Tumgik
#ağız sütü kanser
introduceofficial · 1 year
Text
Oral Kanser
Oral Kanser Oral Kanser Oral Kanser Oral kanser belirtileri arasında; çene veya ağızda olmayan kitleler, sürekli ağrı, tıkanıklık, çene veya ağızda bir yara olması, çene veya ağızda küçük kızarıklıklar, çene veya ağızda ağız kokusu, çene veya ağızda ağrısız şişlikler, çene veya ağızda çatlaklar, çene veya ağızda kızarıklıklar, çene veya ağızda kabuklanma veya yaralar, çene veya ağızda değişen ses…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
0 notes
hakkindabilgi-blog · 7 years
Text
ANNE SÜTÜNÜN BEBEĞE FAYDALARI NELERDİR?
Anne ile bebek arasında inanılmaz bir bağ oluşturan emzirme süreci sadece bebek için değil anne içinde son derece faydalı bir süreçtir. Emzirme sayesinde birçok kadın lohusalık dönemini çok daha rahat atlatır. Yine emzirme süreci annenin rahminin de daha çabuk iyileşmesini sağlar. Bebeğe de kendini en güvenli hissettiren süreç yine annesini emme sürecidir.
Tumblr media
Gelelim bebekler için özellikle ilk altı ay çok önemli olan anne sütünün faydalarına, •    Anne sütü bebeğin ilk altı aylık döneminde ihtiyacı olan yağ, protein vb. şeklinde her türden besin değerine sahiptir. Bu yüzden de bu dönemde bebeğiniz flor ve d vitamini dışında hiçbir ek besine, vitamine, ek sıvıya ihtiyaç duymaz. •    Anne sütünün içerisinde bulunan akyuvarlar ve koruyucu özellikteki besinle sayesinde bebeğinizin bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı daha dirençli olmasını sağlar. •    Anne sütünün yine çok ilginç özelliklerinden biriside her annenin sütünün kendi bebeği için en uygun özellikleri içermesidir. Yani bunu örnekleyecek olursak bir aylık bebeği olan annenin sütü bir aylık bebeğe uygun olacak yapıda olmaktadır. •    Bebeğinizin organlarının ve vücut sisteminin en iyi şekilde gelişmesini sağlayacak büyüme faktörlerinin gelişme sürecini hızlandırır. •    Bebeğinizin dünyaya geldikten sonra ilk emdiği süt ağız sütü olarak da bilinmektedir. Bebek için adeta ilk aşı değerindedir. Bu nedenle anneden gelen ilk sütün bebek tarafından emilmesi çok önemlidir. •    Anne sütünün içerinde bulunan enzimler bebeğinizde ishale yol açan mikroorganizmaların oluşmasını engel olurlar. •    Annesini emen ve anne sütü ile beslenen bebeklerde diğer bebeklere göre kabızlık, karın ağrısı ve pişik gibi problemlere daha az rastlanır.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
•    Annesini sağlıklı bir şekilde emen ve anne sütü ile beslenen bebeklerde kansızlık daha az görülmektedir. •    Sindirimi en kolay besinlerden olan anne sütünü bu nedenle bebekler çok rahat tüketirler. •    Anne sütü doğal bir sakinleştiricidir. Bu yüzden bebeğin ruh ve vücut sağlığı için en doğru besindir. •    Anne sütü ile beslenen bebeklerin zekâ gelişimi çok daha iyi olduğundan bu bebekler çok daha zeki olurlar. •    Anne sütünü sağlıklı şekilde tüketen bebekler de obezite yani aşırı şişmanlık neredeyse hiç görülmez. •    Anne sütü ani bebek ölümlerini alt seviyeye indirir. •    Daha önce anne sütünün sakinleştirici özelliği olduğunu söylemiştik. Bu sayede bebekler daha az ağlarlar ve daha sağlıklı uyku çekerler. •    Anne sütü bebekle anne arasında inanılmaz bir bağ oluşmasını sağlar. Hatta uzmanlar bebeklerin ilk başlarda annelerini bu koku sayesinde tanıdıklarını belirtirler. •    Anne sütü sadece bebeklik döneminde değil ileri yaşlarda da bebeği hastalıklara karşı korumaktadır. Bebekliğinde annesini iyi bir şekilde emmiş olan kişilerin ileride şeker hastası, alerjik rahatsızlık, astım, kanser gibi hastalıklara karşıda koruma oluşturur. Son olarak şunu belirtmek istiyorum bazı kadınların sütü ne yazık ki bebek için yetersiz olabilir ve ek gıdaya gerek duyulabilir. Ama az bile olsa bebeğinizin sağlığı için emzirmekten vazgeçmeyin.
0 notes
kivirciksacbakimi · 4 years
Text
AIDS - HIV Virüsü Tedavi Edilebilir mi?
AIDS – HIV Virüsü Tedavi Edilebilir mi?
AIDS – HIV virüsü sahibi insanlar son yarım yüzyıldan beri sürekli bir şekilde artmakta. Bu virüs yıllık ortalama 1 milyon insanın ölümüne sebebiyet vermektedir. Ancak bu virüs hakkında halkın genelinin içi boş söylence ve efsaneler haricinde bir şey bilmediği maalesef ki bir gerçek. Durum böyle olduğu için AIDS – HIV virüsünü enine boyuna ele alan bir yazı yazma gereği ortaya çıkıyor.
AIDS – HIV Nedir?
İmmün Yetmezlik Virüsü olarak da adlandırılan ve daha bilinen adıyla HIV olan bu virüs, insanın bağışıklık sistemi hücrelerini hedef alarak enfeksiyon oluşturan ve bu enfeksiyonun ilerlemesi durumunda Edinilmiş İmmün Yetmezlik Sendromuna yani AIDS’e neden olabilen bir virüstür. HIV, cinsel yolla, kanla ve kan ürünleriyle veya anneden bebeğine bulaşabilmektedir.
HIV virüsü esas hedef olarak enfeksiyonlara karşı savaşan bağışıklık sistemi hücrelerine saldırmaktadır. Bu hücrelerin kaybedilmesi bedenin enfeksiyonlara ve belirli kanser türlerine karşı savunmasız kalmasına sebep olmaktadır. HIV enfeksiyonundan önce kendiliğinden iyileşebilen veya tedavi edilebilen hastalıklar vücudun savunma gücünün yetersiz kalmasından ötürü tedavi edilemez hale gelebilmektedir.
HIV Enfeksiyonu Ne Kadar Yaygındır?
80’li yıllardan itibaren sürekli bir artışa sahip olan ve salgınlar ortaya çıkaran HIV virüsünün geçmişten günümüze toplamda 76 milyon insanın enfeksiyonuna ve 36 milyon insanında AIDS’e bağlı hastalıklar nedeniyle ölümüne sebebiyet verdiği tahmin edilmektedir. 2016 yılı itibariyle dünya üzerinde ortalama 36 milyon HIV (+) insanın bulunduğu bilinmekte. Bu sayının 2 milyon kadarının 15 yaş altı grubu çocuklardan oluştuğu bilinmektedir. 2016 yılı içerisinde dünya çapında 1.8 milyon yeni teşhis edilmiş HIV (+) vakası olduğu bilinmektedir. Türkiye’de ise 2016 yılına kadar doğrulanması yapılmış 13.518 HIV (+), 1.538 AIDS vakası olduğu bildirilmiştir. Sadece 2016 yılı içerisinde 1.470 tane yeni tanı almış hasta mevcuttur.
HIV (+) Ne Anlama Geliyor?
Özel test metotlarıyla yapılan değerlendirmeler sonucuna dayanarak kişinin HIV virüsü ile enfekte olduğu anlamına gelmekte. Tedavi olunmadığı durumlarda, HIV bağışıklık sistemini tamamen yok edebilir ve enfeksiyon AIDS safhasına geçme tehlikesine sahiptir.
AIDS – HIV Nasıl Bulaşır?
HIV virüsü, HIV ile enfekte olmuş bir kişinin vücut sıvılarına temas etme aracılığıyla bulaşır. Virüs, enfeksiyonun her aşamasında hatta enfekte olmuş ama hiçbir şikayeti bulunmayan kişilerden de bulaşma imkanına sahiptir. Kan, semen (meni, er suyu), pre-seminal sıvılar (meni gelmeden önce ortaya çıkan berrak sıvı), vajinal sıvılar, makat sıvıları, anne sütü, hamilelik sürecinde, doğum esnasında ya da emzirme döneminde kan ve diğer sıvılar yoluyla anneden bebeğe geçişi virüsün bulaşma yollarından biridir. AIDS ise HIV’in ilerlemesiyle ortaya çıkar.
AIDS Hemogram Testi hakkında bilgi için tıklayın.
AIDS – HIV Tedavi Edilebilir mi?
Günümüzde HIV enfeksiyonunun tedavisinde virüsün çoğalmasını kontrol edip ilerlemesini engelleyen antiretroviral tedavi (ART) olarak adlandırılan ilaçlar kullanılmaktadır. ART, HIV’in çoğalmasını önler ve vücuttaki virüs miktarını azaltıp ilerlemesini önler. Vücutta daha az virüs yükünün bulunmasıyla bağışıklık sisteminin etkinliğinin kuvvetlenmesi ve hastalığın AIDS’e ilerleyişinin önlenmesi sağlanmaktadır. HIV (+) olan kişilerin mümkün olan en kısa sürede tedaviye başlamaları gerekmektedir.
Antiretroviral tedavi, HIV (+) insanların daha uzun ve sağlıklı yaşamalarına yardım eden ve yaşam boyu süren bir tedavi yöntemidir. Ancak antiretroviral tedavinin etkili olması, ilaç uyumuna, ilaçların her gün ve belirlenmiş biçimde kullanılmasına bağlıdır. HIV tedavi rejimine uyum sağlamak virüsün çoğalmasını ve bağışıklık sisteminin çöküşünü önlemektedir. HIV ilaçlarının her gün kullanımı HIV’in bulaşma riskini de azalttığı bilinmektedir.
AIDS – HIV Ne Zaman Anlaşılır?
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) HIV ile AIDS’ e yönelik klinik sınıflandırması hastalığın klinik evreleri ve eşlik eden klinik durumlar ve belirtilerin değerlendirilmesi ile yapıldığı bilinmektedir. Bir bireye HIV bulaşmasını takip eden dönemde ortaya çıkan enfeksiyon ve devamında hastalığın ilerlemiş bulunan 4 klinik evresi olmak üzere toplam 5 evresi mevcuttur.
HIV enfeksiyonunun erken dönemde genellikle belirti vermeden ya da “viral sendrom” adı verilen bir tıbbi durum seyrettiği bilinmektedir. Klinik evre 1’de kişilerde belirti olmayabilir ya da süreklilik gösteren yaygın lenf bezi şişkinliği görülebilmektedir. Klinik evre 2’de açıklanma imkanı bulunmayan kilo kaybı, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, uçuk, ağız içinde bulunan yaralar, tırnaklarda mantar enfeksiyonlarına rastlanmaktadır.
Daha sonra klinik evre 3’te açıklanamayan şiddetli ve aşırı kilo kaybı, açıklanamayan uzun süreli ishal ve ateş, ağızda kandida (bir mantar türü) enfeksiyonu, akciğer tüberkülozu (verem), açıklanamayan anemi yani kansızlık, şiddetli bakteriyel enfeksiyonlar ve kronik trombositopeni yani kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin azlığı gözlemlenmektedir. En son klinik evrede yani klinik evre 4’te ise bakteri, parazit, mantar ve virüs kaynaklı fırsatçı enfeksiyonlar ve sistemik enfeksiyonlar HIV/AIDS ile beraber görülmektedirler ve bunlar hastalığın sınıflandırılmasında da kullanılmakta olan klinik durumlardan biridir. AIDS – HIV Elisa, Salgı Testi, Virüs Yükü Testi ve Western Blot testinin yapılması ve hastanın bir süre takip edilmesiyle anlaşılabilmektedir.
AIDS – HIV Belirtileri Nelerdir?
HIV (+) bireylerde belirtiler açıktır. Kişinin HIV ile karşılaşmasından ortalama iki ile dört hafta içerisinde ateş, üşüme, ciltte döküntü ve grip benzeri semptomlar görülmektedir. Belirtilerin enfeksiyondan birkaç hafta boyunca devam ettiği gözlemlenmektedir. HIV enfeksiyonunun en erken evresinden sonra HIV, çok düşük seviyelerde artış göstermeye devam etmektedir. Bu yüzden kronik ishal, hızlı kilo kaybı ve fırsatçı enfeksiyonlar gibi daha ciddi belirtiler yıllarca görülmeme imkanı ortaya çıkmaktadır.
Fırsatçı enfeksiyon olarak adlandırılan bu enfeksiyonlar bağışıklık sisteminin zayıflamasından sonra sağlıklı bağışıklık sistemine sahip insanlardan daha çok veya daha ciddi olarak görülebilen enfeksiyonlar ve enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkan kanser türleri olarak bilinmektedirler. Tedavi edilmediği takdirde HIV sahibi bir kişi genellikle 10 yıl veya daha uzun bir süre sonrasında AIDS‘e kadar ilerlemektedir. Bu süre bazı bireylerde daha kısa olma ihtimaline sahiptir.
HIV (+) bir kişinin tedavisizlik dönemi sonucunda AIDS olup olmadığını değerlendirmeyi sağlayan bazı kriterler mevcuttur. Sağlıklı bir insanda bağışıklık sisteminin durumunu gösteren CD4 hücre sayısı milimetreküpte 500 ila 1,600 hücre arasında değişiklik gösterdiği bilinmektedir. Bu seviyenin 200 hücreden az olması, bakteri, parazit, mantar ve virüsler bağlı fırsatçı enfeksiyonların görülmesi, bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan CD4+ T hücrelerinin lenfosit olarak adlandırılan diğer bağışıklık sistemi elemanlarına oranının %14 ün altına düşmesi, AIDS hastalığına sahip kişilerde görülen ve tanı koydurucu durumlardan sayılabilir. Bu belirtilere ek olarak dil üzerinde beyaz tabakalaşma, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kuru öksürük, nefes darlığı, ağız, burun, makat ve ya vajinadan kanama olması, ellerde ve ya ayaklarda hissizlik, ishal, ateş, gece terlemeleri, kontrolsüz kilo kaybı gibi durumlar eşlik edebilmektedir.
AIDS – HIV Virüsünden Nasıl Korunulur?
HIV virüsünün bulaşmasından korunmak için cinsel ilişki süresince doğru ve düzenli bir biçimde kondom (prezervatif, kılıf ya da kaput) kullanmak, cinsel partnerlerin sayısını sınırlı tutmak ve enjeksiyon ekipmanlarını asla paylaşmamak gerekmekte. Anneden çocuğa HIV bulaşması, HIV’in çocuklara bulaşmasının en yaygın olan halidir.
Hamilelik sürecinde kadınlara ve doğumdan sonrada bebeklere verilen HIV ilaçları, anneden çocuğa bulaşması riskini azaltmaktadır. HIV (+) insanlara tokalaşarak veya onlara sarılarak, HIV (+) bireylerin kullandıkları tabakları, klozet kapakları veya kapı kolu gibi eşyalarına dokunma yoluyla da bulaşmaz. HIV’in hava yoluyla, kene, sivrisinek ya da diğer böcek ısırıklarıyla da bulaşma imkanı bulunmamaktadır.
  AIDS - HIV Virüsü Tedavi Edilebilir mi?
0 notes
Text
Doğru emzirme tavsiyeleri
Doğumdan sonra anne ve bebek için en önemli süreç emzirme ile başlıyor. Emzirmeye doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde başlamak büyük önem taşıyor. Doğru emzirme pozisyonlarının bilinmesinin, emzirme sıklığını iyi planlamanın ve dengeli beslenmenin önemine değinen Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Seda Günhar, ‘1-7 Ağustos Dünya Emzirme Haftası’ kapsamında emzirmenin önemi hakkında bilgi verdi.
İlk aşı anne sütüdür
Emzirme, anne ile bebek arasında kuvvetli bir bağın kurulmasında en etkili yoldur. Anneleri, meme kanserinden korurken ileri dönemde de kanser riskinin ciddi anlamda azalmasını sağlar. Prolaktin yani süt hormonlarının gebelik bitiminden emzirme bitimine kadar doğum kontrolü sağladığı da bilinmektedir. Anne sütü, bebekleri de kanser, diyabet, obezite, alerji ve bağırsak hastalıklarına karşı korur. Üstelik bebeğin ilk aşısı annesinden emdiği kolostrum adı da verilen ilk ağız sütüdür. Sarımtırak bir rengi olan bu ilk sütün içerisinde bebeğin bağışıklık sistemini güçlendiren faydalı biyolojik aktif maddeler vardır.
Emzirmeyle ilgili eğitim alınmalı
Bebeğin doğru tutulmaması ve meme başını iyi bir şekilde kavrayamaması sonucu oluşan meme başı çatlağı, annenin emzirme esnasında hayli canının yanmasına ve emzirmeden soğumasına neden olabilir. Bu nedenle gebeliğin son günleri emzirmeyle ilgili eğitim alınmalıdır.
Doğum sezaryenle olmuş bile olsa ilk yarım saat içerisinde emzirmek gerekir. Normal doğumlarda bebek doğar doğmaz annenin göğsüne konulduğunda sütün daha erken geldiğini ortaya koyan araştırmalar vardır.
Bebekler 3 saatte bir 20 dakika emizilmeli
Anneler sık sık bebeğini emzirmelidir. Özellikle sezaryen ile doğum yapan yeni anneler sütün daha hızlı gelmesi için 2 saatte bir emzirmelidir. Süt performansı oluşup, gelmeye başladıktan sonra fizyolojik beslenme süresi 3 saatte bir olmalıdır. Bebekler büyüdükçe bu süre değişebilir ancak burada belirleyici olan bebektir. Bazı bebekler sık sık, bazı bebekler de uzun aralıklarla emmeyi tercih ederler. İdeal olan 3 saatte bir 15-20 dakika aktif beslenmedir. Bu şekilde bebek daha sağlıklı bir uyku, dışkılama ve beslenme düzenine kavuşur. Geceleri 4-5 saat uyuyan bebeklerin uykusu bölünmemeli ve eğer uyuyorsa 5 saat uyumasına izin verilmelidir.
Memelerdeki süt oluşumu emzirme aralığı ve süresi ile ilgilidir. 3 saatte 20 dakika süreyle beslenen bir bebek, memeyi boşaltır ve diğer 3 saat içerisinde meme yeniden süt dolar. İş hayatına başlayan anneler 3 saatte bir süt sağmalıdır. Aylar ilerledikçe 4 saatte bir de olabilir. Sağılması fizyolojik düzenin devamı için önemlidir.
Sağlıklı beslenme sütü arttırır
Anne emzirme süreci içerisinde 3 ana öğün 3 ara öğünle beslenmelidir. Ara öğünler veya ana öğünler atlandığı zaman metabolizma yavaşlar ve süt üretimi azalır. Endüstriyel ürünler ve şekerli besinler çok fazla tüketilmemelidir. Protein, sebze, meyve, tahıl ağırlıklı beslenme modeli benimsenmelidir. Yumurta, peynir, yoğurt, et, balık, köy tavuğu fizyolojik beslenmeyi sağlayan tüm gıdalar sütün yapımında önemli rol oynar. Bulgur, buğday ve yulaf gibi tahıllar da beslenmede yer almalıdır. Ceviz, badem, fındık gibi çiğ kuru yemişler ve kuru meyveler ara öğünde tüketilebilir. Süt artışının çok yemek yiyerek değil, sağlıklı ve düzenli beslenerek olduğu unutulmamalıdır.
İlk 6 ay sadece anne sütü
Bebeğin kilo alımı ve sağlık durumu göz önünde bulundurularak doktor tarafından aksi söylenmediği sürece bebek ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmelidir. 6’ncı aydan itibaren tamamlayıcı beslenme alıştırmaları başlar. Ek gıdaya geçiş ve bebeğin beslenme programını doktorunuzla birlikte oluşturabilirsiniz. Bebek, 2 yaşa kadar anne sütü ile beslenmeye devam etmelidir.
Mastit nasıl önlenir
Mastit, emziren annelerin en sık yaşadığı sağlık problemlerinden biridir. Bu duruma genellikle meme çatlağında oluşan iltihap yol açar. Önlem olarak doğru emzirme pozisyonunun bilinmesi ve uygulanması gerekir. Meme bakımı yaparken çok yağlı kremlerden mümkün olduğu kadar kaçınmak ve meme başına anne sütü sürmek büyük önem taşır. Meme başının pedlerle hava almayacak şekilde sürekli kapatılması yara iyileşmesini geciktirir. Bunun için göğüs kalkanlarını kullanmak çok daha kısa sürede iyileşme sağlayacaktır. Aşırı sıcak su ile duş alınmamalı ve mümkün olduğunca duşta memeye masaj yapılmalıdır.
Meme başı çok sık temizlenmemelidir. Özellikle karbonatlı sularla ya da başka dezenfektanlarla temizlenmesinden kaçınılmalıdır. Sadece normal duş ve vücut sabunuyla günde bir kez temizlenmesi yeterli olacaktır.
Süt yetersizse mama verilebilir
Bir anne, anne sütünün artması ile ilgili umudunu hiçbir zaman yitirmemelidir. Bebeğin genel durumunun iyi olması için anne sütünün yeterli olmaması durumunda emzirme sonrası mama verilmelidir. 3 saatte bir memeyi tutturmak çok önemli. 15-20 dakika memede bebeği tutmak ve ardından yetmediği durumlarda mama takviyesi yapmak gereklidir. Doğumdan sonraki ilk haftada biberon kullanımından kaçınılmalıdır. Biberonu alan bebek, memeyi almakta zorlanabilir.
Doğru emzirme tavsiyeleri
0 notes
urfaobjektif-blog · 6 years
Photo
Tumblr media
Hindistan cevizi yağı metabolizmayı hızlandırıyor
Hindistan cevizi yağının cildi nemlendirme, yaşlanmayı geciktirme, kırışıklık ve çatlakları giderme gibi birçok önemli özelliği bulunuyor. Ayrıca egzama ve mantar gibi cilt sorunlarında da kullanılıyor. Son dönemlerde ise bu tropikal meyvenin yağı, sağlığa olan diğer faydalarıyla ön plana çıkıyor. Metabolizmayı hızlandıran, kanser hücrelerinin çoğalmasını önleyen Hindistan cevizi yağının sindirim sisteminden beyin sağlığına kadar birçok olumlu etkisi bulunuyor. Memorial Wellness Beslenme Danışmanı Uz. Dyt. Yeşim Temel Özcan, Hindistan cevizi yağının faydaları hakkında bilgi verdi. Anne sütü içeriğine sahip “Yaşam ağacı” olarak da adlandırılan Hindistan cevizi meyvesi Filipinler ve benzeri ada ülkelerinde beslenmenin önemli bir parçasıdır. Yerel halk, pek çok hastalığın tedavisinde Hindistan cevizi yağını kullanmaktadır. Bu yağ içeriğindeki MCT adı verilen orta zincirli yağ asitleri ve anne sütünde de bulunan laurik asit nedeniyle önemli bir besin kaynağıdır. Hindistan cevizi yağının diğer faydaları şunlardır: İçeriğindeki laurik asit nedeniyle antimikrobiyaldir. Bağırsaktaki zararlı mikropları temizleyerek kolon sağlığını desteklemektedir. Hindistan cevizi yağına beslenmelerinde sık yer veren toplumlarda obezite ve buna bağlı hastalıkların gelişiminin daha az olduğu görülmektedir. Bu nedenle hindistancevizi yağının metabolizma üzerinde olumlu etkileri olduğu düşünülmektedir. Tiroit fonksiyon bozukluklarının rafine yağlarla ilişkili olabileceğine dair yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bu nedenle rafine yağların yerini soğuk sıkım hindistancevizi yağı ile değiştirmek tiroit fonksiyonlarında iyileşme vaat edebilmektedir. Hindistan cevizi yağı, dış dünyaya karşı bariyer görevi olan cildi nemlendirir, cilt üzerindeki mikropları yok eder ve buna bağlı olarak akne ve dermatit tedavisine destek olmaktadır. İçerdiği MCT, orta zincirli yağ asitlerinin keton cisimciklere dönüşmesi sonucunda beyin sağlığı üzerinde olumlu etkileri olup; Alzheimer, Parkinson, Huntington ve MS gibi pek çok sinir sistemi hastalığına karşı koruyucudur. Kanser hücrelerinin büyüme ve gelişmesini baskılamaktadır. Kötü huylu kolesterolü (LDL) düşürür ve iyi huylu kolesterol (HDL) oranını yükselterek damar tıkanıklığı riskini azaltarak kalp hastalıklarına karşı koruma sağlar. Antifungal etkisi nedeniyle başta candida mantarı olmak üzere pek çok mantar hastalığını tedavi etmektedir. Vücutta yağ yakımına yardımcı oluyor Hindistan cevizi yağında diğer çoğu yağın aksine uzun zincirli yağ asidi değil orta zincirli yağ asitleri bulunmaktadır. Orta zincirli yağ asitleri, uzun zincirli yağ asitlerinden daha farklı olarak metabolizmayı hızlandırmaya ve vücudun yağ yakımına yardımcı olmaktadır. Yapılan bir araştırma, günde 1-2 yemek kaşığı orta zincirli yağ asidi yemenin, enerji yakımını % 5 oranında artırdığı göstermektedir. Kahvenize ekleyip içerseniz… Bir fincan sade filtre kahveye eklenen bir tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağıyla tüm gün, tok kalarak ve daha konsantre olmuş geçirilebilir ayrıca gün içinde daha fazla kalori yakımı sağlanabilmektedir. Sade kahve tercih edilmiyorsa, 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağının yanında, 100 ml Hindistan cevizi sütü ve tarçın da eklenebilmektedir. Ağız kokusunu önlüyor dişleri beyazlatıyor Sabah uyanır uyanmaz Hindistan cevizi yağı ile yapılan gargara oldukça fayda sağlamaktadır. Diş fırçalamadan önce, 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı ağza alınır ve en az 5 dakika boyunca ağız bu yağ ile çalkalanır. Hindistan cevizinde bol miktarda bulunan Laurik asit, antibakteriyel, antifungal ve antiviral aktivite göstermektedir. Bu nedenle başta ağız olmak üzere sindirim kanalı florasının temizlenmesi ve düzenlenmesinde etkilidir. Ayrıca;
-Dişleri beyazlatır.
-Dişeti iltihabı ve çürükleri tedavi eder, engeller.
-Kötü ağız kokusuna neden olan kötü bakterileri öldürür.
-Diş eti kanamalarını tedavi eder, engeller.
-Diş hassasiyetini azaltır.
Hindistan cevizi yağı metabolizmayı hızlandırıyor
0 notes
neler-blog1 · 6 years
Text
Kestane Balı Faydaları Nelerdir?
Kestane Balı faydaları nelerdir? Kestane Balını Kimler Tüketebilir? Kestane Balı Nasıl Tüketilir? İşte maddeler halinde şifa deposu kestane balının faydaları.
Kestane Balı Nedir?
Kestane; Fagaceae familyasının ballı olarak bilinen üç türünden biridir. Koyu kahve renkli, buruk biraz acı ve kestaneye özgü tadı ve kokusu olan bu bal, antiseptik özelliğiyle tanınır. Yaklaşık 30 metre yükseklikte olan dalların çiçeklenme zamanı Haziran ve Temmuz aylarıdır. Bal arısı kestaneden hem polen hem nektar hem de salgı toplar. Arılar kestaneden nektar toplarken tozlaşmayı da sağlayarak kestane üretimine katkı da bulunurlar. Bitkinin balı da meyvesi gibi koyu kahve renklidir. Kristalleşmesi yavaştır, kristalleştiği zaman çok ince granüller oluşturur. Araştırmalarda antibiyotik özelliğiyle B.Hemolotik streptecoc’lara karşı etkili olduğu tespit edilmiştir. B ve C vitaminleri açısından zengin olan Kestane Balı kasları kuvvetlendirici, kan dolaşımını düzenleyici, mide ve karaciğer yorgunluğunu giderici, bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapar. Kestane Balı solunum ve sindirim sistemlerine olumlu etkiler getirmektedir. Özellikle mevsim değişikliklerinde bol miktarda kestane balı tüketilmesini uzmanlar tavsiye etmektedirler.
Kestane Balının Faydaları Nelerdir?
Mikrop öldürücü etkiye sahiptir. Bu özelliği ile vücuttaki pek çok hastalıkta destekleyici tedavi yöntemi olabilir.
Soğuk aylarda meydana gelen hastalıklara karşı vücudu dirençli kılar.
Boğazlarda meydana gelen enfeksiyonlarda iyileştirici etki gösterir.
Kuru öksürük problemlerinde yumuşatıcı etkiye sahiptir.
Antioksidan etkisi ile vücutta oluşan zararlı oksidatif süreçleri engeller ve vücudun temizlenmesine imkân verir.
Akciğer hastalıklarında tedavi edici özellik gösterir.
Kanser türlerine karşı koruyucu bir terapi seçeneğidir.
Ağız içerisinde oluşan yaraları iyileştirir.
Bağırsaklarda meydana gelen aşırı gaz birikimini önler.
Hazmı kolaylaştırarak gün içerisinde tüketilen yiyeceklerin daha kolay sindirilmesini sağlar.
Kestane balı, bağırsaklarda suyun tutulmasını sağlayarak kabızlık giderici olarak kullanılabilir.
Kan şekerini düzenler ve diyet dönemindeki kişilerin çabuk acıkmalarını önler.
İdrar kesesinde meydana gelen enfeksiyonları tedavi edici özellik gösterir.
Kemik dokusunda meydana gelen zedelenmelerde iyileştiricidir.
Astım hastalığının tedavi sürecinde kullanılabilir.
İshale bağlı karın ağrısı problemlerini iyileştirmek için tercih edilebilir.
Kestane balı, ülser ve gastrit sorunlarında yaşanan mide yanmasını giderir.
Merhem şeklinde derideki yaraların üzerine sürülebilir ve hızlı iyileşme sağlayabilir.
Hafif ve orta dereceli yanıklarda deri üzerine kompres olarak uygulanabilir.
Kestane balı, kan dolaşımını hızlandırarak kanın vücutta çok daha rahat hareket etmesine olanak verir.
Sarılık hastalığına karşı etkili bir koruyucu tedavi seçeneğidir.
Basur problemlerini gidermek için tüketilebilir.
Kestane balı, prostat büyümesini durdurur.
Böbreklerde meydana gelen taşları dökme konusunda etkilidir.
Kestane Balını Kimler Tüketebilir?
Kestane balı faydasını görmek isteyen ve bu balı tüketip tüketmeme konusunda kararsız kalan kişilere bazı noktalara dikkat etmeleri gerektiğinden söz edilebilir. Buna göre şeker hastalarının, hamilelik şekeri problemi yaşayan anne adaylarının, şeker hastalığına sahip olmasa da bu hastalığı geçirme riski bulunanların, insülin direnci ile mücadele edenlerin ve polikistikover sendromu geçirenlerin uzman bir doktora danışmadan kestane balını tüketmemeleri gerektiği söylenebilir.
Kestane Balı Nasıl Tüketilir?
Kestane balı faydası nedir diyen ve bu balı en doğru şekilde nasıl tüketebileceğini öğrenmek isteyenlere sabah, öğle ve akşam yemeklerinden önce birer yemek kaşığı yemelerinin yeterli olacağı söylenebilmektedir.
Kalp, damar ve benzeri iç hastalık problemlerinde birkaç diş sarımsak ve birkaç damla limon ile birlikte tüketilebilecek olan kestane balı, cilt yüzeyi için merhem şekline getirilmesi gerektiğinde ise yulaf unu ya da eritilmiş bal mumu ile karıştırılarak doğrudan cilde uygulanabilir. Cinsel gücünü arttırmak isteyen bireylere ise bu balı arı sütü ile birlikte tüketmeleri tavsiye edilir.
Ağrılı bölgeye lokal uygulama şeklinde yapılacağı zaman kestane balının toz tarçın ile karıştırılarak sürülmesi yeterlidir. Ağız içi yaraların tedavisinde 1 çay kaşığı karbonat ile karıştırılabilecek olan 1 yemek kaşığı kestane balının ağız içerisinde gezdirildikten sonra tüketilmesi ise etkisini gösterebilmesi adına gereklidir. Kestane balı faydasından mide problemlerinde yararlanmak isteyen kişilere de bu balı yemek sonrasında yine 1 yemek kaşığı olacak şekilde tüketebilecekleri söylenebilir.
0 notes
dustylipscom · 6 years
Text
En Sağlıklı İçecekler Listesi Ve Faydaları
Şekerli ve gazlı içecekler sağlığımıza zarar verebileceğini biliyoruz ve her yerde satılırlar. Diyet soda tanıtımını yapan reklamlarından favori restoranımızda sunulan cazip menüye kadar her yerde yapay olarak şekillendirilmiş içecekler her yerde bulunuyor. Neyse ki düşünebileceğinizden daha fazla sayıda sağlıklı içecek var böylece sağlık hedeflerinizden sapmayacaksınız.
En Sağlıklı İçecek Listesi
Limon Suyu
Limon Suyu
Limonlar, hoş koku ve ekşi lezzetlerden fazlasını sunar. Parlak sarı meyve sağlığınızı iyileştirme gibi potansiyel kullanımlarla birlikte gelir. Limonun yararlarından faydalanarak, suyunuza lezzet katın, cilt koşullarına yardımcı olun ve saçları geliştirin. Limonlarda yüksek miktarda C vitamini bulunduğu bilinmektedir. Sadece bir limon size günlük C vitamini ihtiyaçlarınızı karşılamak üzere yaklaşık yüzde 51 sunuyor.
Sıcak Koyu Çikolata
Sıcak Koyu Çikolata
Kış mevsimi boyunca hoşunuza giden sıcak çikolata, doğru çikolatayı seçtiyseniz tabii ki sağlığınız için harikalar yaratabilir. Koyu çikolata, pozitif bir duygudurumdan ve mutluluk duygusundan sorumlu olan nörotransmitter, serotoninin bir aminoasit öncüsü olan triptofanı içerir. Kan basıncında azalma, kolesterol ve gelişmiş insülin duyarlılığı, bu lezzetli tatlı ile ilişkilendirilmiştir.
Karpuz Suyu
Karpuz Suyu
Karpuz, en güçlü antioksidanların doğal kaynağıdır. Belki de başka hiçbir meyve bu kadar sulu ve nemlendirici değildir. Özellikle beta-karoten konsantrasyonu sayesinde C vitamini ve A vitamini sağlar. Güzel kırmızı rengi, likopen olarak bilinen ve prostat kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilen güçlü bir karoten antioksidanının kaynağıdır. Şaşırtıcı bir şekilde karpuz, bilinen diğer meyve ve sebzelerden daha yüksek konsantrasyonda likopen içerir.
Yeşil Çay
Yeşil Çay
Çay, dünyada sudan sonra en çok sevilen ikinci içecektir. Fermente edilmemiş yapraklardan yapılan yeşil çay, bildirildiğine göre, polifenoller olarak adlandırılan en güçlü antioksidanı içeriyor, bu da en sağlıklı içeceklerden birini yapar. Antioksidanlar, hücrelere zarar veren, DNA’ya zarar veren ve hatta hücre ölümüne neden olan bileşikler olan serbest radikallerle savaşan moleküllerdir. Araştırma, serbest radikallerin yaşlanma sürecine katkıda bulunduğu ve kanser ve kardiyovasküler hastalık gibi tıbbi durumların geliştiğini gösteriyor.
Isırgan Otu Yaprağı Çayı
Isırgan Otu Yaprağı Çayı
Bu küçümsenen bitki, fayda açısından bir güç merkezidir. Isıran otu, karaciğer toniği ve canlandırıcı olarak faydalıdır. Dolaşım, bağışıklık sistemi, üriner sistem, sinir sistemi, solunum sistemi, sindirim sistemi ve endokrin sistemi üzerinde destekleyici etkileri vardır. Yüksek magnezyum içeriği, ısırgan çayının bacak ve menstruel krampları azaltma yeteneğinin nedeni olabilir.
Karahindiba Çayı
Karahindiba Çayı
Karahindiba çayı, kısmen en iyi detoks içeceği arasındaki yerini alması nedeniyle sağlıklı içecek listesinin en üstünde. Karahindiba her yerde, yılın her mevsiminde bulunur. Mineral sağlığını tükenmiş toprağa geri getirerek sağlıklı hale getirirler. Karahindiba yaprağı artrit, gut, gastrik baş ağrıları, ödem ve cilt hastalıkları için kullanılır ve karaciğer üzerindeki etkisiyle detoksifikasyon için mükemmel. Bitkinin bütünü, özellikle kökleri kavrulur ve kahve yerine içilebilir. Yüksek inulin içeriği, özellikle sonbahar mevsiminde, karahindiba kökü bağırsak bakterileri için iyi bir besin kaynağı yapar.
Zerdeçal Çayı
Zerdeçal Çayı
Zerdeçalın popülaritesi hızla artıyor, özellikle altın sütü içeceği. Kurkumin, zerdeçalde ana faydayı sağlayan aktif bileşenlerden biridir. Artan absorpsiyon ve anti-inflamatuar özellikler için genellikle bromelain veya karabiberle birlikte kullanılır. Zerdeçal, Çin ve Hint tıbbında, Alzheimer hastalığı, diş ağrısı, romatoid artrit, burkulmalar ve yaralar dahil olmak üzere çok çeşitli koşullara karşı koruma sağlayan bir antikanser ajanı olarak uzun süredir kullanılmaktadır.
Kırmızı Ahududu Yaprağı Çayı
Kırmızı Ahududu Yaprağı Çayı
Kırmızı ahududu yaprağı çayı, kadın sağlığında, özellikle gebelik sırasında ve doğum sonu kanamayı önlemeye yardımcı olmak için uzun bir geçmişe sahiptir. Tanenlerin kuruma etkileri nedeniyle yapraklar bademcik iltihabı, diyare, cilt koşulları, yıpranma ve idrar yolu enfeksiyonları için ağız gargarası olarak kullanılır. Kırmızı ahududu yaprağı, B vitaminleri, kalsiyum ve demir dahil olmak üzere besin maddelerinde yüksektir ve bu da her tür koşula karşı yardımcı olabilir.
Kutsal Fesleğen Çayı
Kutsal Fesleğen Çayı
Ayurvesda’da kutsal fesleğen veya tulsi, “otların kraliçesi” olarak bilinir ve ateş, öksürük, artrit, zambak kurdu ve böcek, yılan ve akrep sokması gibi durumlar için önerilir. Zihninizi ve vücudunuzu fiziksel ve duygusal stresle baş etmeye yardımcı olan güçlü bir adaptojendir. Tulsi’nin endüstriyel kimyasallar, ilaçlar ve pestisitlerin neden olduğu hücresel hasarlara karşı koruma sağlayarak beyin, böbrek ve karaciğer hasarını önlediği gösterildi. Zehirli kimyasallara karşı koruma sağlamanın yanı sıra, kutsal fesleğenin ağır metallerin zararlı etkilerine karşı koruma sağladığı gösterilmiştir.
Maydanoz Suyu
Maydanoz Suyu
Maydanoz, tabağınıza güzel bir sunum yapan oldukça küçük bir Akdeniz bitkisidir. Maydanoz suyu içmek göğüs, prostat ve cilt kanseri gibi kanser riskini azaltabilir. Apigenin olarak bilinen yüksek flavonoid miktarı onu güçlü bir antioksidan ve anti-inflamatuar bitki yapar. Maydanozdaki folat, pro-inflamatuar homosisteini azaltarak kardiyovasküler sağlığı teşvik eder ve maydanoz, astım, ateroskleroz, diyabet, kolon kanseri ve daha fazlasını içeren kapsamlı bir hastalık seçimine karşı koruma sağlar.
Yaban Mersini Suyu
Yaban Mersini Suyu
Yaban mersini diyetinize eklemek için harika bir seçimdir, çünkü sadece lezzetli değil, aynı zamanda tüm taze meyveler için en yüksek antioksidan kapasitesine sahiptir. Yaban mersini suyu, glikoz kontrolünü geliştirir ve kan kolestrolünü düşürür, böylece hayatta kalp rahatsızlığı ve şeker hastalığı riskini azaltır. Yaban mersininde bulunan antioksidan olan antosiyanin, enfeksiyonları önlemeye yönelik çok etkili bir bağışıklık kazandırıcı ve antibakteriyel ajandır. Yaban mersini demir bakımından şaşırtıcı derecede yüksektir. C vitamini içeriği, gece görüşünü iyileştirir, kollajen oluşumuna yardımcı olur ve diş etlerini sağlıklı tutar. Bir avuç yaban mersini, vücudunuzu düzenli tutmaya yardımcı olmak için önerilen günlük lif alımından oluşur. İçerdiği manganez kemiğin gelişimine yardımcı olur ve karbonhidratları ve yağları enerjiye dönüştürür.
Vişne Suyu
Vişne Suyu
Vişne yüksek fitokimyasal seviyeleri içerir, melatonin, uyku döngüsünün düzenlenmesinde önemli olan hormonu da dahil olmak üzere. Kirazlar antienflamatuvar ve antioksidan etkileri nedeniyle bilinen fenolik bileşiklerin mükemmel bir kaynağıdır. Fenolik bileşikler yorucu egzersiz öncesi ve sırasında kas hasarını ve ağrıyı koruyucu bir etki oluşturabilir.
Kefir
Kefir
Kefir, sağlıklı bağırsak bakterileri sağlayan probiyotik bir içecektir. Diğer probiyotik içeceklerle birlikte, sağlıklı bir bağırsak florası elde ederek, patojenlere karşı savaşarak ve enerji düzeylerini artırarak verimli sindirimi destekler. Probiotik içeceklerindeki şekerler parçalandığından “ön sindirim” yaparak sindirmeyi kolaylaştırır ve sindirim sularını salgılayan pankreas için daha az iş bırakır. Çalışmalar kabızlık, maya enfeksiyonu, diyare, Crohn hastalığı, çölyak hastalığı, irritabl bağırsak sendromu, kandida ve ülserler hafifletmeye yardımcı olabileceğini göstermiştir.
Aloe Vera Suyu
Aloe Vera Suyu
Aloe vera jelinin yıllardır güzellik ürünlerinde yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda artrit, kabızlık, öksürük, diyabet, baş ağrıları ve ülserlerin hafifletilmesi için dahili olarak kullanılır. Bileşenlerden biri olan aloe-emodin’in de potansiyel anti-kanser özelliklerine sahip olduğu gösterilmiştir. Aloe vera, limon ve en sevdiğiniz organik tatlandırıcı suya ekleyerek ferahlatıcı ve lezzetli bir içecek yapın.
Hindistan Cevizi Suyu
Hindistan Cevizi Suyu
Karbonhidratlar, klorür, potasyum ve sodyum bakımından zengindir ve dünyanın her yerinde nemlendirici bir içki olarak görül��yor.
Kombucha
Kombucha
Kefir gibi, kombucha, sağlığınız için harikalar yaratan fermente probiyotik bir içecektir. Sağlıklı bağırsakların desteklenmesine, zihinsel durumu iyileştirmesine, akciğerlere faydalı olmasına, bakterilerle savaşmasına, şeker hastalığını yönetmesine, kalp sağlığını desteklemesine ve sağlıklı bir karaciğeri korumasına yardımcı olduğu gösterildi.
Yeşil Sebze Suları
Yeşil Sebze Suları
Koyu yeşil yapraklı sebzeler besleyicidir. Çok miktarda A vitamini, C vitamini, E vitamini ve K vitamini içerirler. Bol boş Karotenoid olarak adlandırılan antioksidan içeriği, hücresel hasarlara karşı korur ve birçok kanser gelişimini önlemeye yardımcı olur. Ayrıca yüksek miktarda kalsiyum, lif, demir, magnezyum ve potasyum içerirler. En önemlisi de, koyu yapraklı sebzelerde az karbonhidrat, kolesterol ve sodyum var. Koyu yapraklı yeşil içecekler, iltihaplanmayı önlemeye ve kemiklerin osteoporoza karşı korunmasına yardımcı olan önemli miktarda K vitamini sağlarlar. Yapraklı sebzeler, yüksek antioksidan miktarı nedeniyle kanser önleme konusunda en iyi seçim olabilir. Araştırmalar gösteriyor ki haftada iki ila üç porsiyon koyu yapraklı yeşilliklerin, özellikle göğüs, deri ve mide kanseri riskini azaltmasına yardımcı olabilir. Folat doğum kusurlarını önlemeye ve kardiyovasküler sağlığı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Uygun DNA onarımı ve replikasyonu için folat çok önemlidir ve göğüs, servikal ve akciğer kanseri riskini azaltmaya yardımcı olabilir.
Bu Sağlıklı İçeceklerin Faydaları
Vitaminleri ve Mineralleri Tazeler
Çoğu durumda temiz saf su içmek çok sağlıklı olmasına rağmen, hastalık döneminde ve zorlu egzersizlerde kaybedilen şeyleri telafi etmek için yüksek miktarda elektrolitler ve mineraller içermez. Sağlıklı içecekler sıvı haldeyken kolaylıkla sindirilebilirler, elektrolitler ve vitaminler elektrolit dengesizliğini önlemeye yardımcı olmak için kolayca erişilebilir hale getirilebilirler. Hindistan cevizi suyu gibi sağlıklı içecekler ciddi dehidrasyona maruz kalan hastalardaki sıvı kaybının yerini alarak oral rehidrasyon tedavisi olarak yararlı olabilir. Yüksek antioksidan özelliklere sahip olan hindistancevizi suyu, uzun saatler süren egzersizden kaynaklanan serbest radikalleri nötralize etmeye yardımcı olabilir.
Sindirim Yardımcısı
Sağlıklı içecekler içtiğinizde, sıvı haldeyken daha fazla besin değeri elde edersiniz, besinleri sindirmenizi ve emmenizi kolaylaştırır. Mideniz, yiyecekleri kırmak ve ihtiyacınız olan besin maddelerini çıkarmak için çalışması gerekmez. Sıvılar çiğneme sürecini atlar ve içecek daha hızlı sindirim sisteminize ulaşır. Probiyotik içecekler fermantasyon sürecinde olan içeceklerdir. Bağırsağınızda bulunan sağlıklı bakteriler, içecekte nişasta ve şekerle beslenirler, böylece laktik asit oluşur. Fermantasyonun, içeceği sindirilebilir haline getirirken B vitamini, faydalı enzimler ve birçok bakteri yükü gibi besin maddelerini koruduğu gösterilmiştir.
Sağlıklı Dişler ve Diş Etleri
İnsanlar, C vitamininin doğru sentezi için gerekli enzim L-glukono-gama lakton oksidazdan yoksundur. Bu nedenle, narenciye, yeşil yapraklı sebzeler, çilek, papaya ve brokoli içeren sağlıklı içecekler gibi doğal kaynaklardan edinmeleri gerekir. Eskiden, C vitamini gıdaları ve içecekleri, iskorbüt hastalığından (diş eti kanaması hastalığı) kaçınmak için denizciler tarafından uzun yolculuklarda taşınırdı. Düzenli olarak yeşil çay tüketimi, sağlıklı dişler ve diş etleri yapmaya yönelik hedefinize yardımcı olabilir. Araştırmalar, yeşil çayın, kemik kaybını önleyerek, periodontal hastalıkla ilişkili bakterilerin büyümesini sınırlayarak ve inflamasyonu azaltarak periodontal sağlığı teşvik edebileceğini gösteriyor.
Detoksifikasyon
Sağlıklı içecekler, vücudunuzu zararlı toksinlerden arındığı için daha sağlıklı hissetmek ve görünmemk için mükemmel bir yoldur. Sağlıklı içecekler, enerji verici ve gençleştirici olarak bilinen güçlü karaciğer temizleyici, anti-inflamatuar ve antioksidan içerik maddeleriyle doludur. Karahindiba, limon ve ısırgan otu yaprağı gibi bitkiler, uçucu acı bileşenleri yüksektir, vücuttaki toksinleri izole eder ve dışarı atar. Acılar gastrik suları daha iyi sindirim, emilim ve toksinlerin taşınması için teşvik eder.
Cilt Bakımı
Limon suyu gibi büyük miktarda C vitamini bulunan sağlıklı içeceklerde yüksek miktarda antioksidan vardır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda, cildi serbest radikallerin neden olduğu oksidatif stresten koruyan C vitamini, antioksidan olarak insan derisinde yüksek miktarda bulundu. C vitamini, kollajen sentezinde, kollajen moleküllerinin çapraz bağlanmasından ve stabilize edilmesinden sorumlu enzimlerin yardımcı faktörü olarak kullanılır. Sağlıklı içeceklerde C vitamininin antienflamatuar özellikleri akne ve rozasea gibi durumlarla yardımcı olabilir. Yara iyileşmesini hızlandırabilir ve post-inflamatuar hiperpigmentasyona engel olabilir.
Önemli Not: İlaç kullanıyorsanız, önce sağlık uzmanınıza danışmadan kurkumin veya zerdeçal kullanmamalısınız. Zerdeçal içecekleri, kan sulandırıcıların, diyabetik ilaçların veya NSAIDS’in etkileşimine müdahale edebilir. Karaciğer tıkanıklığı, akut safra kesesi inflamasyonu, akut gastrointestinal inflamasyon ve bağırsak tıkanması gibi durumlarda karahindiba içeceklerinden kaçınılmalıdır.
Sağlıksız İçecekler
• Spor içecekleri: Egzersiz sonrası ticari spor içeceği tüketmek kilo verme hedeflerinizi beklemeye alabilir. Spor içecekleri yapay tatlandırıcılar, şeker ve diğer katkı maddeleri ile doldurulur. Limon suyu veya hindistancevizi suyu daha iyi seçeneklerdir. • Enerji içecekleri: Enerji içecekleri, üniversite öğrencileri arasında, sınavlardan önce konsantrasyonu artırmak ve yaygınlaşmak için yaygındır. Enerji içeceklerin çoğu, kafein ve şeker ile yüklenir, size kısa bir enerji patlaması verir, ancak sonunda enerji seviyenizi hızlı bir şekilde dengeler. • Meyve suyu: Meyve suları, kan şekeri düzeylerini dengede tutmaya yardımcı olması için gereken diyet lifinden yoksun. Bu durumda, gereksiz şeker tüketmek yerine diyet lifini dahil etmek en iyisidir. “Kokteyl” meyve suları, şekerli ve renklendirilmiş içeceklerdir ve çoğu meyve suyu gizli, sağlıksız katkı maddeleri ile doludur. • Alkolsüz içecekler: Alkolsüz içecekler söz konusu olduğunda, en sağlıksız içecek olma listesinin başında yer alırlar. Tonlara şeker ve hiçbir besin değeri yoktur ve kilo alma, aşırı yemek yeme, dehidrasyon ve diş çürümelerini geliştirme konusunda hızlı bir yoldur.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post En Sağlıklı İçecekler Listesi Ve Faydaları appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2CXT1yU
0 notes
Text
Anemi Hastalığı Nedir?
Anemi (Kansızlık) hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre dünya sağlık örgütü tarafından kabul edilen kriterlerin altında kalmasıdır. Bu kriterler erişkin erkeklerde 13 g/dL, kadınlarda 12 g/dL nin altı kabul edilir. 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL nin, 6-14 yaşlarda 12 g/dL nin altı anemidir.
En sık rastlanan anemi türleri demir eksikliğine bağlı anemi, Folik asit eksikliğine bağlı anemi, Vitamin B-12 eksikliği anemisidir. Bunları kısaca tanımlayalım:
Demir Eksikliği Anemisi
Tanım olarak düşük miktarda demire bağlı olarak kanın kırmızı hücrelerindeki azalmadır. Kansızlığın en sık görülen şekli budur. Demir, kanda oksijen taşıyan pigment olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğinin nedenleri :
*Diyette az miktarda alınma, *Vücut tarafından az miktarda emilimi *Kronik kanamalar (ağır adet kanaması dahil) Örneğin: burun kanamaları, hemoroid, mide yada barsak ülseri, polip, gastroenterial kanser gibi … Çocuklarda kurşun zehirlenmesi sonucunda da demir eksikliği anemisi görülür. Vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlık yavaş yavaş gelişir. Genellikle kadınlarda demir depoları daha azdır.
Yüksek risk grubu içerisinde doğurganlık çağında olan ve adet dönemi nedeniyle kan kaybı olan kadınlar, demir ihtiyacı artmış gebe veya emziren kadınlar, çocuklar ve diyetinde yeterli oranda demir bulunmayan kişiler bulunmaktadır. Kan kaybına bağlı risk faktörü arasında peptik ülser, barsak kanseri, rahim kanseri, uzun dönem aspirin kullanımı sayılmaktadır.
Demire bağlı aneminin kendine özel bulgular nelerdir ?
*Yiyecek dışındaki şeylere istek. Örneğin: toprak, buz, kireç taşı, nişasta gibi… *Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar *Tırnaklarda biçimsizlik: kaşık biçimi almaları gibi… *Tahriş olmuş dil
Günlük demir gereksinimi ve kaybı ne kadardır?
Günlük demir gereksinimi 1-3 mgr. kadardır. Bunun % 5-10 duedenum ve proksimal ince barsaktan emilir. Günlük kayıp 1 mgr dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen hücreler ile kaybedilir. Gereksinim bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde artar.
Hangi besinler demir açısından zengindir?
Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir.
Demir eksikliği anemisi düşünülen hastalarda yapılması gereken başlıca tetkikler neler olmalıdır?
Tam kan sayımı, serum demiri, serum demiri bağlama kapasitesi, transferin saturasyonu, serum ferritin düzeyi, dışkıda gizli kan ve periferik yaymadır. Tam kan sayımında düşük hemoglobin ve hematokrit değeri, kanda düşük ferritin düzeyi, kanda total bağlama kapasitesi ve kan kaybını değerlendirmek açısından dışkıda gizli kan görülebilir.
Tedavi olarak ne uygulanır?
Ağızdan demir tedavisinde kullanılan demir formları demirsülfat, demir glukanat ve demir fumorattır. Demir tedavisine başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale dönecektir, ancak çoğunlukla kemik iliğinde olan demir depolarını doldurmak amacı ile tedaviye 6-12 ay daha devam edilmelidir.
Damar içerisine veya kas içerisine uygulanabilecek demir ilaçları da ağızdan alıma dayanamayan hastalarda kullanılabilir. Tedavi ile birlikte kan sayımı iki ay içerisinde normale dönecektir.
İlaç kullanılırken dikkat edilecek noktalar nelerdir ?
En iyi demir emilimi aç karnına olmasına rağmen pek çok insan buna katlanamaz ve gıda ile almak ister. Süt ve sütlü mamüller demir emilimini engelleyeceğinden ilaç ile birlikte alınmamalıdır. C vitamini demir emilimini artırırken hemoglobin üretiminde de önemli yer tutar. Diyet ile alınacak miktar yeterli olmayacağından gebelik ve emzirme dönemi sırasında kadınların yeterli derecede demir almaları gerekir.
Folik Asit Eksikliğine Bağlı Anemi
Vücudun yeterli kırmızı hücreleri yaratmak için folik aside ihtiyacı vardır. Folik asit olmadığı durumlarda kan hücresi üretimi azalmaya başlar. Bu durum sonunda anemi görülür. Folik asitin emilimini ve metabolizmasını etkileyen en önemli madde alkoldür. Bu sebeple folik asit eksikliğine bağlı anemi en çok alkoliklerde görülür. Ayrıca keçi sütü ile beslenmekte folik asiti düşürür. Diğer nedenler bağırsak hastalıkları, ağızdan alınan doğum kontrol hapları, kanser için alınan çeşitli ilaçlar ve epilepsi.
Folik Asit Eksikliğine Bağlı Aneminin kendine özgü bulguları nelerdir ?
*İshal *Depresyon *Şişmiş ve kırmızı bir dil *Vitamin B-12 Eksikliği Anemisi
B-12 vitamininin emilimi mide de gerçekleşir. Bu emilimin gerçekleşmesi için mide B-12 asıl faktörü denilen bir maddeyi salgılaması gerekir. Bu faktörün eksikliği bu vitaminin eksikliğine neden olur. B-12 vitamini kırmızı kan hücrelerinin kemik iliğinden üretilmesi için gereklidir. Yetersiz miktar anemiye neden olur. Bu tarz anemi daha çok hayvan ürünleri yemeyen vejeteryanlarda ve mide rahatsızlıklarında (atrofik gastrit) görülür.
Bu Aneminin kendine özgü bulguları ?
*Eller ve ayaklarda ürperme *Bacaklarda, ayaklarda ve ellerde duyu kaybı *Sarı ve mavi renklerle ilgili olarak renk körlüğü *Şişmiş ağrıyan ve yanan bir dil *Kilo kaybı *Kararmış cilt *İshal *Düzensizlik *Depresyon *Entellektüel fonksiyonların azalması
Sağlık Videoları Tedavi Videoları, sifa market, sifali bitkiler
0 notes
Photo
Tumblr media
Cüneyt Genç Açıkladı: Anne Sütü Büyük Önem Taşıyor
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, bir bebeğin sağlıklı gelişimi açısından büyük önem taşıyan anne sütü konusunda annelere ve anne adaylarına önemli tavsiyelerde bulunuyor…
Sizin ve bebeğinizin sağlığı her şeyden önce gelir. Bir bebeğin anne sütü ile beslenmesi sağlığı ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bebeklerin doğru şekilde anne sütü almaları ise doğru emzirme ile mümkündür. İşte bu amaçtan yola çıkarak tecrübeli kadın doğum uzman Op. Dr. Cüneyt Genç ile anne sütü ve emzirmeye dair merak edilen konuları konuştuk. Emzirme ile ilgili bilinmesi gereken noktaları ve emzirme sorunlarının çözümleri ile ilgili önemli detayları sizlere aktaracağız.
Neden Anne Sütü?
Cüneyt Genç: Anne sütünün saymakla bitiremeyeceğimiz birçok faydası vardır. Bu faydaları sıralamak gerekirse; Bebeğinizin en doğal ve sağlıklı beslenme yöntemidir. Bebeğinizin günlük olarak karışlaması gereken ihtiyaçlarını karşılayacak seviyededir. Bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamakla birlikte kolay ve hızlı sindirim sağlar. Temiz ve mikropsuzdur böylece alerji yapmaz, ishal ve kusma yapmaz. Anne sütü demir ve kalsiyum bakımından inek sütünden daha faydalıdır. Bebeğinizin zihinsel gelişimine oldukça büyük katkılar sağlar. Bunlara ek olarak ileride karşılaşılabilecek kanser vb. hastalıklara karşı da korunmasını sağlar.
Emzirme Neden Önemlidir?
Cüneyt Genç: Emzirmenin en önemli katkısı anne ile bebek arasında duygusal bir bağ kurar. Ayrıca emzirme anne ve bebek için bir stres önleyicidir. Emzirme anne ve bebeğin sağlığını korumaya yardımcıdır. Emziren annenin kendine olan saygısı artar.
Emzirme anneyi;
Meme kanserinden
Yumurtalık kanserinden
Doğum sonrası kanamaları azaltır
Ayrıca kemik hastalıklarından korumada oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Bebeğinizi;
İshal
Solunum yolu enfeksiyonları
Astım ve hırıltı
İleriki yaşlardaki şeker hastalığı
Kanser riskine karşı
Ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Ayrıca Şu faydaları da sağlamaktadır:
Emzirme ailenin tasarruf etmesini sağlar.
Emzirilen bebekler daha az hastalığa yakalanacağından sağlık giderleri büyük ölçüde azaltılır
Hastalıkla uğraşma derdi ve sıkıntısı olmadığı için anne ve babaların iş verimlerinde artış gözlenir.
Daha sağlıklı nesiller bu sayede yetişmiş olur.
Kısaca anne sütü bebeğinizin ilk 6 ay tüm besin gereksinimlerini karşılamaktadır…
Ağız Sütü ( Kolostrum ) Nedir?
Cüneyt Genç: Doğumdan sonra anne ile bebeğin bir araya gelerek emzirmeye başlatılmasıdır. Doğumun ilk günlerinde salgılanan bir sıvı olan kolostrum daha sonraki dönemlerde salgılanacak anne sütünden daha faydalıdır. Bu yüzden doğar doğmaz bebeğim emzirilmesi ihmal edilmemelidir.
Doğumda sonraki 1-2 günde salgılanan süt miktarı az, rengi koyu sarı ve kıvamı koyu süttür.
Kolostrum Faydaları:
Daha fazla protein içerir
Enfeksiyondan korur
A ve E vitamini içerir
Daha fazla büyüme faktörlerini içerir.
Kolostrumun bebeğin ilk aşısı olduğu çok iyi bilinmelidir.
Doğru Emzirme İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Cüneyt Genç:
Emzirmeye başlamadan önce ellerini iyice yıkayın
Meme ucu ve areolayı  temiz su ve bir bez ile temizleyin
Rahat bir yere oturun ve ayağınızı yere tam basınki ağırlığınız bebeğinizin üzerinde olmasın
Bebeğin omuz ve vücudu memeye dönük olmalıdır. Bebeğinizin burnu meme başı hizasında başı hafifçe arkaya doğru eğilmelidir.
Bebeğinizi kalçasından kavrayın
Meme ucu ve areolayı tutmadan bebeğinizin kolayca süt emmesi için göğsünüzü tutun
Meme ucunuzu bebeğin alt dudağına değdirin. Bebek ağızını açtığında meme ucunuz ve areolayı bebeğin ağzına yerleştirin. Bu yöntemi iyi yapmadığınız takdirde bebeğiniz sütü alamaz ve meme ucunuz tahriş olur.
Bebeğiniz emerken çenesi göğsünüze değmelidir. Bu şekilde burnu açık olacak ve nefes alması      kolaylaşacaktır.
Meme bakımız açısından sütün bir damlasını meme ucuna sürüp 20-30 dakika bekletin bu olası tahrişlerin önüne geçecektir.
Bebeğin Acıktığı Nasıl Anlaşılır?
Cüneyt Genç: Her annenin bilmesi gereken en önemli kısma geldik. Bir anne mutlaka ve mutlaka bebeğinin acıkıp acıkmadığını anlaması gerekir aksi takdirde karşınızda  huysuz ve sürekli ağlayan bir bebek görürsünüz.
Bir bebek acıktığı zaman önce diliyle tipik sağma hareketleri yapar. Bu durum bebeğin salya üretmesine neden olur. Elleriniz ağzına götürür ve sürekli başını sağa sola götürür. Bebeğin tüm bu hareketlerinden anlamaz iseniz bebek sonunda ağlamaya başlar.
Ne Sıklıkla Emzirmelisiniz?
Cüneyt Genç: Anne sütünün kolay sindirilen bir yapısının olduğunu yukarıda belirtmiştir. İşte bu özelliğinden dolayı gece gündüz demeden bebeğiniz acıkma reaksiyonları gösterdiğinde emzirmeye başlayın. Kendisi doyma belirtileri göstermeden de emzirme işlemini bırakmamalısınız. Bebek doyduğu zaman memeyi almayı reddeder ve yavaşça uykuya dalar.
Bebeğinizin Yeterli Beslenip Beslenmediğini Nasıl Anlarsınız?
Cüneyt Genç: Bebeğinizin yeterli beslenip beslenmediğini anlamanın en sağlıklı yolu ilk 6 ay boyunca 500 gr ağırlık kazanması ile yeterli beslendiğini anlayabilirsiniz.
Yeterli süt alan bebek 24 saat içerisinde 4-6 arasında açık renkli idrar kaçırır. Bu durumları görmüyorsanız mutlaka hekiminize başvurunuz.
Anne Emzirme Sürecinde Nelere Dikkat Etmelidir?
Cüneyt Genç:
Anne mutlu ve huzurlu olmalıdır
Sigara, alkol vb. zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
Rejim yapmamalıdır.
Meme bakımına dikkat etmelidir.
Emzirirken Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Cüneyt Genç: Sütünün kaliteli olmasını isteyen anneler şu besin gruplarını düzenli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir.
Et, Yumurta, kuru baklagiller
Süt, yoğurt, peynir
Taze meyve ve sebze
Tahıllar
Son olarak Op. Dr. Cüneyt Genç Annelere Emzirme İle İlgili Şu Önemli Bilgileri Veriyor:
Bebeğinizi ne kadar sık emzirirseniz memelerinizde o kadar süt yapacaktır. Bu yüzden tasarruf etme düşüncesi ile emzirme olayını kesinlikle aktarmayın. Unutmayın memeniz bir süt fabrikasıdır süt depolama alanı değil. Gece emzirme yaparken loş bir ışıkta yapın.Bebeğinizi emzirirken rahat kıyafetler giyin. Anne sütü ilk 6 ay boyunca verilmelidir. 6 ay sonrasında ek gıdalara geçilmelidir. Bebeğinizi 2 yaşına gelene kadar emzirmeniz de yararlı olacaktır.
0 notes
Photo
Tumblr media
Cüneyt Genç Açıkladı: Anne Sütü Büyük Önem Taşıyor
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, bir bebeğin sağlıklı gelişimi açısından büyük önem taşıyan anne sütü konusunda annelere ve anne adaylarına önemli tavsiyelerde bulunuyor…
Sizin ve bebeğinizin sağlığı her şeyden önce gelir. Bir bebeğin anne sütü ile beslenmesi sağlığı ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bebeklerin doğru şekilde anne sütü almaları ise doğru emzirme ile mümkündür. İşte bu amaçtan yola çıkarak tecrübeli kadın doğum uzman Op. Dr. Cüneyt Genç ile anne sütü ve emzirmeye dair merak edilen konuları konuştuk. Emzirme ile ilgili bilinmesi gereken noktaları ve emzirme sorunlarının çözümleri ile ilgili önemli detayları sizlere aktaracağız.
Neden Anne Sütü?
Cüneyt Genç: Anne sütünün saymakla bitiremeyeceğimiz birçok faydası vardır. Bu faydaları sıralamak gerekirse; Bebeğinizin en doğal ve sağlıklı beslenme yöntemidir. Bebeğinizin günlük olarak karışlaması gereken ihtiyaçlarını karşılayacak seviyededir. Bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamakla birlikte kolay ve hızlı sindirim sağlar. Temiz ve mikropsuzdur böylece alerji yapmaz, ishal ve kusma yapmaz. Anne sütü demir ve kalsiyum bakımından inek sütünden daha faydalıdır. Bebeğinizin zihinsel gelişimine oldukça büyük katkılar sağlar. Bunlara ek olarak ileride karşılaşılabilecek kanser vb. hastalıklara karşı da korunmasını sağlar.
Emzirme Neden Önemlidir?
Cüneyt Genç: Emzirmenin en önemli katkısı anne ile bebek arasında duygusal bir bağ kurar. Ayrıca emzirme anne ve bebek için bir stres önleyicidir. Emzirme anne ve bebeğin sağlığını korumaya yardımcıdır. Emziren annenin kendine olan saygısı artar.
Emzirme anneyi;
Meme kanserinden
Yumurtalık kanserinden
Doğum sonrası kanamaları azaltır
Ayrıca kemik hastalıklarından korumada oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Bebeğinizi;
İshal
Solunum yolu enfeksiyonları
Astım ve hırıltı
İleriki yaşlardaki şeker hastalığı
Kanser riskine karşı
Ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Ayrıca Şu faydaları da sağlamaktadır:
Emzirme ailenin tasarruf etmesini sağlar.
Emzirilen bebekler daha az hastalığa yakalanacağından sağlık giderleri büyük ölçüde azaltılır
Hastalıkla uğraşma derdi ve sıkıntısı olmadığı için anne ve babaların iş verimlerinde artış gözlenir.
Daha sağlıklı nesiller bu sayede yetişmiş olur.
Kısaca anne sütü bebeğinizin ilk 6 ay tüm besin gereksinimlerini karşılamaktadır…
Ağız Sütü ( Kolostrum ) Nedir?
Cüneyt Genç: Doğumdan sonra anne ile bebeğin bir araya gelerek emzirmeye başlatılmasıdır. Doğumun ilk günlerinde salgılanan bir sıvı olan kolostrum daha sonraki dönemlerde salgılanacak anne sütünden daha faydalıdır. Bu yüzden doğar doğmaz bebeğim emzirilmesi ihmal edilmemelidir.
Doğumda sonraki 1-2 günde salgılanan süt miktarı az, rengi koyu sarı ve kıvamı koyu süttür.
Kolostrum Faydaları:
Daha fazla protein içerir
Enfeksiyondan korur
A ve E vitamini içerir
Daha fazla büyüme faktörlerini içerir.
Kolostrumun bebeğin ilk aşısı olduğu çok iyi bilinmelidir.
Doğru Emzirme İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Cüneyt Genç:
Emzirmeye başlamadan önce ellerini iyice yıkayın
Meme ucu ve areolayı  temiz su ve bir bez ile temizleyin
Rahat bir yere oturun ve ayağınızı yere tam basınki ağırlığınız bebeğinizin üzerinde olmasın
Bebeğin omuz ve vücudu memeye dönük olmalıdır. Bebeğinizin burnu meme başı hizasında başı hafifçe arkaya doğru eğilmelidir.
Bebeğinizi kalçasından kavrayın
Meme ucu ve areolayı tutmadan bebeğinizin kolayca süt emmesi için göğsünüzü tutun
Meme ucunuzu bebeğin alt dudağına değdirin. Bebek ağızını açtığında meme ucunuz ve areolayı bebeğin ağzına yerleştirin. Bu yöntemi iyi yapmadığınız takdirde bebeğiniz sütü alamaz ve meme ucunuz tahriş olur.
Bebeğiniz emerken çenesi göğsünüze değmelidir. Bu şekilde burnu açık olacak ve nefes alması      kolaylaşacaktır.
Meme bakımız açısından sütün bir damlasını meme ucuna sürüp 20-30 dakika bekletin bu olası tahrişlerin önüne geçecektir.
Bebeğin Acıktığı Nasıl Anlaşılır?
Cüneyt Genç: Her annenin bilmesi gereken en önemli kısma geldik. Bir anne mutlaka ve mutlaka bebeğinin acıkıp acıkmadığını anlaması gerekir aksi takdirde karşınızda  huysuz ve sürekli ağlayan bir bebek görürsünüz.
Bir bebek acıktığı zaman önce diliyle tipik sağma hareketleri yapar. Bu durum bebeğin salya üretmesine neden olur. Elleriniz ağzına götürür ve sürekli başını sağa sola götürür. Bebeğin tüm bu hareketlerinden anlamaz iseniz bebek sonunda ağlamaya başlar.
Ne Sıklıkla Emzirmelisiniz?
Cüneyt Genç: Anne sütünün kolay sindirilen bir yapısının olduğunu yukarıda belirtmiştir. İşte bu özelliğinden dolayı gece gündüz demeden bebeğiniz acıkma reaksiyonları gösterdiğinde emzirmeye başlayın. Kendisi doyma belirtileri göstermeden de emzirme işlemini bırakmamalısınız. Bebek doyduğu zaman memeyi almayı reddeder ve yavaşça uykuya dalar.
Bebeğinizin Yeterli Beslenip Beslenmediğini Nasıl Anlarsınız?
Cüneyt Genç: Bebeğinizin yeterli beslenip beslenmediğini anlamanın en sağlıklı yolu ilk 6 ay boyunca 500 gr ağırlık kazanması ile yeterli beslendiğini anlayabilirsiniz.
Yeterli süt alan bebek 24 saat içerisinde 4-6 arasında açık renkli idrar kaçırır. Bu durumları görmüyorsanız mutlaka hekiminize başvurunuz.
Anne Emzirme Sürecinde Nelere Dikkat Etmelidir?
Cüneyt Genç:
Anne mutlu ve huzurlu olmalıdır
Sigara, alkol vb. zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
Rejim yapmamalıdır.
Meme bakımına dikkat etmelidir.
Emzirirken Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Cüneyt Genç: Sütünün kaliteli olmasını isteyen anneler şu besin gruplarını düzenli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir.
Et, Yumurta, kuru baklagiller
Süt, yoğurt, peynir
Taze meyve ve sebze
Tahıllar
Son olarak Op. Dr. Cüneyt Genç Annelere Emzirme İle İlgili Şu Önemli Bilgileri Veriyor:
Bebeğinizi ne kadar sık emzirirseniz memelerinizde o kadar süt yapacaktır. Bu yüzden tasarruf etme düşüncesi ile emzirme olayını kesinlikle aktarmayın. Unutmayın memeniz bir süt fabrikasıdır süt depolama alanı değil. Gece emzirme yaparken loş bir ışıkta yapın.Bebeğinizi emzirirken rahat kıyafetler giyin. Anne sütü ilk 6 ay boyunca verilmelidir. 6 ay sonrasında ek gıdalara geçilmelidir. Bebeğinizi 2 yaşına gelene kadar emzirmeniz de yararlı olacaktır.
0 notes
kocaalihaber · 4 years
Text
Korona Virüsüne Karşı Önleminizi Alın
Son bilgilere göre 57 ülkede görülen ve 85 bin kişinin hastalanmasına 2.945 kişinin de ölümüne neden olan korona virüsü hakkında merak edilenleri DoktorTakvimi.com uzmanlarından İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Dr. Şükrü Yenice anlatıyor.
Tüm dünyanın kabusu haline gelen ve can almaya devam eden korona virüsü, yayılmaya devam ediyor. Son bilgilere göre 57 ülkede görülen ve 85 bin kişinin hastalanmasına 2 bin 945 kişinin de ölümüne neden olan korona virüsünün ilk olarak 1960’lı yıllarda ortaya çıktığı anlatan DoktorTakvimi.com uzmanlarından İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Dr. Şükrü Yenice, hastalık hakkında çok önemli bilgiler paylaşıyor. 
Korona virüsün yol açtığı yeni hastalığa “Korona Virüs Hastalığı 2019” denildiğini ve uluslararası tıp literatüründe adı COVID -2019 olarak tanımladığını belirten Dr. Şükrü Yenice, hastalığa dair şunları anlatıyor: “İlk korona virüs 1960’lı yıllarda tanımlandı. İlk büyük ve ölümcül salgını ise SARS-CoV ile yaptı. SARS Türkçe karşılığı “Şiddetli Akut Solunum Sendromu”, SARS-CoV ise SARS Corona Virus’tür. İlk olarak 2002 yılında Çin’in Guangdong Eyaleti’nde ortaya çıkan hastalığın bir yıl sonra salgına dönüşü neticesinde 8 bin 300 kişi hastalandı, 800 kişi öldü. İkinci önemli ve ölümcül korona virüs salgını MERS-CoV ile oldu ve ilk olarak 2012 de Suudi Arabistan’da ortaya çıktı. Deve eti ve sütü gibi gıdaları tüketen insanların yan ısıra develerin bakımını yapmak gibi yakın temasla enfekte olan kişilerle yayıldı. Bu hastalık 2 bin 500 kişiyi etkileyip 860 kişinin ölmesine yol açtı. Arap Yarımadası’ndan diğer ülkelere yayılarak 2015’te Uzakdoğu ülkelerinden ABD’ye kadar birçok ülkeyi etkiledi.”
Hastalıkta en tehlikeli dönem ilk 14 gün Bu yıl dünyayı etkileyen COVID -2019 virüsünün ise Çin’in Wuhan eyaletinden yayıldığını hatırlatan Dr. Şükrü Yenice, hastalığın kaynağıyla ilgili en olası iddianın Huanan Deniz Ürünleri Toptan Satış Pazarında satılan vahşi hayvanlar olduğunu söylüyor. Yeni tip korona virüs olan COVID-2019’un öksürük,hapşırık gibi solunum yolları damlacıklarının yanı sıra ile burun akıntısı veya balgam gibi yüzeylere bulaşan salgılara temasla bulaştığının altını çizen Dr. Yenice, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Virüsü alan kişide, korona 27 güne kadar canlı kalarak çoğalır. En tehlikeli dönem ilk 14 gündür. Yaşlılar için ölüm riski gençlere oranla daha fazladır. Şimdilik ölüm oranı yüzde 3 civarındadır. SARS’da ölüm hızının yüzde 9.6 ve MERS’de ise yüzde 30 olduğu göz önüne alındığında COVID-2019’un ölüm hızının daha düşük olduğunu söyleyebiliriz. Ne var ki ilerleyen süreçte vaka sayısı artarsa bu oran değişebilir. Tabii ki hastaların tedavi-bakım koşulları ve hastanın şeker hastalığı-kronik tıkayıcı akciğer hastalığı (KOAH)-kalp ve damar hastalığı, tansiyon yüksekliği-kanser ve benzeri yıpratıcı hastalığının olması da hayatta kalma süresini dolayısıyla ölüm oranını etkiliyor. Ancak şunun altını çizmekte fayda var. COVID-2019 virüsü salgınının ölüm oranı SARS ve MERS virüslerinin ölüm oranına göre daha düşük ama yayılma hızı ve bulaşma yeteneği diğerlerine göre çok daha şiddetli öyle ki virüs gözden bile girebiliyor.”
Koronada boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşırık daha az görülüyor Korona virüsünün de tıpkı üst solunum yolu hastalıklarına neden olan diğer virüsler gibi ateş, halsizlik, kuru öksürük gibi belirtilerle başladığına dikkat çeken Dr. Yenice, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ancak koronada diğerlerinden farklı olarak burun akıntısı, hapşırık, boğaz ağrısı az görülür. Hastaların yüzde 80 kadarı orta derecede hastadır, yüzde 20 civarında hastanın ilerleyen solunum sıkıntısı yüzünden bir hafta sonra hastane tedavisine ihtiyaç duyar. Hastaların yüzde 14’ünde ise ağır zatürreye bağlı solunum sıkıntısı baş gösterir. Bütün vakaların yüzde 5’i solunum yetmezliği, septik şok ve çoklu organ yetmezliğiyle yoğun bakım tedavisine ihtiyaç duyar, maalesef hastaların yüzde 2.2’si de hayatını kaybeder. Hastalığın henüz bir tedavisi bulunmuyor, geliştirme aşamasında bulunan aşısı ise henüzrutin kullanıma sunulmadı. Bu nedenle önlem almak büyük önem taşıyor” diyor.
Hastalanmamak için ne yapmalı? Korona virüsüne karşı dikkat edilmesi gerekenler bir hayli fazla… İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı Dr. Şükrü Yenice, önlemleri şöyle sıralıyor:  •    Ellerinizi temiz tutun, sık sık yıkayın. Ellerinizi sabun ve bol suyla en az 20-30 saniye süreyle yıkayın. Ellerinizi yıkamadan asla ağzınıza, burnunuza ya da gözünüze dokunmayın. El sıkışma ve tanıdıklarla sarılıp öpüşme geleneğinizi askıya alın, hatta bırakın.  •    Her gittiğiniz yerde sabun ve su bulamama ihtimaline karşı yanınızda alkol bazlı el dezenfektanı taşıyın.  •    Bol sıvı alın, iyi beslenin, bol meyve yiyin, organik gıdalar tüketmeye çalışın, alkol-sigara-mısır şurubu vs. bağışıklığı zayıflatır unutmayın, uykunuzu iyi alın, havasız yerlerden uzak durun.  •    Et ve süt ürünlerini iyice pişirerek tüketin. •    Kelle-paça-keçiboynuzu pekmezi gibi besinler virüsü öldürmez, bu iddialara kulak asmayın. Bu yiyecekleri seviyorsanız yiyebilirsiniz ama virüse karşı kurtarıcı değildir. Bitkisel karışımlar, ev yapımı ilaçlar diye satışa çıkarılan şeylere kanıp paranızı kaptırmayın, Sirkeli su ile burun temizliği, bitkisel göz damlaları, yüze buhar maskesi yapmak da iyileştirmez hatta korumaz. Tuzlu suyun korona virüse karşı koruyucu etkisi iddiası da Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul görmemiştir, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün de görüşü bu yöndedir. Lütfen böyle iddialara inanıp rahat davranmayın, önlemlerinizi gevşetmeyin. Tuzlu su ile gargara yapmak ağız-boğaz temizliği için faydalıdır, farenjitin (Boğaz iltihabının) iyileşmesine de katkı sağlar ama ağızı boğazı virüsten temizlemez, virüsü öldürmez. •    Hastalardan uzak durun. Yakınınız hasta ise ve hastaneye yatması gerek görülmeyip evde tedavi ediliyorsa eldiven, maske, gözlük ve önlükle yaklaşın ama çok yakın durmayın. Hastanın bulunduğu odadaki yüzeyleri sık sık dezenfekte edin. Hastanızın odası iyi havalanan bir oda olsun, tabak- kaşık vs. yanı sıra mümkünse banyo ve tuvaleti ayrılsın. Çamaşırlarını 60-90 derece arasında deterjanla yıkayın. Ziyaretçi kabul etmeyin. Yanına bir kişi girip çıksın, tüm ev halkı odasına girmesin. Hastaları iyileşinceye kadar evden dışarı çıkarmayın. •    Sağlıklı kişiler maske takmalı. Ancak maske ağız ve burunu tamamen kapatmalı ki mikroplu öksürük-hapşırık kökenli damlacıklar bu engeli aşamasın. •    Grip benzeri öksürük, hapşırık, burun akıntısı belirtileri olan kişiler de maske takmalı ki virüs yakınlarına ve diğer hastalara geçmesin. •    Üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileri olan kişiler bu durumu ciddiye alıp doktora başvurmalı.  •    Çok zorunlu olmadıkça hastalığın görüldüğü ülkelere, hatta o ülkelere komşu olan coğrafyalara seyahatler ertelenmeli. •    Havaalanlarındaki kontroller sıkı tutulmalı, yalnız havaalanları değil kara ve deniz taşımacılığı istasyonları da bu önlemlere katılmalı. •    Sosyal medyada yer alan “Çin’in Wuhan Eyalet Hastanesi Başhekimi Dedi Ki”; “Dünyaca Ünlü Alman Profesör Uyarıyor”, “Falan Hoca Filan Ev Yapımı İlaçla Korona Virüs’e Savaş Açtı” gibi başlıklara inanıp kendinizi kandırmayın.  
source https://www.kocaali.com/saglik/korona-virusune-karsi-onleminizi-alin-h15139.html
0 notes
Photo
Tumblr media
Cüneyt Genç Açıkladı: Anne Sütü Büyük Önem Taşıyor
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, bir bebeğin sağlıklı gelişimi açısından büyük önem taşıyan anne sütü konusunda annelere ve anne adaylarına önemli tavsiyelerde bulunuyor…
Sizin ve bebeğinizin sağlığı her şeyden önce gelir. Bir bebeğin anne sütü ile beslenmesi sağlığı ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bebeklerin doğru şekilde anne sütü almaları ise doğru emzirme ile mümkündür. İşte bu amaçtan yola çıkarak tecrübeli kadın doğum uzman Op. Dr. Cüneyt Genç ile anne sütü ve emzirmeye dair merak edilen konuları konuştuk. Emzirme ile ilgili bilinmesi gereken noktaları ve emzirme sorunlarının çözümleri ile ilgili önemli detayları sizlere aktaracağız.
Neden Anne Sütü?
Cüneyt Genç: Anne sütünün saymakla bitiremeyeceğimiz birçok faydası vardır. Bu faydaları sıralamak gerekirse; Bebeğinizin en doğal ve sağlıklı beslenme yöntemidir. Bebeğinizin günlük olarak karışlaması gereken ihtiyaçlarını karşılayacak seviyededir. Bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamakla birlikte kolay ve hızlı sindirim sağlar. Temiz ve mikropsuzdur böylece alerji yapmaz, ishal ve kusma yapmaz. Anne sütü demir ve kalsiyum bakımından inek sütünden daha faydalıdır. Bebeğinizin zihinsel gelişimine oldukça büyük katkılar sağlar. Bunlara ek olarak ileride karşılaşılabilecek kanser vb. hastalıklara karşı da korunmasını sağlar.
Emzirme Neden Önemlidir?
Cüneyt Genç: Emzirmenin en önemli katkısı anne ile bebek arasında duygusal bir bağ kurar. Ayrıca emzirme anne ve bebek için bir stres önleyicidir. Emzirme anne ve bebeğin sağlığını korumaya yardımcıdır. Emziren annenin kendine olan saygısı artar.
Emzirme anneyi;
Meme kanserinden
Yumurtalık kanserinden
Doğum sonrası kanamaları azaltır
Ayrıca kemik hastalıklarından korumada oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Bebeğinizi;
İshal
Solunum yolu enfeksiyonları
Astım ve hırıltı
İleriki yaşlardaki şeker hastalığı
Kanser riskine karşı
Ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Ayrıca Şu faydaları da sağlamaktadır:
Emzirme ailenin tasarruf etmesini sağlar.
Emzirilen bebekler daha az hastalığa yakalanacağından sağlık giderleri büyük ölçüde azaltılır
Hastalıkla uğraşma derdi ve sıkıntısı olmadığı için anne ve babaların iş verimlerinde artış gözlenir.
Daha sağlıklı nesiller bu sayede yetişmiş olur.
Kısaca anne sütü bebeğinizin ilk 6 ay tüm besin gereksinimlerini karşılamaktadır…
Ağız Sütü ( Kolostrum ) Nedir?
Cüneyt Genç: Doğumdan sonra anne ile bebeğin bir araya gelerek emzirmeye başlatılmasıdır. Doğumun ilk günlerinde salgılanan bir sıvı olan kolostrum daha sonraki dönemlerde salgılanacak anne sütünden daha faydalıdır. Bu yüzden doğar doğmaz bebeğim emzirilmesi ihmal edilmemelidir.
Doğumda sonraki 1-2 günde salgılanan süt miktarı az, rengi koyu sarı ve kıvamı koyu süttür.
Kolostrum Faydaları:
Daha fazla protein içerir
Enfeksiyondan korur
A ve E vitamini içerir
Daha fazla büyüme faktörlerini içerir.
Kolostrumun bebeğin ilk aşısı olduğu çok iyi bilinmelidir.
Doğru Emzirme İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Cüneyt Genç:
Emzirmeye başlamadan önce ellerini iyice yıkayın
Meme ucu ve areolayı  temiz su ve bir bez ile temizleyin
Rahat bir yere oturun ve ayağınızı yere tam basınki ağırlığınız bebeğinizin üzerinde olmasın
Bebeğin omuz ve vücudu memeye dönük olmalıdır. Bebeğinizin burnu meme başı hizasında başı hafifçe arkaya doğru eğilmelidir.
Bebeğinizi kalçasından kavrayın
Meme ucu ve areolayı tutmadan bebeğinizin kolayca süt emmesi için göğsünüzü tutun
Meme ucunuzu bebeğin alt dudağına değdirin. Bebek ağızını açtığında meme ucunuz ve areolayı bebeğin ağzına yerleştirin. Bu yöntemi iyi yapmadığınız takdirde bebeğiniz sütü alamaz ve meme ucunuz tahriş olur.
Bebeğiniz emerken çenesi göğsünüze değmelidir. Bu şekilde burnu açık olacak ve nefes alması      kolaylaşacaktır.
Meme bakımız açısından sütün bir damlasını meme ucuna sürüp 20-30 dakika bekletin bu olası tahrişlerin önüne geçecektir.
Bebeğin Acıktığı Nasıl Anlaşılır?
Cüneyt Genç: Her annenin bilmesi gereken en önemli kısma geldik. Bir anne mutlaka ve mutlaka bebeğinin acıkıp acıkmadığını anlaması gerekir aksi takdirde karşınızda  huysuz ve sürekli ağlayan bir bebek görürsünüz.
Bir bebek acıktığı zaman önce diliyle tipik sağma hareketleri yapar. Bu durum bebeğin salya üretmesine neden olur. Elleriniz ağzına götürür ve sürekli başını sağa sola götürür. Bebeğin tüm bu hareketlerinden anlamaz iseniz bebek sonunda ağlamaya başlar.
Ne Sıklıkla Emzirmelisiniz?
Cüneyt Genç: Anne sütünün kolay sindirilen bir yapısının olduğunu yukarıda belirtmiştir. İşte bu özelliğinden dolayı gece gündüz demeden bebeğiniz acıkma reaksiyonları gösterdiğinde emzirmeye başlayın. Kendisi doyma belirtileri göstermeden de emzirme işlemini bırakmamalısınız. Bebek doyduğu zaman memeyi almayı reddeder ve yavaşça uykuya dalar.
Bebeğinizin Yeterli Beslenip Beslenmediğini Nasıl Anlarsınız?
Cüneyt Genç: Bebeğinizin yeterli beslenip beslenmediğini anlamanın en sağlıklı yolu ilk 6 ay boyunca 500 gr ağırlık kazanması ile yeterli beslendiğini anlayabilirsiniz.
Yeterli süt alan bebek 24 saat içerisinde 4-6 arasında açık renkli idrar kaçırır. Bu durumları görmüyorsanız mutlaka hekiminize başvurunuz.
Anne Emzirme Sürecinde Nelere Dikkat Etmelidir?
Cüneyt Genç:
Anne mutlu ve huzurlu olmalıdır
Sigara, alkol vb. zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
Rejim yapmamalıdır.
Meme bakımına dikkat etmelidir.
Emzirirken Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Cüneyt Genç: Sütünün kaliteli olmasını isteyen anneler şu besin gruplarını düzenli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir.
Et, Yumurta, kuru baklagiller
Süt, yoğurt, peynir
Taze meyve ve sebze
Tahıllar
Son olarak Op. Dr. Cüneyt Genç Annelere Emzirme İle İlgili Şu Önemli Bilgileri Veriyor:
Bebeğinizi ne kadar sık emzirirseniz memelerinizde o kadar süt yapacaktır. Bu yüzden tasarruf etme düşüncesi ile emzirme olayını kesinlikle aktarmayın. Unutmayın memeniz bir süt fabrikasıdır süt depolama alanı değil. Gece emzirme yaparken loş bir ışıkta yapın.Bebeğinizi emzirirken rahat kıyafetler giyin. Anne sütü ilk 6 ay boyunca verilmelidir. 6 ay sonrasında ek gıdalara geçilmelidir. Bebeğinizi 2 yaşına gelene kadar emzirmeniz de yararlı olacaktır.
0 notes
Photo
Tumblr media
Cüneyt Genç Açıkladı: Anne Sütü Büyük Önem Taşıyor
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Op. Dr. Cüneyt Genç, bir bebeğin sağlıklı gelişimi açısından büyük önem taşıyan anne sütü konusunda annelere ve anne adaylarına önemli tavsiyelerde bulunuyor…
Sizin ve bebeğinizin sağlığı her şeyden önce gelir. Bir bebeğin anne sütü ile beslenmesi sağlığı ve gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Bebeklerin doğru şekilde anne sütü almaları ise doğru emzirme ile mümkündür. İşte bu amaçtan yola çıkarak tecrübeli kadın doğum uzman Op. Dr. Cüneyt Genç ile anne sütü ve emzirmeye dair merak edilen konuları konuştuk. Emzirme ile ilgili bilinmesi gereken noktaları ve emzirme sorunlarının çözümleri ile ilgili önemli detayları sizlere aktaracağız.
Neden Anne Sütü?
Cüneyt Genç: Anne sütünün saymakla bitiremeyeceğimiz birçok faydası vardır. Bu faydaları sıralamak gerekirse; Bebeğinizin en doğal ve sağlıklı beslenme yöntemidir. Bebeğinizin günlük olarak karışlaması gereken ihtiyaçlarını karşılayacak seviyededir. Bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamakla birlikte kolay ve hızlı sindirim sağlar. Temiz ve mikropsuzdur böylece alerji yapmaz, ishal ve kusma yapmaz. Anne sütü demir ve kalsiyum bakımından inek sütünden daha faydalıdır. Bebeğinizin zihinsel gelişimine oldukça büyük katkılar sağlar. Bunlara ek olarak ileride karşılaşılabilecek kanser vb. hastalıklara karşı da korunmasını sağlar.
Emzirme Neden Önemlidir?
Cüneyt Genç: Emzirmenin en önemli katkısı anne ile bebek arasında duygusal bir bağ kurar. Ayrıca emzirme anne ve bebek için bir stres önleyicidir. Emzirme anne ve bebeğin sağlığını korumaya yardımcıdır. Emziren annenin kendine olan saygısı artar.
Emzirme anneyi;
Meme kanserinden
Yumurtalık kanserinden
Doğum sonrası kanamaları azaltır
Ayrıca kemik hastalıklarından korumada oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Bebeğinizi;
İshal
Solunum yolu enfeksiyonları
Astım ve hırıltı
İleriki yaşlardaki şeker hastalığı
Kanser riskine karşı
Ve idrar yolu enfeksiyonlarına karşı oldukça büyük faydalar sağlamaktadır.
Emzirme Ayrıca Şu faydaları da sağlamaktadır:
Emzirme ailenin tasarruf etmesini sağlar.
Emzirilen bebekler daha az hastalığa yakalanacağından sağlık giderleri büyük ölçüde azaltılır
Hastalıkla uğraşma derdi ve sıkıntısı olmadığı için anne ve babaların iş verimlerinde artış gözlenir.
Daha sağlıklı nesiller bu sayede yetişmiş olur.
Kısaca anne sütü bebeğinizin ilk 6 ay tüm besin gereksinimlerini karşılamaktadır…
Ağız Sütü ( Kolostrum ) Nedir?
Cüneyt Genç: Doğumdan sonra anne ile bebeğin bir araya gelerek emzirmeye başlatılmasıdır. Doğumun ilk günlerinde salgılanan bir sıvı olan kolostrum daha sonraki dönemlerde salgılanacak anne sütünden daha faydalıdır. Bu yüzden doğar doğmaz bebeğim emzirilmesi ihmal edilmemelidir.
Doğumda sonraki 1-2 günde salgılanan süt miktarı az, rengi koyu sarı ve kıvamı koyu süttür.
Kolostrum Faydaları:
Daha fazla protein içerir
Enfeksiyondan korur
A ve E vitamini içerir
Daha fazla büyüme faktörlerini içerir.
Kolostrumun bebeğin ilk aşısı olduğu çok iyi bilinmelidir.
Doğru Emzirme İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?
Cüneyt Genç:
Emzirmeye başlamadan önce ellerini iyice yıkayın
Meme ucu ve areolayı  temiz su ve bir bez ile temizleyin
Rahat bir yere oturun ve ayağınızı yere tam basınki ağırlığınız bebeğinizin üzerinde olmasın
Bebeğin omuz ve vücudu memeye dönük olmalıdır. Bebeğinizin burnu meme başı hizasında başı hafifçe arkaya doğru eğilmelidir.
Bebeğinizi kalçasından kavrayın
Meme ucu ve areolayı tutmadan bebeğinizin kolayca süt emmesi için göğsünüzü tutun
Meme ucunuzu bebeğin alt dudağına değdirin. Bebek ağızını açtığında meme ucunuz ve areolayı bebeğin ağzına yerleştirin. Bu yöntemi iyi yapmadığınız takdirde bebeğiniz sütü alamaz ve meme ucunuz tahriş olur.
Bebeğiniz emerken çenesi göğsünüze değmelidir. Bu şekilde burnu açık olacak ve nefes alması      kolaylaşacaktır.
Meme bakımız açısından sütün bir damlasını meme ucuna sürüp 20-30 dakika bekletin bu olası tahrişlerin önüne geçecektir.
Bebeğin Acıktığı Nasıl Anlaşılır?
Cüneyt Genç: Her annenin bilmesi gereken en önemli kısma geldik. Bir anne mutlaka ve mutlaka bebeğinin acıkıp acıkmadığını anlaması gerekir aksi takdirde karşınızda  huysuz ve sürekli ağlayan bir bebek görürsünüz.
Bir bebek acıktığı zaman önce diliyle tipik sağma hareketleri yapar. Bu durum bebeğin salya üretmesine neden olur. Elleriniz ağzına götürür ve sürekli başını sağa sola götürür. Bebeğin tüm bu hareketlerinden anlamaz iseniz bebek sonunda ağlamaya başlar.
Ne Sıklıkla Emzirmelisiniz?
Cüneyt Genç: Anne sütünün kolay sindirilen bir yapısının olduğunu yukarıda belirtmiştir. İşte bu özelliğinden dolayı gece gündüz demeden bebeğiniz acıkma reaksiyonları gösterdiğinde emzirmeye başlayın. Kendisi doyma belirtileri göstermeden de emzirme işlemini bırakmamalısınız. Bebek doyduğu zaman memeyi almayı reddeder ve yavaşça uykuya dalar.
Bebeğinizin Yeterli Beslenip Beslenmediğini Nasıl Anlarsınız?
Cüneyt Genç: Bebeğinizin yeterli beslenip beslenmediğini anlamanın en sağlıklı yolu ilk 6 ay boyunca 500 gr ağırlık kazanması ile yeterli beslendiğini anlayabilirsiniz.
Yeterli süt alan bebek 24 saat içerisinde 4-6 arasında açık renkli idrar kaçırır. Bu durumları görmüyorsanız mutlaka hekiminize başvurunuz.
Anne Emzirme Sürecinde Nelere Dikkat Etmelidir?
Cüneyt Genç:
Anne mutlu ve huzurlu olmalıdır
Sigara, alkol vb. zararlı alışkanlıklardan uzak durmalıdır.
Rejim yapmamalıdır.
Meme bakımına dikkat etmelidir.
Emzirirken Beslenme Nasıl Olmalıdır?
Cüneyt Genç: Sütünün kaliteli olmasını isteyen anneler şu besin gruplarını düzenli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir.
Et, Yumurta, kuru baklagiller
Süt, yoğurt, peynir
Taze meyve ve sebze
Tahıllar
Son olarak Op. Dr. Cüneyt Genç Annelere Emzirme İle İlgili Şu Önemli Bilgileri Veriyor:
Bebeğinizi ne kadar sık emzirirseniz memelerinizde o kadar süt yapacaktır. Bu yüzden tasarruf etme düşüncesi ile emzirme olayını kesinlikle aktarmayın. Unutmayın memeniz bir süt fabrikasıdır süt depolama alanı değil. Gece emzirme yaparken loş bir ışıkta yapın.Bebeğinizi emzirirken rahat kıyafetler giyin. Anne sütü ilk 6 ay boyunca verilmelidir. 6 ay sonrasında ek gıdalara geçilmelidir. Bebeğinizi 2 yaşına gelene kadar emzirmeniz de yararlı olacaktır.
0 notes
alternatif-tip · 7 years
Link
Açıklamasında, aneminin, hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre dünya sağlık örgütü tarafından kabul edilen kriterlerin altında kalması olduğunu belirten Aydemir, hemoglobin miktarının erişkin erkeklerde 13 g/dL, kadınlarda 12 g/dL’nin altı olarak kabul edildiğini ifade etti. Aydemir, 6 ay ile 6 yaş arası çocuklarda 11 g/dL’nin, 6-14 yaş arasındaki çocuklarda ise 12 g/dL’nin altındaki değerlerin anemi olduğunu aktardı. Açıklamasında en sık rastlanan anemi türlerinden bahseden Dr. Aydemir “Tanım olarak düşük miktarda demire bağlı olarak kanın kırmızı hücrelerindeki azalmadır. Kansızlığın en sık görülen şekli budur. Demir, kanda oksijen taşıyan pigment olan hemoglobinin önemli bir parçasıdır. Demir eksikliğinin nedenleri ise diyette az miktarda alınma, vücut tarafından az miktarda emilimi ve kronik kanamalar." Dr. Burcu Aydemir, açıklamasında, çocuklarda kurşun zehirlenmesi sonucunda da demir eksikliği anemisi görüldüğüne dikkat çekerek, vücutta ve kemik iliğindeki demir depolarının harcanması sonucu kansızlığın yavaş yavaş geliştiğini belirtti. Genellikle kadınlarda demir depolarının daha az olduğunun altını çizen Aydemir, “Yüksek risk grubu içerisinde doğurganlık çağında olan ve adet dönemi nedeniyle kan kaybı olan kadınlar, demir ihtiyacı artmış gebe veya emziren kadınlar, çocuklar ve diyetinde yeterli oranda demir bulunmayan kişiler bulunmaktadır. Kan kaybına bağlı risk faktörü arasında peptik ülser, bağırsak kanseri, rahim kanseri, uzun dönem aspirin kullanımı sayılmaktadır” ifadelerini kullandı. DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİNİN BELİRTİLERİ Açıklamasında, demir eksikliği anemisinin belirtileri ve demir açısından zengin besinlerden bahseden Dr. Aydemir, “Belirtileri, yiyecek dışındaki şeylere istek, ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklar, tırnaklarda biçimsizlik, tahriş olmuş dil şeklinde kendisini gösterir. Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir” dedi. FOLİK ASİT EKSİKLİĞİNE BAĞLI ANEMİ Folik Asit eksikliğine bağlı anemiden bahseden Dr. Aydemir, “Vücudun yeterli kırmızı hücreleri oluşturmak için folik aside ihtiyacı vardır. Folik asit olmadığı durumlarda kan hücresi üretimi azalmaya başlar. Bu durum sonunda anemi görülür. Folik asitin emilimini ve metabolizmasını etkileyen en önemli madde alkoldür. Bu sebeple folik asit eksikliğine bağlı anemi en çok alkoliklerde görülür. Ayrıca keçi sütü ile beslenmekte folik asiti düşürür. Diğer nedenler bağırsak hastalıkları, ağızdan alınan doğum kontrol hapları, kanser için alınan çeşitli ilaçlar ve epilepsidir. Belirtileri ise ishal, depresyon ile şişmiş ve kırmızı bir dil” ifadelerini kullandı. B-12 VİTAMİN EKSİKLİĞİ ANEMİSİ Acıbadem Eskişehir Hastanesi Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Aydemir B-12 vitamininin anemisini ise şöyle açıkladı: “B-12 vitamininin emilimi mide de gerçekleşir. Bu emilimin gerçekleşmesi için mideB-12 asıl faktörü denilen bir maddeyi salgılaması gerekir. Bu faktörün eksikliği bu vitaminin eksikliğine neden olur. B-12 vitamini kırmızı kan hücrelerinin kemik iliğinden üretilmesi için gereklidir. Yetersiz miktar anemiye neden olur. Bu tarz anemi daha çok hayvan ürünleri yemeyen vejeteryanlarda ve mide rahatsızlıklarında görülür.” B-12 VİTAMİN EKSİKLİĞİ ANEMİSİNİN KENDİNE ÖZGÜ BULGULARI Açıklamasında bu aneminin kendine özgü bulgularını aktaran Aydemir, “Eller ve ayaklarda ürperme, bacaklarda, ayaklarda ve ellerde duyu kaybı, sarı ve mavi renklerle ilgili olarak renk körlüğü, şişmiş ağrıyan ve yanan bir dil, kilo kaybı, kararmış cilt, ishal, düzensizlik, depresyon ve entellektüel fonksiyonların azalması bu aneminin başlıca bulgularındandır” diyerek açıklamasını tamamladı. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
dustylipscom · 7 years
Text
Çay Ağacı Yağı Kullanımı ve Faydaları
Çay ağacı, melaleuca olarak da bilinir, güçlü antiseptik özellikleri ve yaraları tedavi etme özelliği ile ünlüdür. Çay ağacı yağı, esas olarak Avustralya yerli bitkisi Melaleuca alternifolia’dan türetilen uçucu yağdır en azından son 100 yıldır Avustralya genelinde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Yedi yılı aşkın süredir, birçok tıbbi araştırmada bakteri, virüs ve mantar türlerinin birçoğunu öldürmek için tıbbi çalışmalarda belgelenmiştir.
Çay ağacı yağı kullanımı çoktur: Evde yapılan temizlik ürünlerini üretmek, küfleri dökmek için havaya yaymak, topikal olarak cilt sorunlarını iyileştirmek ve viral enfeksiyonları tedavi etmek için kullanmak. Yüz yıkama, şampuanlar, masaj yağları, cilt ve tırnak kremleri ve çamaşır deterjanları gibi çeşitli ev ve kozmetik ürünlerinde giderek daha popüler olan aktif madde haline geliyor. Çay ağacının doğal antiseptik ve antienflamatuvar etkileri, onu gerçekte herkesin doğal ilaç dolabının bir parçası olması gereken bir esansiyel yağ haline getirir.
Çay Ağacı Yağı Faydaları
Kayıtlar, çay ağacının binlerce yıldır bazı yerli halk tarafından kullanıldığını gösteriyor olsa da, Neyse ki bugün bilim, çay ağacı yağının bu kadar etkili olduğunu nihayet takip ediyor ve tarif ediyor. Bugüne kadar, 327’nin üzerinde bilimsel araştırma, çay ağacı yağı antimikrobiyal becerisini tek başına belirtmektedir.
Çay ağacı için birçok geleneksel kullanımın bazıları şu iyileşmeleri içerir:
• Akne • Bakteriyel enfeksiyonlar • Suçiçeği • Uçuk • Tıkanıklık ve solunum yolu enfeksiyonları • Kulak ağrıları • Mantar enfeksiyonları (Özellikle Candida, kasık kaşıntısı, ayak mantarı ve tırnak mantarı) • Halitoz (ağız kokusu) • Saç biti • MRSA • Sedef hastalığı • Kuru keseler • Kaşıntılı böcek ısırığı, yaralar ve güneş yanığı
Ve bu liste, dolaplarda mağaza tarafından satın alınan ürünlerin yerine geçebilen çay ağacı yağı kullanımının pek çok evde kullanılmasını içermez:
• Antimikrobik çamaşır deterjanı • Böcek İlacı • Doğal deodorant • Akneli yüz yıkama • Ayak kokusunu giderme • Küf kaldırma • Ev temizleyici
Birçok durumda, fonksiyonel tıbbın doktorları, geleneksel tıbbın yerini almak üzere çay ağacı yağı ve kekik yağı gibi uçucu yağlar reçeteleyecek, çünkü bunlar da hem etkili hem de yan etkileri olmaksızın etkili oluyorlar. Journal of Phytotedicine’de yayınlanan bir makale, çeşitli uçucu yağlar arasındaki ilişkiyi değerlendirdi ve hiçbirinin (çay ağacı da dahil olmak üzere) birkaç farklı antibiyotik kullanıldığında ters reaksiyonlara neden olmadığını buldular. Aslında bazı uçucu yağların pozitif sinerjistik bir etkiye sahip olduğunu keşfettiler; bu da antibiyotik direncinin gelişmesini önlemeye yardımcı olabileceğini gösteriyor!
Çay Ağacı Yağı Kullanımı
Sağlığınızı değiştirmek için çay ağacı yağı kullanmaya hazır mısınız? İşte doğal çare ve ev ilaçları için çay ağacı yağının en iyi 10 kullanım şekli.
1. Akne için Çay Ağacı Yağı
Günümüzde çay ağacı yağı için en yaygın kullanımlarından biri olan aknenin en etkili ev ilaçlarından biri olduğu düşünülürken, cilt bakım ürünlerinde kullanılmaktadır. Bir çalışma, çay ağacı yağının benzoil peroksit kadar etkili olmasını, ancak pek çok insanın kırmızı, kuruyan ve soyuylmuş cildi de dahil olmak üzere deneyimlediği olumsuz yan etkiler olmadan bulundu.
İki çay kaşığı saf bal ile beş damla saf çay ağacı esansiyel yağını karıştırarak ev yapımı çay ağacı yağı akne yüz yıkamasını yapabilirsiniz. Yüzünüzde ovun, bir dakika bekletin, sonra durulayın.
2. Saç için Çay Ağacı Yağı
Çay ağacı yağı saçınızın ve kafa derinizin sağlığı için çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Saçlar için hindistan cevizi yağı gibi çay ağacı yağı kuru ciltte cildi yatıştırmaya, kepekleri çıkarma ve Bitlerin tedavisinde bile kullanılabilir. Ev yapımı çay ağacı yağı şampuanı yapmak için, aloe vera jeli, hindistan cevizi sütü ve lavanta yağı gibi diğer uçucu yağlarla birkaç damla çay ağacı esansiyel yağı karıştırın.
3. Temizlik için Çay Ağacı Yağı
Çay ağacı yağı kullanmak için bir başka harika yol da ev temizlemektir. Çay ağacı yağı, güçlü antimikrobiyal özelliklere sahiptir ve evinizdeki kötü bakterileri öldürebilir. Bir ev yapımı çay ağacı yağı temizleyicisi yapmak için, su, sirke ve limon esans yağı ile karıştırın, daha sonra tezgahların üstünde, mutfak aletleri, duş, tuvalet ve lavabo üzerinde kullanın.
4. Sedef hastalığı ve Egzama için Çay Ağacı Yağı
Çay ağacı yağı, doğal egzama tedavisi olarak ve sedef hastalığını azaltmak da dahil olmak üzere her tür deri iltihabını rahatlatmaya yardımcı olabilir. Ev yapımı çay ağacı yağı egzama losyonu veya vücut sabunu yapmak için bir çay kaşığı hindistan cevizi yağı, beş damla çay ağacı yağı ve beş damla lavanta yağı karıştırın. Egzama veya sedef hastalığı varsa, GAPS (Bağırsak ve Psikoloji Sendromu) diyetine devam etmeyi ve D3 vitamini takviyesi yapmayı düşünmelisin.
5. Ayak Tırnağı Mantarı ve Saçkıran için Çay Ağacı Yağı
Parazitleri ve mantar enfeksiyonlarını öldürme kabiliyeti nedeniyle çay ağacı yağı, ayak tırnağı mantarı, sporcu ayağı ve saçkıranda kullanmak için mükemmel bir seçimdir. Temiz bir pamuklu çubuk yardımıyla etkilenen bölgede çay ağacı yağı seyreltilmemiş olarak yerleştirin. Ve inatçı mantarlar için doğal mantar önleyici kekik otu yağı ile karıştırmayı düşünün. Çay ağacı yağı da siğillerin tedavisinde ve yok edilmesinde faydalı olduğu kanıtlanmıştır, bu nedenle çay ağacı yağı doğrudan 30 günde bir veya iki kez günde bir kez alana konur.
6. Çay Ağacı Yağı Küfleri Öldürür
Birçok insanın evlerinde yaşadığı ortak bir problem, küf istilasıdır ve insanlar bazen bunun farkında bile değildir. Küf ve diğer kötü bakterileri öldürmek için bir difüzör ve evinizin çevresindeki havada yayılmış çay ağacı yağı almayı düşünün. Ayrıca, çay ağacı yağı temizleyicisini duş perdelerine, çamaşır makinenize, bulaşık makinenize veya tuvaletinize püskürterek küfleri öldürebilirsiniz.
7. Çay Ağacı Yağı Deodorant
Çay ağacı yağı kullanmak için bir başka büyük neden vücut kokusu ortadan kaldırmaktır. Çay ağacı yağı cildinizdeki vücut kokularına neden olan bakterileri yok eden antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Hindistan cevizi yağı ve kabartma tozu ile karıştırılarak ev yapımı çay ağacı yağı deodorantı yapabilirsiniz. Ayrıca, çocuklarınız spor yaparsa veya koşucuysanız, çay ağacı yağı ve limon esansiyel yağı ayakkabılarınıza ve spor ekipmanlarınıza ekleyerek kokularını taze tutabilirsiniz!
8. Enfeksiyonlar ve Kesikler için Çay Ağacı Yağı
Lavanta esansiyel yağı ile karıştırılan çay ağacı yağı, ev yapımı yara merheminde mükemmel bir katkı maddesidir. Gerekirse bir kesiği önce su ve hidrojen peroksit ile temizlediğinizden emin olun, sonra çay ağacı yağı koyun ve enfeksiyonlarla savaşmaya yardımcı olması için bir bandajla örtün. Araştırmacı Dermatoloji Dergisinde yayınlanan bir araştırma çay ağacı yağının MRSA ve staf enfeksiyonlarını öldürmeye yardımcı olduğunu buldu.
9. Ağız Sağlığı İçin Çay Ağacı Yağı Diş Macunu
Çay ağacı yağı, kötü bakterileri öldürme ve aynı zamanda iltihaplı cildi yatıştırma kabiliyeti nedeniyle evde kullanılan diş macunu ve gargara eşyalarında mükemmel bir bileşen. Diş etlerinin kanamasını ve diş çürümesini azalttığı gösterildi. Çay ağacı yağı ile hindistan cevizi yağı ve kabartma tozu karışımından şaşırtıcı bir ev yapımı diş macunu elde edin.
10. Kanser İçin Çay Ağacı Yağı
Hem çay ağacı yağı hem de buhur yağının kanser karşıtı yararı olduğu kanıtlanmıştır. Anormal cilt lezyonları için, tütsü yağını, ahududu tohumu yağı ve çay ağacı yağı ile karıştırabilir, daha sonra günde üç kez alan üzerine yerleştirin.
Ev Yapımı Çay Ağacı Yağı Tarifleri
Çay Ağacı Yağı aşağıdaki şekillerde kullanılabilir:
• Aromatik: Evinizde bir yağ difüzörü kullanarak çay ağacı yağı dağıtın. Ayrıca yağı şişeden soluyarak veya bazılarını cildinize ve elbiselerinize uygulayarak doğrudan doğruya teneffüs edip bir parfüm benzeri şekilde koklayabilirsiniz.
• Topikal: Doğrudan cilde uygulamadan önce, çay ağacı yağı, 1:1 oranında hindistan cevizi yağı gibi bir taşıyıcı yağ ile inceltilmelidir. Çay ağacına benzer şekilde, hindistan cevizi yağı da cilt ve bağışıklık için kendi uzun yararlarına sahiptir, bu yüzden bu ikisi birlikte daha da iyi bir kombinasyon oluşturmaktadır.
• Dahili Kullanım için DEĞİLDİR: Ulusal Zehir Merkezi’ne göre çay ağacı yağı yutulduğunda zehirli olduğu bilinmektedir. Çay ağacı yağı herhangi bir sebepten dolayı ağızdan alınmamalıdır; bazı geleneksel kullanımlarda ağız yıkama, ağız kokusu tedavisi, diş ağrısı ve ağız ülseri tedavisi için çay ağacı yağı kullanılmaktadır. Çay ağacı ağzınızda kullanılıyorsa, sindirim sorunları, kovanlar ya da baş dönmesi gibi potansiyel yan etkileri önlemek için sonradan yağı dışarıya verin.
Her zaman % 100 saf uçucu yağ arayın ve doğru tür adının şişe etiketinde (Melaleuca alternifolia) yer aldığını kontrol edin. İdeal olarak, test edilmiş ve tüm kriterleri karşılayan, ayrıca kimyasal toksinler, dolgu maddeleri veya çözücülerden arınmış olmasını sağlayan, terapötik dereceli ve organik olan yağ arayın. Satılan çay ağacı yağlarının bileşimi, yağın 14 aktif bileşeni için minimum ve maksimum standartları belirleyen “Oil of Melaleuca—terpinen-4-ol type” için uluslararası bir standart ile düzenlenir. M. alternifolia’nun altı ortak çeşidi ya da kemotipleri normalde çay ağacı esans yağı olarak satılmaktadır, ancak günümüze kadar biyolojik etkinlikleri ya da etkinlikleri açısından belirgin farklılıklar bulunmadığından, hepsi de iyi seçimler gibi görünüyor. Işık, ısı, havaya maruz kalma ve nem tüm uçucu yağların yağ kararlılığını etkiler, bu nedenle ağaç yağı karanlık, serin ve kuru koşullarda tercihen cam bir kapta saklayın.
Çay Ağacı Yağı Yan Etkileri
Çay ağacı genellikle güvenli kabul edilir ve çoğu vakada yan etkilere neden olmaz. Ancak hassas cildiniz varsa, bir reaksiyon yaşamanız mümkündür. Çay ağacı yağı gözlerinizden, kontak lensleriniz, iç burun ve cildinizin hassas kısımlarından uzak tutun. Bu uçucu yağ, keskin bir kamfor kokusu ve bunu takiben çok fazla uyguladığınızda cildinizin hafif yanması gibi hissetmesini sağlayacak mentol benzeri bir soğuma hissi izler.
Topikal ürünlerde %5-10 konsantrasyonda kullanıldığında, normalde alerjilere veya cilt döküntülerine neden olmaz ancak dermatit reaksiyonlarına daha güçlü konsantrasyona neden olduğu bildirilmiştir. 1999 yılında, Kuzey Amerika İletişim Dermatit Grubu tarama paneline çay ağacı yağı eklendi ve test sonuçları, yama testi için sevk edilen hastaların yaklaşık %1.4’ünün çay ağacı yağı üzerinde olumlu bir tepki verdiğini gösterdi. Daha büyük miktarlarda kullanmadan önce yüzünüze, göğüs ya da boynunuza uygulamadan önce olumsuz tepkileriniz olmadığından emin olmak için önce kolunuzda ya da bacağınızda küçük bir cilt testi yapmak iyi bir fikirdir.
Facebook | Twitter | Instagram | Pinterest | Youtube
The post Çay Ağacı Yağı Kullanımı ve Faydaları appeared first on DustyLips.com.
Kaynak: http://ift.tt/2ztXIDa
0 notes