I. Tutsaklar
Geldiğimizde otlar yemyeşildi
Ve kuzeydeydi güneş
Kömür deposu boşaldı işte
Mamak’a sonbahar geldi
Güneş altında tutsaklar
Geçen sonbahara bakıyorlar
Şirin mi şirin gecekondu evleri
Samsun asfaltında otomobiller
Ne güzeldir yollarda olmak şimdi
II. Çocuklar
Kimi zaman çocuklar bir evrendir
Yüzlerinde sonbahar mavisi
Yağmurlar düşer, güneşler savrulur
Ve çocuklar tez büyür kimi zaman
Kurşunlar böler sevdamızı
III. Nöbetçi
Tutsaklara bakıyor nöbetçi
Ben nöbetçiye bakıyorum
Nereli
Ne iş yapar
Ne düşünür?..
Sonbaharı sevmedin mi hiç
Hey, telleri bekleyen nöbetçi!
IV. Her Sonbahar
Yeryüzü o benim sonsuz türküm
Sevgilim sonbahar
Yaşamak
Sular ve gün ışığınca
Yaşamak
Bir kara sevda gibi
Bu ölümsü güzel gök altında
Belki çocukluğumdur duyarım
Böğürtlenlerdir mor ve buruk
Ölümsü güzel
İçimde süren tomurcuk
Her denize açılan yelkende
Her taşında yüreğim çarpar
Yeryüzü o benim bitmez sevdam
Ve bir yangın yenilenir içimde
Her sonbahar
- Kemal Burkay, Sonbahardan Çizgiler
(Dersim)
17 notes
·
View notes
Yeni Türkü- Mamak türküsü spotify'da yok sanıyordum varmış..
2 notes
·
View notes
bekleyen düşlerimiz var,
yaşanmamış zamanlarımız.
ha dün, ha bugün
ya da yarın,
ne farkeder ki...
yüzümüzde çizgiler,
saçların beyazı,
ne farkeder renkler...
açacaksa güller,
mevsimin ne önemi var...
içimizde tükenmemiş sevdalar,
başımızda yeni bir bahar,
avaz avaz bir çocuk var...
kimlerin yerine,
kimleri sevmedik ki...
sevdikte gönlümüz mü eskidi,
gönlümüzü eskiciye mi verdik ki...
sen gelince;
bahar olur bütün mevsimler...
bak ölmedik ki;
yılların ne önemi var.
korkuyor muyuz sonbahardan?
boşver...
sen gelince ne önemi var,
cennetinde cehenneminde.
seni alır,
sırtımda geçerim sırat köprüsünü,
sen yeterki bir olur ver...
biz sevdanın çocuklarıyız,
yenilirmiyiz can kırıklarına.
kimleri, kimlerin yerine sevmedik ki?
bekleyen düşlerimiz var...
sen gel yeter ki;
başa sarar hayatı,
yeniden yazarız bahtımızı
ve ilk gün gibi severiz birbirimizi.
yok sayarız bütün acılarımızı.
sen gel yeter ki...
_tanjuçubukçu_
23 notes
·
View notes
müvekkil-2
efendim bütün bu kazalar ve her şeyin yani olup da faturası çıkarılacak olursa kabul biz ödeyemeyiz, ama kim ödeyebilir. yani oturup hangi kazanın hangi cinayetin hangi yangının gerekli, hangisinin gereksiz olduğunu mu düşüneceğiz, bunun daha kolayı yok mu efendim. elimize bir bıçak alalım, ucu sivri bir kalem alalım, bir spatula alalım, az keskin bir bıçak alalım, varlığın ortasına derin çizgiler çekelim. varlığın şu yarısı gerekliyken, şu yarısı gereksizdir diyelim, çocukluğu övelim, yetişkinliğe bayılalım, ergenliği aşağlılayalım. yaz ve kış sevenler bu kenara geçsin, izninizle ilkbahar ve sonbahardan başkasına gerek olmadığını söyleyeceğim. yontma taş devrinden cilalı taş devrine değil de direk ortaçağa geçilse daha uygun olurdu diye ekleyeceğim. demem o ki, benim kilisem, benim camim, benim havram, diğer bütün başka tapınaklarım. iradesini temsil ettiği o üstirade, o tanrı, arapların allah dediği, bizim ise, doğan güneşin adıyla çağırdığımız. nasıl desem efendim, eğer benim arkamda bir irade varsa, ki ben var olduğunu düşünüyorum ki buradayım. ki sizler de var olduğunu düşünüyorsunuz ki beni çağırdınız. ben hayatımı anlamadığım bir özne yerine konuşmaya çalışmaktan kazanıyorum. onu size anlatmaya çalışıyorum, ama ben ondan çok size benziyorum, ve biliyorum ki, çok defa şahit oldum ki, yaratılış seçmeli bir şekilde beğenilip reddedilebilecek bir şey değil. yani. yani. demek istiyorum ki.
1 note
·
View note
Ne güzeldir yollarda olmak şimdi!
Ankara'mı öyle özledim ki! Az kaldı, cumartesi sabahı kavuşacağız.
12 notes
·
View notes