Tumgik
#Sevimli Canavarlar
olafkardanadam · 3 months
Text
" Sadece bir animasyon film öyle mi? "
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“İnsan ait olduğu yeri bulunca fırtına diniyor, savaş bitiyor, bir bahar başlıyor sonra.”
119 notes · View notes
mecnun1cinar · 5 months
Text
Mike Wazowski BWBEMSNWNDDH
Tumblr media
23 notes · View notes
dilperisanimmmm · 8 months
Text
Bu ne biçim adalet Allah kahretsin yaaa Mike final sınavına tek gözle giriyor o diğer canavarlar üç göz altı ayakla falan çalışıyor. Hiç adil değil hiç. Yazık çocuğa. İşte bu hayatta da öyledir. Ben hastanelerde yaşarım. Millet harıl harıl ders çalışır.
0 notes
zamanla · 2 months
Text
kardeşimle sevimli canavarlar izliyoruz aşırı güzelmiş niye bu güne kadar izlememişim
8 notes · View notes
zombilerindekalbivar · 7 months
Note
Ben sevimli canavarlar izlemeye kaçıyorum çiçeğim , iyi gecelerrr kocaman öptüm , çok dikkat et kendine.
Uyuya kalmışım görmedim özür dilerimm
Sende dikkat et ver günaydınn
11 notes · View notes
adioyun · 2 years
Text
kardesimle sevimli canavarlar izlicem 2 saat yokum bb
5 notes · View notes
semihkoseoglu74 · 4 months
Text
Tumblr media
Sevimli Canavarlar Duvar Kağıdı - Cute Monsters Wallpaper
1 note · View note
gazetehaberi · 1 year
Text
Bu Cuma Vizyonda Yer Alacak Filmler Belli Oldu
0 notes
artmusicchannel · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Sinema Özeti, Sevimli Canavarlar - Monsters, Inc. - Birbirinden Sevimli Fantastik Canavarlar Alemi, Aksiyon, Komedi ve Fantastik Animasyon Filmleri
https://www.artmusicchannel.com/2019/12/sinema-ozeti-sevimli-canavarlar.html
0 notes
rockolmadanolmaz · 7 years
Video
Yeaaahhhhhh 🎆🎇✨🎉🎊
28 notes · View notes
tumitutscanlation · 4 years
Text
Heavenly Blessing – 134. Bölüm
Mega // Drive // Wattpad
Bölüm 134: Hayalet Kralı Tanımak, Hayalet Kralla Oynamak
İlk başta, Xie Lian birbirlerini uzun zamandır görmediklerini hissediyor, sahiden onu çok özlüyordu. Her ne kadar bu ‘uzun zaman’ sadece birkaç gün olsa da. Ancak kimin aklına Hua Cheng’in hep yanında, saklanıyor olduğu gelirdi ki, ve aniden Xie Lian neşelenmişti, önceki tüm endişeleri ve gerginliği tamamen unutulmuştu. Öyle gülüyordu ki bir daha doğrulamayacak gibiydi.
“Gege, beni oyuna getirdin.” Hua Cheng suçladı.
Xie Lian fırça ve kütüğü aldı, ve konuştu. “Suçu bana atma, önce San Lang benimle oynadı. Dur tahmin edeyim… ocağı patlattığım günden beri buradasın değil mi?”
Hua Cheng övdü. “Ah, sahiden de öyle. Gege nereden bildin? Harikasın!”
Xie Lian elini salladı. “Ne harikası? San Lang eğer bir başkasının kılığına girmek istiyorsan böyle tembellik etme. Eğer fark edemesem o zaman bir tuhaflık olurdu. Ve ben de gelmiş yemeğimi ikinci bir kişinin yiyebileceğini düşünüyordum… ehem, ama, ‘En yakışıklısı kim? En güçlüsü? En zengini? En çok hayranlık duyduğun?’ Hahahahaha…”
“…Gege, lütfen olanları unutalım.” Hua Cheng yumuşak bir sesle konuştu.
Xie Lian ise kesin olarak reddetti. “Hayır. Sonsuza dek hatırlayacağım.
Hua Cheng kederle konuştu. “Gege her ne kadar sen mutlu olduğun için mutlu olsam da, sahiden bu kadar komik mi?”
Xie Lian karnına sarıldı. “Elbette! Seninle karşılaştıktan sonra mutlu olabilmenin çok kolay bir şey olduğunu yeniden keşfettim, hahaha…”
Bunu duyunca Hua Cheng gözlerini açıp kapattı ve Xie Lian’ın kahkahaları biraz dindi, biraz önce söyledikleriyle biraz fazla şey açık ettiğini fark etmişti. Şimdi sakinleşince, biraz acemice davrandığını bile düşünüyordu. Boğazını temizledi, Xie Lian gözlerinin kenarını ovuşturdu ve kendisini yüz ifadesini toparlamaya zorladı. “Pekala, bu kadar eğlendiğimiz yeter. Gerçek Lang Ying nerede? Neden onun yerine geçtim? Onu geri getir.”
Hua Cheng tembelce cevapladı. “Onu geçici bir konuk olarak Hayalet Şehre gönderdim.”
Onu alan Hua Cheng olduğu için Xie Lian endişeli değildi. Başını salladı ve tekrar konuşmak üzereydi ki, ahşap kapı gıcırdayarak açıldı. Ling Wen Puji Manastırından elleri iki yanında yürüyerek çıktı. “Ekselansları.”
Hua Cheng’in gerçek kimliğini ifşa etmeye niyeti yoktu bu yüzden Xie Lian da bahsetmedi, diğerlerinin önünde o hala Lang Ying’miş gibi davranacaktı. Ling Wen’in ciddi ifadesini görünce Xie Lian da farkında olmadan ciddileşti, gülümsemesi tamamen silinmişti. “Nasıldı? Brokarlı Öl… Bai Jing’in bir şeyi mi var?”
“Hayır. Gayet iyi.” Dedi Ling Wen. “Sadece, mutfaktan tuhaf bir koku yükseliyordu. Ekselansları bir şey mi pişiriyorsun?”
Xie Lian hızla cevapladı. “Ah evet. Yemek yapıyorum.”
Bir süre düşündükten sonra, Ling Wen saygılı bir ton kullanarak oldukça saygısız bir şey söyledi. “Lütfen çöpe dök Ekselansları. Her ne pişiriyorsan, muhtemelen şimdiden rezalet hale gelmiş.”
“…”
İki saat sonra akşam çökmüştü.
Puji Manastırında, sunak masasında Hua Cheng, Ling Wen ve Quan Yi Zhen küçük ahşap masanın etrafında bir daire oluşturmuşlardı. Xie Lian mutfaktaki tencereyi getirdi ve masaya koydu. Kapağını açtığı anda, pek çok kar beyazı ve sevimli, yuvarlak ve yumuşak köfteler ortaya çıktı, tencerede bilgiç bir halde duruyorlardı.
“Suyla yahni yapmamış mıydın? Nasıl köfteye döndüler?” Quan Yi Zhen bilmek istedi.
Xie Lian tanıştırdı. “Bu yemeğin adı ‘Bozulmaz Erdem Köftesi’” ÇN: ‘Yeşim Kadar Temiz; Buz Kadar Saf’ olarak geçen deyim ‘Bozulmaz Erdem’ anlamına gelir. Genellikle kızları tanımlamak için kullanılır. Xie Lian ise küçük sevimli köfteleri için kullanmış.
“Suyla yahni yapmamış mıydın? Nasıl köfteye döndüler?” Quan Yi Zhen cevap talep etti.
Xie Lian sunumuna devam etti. “Köfte yoğurmak belli bir güç gerektirir, ne çok sert ne de çok yumuşak, bu yüzden yemeği tamamlamak çok zaman ve ilgi istedi.”
“Suyla yahni yapmamış mıydın? Nasıl köfteye döndüler?” Quan Yi Zhen bir kez daha cevap talep etti.
“…”
Quan Yi Zhen katı konuştuğu için Xie Lian sıcak bir şekilde açıkladı. “Pişirmek için su kullandım, haklısın. Ama ateşi ve zamanlamayı kontrol etmekte biraz sıkıntı yaşadığım için tüm tencere kurumuştu, bu yüzden yeni baharatlar ekledim ve köfteye dönüştürdüm.”
Bunu duyunca Ling Wen içten bir şekilde övdü. “Ekselansları sahiden sıradışı bir düşünce tarzın var, tarihte emsali yok, bu hizmetkar derin bir saygı duyuyor.”
“Teşekkür ederim, teşekkür ederim, övgünü hak etmiyorum.” Dedi Xie Lian.
“Hiçte değil.” Dedi Ling Wen. “En azından, inanıyorum ki, tarihte başka hiç kimse ‘Bozulmaz Erdem Köftesi’ adında bir yemek yapmayacaktır.”
Xie Lian herkese yemek çubukları uzattı. “Kim bilir, kim bilir. Lütfen başlayın.”
Ling Wen ve Quan Yi Zhen yemek çubuklarını sağ elleriyle aldılar ve aynı anda masanın kenarında durmakta olan soğuk çöreklere uzandılar. Sadece Hua Cheng Bozulmaz Erdem Köftesine uzanmıştı, ağzına atmış ve bir an sonra belirtmişti. “Çok güzel.”
Bunu görünce Quan Yi Zhen’in gözleri irileşti. Hua Cheng ardından ekledi. “Tadı biraz yavan.”
“Tamam. Düzgünce not edildi.” Dedi Xie Lian.
Yanında oturmakta olan sargılı çocuğun parlak, çimento topları kadar pürüzsüz köftelerden yediğini ve böyle bir geribildirimde bulunduğunu ardına dek açılmış gözleriyle izleyen Quan Yi Zhen tamamen ikna olmuş görünüyordu. Bir süre düşündükten sonra, o da köftelere uzandı.
Xie Lian gülümsemesini korudu. Gülümsedi ve Quan Yi Zhen’in yutmasını izledi. Onun yüzü solarken gülümsemeye devam etti. O bir daha kalkamayacak halde yere düşerken gülümsedi. Xie Lian sorarken de gülümsemeye devam etti. “Bir sorun mu var?”
Hua Cheng cevapladı. “Muhtemelen çok hızlı yiyip boğuldu.”
Ling Wen sırıttı. Tam bu sırada Xie Lian aniden kulağının dibinde aşina bir ses duydu. “Gege.”
Lang Ying’in boğuk sesi değildi ve küçük Hua Cheng’in toy ve tembel sesine de benzemiyordu, Hua Cheng’in her zamanki sesiydi. Xie Lian’la ruhani iletişim rünleri aracılığıyla konuşuyordu. Xie Lian’ın kirpikleri hafifçe kalktı ve cevap verdi. “Efendim?”
“Ling Wen acımasız ve kurnaz birisi, kalpsiz ve merhametsiz. Onu buraya getirdiğin için, artık işler kolayca sonlanmayabilir.”
Xie Lian hayatında ilk kez birisinin Ling Wen hakkında böyle yorumlar yaptığını duyuyordu. Bir süre kafa yorduktan sonra yanıtladı. “Görünüşe göre Brokarlı Ölümsüze karşı iyi bir niyetle yaklaşıyor, bu kısmı yanlış olamaz.”
“İyi bir niyet ve merhametsizlik taban tabana zıt değildir. O cennetteki bir numaralı sivil tanrı, onun gözleri ve kulakları her yerde, ve elleri her yere uzanır. Gege onun yardımcılarına karşı tetikte olmalısın.”
“General Pei mi?” Xie Lian sordu.
“O değil.” Hua Cheng cevapladı. “Eğer Su Tiranı hala etrafta olsaydı kesinlikle bu durumu baskılaması için Su Tiranından yardım isterdi, çünkü Shi Wu Du her zaman yakınındakilere yardım eder, mantıklı olan seçeneğe değil. Ama söz konusu Pei Ming’se, ona tüm gerçekleri anlattığın sürece bozulmuş tarafa yardım etmeyi seçmeyecektir. Gege, dikkatli ol.”
“Pekala, olacağım.” Dedi Xie Lian. “Günün bitiyor olması iyi bir şey.”
Ancak Hua Cheng’in kulaklarındaki sesi hala karanlıktı. “Hayır. Gege, yanlış anladın. Sana başka bir şeye karşı dikkatli olmanı söylüyorum. Burada başka birisi daha var.”
Tam bu sırada bir dizi çın, çın, tiz çan sesi Xie Lian’ın kulaklarına çalındı. Hua Cheng hafifçe kaşlarını çattı. Xie Lian penceredeki çatlaklardan dışarıya baktığı zaman elinde bir çan bulunan orta yaşlı bir efsuncu gördü, Puji Manastırına çanı sallayarak yaklaşıyordu.
Adamın üzerindeki cübbe oldukça pahalıydı, sırtında bir hazine sandığı taşıyordu ve göğsü sarı tılsımlarla kaplanmıştı. Yürürken çanı çalmaya devam etti. Xie Lian’ın böyle şeyleri tanırdı ve elindekinin iyi bir eşya olduğunu anlayabiliyordu. Eğer etrafta sıradan canavarlar veya iblisler olsa, muhtemelen çan sesiyle başlarına ağrılar girer ve geri çekilme zorunda kalırlardı. Efsuncu yaklaştı, birkaç geniş, beyaz kaşlı ve sarı cübbeli keşiş de ellerinde asalarla ona katıldı.
Kısa bir süre sonra sanki bir buluşma planlanmış gibi elli altmış kişilik bir kalabalık oluştu. Birbirlerini gördüklerine hiç şaşırmayarak Puji Manastırının etrafını sardılar.
Ekip sadece gösteriş yapmıyordu, bedenleri çeşitli ruhani eşyalarla sarılıydı, elleri ve ayakları istikrarlı bir şekilde duruyor, açıkça yetenekli kişilerdi. Cennet mensupları ruhani güçlerini tapınanlarının adaklarından alırdı ve efsuncular ile keşişler ise inandıkları cennet mensuplarından ruhani güç alırdı. Bu keşişler ve efsuncular, cennet mensubu, Xie Lian’dan bile daha fazla ruhani güç barındırıyorlardı. Bunca kişi aniden geldiği için, toplanma sebepleri iyi bir şey olamazdı. Xie Lian hafifçe kaşlarını çattı, barış içinde geldiklerini hiç sanmıyordu.
Hua Cheng kasesini ve yemek çubuklarını bırakarak ayağa kalktı. Xie Lian ruhani iletişim rününden onun ofladığını duydu. “Yaşlı keşişler ve pis efsuncular beni buraya kadar takip etmeye cüret etmişler. Kapına bela getirdiğim için özür dilerim gege. Ben çıkıp dikkatlerini başka yöne çekerim.”
Xie Lian onu yakaladı. “Hareket etme.”
Ling Wen irkilmişti. “Neler oluyor?”
Xie Lian iletişim rünlerinden Hua Cheng’le konuştu. “Gitme. Dürüst ol, TongLu Dağının açılması seni sahiden etkiliyor mu?”
“Hayır.” Hua Cheng cevapladı.
Xie Lian sargıların ardındaki gözlere dikkatle baktı. “Yalan söyleme. Sen Yüce Hayalet Kralısın. Onlar gibi ölümlülerden korkman için hiçbir sebep yok, o zaman neden onları dövmek veya doğrudan kovalamak yerine, dikkatlerini başka yöne çekiyorsun? Bu forma sadece şaka olsun diye bürünmedin değil mi?”
TongLu Dağının tekrar açılmasıyla, hayalet veya iblis ne kadar güçlü olursa, üzerindeki tesir de o kadar güçlü oluyordu. Hayaletler ilk uyandırıldıklarında Xie Lian kendi gözleriyle Hua Cheng’in çektiği çileyi görmüştü. Kapıların tekrar açılma zamanı yaklaştıkça, titremeler gittikçe şiddetleniyordu. Bu şartlar altında, eğer Xie Lian’ın kendisi olsa, geçici olarak gerçek halini mühürlemeyi ve küçük bir yaratığa dönüşmeyi tercih ederdi, ruhani güçlerini muhafaza eder ve delirmesine engel olurdu, mührü kaldırmadan önce ise kapıların resmi olarak açılmasını beklerdi.
Ancak bu durum her ne kadar hiddet işkencesinden korusa da, ruhani güçler mühürlendiği için başkalarının gafil avlamasına olanak tanıyordu. Xie Lian lanet etti. “Qi Rong, seni…”
O gece Qi Rong, Hua Cheng’e karşı kinlenmiş olan tüm efsuncuları ve keşişleri öne sürmekle tehdit etmişti, ama Xie Lian sadece blöf yaptığını düşünmüştü. Hua Cheng hafifçe başını iki yana salladı. “Gege, buraya sadece benim için geldiler. Ben gidince burada bir işleri kalmayacak. Her ne kadar şu anki durumda onları tek darbeyle öldüremesem de, hala defolup gitmelerini sağlayabilirim.”
Ancak, Xie Lian tehdit etti. “Eğer şimdi gideceksen, bir daha sakın beni görmeye gelme.”
“…”
“Ekselansları!” Hua Cheng haykırdı.
Hua Cheng her zaman kaygısız görünür, ama bir yandan da oldukça dikkatli bir şekilde düşünceli davranırdı. Geçmişte pek çok kez Xie Lian’a yardım etmişti ve şimdi, en sonunda, Xie Lian ona yardım etmek için bir fırsat bulmuştu, nasıl Hua Cheng’in tek başına gitmesine izin verebilirdi?
Xie Lian karanlık bir sesle konuştu. “Otur. Ben gidip onları karşılayacağım.”
Quan Yi Zhen müthiş bir zorlukla gözlerini açtı ve sersem bir halde sorabildi. “Biri… birisi mi geldi? Ben… onları döveyim mi?”
“…”
Sesi boğuktu. Xie Lian gözlerini kapatmasına yardım etti. “Qi Ying, sen sadece uzan. Ayrıca ölümlüleri öylece dövemezsin, meritlerini kaybedersin.”
Xie Lian bir süre kendini sıkıca ahşap kapıya yaslayarak dışarıdaki hareketleri dinledi. Bazı köylüler hala dışarıdaydılar ve bu günlük işlerini bitirmek üzereydiler, henüz akşam yemeği için evlerine dönememişlerdi ki dışarıda bunca efsuncu ve keşişi birden görünce şaşırmışlardı, soruyorlardı. “Efendiler burada ne işiniz var? Hepiniz Xie Daozhang için mi geldiniz?”
Öldürme güdüsüyle dolu bir keşiş ellerini bir duayla birleştirdi. “Amitabha Buddha. Değerli hayırsever kişi, bu yerin kötü yaratıklar tarafından ele geçirildiğini biliyor muydun?” *ÇN: Bir tür dua gibi, daha doğrusu Müslümanlıktaki ‘bismillahirrahmanirrahim’ gibi düşünebilirsiniz.
“Ne?!” Köylüler şok olmuştu. “KÖTÜ YARATIKLAR MI??? NE TÜR KÖTÜ YARATIKLAR?”
Bir diğer keşiş gizemli bir şekilde yanıtladı. “Dünyaya kaos getiren türünün tek örneği bir Hayalet Kral!”
“N-ne yapacağız şimdi biz?!” Köylüler haykırdı.
İlk gelen lüks cübbelere bürünmüş efsuncu onları yanıtladı. “Bize bırakın! Bugün, aynı yolda yürüyen bizler buraya tam olarak bu sebepten dolayı geldik, o kötü yaratığı yakalamak için ömürde bir gelecek bir fırsat doğdu!” Ardından tam ileriye yürüyecekti ki köyün başı onu itti. Efsuncu ona ters ters baktı. “Sen kimsin? Ne yapıyorsun?”
Köyün başı konuştu. “Ee, efendiler. Ben bu köyün başkanıyım. Burada olmanıza minnettarım, ama, hehe, gerçeği söylemek gerekirse, hepiniz çok pahalı görünüyorsunuz…”
“…”
Müsrif giysili efsuncu tekrar konuştu. “Kötülüğü defetmeye geldik, ödül beklediğimizi mi sandın?!” Ardından tekrar öne çıkacaktı, ama köylüler onları tekrar durdurdu. Keşişler ve efsuncular gittikçe sinirleniyordu ama insanları zorla itemezlerdi de, bu yüzden sabırsız bir sesle bilmek istediler. “Şimdi ne var?!”
Köyün başı ellerini ovuşturdu. “Eğer bedavaysa harika, cömert kalpleriyle kötülüğü yok etmeye gelen efendilere çok teşekkürler. Ama… sadece, bu köydeki işlerin hepsiyle Xie Daozhang ilgilenir. Eğer efendiler buraya Xie Daozhang’ın işini çalmaya geldilerse bizim için zor bir durum oluşacaktır.”
Keşiş ve efsuncular topluluğu birbirleriyle bakıştı. “Xie Daozhang?”
Böylece tartışmak için toplandılar. “Bu bölgede Xie hanesinden tanınmış, yetenekli bir efsuncu var mıydı?”
“Hiç sanmam.”
“Her şekilde ben duymadım. Muhtemelen sıradan birisidir.”
“Eğer duymadıysak o zaman önemli değildir. Boş verelim.”
Tartıştıktan sonra müsrif giysili efsuncu tekrar döndü. “Bu bahsettiğiniz Xie Daozhang burada yaşayan kişi mi?”
Köylüler cevapladı. “Evet.” Ardından bağırdılar. “Xie Daozhang! Xie Daozhang! Başka efsuncular geldi! Çok kalabalıklar! Evde misin?”
Sarı cübbeli bir keşiş dua ederek ellerini birleştirdi. “Amitabha Buddha. Xie Daozhang’ın burada olup olmaması önemli değil. Ama kötü yaratık şu anda evin içerisinde!”
Köylüler şok olmuşlardı. “NE????!”
Tam bu sırada Xie Lian kapıyı itti ve sakince dışarıya çıktı. “Buradayım. Neler oluyor?”
Köylüler hemen haykırdılar. “Daozhang, bu seçkin keşiş ve efsuncuların hepsi senin evinde bir… bir… hayalet…”
Xie Lian gülümsedi. “Aa? Nasıl fark ettiniz?”
“Ne çabuk kabul etti!”
Xie Lian onlara doğru bir kap attı. “Evet, sahiden bir hayalet var!”
Müsrif cübbeli efsuncu kabı yakaladı ve ilk başta çok sevinmiş göründü, ama içini açtığı anda gülümsemesi kayboldu. “Bir Yarı Boyalı Kadın mı?”
Ardından kabı geri attı, açıkça memnuniyetsiz görünüyordu. “Rol yapma dostum. Böylesine aşağılık bir yaratığa ‘Vahşet’ demek bile çok! Neden bahsettiğimizi sen de biliyorsun.”
Xie Lian kabı yakaladı ve adamın fırlatırken ki kol gücünün hiçte zayıf olmadığını fark etti, yıllarca sıkı bir şekilde kendisini geliştirmiş birisiydi ve dikkate değerdi. Diğer keşişler müsrif cübbeli efsuncuya hitaben konuştular. “Dao-Xiong, bu efsuncunun bedeni kötülük özüyle taşıyormuş gibi görünüyor, belki o…”
Müsrif cübbeli efsuncu konuştu. “Onun olup olmadığını ben, Cennet’in Gözü, tek bakışta söyleyebilirim!”
Ardından uzun bir çığlık attı, parmağını ısırdı ve alnına bir çizgi çekti ve birden yüzünde üçüncü bir göz büyüyormuş gibi göründü. Bu yeteneğini görünce Xie Lian da içten içe onu övdü ve kapıya yaslanarak gösterinin tadını çıkarttı. Müsrif cübbeli efsuncu ona baktı ve bir süre dikkatle inceledi. “Biliyordum… Kötülük özü! ÖYLESİNE AĞIR Kİ!!! HAYALET KRAL! DEMEK SAHİDEN YÜZÜNÜ DEĞİŞTİRDİN!”
Xie Lian donakaldı.
Onun gibi saygıdeğer, unvanlı bir cennet mensubunun üzerinde nasıl kötülük özü bulunabilirdi? Tam bu adamın biraz yetenekli olduğunu düşünüyordu ki, birden işler değişmiş ve hızla saçmalamaya mı başlamıştı?
Onu duyunca, etraftaki elli altmış kadar usta sanki korkunç bir düşmanla yüzleşmiş gibi göründüler ve her biri savaş duruşuna geçti. Hua Cheng ise iletişim rünlerinden Xie Lian’la konuştu. “Bu insanlar çok sinir bozucu.”
“Sorun yok. Her şey yolunda. Sen sadece otur.” Diye cevapladı Xie Lian.
Bir an sonra müsrif cübbeli efsuncu tekrar konuştu ama biraz kafası karışmış gibiydi. “…Öyle değil mi?”
Yanındaki keşiş sordu. “Ne değil?”
Müsrif cübbeli efsuncu alnındaki kanlı işareti ovaladı. “Tuhaf. Bu adama bakarken bazen kötülük özüyle sarılıyor, ama bazen ruhani ışıkla parlıyor ve bazen karanlık, cansız görünüyor… sahiden çok tuhaf.”
“Ne? Nasıl olur? Dao-Xiong, sahiden bu meseleyi çözebilir misin? Yoksa bırak biz halledelim.”
“Evet, nasıl o kadar tuhaf olabilir ki?”
Müsrif cübbeli efsuncu sinirle konuştu. “Ne? Yapamaz mıyım sandınız? Eğer ben yapamazsam, sizin yapabileceğinizi mi düşündünüz bir de? Ben, Cennet’in Gözü, yıllardır bu işin içindeyim ve çok nadiren yanılırım!”
Xie Lian alnını ovuşturdu, başını iki yana salladı ve nazik bir sesle sordu. “O zaman, neden bir bakıp vücudumun hangi kısmında kötülük özünün yoğunlaştığını söylemiyorsun?”
Cennet’in Gözü alnını sertçe ovaladı ve bir an daha baktıktan sonra katı bir sesle bildirdi. “DUDAKLARIN!”
“……………….”
 ·         MXTX, Yazar Notu:
Kötülük Özü gibi bir şey dişler fırçalanarak veya ağız çalkanarak silinemez… Kutsal su kullanılmalıdır. (Oldukça acı ve oldukça tuhaftır) Xie Lian’ın yeni tarifler silahlar üretmesine izin vermek bana Hua Cheng’in yeni kıyafetler giymesinden sadece bir parçacık daha az keyif veriyor.
 Çevirmen: Nynaeve
Not: Suika hala drive’daki yazıların kopyalanmasına izin vermiyor. Bazen, özellikle geç saatlerde, çeviri yaparken direk satır veya paragraf atladığımı fark ediyorum… Çok dikkat ediyorum ama umarım eksiklik olmuyordur.
138 notes · View notes
Note
günün kıyısından köşesinden bir yerlerden bolca neşe bulaşsın hem üzerine hem tebessümüne, günaydıııınlaaaaaarr
merhaba.. günaydın. bugün diğer yaşıma bir gün daha yakınım. ölüme bir adım daha. evleneceğim güne bir adım daha yakınım. onunla buluşacağım güne. çok çok üzüleceğim o ana biraz daha yakınım. bugün yine bir sürü insan ölecek, bugün kıyamete bir adım daha yakınım. bugün bir göl daha sessiz sedasız kuruyacak. birisi daha canına kıyacak, sebebi "erkek"kimliğinin ardına saklanmış olan beş para etmez bir insan. insan dediğime bakma, hayvanlara kıyamıyorum, canavarda diyemem çünkü tanıdığım sevimli canavarlar var. ege ve emine gibi :)
bugün yine bir ağaç yanacak ve biraz daha nefes alamayacağız, bugün birisi daha ırkçı söylemde bulunacak, nefret körüklenecek. bugün yine kan gövdeyi götürecek. bugün ölmeye bir adım daha yakınım. bugün her şeye biraz daha yakınım. bugün bir çocuk ayaklarında ayakkabı yokken yürüyecek sokaklarda insanlığımızdan utanacağız. bugün yine kimsesiz çocuklar aileleri ile gelen çocuklara bakıp ağlayacaklar ve o gözyaşı yere düşmeden önce hepimiz gebermeyi dileyeceğiz.
bugün bir adım daha yakınım ölüme. bugün biraz son, bir başlangıç. bugün mutlu olacağım o güne biraz daha yakınım. bugün çocukları için, bir avuç kömür için madene inecekler, selam olsun. benim çocuğum diğerinden geri kalmasın diye çabalayan herkese selam olsun.
bugün bir bebeğin gülmesine vesile olan herkese selam olsun :)
günaydın
7 notes · View notes
genelizletici-blog · 5 years
Text
Sevimli Canavarlar
[tab: Fragman][tab: Okru][tab: Steam][tab: Moly][tab: Io][tab: Rapid]
View On WordPress
0 notes
zombilerindekalbivar · 7 months
Note
Bende sevimli canavarlar izlicem nasip olursa ya , kız kardeşimin ödevlerine yardım ediyom bebeğim
Ah yazıkk valla bu saatte bu gidişle zor izlersin bence
6 notes · View notes
huseyinozdemirerk · 5 years
Text
0 notes
semihkoseoglu74 · 4 months
Text
Tumblr media
Sevimli Renkli Canavarlar Duvar Kağıdı - Cute Colorful Monsters Wallpaper
1 note · View note