Tumgik
#aura renkleri
ruhsalseyler · 2 months
Text
İnsan Aurası Nasıl Güçlenir?
0 notes
dusuncekatalogu · 2 years
Text
Aura Ne Demek? Auralar Hakkında Bilmeniz Gereken 15 Şey
Aura renkleri her zaman hayatımız boyunca merak ettiğimiz şey olabilir. Peki Aura ne demek ve tarihi nereden geliyor? Auralar hakkında bilmeniz gerekenler.
Aura renkleri çoğu zaman gençlerin gündem konusu olmuştur. Aura ne demek ve insanlar auralarını neden bu kadar önemsiyor? Tüm basit sorularınızın cevaplarını Global olarak sizlere sunarken Aura renklerinin tarihi ile birlikte Aura ne demek daha iyi anlamanızı sağlayacağız. Eğer merak ettiğiniz her şeyi bu makalede bulamazsanız Aura renkleri hakkında yazdığımız diğer makalelere de göz atamanızı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pukuleta · 2 years
Photo
Tumblr media
Yetmişlerde, Nancy Ann Tappe, ekstra duyusal yeteneği olan Sinestezi nedeniyle, çocukların auralarının (özellikle yeni doğan bebeklerin) %80'inin renginin indigoya dönüştüğünü fark etmeye başladı. Bu, doksanlarda %90'a yükseldi! İndigo Aura Rengi Farklı aura renkleri, sahip olduğumuz farklı hediyeleri temsil eder. İndigo, psişik durugörü armağanımızı somutlaştıran üçüncü göz çakrası (iki gözümüzün hemen üzerindeki enerji merkezi) ile ilişkilidir. Böylece 'indigo çocuklar' ruhsal vizyonlar, bir bilme duygusu ve ruhları görme gibi psişik deneyimlere sahip olabilirler. Çok zeki, bilge ve bilgili olabilirler. Dürüst olmayan hiçbir şeye katlanmazlar, bu nedenle genellikle çığır açan savaşçılar ve 'sistem yıkıcılar' olarak anılırlar. İndigo'nun rolü, artık yüksek amacımızla uyumlu olmayan eski sistemleri yıkmaktır. Onlar, aldatıcı, manipüle edici veya asılsız olan herhangi bir şeye veya kimseye karşı hoşgörüsüz, şiddetle kararlı hakikat arayanlardır. Güçlü iradeli, cesur, gözü pek ve bir davaya inandıklarında inançlarında sarsılmazdırlar. Onlar artık bizim için çalışmayan eski sistemleri yıkmak için buradalar ve dünya üzerinde yeni var olma ve çalışma biçimlerinin yolunu açıyorlar (ve işte burada kristal çocuklar devreye giriyor). 11`ler idealisttir, misyonerdir, İndigo’dur. Sezgileri çok kuvvetlidir, insanlığı bir öteye taşımak için gönderilmiş özel ruhlardır. Evrenselcidirler, kişilerle uğraşmazlar. 9.Çakradan sonra bir aydınlanmaya sahiptir ama bu enerjiyi iyi değerlendirmelidir 11 numaralı Yaşam Yoluna sahip bir kişi bu dünyaya yardım etmek için muazzam bir potansiyele sahip olan İNDİGOlardır. #indigochild #indigoçocuk #11masternumber #11yaşamyolu#11numara #numerology #numerologia #numerologist (Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CdTJAvJKQ25/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
aygultopal35 · 2 years
Text
Tumblr media
Aura renginizi biliyor musunuz ?
Hadi gelin hesaplayalım.
Aura nedir diyenler için...
--İnsan vücudu sarmalanmış halde kendine özgü rengi olan bir elektromanyetik alan bulunmaktadır, bu elektromanyetik alana aura adı verilmektedir. Bedenimizin çevresindeki aurada akan enerjiler kişiliğimizi, yaşam biçimimizi, düşüncelerimizi ve duygularımızı yansıtır. Ayrıca fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığımızı da ortaya çıkartır.Aynı zamanda aura tek renk değildir katmanlar halinde gökkuşağı gibidir ve duygu durumumuz değiştikçe renkleri de değişir. Fakat genel net rengimizi gelin hesaplayalım.
Numerolojide her sayı belli bir renkle ilişkilidir.
1.Kırmızı
2.Turuncu
3.Sarı
4.Yeşil
5.Mavi
6.İndigo (çivit mavisi)
7.Mor (Menekşe moru)
8.Pembe
9.Bronz
11.Gümüş
22.Altın
Nasıl hesaplıyoruz?
Örneğin doğum tarihi 25.04.1970 her rakamı topluyoruz.
2+5+4+1+9+7+0= 28
Bu sayıyıda topluyoruz 2+8=10 1+0 olamayacağı için bu kişinin sayısı 1 yani rengi kırmızıdır.
Alıntı 💙 💙
2 notes · View notes
olmakihtimali · 4 years
Text
Yeni insan ırkı(!)
Tumblr media Tumblr media
“Kristal” denilince gümüşlüğe dizdiğimiz kristal takımlar, yada “indigo” denilince aklımıza sadece eşarp renkleri geliyordu..
Öyle değil mi?
Hiç tasavvur edebilir miydik bu kavramların yeni bir insan ırkına ait olacağını?
Ne sandık ki sahi?
Bill Gates hep Afrika ile uğraşacak, Amerika sadece ortadoğuyu vuracak, İsrail sürekli Kudüs’ü işgal edecek bize dokunmayan yılan hep biiiiin yaşayacak!
Oysa bugün biyolojik olarak öyle bir yerdeyiz ki; inanın çekip alnımızdan vursalar belki daha iyiydi..
Bugün “Fıtrat savaşı” veriyoruz bizler..
Allah bizi nasıl yarattı ise, öyle kalabilmek adınadır verdiğimiz tüm mücadele.
Yoksa firavunlukta gözümüz yok ki hiç başımız ağrımasın türünden bir sağlık isteyelim..
Yada toprak Rasulullah’ın üzerine atılmışken, daha uzun ömürlü olalım diye sakınmıyoruz kimyasallardan kendimizi ve ehlimizi..
Ne için peki bunca uğraş?
Bizler bugün tek bir şeyin bedelini ödüyoruz.
“Allah Rasulu ve Ashabının ciddiye aldığı kadar Deccali ciddiye almadık, almıyoruz!”
Ne bu rahatlık?
Asıl Peygamber ve ashabı demeli değiller miydi;
-Ya İslam daha yeni geldi, ne deccali? Ne kıyameti? Daha bir sürü alamet var bizi mi bulacak Deccal!
Demediler!
Aksine her namazlarında Deccal ve fitnelerinden Allaha sığındılar.
Ya biz?
Sanki bunca uyarı bize gelmemiş, bunca tuzak bize kurulmamış, ahir zaman ümmeti değilmişiz gibi herşeyden habersiz yaşıyoruz.
Önümüze ne koysalar sazan misali atlıyoruz.
Ne vaad etseler mucize geliyor inanıyoruz.
Bizler senelerdir;
-İnsanların fıtratlarıyla oynuyorlar, ekini ve nesli ifsad ettiler, doğacak çocuklar normal insan fıtratında olmayacaklar! Diye haykırdıkça sesimiz duyulmadı, umursanmadı.
Dünyanın nüfusu azaltılıyor dedikce “komplo bunlar” dendi..
Çocuklarımız değişiyor dedikçe “çamaşır susuz temizlik, margarinsiz kurabiye olmaz” dendi..
Sonuç?
Gerçekten hasta bir nesil.. Hem bedenen, hem ruhen hasta bir nesil..
Nasıl ki bunca savurganlığımız doğayı, suyu, havayı mahvetti ve hiçbirşeyi geri alamıyoruz, işte bu umursamazlığımızda evlatlarımızı mahvediyor ve biz hala uyuyoruz.
Konuyu daha iyi anlayasınız diye bu izahlarda bulundum.
Mevzumuza gelecek olursak;
İnanın ne yaptılar, nasıl yaptılar bilmiyorum. Ancak bugün millet, din, ırk ayrımı yapmadan bu ifsadı herkes üzerinde gerçekleştirdiler. Hemde mucize ve çok güzel bir durummuş gibi lanse ederek..
Hatta öyle ki “bizim kristal ve indigo hafızlarımız vaaar” diye övünen kadınlar görüyor, acı bir tebessümle idraksizliklerine yanıyorum.
Bugün “kristal, indigo, gökkuşağı, melek çocuklar” ismini verdikleri ve kendilerininde normal insan formunda olmadığını kabul ettikleri türden bir nesil geldi.
İlk olarak indigolar doğmaya başladı. Neden indigo adı verildi?
Her insanın letaifleri yani bilimsel lisan ile Auraları vardır.
Bunu ilimsel olarak zaten biliyorduk peki bilim nasıl kabul etti derseniz;
1939 yılında Sovyet Bilim Adamı olan Semyon Kirlian’ın icadı ile “Kirlian fotoğrafçılığı” ortaya çıkmıştır.
Bu icad ile insanların letaif yani auralarının fotoğrafları çekilebilmiştir.
Her insanda 7 renk aura keşfedilmiştir.
Bunun manevi bir hal olduğu ise; canlı bir yaprağın aurasının resmini çekiyorlar ve daha sonra bu yaprağı koparıyorlar.
Aurada çok açık bir değişme görülüyor ve yaprak kurudukça aura yavaş yavaş kayboluyor. Buna bilimde “hayalet yaprak etkisi” (phantom leaf effect) ismini verip İslam’daki letaifleri bir nevi bilimselde ispatlamış oldular.
Her fıtrat sahibi insanda 7 renk aura olması gerekirken bu insan türlerinde sadece 1 adet var.
Oda fıtri bir şekilde değil.
Bilimsel olarak tespit edildiğine göre indigo ve kristal insanların sadece iki kaşlarının ortasındaki letaiflerinden yani 3. Göz çakralarından “indigo” rengi bir ışık saçılıyor.
Indigo rengi dünya varlıklarının auralarında yoktur!
Ve bundan da başka letaifleri yok..
Kristal çocukların ise aynı şekilde sadece pastel kırmızı tonlarda ışık saçılıyor buda sadece hayvanlarda mevcut..
Bu sebeple duyarsız, itaat eden, boyun eğen, uyumlu, hissiz, donuk bakışlı, mimikleri enteresan bir yapıda olduklarını farkedersiniz.
Bir diğer farklılıkları ise DNA yapıları..
Normal bir insanın dna sarmalları çifttir.
Ancak bu insanların 12 sarmalları vardır.
Bunu ilk dile getiren genetikçi Dr. Berranda Fox;
“İnsanları 12 sarmallı DNA’lar ile mutasyona uğratacaklarını” itiraf etmiştir.
Peki sonra ne oldu?
Dr. Fox’un “araştırmaları” internette yaygın olarak paylaşılmışsa da, bu araştırmacının bir sahtekar olduğunu savunanlar, dava açıp kliniğini kapattırdılar.
Ama bugün onun doğru söylediği artık reddedilemez bir gerçektir.
Bugün “filozof” diye adlandırılan ama aslında kristal çocuk olan Atakan’ın videosu yayınlanmasaydı bu gerçeklerden binlerce kişi hala habersiz yaşayacaktı..
Neden patladı birden bire ve bir günde tüm medya organları üşüştü bu garip bakışlı çocuğun başına?
Oysa yaptığı tek şey yaşına uygun olmayan materyalist kitaplar okumaktı.
Başka?
4 yaşında Kuran hafızları, 7 yaşında Buhari ve Müslim hafızları da var bu ülkede oysa?
Neden bu çocuk?
Çünkü dahi olarak lanse edilip peşine kristal olduğu vurgulandı..
Medya ne vakit hayrlı bir iş için uğraşmış ki bugün bunu yapacak?
Neden kanıyoruz herşeye?
Belki yüzlerce anne benim çocuğumda kristal, indigo olsun diye çocuğunun genleriyle oynatacak ben buna eminim!
Her olan biten bizim hayrımıza değil neden bunu anlamıyoruz ısrarla?
İnsana enerjide, ilhamda iki kanaldan gelir.
Bu ya Rahmanidir ya şeytani.
Bugün vaad edip gerçekleştirdikleri bir program var Matrix filmindeki gibi.
İnsanın beynine bir program yüklüyorlar ve 1-2 haftada çatır çatır ingilizce konuşuyor.
Bu şeytani olandır çünkü bilinçaltına müdahale ettiriyorsun sana nasıl bir enerji yolladılar bilmiyorsun ingilizce programını yükleyen başka neler yükleyecek yada bilinçaltından neler silecek bilmiyorsun!
Oysa Yahudiler Rasulullahı yanlış bilgilendirmesin diye tam 15 günde İbranice öğrenen sahabelerde geçti bu dünyadan. İste bu Rahmani olandı!
Allahın yardımıyla olandı, davası için çırpınana bahşedilendi.
Yada daha günümüzden bir örnek verecek olursak bugün aynı programın beyine yüklenmesiyle bir anda karete ustası yada çok ağır halter kaldıran insana dönüşüyorlar. Bu şeytani olandır.
Rahmani olanı Çanakkalede Seyyid Onbaşının Ya Allah deyip kaldırdığı gülle ile gördü atalarımız.
Şimdi bu çocuğa gelecek olursak konuştuklarını analiz edin..
Bu yaşta Evrim teorisinden bahsedip;
-İnsan topraktan yaratılmadı. Tek hücreli varlıklardan evrim sürecinde oluştu diyor..
Yani bu nedir? Bunun Rahmani bir tarafı var mı?
Kristal ve indigo çocukların rehberleri şöyle diyorlar;
-Bu insanların amaçları; Eski medeniyetleri, örfleri, kanunları, eğitim sistemini yıkıp kendi sistemlerini kurmaktır.
Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi?
-Eğitim sistemini düzelttikten sonra adalete yön vereceğim! Pardon, yön vereceğiz.. diye büyük büyük iddialarını savurdu.
Biyolog Dr Aidin Salih bu konu hakkında;
-Ben onların Deccalin askeri olacağını düşünüyorum. Zaten onlarda bunu saklamıyor ki.. “Bizler hükümetin başına geçeceğiz, bütün kuvvetleri ele alacağız” diyorlar. Demiştir.
Peki dahası?
Yine bu çocukların rehberleri şöyle derler;
-Kristal ve indigo çocuklar şifacıdır. Dokundukları yeri iyileştirebilirler.
Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi?
-Ben bugün çözülmeyen hastalıklara çare bulacağım.Down sendromu, otizm, şizofreni hastalıklarını iyileştireceğim!
Biyolog Dr Aidin Salih bu konu hakkında;
-Onlar, şifacı olup sizi iyileştireceklerini söyleyecekler. Bütün hastalıkları tedavi edeceklerini söyleyecekler. Onların gözlerine baktığınızda hemen anlarsınız! Sizi göz temasları ile etki altına alabilirler.
Yine onların rehberleri;
-Onlar yıldızların çocuklarıdır. 5 boyutlu bir dünyadan geliyorlar. İnsanların ve bebeklerin bedenlerine yerleşiyorlar. Onlar bu kötü düzene karşı savaş açacaklar..
İndigo olanlar savaşarak tüm kötülükleri temizleyecekler dünyadan ve onlar güvenli bir dünya bırakacaklar.. diyorlar..
Şimdi bu durum bize ütopik gelebilir.
Bende size derim ki hiç rukye videosu izlediniz mi?
Metafizik varlıkların insan bedenini kullandıkları ve hatta onları yönlendirip kendilerinin onların ağzından konuştuğu artık kimseye kapalı bir mesele değildir..
Durum bu kardeşler.
“Onlar insanların bedenlerini kullanıyorlar. Bu çocuklardan uzak durun. Siz onlara hiçbirşey yaptıramazsınız, ama onlar size herşey yaptırırlar. Onlar hakkında konuşmak çok tehlikelidir. Allah sizi büyük bir toplantıda onların hakkında konuşmaktan korusun. Çünkü onlar heryerdeler ve size saldırırlar. İstanbul’da çok belirtileri var.
(Aidin Salih-02.03.2013)
Aradan geçen 7 sene sonrasında İslam hekimesi Aidin Salih’in ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük
Ancak Mümin ferasetiyle bakanlar hemen anlarlar ve çok rahatsızlık duyarlar bu insanlardan..
Fiziki yapıları, gözleri ve bakışları asla normal değildir.
Özellikle bahsettigi konulara bir dikkat edin.
“İnsanlıgın kurtuluşu, adalet sağlamak, ahlak” gibi konuları anlatarak bize New Age tarikatların söylemlerini bariz söylüyor..
Ancak her şeye bilmeden atlayan ve sonra “aaa pardon” demeye alışmış ülkem icin bu insanlar malesefki baştacı yapılacak..
Ülkemizde ve dünyada durumu anlatabilen sayılı insanlar var..
Ancak fıtrat sahibi, Müslüman basiretiyle bakanlar anlayabilir.. Kalpleri rahatsız olur..
Rabbim bizi ve neslimizi korusun.. Umarım “Sade hayat imandandır” buyurarak bizleri sade olmaya sevk eden Peygamberimizi bir nebze anlarız..
Avuçlarınıza bol bol okuyup yavrularınızı mesh edin, sünnetullaha yapışın, farzları terk etmeyin, bol bol zikir ve dua edin bizleri muhafaza edecek başka birsey yoktur..
Dualaşalım..
Yağmur İbiç/19.02.2020
166 notes · View notes
name-ihumayun · 4 years
Photo
Tumblr media
KRİSTAL VE İNDİGO ÇOCUKLAR "Kristal" denilince gümüşlüğe dizdiğimiz kristal takımlar, yada "indigo" denilince aklımıza sadece eşarp renkleri geliyordu.. Öyle değil mi? Hiç tasavvur edebilir miydik bu kavramların yeni bir insan ırkına ait olacağını? Ne sandık ki sahi? Bill Gates hep Afrika ile uğraşacak, Amerika sadece ortadoğuyu vuracak, İsrail sürekli Kudüs'ü işgal edecek bize dokunmayan yılan hep biiiiin yaşayacak! Oysa bugün biyolojik olarak öyle bir yerdeyiz ki; inanın çekip alnımızdan vursalar belki daha iyiydi.. Bugün "Fıtrat savaşı" veriyoruz bizler.. Allah bizi nasıl yarattı ise, öyle kalabilmek adınadır verdiğimiz tüm mücadele. Yoksa firavunlukta gözümüz yok ki hiç başımız ağrımasın türünden bir sağlık isteyelim.. Yada toprak Rasulullah'ın üzerine atılmışken, daha uzun ömürlü olalım diye sakınmıyoruz kimyasallardan kendimizi ve ehlimizi.. Ne için peki bunca uğraş? Bizler bugün tek bir şeyin bedelini ödüyoruz. "Allah Rasulu ve Ashabının ciddiye aldığı kadar Deccali ciddiye almadık, almıyoruz!" Ne bu rahatlık? Asıl Peygamber ve ashabı demeli değiller miydi; -Ya İslam daha yeni geldi, ne deccali? Ne kıyameti? Daha bir sürü alamet var bizi mi bulacak Deccal! Demediler! Aksine her namazlarında Deccal ve fitnelerinden Allaha sığındılar. Ya biz? Sanki bunca uyarı bize gelmemiş, bunca tuzak bize kurulmamış, ahir zaman ümmeti değilmişiz gibi herşeyden habersiz yaşıyoruz. Önümüze ne koysalar sazan misali atlıyoruz. Ne vaad etseler mucize geliyor inanıyoruz. Bizler senelerdir; -İnsanların fıtratlarıyla oynuyorlar, ekini ve nesli ifsad ettiler, doğacak çocuklar normal insan fıtratında olmayacaklar! Diye haykırdıkça sesimiz duyulmadı, umursanmadı. Dünyanın nüfusu azaltılıyor dedikce "komplo bunlar" dendi.. Çocuklarımız değişiyor dedikçe "çamaşır susuz temizlik, margarinsiz kurabiye olmaz" dendi.. Sonuç? Gerçekten hasta bir nesil.. Hem bedenen, hem ruhen hasta bir nesil.. Nasıl ki bunca savurganlığımız doğayı, suyu, havayı mahvetti ve hiçbirşeyi geri alamıyoruz, işte bu umursamazlığımızda evlatlarımızı mahvediyor ve biz hala uyuyoruz. Konuyu daha iyi anlayasınız diye bu izahlarda bulundum. Mevzumuza gelecek olursak; İnanın ne yaptılar, nasıl yaptılar bilmiyorum. Ancak bugün millet, din, ırk ayrımı yapmadan bu ifsadı herkes üzerinde gerçekleştirdiler. Hemde mucize ve çok güzel bir durummuş gibi lanse ederek.. Hatta öyle ki "bizim kristal ve indigo hafızlarımız vaaar" diye övünen kadınlar görüyor, acı bir tebessümle idraksizliklerine yanıyorum. Bugün "kristal, indigo, gökkuşağı, melek çocuklar" ismini verdikleri ve kendilerininde normal insan formunda olmadığını kabul ettikleri türden bir nesil geldi. İlk olarak indigolar doğmaya başladı. Neden indigo adı verildi? Her insanın letaifleri yani bilimsel lisan ile Auraları vardır. Bunu ilimsel olarak zaten biliyorduk peki bilim nasıl kabul etti derseniz; 1939 yılında Sovyet Bilim Adamı olan Semyon Kirlian'ın icadı ile "Kirlian fotoğrafçılığı" ortaya çıkmıştır. Bu icad ile insanların letaif yani auralarının fotoğrafları çekilebilmiştir. Her insanda 7 renk aura keşfedilmiştir. Bunun manevi bir hal olduğu ise; canlı bir yaprağın aurasının resmini çekiyorlar ve daha sonra bu yaprağı koparıyorlar. Aurada çok açık bir değişme görülüyor ve yaprak kurudukça aura yavaş yavaş kayboluyor. Buna bilimde "hayalet yaprak etkisi" (phantom leaf effect) ismini verip İslam'daki letaifleri bir nevi bilimselde ispatlamış oldular. Her fıtrat sahibi insanda 7 renk aura olması gerekirken bu insan türlerinde sadece 1 adet var. Oda fıtri bir şekilde değil. Bilimsel olarak tespit edildiğine göre indigo ve kristal insanların sadece iki kaşlarının ortasındaki letaiflerinden yani 3. Göz çakralarından "indigo" rengi bir ışık saçılıyor. Indigo rengi dünya varlıklarının auralarında yoktur! Ve bundan da başka letaifleri yok.. Kristal çocukların ise aynı şekilde sadece pastel kırmızı tonlarda ışık saçılıyor buda sadece hayvanlarda mevcut.. Bu sebeple duyarsız, itaat eden, boyun eğen, uyumlu, hissiz, donuk bakışlı, mimikleri enteresan bir yapıda olduklarını farkedersiniz. Bir diğer farklılıkları ise DNA yapıları.. Normal bir insanın dna sarmalları çifttir. Ancak bu insanların 12 sarmalları vardır. Bunu ilk dile getiren genetikçi Dr. Berranda Fox; "İnsanları 12 sarmallı DNA'lar ile mutasyona uğratacaklarını" itiraf etmiştir. Peki sonra ne oldu? Dr. Fox'un "araştırmaları" internette yaygın olarak paylaşılmışsa da, bu araştırmacının bir sahtekar olduğunu savunanlar, dava açıp kliniğini kapattırdılar. Ama bugün onun doğru söylediği artık reddedilemez bir gerçektir. Bugün "filozof" diye adlandırılan ama aslında kristal çocuk olan Atakan'ın videosu yayınlanmasaydı bu gerçeklerden binlerce kişi hala habersiz yaşayacaktı.. Neden patladı birden bire ve bir günde tüm medya organları üşüştü bu garip bakışlı çocuğun başına? Oysa yaptığı tek şey yaşına uygun olmayan materyalist kitaplar okumaktı. Başka? 4 yaşında Kuran hafızları, 7 yaşında Buhari ve Müslim hafızları da var bu ülkede oysa? Neden bu çocuk? Çünkü dahi olarak lanse edilip peşine kristal olduğu vurgulandı.. Medya ne vakit hayrlı bir iş için uğraşmış ki bugün bunu yapacak? Neden kanıyoruz herşeye? Belki yüzlerce anne benim çocuğumda kristal, indigo olsun diye çocuğunun genleriyle oynatacak ben buna eminim! Her olan biten bizim hayrımıza değil neden bunu anlamıyoruz ısrarla? İnsana enerjide, ilhamda iki kanaldan gelir. Bu ya Rahmanidir ya şeytani. Bugün vaad edip gerçekleştirdikleri bir program var Matrix filmindeki gibi. İnsanın beynine bir program yüklüyorlar ve 1-2 haftada çatır çatır ingilizce konuşuyor. Bu şeytani olandır çünkü bilinçaltına müdahale ettiriyorsun sana nasıl bir enerji yolladılar bilmiyorsun ingilizce programını yükleyen başka neler yükleyecek yada bilinçaltından neler silecek bilmiyorsun! Oysa Yahudiler Rasulullahı yanlış bilgilendirmesin diye tam 15 günde İbranice öğrenen sahabelerde geçti bu dünyadan. İste bu Rahmani olandı! Allahın yardımıyla olandı, davası için çırpınana bahşedilendi. Yada daha günümüzden bir örnek verecek olursak bugün aynı programın beyine yüklenmesiyle bir anda karete ustası yada çok ağır halter kaldıran insana dönüşüyorlar. Bu şeytani olandır. Rahmani olanı Çanakkalede Seyyid Onbaşının Ya Allah deyip kaldırdığı gülle ile gördü atalarımız. Şimdi bu çocuğa gelecek olursak konuştuklarını analiz edin.. Bu yaşta Evrim teorisinden bahsedip; -İnsan topraktan yaratılmadı. Tek hücreli varlıklardan evrim sürecinde oluştu diyor.. Yani bu nedir? Bunun Rahmani bir tarafı var mı? Kristal ve indigo çocukların rehberleri şöyle diyorlar; -Bu insanların amaçları; Eski medeniyetleri, örfleri, kanunları, eğitim sistemini yıkıp kendi sistemlerini kurmaktır. Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi? -Eğitim sistemini düzelttikten sonra adalete yön vereceğim! Pardon, yön vereceğiz.. diye büyük büyük iddialarını savurdu. Biyolog Dr Aidin Salih bu konu hakkında; -Ben onların Deccalin askeri olacağını düşünüyorum. Zaten onlarda bunu saklamıyor ki.. "Bizler hükümetin başına geçeceğiz, bütün kuvvetleri ele alacağız" diyorlar. Demiştir. Peki dahası? Yine bu çocukların rehberleri şöyle derler; -Kristal ve indigo çocuklar şifacıdır. Dokundukları yeri iyileştirebilirler. Bugün dinlediğimiz çocuk ne dedi? -Ben bugün çözülmeyen hastalıklara çare bulacağım.Down sendromu, otizm, şizofreni hastalıklarını iyileştireceğim! Biyolog Dr Aidin Salih bu konu hakkında; -Onlar, şifacı olup sizi iyileştireceklerini söyleyecekler. Bütün hastalıkları tedavi edeceklerini söyleyecekler. Onların gözlerine baktığınızda hemen anlarsınız! Sizi göz temasları ile etki altına alabilirler. Yine onların rehberleri; -Onlar yıldızların çocuklarıdır. 5 boyutlu bir dünyadan geliyorlar. İnsanların ve bebeklerin bedenlerine yerleşiyorlar. Onlar bu kötü düzene karşı savaş açacaklar.. İndigo olanlar savaşarak tüm kötülükleri temizleyecekler dünyadan ve onlar güvenli bir dünya bırakacaklar.. diyorlar.. Şimdi bu durum bize ütopik gelebilir. Bende size derim ki hiç rukye videosu izlediniz mi? Metafizik varlıkların insan bedenini kullandıkları ve hatta onları yönlendirip kendilerinin onların ağzından konuştuğu artık kimseye kapalı bir mesele değildir.. Durum bu kardeşler. "Onlar insanların bedenlerini kullanıyorlar. Bu çocuklardan uzak durun. Siz onlara hiçbirşey yaptıramazsınız, ama onlar size herşey yaptırırlar. Onlar hakkında konuşmak çok tehlikelidir. Allah sizi büyük bir toplantıda onların hakkında konuşmaktan korusun. Çünkü onlar heryerdeler ve size saldırırlar. İstanbul'da çok belirtileri var. (Aidin Salih-02.03.2013) Aradan geçen 7 sene sonrasında İslam hekimesi Aidin Salih'in ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük Ancak Mümin ferasetiyle bakanlar hemen anlarlar ve çok rahatsızlık duyarlar bu insanlardan.. Fiziki yapıları, gözleri ve bakışları asla normal değildir. Özellikle bahsettigi konulara bir dikkat edin. "İnsanlıgın kurtuluşu, adalet sağlamak, ahlak" gibi konuları anlatarak bize New Age tarikatların söylemlerini bariz söylüyor.. Ancak her şeye bilmeden atlayan ve sonra "aaa pardon" demeye alışmış ülkem icin bu insanlar malesefki baştacı yapılacak.. Ülkemizde ve dünyada durumu anlatabilen sayılı insanlar var.. Ancak fıtrat sahibi, Müslüman basiretiyle bakanlar anlayabilir.. Kalpleri rahatsız olur.. Rabbim bizi ve neslimizi korusun.. Umarım "Sade hayat imandandır" buyurarak bizleri sade olmaya sevk eden Peygamberimizi bir nebze anlarız.. Avuçlarınıza bol bol okuyup yavrularınızı mesh edin, sünnetullaha yapışın, farzları terk etmeyin, bol bol zikir ve dua edin bizleri muhafaza edecek başka birsey yoktur.. Dualaşalım.. Yağmur İbiç/19.02.2020
62 notes · View notes
uzaydanhaberler · 6 years
Photo
Tumblr media
KAYIP RENKLERİYLE BİRLİKTE GÜNEŞ'İN TAYFI⠀ ⠀ Güneş’in ışığında bazı renklerin neden eksik olduğu hala bilinmiyor. Burada Güneş’in, ışığı prizma benzeri bir cihazdan geçerken üretilen tüm görünür renkleri var. Tayf McMath-Pierce Güneş Gözlemevi’nde oluşturuldu ve ilk olarak beyaz görünse de neredeyse her rengin ışığını yayınlayan Güneşimizin kesinlikle sarı-yeşil ışıkta en parlak olduğunu gösteriyor. Tayftaki karanlık bölgeler, aşağıda yayınlanan güneş ışığını Güneş’in yüzeyinde ya da daha yukarıda soğuran gazdan kaynaklanıyor. Farklı türde gazlar ışığın farklı renklerini soğurduğu için Güneş’i hangi gazların oluşturduğunu belirlemek mümkün. Örneğin helyum ilk olarak 1870’te bir Güneş tayfında keşfedilmiş ve daha sonra Dünya’da bulunmuştu. Bugün tayfsal soğurma çizgilerinin büyük bölümü tanımlanmış durumda, ama tamamı değil.⠀ ⠀ Görsel: Nigel Sharp (NSF), FTS, NSO, KPNO, AURA, NSF⠀ ⠀ #apod #nasa #sky #space #astronomy #science #repost #gökyüzü #astronomi #uzay #bilim #uzaydanhaberler
2 notes · View notes
yenimermer · 3 years
Photo
Tumblr media
Neden İtalyan Mermer'i Seçmelisiniz?
Bir mermer seçmeye gelince, çoğu iki seçenek arasında azalma eğilimindedir, bunlardan biri Hint mermeri, diğeri İtalyan mermeri. Mermerin kapsamlı ve yaygınlığı, önemli miktarda doğal aura verir.
Ancak İtalyan Mermer'i seçmenizin tek nedeni bu değil. İtalyan mermer ini nasıl algıladığınıza dair bakış açınızı değiştirebilecek en önemli gerçeklerden bazıları.
Çünkü her zaman yüksek talep görmektedir:
Bu özel mermer, sağladığı estetik zevk nedeniyle en çok talep gören mermerdir.
Kirli beyaz yapısal bileşim, görünümü tamamlayan bir benek tanesi üzerinde pürüzsüz bir doku sağlar.
Her şeyin orijinalliği, kurulumdan sonra evinize son bir dokunuş sağlayacaktır. Bu yüzden çoğu kişi bunu diğer mermerlerden daha çok tercih ediyor.
Yetkisi nedeniyle:
Mermer, talebini saflığa ve büyüleyici renk tonuna borçludur. Beyaz rengin bir marbel konturdaki temsili, gerçek bir şey gibi görünmesini sağlayan bir yanılsama yaratır.
Bu nedenle, yüzyıllar önce bile birçok kişi İtalyan mermerinin kullanımını diğerlerinden daha çok tercih etti. Michelangelo'nun Davut'unu ele alalım. Bu fenomen heykel uzun duruyor ve dünyanın her yerinden birçok sanat meraklısı tarafından övgüyle karşılanıyor.
Bir mermerde yakalanması oldukça zor bir etki yaratır, esas olarak mermerin farklı renk konturları ve bir his uyandıran dokuları nedeniyle.
Dayanıklı olduğu için:
İtalyan Mermer, zarafetini kaybetmeden her şeye, dış ve hatta iç baskılara dayanma kabiliyetine sahip mermerlerden biridir.
Mermerin ihtişamı yapısal bileşiminde yatmaktadır. Mermerlerin diğer mermerlerden farklı bir yapıya sahip olduğu Carrara bölgesinden gelmektedir.
Genel olarak, mermerler, büyük bir basınç ve daha yüksek bir sıcaklıkla karşılaştıktan sonra oluşan kristalleşmiş bir kireçtaşından başka bir şey değildir. Bu, daha büyük miktarda kristalin bir metamorfik kaya oluşturmak için birbirine bağlandığı zamandır. Yoğun ısı, kayanın estetiğini bozabilecek her türlü kirliliği ortadan kaldırır. Bundan sonra sadece çeşitli renkte başlayan beyaz mermer kalıyor. Mermerin sunduğu minerallere göre damar renkleri farklılık gösterecektir.
Sonuç:
Beyazın arka planında dans eden cesur ve güzel renk serabı, ancak İtalyan Mermer ile karşılanabilecek bir özgünlük duygusu sağlar. Minerallerin etkileşiminin benzersiz sonucu, ona övgülerinize değer bir etki verdi.
0 notes
tesbihatolyesi · 3 years
Text
Necef Tesbih Bilinmeyen Faydaları!
Necef Tesbih
Necef tesbih, dağ kristalidir. Irak Necef bölgesinde çıkan doğal taştır. İçi kristalimsi buzlu çok şık bir görünüme sahip olan necef tesbih modelleri, Necef taşının diğer adı ; dağ Kristali, kaya kristalidir. Necef taşı, kristal kuvars taşının şeffaf saydam ve belirli özelliği olmayan türüdür. Camsı görünümdedir.
Necef Taşı Faydaları
Necef taşının şifalı etkileri nelerdir? • Fiziksel, ruhsal, duygusal yönden kişiye fayda sağlar. • Olumsuz enerjileri temizler. • Sindirim sisteminin sağlığı. • Kan dolaşımını sisteminin sağlığı. • Troid bezi sağlığı • Bağışıklık sistemi güçlendirilmesi • Kıvrak zeka problemleri çözmeye yardımcı olur. • Beyin fonksiyonları düzenler • Negatif enerjilerden korunmayı sağlar • Kabus görmeyi engeller. • Hafıza gücü, dikkat ve odaklanmayı sağlar. • Hormonal dengeyi sağlar. • Büyülerin etkisini hafifletir • Erken yaşlanmayı önler • Epifiz ve hipofiz bezi sağlığı, • B vitamini dengesi, • Bedendeki statik elektriğin giderilmesi, • Sinir sisteminin düzenli çalışması, • Aura temizliği, sevgi ve şefkat, sevgi gücü,
Necef Tesbih Nedir
Necef Tesbih Nedir, konusuna gelmiş bulunmaktayız. Taşın içindeki muazzam çatlak tarzı görüntüsünün oluşması nedeni taşın içinde boşlukların bulunmasıdır. Taşın içindeki boşlukların içinde su bulunmasıdır. Şıklığınıza şıklık katacak necef tesbih Türkiye'nin en uygun fiyat garantisi ile hemen sahip olabilirsiniz.
Necef Tesbih Fiyatları
Necef tesbih fiyatlarından sizlere bahsedelim. Necef taşı şeffaf saydamdır. Beyaz görülebilir dalga boylarındaki tüm renkleri kapsayan akromatik bir renktir. Arılığın, saflığın, En uygun fiyat garantisi ile soğuk görünüme karşın sıcaklığın, henüz biçimlenmemiş şeylerin adları olmanın, doğumun ve ölümün, bolluk ve bereketin, aydınlığın simgesidir.
Necef Tesbih Özellikleri
Necef tesbihin özelliklerinden bahsedelim. Aslında kuvars taşının bir türü olan necef ta��ından yapılan tesbihlerin en önemli özelliği buzlu görünüme sahiptir. Buzlu görünüme sahip olmasının sebebi içerisindeki boşluklardan kaynaklanır. Boşlukların içerisine yıllar yıllar içerisinde su dolmaktadır. Boşlukların içerisinde su mevcuttur. Şıklığınıza şıklık katacaktır.
Necef Tesbih Nasıl Anlaşılır
Necef tesbih nasıl anlaşılır konusuna gelmiş bulunmaktayız. Anlamanın yollarından biri, görünüm testidir. İçerisi buzlu görünüme sahip olmalıdır. Buzlu görünüme sahip olmayan necef taşları, orijinal değildir. Doğal değildir. Diğer bir anlamanın yolu ise zor olan gemoloji laboratuvar testidir. 300 TL ile bu testi yaptırabilirsiniz.
0 notes
mobil13com-blog · 5 years
Text
Galaxy 10 Lite Hakkında Yeni Bilgiler Ortaya Çıktı!
Yeni haber paylaştı! https://www.mobil13.com/galaxy-10-lite-hakkinda-yeni-bilgiler-ortaya-cikti-25378.html
Galaxy 10 Lite Hakkında Yeni Bilgiler Ortaya Çıktı!
Tumblr media
Galaxy 10 Lite üzerinde Samsung çalışmalarını sürdürüyor ve ucuz bir fiyatla satışa çıkarılacağı bilgiler arasında yerini alıyor. Üzerinde çalışmaları sürdürülen Galaxy 10 Lite’ın renk seçenekleri de kendini belli etti. Samsung’u yakından takip eden Sammobile’a göre cihazın renk seçenekleri, siyah, mavi, beyaz olarak karşımıza çıkacak. Galaxy S10 serisinin renkleri, Prism Blue, Prism Black, Prism White, Prism Green olarak karşımıza çıkmıştı.
Galaxy S10e serisinin uygun fiyatlı bir şekilde geldiğini ve renk seçeneğine ek olarak Canary Yellow rengini eklemişti. Galaxy S10 Lite’a ise yeşil ve sarı renklerinin gelip gelmeyeceği konusunda bir bilgi yer almamaktadır. Gradyan efektine sahip olan Aura Glow seçeneği de amiral gemilerinde artık yerini almayacak gibi duruyor. Galaxy S10 Litbe’a da gelmeyeceği konusunda bilgiler yer alıyor.
Galaxy 10 Lite’in donanım konusunda Galaxy A91’den farksız gibi duruyor. 855 yonga seti olan cihazın 6,7 inç Full HD ekranı da yer almaktadır. 8 GB RAM ve 128 GB genişletilebilir depolama alanı bulunmaktadır. Batarya konusunda 4.500 mAh pil gücüne sahip ve 45W süper hızlı şarj bulunmaktadır. Arka kısmında yer alan kameralar ise sırasıyla 48 MP, 12 MP, 5 MP’dir. Cihazın ön kısmında ise 32 MP sensörün yer alması bekleniliyor.
Sammobile tarafından verilen başka bir bilgi ise Galaxy Note 10’un Lite sürümünün de yolda olduğunu belirtiyor. Bu modelin teknik özellikleri bakımından bir bilgi yer almamaktadır. İlerleyen günlerde netleşen bir durum olursa sizleri haberdar edeceğiz. Merak ettiğiniz soru ve görüşlerinizi yorum kısmına yazabilirsiniz.
0 notes
ruhsalseyler · 2 months
Text
Auran Güçlü mü?
0 notes
fadlicinar · 4 years
Text
I Belong to You
Kişisel Savaş
Genellikle bulutlardan resim yapmak yerine, kahvemin üzerinden çıkan dumanı şekillendirmeye bayılırım. Evde vakit geçirdiğim süre zarflarında kendimce kurmuş olduğum bu imparatorluğun basit eylemleri arasında geçirdiğim sıradan bir sabahın aksine, oldukça fazla bildirime sahip ana sayfam üzerinde kaybolup gidiyordum. Bu duruma alışkın olmadığım için, dinlediğim müziklerde ve izlediğim filmlerde ufak değişikliklere gittiğim söylenebilir. Farklı tarz albümler keşfetmeye daha bir meyilli olduğumu görmek çok zamanımı almadı. Bildirimler arasından işime en çok yarayan akşam planımı şekillendirmeye başlamıştım. Asker arkadaşımla güzel bir kahve içip, sonrasında iyi bir filme gidecektim. Sonrasında da eve dönüp kendi çapımızda yaşantılarımızı irdeleyecek, birbirimize tavsiyelerde bulunacak, alkolün etkisiyle alakasız danslar etmeye başlayacak ve bundan mutluluk duyacaktık. Her şey planladığımız gibi ilerliyordu. 
Akşam olduğunda birkaç arkadaşımızla beraber odada müthiş bir enerji hakim oldu. Benim sahip olduğum bireysel iletişimin aksine, gruptaki herkesin herkes hakkında bu kadar fazla krediye sahip olması ender görülen bir durumdu. Dolayısıyla benim için müthiş bir tiyatro sergileniyordu. Korkmam gereken bir durum yoktu. Her şey kontrolümün altında….Son iki haftadır sürekli tekrarlayarak kendimi telkin ettiğim yegane kalıp buydu hatta. Gerçekten korkacak bir durum yok. Sadece yazmaktan daha önemli kabul ettiğim işlerim var. Sadece bu…Bu süreç ise benim uzun savaşlar verdiğim, uğruna krallıklar harcadığım insanlar arasındaki enerjiyi çözebilmek adına verdiğim savaşlardan sonra ortaya çıkan bir işti. Belki de bir sorumluluk. İşin özünde ya kendimi bulacaktım, ya da kendimi yaratırken daha güçlü olacaktım. Zaten yeterince suçluluk duyuyordum yaptıklarım adına. Bu çok masum bir kabulleniş gibi geliyordu bana elbette, sebebi ise kendi vicdanımdı. Fakat bunu öyle güzel idare edebileceğimi görmek başta çok uzak gelse de, şu an içinde bulunduğum hayata bakılırsa oldukça iyi bir yol kat etmişim. 
Tüm bu düşünceleri masadan grup içinde etkin olabilmek adına kül tablasını yeni tanıştığım insanlara uzatırken düşünüyordum. Kafaca herkese ayak uydurabilen bir kıvamda taburemde otururken, fiziken oradan düşmemek adına ciddi bir savaş veriyordum. Susadıkça bira içiyor, cümlelerime başlarken mutlaka bir sigara yakıyordum. Savaş öncesi cephanemi doldurur gibi. Mermilerimizi oldukça etkili yerlerde harcadığımızı gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Enerjinin tavan yaptığı, bakışların uzun bir hal aldığı, gülümsemelerin normal bir dışavurum haline geldiği bir masa. Daha fazlasını isteyebileceğimi hiç düşünmüyorum. Ömrümün sonuna kadar taşıyabileceğim bir görevdi ve ayın elemanı olabileceğim bir geleceğin yansımasını, o akşam kahkahalarla temel atarak inşa ediyorduk. 
Konsept
Kendimi iyi hissettiğim bir kombinim vardı. Arabadan indiğim gibi camda kendimi seyrederek, ufak dokunuşlar yapmaktan alıkoyamıyordum. Parfümüm her nefeste daha bir ferahlatıyor, sıcağın iyice yükseldiği akşam saatlerinde elimdeki kokteylin elimde bıraktığı nem ile saçlarımı arkaya doğru atarak çevremi süzmeye devam ediyordum. İnşa ettiğimiz temelin üzerinden çokça zaman geçmişti ancak beklenenin aksine çok az vakit geçiriyorduk. Bu durumu kabullenebilmek için çok fazla düşünmemize gerek yoktu ancak aksini de ispatlayamıyorduk. İletişimimizin büyük kısmını birbirimize önerdiğimiz şarkılar, diziler, yazılar, kendimiz dışında her şeydi bir nevi. Fakat bu durum görünenin aksine elimde tuttuğum kokteyl kadar lezzetliydi.
Çok fazla tercih edilmemiş bir mekanın içinde, sadece bize ayrılan birkaç masanın birleşmesiyle alanın tam orta yerinde yine birbirimize çerezler uzatıyor, sigaraları yakıyor, müzikleri listeye atıyorduk. Hiç olmadığım kadar rahat ve huzurlu olduğumuz her halimizden belliydi. Güzel bir sohbetin yanı sıra, taze kavrulmuş kuruyemişler eşliğinde, cin-tonik neden favori içeceklerimizden birisi, bunu tartışıyorduk. 
Bir insan ile vakit geçirebilmek için mevcut olan binlerce faktörü dert etmediğim birisi, pekala beni ömrümün sonuna kadar varlığı ile mutlu edebilirdi. Bunu sürdürürken de olanı biteni kabullenmiş bir yapıda olması belki de beni gereğinden fazla rahatlatıyordu. Fiziksel olarak oldukça ilgimi çekse de bunun çok üzerinde bir aura ile baş ediyordum. Belki de onunla geçirdiğim her süre zarfında anladığım gibi, elimdeki içeceğin mükemmel karışımı kendisi de hayatı boyunca harmanlayarak bana sunuyordu. Lezzetli, kıvamında, ideal. O an düşündüğüm tek şey, içinde bulunduğum konsepti çok sevdiğimdi. 
Sanat Sanat İçindir
Akşama doğru 5 gibi uykuya dalıp, gece 2 gibi uyanarak kahvaltı ettiğim karantinanın 20.gününe yaklaşırken, binlerce faktörden arınarak kendimi ifade ederek içinde bulunduğum bu durum, beni oldukça mutlu ediyordu. Sanatıyla yeni bir poz vererek en uç noktalarda beni etkilemeyi başarıyor, boş zamanlarda çözüm olarak harekete geçirdiği hobileri ise benim için çokça yetenek gerektiren faktörleri bir arada tutuyordu. Sesini duyabilmek ve güne onunla başlayabilmek büyük bir ayrıcalıkken, onu bir sanat eseri olarak görüyorum. Biliyorum ki sanat sanat içindir, ben ne kadar istersem o kadar alabilirim. Bazen yeri gelir, tüm renkleri vücudunda istersin, bazen bir notayı en güzel sen söylersin, bazen haftalarını sadece bir sahne için harcarsın. Hepsininin mutluluğu çok başka şekillerde tarif edebilecek kıvama geldiğinde, yazmakta zorlanıyorsun zaten. Çünkü o kadar kelime bilgin hiçbir zaman olmamıştır, hiçbir zaman bu kadar ilham almamışsındır. Bütün bu olanları daha sade bir şekilde özetleyebileceğimi sanmıyorum. Olan biten bundan çok fazlası sadece, bunu biliyorum. 
0 notes
Text
Düşüncenin Tenselliği 27.01.17
Tumblr media
‘’Her imge bir uykudur.’’
Walter Benjamin
İmgeler bilincin yeraltından fırlayıp gün yüzüne çıkar ve görme biçimleri üzerinden yeniden kodlanır.
Görüngüler ile algılayış flört halindeyken imgeler yaratır.Bu imgeler ‘çocukluğun’-bir şekilde güzeli duyumsatan bütün yaşanmışların hafızasını renkler,kokular göstergelerin vasıtasıyla açığa çıkartır.Yaşanmış zaman ve yaşanmakta olan zamandaki birliktelik;  geçmiş zamandaki mekânı da hatırlayışı beraberinde getirir. Mekânı hatırlayışla anın yaşandığı zamandaki duygulanışı öncelik-ardıllık ilişkisi kurmaz.
Nesne ve öznenin kurduğu tek düzeyli kör ilişki ‘algı kapılarının’ aralanması veya kapanmasıyla birlikte ortadan kalkar.Yerine yavaşlığın;görüngünün  içerisinin görüldüğü,renklerin,seslerin ve  şeyler arasındaki konumlanışların yeniden keşfinin anı yakalanır.Walter Benjamin’in ‘’aura’’ kavramına en çok yakın olduğumuz yerdir.Hiçbir şey kesin değildir,imkansızda değildir.Tin’in baskınlaştığı bir materyal hali demekle yetiniyorum.
Kapatılmış bir anı aniden açılır.Başı sonu,öncesi sonrası flulaşırken anı bütün grafikleriyle öne getirilir.Bir rüyanın hatırlanışın anında elden kaçışına benzese de anının yoğunlaştırdığı ben’in, tarihinden bu güne çektiği bir hat üzerinde şekillenir. belki de yeniden kurgulanır bu anı. Şu an yaşanan zamanın,yazılan tarihin tutulamazlığının çaresizliğinde geçmişteki anı kayar yerinden.Hatırlayış  bir varoluş belirtisi,işareti gösterir.
Gündelik  zamanın keşmekeşliğinde ‘dışarı’da olan bir zamana eklemlenen birey bunun aksine yeni zaman ve mekân farkıyla özgürleşir.Şimdi ‘dışana’ çıktığı zaman ve mekan algılayamazlığının yerine özgürdür.Bilinç ve zihin temelleri üzerine asıl şimdi oturtulmuştur.Sözünü ettiğim ‘dışarısı’ kırmızı kart yiyip saha dışına çıkmış bir futbolcunun dışarıda bir daha kırmızı kart yemesinin mümkün olmaması gibi bir kurala bağlıdır. Lakin biraz önce oyunda olan futbolcu şimdi dışarıdan yalnızca seyretmek zorundadır.Oyun tren gibi önünden geçerken o dışarıdadır.Ancak yoğunlaşmış bir beden enerjisiyle takım arkadaşlarına mesaj olabilir.Oynanmakta olan oyunu geçerken seyreden futbolcuya biraz önce oyunda oluşu,şimdiki zaman anılarına dönüşür.Anılar eleştirilebilir,surgulanabilir ve üzerinde fantazmagoriler kurgulanabilir. Ne yapılmak istenirse o yapılsın anılarla: özgürleşmiş bilinçte gündeliğin sıradanlığından farklı,aynı zamanda yoğun nitelikli kavrayışlar ete kemiğe bürünmüş duyumsamaya dönüşürler.nesne ile öznenin eriyip birbirine karıştığı yerdir kavrananların duyumsanışı. Tarihten bizim bilincimize düşen kadar telepatik enerjinin  (muhakkak bizim biyolojik varlığımızın öncesinde ve sonrasında var olan) billurlaşmış hali olarak tanımlanabilir.
Fragmanlaşan anılar şimdiki zamana çektiği bu hatla ‘varoluşumuzun sancısını’ uyarır.
Tumblr media
fe�N6j��
Bir mahallenin deneyimlenmiş aurası yeniden sokaklarında yürüyormuşçasına imgelemimde belirir. sokaklarından birinde durup önünde,seyrettiğim bir önceki yüzyıla ait tarihi yapı bana o zaman   söylemek istediğini yine fısıldar.Bahçesindeki ağaçların hışırtısıyla,bir sonbaharın esenliğinde,batan günün  bütün  renkleri camlarına vurduğunda ,anlık bir dalgınlığın  yoğunlaşan sonsuzluğunda yine fısıldar.
Mutlak aklın öğretilmiş  sınırlarını aşamayıp ama sınırlarını zorladığımız için kırıntılarıyla yetiniriz hazzın. Hatırlayış bir çeşit melankolidir.Ya da hatırlamanın kendinde,içkinliğinde aranmalıdır melankoli.Kırıntı hazlar bir nostalji yaratır.Nostalji içimizden dışarıya kanatlanamayan-duvara çarpan- ama çarpışmanın hemen ardından yeniden umutlanıp  bedeniyle niyetlenen güvercindir.Güvercin  denedikçe ‘dışarısı’ mümkündür.ya da güvercin denemeye devam ettikçe  özgürlüğün gerçekleşmeyecek olması gerçeği  sürekli  meşruiyet tereddüttü’ taşır.
Otun mistizminde duyumsadığımız mekan ve zamanın aurası tekrar o önceki yüzyıl yapısını gördüğümüzde  kendini göstermez. Oraya gitmek ancak bir sonraki narkotik esrime deneyimine betimsel malzeme sunabilir:Hüznü o kadar boğucu ve ürkütücü gelir ki’ mutlak akıl’ bütün enstürümanlarıyla karşı saldırıya geçip algı kapılarını kapatmaya uğraşır.İçinde bulunulan uzam varlığını dayatır. Gösteriyi grafiklerine indirger.Salt biçimiyle ele alır onu.Hafızaya ileride yeniden çıkarmak için kodlar gördüklerini.Tinsel yoğunlaşma yok olsa da hüzün bunalımı keyifsizlik değildir. Aklın baskısıyla griyleşen her şeyi gözlemlemek  ‘düşüncenin optiği’dir.
İleride  bir hatırlayışı  olabildiğince somutlamak; ancak o anın geçtiği,360 derece açıyla döndürülmüş gözün görebildiği, mekânın grafiklerinin  çıkarılmasıyla mümkündür.Kabaca iyi bir gözlem yeteneği gerektirir.Bir anı ileride hatırlanmak ve bilince çıkarılmak isteniyorsa: öncelikle grafik bilgisinin şekilleriyle düşünmeyi gerektirir.Gece lambalarıyla aydınlatılmış sokağın ,yıldızlı bir gecesinde, bar taburesinde  esrimekteyken, algılanan mekândaki lokasyonumuza bağlı kalınarak  optik düşünce oluşturulur.sokağın ufkundan bu yana doğru bir optik tarama yapılır. Mekânın algılanışı unutulmayacak bu özel günü; yeniden üretecek, imgeleri besleyecektir.
Hiç şüphesiz urbanizm bu grafiklerin kolay alımlanmasını sağlayabilir.19.yüzyılda Hipodamus planıyla projelendirilmiş bir mahallenin,iki katlı tinsel görüngüler sunan evleri arasında bir anı fragmanı tutmak daha kolaydır.21.yüzyıldan bakılınca mahalle çok yönden katmanlanmış olsa da tinini korur.tini bize bir şekilde değer.mahallenin nostaljik arnavut kaldırımları veya cumbalarındaki saksılar imgelemin gücünü belirler.
Tumblr media
Bir ağacın, cumbalı bir evin mahalleyle  kurduğu organik ilişkiden,eski bir  çeşmenin mahalledeki lokasyonundan, kavaklarla gizlenmiş bir bahçenin kıyısından,bahçeyi  sokakla ayıran barok korkuluklardan,gece lambalarının yarattığı gölgelerden ve bahar gürültülerinden bir araya gelen anı, ileride yaşam izi oluşturacaktır. İyileşmeyecekte olsa varoluşun ilacı olacaktır.
Bellek bu şekilde yol alabilir ya da önünü açabilir.
Benjamin Esrar Hakkında kitabının bir yerinde esrarı,hatırlamak üzerinden olumlar.Psikoaktif bir uyarıcıyla içinde bulunulan zamanın dışına çekilmek; düşünce üzerindeki modifikasyonun ve manipülasyonun dışa atılması veya dışına çıkılmasının simülasyon evreni,onun için geleceğin devrimci düşüdür.
Flanürlük bedeni özgürleştirir.gelip geçen gösterge ve görüngüler bilincin yeraltındaki hazineleri gün yüzüne çıkartır.Burası özgürlük edimine yakındır.kaldırımında yürüdüğümüz sokak biz kaldırımında yürürken tarihin ağırlığını ve melankolisini bize bulaştırır.Üst üste binip günümüze gelen kentin bir fragmanı yakamızı bırakmaz.Tarihin yükü vardır.
��B�A>�+
1 note · View note
uzaydanhaberler · 5 years
Photo
Tumblr media
Hubble’dan Karina Nebulası Panoraması
Görsel: NASA, ESA, N. Smith (U. California, Berkeley) et al., ve Hubble Heritage Team (STScI/AURA)
Hiddetli yıldızlar çevrelerini nasıl etkiliyorlar? Astronomlar bunu bulabilmek için gökyüzündeki en büyük yıldız oluşum bölgelerinden birisi olan Karina Nebulası’nın merkezinin 48 karelik yüksek çözünürlüklü, renkleri uyarlanmış bir panoramasını oluşturdular. 2007’de alınan bu görüntü Karina Nebulası’nın o zamana kadarki en detaylı görüntüsüydü. NGC 3372 olarak kataloglanan Karina Nebulası sıcak gaz akıntılarına, soğuk gaz havuzlarına, karanlık kürecik düğümlerine ve yoğun tozlu yıldızlararası madde sütunlarına ev sahipliği yapıyor. Merkezin solunda görülebilen Anahtar Deliği Nebulası bilinen en büyük yıldızlardan pek çoğunu barındırıyor. Bu büyük ve hiddetli yıldızlar muhtemelen karanlık küreciklerin içinde oluştular ve devamlı olarak enerjik ışıklarıyla, dışarıya akan yıldız rüzgarlarıyla ve de nihayetinde yaşamlarını süpernova patlamalarında sona erdirerek nabulayı tekrar şekillendiriyorlar. Çıplak gözle de görülebilen tüm Karina Nebulası 450 ışık yılından daha fazla genişliğe sahip ve yaklaşık 8.500 ışık yılı mesafede takımyıldız Karina’da yer alıyor.
Görsel: NASA, ESA, N. Smith (U. California, Berkeley) et al., ve Hubble Heritage Team (STScI/AURA)
Günün Astronomi Görseli 23 Haziran 2019 yazısı ilk olarak Uzaydan Haberler sayfasında göründü.
0 notes