Tumgik
#doğal erkekler
iwontrunaway · 2 years
Text
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Erkek Adam erkek gibi olacak natürel gerçek erkeklere bayılırım Ne yani lgbt bireyim diye klasik toplumsal algıları sıkıcı bulmak zorunda mıyım? Lubunyalara lafım yok hayatım. Lubunyalar benim için zaten kadın oldukları için lafım kendini sözde erkeksi bulanlara. Aşkım gay olsan dahi erkek gibi olabilirsin. Ama bizim gay erkeklerin çoğu bi şekilde gay oldukları belli çünkü gay değiller de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pasifgayturk · 2 years
Text
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Erkek Adam erkek gibi olacak natürel gerçek erkeklere bayılırım Ne yani lgbt bireyim diye klasik toplumsal algıları sıkıcı bulmak zorunda mıyım? Lubunyalara lafım yok hayatım. Lubunyalar benim için zaten kadın oldukları için lafım kendini sözde erkeksi bulanlara. Aşkım gay olsan dahi erkek gibi olabilirsin. Ama bizim gay erkeklerin çoğu bi şekilde gay oldukları belli çünkü gay değiller de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kayserigaysohbet · 2 years
Text
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Erkek Adam erkek gibi olacak natürel gerçek erkeklere bayılırım Ne yani lgbt bireyim diye klasik toplumsal algıları sıkıcı bulmak zorunda mıyım? Lubunyalara lafım yok hayatım. Lubunyalar benim için zaten kadın oldukları için lafım kendini sözde erkeksi bulanlara. Aşkım gay olsan dahi erkek gibi olabilirsin. Ama bizim gay erkeklerin çoğu bi şekilde gay oldukları belli çünkü gay değiller de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
adanagaysitesi · 2 years
Text
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Yemekteyiz programında ki İsmet ohh
Erkek Adam erkek gibi olacak natürel gerçek erkeklere bayılırım Ne yani lgbt bireyim diye klasik toplumsal algıları sıkıcı bulmak zorunda mıyım? Lubunyalara lafım yok hayatım. Lubunyalar benim için zaten kadın oldukları için lafım kendini sözde erkeksi bulanlara. Aşkım gay olsan dahi erkek gibi olabilirsin. Ama bizim gay erkeklerin çoğu bi şekilde gay oldukları belli çünkü gay değiller de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
murat-o41 · 10 months
Text
Karımı Gay Hamamında Bulduğum Birine Siktirdim!
Herkese merhabalar, ben Ankara'dan Arif, 33 yaşındayım. Karım 31 yaşında, evleneli on yıl oldu. Karım çok güzel ve çekici bir kadındır, uzun boylu, yeşil gözlü, beyez tenli, 90-60-93 vücut ölçülerinde tam bir afet. Karım kısa etek giymeyi çok sever. Karımın sevdiği herşeyi teretdütsüz olrak kabul ederim, çünkü karımın mutluluğu benim için birinci vazife. Karım mini etek giyerek sokakta yürüken çapkın erkekler ondan gözlerini alamazlar, hatta bazen yalnız olduğu zaman laf atanlar bile oluyormuş. Karım bunu bana söylediği zaman ben de karıma, "Ne yapalım, bu kadar güzel olmasaydın, sikmediklerine dua et..." diyerek geçiştirirdim.
Neyse hikayemize gelelim. Bizim hikayemiz bundan tam 18 ay önce yaşanmış, noktası ile, virgülü ile yüzde yüz doğru bir hikayedir. Biz karımla her konuda çok iyi anlaşırız. Seksde de sınır tanımayız, denemediğimiz pozisyon kalmamıştır. Son zamanlarda seks hayatımızda farklı fantaziler kurgulamaya başlamıştık. Fantazilerimizde genelde güzel karımı büyük yaraklı erkekler sikerken ben onları izlerdim. Bunu fantazi olarak düşünmek bile ikimizi de mütüş tahrik ediyordu. Bir gün karıma, "Bu fantazilerimizi neden gerçekleştirmiyoruz?" diye sordum. Karım önce tepki gösterdi. Ben ısrar edince, "Olur mu? Nasıl olacak? Kimle olacak?" gibi sorular sordu. Ben bu işin olacağını, karımın böyle bir isteğinin olduğunu anladım ve karımı rahatlatmak için, "Eger ikimiz de istersek ve uygun birini bulursak problem olmaz!" dedim. O akşam bunu konuşarak muhteşem bir sikiş yaptık. Karıma, "Bak karar vermek bile nasıl tahrik etti, birde gerçekleştidigimizi düşün bakalım..." dedim. Karım, "Haklısın, ilk defa bu gece kadınlığımın farkına vardım!" dedi. "O zaman sıra uygun birisini bulmakta." dedim ve işe gittim.
Çalıştığım şirketin taşra şantiyelerinde bazı problemler çıkmış, patron benim hemen Kastamonuya giderek olayı çözmemi istemişti. Karımı arayarak Ankara dışına gideceğimi söyledim ve hemen yola çıktım. Kastamonudaki işleri bir haftada hallettim. Benim gibi seksi ön planda tutan birisi için bir haftalık zaman çok uzun bir zaman. Karımı arayarak akşama hazırlanmasını istedim ve Ankaranın yolunu tuttum. Ankaraya geldiğimde şantiyenin kiri isi pası ile eve gitmek içimden gelmedi, bir hamama gittim. Ama hamamda bir gariplik vardı, ilk defa gittiğim bir hamamdı ve bu hamam diğerlerinden farklıydı. Herkes siki taşağı açık olarak ulu orta yıkanıyorlardı. Durumu anlamaya çalıştım, farkettim ki Gayların takıldığı bir hamammış. Gaylar orda oluncada Ankaranın tüm sikicileri de doğal olarak oradalar, adeta sik gösterisi yapıyolar...
Tabi ben bir an önce yıkanıp çıkma niyetindeydim. Bu arada birisi geldi hamama. O da ne öyle, adamın yarağı benim bileğim gibi ve bir o kadarda uzun ve damarlı, tam at yarağı gibi. Ben adamın yarağından gözümü alamadım. Adamda beni Gay zannederek bana iş koymaya çalışıyordu. Ben adama Gay olmadığımı söyledim, adam özür diledi. Bu arada adamla konuşmaya başladık. Tanıştık, ismi Hasan'mış. Hasan oldukca yakışıklı, düzgün fiziği, atletik yapısı ve etkileyici ses tonuyla tam bir erkek. Ben hemen 'karımı siktireceğim koca yaraklı adam işte karşımda' diye düşündüm. Hasana düşündüğümü direk olarak söyledim. Hasan önce şaşırdı, fakat benim samimi olduğumu anlayıncada kabul etti. Birlikte yıkandık ve hamamdan çıktık. Karımı aradım ve 'fantazilerimizin bu gün gerçekleşeceğini' söyledim. Karım, "Tamam, bekliyorum." dedi.
Hasanla birlikte eve geldik. Karım bizi bahçede karşıladı. Harika hazırlanmış, en sexy kıyafetlerini giyinmiş, güzel kokulu parfümler sürünmüştü. Karım Hasanı görünce önce yüzü kızardı, fakat sonra hafif gülerek "Hoş geldiniz." diyerek bizi içeri aldı. Ben içimden "Orospu buldun kaymak gibi adamı, gülersin tabi." diye geçirdim. Salona oturdudk. Tanışma, sohbet, yemek, içki derken, saat gece 11 oldu. Karımla Hasan samimiyeti ilerletmiştiler, şakalar, gülüşmeler ve cilveler havada uçuşuyordu. Karım bir ara mutfağa gidince, Hasan, "Ya Arifciğim, karın gerçekten çok hoş bir kadınmış, çok şanslısın." dedi. Ben de, "Teşekkür ederim, sen de şanslısın, artık senin de karın sayılır, doya doya sik işte!" dedim ve karımın arkasından ben de mutfağa gittim. Karıma, "Hasanla sikişmeye hazırmısın?" dedim. Karım, "Sen bizi biraz yalnız bırak, biz başlayalım, sen sonra gel." dedi. Ben de, "Olur." dedim ve salona giderek, Hasana, "Sigaram bitmiş, ben bir sigara alıp geliyorum." dedim ve dışarı çıktım.
On dakika sonra döndüğümde Hasanla karım ayakta birbirlerine sarılmış öpüşüyorlardı. Ama ne öpüşmek, adeta birbirlerini yiyorlardı. Ben içeri girince şaka yollu, "Kolay gelsin, ya adam beni de bekler demi, bir haftadır abaza kaldım, karımı benden önce sen götürüyorsun." dedim. Hasan da, "Abi ateşele barut bir arada olmuyor işte, ne yapalım patlıyor, doğanın kanunu bu..." diyerek karımı soymaya başladı. Soydukça karımın güzellikleri ortaya çıkıyordu. Hasan karımı tamamen soyduktan sonra memelerinden başlayarak emmeye yalamaya başladı ve amına indi. Karım, "Dur Hasan, kocam amımı yalasın, sende sik!" diyerek Hasanı geri ittikten sonra Hasanı soydu. Artık ikiside çırıl çıplaktılar. Karım Hasanın yarağını görünce gayri ihtiyari "Vaaauuvvvv! Bu ne Hasan?" diyerek Hasanın yarağına aç kurt gibi saldırdı. Banada "Gel kocacım amımı yala. Karının amını sulandırmak, sikicisine hazırlamak senin işin!" diyerek amını ağzıma verdi...
Ben karımın amını yalarken, karım da sikicisinin yarağını yalıyordu. Muhteşem bir manzara! Karım Hasanın yarağını öyle bir iştahla yalıyordu ki, ben on yıllık karımı ilk defa böyle yarak yalarken gördüm. Bir ara boğulacak zannettim, uyardım, "Yavaş ol karıcım, elinden alan yok, o koca yarak sabaha kadar senin!" dedim. Karım, "Sen işine bak da karının amını ortağına iyi hazırla!" diye emir verdi. Ben de çaresiz karımın isteklerine uydum, çünkü bunu ben istemiştim. Yalamaya devam ettim amını bir süre. Sonra karım kalktı Hasanı sırtüstü yatırdı ve bana, "Gel şapşal kocam, sikicimin yarağını elinle karının amına yerleştir!" dedi. Kendi kendime (Ya bizim orospuda ne fantaziler varmış!) diyerek çaresiz Hasanın yarağını elimle karımın amına yerleştirdim. Karım yavaş yavaş Hasanın yarağının üzerine oturdukca o devasa yarak benim elimden kayarak karımın daracık amcığına giriyordu...
Yarısına gelmişti ki, karımın gözleri kaymış, acıdan inim inim inleyerek, "Yeter Hasan, dur biraz..." demeye başladı. Bir süre bekeldiler öylece. Ben Hasanın gözlerine bakarak, "Yüklen!" diye işaret ettim. Bu arada Hasanın yarağını da bıraktım. Hasan karımın kalçalarından tutarak alttan bir hamlede amına yarağının tamamını soktu. Karım öyle bir çığlık attı ki, evimiz bahçe içinde villa olduğu için kimse duymadı, yoksa komşular dökülürdü başımıza. Biraz öylece beklediler. Bir süre sonra Hasan alttan, karım da üstten, yavaş yavaş, ritmik olarak hareket etmeye başladılar. Karım Hasanın göğsüne yüz üstü yatmış, kalça hareketleri ile kendini sikicisine siktiriyordu, Hasanda alttan tempolu bir şekilde karıma o koca yarağını acımadan sokuyordu. Yarak güzel karımın daracık amında iş makinasının pistonu gibi bir kayboluyor bir gözüküyordu. O koca yarak karımın amına nasıl girdiğine inanamıyordum, çünkü yarak olağanüstü büyüklükte idi, zenci yarağı onun yanında çocuk pipisi kalır!
Ben de, Hasanınki kadar olmasa da hatırı sayılır büyüklükteki sikimle 31 çekiyordum. Bir süre sonra Hasan karımı yere yatırdı, bacaklarını omuzuna aldı, karıma öyle bir giriş yaptı ki karım feryadı bastı. Hasan karımı bu şekilde tam yarım saat sikti. Karım kaç kez orgazm oldu bilmiyorum, ama Hasanda halen tık yoktu, habire azgın boğa gibi pompalıyor, sokuyordu. Karım bir ara bana, "Boynuzların iyi yağlansın kocacığım, gel Hasanın yarağı girerken amımı yala!" dedi. Ben de dilimi karımın amına yerleştirdim. Hasanın yarağı benim dilimi sıyırarak karımın amına giriyordu, girince karımın zevk suları dışarı taşıyordu, yani benim ağzıma doluyordu. Karım da, "Nasıl kocacım, boynuzların iyi parladı mı?" diye bana laf atıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu, zira bunu ben istemiştim. Hemde karımın bu hakaretleri hoşuma gider olmuştu bile...
Nihayet Hasanın patlayacağını çıkardığı seslerden anladım ve dilimi karımın amından çektim, yoksa Hasan döllerini ağzıma fışkırtabilirdi. Sonunda Hasan hırıltılarla boşalmaya başladı. Sikini karımın amından çıkardığında Hasanın dölleri karımın amından akmaya başladı, öyle fışkırtmıştı ki, döller amından dışarı taştı. Karım kalktı banyoya gitti, ama yürümekte zorluk çekiyordu. O gece Hasan karımı sabaha kadar iki sefer daha sikti. Aslında Hasan karımı sikmeye devam edecekti, ama karımda mecal kalmadı...
Hasan bekarmış, annesini arayarak 'İstanbul'a iş bulmak için gittiğini' söyledi ve tam bir hafta bizde kalıp karımı sikti. Karımı banyoda, yatak odasında, salonda, evin her yerinde, sabahlara kadar sikti. Giderken telefonunu aldık, karım büyük yarak isteyince Hasanı arıyoruz, Hasan gelip karımı doya doya sikiyordu, taa ki iş bulupta İstanbul'a yerleşene kadar. Büyük yarağa alışan karım artık benim sikimle yetinmiyor, ne yapacaksak. İşte böyle hikaye severler, ben karımın sikicisini tesadüfen Gay Hamamında onca yarak arasından seçtim ve karımı kendi elimle siktirdim!
[Arif]
157 notes · View notes
kotukarma · 7 months
Text
Tumblr media
“Biz kadınları hiç sevmedik!
Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik.
Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik.
Göğüslerini sevdik…
Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık.
Kalçalarını sevdik…
Gerçekten güzel vücutlu ve “çıtırsa” daha çok sevdik…
Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep “baktık”
Her yerlerine iyice ve dikkatle baktık.
Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık.
Bir daha ve bir daha…
Kadınların her yerlerine baktık ama gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç olmuştu…
Biz kadınlara çok dokunduk! Onlar istese de istemese de dokunduk.
Son yıllarda dini motiflerden güç bulanlarımız oldu.
Eh! Yozlaşan toplum ve geç gelen hatta hiç gelmeyen adalet olunca da 13-14 yaşındaki çocuklara bile dokunmaya başladık! Sapık damgası yemeyi göze alanlar bile şaşırdı çünkü sapık diye haykıran ne kadar azdı!
Kadınlara dokunmada dünya sıralamasında üst yerlere geldik… 2023 itibariyle rakamlar oldukça “umut verici!“ %40’ını sürekli dövdük
%45 ine duygusal şiddet uyguladık (küfür, hakaret, küçük düşürme)
%16’sına zorla sahip olduk. (ve olmaya devam ediyoruz.) Tüm bunlara maruz kalan her 3 kadından biri intihara kalkıştı ama biz hiç oralı olmadık (hem bize ne değil mi? Fener ya da Cimbom maç kaybedince çok üzüldük ama kadınlar söz konusu olunca pek oralı olmadık) %9’una daha masum birer çocukken bile dokunduk.
Ama onlar hep sustular. Çünkü konuşsalar kimse inanmazdı. “kim bilir neler yaptın ki sana tacizde ya da tecavüzde bulundu amcan ya da komşun” bu da sana ders olsun, türünden tepkiler görecekti.
Ama bu ders o kadar acıdır ki biz erkekler bilemeyiz. Bizlere sorduklarında %25’imiz “bazı durumlarda kadın dövülür” demeyi doğal bir şey gibi dile getirdik. %51’i erkekler ile tartışmayı bile “saygısızlık” sanıyor artık. %36’sı kendisi para kazansa bile parasını nasıl harcayacağına karar veremeyeceğine inanmış ya da inanmak zorunda kalmış. %52’si “erkek kadından sorumludur” diyecek kadar kadınlığını unutmuş ya da unutturulmuş. %49’u “erkek ne zaman isterse bana sahip olabilir benim itiraz hakkım olamaz” diyecek konuma gelmiş...” @kotu.karma
70 notes · View notes
nefss-blog · 3 months
Text
Bu yazıyı yazan adamı yüreğinden öpüyorum ❤
Biz kadınları hiç sevmedik!
Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik
Ağızlarını sevdik, hele bir de dolgun ise daha çok sevdik.
Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık.
Gerçekten güzel vücutlu ve “çıtırsa” daha çok sevdik…
Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep “baktık”
Her yerlerine iyice ve dikkatle baktık.
Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık.
Bir daha ve bir daha…
Kadınların her yerlerine baktık ama gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç olmuştu…
Biz kadınlara çok dokunduk! Onlar istese de istemese de dokunduk.
Son yıllarda dini motiflerden güç bulanlarımız oldu.
Eh! Yozlaşan toplum ve geç gelen hatta hiç gelmeyen adalet olunca da 13-14 yaşındaki çocuklara bile dokunmaya başladık! Sapık damgası yemeyi göze alanlar bile şaşırdı çünkü sapık diye haykıran ne kadar azdı!
Kadınlara dokunmada dünya sıralamasında üst yerlere geldik… 2009 itibariyle rakamlar oldukça “umut verici!!! “
% 40 ını sürekli dövdük
%45 ine duygusal şiddet uyguladık (küfür, hakaret, küçük düşürme)
%16 sına zorla sahip olduk (ve olmaya devam ediyoruz)
Tüm bunlara maruz kalan her 3 kadından biri intihara kalkıştı ama biz hiç oralı olmadık (hem bize ne değil mi? Fener ya da Cimbom maç kaybedince çok üzüldük ama kadınlar söz konusu olunca pek oralı olmadık)
% 9 una daha masum birer çocukken bile dokunduk.
Ama onlar hep sustular. Çünkü konuşsalar kimse inanmazdı. “kim bilir neler yaptın ki sana tacizde ya da tecavüzde bulundu amcan ya da komşun” bu da sana ders olsun, türünden tepkiler görecekti.
Ama bu ders o kadar acıdır ki biz erkekler bilemeyiz. Bizlere sorduklarında %25 imiz “bazı durumlarda kadın dövülür” demeyi doğal bir şey gibi dile getirdik.
% 51’i erkekler ile tartışmayı bile “saygısızlık” sanıyor artık. %36’sı kendisi para kazansa bile parasını nasıl harcayacağına karar veremeyeceğine inanmış ya da inanmak zorunda kalmış. % 52’si “erkek kadından sorumludur” diyecek kadar kadınlığını unutmuş ya da unutturulmuş. % 49’u “erkek ne zaman isterse bana sahip olabilir benim itiraz hakkım olamaz” diyecek konuma gelmiş ya da getirilmiş!
Hal böyleyken kabul edelim biz kadınları kullanmayı çok sevdik. Evde, işte, siyasette, okulda kısacası her yerde…
Parti kongrelerinde sözde liderler konuşurken arka fonda 3-4 kadın vardı hep. Onlardan vitrin yaptık, imaj yaptık. Başörtülü, normal türbanlı, modern türbanlı ve türbansız…
"Cennet anaların ayakları altında" diye diye büyütüldük ama anaları hep ayaklarımız altında çiğnedik, ezdik, tepikledik…
14 şubat sevgililer günü ya da anneler gününde bir kaç saat ara verdik ama sonra yine ezmeye devam ettik.
İş verirken bile onları hep düşündük! İş yerinde gözümüz gönlümüz açılsın ya da malum niyetler ile bayan eleman aranıyor ilanı vermeyi çok sevdik.
Bu ülkede kadın olmanın ne kadar zor olduğunu biz erkekler bilemeyiz. Çünkü artık konuşmuyorlar, konuşamıyorlar, konuşturulmuyorlar.
Bu ülkenin kurucusu Atatürk 1930’lu yıllarda Türk kadınına dünyadaki birçok çağdaş ülkeden önceden hak ettiği hakları verdiğinde umutlanmıştık. Çünkü o Atatürk’tü ve Kurtuluş Savaşında bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da cephede erkeği ile göğüs göğüse savaşan bacısını unutmamıştı. İhanet edemezdi ve etmemişti de. Ama biz ihanet ettik! Türkiye nereye gidiyor? Diye soruyor herkes birbirine.
Oysa cevap ne kadar da açık değil mi? Türkiye hızla ve şevkle karanlığa gidiyor. Hatta koşuyor…
Çünkü kadın yok oluyor, yok ediliyor…
Benim annem, kız kardeşim, sevgili kızım yok oluyor…
Kadını yok olan ülkenin gideceği yol bellidir. Karanlık ve onursuz bir gelecek…
#Kadınhayattır
18 notes · View notes
35nur · 7 months
Text
ISRAILE KIZMA KENDINE KIZ
👨‍⚕Prof.Dr.Bedri Gencer :
🗣Önemli bir sorunumuz var:
🗣Her geçen yıl, çocuk sahibi olmak için tedavi görmek zorunda kalanların sayısı katlanarak artıyor.
🗣Bu meseleyi araştırdık.
🗣Yaklaşık 8 yıldır bir arayış içindeyiz.
🗣Birçok tıbbi ve bitkisel yöntem denedik.
🗣Başarılı sonuçlar da aldık.
🗣Ancak bu yöntemlerle uğraşırken, alanında uzman bir hocamız 'en azından tedavi müddetince hanımların orkid kullanmamaları gerektiğini' söyledi.
🗣Şaşırdım.
🗣Başka ürünler rafta tozlanırken bu ürün çok satılır.
🗣Nedenini sordum ''Orkid İsrail malıdır.
🗣Kısırlık yapar.
🗣Rahime 'doğurma!' emri verir.''dedi.
🗣Başımdan kaynar sular boşaldı!
🗣Allah erkekle kadını her birlikteliklerinde çocuk sahibi olabilecek şekilde yaratmıştır.
🗣Sahi, öyleyse bizim kısırlık oranımız neden %23'lere fırladı??
🗣Sadece benim çevremde 36 aile var bu durumda olan.
🗣İsrail malları da bu kadar boykot edilmişken bunları yazmak durumundayım.
🗣İnanmayan araştırabilir.
🗣Sadece Orkid'le de bitmiyor.
🗣Uzman hocamız 'Ariel' için de aynı sıkıntının olduğunu söylemişti.
🗣O zaman meseleyi daha iyi anladım.
🗣Araştırmaya devam ettim.
🗣Doğal kimyasalı çok aza indirilmiş ürünleri araştırdım.
🗣Çok tavsiye edilen bir seminere katıldım.
🗣Anlatılanlardan biri şuydu:
🗣Hanımlar daha hijyenik olsun diye ''Domestos'u tuvalete bol miktarda dökerler.
🗣 Sonra tuvalete oturduklarında maruz kaldıkları kimyasalın rahim kanserine sebep olduğunu bilmezler!'
🗣Ya da başınıza sürdüğünüz şampuanı dakikalarca durulasanız bile, siz farketmeseniz de başınızda kimyasal artıklar kalmaktadır.
🗣Bu kaçınılmaz.'
(İsrail'in Pantene şampuanını başımızın üstüne üstüne sürmeye devam!)
🗣Düşünün ki 13 yaşında bir kız çocuğu adet gördüğünde Orkid'le tanışsa ve 20 yaşında evlenecek olsa, 7 yıl bahsedilen risklere maruz kalmış demektir.
👨‍⚕Doktorların, hiçbir sorunları olmadığını söylediği halde 5 tüp bebek denemesinde de başarılı sonuç elde edemeyen aile tanıyorum.
🗣Yakın çevremde Prima bezlerle büyütülmüş bebekler var.
🗣Henüz büyüyüp evlenmediler, geleceklerini merak ediyorum, yakinen takipteyim..
🗣Bebeklerimizi bizi çok seven!!
🗣İsrail'in ürettiği bebek bezleriyle bağlıyor, beyinleri daha iyi gelişsin diye!
🗣Danone'Ierle büyütüyoruz.
🗣Formülünü, içinde ne olduğunu bile halâ bilmediğimiz kolaları içiyor, ailelerimize içiriyoruz.
🗣Bizi sevmeyen, çoğalmamızı asla istemeyen İsrail'in ürünlerini kullanmaya doyamıyoruz!
🗣MESELE AÇIK; İSRAİL başka milletleri, özellikle müslümanları yok etmek istiyor.
🗣Sizi yok etmek isteyen bir toplum, sizin için iyi ürünler hazırlar mı?
🗣Savaş sadece savaş meydanlarında yapılmıyor artık, milletler birbirini böyle alçakça yöntemlerle de yok edebilir!
🗣Bütün bunlara rağmen bizler halâ 'Ama İsrail ürünleri çok kaliteli' demeye devam edecek miyiz?
"Ey inananlar! Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar."
(Maide Suresi/51)
(2018 yılından)
21 notes · View notes
aynodndr · 10 months
Text
Bu yazıyı yazan adamı yüreğinden öpüyorum ❤
Biz kadınları hiç sevmedik!
Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik
Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik.
Göğüslerini sevdik…
Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık.
Kalçalarını sevdik…
Gerçekten güzel vücutlu ve “çıtırsa” daha çok sevdik…
Yolda, arabada, televizyonda, internette onlara hep “baktık”
Her yerlerine iyice ve dikkatle baktık.
Pek iyi görememiş olacağız ki bir daha baktık.
Bir daha ve bir daha…
Kadınların her yerlerine baktık ama gözlerine ya hiç bakmadık ya da baktığımızda çok geç olmuştu…
Biz kadınlara çok dokunduk! Onlar istese de istemese de dokunduk.
Son yıllarda dini motiflerden güç bulanlarımız oldu.
Eh! Yozlaşan toplum ve geç gelen hatta hiç gelmeyen adalet olunca da 13-14 yaşındaki çocuklara bile dokunmaya başladık! Sapık damgası yemeyi göze alanlar bile şaşırdı çünkü sapık diye haykıran ne kadar azdı!
Kadınlara dokunmada dünya sıralamasında üst yerlere geldik… 2009 itibariyle rakamlar oldukça “umut verici!!! “
% 40 ını sürekli dövdük
%45 ine duygusal şiddet uyguladık (küfür, hakaret, küçük düşürme)
%16 sına zorla sahip olduk (ve olmaya devam ediyoruz)
Tüm bunlara maruz kalan her 3 kadından biri intihara kalkıştı ama biz hiç oralı olmadık (hem bize ne değil mi? Fener ya da Cimbom maç kaybedince çok üzüldük ama kadınlar söz konusu olunca pek oralı olmadık)
% 9 una daha masum birer çocukken bile dokunduk.
Ama onlar hep sustular. Çünkü konuşsalar kimse inanmazdı. “kim bilir neler yaptın ki sana tacizde ya da tecavüzde bulundu amcan ya da komşun” bu da sana ders olsun, türünden tepkiler görecekti.
Ama bu ders o kadar acıdır ki biz erkekler bilemeyiz. Bizlere sorduklarında %25 imiz “bazı durumlarda kadın dövülür” demeyi doğal bir şey gibi dile getirdik.
% 51’i erkekler ile tartışmayı bile “saygısızlık” sanıyor artık. %36’sı kendisi para kazansa bile parasını nasıl harcayacağına karar veremeyeceğine inanmış ya da inanmak zorunda kalmış. % 52’si “erkek kadından sorumludur” diyecek kadar kadınlığını unutmuş ya da unutturulmuş. % 49’u “erkek ne zaman isterse bana sahip olabilir benim itiraz hakkım olamaz” diyecek konuma gelmiş ya da getirilmiş!
Hal böyleyken kabul edelim biz kadınları kullanmayı çok sevdik. Evde, işte, siyasette, okulda kısacası her yerde…
Parti kongrelerinde sözde liderler konuşurken arka fonda 3-4 kadın vardı hep. Onlardan vitrin yaptık, imaj yaptık. Başörtülü, normal türbanlı, modern türbanlı ve türbansız…
"Cennet anaların ayakları altında" diye diye büyütüldük ama anaları hep ayaklarımız altında çiğnedik, ezdik, tepikledik…
14 şubat sevgililer günü ya da anneler gününde bir kaç saat ara verdik ama sonra yine ezmeye devam ettik.
İş verirken bile onları hep düşündük! İş yerinde gözümüz gönlümüz açılsın ya da malum niyetler ile bayan eleman aranıyor ilanı vermeyi çok sevdik.
Bu ülkede kadın olmanın ne kadar zor olduğunu biz erkekler bilemeyiz. Çünkü artık konuşmuyorlar, konuşamıyorlar, konuşturulmuyorlar.
Bu ülkenin kurucusu Atatürk 1930’lu yıllarda Türk kadınına dünyadaki birçok çağdaş ülkeden önceden hak ettiği hakları verdiğinde umutlanmıştık. Çünkü o Atatürk’tü ve Kurtuluş Savaşında bebeğinin kundağında mermi taşıyan anayı ya da cephede erkeği ile göğüs göğüse savaşan bacısını unutmamıştı. İhanet edemezdi ve etmemişti de. Ama biz ihanet ettik! Türkiye nereye gidiyor? Diye soruyor herkes birbirine.
Oysa cevap ne kadar da açık değil mi? Türkiye hızla ve şevkle karanlığa gidiyor. Hatta koşuyor…
Çünkü kadın yok oluyor, yok ediliyor…
Benim annem, kız kardeşim, sevgili kızım yok oluyor…
Kadını yok olan ülkenin gideceği yol bellidir. Karanlık ve onursuz bir gelecek…
9 notes · View notes
panoptik · 1 month
Text
Mısır Mitolojisi Hakkında
Mısır dini ile mitolojisinin belli başlı karakteristik özellikleri bulunmaktadır, bunun en belirgin olanlarından birisi ölümden sonraki yaşama olan ilgidir. Yaygın bir kanı olarak Eski Mısırlıların ölüm ve ahiret üzerindeki yüksek ilgileri Mısır’da yaşama dair doğal bir fenomenle, daha açık bir deyişle Nil’in senelik taşkınlıklarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Nil'in getirdiği yıkım ve ardından yarattığı bereket yeniden doğuşu andırmaktadır.
Karmaşık Mısır mitolojisinin ayrıntıları, klasik şekilde çömleklerden olduğu kadar asli olarak mezar veya tapınak duvarlarının üzerindeki hiyeroglifler kanalıyla öğrenilmiştir. Eski Mısır dilinde yazılan Piramit Metinleri, İnanna’ya yazılan Sümer ilahileriyle birlikte bilinen en eski dini metinlerdendir. Mısır mitlerinde genel olarak yaratılış için aydınlıkla karanlık, erkekle dişi, yüksekle alçak arasında farklılaşma yani zıtlaşma olması gerekmektedir.  Bazı mitlerde yaratıcı figürlerin tüm zıtlıkları kendi içinde barındırdığını da görebilmekteyiz.
MÖ 3100 yıllarında Birinci Hanedan döneminin başlangıcında, Kral Narmer veya oğlu Aha, iki parçalı olan Mısır’ı birleştirip, dünyanın ilk büyük ulus-devletini oluşturmuş denebilir. Topluca Menes olarak bilinirler. Kurdukları başkent Memfis günümüz Kahire’si yakınındadır ve bu şehir Heliopolis gibi dönemin başka eski ve güçlü şehirlerine de yakındır.  Memfis şehrini politik olarak güçlü kılmak, yeni inançların üstünlüğünü ve önceliğini kanıtlamak Memfis tanrıbilimcilerinin görevi olmuştur. İlk hanedana ait Memfis teolojisindeki mit o zamana dek sadece bir yerel Memfis tanrısı ve kader tanrısı olarak görülen Ptah’ı üstün ve yaratıcı tanrı olarak öne çıkartır. Heliopolis Tanrısı ve eski yaratıcı Tanrı Atum’un gücü zayıflatılır ve hatta o Ptah’ın çocuğu ve dini yetkisi olarak görülmeye başlanır.
Mitolojiye göre Ptah büyük bir zaanatkardı, bir yaratıcı tanrı idi. “Het ka Ptah” (“Ptah’ın Tapınağı”) sözcüğü önce Yunanca’ya Aigyptos olarak geçmiş oradan da İngilizce’de günümüz kullanımı olan Egypt’e dönüşmüştür. Yukarıdakilerden hareketle Memfis’in yaratıcısı, Memfis’i kalbi ve diliyle yarattığı düşünülen Ptah’dır. Sonrasında “Ka” ruhlarını da yaratır, böylece etik bir düzenin temelini bile atmış olur. Dini düzeni tahsis eder. Mitin sonuna doğru giderek popülerleşen Tanrı Osiris’i Memfis inancıyla kaynaştırmak için mitte belirli bir çaba gösterilmiştir. 
Mısır’ın en eski dini merkezlerinden biri olan Heliopolis, Atum’un başlangıçtaki sulu kaostan çıkıp dünyayı yarattığı bir kozmoloji üretmiştir. Mısır’ın belki en yaygın kabul gören hakim mitolojisinde yaratıcı, aynı zamanda güneş tanrısı Ra ile birlikte Atum-Ra olan Atum, ilk tanrıları herhangi bir maddeden değil bizzat kendi içinden yaratmıştır. Şöyle ki; piramit metinleri Atum’un Şu (hava) ile Tefnut’u (nem) mastürbasyonla yarattığını söyler. Antik bir papirüs betimlemesiyse Atum’un mastürbasyon eylemi sırasında penisini ağzına soktuğunu ve yaşamın tohumunu böyle aldığını ifade eder. Bu anlatıda ağız yaratılışın rahmi haline gelir. Piramit metinleri, tabut metinleri veya bazı başka kaynaklar devamına dair yorum farklılıkları getirir. Piramit metinleri, Atum’un Şu ile Tefnut’u tükürdüğünü, Tabut Metinleri ise Şu’nun Atum’un burnundan çıktığını ifade eder. Her halükarda ilerleyen aşamalarda Atum’un bir erkek veya baba olarak ele alındığını görürüz hatta öyle ki sonraki aşamalarda Atum’un mastürbasyonda kullandığı eli bir tanrıça -çoğunlukla Hathor olarak kişilendirilir.
Mısır mitolojisi, insan figürlere pek önem vermemektedir, inanışların esas ilgili alanı tanrısal varlıklardır. Yine de bazı metinlerde insanın yaratılışından bahseder. Örneğin Tabut Metinlerinde insanların, Atum’un gözünün yaşından türediği anlatılır. Atum (Re, Kheper veya Neb-er-tcher) başta tek gözlüdür ve görme, yargılama kapasitesi sanki kendinden bağımsızmış gibi anlatılmaktadır. Buradaki göz figürü tıpkı mastürbasyon eli Hathor gibi kişileştirilen Tek Gözdür. Göz Atum tarafından bir göreve gönderilir, döndüğünde yerini Güneş’in gözünün aldığını görünce öfkelenir ve ağlamaya başlar. Onu yatıştırmak için Atum/Neb er-tcher gözü alnına koyar ve ona tüm yaratılışa hükmetme gücü verir, erkek ve kadın böylece meydana gelir.
Sanduka-Tabut Metinlerinde Şu (hava) yaşamın kendisi, Tefnut(Nem) ise ilahi düzen olarak görülür.  Şu ile Tefnut babalarından bağımsız olduklarında evrende bir erkek ile dişi varlığın ilk cinsel eylemi için bir araya gelirler. Sonuçta Geb (Yer) ile Nut’un (Gökyüzü) doğumu gerçekleşir.
Mısır mitlerinde de Sümerlerde olduğu gibi Yeryüzü ile Gökyüzü yani Geb ile Nut bariz bir birleşme eylemi içinde sürekli beraberlerdi. Nut hamile kalıyor ancak doğum yapamıyordu. Yaratılışın devam etmesi için yine aynı Sümerlerdeki An ile Ki gibi Geb ile Nut’da yaratılan dünyaya yer açmak için birbirlerinden ayrılmak zorundalardı. Bu ayrımla birlikte güneş tanrısı Ra dünyaya ışık ve ısı getirebilecekti (Bkz: Güneş Teknesi Miti), Geb ile Nut’un çocukları doğabilecekti.
Yeni bir hayat verici olarak Shu (atmosfer), Geb ve Nut’u birbirinden ayırıyordu. Nut’u yukarı kaldırıyor, Geb’i ayaklar altına alıyordı.  Bu görüntü ilk kez ayrıntılı olarak Yeni Krallığın sonlarındaki sanduka ve cenaze papirüslerinde sergileniyordu. Shu istediği boşluğu yaratarak varlıkların yaşamsal havayı teneffüs etmeleri sağlıyordu. Güneş tanrısı olarak Ra yer yüzüne ilk kez bu anda ortaya çıkıyordu, fiziksel dünyanın sınırları belirlenmesine rağmen gökyüzü (Nut), yer (Geb) ve atmosfer(Shu) hala karanlık kadim sularla çevrili durumdaydı. İlahi düzen kurmak adna Shu ve Tefnut da zamanın iki farklı şekline dönüşüyorlar. Shu “Sonsuz Değişim” olurken Tefnut “Sonsuz Tekdüzelik” oluyor. Bu var olmak için her şeyin değiştiği ama yine de temelde aynı kaldığı bir dönemin başlangıcıdır.
Tumblr media
Shu, diğer tanrıların da yardımıyla gökyüzü Nut'u tutarken, altında Geb yer alır.
Nut ve Geb’in ayrılmasıyla çocukların doğumu gerçekleşiyor. Bu çocuklar yüce insan-tanrı Osiris, kızkardeşi karısı İsis, kız kardeşleri Nephtys ve kötü kardeş-koca Seth hepsi de Mısır mit döngülerinin baş figürleridir. İşte Mısır mitlerinde yer alan Heliopolis Dokuzları veya Büyük Dokuzlar olarak bilinen tanrılar grubu böyle oluşmuş oluyor. Tekrar etmek gerekirse, sondan başa dört kuşak olarak: Osiris, Seth, Isis ve Nephthys, Geb, Nut, Shu, Tefnut ve Ra-Atum. Diğer tanrıların genellikle yaratanın ağzından çıkan sözcükler ya da bedeninden gelen şeylerle yaratıldığı ileri sürülüyor.
Tumblr media
Mısır mitolojinde genellikle Ra diye tanımlanan yaratıcı güneş tanrısı, yeryüzüne uzun bir süre egemen olmaktadır. Bu dönemde tanrılar ile insanlar arasında bir ayrılık görülmez. Güneş tanrısı yaşlanmaya başlayınca bazı tanrılar ona karşı ayaklanıyorlar. Tanrıça Isis doğmamış çocuğunu Ra’nın varisi yapmak için gizli planlar yapıyor. Ra’nın Gözü, babasıyla kavga ediyor ama onu korumak üzere geri dönmeye ikna ediliyor. İnsanlık kendisine karşı ayaklanınca Ra Gözünü kötü niyetlileri yok etmekle görevlendiriliyor ve gökyüzüne çekiliyor.
Ra'nın yaşlanması ve karnındaki gizli ismi
Birçok kültürde tanrıların ve yarı tanrı yöneticilerin hiçbir gerilim ya da uzlaşmazlık olmaksızın dünyayı yönettikleri artık yitirilmiş bir altın çağa dair göndermeler içeren mitler mevcuttur. Mısır mitleri de buna kısmen uyar. Ra yönetiminde, Maat dahil tüm tanrılar yeryüzünde yaşıyor ve yaratan yaratılışla bizzat ilgileniyor. Bu dönem nihayetinde her şeyin mükemmel olmasını engelleyen iki unsur karşımıza çıkıyor. Öncelikle Ra’nın yaşlanması önemli etken, ikincisi de düzenlenen kumpaslar ve ayaklanmaların olması. Dolayısıyla bu dönemi ele alan öykülerin güneş tanrısının egemenliğinin zayıflaması ve sonlanmasını dile getirmesine şaşmamak gerekiyor.
Ra’nın gücüne ve yetkilerine karşı çıkan tek tanrı kendi kızı Isis oluyor. Isis yerde ve gökte olup biten her şeyi biliyor, Ra’nın gerçek adı hariç çünkü Ra kendi gerçek adını ona karşı kullanılmamasını engellemek için midesinde gizliyor.  Yaşlılık sebep Ra’nın ağzının sarkması ve sulanmasından dolayı Isis bu durumdan faydalanıp bu bilgiyi ele geçirmek istiyor.  Isis, Ra’nın her gün geçtiği yoldan ağzından akan salyasıyla toprağı birleştirip bir yılan yaratıyor ve bu yılan Ra’yı ısırıyor. Ra büyük bir acı yaşıyor sonra kendini topluyor ve diğer tanrılardan yardım istiyor. Isis de diğer tanrılar gibi üzgünken durumla ilgili yardım edebileceğini ancak gerçek adı öğrenmesi gerektiğini söylüyor. İlk başta açıklamaya gönüllü olmasa da sonrasında gerçek adını Isis’in kulağına eğilip fısıldıyor. Metinlerde bu ismin ne olduğunu öğrenemiyoruz ancak Ra, Isis’e isterse bu bilgiyi ilerde doğuracağı Horus’a aktarabileceğini söylüyor ve Horus’un ilerde Mısır’ı yönetmesini garantiliyor. Mitin sonunda Isis, Ra’ya yardım ediyor ve zehir acısını dindiriyor.
Tumblr media
Isis as a Snake, Roman Period (30 BCE-395 CE). Louvre
Seth'in Osiris'i Öldürmesi
Ra yeryüzüyle gündelik ilişkisini kestikten sonra oğlu Geb, yeryüzü yönetmekle ilgilemiştir. Geb de sonra yerini Osiris’e bırakır. Osiris, karısı Isis ve oğulları Horus diğer tanrıların aksine gökyüzünden çok yeryüzünde aktif anılan tanrılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Osiris ile Isis uygarlığın aktarımı anlamında insanlıkla ilişkili anılırlar. Öykülerinde mucizevi hamilelik ve doğum, kahramanın yaşamının tehdit altında olması, kahramanın ölümü, kahramanın yeniden dirilmesi temalarını görürüz. İnsanları en doğrudan şekilde tanrılara bağlayan figürlerdir. Nihayetinde tüm krallar Osiris gibi ölüp, Horus gibi taç giyerler.
Osiris ile kız kardeşi-karısı Isis’in hüküm sürdüğü devir, altın çağ olarak anılır. Kral ile kraliçenin baş refakatçisi, erkek kardeşleri Seth ve kızkardeşleri, yani Seth’in karısı Nephtys idi. Seth bir şekilde kardeşine düşman olmuş ve Osiris’i öldürmüştür. Isis kocasının kaybolduğunu öğrenince tüm Mısır’da onu arar ve kız kardeşi Nephtys’in de yardımıyla parçalarını bulup birleştirerek gömer. Bu gömüler Mısır’a tahıl üretimi olarak sonuç verdiğine inanılır.  Burayı kısa geçiyorum aslında ama burada can alıcı mitler bulunuyor. Özellikle Nil nehrinin hareketlerine anlam katma çabası ve mumlayama ritüelleri gibi davranışların arkasındaki teolojinin oluşumunu etkileyen mitler bulunmaktadır.
Tumblr media
Seth ile Horus'un mücadelesi
Tanrısal çocuk arketipinin birçok temsilcisi (İsa, Zerdüşt) gibi Horus da kaos güçlerinin tehdidi altındaydı.. Mısır mitolojisinde bu kaos Seth ile özleştirilmekteydi.Isis zorla uzaklaştırıldığında çocuk Horus, Delta bataklıklarında gizlenmiş orada inek tanrıça figürü Hathor tarafından beslenmiştir, Seth’in yolladığı birçok beladan etkilenmiş ama bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştır. Horus’ın bu mücadelesinin gayesi babasının öldürülmesinin öcünü almak ve Seth’i bertaraf edip Mısır tahtına tel başına çıkmaktır. Seth-Horus çekişmesinin esas kısmı cinselliktir. Horus, annesine, Seth’in kendisini cinsel açıdan beğendiğinden yakınır. Isis oğluna, Seth’e boyun eğmesini fakat bu süreçteyken onun sihirli bir gücünü çalmasını öğütler. Horus kabul eder ve cinsel ilişki sırasında kralın spermini eline alır. Horus, spermi annesine getirdiğinde Isis, oğlunun kirlene elini kesip Nil’e atar ve ona yeni bir el yapar. Sonra kendi eliyle Horus’u uyarır ve yine yaratılıştaki El Tanrıça’nın başlangıçtaki yaratıcı rolünü oynayarak onu orgazma ulaştırır. Isis, Horus’un spermini kapıp, Seth’in bahçesindeki bitkilerin üzerine saçar. Seth, o bitkileri yediğinde hamile kalır ve bir güneş diski doğurur, Thoth bu diski, yaratıcı güneş tanrısı Atum-Ra’nın “gerçek oğlu” olduğunun nişanesi olarak Horus’a verir.
Seth ile Horus arasındaki fiziksel çarpışmada, Seth, o çocuğun gözlerini oyar fakat Horus da Seth’i hadım eder. Mücadele o kadar şiddetli bir hal alır ki, tanrılar ilahi bir mahkeme düzenleyerek olaya müdahale ederler. Hikayenin çoğu versiyonunda Seth, Yukarı Mısır ile ödüllendirilir ve Horus da Aşağı Mısır’ın efendisi olur. Yine de nihayetinde Horus bütün Mısır’ın kralı olur. Seth-Horus mücadelesi esasında yüzyıllar sonra birleşen Yukarı ve Aşağı Mısır arasındaki bölünmenin örüntüsünü anlatmaktadır.
Mısır Mitolojisinde yok oluş tufanı
Mısır mitolojisnde de birçok mitolojide olduğu gibi bir yok oluş tufan miti bulunmaktadır. Mısır tufan miti de en yüce tanrının insan soyunun nankörce işlediği günahlara kızmasıyla başlar. MÖ üçüncü bin yılın sonuna ait bir mit, insanlığın nasıl da Ra’ya karşı komplo düzenleyecek kadar ileri gidişini ve Ra’nın kendi Göz’ünün “çocuklarına” ne yapılacağına karar vermek için tanrıları konseye çağırdığını anlatır. Bu durumda Göz, Sehkmet’tir. Güneş gibi ateşli tasvir edilir ve vicdansız çocuklarının yok edilmesi için şiddetli gazabını üstlerine salar. Yıkım o kadar büyüktür ki Ra merhamete gelip, Göz’ünün yarattığı faciayı durdurmaya karar verir. Arpa ve aşı boyasından bira yapar ve onu Mısır’ın tüm tarlalarına sel gibi akıtır. Sekhmet, birayı cazip bulur ve o kadar çok içip sarhoş olur ki yıkıcı görevini unutur. Böylece birkaç insan kurtulur ve yeni bir hayata başlayabilirler.
Tumblr media
A statue of the Egyptian deity Sekhmet in the Egyptian Museum of Turin. Author: Roberto Venturini
Kaosun Dönüşümü
Son olarak mitin kaosa dönüşümünden bahsetmek gerekir. Sanduka metinleri 1130 numaralı büyüde, yaratanın insanlara verdiği armağanlardan bahsedilir. Ardından milyonlarca yıl sonra kendisinin Osiris ile bütünleşeceğini söyler. Bu gerçekleştiği takdirde yaşam ile ölüm arasında hiçbir bölünme kalmayacağına ve yer yüzündeki her şeyin korkunç bir değişim yaşayacağına inanılır. Ölüler Kitabı 175 numaralı metinde Arum’un milyonlarca yıl sonra yarattığı her şeyi yok edeceğini ve yeryüzünü kadim sulara gömebileceğini, kutupların yerlerini değiştirebileceğini söylüyor. Mısırlı ya da Mısır hakkındaki metinlerde tümüyle nihai yok oluştan ender olarak söz edilir. Asclepius bile yüce tanrıların dünyayı yeniden oluşturacağını ileri sürüyor.
Leeming, D. A. (2017). A’dan Z’ye dünya mitolojisi. (N. Soysal, çev.) Say Yayınları. Leeming, D., & Page, J. (2019). Tanrıça Mitleri. (Ş. Alpagut, çev.) Say Yayınları. Öztürk, Ö. (2016). Dünya mitolojisi. Nika Yayınevi. Pinch, G. (2019) Mısır Mitolojisi, (E. Duru, çev.) Say Yayınları. Sproul, B. C. (2018). Yaratılış mitleri. (A. Bucak, çev.) Hil Yayın.
2 notes · View notes
acid-gramma · 1 month
Note
nej niye 40 50 yaş sağlıklı erkeklerin kadında bandı 20 25 olmaz dedin ki ben bi kadın olarak bile gayet doğal buluyorum şimdi bazı anonlar belki beni yanlış anlayabilir ama bence sen neden böyle dediğime dair bir sürü sebep düşünebilirsin zaten doğal olsa da olmasa da durum bu. 20yle 50 yaşın arasındaki kadınlara ve erkeklere karşı cinste ilgilendikleri yaş aralığını sorup grafiğini çıkarmışlar 20den 50ye kadınlar her yaşta olgun erkekleri tercih ederken 20den 50ye her yaşta erkekler early 20lerinde olan kadınları seçiyor. ha middle aged kadınların alıcısı yok mu derseniz şu dünyada alıcısı olmayan hiçbir şey yok, ama maalesef %90 sadece fantezi unsurular. bu arada erkeklerin ankette tercih edebilecekleri en küçük yaş 20 =D well well well
dude fotograf gosterip hangisi daha cekici seklinde yapilan anketlerle gercek dunyanin cok ilgisi yok 50 yasindaki saglikli isinde gucunde olgun degerli bir erkek 20 yasindaki kiz cocuguyla saglikli bir iliski ve iletisim surduremez. cocuk gibi gorur jenarasyon farki gun yuzune cikar toplumsal kabulsuzluk ve utandirmalarla mucadele etmek de istemez. eksisi artisindan daha agir basar. 50 yasindaki bir erkegin ideali belki 30-35 olabilir ama 18-20 ol maz. bu guzel ve cekici bulmakla alakasiz bi durum, hayat dis gorunusten ibaret ilerlemiyor kadin icin de erkek icin de
6 notes · View notes
ucusmode · 2 years
Text
neyse ne diyordum. karşı cinsin toksikliklerinden bahsedeceğim çünkü onlarla pek anlaşamıyorum. karşı cins derken eriller yani. trans birey olmadığıma bizzat eminim. neyse şimdi başlıyorum. konuşma tanışma cümlelerinden illk başta ne kadar nefret ettiğimi sadede gel at kafası diye yorum yaptığımı amma sakin sakin yanıtladığımı size temin ederim. kaç oldu bak bir ki üç diye saymayı bıraktım artık üşeniyorum o yüzden köküne kibrit suyu. neyse şimdi olay şu. bir kadına yaklaşacağınız zaman cinsellik için bile olsa görünüşten fotoğraftan ya da dövmelerinden konu açmazsın. ben tanımadığım insana dövmelerimin raporunu verecek değilim. zaten konusu açılırsa iki söylerim ve yem atarım. yem atarım nasıl yem atarım. mesela konu açarım. o konu hakkında bi şey söyleyecek mi, merakımı cezbedecek bi konu açacak mı. bende bu kişi merak uyandıracak mı diye beklerim. tabi ki önce söz hakkı verilmesi hoşuma gider ama internetten yazışıyorsak eğer ben o kişinin kelimelerine bakarım. cinsel bir açlığım yok çok şükür ama dikkatimi çeker merakımı cezbederse zaten ona karşı bi dürtü doğal olarak oluşur. sen konu açamıyorsan karşımda herhangi bi konuda sohbet edemeden konuyu cinselliklere indiriyorsan sadece ekrana bakarım ve ne diyor bu mal diyerek kapatırım telefonu. beni ya da başka bi kadını görüntünüz çekmez. seni şöyle yatırır sonra bunu yaparım elini kolunu bağlarım vs vs. eee bu kişiyi istemem için bunlar sebep olamaz çünkü bunlar zaten herhangi bi erkekte erişebildiğim şeyler. yazan ex fblerim var açar onlara cevap veririm illa cinsellik istesem. seni bunlardan ayıran saatlerce sohbet edebilmek ya da bana bi şey katabilecek düzeyde zeki bi insan olman. bunu başından beri belli edemiyorsan seni bana yaptığın gibi sadece cinsel obje olarak görür ve bunlardan çok var deyip es geçerim. son iki günde buna benzer muhabbet içinde bulunduğum için gına geldi. biri eskişehirde biri ta istanbulda ebesinin nikahında. ben niye efor sarfedeyim ki sizinle buluşmak için. neyiniz var yani normal insansınız. bende bi hayranlık uyandırmıyorsunuz. bunu yazıyorum ki erkekler karşısındakiyle insan gibi konuşmayı öğrensin. ben muhattap alıp selam yazısına geri dönüyorsam bana bi şey vermek zorundasınız. nude değil. çünkü ben burada selam yazanı doğrudan engelliyorum da. bi şans verdiysem insan gibi konuşmak zorundasınız. dikkatimi çekmek zorundasınız. yoksa normal bi insana fotosunu gördüğüm an neden yükseleym ya da neden aldığım sırt fotoğrafı nude una yükseleyim hm güzelmiş deyip geçerim. güzele güzel demem güzel benim olmayınca. kimse farklı insan değil ama ilgilendiği konular ya da vizyonu tartışma potansiyeli geniş düşünceleriyle bana bir şey katabiliyorsa onu daha çok dinlemek isterim. sen fotoma bakıp pazardan mal beğenir gibi yaklaşamazsın bana
25 notes · View notes