Tumgik
#fosil sergisi
sondakika02com · 5 months
Text
Tumblr media
7,5 milyon yıllık Fosil Sergisi yoğun ilgi görüyor http://dlvr.it/T1G4Qs
0 notes
diyarbakirhaberleri · 7 months
Text
Büyükşehir Belediyesi’nden 7,5 milyon yıllık fosil sergisi
ICYMI: https://www.haberidiyarbakir.com/buyuksehir-belediyesinden-75-milyon-yillik-fosil-sergisi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
yenihabergazetesi · 2 years
Text
NKÜ Kayaç ve Mineral Örnekleri Sergisine İlkokul Öğrencilerinden Ziyaret
NKÜ Kayaç ve Mineral Örnekleri Sergisine İlkokul Öğrencilerinden Ziyaret
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’ne ait Kayaç ve Mineral örnekleri sergisi Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu 4. sınıf öğrencileri tarafından ziyaret edildi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Yılmaz ÇAKICI ve Coğrafya Bölüm Başkanı Doç. Dr. Emre ÖZŞAHİN’in de katıldığı ziyarette öğrenciler, yer kabuğunu oluşturan birçok mineral, kayaç ve fosil örneklerini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
7– FOSİL KAÇAKÇILIĞI İDDİALARI GERÇEK DIŞI OLDUĞU KADAR GÜLÜNÇTÜR DE...
Öncelikle, fosil herhangi bir tarihi eser olmadığı gibi kaçakçılığı yapılan bir nesne de değildir. Fosil edinmek için kaçak yollardan almaya ihtiyaç yoktur. Zira, bunlar çok sayıda legal internet sitesi üzerinden parası ödenerek kolaylıkla satın alınabilecek, yurda sokulmasında herhangi bir yasal engel olmayan materyallerdir. Söz konusu fosiller de, yukarıda sözünü ettiğimiz kolleksiyonerler tarafından yasal yollardan satın alınarak DHL, FEDEX, UPS, TNT gibi uluslararası kurye ve kargo şirketleri ile taşınıp, yasal ithalat ve gümrük prosedürleri tamamlanarak Türkiye'ye getirilmiştir. Kısaca, ortada Türkiye'ye kaçak sokulan ya da yurt dışına kaçırılan herhangi birşey olmadığı gibi, tam aksine tümüyle yasal yollardan ülkemize ve halkımızın bilincine, bilgi ve kültürüne kazandırılmış bilimsel değerler vardır.
Tumblr media
0 notes
SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARINI GÜYA TEHLİKELİYMİŞ GİBİ GÖSTERME OYUNU
Tumblr media
Bilindiği gibi, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün öncülüğünde düzenlenen 11.07.2018 tarihli polis operasyonu tüm kamuoyunun dikkatini bir kez daha camiamıza yöneltmiştir.
Gerek operasyon öncesinde gerekse operasyondan bu yana geçen süreçte bazı İngiliz istihbaratının üst düzey yetkililerinin kontrolünde hareket eden bazı husumetli müştekilerin ve onlara destekçi çıkan bir kısım basının Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı karalamak için hakaret ve iftira içerikli birçok saldırı yaptıkları görülmüştür.
Camiamıza saldıran bu odaklar inançlarımıza, dünya görüşümüze, büyük bir şevk ve karalılıkla yıllar boyu savunduğumuz Türk-İslam Birliği ülküsüne şiddetle karşıdır. Sayın Adnan Oktar’ın İslam Birliği’ni, yaratılış delillerini, evrim teorisinin çöküşünü, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü, bağnazlık tehlikesini, PKK, FETÖ gibi terör örgütlerinin ideolojilerini ve hedeflerini anlatan eserlerinden dolayı camiamıza ideolojik düşmanlık beslemektedirler. Bununla birlikte camiamızın kaliteyi, sevgiyi, estetiği, dostluğu, kadın güzelliğini ön plana çıkaran hayat biçimine karşı da kıskançlık ve öfke duymaktadırlar. Tüm bunlar dolayısıyla da camiamızı bir daha kültürel çalışmalarda bulunamayacak şekilde dağıtmak ve her birimizi tüm sevdiklerimizden ayırmak için bir kumpas planlamışlardır.
Sayın Adnan Oktar ve birçok arkadaşımızın yargılanmakta olduğu dosyada yer alan tüm suçlamalar kamuoyu nezdinde camiamızı güya tehlikeli, korku salan, dış güçlerin kontrolünde, vatanı ve milleti aleyhinde faaliyetlerde bulunan insanlardan oluşan bir yapı gibi gösterme amacıyla ortaya atılmıştır. Kamuoyu baskısı oluşturup davanın sonucunda ağır cezalar çıkması için özel olarak seçilmiş ve kurgulanmışlardır. Tümü asılsız, asılsız olduğu için de delilsizdir.
Sayın Adnan Oktar 40 yıllık ilmi çalışmalarını esas olarak Allah’ın Kur’an’da kullarına emrettiği güzel ahlakın ve sevginin dünyaya yayılması için sürdürmektedir. Sayın Adnan Oktar’ın evrim teorisini, bağnazlığı, komünizmi, terörü eleştirmesinin; iman hakikatlerini ve Kur’an mucizelerini anlatmasının temelinde insanların Allah’a imanlarının kuşkusuz hale gelmesi ve bunun neticesinde de güzel ahlakı, sevgiyi, hoşgörüyü, kardeşliği en güçlü şekilde yaşamalarını sağlama hedefi bulunmaktadır. Sayın Adnan Oktar’a ait olan 300’den fazla eser incelendiğinde bu hedefin varlığı açıkça anlaşılmaktadır. Arkadaşlarımızın tümü de Sayın Adnan Oktar ile aynı ideallere sahip kişiler olarak onunla birlikte dünyada Kur’an ahlakının, sevginin, barışın, kardeşliğin ve kalitenin yayılması için var güçleriyle çaba harcamaktadır.
Burada bahsettiğimiz 40 yıllık zaman dilimi kısa bir süre değildir. Sayın Adnan Oktar, ilmi ve kültürel faaliyetlerine başladığı 1980 yılından operasyon tarihine kadar 9 kez suikast girişimi ile karşılaşmış, 2 defa hapis yatmış, 1 kez akıl hastanesine gönderilmiş, defalarca komplolara maruz kalmış ve emniyette ağır işkence uygulanmış bir insandır. Bu süreçte arkadaşlarımızdan da tutuklananlar, emniyette işkencelere maruz kalanlar ve hapiste yatanlar olmuştur. Tüm bunlara ek olarak yaklaşık 40 yıl boyunca Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın aleyhinde karalayıcı nitelikte on binlerce haber yapılmıştır.
Bir insanın veya topluluğun 40 yıl her türlü hukuksuz baskıya ve komploya rağmen ilmi çalışmalarından hiç vazgeçmemesi, vatanına ve devletine bağlılığı daha da artarak devam etmesi gerçekten de pek karşılaşılmamış bir örnektir. Nitekim dünyada Sayın Adnan Oktar ile benzer konular üzerinde çalışmalar yapmış kimselerin karşılaştıkları zorlukların ardından ya çalışmalarını ciddi derecede azalttıkları ya da tamamen bitirdikleri bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte bazı insanların düşünceleri veya yazıları nedeniyle suikasta uğrayarak öldürülebildikleri dahi göz önünde bulundurulduğunda, Sayın Adnan Oktar’ın İstanbul’dan 1 gün bile ayrılmadan, üstelik çalışmalarını daha da yoğunlaştırarak hayatına devam etmesi gerçekten de azmini, samimiyetini ve cesaretini açıkça ortaya koymaktadır.
Bazı art niyetli ve husumetli insanlar 40 yıllık ilmi çalışmalarımızın güya Sayın Adnan Oktar’ın liderliğini üstlendiği hayali suç örgütü tarafından işlenen suçların perdelenmesi amacıyla yapıldıklarını iddia etmektedirler. Bu iddiayla kastedilen şudur: Dünya çapında ücretsiz dağıtılan milyonlarca eser, ücretsiz düzenlenen bilimsel sergiler, sosyal etkinlikler ve konferanslar, hiçbir reklam geliri olmadan gerçekleştirilen ve her gün saatlerce süren canlı televizyon yayınları, ilmi çalışmaların dünyaya ulaşması için gerekli tüm teknik altyapı güya bir suç örgütünün eylemlerini örtmek için hayata geçirilmişlerdir!
Bu saçma iddiaya göre; hayatın olağan akışında 30-40 yıl sonra gündeme gelecek bazı miraslardan güya pay almak, güya genç kızlarla cinsellik yaşamak arzusuyla veya bunlara benzer amaçlarla birkaç yüz insan bir araya gelerek çok büyük maddi ve manevi külfetin altına girmişlerdir. Burada bazı sorular sorup düşünelim… Böyle bir iddia gerçekten doğru olabilir mi? Bazı insanların taktik icabı kültürel ve bilimsel çalışmalar için 40 yıla yakın süre boyunca tüm maddi imkanlarını ve enerjilerini seferber etmeleri, sonra da kendi kontrollerinin dışında gelişen ve lehe sonuçlanıp sonuçlanmayacakları asla kestirilemeyecek olan uzun vadeli hayallerin veya illegal bazı işlerin peşinde koşmaları normal midir? Zeki, yüksek eğitimli, düzgün fizikli veya zengin her insanın hayatında çoğu zaman zaten elde edebildiği cinsellik ve benzeri bazı menfaatler için iyi ailelerden gelen yüzlerce kişinin toplanıp yıllar süren hakaretlere, tehditlere ve aleyhlerindeki saldırılara göğüs germesi normalde karşılaşılan bir durum mudur? PKK’nın, DAEŞ’in, DHKP-C’nin ölüm listesinde yer almak, 40 yıl boyunca birçok komploya maruz kalmak pahasına böyle menfaatler ve işler peşinde koşulur mu?
Bu soruların akla ve vicdana uygun tek cevabı elbette ki HAYIR'dır !
Yeryüzünde bugüne dek 300’den fazla bilimsel ve imani kitabın yazılmasına vesile olan, sonra bu kitapları 73 farklı dile çevirerek dünya çapında ücretsiz olarak dağıtan, evrim teorisini çökertmek için dünyanın birçok ülkesinde yüzlerce konferans veren ve fosil sergisi açan, dünyanın en önde gelen gazetelerinde ve dergilerinde dünyanın temel sorunlarının çözümü hakkında köşe yazıları ve makaleler yayınlatan, bağnazlığa, komünizme ve teröre karşı çok etkin bilimsel mücadele vermesi nedeniyle PKK, DAEŞ ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin ölüm listesine giren, Müslümanlara yapılan zulmün sona ermesi için canla başla Türk-İslam Birliği’nin kurulmasını isteyen hiçbir suç örgütü görülmemiştir.
Çünkü, hiçbir suç örgütü dünyadaki kültürel, imani ve sosyal sorunları çözmek için yıllar boyunca maddi ve manevi yüklerin altına girmez, sorunların çözümlerini insanlara anlatmak adına kendi varlığını tehlikeye atmaz, hakaretlerle, tehditlerle veya haksız hukuki süreçlerle iç içe yaşamayı göze almaz. Bu maddi ve manevi yüklerin külfetine katlanmadan da aynı suçları işleyebilecekken, gereksiz yere ve 40 yıl boyunca kesintisiz şekilde kültürel çalışmalar yürütmez. Dolayısıyla camiamız bir suç örgütü değildir, asla olamaz.
Bizlerin güçlü bir imanla Allah’a bağlı, vatan millet aşkı ile devletimize ve hükümetimize yararlı faaliyetler yapan bir camia olduğumuzu önyargısız şekilde ve akılla olayları değerlendiren herkes çok iyi bilmektedir. Çalışmalarımız bunun en güzel göstergelerindendir. Dolayısıyla bunun aksinin iddia edilmesi ortada büyük bir mantıksızlık ve art niyetin olduğunu gösterir.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın kamuoyuna yansıyan çalışmalarıyla ilgili başka yönler de, bunlar üzerine samimi ve önyargısız bir biçimde düşünüldüğü takdirde bazı gerçeklerin fark edilmesini sağlayacaktır. Örneğin Sayın Adnan Oktar yıllardır sevginin üzerinde durmaktadır. Sayın Adnan Oktar’ın sevgi, merhamet ve hoşgörü üzerine yazılmış onlarca kitabı vardır. A9 TV’de yapılan yayınların ana konusu her dönemde sevgi olmuştur.
Örneğin, bu yayınlarda halkımıza yapılmış çağrıların neticesinde, sevgi içerikli yüzlerce hashtag (etiket), Twitter isimli sosyal medya platformunda 1 yıla yakın süre boyunca her gün trend topic-TT (en çok bahsedilen konular) listesine girmiş ve çoğu kez de birinciliğe ulaşmıştır. Facebook ve Instagram isimli sosyal medya platformlarında da durum farklı değildir. Sayın Adnan Oktar’ı sevenlerin öncülüğünde yapılan sevgi temalı paylaşımlar dünyanın neredeyse her noktasına ulaşmıştır.
Takdir edileceği gibi, dünyada tanınan, bilimsel ve kültürel eserler yazan düşünürlerin hiçbiri sevgi konusu üzerinde bu kadar durmamıştır. Halbuki dünya üzerinde insanların en çok şikayetçi oldukları konulardan biri sevgisizliktir. Hangi insanla konuşulursa konuşulsun, Allah aşkı ile tutkulu sevmeyi bilen, sevgisinde kararlı olan, menfaatsiz seven insan kalmadığından şikayetçi olunduğu görülmektedir. Yani Sayın Adnan Oktar dünyanın en büyük sorununu ortadan kaldırmak için harekete geçmiş bir düşünürdür. Peki dünya üzerindeki hangi suç örgütü böyle bir idealin peşinde koşmaktadır? Şu anda Bugüne kadar, yıllar boyunca sürekli olarak insanlar arasında sevgiyi yaymak için çalışan bir suç örgütüyle hiç karşılaşılmış mıdır? Bu soruların cevabı da çok açıktır: HAYIR!
İşte 11.07.2018 tarihli polis operasyonu sonrasında husumetli kişilerin ve bir kısım basının Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkındaki açıklamaları tamamıyla bir algı operasyonun ve karalama kampanyasının ürünüdür. Yoksa 40 yıldır haklarında herhangi bir suçtan dolayı tek bir mahkumiyet kararı bile verilmemiş insanların, kültürel ve bilimsel faaliyetleri tüm dünyaya yayılmış kimselerin suç örgütü üyeliğiyle suçlanmalarının başka bir açıklaması olamaz.
Aslında camiamıza karşı oynanan bu oyun tarih boyunca Allah rızasını kazanmak için yaşamış, Allah’ı coşkuyla seven insanların birçoğuna da oynanmıştır. Hz. Muhammed (sav) ve sahabeye, Hz. İsa (as) ve havarilere, Hz. Musa (as) ve ona iman edenlere, Hz. Yusuf (as)’a, Hz. Meryem’e, Hz. Ayşe validemize, Abdulkadir Geylani Hazretleri ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri gibi İslam alimlerine ve destekçilerine nasıl iftiralarla saldırıldıysa, nasıl tuzaklar kurulduysa camiamıza karşı da iftiralarla saldırılmakta ve tuzaklar kurulmaktadır. Allah’ı ve İslam’ı anlatan insanların tarih boyunca maruz kaldıkları baskıların ve zulmün aynısına camiamız da bu dönemde maruz kalmaktadır.
Tarih boyunca Müslümanlara saldıran kesimlerin karakterleri de birbirinin hep aynısı olmuştur. Geçmişte yaşamış müminlere saldıran kişilerin ahlaksız, psikopat ve acımasız yapıları günümüzde Müslümanlara saldıran odaklarda da aynen görülmektedir. Vesveseli, kötülük işlemekten ruhları kararmış, kuşkucu, sevgisiz ve hasta ruhlu insanlardan oluşan bu odaklar Allah’ın varlığının bilinmesi ve İslam’ın yeryüzüne hakim olmasını istemediklerinden müminlere saldırmayı adeta görev bilmektedirler. Paranoyaya ve şizofreniye kapılmış bu kişiler o kararmış ruhlarında yaşadıkları kabusları yalanlarla dolu hikayelere dönüştürmekte, bunları dallandırıp budaklandırarak delice bir gayretle diğer insanlara anlatmaktadırlar. Arkadaşlarımızı tehlikeli, korkunç, zalim, zülüm ehli gibi göstermek için basına ve resmi kurumlara aktarmaktadırlar. Bunu yaparken de Allah’ın varlığının anlatılması ve İslam’ın yayılması için elle tutulur tek bir çalışmaları olmamasına rağmen kendilerini doğru ve dürüst insanlar gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
Bu kişilerin söz konusu eylemleri bizlere Kur’an’da tarif edilen şeytanı hatırlatmaktadır. Şeytanla sürekli irtibat halinde olan bu insanlar belli ki en sonunda şeytana benzemişlerdir. Kötülüğü temsil eden şeytanın iyiliği temsil eden meleklere karşı verdiği mücadelenin bir benzerini bu insanlar da müminlere karşı vermektedirler.
ANCAK CAMİAMIZA KARŞI OYNANAN BU ÇİRKİN OYUN GEÇMİŞTE MÜMİNLERE OYNANMIŞ HER OYUNDA OLDUĞU GİBİ BOZULACAKTIR. BU, ALLAH’IN MÜMİNLERE OLAN BİR VAADİDİR. ALLAH VAADİNDEN ASLA DÖNMEYEN OLDUĞU İÇİN MÜMİNLERE YİNE YARDIM EDECEK VE ONLARA TUZAK KURANLARI YENİLGİYE UĞRATACAKTIR. BU KONUDA, DEVLETİMİZE, YÜCE TÜRK ADALETİNE ve YARGISINA OLAN GÜVENİMİZ TAMDIR.
ALLAH KUR’AN’DA ŞÖYLE BUYURMUŞTUR:
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
1 note · View note
magazinevim · 3 years
Text
Plastik Düşler Sahnesi’nden “Kozmik Tesadüfler”
Plastik Düşler Sahnesi’nden “Kozmik Tesadüfler”
Pera Müzesi’nin HYPERCORTEX iş birliği ve British Council desteğiyle, Zevk Meselesi sergisi kapsamında hayata geçirdiği “Plastik Düşler Sahnesi” 28 Mayıs’ta üçüncü ve son etkinliği ile yeniden açılıyor. Müzik ve görsel sanatları bir araya getiren serinin “Kozmik Tesadüfler” isimli son etkinliği; Pullahs, Erdal İnci, Fosil, afterwork, Sushiwalks ve Berkay Tuncay’ın ses dalgaları, matematik ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberyazari · 3 years
Text
Plastik Düşler Sahnesi’nden “Kozmik Tesadüfler”
Plastik Düşler Sahnesi’nden “Kozmik Tesadüfler”
Pera Müzesi’nin HYPERCORTEX iş birliği ve British Council desteğiyle, Zevk Meselesi sergisi kapsamında hayata geçirdiği “Plastik Düşler Sahnesi” 28 Mayıs’ta üçüncü ve son etkinliği ile yeniden açılıyor. Müzik ve görsel sanatları bir araya getiren serinin “Kozmik Tesadüfler” isimli son etkinliği; Pullahs, Erdal İnci, Fosil, afterwork, Sushiwalks ve Berkay Tuncay’ın ses dalgaları, matematik ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
Teröre ve Terör Örgütlerine Karşı En Büyük Mücadeleyi Vermiştir
Sayın Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında terörün fikri dayanağının Darwinizm ve Darwinizm’den hayat bulan materyalist akımlar olduğuna dikkat çekmiş, buna din adına ortaya çıktıkları iddiasında bulunan terörist grupların da dahil olduğunu dile getirmiştir.
Sayın Adnan Oktar teröre ve terör örgütlerine karşı yıllarca sürdürdüğü fikri mücadelesinde kaleme aldığı eserlerde ve yaptığı sözlü anlatım ve açıklamalarda;
- Dünyadaki terör ve kavga ortamının asıl sebebinin sevgisizlik olduğunu, hangi dinden hangi ırktan, hangi milletten olursa olsun tüm insanların birbirlerine sevgiyle yaklaştıkları bir dünyada terörün ve kargaşanın son bulacağını,
- Terör ile tek mücadele yönteminin din ahlakının insanlara kazandırdığı sevgi, şefkat, merhamet, tevazu, ince düşünce, affedicilik ve adalet anlayışı olduğunu,
- Hak dinlerin terörü lanetlediğini,
- Hak dinlerde şiddetin çözüm yolu olarak benimsemesinin, insanları öldürerek ve katlederek amaca ulaşmaya çalışılmasının kesinlikle mümkün olmadığını,
- Din adına kan dökülmeyeceğini, tam tersine dinin akan kanı durduracağını,
- Terörün sevgi ile ortadan kaldırılacağını dile getirmiştir.
Öte yandan, Sn. Adnan Oktar yıllardır gerçekleştirdiği TV yayınları, konferanslar ve kitap çalışmaları ile hain terör örgütü PKK tehdidine karşı en büyük fikri mücadeleyi vermiştir.
- Sn. Adnan Oktar’ın PKK’nın ideolojisinin komünizm olduğunu ispat etmesinin ve komünist ideolojiyi ısrarla eleştirmesinin ardından hem PKK hem de komünist düşünceye olan destek büyük ölçüde azalmıştır.
- Adnan Oktar PKK’nın dinsiz, komünist, ateist olan gerçek yüzünü halkımıza tanıttıktan sonra, PKK için yapılan tüm sözde imaj çalışmaları boşa çıkmış, dindar Doğu halkı PKK’yı dışlamıştır.
- Adnan Oktar PKK terörüne karşı Komünist Terörist Dinsiz Örgüt PKK, PKK’ya Çözüm, Amerika’nın Göremediği PKK isimli eserleri kaleme almıştır. Bu kitaplar gerek Türkiye’nin dört bir yanında, gerekse dünyanın pek çok ülkesinde ücretsiz olarak dağıtılmıştır.
- PKK’nın Marksist-Leninist-Stalinist ideolojisi ve terör felsefesine karşı eserleri, makaleleri ve canlı TV yayınlarıyla ilmi ve fikri anlamda set olmuştur.
- PKK terör örgütünün ‘özgürlük savaşçısı’ olduğu yönündeki sinsi algı operasyonlarını yerle bir etmiştir.
- Bazı siyasetçiler aksini savunsa da, PYD/YPG’nin PKK ile aynı örgüt olduğunu ısrarla anlatmış, bu gerçeği delilleriyle ispatlamış, PYD’nin PKK terör örgütüyle aynı muameleye tabi tutulması gerektiğini söylemiş ve kamuoyunu buna ikna etmek için büyük çaba harcamıştır.
- Güneydoğu’da PKK’ya asla bir özerklik ve imtiyaz verilmemesi gerektiğini, bunun mutlak bölünmeye yol açacağını, PKK’nın asla silah bırakmayacağını, PKK’lılara af uygulanmasının ve Öcalan’ın serbest bırakılmasının çok büyük hata olacağını ısrarla vurgulamıştır.
- Türkiye’nin Güneydoğusunda oynanmakta olan kirli oyuna dikkat çekmiş, bu oyunun amacının önce Güneydoğu’yu, ardından Türkiye’yi ve en son olarak da tüm dünyayı komünist yapabilmek olduğunu anlatmıştır.
- PKK terör örgütünün ve onun PYD, YPG, YPS, HPG, SDG, PJAK vs. gibi kollarının, Türkiye'nin güneydoğusunda, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde, İran'ın güneybatısında bağımsız bir komünist Kürdistan devleti kurmayı hedefleyen Marksist, Leninist ve Stalinist bir yapılanma olduğuna dikkat çekmiştir.
- PKK’nın temel hedefinin Kürt milliyet ve etnisitesini araç olarak kullanmak suretiyle birinci aşamada bölgeye, ikinci aşamada Türkiye geneline ve nihai olarak tüm bölgeye komünist sistem ve ideolojiyi hakim kılmak olduğu gerçeğini ısrarla dile getirmiştir.
- PKK hareketinin her yönüyle, günümüzde dünya üzerindeki en büyük silahlı komünist kalkışma olduğu konusunda kamuoyunu uyarmıştır.
- Kobani bahanesiyle çıkartılan olaylarda PKK ve HDP’yi en ağır şekilde eleştirmiş, devletimizin ve hükümetimizin yanında yer almıştır.
- İslami terör diye bir şeyin olmadığını dile getirmiş, İslam’ın ismini kullanarak İslam’a tam aykırı çizgide eylemler yapan IŞİD, El-Kaide gibi terör örgütlerini sert bir üslupla defalarca eleştirmiş, bu tür terör örgütlerinin İslam ile hiçbir ilgisi olmadığını sürekli olarak ifade etmiş, bu hususta uluslararası dergi ve gazetelerde makaleler yazmıştır.
- İslam Terörü Lanetler isimli kitabında yine bu konulara ayrıntılı olarak değinmiş, bu eserini 11 Eylül sonrası İslamofobi’nin yaygın görüldüğü ABD’deki Temsilciler Meclisi üyeleri ve Kongre üyelerine, Charlie Hebdo saldırısı sonrası ise Fransa’daki siyasetçi ve siyasal bilimcilere ücretsiz olarak göndermiştir.
- İslam dininde korkulacak hiçbir şey olmadığını, İslam’ın barış dini olduğunu, İslam’da bir kişiyi öldürmenin tüm insanları öldürmek gibi olduğunu ve Kuran ahlakının yaygınlaşmasının radikalizme ve aşırıcılığa karşı tek çözüm olduğunu anlatmıştır.
Tüm bu faaliyetleriyle Adnan Oktar terörü ilmi ve felsefi anlamda bertaraf etmiş, insanları barış ve sevgi dolu bir dünya oluşturma konusunda gayret göstermeye davet etmiştir. Terörün ve çatışmanın felsefesini etkisiz kılmış, halkımız çatışmacı değil birleştirici olmaya, mukaddesatçı dindar sağı desteklemeye ve çatışmadan, anarşiden uzak durmaya karar vermiştir.
İhtilaf ve Çatışmalarda, Anlaşmazlıklarda ve Zıt Kutuplar Arasında Her Zaman Uzlaştırıcı ve Yatıştırıcı Rol Oynamıştır
Sn. Adnan Oktar,
- Hıristiyanlar’a ve Museviler’e karşı oluşturulmak istenen düşmanlığı ortadan kaldırmak için büyük bir çaba göstermiş, dünya çapında yaygınlaştırılan sözde ‘Türkler ve Müslümanlar Hıristiyan ve Yahudi düşmanıdır’ algısının değişmesini sağlamıştır.
- Türkiye’deki azınlıkların hepsine birden kapılarını açmış, birleştirici ve uzlaştırıcı bir rol üstlenmiştir.
- Her yıl Çırağan Sarayı’nda düzenlediği iftarlarına Türkiye’deki Rum, Ermeni ve Süryani kiliselerinden ve Musevi sinagoglarından çok sayıda din adamı ve önde gelen katılmış, hep birlikte sevgi, saygı, kardeşlik dolu bir ortamda sohbet etmişler, hoş vakit geçirmişlerdir.
- Toplumun din ve mezhep çatışmalarına kapılmadan ortak paydada buluşması için uğraş vermiş, Şii, Sünni, Alevi, Şii, Vahabi, Caferi ve diğer mezheplere mensup tüm Müslümanların kardeş olduklarını fark etmeleri, aradaki farklılıklara takılmaksızın ortak yönlerine odaklanmaları ve birlik olup birbirlerini sevgiyle kucaklamaları gerektiğini dile getirmiştir.
- Yine aynı şekilde, ırkları, dilleri, kökenleri ne olursa olsun bütün dünya Müslümanlarının kardeş oldukları gerçeğini anlatmıştır.
- Eserlerinde, TV yayınlarında Alevi kardeşlerimize kucak açmış, Alevilerin Hz. Ali’ye olan derin sevgilerini övmüş, onları Allah aşığı olarak tanımlamış, cemevlerini hedef alan sözlü ve fiili saldırılara karşı Alevi kardeşlerimizin yanında olmuştur.
- Artniyetli kesimler tarafından topluma körüklenen ayrılıkçı provokasyonun önündeki en büyük engel olmuş, Türk-Kürt, Sünni-Alevi ayrışması gibi konulara akılcı çözümler getirmiştir.
- Roman kardeşlerimizin toplumda ikinci sınıf vatandaş gibi değerlendirilmelerinin önüne geçmiş, bu kardeşlerimizin kültürlerindeki zenginliği ve güzelliği övmüş, programlarında Roman sokak sanatçılarını ağırlamıştır.
- Vatanına, milletine, dinine bağlı Kürt kardeşlerimize sahip çıkmış, bu kardeşlerimizin PKK ile aynı değerlendirilmesinin çok büyük bir vicdansızlık olduğunu dile getirmiş, Kürt kardeşlerimizi programına davet edip Kürt müzikleri eşliğinde dans etmiş, Kürt vatandaşlarımızın ne denli kıymetli olduklarını her fırsatta dile getirmiş, bazı kesimler tarafından ötekileştirilmeye çalışılan Kürt kardeşlerimize karşı toplumdaki önyargının yıkılmasına vesile olmuştur.
- Laz, Çerkes, Roman, Arnavut, Azeri, Kürt, Türk, Ermeni, Süryani, Arap; ırk, dil, etnik köken ayırt etmeksizin tüm vatandaşların birinci sınıf vatandaş olduklarını her fırsatta vurgulamış, farklı etnik kimliğe sahip kesimlere karşı nefret ve düşmanlığın önlenmesi için çalışmalar yürütmüştür.
- İran’ın 2008 yılında İsrail’le olan gerilimi üzerine, İranlı yetkililerin kamuoyuna, ‘Atom bombası kullanmak haramdır’ açıklamasını yapmalarına vesile olmuştur.
- Rusya ile uçak krizi döneminde iki ülkenin bu konuyu hızlı şekilde çözmesi gerektiğini, Türkiye’nin bu konuda alttan alıp üzüntü duyduğunu Rusya’ya belirtmesinin yeterli olacağını önermiş, ülkemiz yetkilileri de bu şekilde bir yol izleyerek uçak krizinden üzüntü duyduklarını Rusya’ya iletmişlerdir. Bu şekilde iki ülkenin arası düzelmiş, Rusya ambargosu kademeli olarak sona ermiştir. Adnan Oktar söz konusu dönemde başta Rusya’nın en önemli yayın organı olan Pravda Gazetesi olmak üzere dünyanın pek çok önde gelen yayın kuruluşunda yayınlanan makalelerinde iki ülke arasında dostluk, barış ve birliktelik sağlamaya çalışmış, barışma sürecine katkıda bulunmuştur.
Sonuç
1979’dan günümüze kadar dünya çapında milyonlarca insanın manevi yönden hayata bakış açısını değiştirmesine vesile olan Sayın Adnan Oktar, 73 dile çevrilmiş 300’den fazla eseri, binlerce makalesi, canlı televizyon yayınları ve eserlerinden faydalanılarak hazırlanan 1000’in üzerinde internet sitesi, yüzlerce iman hakikati belgeseli, 5000’in üzerinde konferans ve Yaratılış gerçeğini bilimsel olarak ortaya koyan binlerce fosil sergisi ile dünyanın en büyük ilmi faaliyetini gerçekleştirmiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın önemli bir özelliği, kendisinden önce gerçekleştirilmemiş elzem çalışmalara imza atmış olması, imani ve fikri faaliyetleriyle pek çok konuda Türkiye’de ve dünyada öncülük etmiş olmasıdır. Darwinizm’e karşı verdiği ve çok büyük bir başarı elde ettiği ilmi ve fikri mücadele buna önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Nitekim, Sayın Adnan Oktar’ın çalışmaları Darwinizm’e en etkili darbeyi indirmiş, bu çalışmalar neticesinde materyalizm, komünizm, faşizm, deizm, ateizm gibi insanları dinsizliğe sürükleyen öğretiler fikren tamamen yerle bir olmuştur.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm karşıtı ilmi faaliyetlerinin vesile olduğu bir diğer önemli başarı da, bu faaliyetlerin Türkiye’de milliyetçi-mukaddesatçı siyasi görüşün ideolojik zeminini inşa etmiş olmasıdır. Öyle ki bu çalışmalar vesilesiyle Türkiye’de solun felsefesi çökmüş, etki ve nüfuz alanı yok olmuştur. Böylece modern sağı temsil eden hükümetler çok güçlü bir felsefi zemin üzerine oturabilmiş, uzun yıllar iktidarda kalmaya devam edebilmişlerdir.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm ve Darwinizm kaynaklı dinsiz ideolojileri yerle bir eden ilmi ve fikri çalışmalarının yanı sıra İslam Birliği ülküsünü gerçekleştirmek, Kuran ve Yaratılış mucizelerini anlatarak insanların imanına vesile olmak, milli birlik ve beraberliğin sağlanmasına katkıda bulunmak için ortaya koyduğu ilmi çalışmalar da solun felsefi ideolojisinin yıkılmasında etkili olmuş ve sağın iktidara gelmesine ortam hazırlamıştır.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek AK Parti’nin iktidara gelişinde etkili olan felsefi zeminin Sayın Adnan Oktar’ın anti-Darwinist, anti-materyalist ilmi faaliyetlerini sonucunda oluştuğunu söylemiştir. Sol çizgide bir aydın olan Doğu Perinçek, AK Parti’nin güçlü bir şekilde iktidar olmasını solun gerilemesine ve sağın güçlenmesine bağlamış, solu etkisizleştiren faaliyetin ise Sayın Adnan Oktar’a ait olduğunu ifade etmiştir. Bu, doğru ve önemli bir tespittir. Nitekim sağın felsefi zeminini oluşturan fikri ve imani faaliyetler Cumhuriyet tarihinden bu yana sadece Adnan Oktar ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilmiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın arkadaşları tüm Türkiye’yi şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezmiş, Adnan Oktar’ın kitaplarından faydalanarak gerçekleştirdikleri konferanslarla Darwinizm’in bilimsel geçersizliğini anlatmışlardır. Öte yandan Türkiye’nin dört bir yerinde binlerce Yaratılış gerçeği sergisi açmışlardır. Ayrıca Adnan Oktar’ın eserlerinin milyonlarca nüshası ücretsiz olarak halka dağıtılmış, insanlarımızın bu hayati gerçekleri öğrenmeleri sağlanmıştır.
Güçlü bir milli bilince ve imani şuura sebebiyet veren bu kapsamlı faaliyetler neticesinde sağın fikri zemini hazırlanmış, AK Parti için iktidar imkanı oluşmuş, AK Parti güçlü bir fikri zemin üzerinde rahatça hareket eden bir parti haline gelmiştir.
Solun ve komünizmin sözde bilimsel temeli olarak kabul edilen Darwinizm’in çürütülerek alt edilmesi sonucunda solun felsefi zemini çökmüş, komünizm daha fazla savunulamaz hale gelmiştir. Bunun akabinde Türkiye’de klasik manada sol parti kalmamıştır. CHP dahi neredeyse sağ söylemler üreten bir parti halini almıştır.
Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm karşıtı bilimsel çalışmalarını dünya geneline taşımasıyla birlikte Darwinizm uluslararası düzeyde yerle bir edilmeye başlamıştır. Darwinizm’e karşı yazmış olduğu yüzlerce eser tüm dünyaya ulaşmış, insanlar özellikle Yaratılış Atlası ile canlıların milyonlarca yıldır hiç değişmediklerinin delillerini görmüşlerdir. Daha önce dünyayı rahatça aldatmış olan Darwinist dünya medyası, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin ardından bu sahte teoriyi savunan haberleri yapamaz olmuştur. Dünya Darwinistleri kendilerine güvenlerini yitirmiş, sahte davalarını savunamaz hale gelmişlerdir. Bu önemli yenilgiye vesile olan tek kişi Sayın Adnan Oktar’dır ve başta Darwinistler olmak üzere tüm dünya bu düşüncede ortaktır.
Materyalizmi ve Darwinizm’i felsefe olarak benimsemiş olan Deccaliyet’in, dünyanın en etkili anti-materyalist, anti-Darwinist ilmi çalışmalarını gerçekleştiren Sayın Adnan Oktar’ı hedeflemiş olması hiç kuşkusuz tesadüf değildir. Bu karanlık yapı, Sayın Adnan Oktar’ın ateizmi ve Darwinizm’i bilimsel delillerle yerle bir ederek tüm dünyaya Allah'ın varlığını ve Yaratılış gerçeğinin delillerini anlatmasından rahatsız olduğu kadar, İslam Birliği idealini kararlı bir biçimde savunmasından ve bu konuda onlarca eser kaleme almasından da son derece rahatsızdır. Çünkü bu şeytani sistem için, 300 yıldan bu yana sürdürdüğü sömürü düzeninin karşısındaki en büyük tehlike, dünya Müslümanlarının bir araya gelerek oluşturacakları güçlü bir İslam Birliği’dir.
Sayın Adnan Oktar’ın faaliyetlerinden rahatsız olan küresel Deccali sistem, bu hayırlı faaliyetleri engellemek için kumpasçıları vasıtasıyla olmadık asılsız iftiralar düzerek bir komplo kurmuş, bu komplo neticesinde Sayın Adnan Oktar’ın tutuklanıp cezaevine gönderilmesine zemin hazırlamıştır. Bunun için sıradan insanları kullanmış, kurguladığı senaryoyu piyon olarak kullandığı bu sıradan kişilere dikte etmiştir. Bu yöntem, Deccaliyet’in klasik yöntemidir. Deccali sistem küçük bir kuvvetle Müslümanları birbirine düşürür ve bundan büyük netice almayı hedefler. Amacına ulaşmak için bir yandan polisi ve devleti kullanır, bir yandan da kendi dostlarını çeşitli iftira ve tuzaklarla sistem içinde yok etmeye kalkar. Bu, Deccaliyet’in bilinen bir oyunudur.
Deccaliyet’in rahatsız olduğu bir diğer önemli husus da, Sayın Adnan Oktar’ın Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a 26 yıldır verdiği son derece etkili fikri destektir. Sayın Erdoğan’ı devirme planları yapan ve aleyhinde kara propaganda çalışmaları yürüten Deccali sistem, ona destek veren grupları da etkisiz hale getirme peşindedir. Adnan Oktar da Sayın Erdoğan’ı desteklediği ve bu yönde çok büyük bir etkiye sahip olduğu için Deccaliyet’in başlıca hedefi olmuştur.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
0 notes
Text
Yeni Koleksiyon Lansmanı Ve Yıldönümü Kutlamaları
2019 Yılı, IPE-Visionnaire için 60 yıllık bir deneyimin yıl dönümüdür. 60 yıl önce kurulan IPE’nin ana şirketinin ve özel markası olan Visionnaire’in 15. yaş günü Milano’da Salone Internazionale del Mobile ve FuoriSalone 2019’un 58. Lansmanı birçok orijinal gösteriyle kutlanacak.
“Decalogue”: Olağanüstü Özel Baskıdaki Niyet Bildirgesi
Özenle bir araya getirilmiş bir kitabın kimliğini alan, şirketin on temel ve vazgeçilmez değerini ana hatlarıyla sıralayan sayılı bir baskıda sıra dışı bir proje olarak tasvir edebiliriz. Metinler, şirketin tarihi kökenlerini anlatmanın yanı sıra, bugünkü kimliğinin stokunu alır ve geleceğine yönelik iddialı hedefler gösterir. “Decalogue” başlıklı katalog, farklı insanların katkılarını içeren bir çabanın sonucudur. Barbara Brondi ve Marco Rainò’in editoryal koordinasyonu, Delfino Sisto Legnani’nin olağanüstü fotoğrafçılığı ve Felix Burrichter, Leon Sun ve Natalia Timasheva’nın kritik bakış açıları bu kataloğun oluşmasında büyük önem taşır.
Şehirde Fotoğraf Sergisi
“Decalogue” un on değerinden esinlenen ve bir dizi şiirsellikle düzenlenmiş olan Delfino Sisto Legnani’nin fotoğraları, Milano’daki Visionnaire amiral mağazasının “Wunderkammer” galerisindeki solo serginin kahramanları olmaya hazırlanıyor. Eşsiz mimari düzen, stüdyo MyBossWas’ın yöneticileri tarafından yapılan bir dizi video projeksiyonu ile zenginleştirilmiş olacak. Bu eşsiz ve şiirsel ortamda, Visionnaire tarafından üretilen on beş “ikon”u odak noktada tutularak şirketin hem yaratıcı bakış açısı sergilenecek hem de üretken tarihinin yıldönümü kutlanacak.
Fotoğraf sergisi ve mekandaki yeni enstalasyon 9 – 14 Nisan 2019 tarihleri arasında Milano’nun Visionnaire amiral mağazasında, Piazza Cavour 3’te ziyarete açık olacaktır. Ayrıca fotoğraf sergisi de 12 Temmuz’a kadar devam edecektir.
Tumblr media
Salone Internazionale del Mobile’deki Stand Ve Yeni Koleksiyon
Milano’daki 58. Salone Internazionale del Mobile, Rho Fiera’da Visionnaire, yaratıcı yönetmen Eleonore Cavalli ile birlikte Alessandro La Spada tarafından tasarlanan 820 metrekarelik bir alana sahip Pavilion 5’te tekrar yerini aldı. 15 farklı alanda kurulacak genel stantlarda, doğa ile yapaylık arasındaki yoğun bir diyaloğun sonucu olarak görülen çevre üzerindeki yansımalar işaret ediyor olacak.
Eleonore Cavalli’nin sanat yönetmenliği, İtalyan tasarımcılar Alessandro La Spada, Roberto Lazzeroni, Marco Piva, Armando Bruno – Alberto Torres – Mauro Lipparini, Giuseppe Viganò, Fabio Bonfà ve uluslararası tasarımcılar Steve Leung ve Maria Serebryanaya, Roberta Verteramo ile yapılan işbirlikleriyle Ismarlama işçiliğe ve detaylara odaklanarak ilerleyen Visionnaire, yıldönümünde birçok önemli yaratıcı ve stilistik yenilik sunacak.
Deney alanında, farklı malzemelerin kombinasyonu büyük etki yaratıyor. Bronzdan ışık saçan yenilikçi çimento kaplamaları, mermer yüzeylerinde “sıvı” metallerin “içleri” ile birleştirilirken, değerli ve özel tohumlar, açık gözenekli bir yüzeye sahip abonos fosil ağacı gibi tasarımlar ortaya çıkıyor. Olağanüstü dekoratif temalar arasında, dağ zirvelerinin siluetleri ve ışık kaynaklarını tamamlayan tekstil renklerini taklit eden mobilya çeşitleri düzensiz nakışlarla geri dönüyor.
Yeni Kapsül Aksesuarlar Yeni Visionnaire kapsül aksesuarlar, yeni koleksiyonun bir ön izlemesi olarak sunulmaktadır. Özgün bir anlatım yaklaşımının sonucu etkileyici bir Sanat Tasarım kelimesine dönüşen bu serideki nesneler – aynı anda hem estetik hem de işlevsel – Sara Ricciardi, Zanellato / Bortotto, İtalya Hikayeleri, Gum Design ve Claire Frechet gibi uluslararası sahnede çok yetenekli sanatçılar tarafından seramik, taş, bronz ve Murano camı gibi malzemelerden vazolar, süs eşyaları, tepsilere dönüştürülüyor. Michele Astolfi ve CaCo3 ile birlikte sanatsal yaratımlar için proje işbirliklerimize devam ediyoruz.
0 notes
cafefaunus · 5 years
Text
Natural History Museum olarak bilinen doğa tarihi müzelerinden dünyada sadece belli sayıda var; bunlardan en geniş, en eski ve en saygın olanlardan biri Viyana’daki doğa tarihi müzesi. 1889’da bugünkü binası tamamlanmış ve müze 30 milyon örnekten oluşan bir koleksiyona sahip. Bu koleksiyonu toplamaya başlayan kişi İmparator Franz I Stephan yani Maria Theresa’nın eşi. 29,500 yıllık Willendorf Venus’ü, büyük dinazor iskeletleri, dünyanın en geniş ve eksi meteorit koleksiyonu bu imparatorun hazineleri arasında ve şuan doğa tarihi müzesinde sergileniyor.
Neden Viyana Doğa Tarihi Müzesi’ni ziyaret etmeli?
Dünyadaki sayılı en geniş koleksiyona sahip doğa tarihi müzelerinden biri
insan evolüsyonunu gösteren antropoloji sergisi
çarpıcı bir prehistory sergisi
39 galeri
yıllık bir milyonun dörtte üçü kadar ziyaretçi sayısı
60 bilim insanı bu müzenin bilim departmanında çalışıyor.
Naturhistorisches museum wien; 39 galeri ve 3 kattan oluşuyor; asma kat, birinci kat, ikinci kat.
Galeriler
1-5: Mineral taşlar, kayalar ve meteoritler                 21: mikrokosmos
6-9: Fosiller                                                                        22-23: protozoans, corals
10: Dinazorlar                                                                   24: crabs, böcekler
11-13: prehistory ( tarih öncesi).                                   25-39: vertebralar
14-15: antropoloji
16: dijital planetarium (buranın bileti ayrı)
Viyana Doğa Tarihi Müzesi’ne Nasıl Gidilir?
Müze oldukça basit bir yerde. Hofburg’un arkası, Museum Quartier’in ön tarafı ve Sanat tarihi müzesinin (Kunthistorisches Museum) karşısında yer alıyor. Metro (U2,3), Tramvay ile ( 1,2,D,46,71) ve otobüs (48A) ile ulaşabilirsiniz.
  Viyana Doğa Tarihi Müzesi Açılış Saatleri ve Biletler
Salı günü müze kapalı. Çarşamba günleri 9 am- 9pm, Perşembeden Pazartesiye 9 am- 6.30 pm açık. Free Entrance günü yok.
Öğrenci kartınızı gösterirseniz 7 Euro’ya bilet alabilirsiniz ( 27 yaş altı diyorlar ama benim yaşıma bakmadılar). Aksi takdirde biletler 10 Euro. Detaylı bilgi için tıklayın.
Museum Gift Shop
Müze’nin çıkışında sağda bir shopping var. Buradaki hediyelikler oldukça güzel bu nedenle bahsetmek istedim. Postcard’ların üzerindeki resimleri çok beğenmesem de fiyatı diğer yerlere göre uygun ( 0.80 Euro, 5 tanesi 3 Euro). Küçük peluş hayvan figürlerinden yapılmış olan anahtarlıklar bence Türkiye’ye göre çok uygundu ( 3 Euro). Değerli taşlar, kolye uçları ve bileklikler de göz kamaştırıcıydı ( 3 Euro-20 Euro arası). Venüs heykeli bulunan kalemlikler, anahtarlıklar vs vardı. Dinazor modelleri, karton figürler, tshirtler, silgi, kalem, kitap tarzı çok çeşitli hediyelikler de bulabilirsiniz. Bence her bütçeye uygun küçüklü büyüklü pek çok şey müzenin hediyelik eşya mağazasında bulunabilir.
  Viyana Doğa Tarihi Müzesi Natural History Museum olarak bilinen doğa tarihi müzelerinden dünyada sadece belli sayıda var; bunlardan en geniş, en eski ve en saygın olanlardan biri Viyana'daki doğa tarihi müzesi.
0 notes
diyarbakirhaberleri · 7 months
Text
Büyükşehir Belediyesi’nden 7,5 milyon yıllık fosil sergisi
https://www.haberidiyarbakir.com/buyuksehir-belediyesinden-75-milyon-yillik-fosil-sergisi/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
gazetetakipnet-blog · 6 years
Text
2 milyar yıllık fosil Nevşehir’de sergileniyor
Nissara Alışveriş ve Yaşam Merkezi ile Tabiat ve Kültür Varlıklarını Tanıtma Derneği’nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu fosil sergisi ziyaretçilere kapısını açtı. Bir zamanlar canlıydılar, geçmişin hikayesini anlatmak için sizlerle buluştular sloganıyla yola çıkan sergide ziyaretçiler milyonlarca...
2 milyar yıllık fosil Nevşehir’de sergileniyor Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
2 milyar yıllık fosil Nevşehir’de sergileniyor Haberin Tamamını Okumak İçin Tıklayın
Nissara Alışveriş ve Yaşam Merkezi ile Tabiat ve Kültür Varlıklarını Tanıtma Derneği’nin ortaklaşa düzenlemiş olduğu fosil sergisi ziyaretçilere kapısını açtı. Bir zamanlar canlıydılar, geçmişin hikayesini anlatmak için sizlerle buluştular sloganıyla yola çıkan sergide ziyaretçiler milyonlarca...
0 notes
Text
6– FOSİLLERİN ALIM-SATIMI TAMAMEN YASALDIR...
Fosillerin yurt dışından ithali de yurt içerisindeki satışı ve ticareti de yasal ve serbesttir. Haberlere konu olan fosillerin her birine özel olarak hazırlanmış, çıkarıldıkları ülke, fosil katmanı ile fosilin yaşı ve benzeri bilgilerin de olduğu resmi sertifikalarının yanı sıra, satın alınmış ve ithal edilmiş olduklarını gösteren fatura ve ithalata ilişkin diğer resmi belgeleri de mevcuttur. Ayrıca, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince yurt içerisinde "her çeşit hayvan ve bitki fosillerinin alınıp satılabilmesi serbest" bırakılmış olmakla birlikte söz konusu fosillerin sahibi olan kolleksiyonerler bunların hiçbir zaman satışını yapmayıp yalnızca bilimsel ve kültürel amaçlı olarak kullanmışlardır.
Hiçbir ticari amaç ve kaygı gözetmeden, yalnızca halkımızın Evrim Teorisi'nin geçersizliğini, Yaratılış mucizesinin delillerini yakından görüp aydınlanmalarını amaçlamışlardır.
Tumblr media
0 notes
yaratilisturkiye · 7 years
Text
Kopenhag’da Fosil Sergisi
... http://www.harunyahya.org/tr/Dunyadan-Yankilar/241794/kopenhagda-fosil-sergisi?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr - www.harunyahya.com - www.a9.com.tr
0 notes
tecelliyat · 7 years
Text
Kopenhag’da Fosil Sergisi
... http://dlvr.it/NMBrRl
0 notes
serefsizmarti · 12 years
Text
Bir Provokasyonun Evrimi: Vaka Çalışması
Önce timsah var.
Sonrasındaki her şey cam fanusun altındaki şekli, fanusun öte yanındaki iki ziyaretçiye gösterip, "Güzel ahşap işçiliği!" demem ve adamların la havle çekerek yanımdan uzaklaşmalarıyla başlıyor. 
O örnek dışında neredeyse tamamı kile benzer plakaların ortasına gömülü nesnelerden birinin yanına gidiyorum. Tezgahın arkasında duran, organizasyondan olduğu belli, uzun boylu, bön bakışlı çocuğa yaklaşıyorum.
"Bir şey sormak istiyorum"
"Buyrun" 
"Serginiz çok güzel, ama buradakilerin özgün olduğuna dair belgeniz var mı?"
"Anlamadım."
"Özgün olduğunu diyorum... Orijinal olduğunu nasıl anlayacağız?"
"Haa orijinal! Şimdi bunlar milyonlarca yıllık..." diye bir şeyler geveliyor.  
"Kaç yıllık olduğunu oraya yazmışsınız, görüyorum. Şöyle... Size 'Köyde Memet Emmim var çok güzel kil üzerine reçine işleme yapar' desem, Memet Emmimin yaptıkları ile bunlar arasındaki farkı bana nasıl ispat edersiniz?"
Yanımda soru soracağı belli gözlüklü bir genç beliriyor. Onu takiben tam bir iki kişi daha toplanıyor ki; uzun boylu bir adam eli ayağı dolaşan çocuğun yanında bitiyor. 1.90 boyunda, jilet ütülü gri takımın altına karnına kadar açık beyaz bir gömlek giymiş, uzun saçlı, renkli gözlü, kızılımsı bıyıkları çenesinden kıvrılıp kızıl kıvırcık saçlarıyla birleşmiş janti bir adam bu. İknası zor vakaları sezip duruma el atan otomatik bir acil durum düğmesi olduğu her halinden belli. Hani satış yetkilisi bir işi eline yüzüne bulaştırır da müdürü kendinden emin bir tavırla damlar ya..
Derdimi bir kez de ona anlatıyorum. Bu sırada yandaki gözlüklü genç lafa karışıp kendi sorusunu sormaya yelteniyor.
"Durun durun durun... İkinize birden nasıl yanıt vereyim? İzin verin de yanıtlayayım. Yoksa nasıl iletişim kuracağız?" diyerek laf boğmaya başlıyor janti.
"Bakın," diyorum, "bir fosilin gerçek olup olmadığını nasıl anlarsınız?"
"Duruşundan, parlaklığından, bunun gibi özelliklerinde anlaşılır" diye yanıtlıyor.
"Yani anlamak için uzman olmak lazım?"
"Evet fosil uzmanı olmak gerekli"
Elimde tuttuğum oltayı gösteriyorum:
"Ama ben sıradan bir vatandaşım, fosil uzmanı değilim. Bunların hakiki olduğuna dair bir rapor görmek istiyorum!"
"Beyefendi, canı isteyen fosil sergisi açıyorum diye sergi açamaz. Fosillerin onaylı belgelerini verdik de açtık bu sergiyi!"
"Hah işte onu görmek istiyorum!"
"Onu niye size gösterelim ki?"
"Tezinizin ikna edici olmasını sağlamak için!"
Kuşkucuları kafasındaki bir klasöre çok hızlı ve kesin bir şekilde atmaya alıştığı belli. Zira 'ne mal olduğumu' anlamış gibi bakıyor. Belki de yanındaki gence bir satış dersi vermek üzere, saldırganlık gemini çözüyor. Her ne kadar profesyonelliğin tepesindeyim pozuna bürünse de, bedeni öfke, hayal kırıklığı ve kaygısını ona sormadan ele veriyor: Hafiften kızarmaya başlıyor.
"Onu göstersek, bu sefer belge sahte dersiniz!"
"Hayır canım, nereden çıkardınız bunu. Sadece hangi kurum vermiş bilmek istiyorum. Araştırıp kendilerine sorabilirim."
Bu sırada yandaki gözlüklü genç, "Bunların tarihleri neden yok üzerinde?" diye soruyor. Bir anlık "oh be nihayet sordum da rahatladım" molasının ardından, "Ben bunların gerçek olduğuna inanıyorum ama daha düzgün tarih aralıklarını görmek isterdim" diyor. 
Janti ona yanıt vermek yerine bana dönüyor:
"Bakın arkadaşınız gerçek olduğuna inanıyor, siz inanmıyorsunuz; kendinizle çelişiyorsunuz!" 
"Biz arkadaş değiliz!" diye yanıtlıyor gözlüklü genç. 
"Bazı canlıların atalarıyla aynı gözükmeleri evrim teorisini çürütmez. Buna yanıtı var çünkü. Ama mesele bu değil. Ben sadece bana bunların sahte olmadığını ispat etmenizi istiyorum. Arkadaş da gerçekliğine inanıyorum dedi, biliyorum demedi. Ayrıca bu onun da şüpheleri olduğunu gösterir. Gerçek olduğunu düşünüyor ama tarihlendirmesini sorguluyor!"
Gözlüklü yeniden araya girecek oluyor. Ona dönüp, "Bak şuraya 206 milyon yıl yazmışlar işte, zaten başka açıklama da yok" diyorum. Genç susuyor.
"Anlatıyorum ama anlamak istemiyorsunuz; bunlar sahte olsa böyle bir sergi açamayız. Bunların gerçek olduklarının raporu sunuluyor da açılıyor bu sergi!"
"Beyefendi, burası Büyükşehir Belediyesi'nin salonu, belge filan istediklerini sanmıyorum. Harun Yahya için çok mu zor belediyeyi bağlayıp sergi açmak?"
Harun Yahya adını duyunca bir nebze olsun irkiliyor. Serginin hiçbir yerinde onun adına dair bir iz yok. Artık düşman olduğumdan şüphesi kalmamıştır.
"Sizin adınız soyadınız nedir?" diye soruyor.
"Adım Harun" diyorum, "ama soyadım Yahya değil!"
Gerçek adımı söylediğime inanmamış gibi bakıyor:
"Neden soyadınızı söylemekten çekiniyorsunuz ki, benim adım..." Hızlıca üç parçadan oluşan adını soyadını söylüyor.
"Çekindiğim filan yok, sadece konu bu değil! Bakın ortadaki timsah, ağaç oyma gibi duruyor. Sadece onun odun olmadığını ispat etmenizi istiyorum, bu kadar!"
'Anlamamakta direniyorsunuz' söylemine devam edeceği sırada genç bir kadın kalabalığı yarıp hızlıca 'fosil'lere bakıyor. Jantiye hızlıca çakıyor:
"Aferin valla, ressamınızın eline sağlık, çok başarılı çalışmalar!" diyor. Janti yumruk yemiş gibi oluyor. Kadına dönüyorum:
"Hiç kaya yok ama çok fazla kil var değil mi? Hepsi kuma sıkışıp ölmüş gibiler"
Kadının bir paleontolog çıkması için neler vermezdim! Fakat o resim tekniğiyle ilgili belli belirsiz bir şeyler mırıldanıyor hızlıca. Ne ben ne de etrafımızı saran kalabalıktan kimsenin onu anladığını zannetmiyorum.
"Cesaretiniz varsa gelin dışarı çıkalım TÜBİTAK'ın fosillerle ilgili kitabını alalım, karşılaştıralım. Var mısınız?" diye karşı saldırıya geçiyor.
"Bu neyi ispat edecek ki?" 
O an bir feveran koparıyor:
"TÜBİTAK'ın delilini kabul etmeyen biriyle ne konuşacağım ki! Sizinle ne konuşabilirim ki!" 
"Mesele o değil!" dememe kalmıyor; makineli tüfek gibi benim söylediklerimin ne kadar saçma olduğuna dair saydırmaya başlıyor.
"Bir dakika yahu..." diyorum; dinlemiyor. Takır takır... Maçın beraberlikle bitmesi için rastgele savuruyor. Kendi hayatta kalma stratejisi açısından doğru bir yaklaşım aslında bu. Lafın uçlarını bir daha bulunmayacak şekilde karıştırıp, konuyu "kim vurdu"ya getirebilirse; muhatapları gittikten sonra, "Gerizekalılara nasıl da çaktım?" diyebilir. Bunu başarırsa, karşıma çıkan bön delikanlıya, "Bak koçum, bunlara karşı böyle davranacaksın. Silik olmayacaksın. Silik olursan üzerine gelirler. Sen ağzındaki lafları hızlıca ve yüksek sesle boşalt; onların söyledikleri arada boğulup gidecektir." diyebilir. Yeter ki nakavt olmasın!
Bu laf bulandırma seansı tam gaz devam ederken kroşeci kadın yine imdadıma yetişiyor:
"Beyefendiyi tanımıyorum, ama susarsanız söyleyecek sanırım!"
Janti aldığı muhtemel taktiğe ters olarak, nedense bir dakika sonra es veriyor. Aralıktan dalıyorum:
"Adınızı anlayamadım, Levent miydi, Selim miydi, Cüneyt miydi, her neyse... Şimdi Cemil Bey, siz en fazla 100 dpi ile 110 gramlık kuşe kağıda basılmış bir fotoğraftan buradaki eserlerin hakiki mi sahte mi olduğunu anlayabileceğimiz söylüyorsanız; memleketteki tüm paleontoloji bölümlerini kapatmamız gerekir! Kitaptan bakarak orijinal olup olmadığı anlaşılır mı hiç!"
Genç kadın yanıt beklemeden, "Saçmalık, bunların hepsi sahte!" diyerek kalabalıktan uzaklaşıyor. Akıllı kadın, benim de öyle yapmam gerek belki. Sen gerçeği biliyorsun. Etrafındaki üç beş insan da biliyor. İnsanların geri kalanı ise kulaktan dolma hurafelere inanıyor. Hem de inançlarını onlara öylesine sarılmış bir şekilde savunuyorlar ki; inançları zihinlerine yapışmış, onunla birleşmiş, orada katılaşmış, fosilleşmiş... Baksana, sergiyi bile büyük bir hayret ve Yaradan'a övgüyle geziyorlar. "Bak bu da kertenkeleymiş oğlum, görüyor musun hiç değişmemiş!" Bir şey değişmeyecek elbet. Ya da bir şey kolay kolay değişmeyecek. "Madem her şey başlangıçtan beri aynıydı, neden sergide hiç insan fosili yok?" gibi nahif bir soruya, muhtemelen "Günah olduğu için koymamışlardır" diyecek insanlar, ya gerçeği ufak ufak kabullenirler ya da onlara gerçeği anlatanı düşman belleyip inançlarına daha sıkı sarılırlar.
"Anlaşılır tabii ki!" diyor, tezgahın arkasından hafiften adım atarak. "Size TÜBİTAK'ın eseri diyorum!"
"Cüneyt Bey, ben paleontolog değilim; ama sosyoloji mezunuyum. Bilimsel yöntem ve ispat denilen bir nane var. Elinizde bunların gerçek olduğunu ispat edecek bir tek belgeniz yok. Siz ne okudunuz da bunları sallayıp duruyorsun!"
Yanıma doğru geliyor. Kendinden kısa birileriyle dalaşan uzun boylular için iyi bir taktik olduğunu kabul etmeliyim. Eminim daha önce de sık sık bu taktiği uygulamış; birilerinin üzerine gitmiş; onlara dik dik bakmış. İnsanlara kendini küçük ve önemsiz hissettirebildiği pek çok an yaşanmış. Öyle ki bu oyunu oynamaktan bir an olsun tereddüt etmiyor.  
"Uluslararası İlişkiler okudum... Üstüne de master yaptım" diyor. Başımı mecburen geriye yaslarken yalanını görmeyeyim diye mi gelmiş dibime kadar? İki ifade arasında o kadar uzun bir es vermeyecektin Levent!
"Tebrikler" diyorum, dudak bükerek. "Kariyerinizde iyi bir yere gelmişsiniz!" İşin doğrusu, benden çok daha fazla para kazandığı ve kendini çok daha işe yarar hissettiği kesin. Ben de mi böyle bir kariyer planı yapsaydım acaba? İnsanların üzerine dik dik yürüyemezdim, ama laflama ile bu açığı hayli hayli kapatırdım. Böylesini geçtim, her şeyden önce bir kariyer planı mı yapsaydım acaba? 
"Sizinle artık konuşmak istemiyorum. Anlamamak için yan çizip duruyorsunuz." 
"Sunduğun bir şey yok ki...."
"Provokatörsün sen!" diyor lafımı bölerek. Bildiğim tüm yerli başbakanların neden bu sihirli kelimeyi sık sık kullandıklarını ilk kez bu kadar iyi anlıyorum. Çünkü tüm atışma boyunca ilk kez, dikkatim muhatabımdan dağılıp diğer insanlara kayıyor. İkimize bakıyorlar. Aralarında hayatında ilk kez kanlı canlı provokatör görmüş olanlar var. (Onlar biraz daha meraklı, doğal olarak.) Bir daha provokatör dendiğinde akıllarına, elinde olta taşıyan, deri ceket giymiş, kel ve bıyıklı bir adam gelecek! Başbakan "Bunlar provokatör!" dediğinde karısına dönüp, "Haaa ben bir kez canlı provokatör gördüm hanım" diyecek. "Gerçekten de çok tipsiz oluyorlar!"
"Provokatör filan değilim!" diyorum. "Provokasyona balık oltasıyla gelen kaç kişi gördünüz?" Savunmadayım bittabi, balık da çıkmamış zaten. "Halkı fosillerinize karşı isyana kışkırtmıyorum. Sadece sizden farklı düşünüyorum. Bunların gerçekliğine dair bilimsel bir belge istedim, siz de sunamadınız!"
"Kötü niyetlisiniz. Sözlerimi çarpıtıyorsunuz. Sizinle artık konuşmak istemiyorum." diyor.
Safdilliliği sürdürüyorum: "Kötü niyetli olan ben değilim; gerçekleri örten sizsiniz!" 
Selim'in yanında iri yarı iki kişi daha beliriyor. Bizimki artık muhabbetin serginin tadını kaçırmasından sıkılmış. "Bu sergi benim, bunlar da arkadaşım... Kibar bir şekilde sizden dışarı çıkmanızı rica ediyorum" diyor.
Adaptasyonla ortamda barınma ihtimalim çoktan sıfırlanmış. Sergi onların. Sergi alanı onların. Metro onların. Taksim onların. İstanbul onların. Türkiye onların. Cemil'in beni ülkeden kovmadığına şükretmem gerekirken, ne bok yemeye kavga ediyorum değil mi?
"Kibar olmayıp ne yapacağız? Bu kadar değerli fosil arasında kavga edecek halimiz yok ya!" diyorum yürürken.
Levent ve iki yarma serginin girişine kadar bana eşlik ediyor. Çokisimli ile atışmayı dışarıda sürdürüyoruz; bu sefer senli benli. Radyoaktif test, karbon testi... Bir itiraf: Keşke fosiller üzerine daha çok şey bilseydim. Evet fosiller hakkında daha bilinçli okumalar yapacağım, bu kesin! Ya da memlekette paleontoloji zabıtası olsaydı. Koşup sergiyi ispikleseydim. Paleontoloji zabıtası gelip izin belgesi olmadığı için tezgahlara el koysaydı, hepsini eski püslü bir Dodge'un kasasına atsaydı. Kenardan kıs kıs izleseydim olan biteni...
Yarmalardan birisi "Lütfen biraz yanda tartışalım" diyor. Yana doğru kayarken, "Ama hakkını vermek lazım, iyi demagogsun" diyorum. "Ustandan iyi öğrenmişsin bu işi!"
"Senin kadar olamam!" diyor. "Asıl demagojiyi ustası sensin. Ben olsam olsam senin kopyan olabilirim." 
"En azından bir şeyin kopyası olmayı başarırsın" diyorum. "Aynen serginiz gibi!"
Yüzü ve gözleri dehşetten kızarıyor.
Laf etmeden arkasını dönüp, fosil ahbaplarının arasına karışıyor. 
Önce timsah var. 
Milyon yıl sonra bile asla ve asla sincap ya da odun olmayacak, bu da ayrı mesele!
Şubat-Mart 2012'deki Fosil Sergisi'nden
1 note · View note