Tumgik
#bezirgan
eylem-er · 2 months
Text
Ellerinize ve Yalana Dair
Tumblr media
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal, ağır
 ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
 Arılar gibi hünerli, hafif,
 sütlü memeler gibi yüklü,
 tabiat gibi cesur
 ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında
gizleyen elleriniz.
 Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
 bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
 Ve insanlar, ah, benim insanlarım,
 yalanla besliyorlar sizi,
 halbuki açsınız,
 etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız.
 Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
 göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
 insanlar, ah, benim insanlarım,
 hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
 Yakın Doğu, orta Doğu, Pasifik adaları
 ve benim memleketlilerim,
 yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
 elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
 elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
 İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
 Avrupalım, Amerikalım benim,
 uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
 ellerin gibi tez kandırılır,
 kolay atlatılırsın...
 İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
 antenler yalan söylüyorsa,
 yalan söylüyorsa rotatifler,
 kitaplar yalan söylüyorsa,
 beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları
kızların,
 dua yalan söylüyorsa,
 ninni yalan söylüyorsa,
 rüya yalan söylüyorsa,
 meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
 yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
 söz yalan söylüyorsa,
 ses yalan söylüyorsa,
 ellerinizden geçinen
 ve ellerinizden başka her şey
 herkes yalan söylüyorsa,
 elleriniz balçık gibi itaatli,
 elleriniz karanlık gibi kör,
 elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
 elleriniz isyan etmesin diyedir.
 Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
 bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
 bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım Hikmet
24 notes · View notes
perfavor · 1 year
Text
BU DEVİRDE KİMSE SULTAN DEĞİL
HÜKÜMDAR DEĞİL BEZİRGAN DEĞİL
15 notes · View notes
oluruvar · 1 year
Text
Sibel Can nasıl bi şarkıda BEZİRGAN kelimesini kullanmış ve deli gibi popüler etmiş helal olsun. Bi ona şaşırıyorum bi de sarı çiçeğim ben öleceğim şarkısının(?) korkunçluğuna
10 notes · View notes
cninzihni · 11 months
Text
Bu devirde kimse sultan değil Hükümdar değil bezirgan değil Bu kadar güvenme hiç kendine Kimse şah değil padişah değil
8 notes · View notes
1-neruda-blog · 11 months
Text
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen
elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden
doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
kolay atlatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım HİKMET
5 notes · View notes
ckardelen · 1 year
Text
Tumblr media
HEY AĞALAR BEN HOCAMA DANIŞTIM Hey ağalar, ben hocama danıştım, Arzuhalim yâre sunsam kan olmaz. Gece, gündüz bu aşk ile yanarım, “Hâlin nedir?” diye bir soran olmaz.
Sevdiğim, sözlerin canıma bestir, Eğer kem söylersem, dilimi kestir. Bu güzellik sana kimden mirastır? Güzellerde böyle nevcivan olmaz.
Ala göz üstüne hilâl kaşları, Sırma gibi yanar yârin saçları. Kirazdır dudağı, inci dişleri, Selvi sunam gibi gülfidan olmaz.
Karac'oğlan, çıkmış yârin bağından, Çifte benleri var soldan, sağından, Güzel, bir buse ver al yanağından, Nekeslikten kimse bezirgan olmaz.
Karacaoğlan
18 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 10 months
Text
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı,
hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli,
bütün yük hayvanları gibi battal,
ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz.
Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü,
tabiat gibi cesur
ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen                                                                                elleriniz.
Bu dünya öküzün boynuzunda değil,
                            bu dünya ellerinizin üstünde duruyor.
Ve insanlar,
ah, benim insanlarım,
yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız.
Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden                                                                  doyasıya,
göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan.
İnsanlar, ah, benim insanlarım,
hele Asyadakiler, Afrikadakiler,
              Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik Adaları
                            ve benim memleketlilerim,
yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu,
elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız,
elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz.
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
Avrupalım, Amerikalım benim,
uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi,
ellerin gibi tez kandırılır,
                            kolay atlatılırsın...
İnsanlarım, ah, benim insanlarım,
antenler yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa rotatifler,
kitaplar yalan söylüyorsa,
duvarda afiş, sütunda ilan yalan söylüyorsa,
beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların,
dua yalan söylüyorsa,
ninni yalan söylüyorsa,
rüya yalan söylüyorsa,
meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa,
yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı,
ses yalan söylüyorsa,
söz yalan söylüyorsa,
ellerinizden başka herşey
                    herkes yalan söylüyorsa,
elleriniz balçık gibi itaatli,
elleriniz karanlık gibi kör,
elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,
                                    elleriniz isyan etmesin diyedir.
Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız
            bu ölümlü, bu yaşanası dünyada
            bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.
Nazım Hikmet
5 notes · View notes
unrewind · 1 year
Video
ELLERİNİZE VE YALANA DAİR
Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizliyen                                                                                                  elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda değil,                            bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeğe muhtaçsınız. Ve beyaz bir sofrada bir kere bile yemek yemeden                                                                                    doyasıya, göçüp gidersiniz bu dalları yemiş dolu dünyadan. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, rüya yalan söylüyorsa, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, söz yalan söylüyorsa, renk yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa, ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka herşey                    herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun,                                    elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız            bu ölümlü, bu yaşanası dünyada            bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. Nazım HİKMET
6 notes · View notes
hetesiya · 1 year
Text
Biz aşka tapanlarız, müslüman değil;
Cılız karıncalarız, Süleyman değil;
Biz eskiler giyen benzi soluklarız:
Pazarda sırma satan bezirgan değil.
Ömer Hayyam
1 note · View note
etaali · 2 years
Text
Tumblr media
Öyle şeyler yaşandı ki Nebi(saa)'den sonra, şaşarsın.
Ve öyle şeyler ki, kanar yüreğin.
Titrersin, havsalan almaz...
İslam, kendine kumpas kuranların hilesinden Ali(as)'nin havaya kaldırılan eli,
Huseyn(as)'in kanı,
Seyyide Zeyneb(sa)'in mesajı
Ve İmam Zeynelabidin(as)'nin vaazları sayesinde kurtuldu.
Geçmişi bu ve geleceği inşallah Mehdevî bir bilinç inşa edecek.
Selama duracak insanlık, Adalet ve Hakikatin timsaline.
Bunula birlikte,
Din üzerinden dinar sahibi olan Bezirgan, dinin ahıyla rüsvâ olur, bilinsin.
Bumerang gibidir kin, hased, yalan ve iftira.
Döner rüsvâ eder sahibini.
Rezil oluşu da ekleyerek yanına...
3 notes · View notes
yenikibris · 3 months
Text
Din bezirganlığından din tüccarlığına – Nidai Mesutoğlu
Bezirgan sözcüğünü şimdiki nesil bilmez. Yaşı 60’ı aşmış olanlar belki hatırlar. Köylere haftanın belli günlerinde kumaş satmak için gelen kişilere denirdi. O zamanlar köylü elbiselik kumaş almak için bezirganın gelmesini beklerdi. Şimdi bezirgan sözcüğü kullanılmaz çünkü şartlar değişti ve artık bu tür satıcılar köylere gitmiyor. Köylü tüm ihtiyacını karşılamak için kasabalardaki tüccarlara…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
nnnebula · 7 months
Text
Ben ne camiye yararım ne havraya!
Bir başka hamur benimki başka maya.
Yoksul gavur çirkin huur gibiyim:
Ne din umurumda ne cennet ne dünya!
Biz aşka tapanlarız müslüman değil;
Cılız karıncalarız Süleyman değil;
Biz eskiler giyen benzi soluklarız:
Pazarda sırma satan bezirgan değil.
Bir put demiş ki kendine tapana:
“Bilir misin niçin taparsın bana?
Sen kendi güzelliğine vurgunsun:
Ben ayna tutar gibiyim sana.
Alıntı
0 notes
Bir Bostan Korkuluğu Hikayesi - devam
“Biz evleniyoruz, mutluyuz çocuklar gibi…” Allahım en korktuğum şarkı sözleri ve ben evleniyorum. Kendimi hangi dağlara vuram! (İmvroz dağlarına vurdum sevgilim/garibim Ramocuğum ile.) 2 yıldır terapilere verdiğim paralar boşuna mıydı? Kutsal/kurumsal/amaçsal görülen bir geçiş aşaması insanı bu kadar mı korkutur? (Munch – Çığlık tablosu). Peki neden korkuyorsun dedi Ramo? En sevdiğim soru? Konuştum konuştum konuştum ve yumurtladım tüm kendime olan nefretim ile. Kendimden! “Herşeyi berbat ediyorum, hiçbir şeyi beceremiyorum. Aynı ev içerisinde bu öfke patlamaları ile seni kaybetmekten korkuyorum. Öfkem benim marazım, ne onu seviyorum ne de kendimi ki ikisini ayıramıyorum bile. Lanet gelsin ki öfkeli olduğum sebepleri de makul buluyorum. Ama bir yandan da kendimi kötü bir insan olarak tanımlıyorum artık. İnsanlara zarar veriyorum bu öfke ile vs vs” Fonda yine aynı vals, zihnimde kavgaya tutuştuğum insanlar ve beni nasıl gördüklerine dair telaşlar. Ve evet hepsi erkek ve evet, bizde de var daddy isues. Haydaaa sen nereden çıktın Latife Tekin, biz devlet ile mücadele ederdik sizler de babanızla diyorsun. Ben baba, devlet, tanrı kavramlarını ayıramıyorum ki zihnimde. Hepsi aynı koltuğa oturmuş, uzlaşı içinde içimize ediyor. Hoş geldin Erich Fromm, sevmeye dair laflar edeceksin ama şu an hiç müsait değilim, biraz erkekleri gömüyordum da. İşin ilginci ben de sevgiye bağlayacağım birazdan, içimde bile nasıl açükleme yapabiliyorsun, şaşkınım.
“Sen kendini anlatıyorsun öfken ile, ben kişiliğime saldırı olarak algılamıyorum ki. Senin o öfkeye ihtiyacın var, kendini anlatırken dışavuracağın bir duygu” gibi cümleler kurdu. Aksak adım vals oldu mu sana Amorroma – Mazurka Du Bal Lointain? Tuttu mu beni bir ağlama bu fon müziği ile. Yalnızlık bir yansımadır da demişti bu adam bana. “Anlıyorum seni, duyuyorum seni” Ohh be, okyanus ferahlığı (Eyüp Sabri Tuncer’in bir kolonyası). Suçlama yok, utandırma yok, sen yaptıncılık yok. (Alyazmalım gibi kıvırtarak) ben bu duygular ile dans etmeyi bilmem ki.
İşte içimdeki bostanın korkuluğu benim öfkem. Çiçekler açıyor, arılar dolanıyor orada. Kargaları da kışkışlamayız, neticede kinci hayvanlar, ben korkuyorum onlardan. (Ekoloji mevzuları da var şimdi, onları anlatmak için kelimeleri kullanamıyorum nedense, sanırım zihnimin akışı izin vermiyor.)
Sana gül bahçesi vaad etmedim ki! Önümüze gelene bin tekme… Aç kapıyı bezirgan başı… 1 sıçan, 2 sıçan, üçüncüde kapana kısan…
Bu cümleleri ise iki mazurka arası karalamıştım, mevzu uzun ve meşakatli imiş.
(Keşke bir şeylere ikna etmeye çalışmadan da anlaşabilsek. Bazı acıları tarifi zor diyoruz cümleten ama keşke bunları dile getirmeden de, yaşanan bunca kolektif beden travmalarını açıklamak zorunda kalmasak. )
Not: Aksak valsin linki olmasa da (kafam nasıl güzel) Amorroma dinlemek isteyen için: https://www.youtube.com/watch?v=V0Q9HSxF-X8&list=RDEM_L3kpVRW2da0SuarnWlCEQ&index=2&ab_channel=DiegoCantore
(Keşke bir şeylere ikna etmeye çalışmadan da anlaşabilsek. Bazı acıları tarifi zor diyoruz cümleten ama keşke bunları dile getirmeden de, yaşanan bunca kolektif beden travmalarını açıklamak zorunda kalmasak. )
0 notes
seslimeram · 9 months
Text
Tepetakla
Tumblr media
Tepetakla her şey. Söz eksik gedik. Hayat yara bere içerisinde artık. Alenen nobran belirli hatlardan güncellenen tahakküm hamleleriyle cürmün esiri kılınıyor o hayat erimi, şu yer, bu ülkedeki hayat imgesi. Ne söze yer var, ne atılan çığlıkları duyan eden. Kral şimdi tüm o varsayımların ötesinde çıplakken, yıkımın, yıldırı ve tahakkümün birlikteliğinde hemen her şekilde örnek kişilik olarak nakşediliyor. Çizginin dışına taşmak normatif kılınıyor. O hırsız, şu yağmacı, bu bezirgan, beriki memleket sevdasından ezip duran, tehditlerini kini birleştirerek var edenler elinde her şey tepetakla ediliyor, her an, her şekilde. Cürmün illa ki beraberinde sunulan, sulandırılmış bir milliyetçi, milli ve yerlilik mefhumunun yanında yamacında o tepetakla etmeler bir güncelliğe kavuşturuluyor. Sıradan insanların haklarını yerle bir etmek, sorgularını imkansız kılmak, cürme rehin bilmek / etmek yolunda yürüne durulan kılınırken bir biçimde akış tersine çeviriliyor. Müştereklerimiz talan ediliyor her anlamda, her yerde, her güne içkin bir halde, belirgin bir istemle.
Ne yol, ne yordam, ne anlam, ne sorgu geriye konuluyor tepetakla edilmiş bu düzlemde. Hayat mefhumu çepeçevre kuşatılırken, sözün kıymeti harbiyesi sıfırlanıyor bir kez daha ama asla son kez değil. Normun yerini eğrelti, düzeltilemeyecek olan bir çürümenin aldığı zeminde var edilen her şey o ters yüz edilmiş olagelen hayat imgesinin / eyleminin her ne hale konulduğunu da örnekler. Bugünün ülkesi bir sulta olarak güncellenirken bütün yeni ülke, yüzyıllık iddialı çıkışları, demokrasi ve medeniyet göndermelerinin altının tastamam boşaltıldığı yer gerçekliği söz konusudur. Tümden bir mahvediş şablonu güncellenirken bir biçimde tahayyül edilen ile hakikatin var ettiği uçurum kesintisiz kılınır. Cerahat her güne içkin, hayatın hedef alınması her yerdedir. Karanlık bir çağın temsili olagelen tüm ol ak parti cenahının var ettiği ülke gailesinin, milli, yerli diye kodladığı tahayyül / kapasite / eşiğin ötesinde sıradan olanın hayat hakkının bir kerede, bir anlığına değil doğrudan daim bir biçimde yutulması kesintisizdir. Tepetakla edilen hayatın ta kendisidir en kestirmeden, belki de yalın, dümdüz.
Bianet’e bağlanalım: “Hatay'ın Antakya ilçesine bağlı olan Dikmece Mahallesi'nde tarım arazileri kamulaştırılan depremzedelerin direnişinin onuncu, nöbet eylemlerinin ise dokuzuncu günü.
Dikmeceliler, seslerini duyurabilmek için bugün (8 Ağustos) Ankara'ya geldi.
Emek-meslek örgütlerinin çağrısıyla TMMOB Makina Mühendisleri Odası Eğitim ve Kültür Merkezi önünde yapılan eyleme katılan Dikmeceli yurttaşlar, ardından Meclis'e giderek temaslarda bulundu.
Dayanışma çağrısı
Dikmeceli yurttaşlar adına eylemde konuşan TÖP Hatay İl Sözcüsü Hasan Özgün, "Asırlık zeytin ağaçlarımızı elimizden almak istiyorlar. Biz buna hayır diyoruz" dedi.
Acele kamulaştırmaların deprem konutu inşası gerekçesiyle yapıldığını ancak Dikmece'ye bir kilometre mesafede hazine arazilerinin olduğunu belirten Özgün, şunları kaydetti:
"Üstelik zemini kaya, sapasağlam. Hazine arazilerinde yapmak yerine gözlerini zeytinliklerimize, köylerimize dikmişler. Biz sonuna kadar direneceğiz. Akbelen'deki kardeşlerimiz, sizin yaşadıklarınızı biz de yaşıyoruz. Bizim de karşımıza TOMA'yla, askerle, gazla, copla çıktılar. Ama hiçbirisi hayatımızdan, toprağımızdan, doğamızdan, zeytinlerimizden daha kıymetli değil."
Kamuoyuna çağrıda bulunan Özgün, "Deprem olduğunda sizin dayanışmanızla ayakta durduk. Sizin gönderdiğiniz suyla susuzluğumuzu giderdik. Sizin gönderdiğiniz battaniyelere sarıldık. Şimdi zeytinliklerimiz için, toprağımız için, doğamız için dayanışmanıza ihtiyacımız var. Dayanışarak, birleşerek, mücadele ederek havamızı, suyumuzu, toprağımızı, ormanımızı, zeytinliklerimizi mutlaka koruyacağız" diye konuştu.
"Bir köyün yüzde 80'inin kamulaştırılması zulümdür"
Eylemin ardından Meclis'e geçen Dikmeceliler, Yeşil Sol Parti ve CHP'nin grup toplantılarına katıldı, ayrıca her iki partinin heyetleriyle toplantılar yaptı.
Yeşil Sol Parti'yle yapılan toplantıda konuşan Dikmeceli Ali Esmer, devletin toplu konut yapmasına karşı olmadıklarını belirtti, "Ancak binlerce dönüm hazine arazileri mevcut, önce buraları değerlendirsinler. Bir köyün yüzde 80'inin kamulaştırılması bir zulümdür, biz bunu böyle görüyoruz" diye konuştu.
Cafer Tümer adlı yurttaş ise Dikmece'de sadeece "Birinci Etap" inşaatı kapsamında acele kamulaştırılan arazilerin yüzde 95'inde asırlık zeytinlikler olduğunu belirterek yaşananlara tepki gösterdi.
"Zeytinlikleri Koruma Yasası Çiğneniyor"
Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Dikmece'ye ilişkin şunları söyledi:
"Dikmece'de Zeytinlikleri Koruma Yasası çiğneniyor. Deprem konutları gerekçe gösterilerek adrese teslim bir kanun çıkarıldı. Tabii ki deprem konutları bir an önce yapılmalı ve ücretsiz bir şekilde depremzedelere verilmelidir. Ancak bu yapılırken halk ile iletişim kurulmak zorundadır. Çünkü yandaş şirketlere zeytinliklerin peşkeş çekildiği bir durumla karşı karşıyayız. Halkın geçim kaynağı olan zeytinliklerin kesilmesine izin vermedik, vermeyeceğiz, vermemeliyiz."
Ne olmuştu?
6 Şubat depremlerinde büyük yıkıma uğrayan Hatay'da, uzmanların tüm uyarılarına rağmen hızlıca başlatılan deprem konutu inşaatları kapsamında çok sayıda arazi kamulaştırıldı.
Antakya merkeze 10 km mesafedeki Gülderen ve Dikmece, arazi yapısı nedeniyle tercih edilse de bölgede zeytinlikler başta olmak üzere tarım arazileri bulunuyor. Depremzede yurttaşlar ise geçim kaynakları olan tarım arazilerinin kamulaştırılmasına karşı çıkıyor.
Gülderen Mahallesi'ndeki 61 parsel 14 Nisan tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile kamulaştırılırken, TOKİ'nin Dikmece ihalesini alan şirket de nisan ayı sonunda bölgedeki çalışmalarına başladı.
Dikmece'de 1415 adet konut inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi ihalesini alan Sarıdağlar İnşaat, kamudan aldığı çok sayıda ihaleyle biliniyor.
Topraklarının ellerinden alınmasına tepki gösteren Dikmecililer, 22 Mayıs'ta protesto eylemi düzenledi.
Yeşil Sol Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca da Hatay'ın muhtelif yerlerinde deprem konutları için yapılan acele kamulaştırmaları haziran ayında Meclis gündemine taşıdı, "Dikmece'deki Arap Aleviler zorla göç ettirilmek mi isteniyor?" diye sordu.
29 Temmuz'da Dikmece'deki bazı tarım arazilerine iş makinelerinin girmesine tepki gösteren yurttaşlar, jandarma müdahalesine maruz kaldı.
Dikmeceliler, 30 Temmuz'da nöbet eylemine başladıklarını açıkladı.”
Tepetakla ediliyor her şey. Basitmiş gibi, öyle bilindiği için tam olarak yıkımı dahi artık idrak edilemeyen, yüz binlerce insanın canına mal olmuş bir deprem felaketinin üstünden bunca kısa zaman geçtikten sonra, o yok oluşu doğanın değil tam aksine insanın bizatihi o devletlinin var ettiğini gösteren bir yıkım çabası Dikmece’de var edilmek istenir. Hayatın bilabedel kılındığı zeminde cürümler, topyekun ipotek altına alınmak istenen zeytin ağacı ve buğday tarlaları gibi nice sahanın istimlak edilmesiyle o dönüşüm, tepetakla etmenin bir başka yüzeyi var edilmek istenir. Köyün yüzde sekseninin kamulaştırılması gayretinin başkaca bir okuması mümkün müdür? Arap Alevilerin yoğunlukta yaşadığı bir bölgeyi bu defa da deprem gibi bir felaket ardından istila etmenin, dümdüz ettikten sonra da hayatı var eden sahaları betona boğmanın neresinde bir doğruluk söz konusu edilebilir değil mi? Tümüyle nobran, kesintisiz bir biçimde hayata kasteden, onu dönüştürürken kimlikleri ve yaşam biçimlerini de tarumar etmeye devam eden bir devletli aklının karşısında tek bir ama tek bir ak parti temsilinin, vekilinden bakanına hiçbirisinin çıkmadığı, konuşmadığı ve dahi olan biteni sormadığı bir zeminde, bir avuç insanın seslerini duyabildiği bir uzam ve yerde hangi işi doğru olabilir ki bu ülkenin?
BirGün’den aktaralım: “Eski milletvekili Mahmut Alınak’ın 80 yaşındaki ablası Dilber Alınak, yol ortasında öldüresiye dövüldü ve şiddete maruz kaldı. Saldırı sonucu ağır yaralanan Dilber Alınak’ın hastanede yoğun bakıma alındığı öğrenildi.
Olay 9 Ağustos günü Kars’ın Digor ilçesinde meydana geldi. Ekrem Aybi isimli bir kişi sabah saatlerinde rutin yürüyüşe çıkan 80 yaşındaki Dilber Alınak’ın yolunu keserek kendisine şiddet uyguladı. Yaşlı kadını döven Aybi, Alınak’ın üzerindeki paraları, ziynet eşyası ve telefonunu da gasp ederek olay yerinden kaçtı.
Çevredekilerin fark etmesi üzerine Dilber Alınak hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakıma alınan kadının hayati tehlikesi devam ediyor. Saldırgan Ekrem Aybi ise çıkarıldığı savcılık tarafından tutuklandı.
Hazine'ye Ait Araziyle Mi İlgili?
Rûdaw’ın haberinde aktardığı iddiaya göre saldırgan Ekrem Aybi, Hazine’ye ait bir araziyi işgal ettikten sonra araziye gelen yolu ulaşıma kapattı. Yolun kapanması üzerine Dilber Alınak’ın da aralarında bulunduğu o bölgede yaşayan kişiler Aybi hakkında belediye şikâyette bulundu. Şikâyet sonrası belediye yolu yeniden ulaşıma açıldı.
“Ablamı Tehdit Etmiş”
Eski milletvekili Mahmut Alınak “Bu kişi kuzenlerimin evine kadar gitmiş. Kuzenimi ve ablamı birkaç gün önce tehdit etmiş. ‘Bana destek olmadınız, belediye bu yolu açtı. Sizi yüzünüzden oldu bütün bunlar’ diyerek tehdit etmiş. Sabah saatinde de ablam yürüyüş yaptığı esnada yolunu kesmiş ve 5 dakika boyunca şiddet ile işkence uygulamış. Üzerindeki tüm değerli eşyaları ve telefonu da gasp ederek kaçmış” dedi.
Alınak, polis olayı açığa çıkarına kadar ablasının trafik kazası geçirdiğini sandıklarını belirterek, “Ablamın şu an bilinci kapalı ve hayati tehlikesi devam ediyor” dedi.
Saldırgan Akp Belediye Meclis Üyeliği Yapmış
Ekrem Aybi’nin geçmiş dönemde AKP Belediye Meclis üyeliği yaptığı ve en son yerel seçimlerde de AK Parti’den belediye başkan aday adayı olduğunu kaydeden Alınak şunları söyledi:
“Bu kişi yakalandığında akıl sağlığı yerinde olmadığı şeklinde hareketlerde bulunmuş. Ortalığı birbirine katmış. Savcılık da akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespit etmek üzere Elazığ Ruh ve Sinir Hastanesi’ne sevk etmiş” dedi.
Öte yandan Dilber Alınak’ın yeğeni Necla Alınak da sosyal medya üzerinden saldırıya tepki gösterdi. Alınak, “Bu kadın beni halam. 80 yaşında! Güpegündüz bir erkek tarafından dakikalarca dövülerek komaya sokuldu. Yoğun bakımda. Hayata tutunmaya çalışıyor. 80 yaşında bir kadın… 80 yaşında… Bir kadın!!!” ifadelerini kullandı.
Saldırganın İfadesi Ortaya Çıktı: Tanımıyorum
Öte yandan Ekrem Aybi’nin savcılıkta verdiği ilk ifadede Dilber Alınak’ı tanımadığını iddia ettiği öğrenildi.
Aybi “Kendisini tanımıyorum, soy ismini bilirim. Yıllardır da görmüyordum, yurt dışındaydı. Alınak ailesi ve Dilber Alınak’la bir husumetim yok. Fakat hatırlamadığım bir tarihte beni tehdit etmişti. Ana yol kenarında taksi ile ilerlerken onu gördüm ve hemen taksiyi durdurdum. Araçtan indim ve kadını dövdüm. Kadına ait gözlük, para ve dişlerini aldım” dediği belirtildi.”
Bir hayatın nasıl da umursanmadan pervasızca derdest edilebildiğini gösterir bir yıkım işte o Dilber Alınak’ın başına getirilen. Çürümüş bir düzenin köşe başlarını tuttuğunu iddia edenlerin, odağını çoktan kaybetmiş sureti temsillerin kör karanlığının güncellendiği bir zeminde yaşamın hiçe sayılması, seksen yaşındaki bir insanı komaya sokmak için ortaya saçılan uydur kaydır iddianın ötesinde kinin her nereye varacağını da gösterir. Bir ülkede un ufak edilmiş kanunların, hep kenarından kıyısından dolaşılan hakların, bariz ve belirgin bir rantiye pazarından pay kapma mücadelesinin ortasında bir insanın kendisine hak olarak görüp bir başkasına zulmedercesine işkenceyi sokağa taşırması, gasp etmesinin hesabı ne olur sahiden?
Yaşam mücadelesi vermek zorunda bırakılan Dilber Alınak’a uygulanan bu zorbalığın hesabını kim nasıl verecektir, verebilecek midir misal? Ekrem Aybi’nin savcılık ifadesi sonrası tutuklanmasıyla sulha varılır mı sahiden? Onca şey, o kadar tehdit, bir linç çabasının arkası da böyle kolayca bırakılıp, tamama erdirilir mi sahiden? Tepetakla edilmiş olan hürriyetin, hakkaniyetin, insana saygının temel ve en gereksinim duyulan şeyin anlayışın yok edildiği bir zeminde her birimizi bekleyen bir başka Ekrem Aybi’nin olabileceği gerçekliği korkunç sahiden de dehşetengiz değil midir? Hala değil midir?
Tepetakla her şey. Söz eksik gedik. Madun siyasetin müesses nizam eliyle kotarılmış olan tüm politizasyonun cenderelere çıkartıldığı bir zemin gerçek kılınıyor. Baş sıkıştığında ileri sürülen ekonomik darboğazı aşmak için olmadık savaş naralarına devam denilirken her yandan acı feryatlar yükselmesi göz ardı ediliyor. Bitti gitti denilenle mücadele etmeyi onu hep kenarda tutup yeniden kurgulamak, bütünleştirmek ve oyuna dahil etmek olarak algılayan bir siyasi yönetim sayesinde duraksamadan konu / mesele her ne olursa olsun hayat tepetakla ediyor.
Tümüyle çürümenin kıyısına taşınmış olagelen hayat idesini bunlar daha iyi günleriniz diye pazarlamayı sürdürüyor. Ne cerahat bitiyor, ne cürmün bu kadar afaki kol gezmesi. Ne yıkımın bir sınırı var, ne hayat ne ara bu kadar ucuza konuldu buna dair tek satır açıklama. Ne bu dünya sadece bizim değildir bahsine bir yanıtları söz konusu, ne bugünden yarına nasıl bir yere ilerliyoruz ona dair doğrudan bir tespit yahut da eylem planı. Her şey şahlanan ülke, yeni yüzyılı arşınlıyoruz, uçuyoruz kaçıyoruz ve daha bir dolu saçmalama ötesi tahayyülün arasında boğuntuya konuluyor.
Kimin nerede, nasıl, ne şekilde hangi yaralara sahip olduğu söz konusu edilmiyor. Bundan ala tepetakla olma söz konusu edilir mi? Burası Dingo’nun ahırı mıdır? Bu kadar afaki bir çözülme, her durumda apayrı bir yıkımın tezgahta işlendiği bir zeminde hayatın yönü her ne olur! Biçimsiz, derinliksiz, nobran ve kesintisiz bir şiddet / nefret sarmalına mahkum edilmiş, her şeyi yerle yeksan, doğası talan, gündelik yaşamı imkansız bir hale konulmuş – terk-i diyar edilmiş olagelen zeminde tepetakla olmaya devam mıdır? İtirazınızı kendinize duyurabiliyor musunuz, duyuyor musunuz, gidişat nereye?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Dikmece Köyünden.. TÖP Hatay/Twitter via Bianet
1 note · View note
tuerkeilife · 9 months
Text
Antike Stadt Pirha (Bezirgan) in der Türkei - Reiseführer und Geschichte Die antike Stadt Pirha, auch bekannt als Bezirgan, in der Türkei bietet eine faszinierende Reise in die Vergangenheit. Mit ihren gut erhaltenen Ruinen und historischen Sehenswürdigkeiten zieht die Stadt jedes Jahr Tausende von Touristen an. In diesem Reiseführer erzählen wir Ihnen alles, was Sie über die antike Stadt (Bezirgan) Pirha wissen müssen, einschließlich ihrer Geschichte, Hauptattraktionen, Transportmöglichkeiten und mehr. Geschichte von Pirha (Bezirgan) Die Stadt Pirha wurde im ... #LYKISCHE_KÜSTE #REISEBLOG https://tuerkeilife.de/antike-stadt-pirha-bezirgan-in-der-tuerkei-reisefuehrer-und-geschichte/?feed_id=4148&_unique_id=64ce901e06397 Werbung #Travel #Turkey #Blog #TravelBlogger #Blogger
0 notes
gomecpostasi · 11 months
Text
Balıkesir Üniversitesi yılın ilk mezunlarını Burhaniye’de verdi
Tumblr media
Balıkesir Üniversitesi Burhaniye Uygulamalı Bilimler Fakültesi (BUBFA) 2022-2023 mezunlarını muhteşem bir törenle uğurladı. Velilerin ve öğrencilerin eğitimin uzaktan yapılmasına rağmen yoğun bir katılım gösterdiği BUBFA mezuniyet törenine, Burhaniye Kaymakamı İlyas Memiş, Balıkesir Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cevdet Avcıkurt, Burhaniye Belediye Başkanı Ali Kemal Deveciler, Burhaniye Cumhuriyet Başsavcısı Turgay Osman Taş, Burhaniye 1. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı Erhan Emre, Burhaniye Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Oğuzhan İlban, Burhaniye MYO Müdürü Doç. Dr. Muammer Bezirgan, Ayvalık MYO Müdürü Doç. Dr. Yakup Dinç, ilçe protokolü, BUBFA akademisyenleri, idari personeller, öğrenciler ve aileleri katıldı. Fakültenin bahçesindeki havuz başında düzenlenen törende, dereceye giren öğrenciler ve protokol konuşmaları yapıldı. Mezuniyet töreninde konuşan Dekan Prof. Dr. M. Oğuzhan İlban, “Sizden dileğimiz ancak şudur. Önce kendinizi geliştirin, hayatı ve olayları okuyun. Sonra kişisel isteklerinizden feragatle yüce idealler edinin. Toplumda her bireyin saygıyla önünde eğileceği idealleriniz olsun. Sonra çalışın, yaşantınızı ideallerinize ulaşacak ölçüde belirleyin. Bir gün geri dönüp yaşamınızı gözden geçirdiğinizde kendinizi değil, toplumu yaşatma idealiniz size ve çevrenizdekilere büyük hediyelerle gelmiş olacaktır. Bizleri unutmayınız, biz sizleri çok sevdik ve BUBFA ailesi olarak her zaman yanınızda olacağımızı biliniz. Ailemizin her ferdi olarak da sizden son bir isteğimiz var: BUBYO Ruhunu yaşatın” dedi. Tören, tüm protokolün katıldığı kep atma etkinliğiyle son buldu.
0 notes