduğu, kendisine Başbakan Nikol Paşinyan’a suikast planlama suçlaması yöneltildiği belirtildi.
Gözaltına alınan kişiler hakkında yapılan soruşturmanın devam ettiği kaydedildi.
0 notes
hasanakbal19 · 11 months
Text
Bizans Dünyası
Bizans Dünyası: Bizans İmparatorluğu ve Komşuları (1204-1453). 1204: Haçlılar Konstantinopolis’i ele geçirir; 1453: Şehir, Türklere teslim olur. ‘…Bizans Dünyası
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 11 months
Text
Bizans Dünyası
Bizans Dünyası: Bizans İmparatorluğu ve Komşuları (1204-1453). 1204: Haçlılar Konstantinopolis’i ele geçirir; 1453: Şehir, Türklere teslim olur. ‘…Bizans Dünyası
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
aynodndr · 1 year
Text
Müslümanlar İncil yakmaz, Tevrat yakmaz, Musa a.s'a dil uzatmaz, İsa a.s'ı kötülemez... Aksine bunları inkâr eden Müslüman olamaz der...
Peki Ya Hristiyanlar ve Yahudiler!..
En adi en aşağılık bir şekilde, Kuran'a ve Hz. Muhammed s.a.v'e saldırırlar....
Müslümanlar insana insan olduğu için değer verirken, Hristiyanlar ve Yahudiler kendilerinden olmayana yaşam hakkı bile tanımaz, en ağır ölümlere maruz bırakırlar...
Tüm insanlığa ve inançlara saygı duyan Müslümanların ise diğer insanlar ve başka inançlarla bir problemi yok, zira herkes inandığının ya da inanmadığının karşılığını ebedi alemde görecek.... Müslüman sadece tebliğ yapar ve İslam bilgisini diğer topumlara ulaştırmakla sorumlu olduğunun bilincini taşır, fakat inanıp inanmamalarına müdahalede bulunmaz... İşte Müslümanlarla Hristiyan ve Yahudiler arasındaki en bariz fark bu: Endülüsü işgal eden Fransızlar ve Katalonlar sırf cuma günü temizlik yaptıkları için bunlar Müslüman olabilir diye yüzbinlerce insanı öldürürken; Müslüman Osmanlıda, Yahudi ve Hristiyanlar huzur içinde yaşıyordu... Haçlılara karşı sefere çıkan Müslümanlar, yol üzerindeki Hristiyan köylülerin ekinlerinden izinsiz tek ürün dahi almazken; yine savaş için yola çıkan Haçlılar ise, masum Müslüman köylüleri sıcak su dolu kazanlara atıyordu....
Avrupalı zalimdir; Avrupalı, tarihi gerçekleri çarpıtır.. Avrupanın bugün ki derdi Avrupalıların bir nur olarak parlayan İslama yönelmesini Müslüman olmasını engellemektir... Zira Vatikan için, Avrupalıları Hıristiyanlıkta tutabilmenin yolu onlara İslamı kötü göstermektir, onun için sürekli İslam düşmanlığı körüklenmektedir...
Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır, mesele bizim İslamın bu tebliğ ve temsilinde ne kadar gayret sarfettiğimizdir...
Yeter ki inanın, zira Allah nurunu tamamlayacaktır....
4 notes · View notes