Tumgik
#Kara Halil Efendi
altinovaguncel · 2 years
Text
Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden aydın: Ahmed Cevdet Paşa
Osmanlı’nın son dönemine tanıklık eden aydın: Ahmed Cevdet Paşa
Devlet ve ilim insanı, mütefekkir, tarihçi, hukukçu ve şair Ahmed Cevdet Paşa’nın vefatının üzerinden 127 yıl geçti. Hacı İsmail Ağa ile Ayşe Sümbül Hanım’ın oğlu olarak 27 Mart 1822’de bugün Bulgaristan sınırlarında bulunan Lofça’da dünyaya gelen şair, Cevdet mahlasını 1843’te İstanbul’da öğrenim gördüğü sırada şair Süleyman Fehim Efendi’den aldı. Ahmed Cevdet, küçük yaşta büyükbabası Hacı Ali…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
derdiderun · 2 years
Note
Ehli Sünnet yazarları öğrenebilir miyiz, Allah razı olsun
Kitaplarını okuyabileceğiniz, sohbetlerini, derslerini, seminerlerini takip edebileceğiniz isimlerdir bunlar, son yüzyılda yaşamış olan ve/veya halen sağ olan kişilerden oluşuyor. Bu isimlerin birçoğunu zaten biliyoruz, yakından takip ediyoruz, sohbetlerini takip ediyor, kitaplarını eserlerini okuyoruz. Bazı isimleri ise yakından tanımasak ta, hocalarımızın görüşleri tavsiyeleri ışığında listeye dahil edildi. Unuttuğumuz isimler elbette vardır. Rabbim ehli sünnetten ayırmasın. Bu listeyi hazırlayan hocalarımızdan razı olsun...
TAVSİYE İSİMLER
* Muhammed Zâhid el-Kevserî 
* Ömer Nasuhî Bilmen
* Elmalılı Hamdi Yazır
* Bediüzzaman Said Nursî
* Abdulfettah Ebû Ğudde
* Muhammed Avvâme
* Emin Saraç
* M. Mustafa el-Azâmî
* Muhammed Ali es-Sabûnî
* Vehbe Zuhaylî
* Subhi es-Sâlih
* Muhammed Acac el-Hatîb
* Mustafa es-Sibâî
* Ahmed Davudoğlu 
* Babanzâde Ahmed Nâim
* Şuayb el-Arnavûd
* Ahmed Serdaroğlu
* Musa Topbaş
* Mahmut Toptaş
* İsmail Cerrahoğlu
* Ali Osman Koçkuzu
* Muhammed Konyevî 
* Seyyid Muhammed Raşid Erol 
* Nurettin Boyacılar
* Üstâz İsmail Çetin 
* Mehmet Zâhid Kotku 
* Osman Nuri Topbaş 
* Mahmud Esad Coşan
* Tahir Büyükkörükçü
* Muhammed Emin Er
* Ali Ulvi Kurucu
* Hasan en-Nedvî
* Mehmet Ildırar (Yarbay)
* Haydar Hatipoğlu
* Gönenli Mehmet Efendi 
* Mahmud Sami Ramazanoğlu
* Mahmud Ustaosmanoğlu
* Necip Fâzıl Kısakürek
* Sıddık Naci Eren
* Sâid Havvâ
* Hasan el-Bennâ
* Mehmet Savaş
* M. Cevat Akşit
* Şerafettin Kalay
* Seyyid Fevzettin Erol
* Talat Koçyiğit
* Ebubekir Sifil
* Bayram Ali Öztürk
* Kemal Sandıkçı
* Ahmet Yaşar
* Bekir Topaloğlu
* Hamdi Arslan
* Ahmet Efe
* Muhammed Salih Ekinci (el-Ğursî)
* Selçuk Eraydın
* M. Said Çetin
* Halil Nurullah
* Hamdi Arslan
* Abdullah Demircioğlu
* Ali Ulvi Uzunlar
* Emin Aşıkkutlu
* Yavuz Köktaş 
* Serdar Demirel 
* İhsan Şenocak
* Kadir Mısıroğlu
* Mehmet Fatih Kaya
* Hüseyin Avni Kansızoğlu
* Ömer Faruk Korkmaz
* Mahmud Eren
* Hamdi Döndüren
* Ahmet Hamdi Yıldırım
* Mehmet Talu
* Timurtaş Uçar
* Necdet Tosun
* Mustafa Kara
* Mustafa Aşkar
* Kasım Şulul
* İhsan Süreyya Sırma
* Halil İnalcık
* Ethem Ruhi Fığlalı
* Abdülbaki Gölpınarlı
* Rifat Okudan
* Rıza Çöllüoğlu
* Cüneyt Köksal
* Ferzende İdiz
* Vahit Göktaş
* İsmail Karaçam
* Adnan Demircan
* Fatma Kızıl
* Aynur Uraler
* Şemsettin Bektaşoğlu
* İsmail Yelkenci
* Ahmet Özbay
* Mehmet Özşenel
* Abdullah Aydınlı
* Raşit Küçük
* Özcan Hıdır
* Erdinç Ahatlı
* Fatih Çıtlak
* Cemal Aydın 
* Mahmut Karakış
* Abdurrahman Büyükkörükçü
* Ahmet Tahir Dayhan
* Murat Türker
* Cağfer Karadaş
* Şerafettin Gölcük
* Kamil Çakın
* Nihat Hatipoğlu
* Ali Kara
* Ali Eren
* Mehmet Şevket Eygi
* Dilaver Selvi
* Ali Kaya
* İsmail Lütfi Çakan
* M. Yaşar Kandemir
* Halil Günenç
* Sezai Karakoç
* Cemil Meriç 
* Halil İbrahim Kutlay
* İbrahim Hatiboğlu
* Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî el-Hasenî
* Said Havvâ 
* Teoman Duralı 
* Abdurrahman Aslan 
* Bedri Gencer 
* Ahmet Tomor
* Ali Ramazan Dinç
* Yasin Pişgin
* Ali Arslan
* Orhan Çeker
* Metin Yiğit
* Selahattin Polat
* Yavuz Ünal
* Tahsin Görgün
* Salim Öğüt
* Ömer Türker
* Recai Karakoç
* Abdülmetin Balkanlıoğlu
* Abdulkadir Şener
* Orhan Ençakar
* Fatih Kalender
* Hüsamettin Vanlıoğlu
* Abdullah Hiçdönmez
* Cübbeli Ahmet Hoca 
* Mustafa Armağan
* Ahmet Şimşirgil
* Talha Uğurluel
* Mustafa Fayda
* Muhsin Demirci
* Ahmet Yücel
* Şevket Kotan
* Ali Pekcan
* Yusuf Kerimoğlu (Hüsnü Aktaş)
* Hidayet Zertürk
* Soner Duman
* Murat Kaya
* Adem Ergül
* Metin Yurdagür
* Yusuf Ziya Keskin
* Muhittin Uysal
* Ahmet Özel
* Mustafa Fayda
* Abdullah Yıldız
* Adem Apak
* Servet Armağan
* Yusuf Ziya Kavakçı
* İbrahim Tüfekçi
* Ahmed Turan Aslan 
* Mustafa Demirkan
* İbrahim Halil Er
* Burak Kızıldaş
* Harun Çetin
55 notes · View notes
konnektom · 4 years
Text
Bir idamlık Halil vardı asıldı...
Orgeneral Kenan Evren: “Adalet yerini bulsun diye bir sağdan bir soldan asıyorduk. Asmazsan bunlar virüs gibi çoğalır, işte o zaman Atatürk ilke ve inkılaplarından koparız.” Manisa Saruhanlı’dan bir vatan evladı… Henüz 18 Yaşında. İmam Hatip son sınıfta evlenir ki üç beş günlük damattır daha. Bir bakar darbe olmuş (12 Eylül 1980) apar topar alınmış karakola. Karıştığı hadise var mıdır, yoksa kulp mu takılır bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki isnat edilen suçları kabul etmeyecektir asla. 3 Haziran 1983 günü radyo ve televizyonda idam edildiğine dair haberler yayınlandığında, emniyete götürülmüş sıkıştırılmaktadır hâlâ... Kalem kıranların vicdanları da rahat değildir anlaşılan. İşkence iki gün sürecek ve bir şey alamayacaktırlar ondan. Ne belge, bilgi, ne itiraf, ne imza…Lakin koskoca konsey başkanı “asılsın” buyurmuştur, dönecek değillerdir ya!
MÜSAİT MİSİNİZ HOCAM? 5 Haziran akşamı iki sivil memur Muradiye Camii imamı Abdullah Hoca’ya gelirler, “bi’ nikâhımız vardı hocam!” -Buyurun gidelim tamam. Araba Buca Cezaevinin önünde durur. Hâkimler, hekimler, cankurtaranlar… Anlar ki yine darağacı kuruldu avluya… Abdullah Hoca daha evvel solcu gençlerin infazına getirilmiş ancak onlar “biz Allah’a, kitaba inanmıyoruz” deyip dinî telkini reddedince bükmüş boynunu çekilmiştir kenara. Elbette endişelidir, terslenmekten çekinir ne de olsa. Derken kapı açılır, elleri arkadan kelepçeli iki mahpus (Selçuk Duracık ve Halil Esendağ) içeri alınırlar. Gençler “Selamün Aleyküm” derler sıcak, mülayim bir ses tonuyla. Üzerlerinde kefene benzer libaslar, başlarında akça pakça namaz takkeleri ve ayaklarında bu gün için saklandığı belli çoraplar vardır... Kar beyaz ama! Sanki eski bir dost gibidirler, bir yerlerden aşina. Odadakilerle bakışır gülümserler. Ne bir tavır, ne bi’ eda. Tabip sorar “Herhangi bir şikâyetiniz?” “Yok, elhamdülilah” derler “taş gibiyiz evvelallah”. -Son arzunuz? -Mümkünse cenazelerimiz ailemize verilsin, o kadar. Hocaefendi “Kardeşlerim” der, “Dünya bir imtihan koridorudur. Ölüm ise ahiret hayatına açılan kapı. Ne mutlu bu yola Allah teâlâya iman ederek çıkanlara…” Gençler ikişer rekât namaz kılar, son dualarını yaparlar. Nur alâ nur, bir sükûnet oturur simalarına.
BOYNUNDA YAFTA..Ortalık nasıl sessiz, ökçeler çınlar avluda. Projektörler yanınca sehpa daha bir büyür sanki, kara kara gölgeler yollar sağa sola. Yağlı urgan tehditkârdır, hafif hafif salınmakta… Ürpertici bir manzara… Hoca efendi: “Yaşım altmışı geçmiş” de, “alacağımı almışım dünyadan. Buna rağmen ürkmedim desem yalan olur. Elim ayağım titredi heyecandan.” İnfaza Selçuk’tan başlarlar. Yafta asılır boynuna, delikanlı dimdik yürür sehpaya. -Allah’a gidiyorsun Selçuk. Tebessümle başını sallar “biliyorum hocam, inşallah!” Tekbir getirir, tevhid söyler, zikri hiç kesmez son ana kadar. Boynuna urganı geçirirken cellatına bir şeyler fısıldar. Adamın yüzü değişir, allak pullak olur âdeta. Cellat sandalyeyi çeker, o malum çatırtı. Bedeni döner döner ve yüzü kıbleye gelince durur hizada. Hekim tamam deyince alır, masaya yatırırlar, manalı bir tebessüm, sanki başka âlemlere bakmakta.
HÜSN-İ HATİME Halil “darağacında slogan atacak mısın” diye soran arkadaşlarına “hayır” demiştir, “asla!” Son cümlesinin kelime-i şehadet olmasını ister zira. Yürekli bir çocuktur, intihar olmasın diye tabureyi tekmelemeyecektir, ölümden korktuğundan değil yoksa. O da arkadaşı gibi eğilip bir şeyler söyler celladının kulağına. Bedeni aynen Selçuk gibi döner, yüzü kıbleye gelince, son nefesini verir uzunca bir solukla. Boğazından urganı çıkarıp masaya yatırırlar. Gözleri yarı açıktır, belli ki güzel şeyler seyretmektedir o anda. Abdullah Hoca göz kapaklarını çeker, çenesini bağlar. Yasin-i şerif tilavetine başlar. Mesleği icabı çok ölü görmüştür ama bunlar başka... Salih bir müminin uyku hâli vardır simalarında. Cellat duvarın dibine çökmüş, elleri şakaklarında. Hoca efendi çıkarken yaklaşıp sorar “sahi ne söylediler sana?” -Belki inanmayacaksın ama hakkını helal et dediler hocam. Bize genelde küfredilir oysa…
MÛTÛ KABLE ENTE MÛT! Halil ölmeden ölen bir gençtir. Allah’tan (celle celalüh) ne gelirse başı üstüne. Kahrın da hoş der, lütfun da… Devletin vereceği idam gömleğini istemeyecek kadar hassastır, idam hâli bu, ola ki yırtılır, kirlenir zeval gelmesindir milletin malına. Kendine o güne has bir libas yaptırmak ister, bezi helal parayla alınsındır ama… Koğuşta 23 ülkücü vardır, bakın şu işe ki alayından çıkan para bir bez alamaz. O günlerde içlerinden birine beyaz bir nevresim gelmiştir, terzi ustaca keser biçer, cübbe kefen arası bir şey çıkarır onlara. Tamam olmuştur işte. Eğer namazlarını bununla kılar, zikre bununla otururlar ve gözyaşlarıyla yuğup yuğup yıkarlarsa… Halil’in bir niyazı daha vardır Cenâb-ı Hakk’tan. Ah ruhunu, yağmurun hafif hafif çiselediği bir seher vakti teslim edecek olsa.Arzu işte… Nelere kadir değildir ki yüce Mevla!
BENDEN DUYMUŞ OLMAYIN AMA! Buca Cezaevinde o gün alışılmadık bir hava vardır. Gazeteler bırakılmamış, mazgal açılmamıştır. Bu “infaz var” demektir temayüllere bakılırsa. Yine kimi sallandıracaklardır acaba? Terzi geçerken fısıldar, “Halil ile Selçuk’u asacaklar haberiniz ola!” Koğuş buz keser âdeta. Ne yapabilirsin ki? Derhâl abdestler alınır, seccadeler yayılır, okumasına bilen Mushaf-ı şerifini açar, bilmeyenler tespihlerine sarılırlar. Duvar, duvar, katil duvar. Dua ile ulaşabilirler anca… Gece yarısına kadar iki hatim indirir, sık sık parmaklıklara çıkar Salat-ü selam yollarlar Server-i Kâinat’a… Bu yanık seda arkadaşlarının hücrelerine de ulaşıyordur mutlaka... Şafak sökerken serinlik çöker, inceden yağmur atar. Hani toprak kokusunu yükseltecek kadar. Tuhaf! Şu kavruk İzmir haziranında! Koğuştakiler ağlamaklıdır. “Halil’in duası kabul oldu arkadaşlar!” Ölüme özenilir mi? Nasıl özenilmez, birazdan can vereceğini biliyorsun ve sana tövbe, helalleşme, kelime-i şehadet imkânı tanınıyor.
ARDIMDAN AĞLAMAYIN! Ertesi sabah gardiyanlar koğuşun gediklilerini çağırırlar. “Gelin, müdür beyin verecekleri var.” Halil’in emanetleridir bunlar… Yatak döşek, üst baş, cüz, takke, misvak ve dinî kitaplar… Notlar arasında kıldığı kaza namazlarının listesi vardır. Ölümle ilgili ayet-i kerime ve hadis-i şerifleri toplamıştır bir kâğıda. Ve bir mektup. Annesine babasına hitaben yazılmış. Besmele ile başlar, Resul-i Ekrem’e salat ve selamlarla devam eder. Ebeveynine “sabredin” der, “arkasından yakınmak mevtayı bizar eder zira!” Ve küçük küçük paketler… Üşenmemiş tek tek etiketlemiştir. Ancak gazeteye sarılı bir bez dikkatlerini çeker. Üzerinde ne yazı, ne işaret. Ya çoraptır, ya fanila. Ne olabilir ki başka? Tereddütle açarlar. Aaa o da ne? Yeşil bir tülbent! Etrafında zarif bir oya… İhtimal; iki buçuk yıl kaldığı ölüm hücresinde hanımın danesi dert ortağı olmuştur ona. Boğazlarda düğümler, yutkunan yutkunana... İşe yarayan eşyaları mahpuslara dağıtır, hatıraları ailesine yollarlar. Halil’in babası dindar bir insandır. Olanları tevekkülle karşılar. Annesi de öyledir zahir, lakin bir soru gezinmektedir kadıncağızın kafasında. Tamam, oğlu tekbirlerle, tehlillerle vefat etmiştir ama… Şehadet makamına ulaşmış mıdır acaba? Mürüvvet Hanım o gece rüyasında cennet bahçelerinde dolanmaktadır. Sahabeler toplanmış, sanki birini bekliyorlar. Merakla sorar: Hayırdır, neler oluyor burada? Bilmiyor musun, şehit Halil’in düğünü var. Resulullah Efendimiz teşrif buyuracak nikâhını! Süphanallah!
İrfan Özfatura - Türkiye Gazetesi
Tumblr media
alıntıdır
2 notes · View notes
ottomanladies · 6 years
Note
Sultan Bayezid II + harem and children
Consorts:
Ayşe Hatun (?? - 1512?): daughter of Alâüddevle Bozkurt Bey of the Dulkadir dynasty and possibly niece of Sitti Mukrime Hatun (consort of Mehmed II). She is usually given as mother of Selim I, but she was not. According to Alderson, she died in 1512.
Bülbül Hatun (?? - 1515): mother of Şehzade Ahmed and Hundi Sultan. She was a very charitable person, building a mosque complex in Ladik, another mosque, school and fountain in Amasya and a school in Bursa. When her son was executed by Selim I, she retired to Bursa where she built a tomb for him. She is buried next to her son.
Ferahşad Hatun (?? - after 1521): Şehzade Mehmed’s mother, she is variously called Ferruhşad or Muhterem. It is possible that her whole name was Muhterem Ferruhşad. Upon the death of her son in 1505, she retired to Bursa like it was customary for the mother of a deceased prince. She established a foundation in Silivri n 1521, so she must have died later.
Hüsnüşah Hatun (?? - after 1511): mother of Şehzade Şehinşah and Sultanzade. She followed her son first to Manisa and then to Konya. After Şehzade Şehinşah died, she settled in Bursa where she eventually died. She had built the Hatuniye Mosque in 1490 in Manisa during her son’s governorship there. She wrote to Selim I on behalf of Mevlana Pir Ahmed Celebi, one of Şehzade Şehinşah’s men who had not received a new post after the prince’s death.
(Ayşe) Gülbahar Hatun (?? - 1505): mother of Selim I, she was a slave concubine and not a highborn princess as tradition maintains. She died in Trabzon during her son’s princely post and she was buried in the Hatuniye Tomb there.
Gülruh Hatun (?? - after 1520): mother of Şehzade Alemşah and Kamer Sultan. During the reign of Bayezid II, she used to correspond with him about their son: “My fortune-favored padishah, heed my cry for help, … rid us of [my son’s] tutor, teacher, and doctor. They are masters of corruption…. Send us good Muslims because our situation has been pitiful since these persons arrived. They have deprived me of my mother’s rights…. If these seven do not go, they will utterly destroy the household of my son, your servant”. Alemşah would die because of heavy drinking, and Gülruh Hatun retired to Bursa. She died in the early days of Süleyman the Magnificent’s reign and was buried in the Gülruh Hatun Tomb in the Muradiye Mosque.
Nigar Hatun (?? - 1503): according to Uluçay and Oztuna, she was the mother of Şehzade Korkut and Fatma Sultan. She followed her son first in Manisa and then in Antalya, where she died and was buried.
Şirin Hatun (?-?): mother of Şehzade Abdullah and Aynışah Sultan according to Uluçay. She is not present in Sicill-i Osmani among Bayezid II’s consorts. It is not known when she died but she was buried with her son and daughter in her son’s tomb. She had built a school in Bursa and a mosque in Trabzon.
Children:
Damad Şehzade Abdullah (1465? - 6.11.1483): eldest son of Bayezid II, he was governor of Trabzon, Manisa and Konya, where he died. He is called Damad as well because he had married his cousin Ferahşâd Sultan, daughter of Mehmed II’s son Şehzade Mustafa. With her she had: a son (1481 - 1489), Aynışah Sultan (1482 - ??) and Şâhnisâ Sultan (1484 - ??). Both princesses reached adulthood as they both got married.
Ayşe Sultan (1465? - after 1515): according to Uluçay she may have been sister to Şehzade Ahmed or to Şehzade Korkut. She married Dâmâd Güveği Sinân Paşa around 1480 and had 6 children with him: Sultanzade Ahmed Bey, Sultanzade Mustafa Bey, Hanzade Ayşe Mihrihan Hanımsultan (who later married Dukagin-zâde Sultanzade Mehmed Paşa), Kamer-Şâh Hanımsultan (who later married Ahmed Bey son of Grand Vizier Mesîh Paşa), Fatma Hanımsultan (who later married Ahmed Bey son of Grand Vizier Mesîh Paşa) and Gevherşah Hanımsultan (who later married İbrahim Bey son of Ömer Bey). Ayşe Sultan built a mosque and a school in Gallipoli and in 1505 she established a foundation. She was buried in Istanbul.
Hatice Sultan (1465? - 1500): the identity of her mother is unknown. She firstly married Dâmâd Müderris Kara Mustafa Paşa around 1479 and had two children with him: Sultanzade Ahmed Çelebî (1480?-1500) and Hânzâde Hanımsultân. She secondly married Dâmâd Fâik Paşa sometime after 1483. Hatice Sultan built a mosque, school and fountain in Edirnekapi in Istanbul. She was buried in Bursa in the Hatice Sultan Tomb, built by her son.
Şehzade Ahmed (1466? - 24.4.1513): Selim I’s biggest opponent during the fight for the throne, he was Bayezid II’s favourite son and the one he wanted to be succeeded by. His only known consort was called Bülbül like his mother. Ahmed had several children: Şehzade Murad (1495 - 1519), Şehzade Alaeddin (1496? - 1513), Şehzade Süleyman (1497? - 1513), Şehzade Osman (1498? - 1513), Şehzade Ali (1499? - 1513), Şehzade Mehmed (1500? - 1513), Şehzade Kasim (1501 - 1518), Kamer Sultan (later wife of Dâmâd Mehmed Çelebî), Fatma Sultan (later wife of Dâmâd Mehmed Bey), and an unnamed princess (later wife of Dâmâd Silahdar Süleyman Bey)
Şehzade Korkut (1467 - 10.3.1513): another of Selim I’s opponents, he thought that he could quietly take the throne while Selim was busy with their brother Ahmed. He paid the janissaries for their support but when Selim arrived in Istanbul, they switched to his side. Governor of Amasya and then Manisa, he was allowed to return there after Bayezid II’s death but eventually Selim I had him executed. He had four children: two sons who died in infancy and Fatma Sultan (later wife of Dâmâd ‘Alî Bey) and Ferahşad Sultan (later wife of Dâmâd Malkoçoğlu ‘Alî Bey and Dâmâd Mehmed Balı Efendi)
Gevherimülûk Sultan (1467? - 1550): the identity of her mother is unknown. She married Dukaginzâde Dâmâd Ahmed Paşa and had two children with him: Nesl-i Şâh Hanımsultan (who married İskender Paşa) and Sultân-zâde Mehmed Paşa (who married his cousin Hanzade Ayşe Mihrihan Hanımsultan daughter of Ayşe Sultan). Gevherimülûk Sultan built a school near the Zal Mahmud Paşa Mosque, and she was buried there when she died.
Selçuk or Selçukşah Sultan (1469 - 1508): the identity of her mother is unknown. She firstly married Dâmâd Ferhâd Bey around 1484 and had two children with him: Nesl-i Şâh Hanımsultan (1486?-1550?) and Sultânzâde Gaazî Husrev Bey/Paşa (1484?-18.6.1541). She secondly married Dâmâd Mehmed Bey in 1486 and had three daughters with him: Hân-zâde Hanımsultan (who married her cousin, son of İlaldı Sultan), an unnamed daughter who married a son of Halil Paşa, and another unnamed daughter who later married Grand Vizier Yûnus Paşa. Selçuk Sultan died in 1508 and was buried in the Selçuk Sultan Mausoleum inside the Bayezid II Mosque in Istanbul.
Hundi Sultan (around 1470 - 1511): daughter of Bülbül Hatun and Şehzade Ahmed’s sister. She married Hersekzade Ahmed Paşa in 1484 and with him had: Sultânzâde Mûsâ Bey; Sultânzâde Mustafa Bey (governor of Bozok in 1533); Kamer-Şâh Hanım-Sultân; Hümâ-Şâh Hanım-Sultân (died after 1551)
Selim I (1470/1471 - 21 September 1520): 9th sultan of the Ottoman Empire.
Şehzade Şehinşah (1474 - 1511): governor of Manisa and then Konya, he died at 37 years old and was buried in Bursa in the Muradiye Mosque near the Şehzâde Mustafa Tomb. His only known consort was Mükrime Hatun, mother of his son Şehzade Mehmed-Şah, who later married his own cousin Şahnisa Sultan, daughter of Şehzade Abdullah.
Şehzade Mahmud (1475 - 1507?): governor of Kastamonu and later of Manisa, where he died at 32 years old. He had three sons and two daughters: Şehzade Orhan, Şehzade Musa, Şehzade Emir-Süleyman (all executed on Selim I’s orders in 1512), Ayşe Hundi Sultan (later wife of Damad Ferruh Bey), Hançerli Fatma Sultan (later wife of Damad Mehmed Bey)
Şehzade Mehmed (1476? - 12.1504): governor of Kefe, where he died. He was married to a princess of the Giray Dynasty, and had two children: Fatma Sultan (1500? - 1556) and Şehzade Mehmed (1505 - 1515, postumous)
Şehzade Alemşah (1477 - 1502): governor of Menteşe and then Manisa, where he died. He had a son and two daughters: Şehzade Osmanşah (1492 - 1512), Ayşe Sultan (later wife of Sultanzade Dâmâd Mehmed Çelebî, son of Bayezid II’s daughter Fatma Sultan) and Fatma Sultan (?? - after 1520)
Aynışah Sultan (?? - after 1512): daughter of Şirin Hatun and sister of Şehzade Abdullah, she married Akkoyunlu Damad Göde Ahmed Bey in 1490. She had two daughters with him: Hanzade Hanımsultan (who later married Sultanzade Yahyapaşazade Balı Paşa) and an unnamed daughter who married her cousin Şehzade Alaeddin, son of Şehzade Ahmed. Aynışah Sultan built a school in Istanbul and established a foundation in 1506. She was one of the princesses who sent letters of congratulations to Selim I when he became sultan. She died after 1512 and was buried next to her mother and brother in Bursa.
Hüma/Hümaşah Sultan (?? - after 1504): the identity of her mother is unknown. She married Dâmâd Antalyalı Balı Paşa around 1482, but seemed not to have had any children. She was buried in Bursa near the Muradiye Tomb.
İlaldı Sultan (?? - before 1518): the identity of her mother is unknown. She married Dâmâd Ahmed Ağa (later Hâin Ahmed Paşa), governor of Rumelia and later governor or Egypt and Second Vizier. With his she had two children: Şâh-zâde Ayn-i Şâh Hanımsultan (who later married Abdüsselâm Çelebî) and a son (who later married a daughter of Selçuk Sultan). İlaldı Sultan wrote a letter of congratulations to Selim I on his accession. It is not known when she died and where she was buried.
Kamer or Kamerşah Sultan (?? - ??): daughter of Gülruh Hatun, she was married to Damad Nişancı Kara Davud Paşa. She had a daughter who later married one Mesih Bey. She was buried in the tomb of her mother in Bursa.
Şah or Şehzade Şah Sultan (?? - after 1506): the identity of her mother is unknown. She married Dâmâd Nasûh Bey around 1490 and had a daughter with him. Both husband and wife were very involved in charity deeds, and Şah Sultan even built a mosque in 1506. When she died she was buried in her sister Hatice’s mausoleum in Bursa.
Şah-zade Sultan (?? - 1520): according to Oztuna, she was a different princess from Şah. She married Malkoçoğlu Dâmâd Yahyâ Pasha in 1501/1502 and had three sons with him: Sultanzade Yahyapaşazade Gaazî Küçük Balı Paşa (?? - 1543), who married his cousin Hanzade Hanımsultan (daughter of Aynışah Sultan); Sultanzade Gaazî Koca Mehmed Paşa (?? - 2.1548), and Sultanzade Gaazî Ahmed Bey (?? - after 1543)
Sofu Fatma Sultan (?? - after 1515): daughter of Nigâr Hatun and sister of Şehzade Korkut. She married Dâmâd Güzelce Hasan Bey around 1504 and had two children with him: Sultanzade Dâmâd Mehmed Çelebi (who later married Ayse Sultan daughter of Şehzade Alemşah) and an unnamed daughter, who later married Ahmed Bey, son of Ali Bey and Fatma Hanımsultan (daughter of her sister Ayse). She was a very charitable person and left all her possession to the poor when she died. She was buried in the tomb of her half-brother Şehzade Ahmed in Bursa.
Sultanzade Sultan (?? - ??): daughter of Hüsnüşah Hatun and sister of Şehzade Alemşah, nothing else is known about her.
54 notes · View notes
Text
#MuzafferSarısözen
Muzaffer Sarısözen, 1899 yılında Sivas ilinin Cami-i Kebir mahallesinde doğdu. Babası Sarıhatipzadelerden Şeyh Hüseyin Hüsnü Efendi, annesi Zeliha Hanım'dır. Sivaslılar, Sarıhatipzadeleri " Saçlıefendiler " diye bilirler. Ve Sarısözeni de "Saçlıların Muzaffer" diye tanırlardı. Sarısözen ilk müzik şevk ve hevesini ailesinden almıştır. Beş erkek kardeş içinde Kemal ve Abdulkadir Sarısözen de şairidir. Abdulkadir Sarısözen'e şairliği dışında türküler ve halk çalgılarıyla yakından ilgisi olduğu için " Çalgıcı Vali " denirmiş.
Sarısözen ailesinin Sivas'taki evlerinin üst çatı katının camları vitray duvarları kütüphane yapılarak arada gizli bölmeler oluşturulmuştur. Bu gizli bölmelere ud keman bağlama tanbur gibi sazlar konulurmuş. Nakşibendi bir ailenin çocuklarının bu aletleri çalması Sarısözen'in dünyaya geldiği dönemde son derece aykırı bir şey olduğu için böyle bir yola baş vurulmuştur.
*
Sarısözen, 1930 yılının Eylül ayında Milli Eğitim Müdürü olan Ahmet Kutsi Tecer ile tanışmıştır. Tecer, Sarısözen ile tanıştıktan sonra 1930'da "Halk Şairlerini Koruma Derneği"ni kurar ve Sarısözen genel katip olur. İlk halk şairleri bayramı 1930'da yapılır ve Aşık Veysel bu şekilde ortaya çıkarılır. Bayram sonunda çıkarılan Sivas halk şairleri bayramı adlı bröşürde Sarısözen, Sivas halayları başlıklı yazısını yayınlar ve halayların notalarını koyar. Bu büyük bir ihtimalle bizde halaylar hakkında yazılmış ilk notalı makaledir.
*
17 Ağustos 1937'de Halil Bedii Yönetken, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Necil Kazım Akses ve teknisyen Arif Etikan'dan oluşan grup Ankara'dan Sivas'a derleme yapmak amacıyla giderler. Ahmet Kutsi Tecer Halil Bedii Yönetken'e Sarısözen'i tavsiye ederek gruba katılmasını söyler. Böylece türkülerin resmi olarak değerlendirilmesi Maarif vekili Saffet Arıkan'ın zamanında başlar. Derleme grubu Almanya'dan getirilen "Saca" markalı hem elektrik hem de akü ile çalışan alıcı ve verici ses kaydeden makinelerle çalışır. Konservatuarın folklor arşivindeki 10.000 ezginin derlenmesinde, fişlerin doldurulmasında, onun bitmek tükenmek bilmeyen sabır ve azmi büyük rol oynamıştır.
*
1943' te Muzaffer Sarısözen, Halil Bedii Yönetken ve Rıza Yetişen' den oluşan grup Tokat,
Amasya, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'da;
1944'de Elazığ, Tunceli, Bingöl ve Muş'ta;
1945'te Ankara, Çankırı, Yozgat ve Kırşehir'de;
1946'da İçel, Antakya ve Antalya'da;
1947'de Çanakkale, Bursa ve Tekirdağ'da;
1948'de Bolu, Sinop ve Zonguldak'ta; 1949'da Bilecik ve Eskişehir'de;
1950'de Van, Kars, Çorum ve Ağrı'da;
1951'de İzmit'te;
1952'de İzmir, Siirt, Mardin ve Bitlis'te derleme yapmıştır.
*
Sarısözen, derleme gezilerinde kendi çabası ve emeği ile topladığı bağlama, cura, ney, çifte kaval, kemençe, kaval, tulum, davul, zurna, tef, darbuka, gibi bir çok halk sazından kolleksiyon oluşturmuştur. Ayrıca derleme gezileri sırasında kaynak kişiler ile halk oyunlarını görüntüleyen fotoğraflardan bir resim albümü yapmıştır. Ne yazık ki; ölümünden sonra evi olarak gördüğü, çok değer verdiği, özen gösterdiği arşivi topladığı on binlerce ezgi ve halk çalgıları kendi haline terk edilmiştir.
*
Muzaffer Sarısözen'in halk müziğine verdiği hizmet kadar halk oyunlarına verdiği hizmet de büyüktür. 1950 yılında İtalya ve İspanya'daki Avrupa Uluslararası Raks Müsabakalarına, Erzurum bar ekibi ve davulcu Kara Yılan, zurnacı Mümtaz Ardıç ile katılır. Madrid'te 68.000 kişinin önünde, Biariz ve San Sebastian'da yapılan 5 yarışmada ekip birinciliği aldı. Vedat Nedim Tör ve Mesut Cemil Bey'in daveti ile Yurttan Sesler'in başına Muzaffer Sarısözen getirildi. 1946 yılında Yurttan Sesler korosunu çalıştırmaya başlayarak derlenen türküleri koro üyelerine öğretti ve yayınlara başladı. Program büyük ilgi gördü. 1953 yılında İzmir'de, 1954 yılında İstanbul radyolarında "Yurttan Sesler" topluluklarını kurarak, halk türküleri ve oyunlarının yurt çapında sevilmesi ve tanıtılmasında büyük rol oynadı.
*
Muzaffer Sarısözen'e kadar radyolarda düzenli ve programlı halk müziği çalışmaları olmamıştır. Yurttan Sesler topluluğunu kurduktan sonra, programlarına kaynak kişileri ve bölge sanatçılarını davet ederek radyo sanatçılarına örnek dersler vermiştir. Muzaffer Sarısözen, Yurttan Sesler topluluğunu yetiştirerek ilk koral halk müziği icrasını başlatmış; toplu bağlama çalma geleneğinin uygulayıcısı olmuş ve halk müziğinde koro seslerini numaralayarak otantik karakterin kaybolmasını önlemiştir.
*
Muzaffer Sarısözen, 1941 yılında Yurttan Sesler korosuna giren Neriman Altındağ'la tanıştı ve 1951 yılında dünya evine girdiler. Bu evlilikten 1952 yılında oğlu Memil Sarısözen dünyaya geldi. 1962 yılında Sarısözen prostat rahatsızlığından dolayı Devlet Demiryolları Hastanesi'ne yatırıldı ve burada ameliyat olacağını öğrenince diğer doktorlara tercihen özellikle kendisinin öğrencisi olan bir operatöre ameliyat oldu. Daha sonra ağabeyi Abdulkadir Sarısözen'in evine çıktı fakat tekrar rahatsızlandığında Ankara Hastanesi'ne kaldırıldı ve sağlığına kavuşamayarak 4 Ocak 1963 yılında vefat etti.
*
kaynak : http://www.kimkimdir.gen.tr
*
https://turkuluyurekleryy.blogspot.com/2021/01/muzaffersarsozen.html
0 notes
pengikatilmu · 4 years
Text
Peran Ulama dan Pembentukan Karakter Mehmed II (1432-1481), menjadi Sultan Mehmed II Fatih (1444-46 dan 1451-81)..
Pendekatan Kronologis
📆 1432. Mehmed II lahir ketika ayahnya sedang sibuk memerangi pemberontakan. Pendidikan pertama adalah ibu (الأمهات مدرسة أولى ) yaitu: Hüma Hatun*, sang ibu yang juga hafizhah, 🏤 Mehmed II sejak lahir tumbuh di lingkungan Harem di Istana Edirne yang ketat serta disiplin hingga aqil baligh,
📆 1434. Mehmed II dikirim ayahnya ke Medrese di Amasya** bersana Hüma Hatun dan 🥁 Hundi Hatun (Daye Hatun, ibu persusuan), yaitu sekolah dalam lingkungan persiapan şehzade (pangeran) menjadi calon sultan, 🏤 Belajar dari kakak tertua 🥁 Ahmed Çelebi (lahir di Amasya tahun 1420) yang menjabat sebagai Gubernur Amasya ketika Mehmed II datang dengan rombongannya; ikut di dalam rombongan itu juga kakak nomor dua 🥁 Alaeddin Ali Çelebi, 🏤 Sekolah khusus şehzade di Amasya terletak di bawah benteng ♜ di sisi kiri Sungai Yeşil; ciri khas pendidikannya adalah dalam pengawasan ketat para ulama dan kental aura Tarekat Darwisy,
📆 1437. Şehzade Ahmed Çelebi wafat, posisi kegubernuran diberikan kepada Şehzade Mehmed II pada usia 5-6 tahun. Sedangkan, kakaknya Şehzade Alaeddin Ali Çelebi dikirim sebagai gubernur ke kota Manisa (Magnesia ad Sipylum) Dekat İzmir. 🏤 Pendidikan untuk Mehmed II dalam meningkatkan kapasitasnya sebagai gubernur Amasya dipercayakan oleh ayahnya kepada 3 guru 🥁 Lala*** (Atabeğ/Hoca) yang bertugas memberikan pendidikan kepada şehzade calon sultan: 1. 🥁 Hızır Paşa sebagai penasihat kegubernuran, 2. 🥁 Hızır Çelebi bin İlyas Fakih sebagai ulama pendamping, 3. 🥁 Burak Bey bin Şadi Bey sebagai guru ilmu militer (serasker),
📆 1439. Kedua pangeran, Alaeddin Ali dan Mehmed II dipanggil ke Edirne utk merayakan upacara khitan keduanya. Sultan Murad II ⚠️ menukar posisi kegubernuran dimana Alaeddin Ali ke Amasya dan Mehmed II ke Manisa. 🏤 Sultan Murad II telah mendatangkan ulama sekaliber 🥁 Mölla Hamiduddin Efdalzade untuk mendampingi Mehmed II sebagai gubernur di Manisa; beliau di kemudian hari menjadi rektor Medrese Bursa dan İstanbul,
📆 1443. Pemberontakan İbrahim Bey Karaman ditumpas oleh Sultan Murad II bersama pasukan Alaeddin Ali Çelebi. ⚠️ Tragedi mencatat seorang assassin bernama Kara Hızır Paşa yang menghabisi Alaeddin Ali dan keluarganya di Amasya. ➡️ Pada usia 11 tahun kini Mehmed, gubernur Manisa, menjadi satu-satunya penerus kesultanan; ia dipanggil ke Edirne. 🏤 Upaya untuk meningkatkan kapasitas Mehmed II, ayahnya mendatangkan dua guru besar dari kalangan ulama yaitu 🥁 İyas Efendi dan 🥁 Mahmud Paşa (menjadi Sadrazam di masa mendatang); namun keduanya ⚠️ tidak cocok dengan jiwa Mehmed II yang "memberontak" dengan beratnya keadaan, 🏤 Sultan Murad II mendatangkan Syaikh Ahmed Gürani (Kuranı, wilayah dominan Kurdi di Şehrisur), alumni al-Azhar Kairo, sebagai rektor Medrese di Bursa; pada aslinya beliau didatangkan ⚠️ khusus untuk mendidik Mehmed II agar siap menjadi sultan penerus. ⬆️ Kasus pemukulan cemeti yang menyebabkan Mehmed II tunduk dan hormat terjadi pada fase ini, sekaligus beliau menuntaskan hafalannya menjadi ⬆️ seorang hafizh, Agung Waspodo, alhamdulillah mendapat kesempatan untuk berbagi bersama guru dan ortu siswa di Sekolah Alam Cendekia di Bogor. Alhamdulillah kesempatan itu mendorong saya membaca kembali beberapa buku, khususnya buku calon doktor Frial Ramazan yang berjudul "Dua Laut, Dua Benua - Biografi Sultan Fatih" dimana bab tentang pendidikan adalah bagus sekali.
Bogor, 30 Jumadil-Ula 1440 Hijriyah --- Sumber: 📚 1. Akgündüz dan Öztürk, Ottoman History Misperceptions and Truths, 2011 📚 2. Supratman, Dua Laut Dua Benua Biografi Sultan Fatih, 2017 📚 3. Bosworth, The New Islamic Dynasties, 1996 (buku daftar kesultanan paling lengkap) 📚 4. İnalcık, Mehmed the Conqueror and His Time, nd. (disarankan membaca Babinger setelah membaca kritik dari beliau) 📚🚫 Babinger, Mehmed the Conqueror and His Time, 1953 (harus ekstra hati-hati) 
* Salah satu versi yang cukup kuat (Kantemir, 1998) bahwa ibunda Mehmed II adalah Hatice Halime Hatun anak dari İbrahim II bin İsfandiyar bergelar Tajuddin, Emir Jandar/İsfandiyar Oğulları (Kastamonu) yang berkuasa 1440-1443. Keluarga ini terkenal dengan anak-anak puterinya yang bersekolah penghafal al-Qur'an (hafizhah).
➡️ Versi umum adalah Hüma Hatun seorang budak yang masuk Islam serta dididik pada harem menjadi muslimah yang hafizhah sesuai dengan Dokuman Syar'iyyah Bursa no. 201, dd. 34, 64, nd. 155, d. 378, no. 427, d. 31 (Akgündüz & Öztürk, 2011:116).
⬇️ Klaim yang keliru adalah menisbatkan ibundanya pada Despina Hatun/Sultana Marija alias Mara Brankovic (anak Raja Serbia, Durad/George Brankovic) yang dimulai oleh Franz Babinger (diikuti oleh Manheim, Hickman, hingga Pierce) yang sudah dibuka habis kekeliruannya oleh Prof. Halil İnalcık. 
** Amasya adalah kota pendidikan calon sultan sekaligus kota penting dalam sejarah pertahanan Beylik Osmanlı sejak masa sebelum kekalahan Bayezid I Yıldırım 1402 Masehi dari Timurlenk, tempat bertahannya Mehmed I Çelebi pada masa awal Fetret Devri hingga penyatuan kembali beylik, tempat pendidikan Murad II, basis pertahanan Selim I Yavuz dalam menggempur Syi'ah Safavi, hingga ke basis komando Süleiman Kanuni pada kampanye militer ke timur.
*** Dalam keadaan tertentu para lala ini ikut naik seiring naiknya şehzade yang ia bimbing menjadi sultan. Tidak jarang para lala juga berseteru dalam mengangkat şehzade-nya memnajdi Sultan.
0 notes
eganisli · 5 years
Text
Tumblr media
Rüstem Paşa Cami; İstanbul Suriçi Eminönü Tahtakale semtinde Hasırcılar Çarşısı içinde 1561 yılında Kanuni Sultan Süleyman devri Sadrazamlarından Rüstempaşa tarafından Mimar Sinan’ inşa ettirilmiştir.
CAMİNİN BANİSİ:
Damat Rüstem Paşa,1500 tarihinde doğmuştur. Sultan I. Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544-6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555-10 Temmuz 1561 tarihleri arasında sadrazamlık yapmıştır. Takriben on beş yıl Osmanlı Sadrazamlığı yapmıştır. Rüstem Paşa, yaklaşık 1500 yılında Hırvat asıllı Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak Saraybosna yakınlarında olan ya Butmir ya da Sarajevsko Polje adlı bir köyde doğmuştur. Ailesinin adının Opukovic veya Cığaliç olduğu bildirilmektedir. Babası Mustafa Bey Paşa olup kardeşi Kaptan-ı Derya Sinan Paşa’dır. Genç yaşta İstanbul'a getirilip devşirilen Rüstem Paşa Enderun'da eğitim gördü. Enderundan rikab ağalığı ile çıktı. 1526 Mohaç Muharebesi'ne silahdar olarak katıldı. Bu seferden döndükten sonra birinci imrahor görevine tayin edildi. Üstün yetenekleri dolayısıyla Sultan Süleyman'ın gözüne girdi. Önce Diyarbakır beylerbeyi oldu. Sonra Anadolu Beylerbeyliği'ne nakledildi. 1539'da üçüncü vezir olarak görevlendirildi. Üçüncü vezir iken 26 Kasım 1539'da Şehzade Cihangir ve Şehzade Beyazıt'ın sünnet düğününde Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan ile evlendi. Bu nedenle damat sıfatıyla anılır. 1544'de Hadım Süleyman Paşa'nın azledilmesi üzerine yerine getirilmesi beklenen ikinci Vezir Deli Hüsrev Paşa'yı Hürrem Sultan'ın emriyle birbirine düşürdü ve ardından Kanuni Sultan Süleyman hem Hüsrev Paşa'yı hem de Hadım Süleyman Paşa'yı azledip sadrazamlığa Rüstem Paşa'yı getirdi. Hürrem Sultan ve kızı Mihrimah Sultan bir olup Şehzade Mustafa'nın idamına ortam hazırladı. Kanuni, Şehzade Mustafa'yı öldürttükten sonra yeniçerilerin ayaklanma çıkarabileceği korkusuyla Rüstem Paşa'yı 1553 yılında sadrazamlık görevinden azletti ve yerine Gazi Kara Ahmet Paşa'yı getirdi. Ancak Hürrem Sultan ile Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa'yı sadrazamlığa tekrar getirebilmek için çalıştılar. 29 Eylül 1555 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman basit bir bahaneyle Kara Ahmet Paşa'yı Divan-ı Humayun'un ortasında idam ettirdikten sonra Rüstem Paşa tekrar sadrazam oldu. 10 Temmuz 1561 İstanbul'da ölümüne dek sadrazamlık görevini sürdürdü. Cenazesi Şehzade Camii bahçesindeki türbesinde gömülüdür.
Kısa dönemde devlet hazinenin doldurulmasına önem vermiş, bunun uzun dönemde nelere sebep olacağını düşünememiştir. Örneğin önce hass-ı hümayun ve sonra diğer hasları iltizam suretiyle işletmesi hazineye büyük gelir sağlamıştır; ama bu, toprakları işleten mültezimlerin toprakların verimliğini artırmak hatta aynı seviyede tutmak için yatırım yapmamalarına ve böylece zamanla tarım topraklarınin verimliğinin kaybolmasına neden olmuştur. İltizam satışlarında bir rüşvet şekli olan komisyon verilmesinin yaygınlaşması; hazineyi doldurmak için bahşiş, peşkeş vb. isimler takılan bir çeşit rüşvet alıp ve verilmesi usul haline getirmiştir. Bu türlü yolsuz kazanç kazanma ile kendi şahsi servetini de büyük miktarlara yükseltmiştir. Bu yolsuz kazancın yaygınlaşıp alışılır görenek haline girmesi, devlet kademesinde rüşvetin yaygınlaştırılması Osmanlı İmparatorluğu'nun içine bozulma tohumlarını atmıştır.
MİMARI YAPI:
Caminin yerinde önce Halil Efendi Mescidi vardı. Bu mescidin yeri çukurda kaldığı için Mimar Sinan, mescidin altına dükkânlar yaparak cami avlusu ve harim alanını üst kota oturttu. Rüstem Paşa Camii, mescidin yerinde kuruldu. Camiye iki yandan merdivenle çıkılır. Camii mimari planı dikdörtgen bir formdur. Merkezi kubbe kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturur. Merkez kubbenin iki yanında iki ana kemerlerle ayrılır. Bu mekanlar üçe bölünmüş olarak tonozla örtülmüştür. Son cemaat yeri altı sütunlu ve beş kubbeli bir revaktır. Önüne sonradan kemerler, sütunlar ve ahşap çatılı, saçaklı bir kısım eklendi. Rüstem Paşa Camii'nin kubbe eteklerine kadar her tarafı çinilerle kaplıdır. Özellikle lale motifli çiniler, Osmanlı çini sanatının en başarılı örneklerinden sayılır. Caminin şadırvanı sol taraftadır.
0 notes
bursasevdam · 5 years
Link
MURADİYE'YE CAN VERENLER 3 Mahmut Efendi sultan hanı kasabasında doğdu Babasının adı Mehmet'tir dönemin bilginlerinden ders aldı dini ilimler alanında kendini çok iyi geliştirdi Çandarlı Kara Halil den sonra bursa kadısı oldu 40 yıl kadar kadılık yaptı çok yaşlandığında Hoca efendi Koca naip Mahmut Efendi
0 notes
maksatbilgicom · 5 years
Text
Tam adı: Eşref Kolçak Doğum tarihi: 28 Ocak 1927 Doğum yeri:   İspir, Erzurum / Türkiye Ölüm tarihi ve yeri: 26.5.2019 / Gemlik , Bursa -92 yaşında Burcu: Kova Ailesi:  Hateme Kolçakoğlu, Harun Kolçakoğlu Eşi:  Özcan Kolçak (1955’den 2010’a kadar) Çocukları: Harun Kolçak Mesleği: Oyuncu Aktif Yılları: 1949 yılı ile 2018 yılları arası
 Başlıklar
Hakkında Bilgi
Videoları
Fotoğrafları
Hakkında
26.5.2019 tarihinde aramızdan ayrılan Yeşilçam ‘ın unutulmaz usta oyunlarından biri olan Eşref Kolçak Kimdir? Nerelidir? Eşref Kolçak’ın kaç filmi var? Eşref Kolçak’ın biyografi sayfasında bütün bu soruları en geniş ve bol içerikle sizlere sunacağım. Şimdiye kadar 150 ‘nin üstünde filmi ve 50 ‘ye yakın oynadığı dizilerle unutulmazlar arasında olan ve aynı zamanda şarkıcı Harun Kolçak’ın da babasıdır.
Eşref Kolçak, 28 Ocak 1927 tarihinde İspir,Erzurum -Türkiye’de dünyaya geldi. Babası Harun Kolçakoğlu İspir’lidir. Annesi Hateme adını alan Rus kökenli Katya‘dır. 1941 yıllarında İstanbul’a yerleştiler. İstanbul , Kasımpaşa’da oturmuşlardır.
Eşref Kolçak eğitimini, Tesfiyecilik ve marangozluk okuyarak tamamlamış ve yine marangozluk ve ayakkabı tamirciliği işlerinde çalışarak okuldaki öğrendikleriyle iş hayatına atılmıştır. Hatta Kasımpaşa’da o sıralar marangoz ve mobilya dükkanı vardır.
Oyunculuk kariyerinin ilk adımını 1944 yılında Atilla Revü Operende tiyatroda başlamıştır. Ardına bir yıl sora ise Ses tiyatrosuna geçiş yapmıştır. Tiyatrodaki oyunculukla kendini donanımla haline getiren genç Kolçak, figüranlık oyunculuğuna geçişi de çok zaman almadı.
1947 yılında figüran oyuncu olarak ilk filmi Fedakar Ana filmi olmuştur.
Eşref Kolçak, 1950’li ve 1960’lı yıllarda karşımıza kahramanlık ve melodram filmlerindeki jönü ile tanır olduk. Bu filmler sayesinde ününe ün katmayı başarmıştır artık.
Eşref Kolçak’ın en bilindik filmleri ise Namus Uğruna,Bir Şoförün Gizli Defteri,Düşman Yolları Kesti bazılarıdır.
2015 yılında Muğla ‘nın Menteşe ilçesine bağlı Göktepe mahallesinde Yağmur Ünal‘ın yapımcılığını üstlendiği Uzaklarda Arama filminde rol aldı. Bu filmin yönetmen koltuğunda Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray yapmıştı. Diğer oyunlar ise Sevda Erginci, Pınar Göktaş, Fırat Tanış,Doğa Konakoğlu, Mehtap Bayri,Sercan Badur,Ekin Türkmen‘dir.
Yukarıda da bahsettiğim gibi yazarken ellerimin ağrımasına neden olan oynadığı filmlerin ve dizilerin sayısı 200’ü aşmıştır. 200’ü aşkın filmde ve dizide rol alan bir usta.
Eşref Kolçak, 1955 tarihinde Özcan Kolçak ile dünya evine girdi. Eşi 10 Ocak 2010’da vefat etti. Şarkıcı Harun Kolçak oğullarıdır. Ne yazık ki genç yaşta 19 Temmuz 2017’de aramızdan ayrılmıştı .
Eşref Kolçak, 1982 yılından öldüğü 26 Mayıs 2019 tarihine kadar, Bursa’nın Gemlik ilçesinde yaşamıştır.
26 Mayıs 2019 tarihinde 92 yaşında Bursa Gemlik Devlet Hastanesi yoğun bakım servisinde hayata gözlerini kapadı. 
Eşref Kolçak Aldığı Ödüller
1961 – Türk Filmleri Yarışması, “En İyi Erkek Oyuncu” Ödülü, Namus Uğruna
2000 – Antalya Altın Portakal Film Festivali, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” Ödülü, Güle Güle
2003 – Antalya Altın Portakal Film Festivali, Yıldırım Önal Anı Ödülü
Eşref Kolçak, Filmleri 
2018- Elim sende
2016 – Temel ile Dursun İstanbul’da (Keskin Eşref)
2015- Uzaklarda Arama
2013- Sürgün İnek (Mikail Dede)
2013- Kayıp (Kısa Film)
2013- Karınca Kapanı (Güven’in Babası)
2010- Newyork’ta Beş Minare (Fırat ın Dedesi)
2006- Kınalı Kuzular: Nişanlıya Veri… (Salim Bey) (TV Filmi)
2004- Kimsesiz Zaman Tasvirleri (TV Filmi)
2004- Kayıp Aşklar (Nusret) (TV Filmi)
2003- Çanakkale: Son Kale
2003- Yeşilçam Denizi (Tv Programı)
2001- Yeşil Işık
2000- Ağaçlar Ayakta Ölür (Asım)
1999- Güle Güle (Celal)
1993- Hüdayi Yolu / Aziz Mahmud Hüda… (Üftade Hz.)
1993- Berlin in Berlin (Ekber)
1988- Yaşamak (Ahmet Gümüş)
1988- Meçhul Tohum (Nilgün’ün Babası / Orhan)
1988- Hanım (Necip Bey)
1988- Acılar
1987- Yavrumu Kurtarın (Komiser) (Video)
1987- Bomba
1987- Benim Olsaydın (Abuzer)
1986- Yarın Ağlayacağım / Erkekler d… (Mazmanoğlu)
1986- Dikenli Yol (Aziz)
1986- Bir Bayram Sabahı (Video)
1985- Yaranamadım
1985- Suçlu Gençlik (Avukat Sedat Ilgaz)
1985- Kahreden Gençlik (Emniyet Amiri)
1985- Domdom Kurşunu
1985- Altar (Zodiak)
1983- İkimiz De Sevdik
1983- Kahır (Kadir)
1983- Esir
1982- Kelepçe (Eşref)
1982- Dört Yanım Cehennem (Komiser)
1981- Öğretmen Kemal (Dayı Bey)
1981- Önce Hayaller Ölür
1981- Unutulmayanlar (Eşref )
1981- Takip (Mazhar)
1980- Yarabbim (Kemal Bey)
1979- Süpermen Dönüyor (Prof. Çetinel)
1979- Hayat Harcadın Beni (Kadir)
1979- Fırat (Yahya)
1978- Kaybolan Yıllar (Aslan Bey)
1978- Görünmeyen Düşman (Haldun)
1977- Şeref Sözü (Eşref Bey)
1977- Yıkılmayan Adam (Nadir)
1977- Yuvanın Bekçileri (Nazım)
1977- Lanet / İlenç
1977- Hedefteki Adam
1977- Hain (Saffet)
1977- Bedia (Halil)
1977- Avrupa Macerası
1977- Akrep Yuvası (Kadırgalı Tahir)
1976- Örgüt
1976- Tek Başına
1976- Seni Sevmekle Suçluyum (Emniyet Amiri Halit)
1976- Mikrop (Ahmet)
1976- Gurbetçiler Dönüyor (Necmi)
1976- Bizim Düğün Ne Zaman
1975- Cemil (Tahsin Erkoç)
1974- Şehitler (Emin)
1974- Kanlı Sevda (Turgut)
1974- Kalleş (Komiser Reha Kasabalı)
1974- Eski Kurtlar (Baba)
1974- Alo Polis
1973- Topal (Ömer Gaffar)
1973- Susuz Yaz (Salih)
1973- Soğukkanlılar (kemalin babası)
1973- Kurt Kapanı (Salih Komutan)
1972- Son Duanı Et
1972- Cezanı Çekeceksin (Ayhan)
1971- Üç Öfkeli Adam
1971- Silahlar Affetmez
1971- Kartallar (Şeref / Sedat)
1970- Ölüm Pazarı
1970- Bu Yumruk Sana
1970- Bela Çiçekleri
1969- Şeytanın Oyunu (Kemal)
1969- Satılık Gelin
1969- Kardeş Kurşunu (Ahmet)
1969- Günahlarını Kanları İle Ödedil..
1969- Eşkiya Aşkı
1969- Emmioğlu
1969- Beyaz Mendilim
1968- Mekansız Kurtlar
1968- Kızgın Adam
1968- Kurşun Yolu
1968- Dertli Pınar (Ali Ekinci)
1968- Cehennemde Boş Yer Yok
1968- Bir Mahkum Kaçtı
1967- Kurt Kapanı
1967- Kocadağlı
1967- Kara Kartal (Kara Kartal)
1967- Kadın Parmağı (Ali)
1966- İslamoğlu (İslamoğlu)
1966- Namus Borcu (Ahmet)
1966- Kıran Kırana (Kamil)
1966- Kanlı Pazar (Ali)
1965- Yumruk Yumruğa (Eşref)
1965- Kanunsuzlar (Murat)
1965- Düşman Kardeşler (Eşref)
1965- Dalgacı Mahmut (Dalgacı Mahmut)
1964- Yalnız Efe – Memet Efe (Yüzbaşı Me(h)met/Yalnız Efe)
1964- Filinta Kadri (Filinta Kadri)
1964- Erkek Ali (Ali)
1963- Öksüz Hasan
1963- Zoraki Milyoner (Konuk Oyuncu)
1963- Yarın Bizimdir (Kerim)
1963- Rüzgarlı Tepe
1963- Korkusuz Kabadayı (Fikret)
1963- Hancının Kızı (Ahmet)
1963- Gecelerin Hakimi
1963- Cilalı İbo Perili Köşkte (Konuk Sanatçı)
1963- Beyoğlu Piliçleri (Şimşek Süleyman)
1963- Başımı Belaya Sokma (Demir)
1962- Ümitler Kırılınca (Nejat Erdilek)
1962- Çıkar Yol (Vedat)
1962- Çöpçatan (Orhan)
1962- Silah Arkadaşları (Yüzbaşı Doğan)
1962- Kurşun Yağmuru
1962- Dağlar Bulutlu Efem (Yalnız Mehmet Efe)
1962- Boşver Doktor (Dr. Kamil Pınar)
1962- Beş Kardeştiler (Ömer)
1962- Bardaktaki Adam
1962- Aşk Bekliyor
1961- Şoför Ahmet (Ahmet)
1961- Kaderin Önüne Geçilmez
1961- Düğün Alayı (Erol)
1960- Namus Uğruna (Eşref)
1960- Gece Kuşu (Ali)
1960- Ayşecik Şeytan Çekici (Orhan / Ayşecik’in Babası)
1959- Hayatım Sana Feda
1959- Düşman Yolları Kesti (Yzb. Nazmi)
1959- Dağlar Şahini Yörük Efe (Yörük Efe)
1959- Beklenen Bomba (Yüzbaşı Kudret)
1959- Zeynebim / Unutulmayan Aşk
1958- Sokak Çocuğu
1958- Ninni Talihsiz Yetime
1958- Kumpanya
1958- Civan Ali (Ali)
1958- Bir Şoförün Gizli Defteri (Şoför Erol)
1957- Öksüz Ayşe
1957- Kin
1957- Ceylan Emine
1956- Şehir Yıldızları (Ali)
1956- Zeynep’ın İntikamı
1956- Yangın (Murat)
1955- Yetim Yavrular (Fikret)
1955- Kanlarıyla Ödediler (Turgut)
1954- Ölüme Giden Yol
1954- Çılgınlar Cehennemi
1954- Çalsın Sazlar Oynasın Kızlar /… (Ali)
1954- Gülnaz Sultan
1953- Drakula İstanbul’da (Dansçı)
1953- Affet Beni Allahım
1949- Fedakar Ana
Eşref Kolçak Dizileri
2011- İnsan Aldandı (İsmail Baba)
2011- Hayat Devam Ediyor
2011- Farklı Boyut (Celal)
2009- Kırık Kalpler – Ritmini Arayan… (Turgut)
2010- Kollama
2008- Goncakaranfil (Paşa Dede)
2007- Yalan Dünya (Nezih)
2006- Tutkunum Sana (Şeref)
2005- Zeynep (Seyfi Bey)
2005- Beşinci Boyut (Hüsnü)
2004- Yadigar (Ethem Albay)
2004- Büyük Buluşma
2003- Umutların Ötesi
2002- Sırlar Dünyası / Sır Kapısı
2002- Kınalı Kar (Hulusi)
2001- Derman Bey (Menzir Ağa)
2000- Aşk Hırsızı
1998- Sırılsıklam
1998- Aynalı Tahir
1998- Affet Bizi Hocam
1997- İntizar (Baba)
1997- Böyle mi Olacaktı
1997- Bir Umut
1996- Hüzün Çiçeği
1996- Beyaz Show (Kendisi) (Tv Programı)
1995- Çiçek Taksi (Fırtına Murat )
1995- Sahte Dünyalar (Tacettin Karadağ)
1995- Aşk ve Gurur (Cahit)
1994- Zirvedekiler
1994- Kanayan Yara – Bosna Mavi Kara…
1993- Solan Gül
1993- Rüyalara Gelin
1992- Yağmur Beklerken
1992- Polis (Adli Tabip)
1991- Köroğlu (Halil Paşa)
1991- Aile Bağları (Hüsamettin)
1990- Yuva (Sadri)
1990- Vurguna İnmek (Ramiz Kaptan)
1989- Kanun Savaşçıları
1987- Çatallı Köy
1987- Kuruluş / Osmancık (Gündüz Bey )
1986- Çalıkuşu (Şeyh Yusuf Efendi)
1983- Küçük Ağa (Binbaşı Hamdi )
1978- Denizin Kanı (Aşır Reis)
Videoları
youtube
youtube
youtube
youtube
Fotoğrafları
Eşref Kolçak Biyografisi / Eşref Kolçak Hayatını Kaybetti! #eşrefkolçak Tam adı: Eşref Kolçak Doğum tarihi: 28 Ocak 1927 Doğum yeri:   İspir, Erzurum / Türkiye Ölüm tarihi ve yeri:
0 notes
ansiklomedia · 6 years
Text
Ç Harfiyle Başlayan Biyografiler – Liste
Ç Harfiyle Başlayan Biyografiler – Liste
♦ Çağatay ♦ Çağlar Ertuğrul ♦ Davet Bey ♦ Çaka Bey ♦ Çandarlı Ali Paşa ♦ Çandarlı Halil Paşa ♦ Çandarlı İbrahim Paşa ♦ Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa ♦ Çapanzade Agah Efendi
♦ Çar Birinci Nikola ♦ Çar İkinci Nikola ♦ Çelebi Mehmet (1. Mehmet) ♦ Çelebizâde Sait Mehmet Paşa ♦ Çerkez Ethem ♦ Çetin Altan ♦ Çorlulu Ali Paşa ♦ Çu Enlay
View On WordPress
0 notes
mustafakemalimcom · 7 years
Text
Mustafa Kemal Paşa, Komutanlar ve Mehmetçik Hereke’nin onur konuğu. Tarih: 17 Ocak 1923.
#gallery-0-5 { margin: auto; } #gallery-0-5 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 25%; } #gallery-0-5 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-5 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923)
Atatürk Hereke’de
Kurtuluş Savaşımızda pek çok bölge ve kentimizin ulusal mücadelemize çok anlamlı ve destansı katkıları olmuştur, bunlardan biriside Hereke’dir. Yaptığımız araştırmalarda bulduğumuz yeni belgeler, yaşayan görgü tanıklarından Şükrü Naili (GÖKBERK) Paşanın kızı Saadet GÖKBERK (1909 – ….)’den 24 Haziran 2003 tarihinde alınan bilgilerle çalışma  genişletilmiştir. Bu suretle yazının yeniden kaleme alınması sağlanmıştır.
Hereke, Mondros Mütarekesi ile Mudanya Mütarekesi arasındaki dönemde İtilâf Devletleri’nin (İngiltere) işgalinde kalmıştır. İngilizlerin bölgeye gelişinin temel sebebi, İstanbul Boğazını ve İstanbul’u kontrol eden, aynı zamanda Anadolu’nun kapısı durumundaki Kocaeli Yarımadası’nın en stratejik mevkiinde bulunmasıdır. Ancak Hereke ve bölgesi, mevcut jeostratejisini Millî Mücadele’nin hizmetine sunmasını bilmiştir. Öte yandan Lozan görüşmelerinin kesintiye uğraması öncesinde, kuvvetlerimizin Boğazlar bölgesine harekat yapması plânlanmıştı. Bu nedenle Başkumandan, beraberindeki kumanda heyeti ile Hereke’ye gelmiş, yapılacak harekâtın plânlarını incelemişti. Daha sonra I. Ordu birliklerini denetlemiş ve onlara manevra yaptırmıştı. Kurtuluş Savaşı Tarihimize ışık tutacağını değerlendirdiğimiz çalışmaya bu nedenle “Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hereke’de” başlığı konulmuştur.
İzmit Körfezi’nin kuzey yakasında önemli yerleşim yerlerinden olan Hereke’nin tarihi, M.Ö IX. Yüzyıla kadar gitmektedir. Bizans İmparatorlarından –denizden korkmasıyla ünlü- Heraklius’un, M.S 684’den itibaren bölgeye sayfiye için gelmesinin kentin isminin Hereke olarak anılmasına neden olduğu değerlendirilmektedir.1 Hereke, İzmit’in Akça Koca tarafından feth edilmesinden (1327) bir yıl sonra Osmanlı Beyliği’ne katılmıştır. 2 Osmanlı Beyliği’nin Kara Mürsel Paşa’dan sonra ikinci Emiri Sevahili (Sahiller Beyi- Deniz Kuvvetleri Komutanı) olan Emir Ali Bey (1326-1330) tarafından feth edilmiştir. İzmit’ten kaçarak Hereke Kalesi’ne sığınan Bizans Askerlerini denizden getirdiği birliği ile şimdiki Belediye İskelesinin bulunduğu yere çıkarma yaparak kaleyi kuşatmış ve şehri ele geçirmiştir.(1328) Savaş sırasında Kaleden atılan bir ok kahraman gazimizin gözünü de kör etmişti. Sonuçta şehir ele geçirilmiştir. İleriki yıllarda Osmanlı Ordularında büyük yararlıklar gösterecek olan Timurtaş Paşa’nın babası olan Ali Bey bu savaşta Bizanslıların attığı okla gözünü de kaybedecektir.3 Osmanlı Beyliği’nin bölgeye gelişi Orhan Bey zamanında gerçekleşmiştir. O tarihten 1918 yılına kadar İzmit veya Üsküdar sancaklarına bağlı bir karye (küçük yerleşim birimi) konumunu koruyan Hereke’nin, tarihindeki en önemli olaylar, şüphesiz Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ile birlikte başlamıştır.
İzmit’in İşgali
Osmanlı İmparatorluğu, -tartışmaları bugün de devam eden siyasi ve politik komplikasyonlar içinde -1 Ağustos 1914’te Almanya İmparatorluğu ile antlaşma imzalamıştı. Bu ülkeden alınan Yavuz ve Midilli zırhlıları ile güçlenen donanması, Karadeniz’deki Rus limanlarını 29 Ekim 1914’te bombalamış, bu suretle I. Dünya Savaşı’na katılınmış oluyordu. Ama ne var ki büyük ümitlerle girilen bu savaş 4 yıl içinde İmparatorluğu yok sınırına getirmişti. Limni Adası’nın Mondros limanında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mütareke (Ateşkes), gerçekten Anadolu’daki bin yıllık tarihimizin en tehlikeli dönemeçlerinden birisi olmuştur.4
Tamamı 25 madde olan “Mondros Mütarekesi”nin 1. Maddesi (Boğazların açılması ve askerî birliklerimizin İtilâf Devletleri’ne teslim oluşu) ve 7. Maddesi (Müttefikler emniyetlerini tehdit edecek vaziyet zuhurunda herhangi bir stratejik noktanın işgal hakkına sahip olacaklardır)’ne göre İtilâf Devletleri, ülkemizin denizleri ile kalan topraklarına yerleşme hakkını elde ediyorlardı. Nitekim İngiliz, Fransız, İtalyan ve – Averof Zırhlısı ile- Yunan savaş gemileri 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelmekle bu 1. ve 7. maddeleri kendi yararlarına kullanmışlardır.5
Mütareke hükümlerinden yararlanarak 17 Kasımda İstanbul’a gelen İtilâf Devletleri’nin Birleşik Donanması 91’i savaş olmak üzere toplam 167 gemiye ulaşmakla İstanbul Boğazı’nı hatta Marmara’nın kuzeyini bütün bütüne kaplıyordu. Bu bağlamdan olarak irili ufaklı 48 parça savaş ve yardımcı sınıf gemi İzmit Körfezi’ne gelmişti. Hatta bu gemiler için İstanbul’da Harbiye Nezareti’nde teşkil olunan “Mütareke Şubeye” bağlı olarak “İzmit Bahriye Kumandanlığı” kurulmuştu. Bu komutanlık 7 ay kadar faaliyet göstermiş 21 Haziran 1919’da İngiliz kuvvetlerinin bölgeye hakim olması ile iptal olunmuştu.6 Osmanlı İmparatorluğu’nun “Cihan Devleti” olmasını sağlayan en önemli jeostratejik bölgelerden birisi şüphesiz İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı idi. İngiltere – özellikle uzak ve yakındoğu’da ki menfaatlerinin gereği olarak- 18. Yüzyıldan itibaren bu bölge ile çok yakından ilgilenmiştir. Kocaeli Yarımadası, yani İzmit Körfezi’nin kuzeyi ile Karadeniz arasında kalan coğrafi alan İstanbul Boğazı’nın doğu tarafını tamamlıyordu. Ve boğazın kontrolü ancak bu bölgeye hakim olunmakla mümkündü.
Öte yandan Anadolu’nun kapısı ve/ veya İstanbul’la bağlantısının bulunduğu bu bölge – bir anlamda- ülkeninde en önemli stratejik güç merkezi idi. İngiliz kuvvetleri, deniz ve kara güçleriyle bir taraftan İzmit Körfezi’nin kuzey bölgesini işgal ederken, diğer taraftan da kalıcılıklarını sağlamlaştırmak istiyordu. Bu bağlamdan olarak bölgenin etnik yapısını değiştirmek üzere buralara Rum göçmenleri yerleştiriyordu.
Osmanlı Hükûmeti tarafından, Mütareke’den hemen sonra İzmit bölgesine 19 Aralık 1918’de bir nizamiye kıtası sevk edilmiş, hemen sonra I. Fırka K.’lığı konuşlandırılmıştı. XX. Kolordudan İstanbul’daki XXV. Kolordu emrine gönderilen I. Fırka (Tümen) 2 Şubat 1919 tarihinden itibaren bölgede göreve başlamıştı.7 I. Fırka İngiliz kuvvetlerinin İzmit’e yerleşmesine (6 Nisan 1920) kadar bölgede görev yapmıştı. İşgalci İngilizler İstanbul’un işgalinden (16 Mart 1920) sonra 6 Nisan 1920’de İzmit’teki birliklerini takviye etmişler ve daha sonra anılan fırkanın konuşlandığı binalara el koymuşlardı.8
Bunun üzerine I. Fırka subay ve erleri firar ederek bir kısmı Ankara’ya giderken bir kısmı da İstanbul’a gitmişlerdi.9 Heyeti Temsiliye tarafından bölgeye Ankara’da bulunan XX. Kolordu emrindeki 24. Fırka gönderilmişti.10 Bu suretle Kocaeli bölgesi Ankara Hükûmeti yanlısı bir kuvvetin kontrolüne girmiş oluyordu.
İngiliz kuvvetleri bölgenin stratejisine bağlı kalarak İzmit Körfezi’ne gemileriyle kontrol altına alırken, Kara birlikleri de kıyı kesimini kontrol edecek biçimde konuşlanmıştı. Bu bağlamdan olarak 28. Tümen İzmit’te, 242. Tugay Hereke’de bulunuyordu.11 Hereke’deki İngiliz Tugayının karargah binası şimdiki Sümer İlkokulu idi; iki kat olan okulun üst katı tugayın karargahı, alt katı tutuk evi olarak kullanılıyordu. İngiliz komutanlık, sömürge askerlerinin çoğunluğunu oluşturduğu birliklerini sahilde ve halen adı Kışladüzü olarak anılan -ismini o zaman almıştır- şimdiki otoban yolunun geçtiği yerlere konuşlandırmıştı. Bu suretle demiryolu ve İzmit Körfezi kontrol ediliyordu.12 İngiliz birlikleri şehrin batısında birde silâh onarım atölyesi yapmışlardı. Anılan semt halen “Kama Hane- Kamane” olarak anılmaktadır. Yine Hereke’nin 5 km doğusunda bulunan ve o zaman küçük bir köy olan yer, Millî Mücadele nedeniyle işlerin yarıda kaldığı anlamında “Yarımca” adını almıştı.
Mütareke’nin ardından gelen yabancı güçler, ülkedeki azınlıklarla iş birliği yapıyor, hatta onları azdırıyordu. İttihad ve Terakki Cemiyeti üyeleri ülkeyi terk ederken (1918 Ekim sonu) “KARAKOL CEMİYETİ” kurmuşlardı. Cemiyet bölgenin Millî Mücadele yönünden indoktrine edilmesinin yanında Ankara Hükûmetinin personel ve silâh ihtiyacını sağlanmasında büyük hizmetler yapmıştır.13 Mayıs 1920’ye kadar faaliyet gösteren bu tarihten sonra değişik adlarla çalışmalarına devam eden Karakol Cemiyeti’nin Kocaeli Kuvayi Millîye kumandanlığını, aynı zamanda Maltepe Atış Mektebi Müdürü olan Yenibahçeli Şükrü (OĞUZ) Bey yapmakta idi.
Karakol Cemiyeti’nin organize ettiği bölgedeki belli başlı milis güçleri, Dr. Fahri CAN, Yahya Kaptan, Küçük Aslan, Büyük Aslan, İpsiz Recep, Bulgar Sadık, Yüzbaşı Nail, Gebzeli Rıfat, Kuşcubaşızade Eşref Müfrezeleri idi.14 Bunlardan Yahya Kaptan (1891 – 1920) Aralık 1918’de Tavşancıl’da konuşlanmış, Ahırkapı (İstanbul) Cephaneliği baskını, Darıca Un Deposu baskını, Rum çetelerinin imhası ile Enver Paşa’nın amcası Halil (KUT) Paşanın Bekirağa Bölüğünden kaçırılması gibi önemli hizmetler yapmıştı.15 Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal Paşaya bağlı olan Yahya Kaptan16 İstanbul Hükûmeti tarafından “Kendi başına hareket ettiği ve halka zulüm yaptığı” gerekçesi ile İstanbul’dan Bandırma Vapuru ile 6 Ocak 1920’de Hereke’ye gönderilen 90 kişilik Jandarma Müfrezesi17 ile Tavşancıl’da yakalanmış ve 8 Ocak 1920 günü şehit edilmiştir.18
İzmit Körfezi’nde kumaş üreten üç fabrika mevcuttu. Bunlardan ikisi (Karamürsel ve Çuhane) İtilâf Donanması tarafından tahrip olunmuştu. Saraya bağlı olan Hereke’deki Fabrikayı Hümayun19 için İstanbul Hükümeti tarafından Koruma Müfrezesi teşkil olunmuştu. Mülazımevvel (Üsteğmen) Osman Efendi komutasında kurulmuş olan 30 kişilik jandarma müfrezesi zaman zaman bölgede asayişin kurulması yönünde de faaliyet gösteriyordu.20 Bölgedeki eşkiya çeteleri bazen fabrikadan haraç istiyorlarsa da Osman Efendinin müfrezesi gerekli korumayı yapıyordu. 29 Mayıs 1919’da çetelerin istediği 1000 lira çetelere karşı konulmak suretiyle verilmemişti.21 Dolayısı ile Hereke Kumaş Fabrikası savaş boyunca faaliyetini sürdürmüştür.
Erzurum (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) ve Sivas (7-11 Eylül 1919) Kongrelerinin ardından Heyeti Temsiliye, teşkil olunmuş, kendisine kongre adına karar verme yetkisi tanınmıştı. Mustafa Kemal Paşanın başkanlığını yaptığı Heyeti Temsiliye 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelerek ülke kaderine hakim olmak üzere daha radikal tedbirler almaya başladı. Öte yandan İtilâf Devletleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ederek -13 Kasım 1918’den beri zaten işgal altında idi- Meclisi Mebusan’ı dağıtmışlardı. Esasen İngilizler 6 Nisan 1920’den itibaren İzmit’teki birliklerini güçlendirmişlerdi. Ancak İngiliz birlikleri geniş bir arazi parçası olan İzmit Körfezi’ni kontrole yetmediğinden, Kuva-yı Millîye Müfrezelerinin Ankara’ya yönelik askerî personel ve mühimmat nakliyatına engel olmaya yetmiyordu. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti tarafından 18 Nisan 1920’de çıkartılan iki kararname ile Kuva-yı İnzibatiye birlikleri kuruldu. Kuva-yı İnzibatiye birliklerinin temel görevi Kocaeli Bölgesindeki işgal güçlerine yardımcı olmaktı. İki alaydan meydana gelen tümen seviyesindeki bu birlikler, 29 Nisan’da İstanbul’dan vapurlara bindirilip Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar. Süleyman Şefik Paşa tarafından deruhte edilen – İzmit ve Havalisi Fevkalâde Komutanlığı- komutanlığın karargahı, Yavuz zırhlısında bulunuyordu. Kuva-yı İnzibatiye birlikleri İzmit’in 2 km doğusunda Kullar Köyü civarında idiler.22
Mayıs ayında bölgede teşkilâtlanmasını ve konuşlanmasını tamamlayan Kuva-yı İnzibatiye, Haziran içinde Kuva-yı Millîye Kuvvetlerine karşı bir taarruz plânlıyordu. Sivas Kongresi ile birlikte Batı Anadolu Kuvayi Millîye Komutanlığına atanmış olan Ali Fuat (CEBESOY) Paşa, durumu vaktinde öğrenmiş ve 14 – 16 Haziranda yaptığı topyekün bir taarruzla Kuva-yı İnzibatiye birliklerini dağıtmıştı.23 İngilizlerin bölgeye Yunan Kuvvetlerini getirmeleri bu olaydan sonra oluşmuştur.
İngiliz Kuvvetleri İstanbul’un emniyeti ve bölgeye etkin biçimde hakim olmak için Kocaeli yarımadasının kontrol altına alınmasını gerekli görüyordu. Öte yandan Yunan Başkomutanlığı Millî Kuvvetlere İstanbul’dan sağlanan lojistik desteğin engellenmesi için İstanbul – Ankara arasındaki ulaştırma yollarına hakim olunmasını arzu ediyordu. Kısacası Kocaeli yarımadasının kontrolu İngiliz ve Yunan kuvvetlerinin temel stratejisi idi.
Bu stratejik düşünceden hareketle Bandırma’da bulunan General B. Gargarlidis komutasındaki 11. Tümen (veya Manisa tümeni) İngiliz kuvvetlerini takviye etmek üzere Temmuz 1920 sonundan itibaren Derince ve Seymen iskelelerinde karaya çıkartıldılar.24 İngiliz General Iron Sıde komutasındaki 28. Tümenin emrine girdiler. 11. Yunan Tümeninin 16. Piyade alayı Sapanca, 9. Girit alayı Kandıra, 17. Piyade alayı Gebze ve Hereke bölgesinin kontrolü için görevlendirilmiş / konuşlandırılmışlardı.25 Bu duruma göre Hereke’ deki 242. Tugay 17. Yunan alayı ile takviye ediliyordu. Yunan Kuvvetlerinin temel görevi Şile – Hereke ve Kandıra – İzmit hatları arasındaki bölgeyi kontrol altına almak ve bölgeyi Millî Kuvvetlerden temizlemekti. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’nın 24 / 25 Haziran 1920 tarihli genelgesi ile Batı Anadolu Kuva-yı Millîye Komutanlığı kaldırılmış yerine “Batı Cephesi Komutanlığı” kurulmuştu. Komutanlığı’na yine Ali Fuat Paşa getirilmişti.26 Bu suretle Kocaeli bölgesinde Türk ve İtilâf Kuvvetleri nizami ordular halinde teşkilâtlanmış oluyorlardı.27 Hereke bölgesine gelen Yunan kuvvetleri kente yakın Tavşancıl, Yukarı Hereke, Kalburcu gibi tepelerde kurulmuş olan küçük yerleşim yerlerinde konuşlandırılmışlardı.28 Öte yandan İngiliz kuvvetleri, Hereke ve civarında kendi kuvvetlerini bulundurmaya ve özellikle sahil kesimi ile tren yolunun kontrolünü kendi birlikleriyle yapmaya özen göstermişlerdir.29 Ancak Kuva-yı Millîye güçleri bu kontrole hiçbir zaman rıza göstermemişlerdir. Mesela Kuva-yı Millîye’nin Haziran 1920 tarihinde İzmit’ten itibaren geliştirdiği taarruz harekatı öncesinde Hereke – Yarımca arasındaki (Arap kalesi altında) tren köprüsü Kuva-yı Millîye kuvvetlerince 2 Haziran 1920 günü tahrip edilmişti.30 Bunun üzerine İngiliz kuvvetleri Derince – Yarımca – Hereke – Tavşancıl ve Diliskelesi istasyonlarını ilâve birliklerle takviye etmişlerdi. Bu bağlamda olarak 12 Haziran 1920 günü Hereke iskelesine yeni birlikler getirilmiş, bu birliklerle ayrı bir müfreze teşkil edilerek tren istasyonu civarına çadırlı ordugah kurulmuştu.31
Ancak İngiliz kuvvetlerince, Hereke de bulunan Fabrikayı Hümayun (Padişahın himayesindeki fabrika)’nın korunmasında Osman Efendinin müfrezesi ile işbirliği yapılmıştır.32 Nitekim çatışmaların yoğunlaştığı 1920 yılı Haziran ve Temmuz aylarında fabrikanın iaşe teminine de kolaylık gösterilmiştir.33 Bunun yanında fabrikanın korunması için gerek askerî personel yönünden gerekse, silâh yönünden icap eden takviyeler yapılıyordu.34 Buna karşılık İngiliz kuvvetleri özellikle İstanbul – Ankara hattında çalışan tren seferlerinde kontrolü son “derece sıkı yapmaktaydılar. Sadrazam Teyfik OKDAY “Paşanın oğlu ve aynı zamanda Padişah VI. Mehmet (Vahidettin)’in damadı Yarbay İsmail Hakkı (OKDAY) bey (1881 – 1977)” 8 Ocak 1921’de “Koyun Tüccarı” vesikası (Kimliği) ile Anadolu’ya geçmek için bindiği Tren Hereke’de durdurulmuş, İngiliz Bnb. yanında Ermeni tercüman olduğu halde treni sıkı bir kontrolden geçirmişti. Bu kontrolden kurtulan İsmail Hakkı Bey İzmit’e geçtikten sonra Batı Cephesi’ne gitmiş II. İnönü savaşlarına 4. Tugay Komutanı olarak katılmıştır.35
İzmit’in Kurtuluşu
Batı Cephesi’nin 25 Haziran 1920’de kurulması ile birlikte bölgedeki milis güçlerin bir kısmı nizami ordu birliklerine katılırken, bir kısmı da yine Ankara Hükûmetinin bilgisi dahilinde ; Karakol, Felah, Muaveneti Millîye gibi çeşitli gizli cemiyetlerin koordinesinde olarak faaliyet göstermişlerdi. Bölgedeki milis güçlerin, Batı Cephesi’ne yaptıkları askerî personel ve mühimmat nakli, savaş boyunca devam etmiştir.36 Esasen Yunan Kuvvetleri 22 Haziran 1920’den itibaren yeniden, harekete geçerek Batı Anadolu’yu ve Trakya’yı işgale başlamışlardı. Nitekim 8 Temmuz da Bursa işgal olunurken, 25 Temmuz da Edirne ele geçirilmiş, burada bulunan I. Kolordu Bulgaristan’a geçmişti.37 Bu tarihlerde bölgede de komutan değişikliği yapılmıştı. 9 Kasım 1920’de Ali Fuat Paşanın Moskova Büyük elçisi olarak bölgeden ayrılması ile Miralay İsmet (İNÖNÜ) Bey Batı Cephesi K.’lığına getirilmişti.38
İsmet Bey Eskişehir’e kadar ilerleyen Yunan Kuvvetlerini, 6-11 Ocak 1921 tarihlerinde İnönü Mevzilerinde yaptığı savunma savaşlarıyla durdurarak I. İnönü Zaferini kazanmıştı. Zaferin ardından 26 Ocak 1921’de Miralay Halit (KARSIALAN) komutasında “Kocaeli Kumandanlığı” kurulmuştu.39 Tümen gücünde ve mürettep tümen veya fırka adıyla anılan bu birlik, yine zaferle sonuçlanan, II. İnönü Savaşı’na (23 Mart – 01 Nisan 1921) katılmıştı. Savaşın hemen sonunda ise (30 Mart 1921) Kocaeli Komutanlığı, Mürettep Kolordu haline getirilmiş ve Miralay Kazım (ÖZALP) Komutanlığa atanmıştı. Kazım Bey Mürettep kolordusu ile İzmit’in kurtarılmasını sağlayacaktır.40 Türk Kuvvetlerinin 6 Ocak –1 Nisan 1921 tarihlerinde yine İnönü mevzilerinde başarıyla yaptığı savunma harekatı, Yunan kuvvetlerini ürkütmüştü. Başkomutan General Papulas başarının sağlanması için, teçhizatı ile birlikte elli iki bin kişilik daha kuvvet istiyordu. Yunan Hükûmeti bu talebi uygun karşılamış, ülkede seferberlik ilân ederek Batı Anadolu’daki kuvvetlerini takviye etmişti.41
Öte yandan Yunanistan yeni birliklerle Anadolu’ya yığınak yapıyor hatta kral Konstantin bu hazırlıkları yerinde görmek üzere Anadolu’ya geliyordu42. Bu bağlamda olarak Yunan Başkomutanlığınca Uşak – Polatlı istikametinde taarruz plânlanmıştı. Taarruz’un amacı Türk Kuvvetlerini kesin yenilgiye uğratmaktı. Türk kuvvetlerinin yenilgiye uğratılması için Anadolu’da bulunan tüm kuvvetlerin Uşak bölgesinde toplânmasına karar verilmişti.43 Bunun içinde taarruz bölgesinde yığınaklanmaya başlanıldı. Bu hazırlıklara bağlı olarak, İzmit’te bulunan 11. Tümenin bir kısım birlikleri deniz yolu ile Seymen ve Derince iskelelerinden Mudanya’ya götürülürken, diğer birlikleri İzmit Körfezi’ne güney kıyılarından (Değirmendere – Karamürsel – Yalova istikametinden) İznik’e intikal ettirildi.44
Ancak Yunanlılar bölgeden ayrılırken geçtikleri yerlerde mezalim uygulamaya devam ettiler. Nitekim İzmit Mürettep Kolordu tarafından 28 Haziran 1921 günü teslim alındığında 300’ün üzerinde şehit tespit edilmişti.45
İzmit’in millî kuvvetlerimiz tarafından teslim alınması İngilizleri telaşa düşürmüştü. Aynı gün bir İngiliz subayı İzmit’i teslim alan Mürettep Kolordu K. Alb. Kazım Bey’le İngiliz Genelkurmayı adına görüşme talebinde bulunmuştu. Kazım Bey İzmit Komutanı Bnb. Emin Hüsnü Beyin aracılığı ile şu cevabı vermişti. “İzmit’e giren Türk kıtaları bölgede kalacaklardır. Ankara’nın vereceği emir doğrultusunda İstanbul üzerine harekât geliştirilecektir.”46 Bu suretle harekâta devam edileceğini işaret eden Kazım Bey, İzmit’in kurtarılmasını müteakip, bir kısım birliğini Derince’ye göndermişti.
İngiliz kuvvetlerinin mevzilerini savunmak üzere gerekli tertip ve tedbirleri aldıkları tespit edilmişti. Millî Kuvvetler İngiltere’yi bütün bütüne karşılarına almamak için buradan öteye – İstanbul istikametine – harekat geliştirmemişti. Millî kuvvetlerimizin Derince’nin batısına geçmesi Mudanya Mütarekesinden sonra gerçekleşecektir. Ancak İzmit’in kurtarılmasından hemen sonra 4 Ağustos 1921’den itibaren tren seferleri normale dönecektir. Bu suretle kuvvetlerimize Ankara – İstanbul demiryolu ulaştırması açılmış- oluyordu.47 Bu tarihten sonra Ankara Hükûmeti, Kocaeli bölgesi ile daha etkin biçimde irtibat sağlamıştır. Millî Kuvvetlerimizin Derince’nin batısına geçmesi ve Hereke’nin kurtarılışı Büyük Zafer’den sonra olmuştur.
Hereke’nin Kurtuluşu
26 Ağustos 1922’de başlayan, 9 Eylül’de İzmir’e (Akdeniz’e) ulaşılması ile sona eren “Büyük Taarruz” ülkenin diğer kesimlerinin düşman kuvvetlerinden temizlemesi için 18 Eylüle kadar “Takip Harekâtı” olarak devam ettirildi.48 Ordularımız İzmir ve Bursa’yı geri aldıktan sonra Çanakkale ve İstanbul Boğazları ile Trakya’yı kurtarmak üzere harekâtını kuzey yönünde devam ettirdiler. Bu bağlamdan olarak II. Ordu Çanakkale bölgesine konuşlanırken I. Ordu ( III, IV. Kolordular ve Kocaeli grubu ) Kocaeli bölgesine intikal etti.49 İtilâf Devletleri Türk Ordusunun özellikle Boğazlar civarına yaklaşması ve bu bölgelerde tehdit oluşturması üzerine, endişelenerek “Ateşkes” görüşmelerinin ivedilikle başlamasını istediler.50 Konu ile ilgili çalışmalar / görüşmeler devam ederken Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa, kuvvetlerini Boğazlar Bölgesine (Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı) yığarak, stratejik noktaları kontrol altında tutmayı hedefliyordu.51
Çanakkale bölgesinin emniyete alınmasından sonra 3. Kolordu kuzeye yükselerek, bu sırada İzmit’ten Bursa’ya intikal etmiş olan Mürettep Kolordu ile birleşti. Her iki kolordu birlikte hareketle 27 Eylül 1922 tarihinden itibaren İzmit’e geldiler. Körfezin kuzey yakasına yani Derince- Şile hattına yöneldiler. 3 Ekim günü Gebze – Şile hattına ulaşan süvari birlikleri ilerleyişlerini buradan da devam ettirerek İstanbul Boğazı’nın doğu sınırına ulaştılar. Burada verilecek emirlere göre tertiplenmek üzere beklediler. Dolayısı ile 3 Ekim 1922’den itibaren Hereke ve civarı da Türk Kuvvetlerinin kontroluna geçmiş oldu.52 Mudanya görüşmelerinin başladığı 3 Ekim günü kuvvetlerimizin durumu yukarıda anlatıldığı şekilde idi.
Ancak Mudanya’da yapılmakta olan “Ateşkes” görüşmeleri istenilen biçimde devam etmiyordu. Görüşmeleri sürdürmekte olan İsmet Paşa, Başkumandanlığa Kocaeli Yarımadasındaki 1. ve Çanakkale bölgesindeki 2. Ordulara her an harekâta hazır olmalarının gereğini bildirdi. Bunun üzerine, 6 Ekim 1922 günü saat 16:15’de bizzat Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi Komutanlığına (her iki makamda Mareşal Fevzi ÇAKMAK tarafından deruhte ediliyordu.) Kocaeli bölgesinde bulunan tüm birliklerin “6/7 Ekim 1922 gecesinden itibaren İstanbul üzerine harekete geçmeleri emri verildi. Zaten bu kuvvetler Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının stratejik mevkilerine yerleştirilmekle Boğazların ve İstanbul’un gerektiği anda geri alınması amacı güdülmüştü.53 Kuvvetlerini ileri harekât için sevk eden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), bu suretle İstanbul bölgesi ile Trakya’ya ait temel stratejisini ortaya koyuyordu.
Başkumandanlığın Kocaeli’deki I. Ordu birliklerine verdiği “Harekât Emri” Mudanya Konferansı süresince geçerliliğini devam ettirmiştir. Birliklerimizin ilerleyişini İstanbul’da yayınlanan gazetelerin 7 Ekim 1922 ve onu takip eden günlere ait nüshalarında ayrıntıları ile görmek mümkündür. 3. Kolordu Birlikleri 10 Ekim günü Kartal ve Şile hattını geçtikten sonra, ilerleyişlerini İstanbul Boğazına doğru devam ettirerek Riva’ya gelmişler, yani Boğaza 15 Km kadar yaklaşmışlardı.54 Ancak Mudanya görüşmelerinde Türk Ordusunun boğaza bu kadar yaklaşması onaylanmamıştır. Nitekim 12 Ekimde imzalanan Mudanya Mütarekesi’nin 11. Maddesine göre; Darıca- Gebze- Şile hattı İtilâf Devletleri ile TBMM arasında sınır (Hattı Fasıl – ara hattı) olarak belirlenmiş, bu hattın 15 km doğuda kalan kısmı, yani Gebze – Tavşanlı sırtları arasındaki alan “Tampon Bölge” olarak tespit edilmişti. Yine sözleşme gereğince anılan bu tampon bölgedeki karayolu (şose) her iki tarafın kullanımına açık olacaktı.55
Bilindiği gibi Mudanya Mütarekesi 15 Ekim 1922 gününden itibaren yürürlüğe girmiştir. Batı Cephesi komutanlığının 11 Ekim 1922 günü yayınladığı 42 sayılı ordu emri ile Nurettin (SAKALLI) Paşa komutasındaki I. Ordu İzmit’e konuşlanacaktı. I. Ordunun aynı gün yayınladığı 43 sayılı Kolordu emri ile Şükrü Naili (GÖKBERK) Paşa (1876-1936) komutasındaki III. Kolordu karargahı 15 Ekim 1922 tarihi itibari ile Hereke’ye, konuşlandırıldı. Kolordu bağlısı Alb. Salih (OMURTAK) Bey komutasındaki 61. Tümen Yarımca – Derince arasındaki bölgeye, Alb. Abdurrahman Nafız (GÜRMAN) komutasındaki I. Tümen Dilburnu – Demirciler- Denizli bölgesi (Gebze – Tavşancıl arası)’ne konuşlandırıldı. Bu tümenin bir taburu Tavşanlı’ya, III. Kolordu bağlısı 56. Topçu Alayı Tavşancıl’a konuşlandırıldı.56 (Bu kuvvetler, Lozan Antlaşması’nın imzalanması (24 Temmuz 1923)’nı müteakip 6 Ekim 1923’te İstanbul’a girecektir.)
Bu anlattığımız bilgiler ışığında Hereke’nin kurtuluşunu fiili ve hukuki olmak üzere iki ayrı noktada incelemek gerekir.
Hereke fiili olarak; 27 Eylül’den itibaren Kocaeli Yarımadasına gelerek harekâta başlayan 3. Kolordu ve Mürettep Kolordu birliklerinin bölgede kontrol tesis ettiği 3 Ekim 1922’de kurtarılmıştır.
Hereke’nin hukukî yönden kurtuluş tarihi; Mudanya Mütarekesinin yürürlüğe girdiği 15 Ekim 1922 olması gerekir. Mütarekenin II. Md.’ne göre Garp Cephesi tarafından verilen emirle 3. Kolordu Komutanlığı 15 Ekim 1922’de Hereke’de resmen konuşlanmıştır. Bu duruma göre Türk askerînin resmen şehirde konuşlandığı 15 Ekim 1922 gününün Hereke için “Millî Kurtuluş” günü olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim Genelkurmay Arşivi (ATASE)’nden yaptığımız araştırma da Hereke’nin Kurtuluş gününün 15 Ekimin olması gerektiğini doğrulamaktadır.
III. Kolordu Hereke’de bir yıl kalmıştır, kolordu karargahı olarak İngilizlerin terk ettiği Fabrikayı Hümayun İlkokulu seçilmişti. Bu bina daha sonra bir taraftan eğitim verirken diğer taraftan da Hereke Nahiye Müdürlüğü’nün makam odalarını da bünyesinde bulundurmuştur. Lozan Barış Antlaşması’nın (24 Temmuz 1923) yürürlüğe girmesi (23 Ağustos 1923)’ni müteakip 2 Ekim 1923’te işgal orduları İstanbul’u terk etmiş, yerine Şükrü Naili Paşanın komuta ettiği III. Kolordu 6 Ekim 1923 günü İstanbul’a gelmişti. Bu nedenle Şükrü Naili Paşanın ailesi Hereke’ de bir yıl kalmıştı. Daha önce Mersin’de bulunan eşi Nazire Hanım ve üç çocuğu (Turgut, Macit ve Saadet) Mudanya Mütarekesi’nin ardından trenle Hereke’ye gelmişlerdi. İstasyonun batı tarafındaki ahşap binaya (halen mevcut değildir, yerinde gazino vardır) yerleşmişlerdi. Fabrikayı Hümayun’a ait olan bu bina lojman şeklinde olduğundan yanındaki dairelere Kurmay Başkanı Hayrullah Bey (Tümgeneral Hayrullah FİŞEK) ve yaver Yüzbaşı Hafız, Hüsnü Bey ile aileleri yerleşmişti. Ancak bölgede askerî faaliyetler yoğun olduğundan okullarda eğitim yapılamamış, dolayısı ile çocuklar okula gidememişlerdi.57 Şükrü Naili Paşa Fabrikayı Hümayun’a ait olan Kayzer Köşkünü makam binası olarak kullanmıştı. Kızı Saadet Hanım yazın bu binada kaldıklarını anlatmaktadır. III.kolordu komutanı Ş. Naili Paşa ve bir kısım birlikleri 5 Ekim günü Hereke şehir iskelesine gelen Seyrisefain İdaresine ait Pendik vapuruna yerleşmişlerdi. O gün öğleden sonra Fabrika Müdürü Agah (ATEŞ) Bey askerî erkana çay ziyafeti vermişti. Hereke halkının 6 Ekim 1923 sabahı büyük bir coşkuyla uğurladığı Pendik vapuru aynı gün İstanbul Sirkeci rıhtımına gelerek şehrin “Hakiki sahiplerince teslim alınmasını” sağlamıştı.58 Kolordunun İstanbul’a gitmesinin ardından Şükrü Naili Paşanın da ailesi –yine trenle- İstanbul’a gitmişti.
Gazi Mustafa Kemal Paşanın Hereke’ye Gelişleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Reisi ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmit bölgesine Büyük Taarruzdan önce de gelmişti.59
Mustafa Kemal Paşanın 11-24 Haziran 1922 tarihleri arasında yaptığı bu gezinin pek çok amacı vardı. Yunan Hükûmeti Anadolu Harekâtını yöneten General Papulas’ın yerine General Hacı Anesti’yi atamış, anılan general 5 Haziran 1922’de İzmir’e gelerek göreve başlamıştı. Yeni başkomutan Trakya’da bulunan birliğini (6. Tümeni) Kocaeli’ye getirerek buradan – diğer kuvvetleriyle birlikte- Eskişehir istikametinde taarruz harekatı geliştirmeyi düşünüyordu. Bu bağlamda olarak General Hacı Anesti, 10 Haziran 1922 tarihinden beri Uşak civarındaki birliklerini denetlemekte yeni plânlamalar yapmakta idi.60 Öte yandan 16 Ekim 1921 tarihinden beri I. Ordu K.’lığı yapan Ali İhsan (SABİS) Paşa Cephe komutanı İsmet (İNÖNÜ) Paşa ile geçinemiyordu. Görevden alınıp yerine başka bir komutanın atanması gerekiyordu.61
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa yanında Millî Müdafaa Vekili (MMV) Kazım (ÖZALP) paşa olduğu halde Ankara’dan Sarıköy İstasyonu’na gelmişti. Burada MMV Kazım Paşa ve Batı Cephesi K. İsmet Paşa ile Ali İhsan Paşa konusunu ve Büyük Taarruz’un yapılacağı tarih hakkında görüşmeler yapmıştı. Yapılan görüşmede “Büyük Taarruzun” Ağustos sonunda yapılmasına karar verildikten sonra Başkumandan Adapazarı’na hareket etmişti. Kazım ve İsmet Paşalar kendisinden ayrılmış, I. Ordu K.’lığı sorununa çözüm bulmak üzere Batı Cephesi karargahına gitmişlerdi.62 Başkumandan Adapazarı’ndaki İmalâtı Harbiye Fabrikası ile Kocaeli Grubunun denetlemesini yapmak üzere yoluna devam etmişti.
14 Haziran Çarşamba günü Adapazarı’na gelen Başkumandan, burada İstanbul’dan – Ankara’ya birlikte gitmek üzere gelmiş olan annesi Zübeyde ve kardeşi Makbule Hanımlarla görüşmüş şehirde iki gün kalmıştı. Yanında Kocaeli Grubu Kumandanı Miralay Halit (KARSIALAN) ile birlikte bölgedeki birliklere, denetlemelerini yaptıktan sonra 17 Haziran Cumartesi günü saat 18:00’de trenle İzmit’e gelmişti.63 İzmit Merkez Komutanı Kaymakam Hüseyin Hüsnü Bey, Belediye Reisi Abidin Bey, Müdafaa-i Hukuk Reisi, Mülkiye Müfettişi Emin Bey ile İstihbarat Müdürü Cevdet Bey tarafından karşılanan Mustafa Kemal Paşa, halkın coşkun tezahüratı arasında saat kulesi civarında bulunan ve kendisine tahsis olunan kasra gitmişti.64 Mustafa Kemal Paşa, Sultan Abdülaziz tarafından 1874 yılında yaptırılan bu kasırda kısa bir süre istirahat ettikten sonra, çeşitli heyetleri kabul etmişti. Bu arada TBMM’nin İstanbul’daki Temsilcisi (Hilali Ahmer – Kızılay Başkanı) Hamit Bey ile görüşmüştü. Kendisinden Fransız gazetecisi Claude Farrare ile 18 Haziran Pazar 1922 günü İzmit’te plânlanmış olan görüşme randevusuna ait bilgi sorulmuştu. Plânlamaya göre Fransız yazar 18 Haziran günü bir Fransız Torpidosu ile gelecek, körfezin kıyılarındaki Mürettep Kolordu’ya ait topçu bataryaları Fransız Savaş gemisine ateş açmayacaktı.65
Claude Farrare, 18 Haziran 1922 Pazar günü saat 11’de Tuareg adlı Fransız Torpidosu ile İzmit’e gelmişti. Yanında mihmandarı Ercüment Ekrem, Hilaliahmer (Kızılay) Reisi Hamit, Gazeteci Mecit ve Ahmet Emin Beyler bulunuyorlardı. Şehrin ileri gelenleri limanda demirleyen torpidoya sandallarla giderek Fransız yazar’a hoşgeldiniz demişlerdi. Daha sonra kıyıya çıkan Claude Farrare Fransız Millî Marşı ile karşılanmış, İzmit Tütün Şirketi Müdürü Yusuf Osman Bey Fransızca yaptığı konuşma ile günün önemini anlatırken, Fransız yazarın gelişinden duyulan memnuniyeti beyan etmişti.66
Claude Farrare, Türk Bayrağını öperek yaptığı konuşmada “Ben sizi müdafaa etmekle, ancak hak ve hakikati savunmuş olmaktayım. Bu görevime devam edeceğim” diyordu.67 Daha sonra kendisinin ikametine tahsis olunan Portakalzade Hafız Ali Rüştü Beyin evinde bir müddet istirahat ettikten sonra, Mustafa Kemal Paşanın bulunduğu kasra gitmiş, birlikte öğlen yemeği yemişlerdi. Yemekten sonra iki saat kadar süren bir mülâkat yapılmış, daha sonra Tersane Meydanı’nda (şimdiki Merkez Bankasının bulunduğu yer) Claude Farrare onuruna oyunlar düzenlenmişti. Akşam Saat: 630’da Mustafa Kemal Paşanın bulunduğu kasrın büyük bahçesinde 120 kişilik çay ziyafeti verilmişti. Ziyafette sivil bir elbise giymiş olan Mustafa Kemal Paşa’nın sağında Claude Farrare, Hamit Bey, sol yanında Ercüment Ekrem Bey ve onun yanında da Yaveri Cevat Abbas (GÜRER) Bey yer almıştı.68 Başkumandan ziyafet sonunda yaptığı konuşmada:
“Ülkenin İtilâf Devletleri tarafından işgal edilmesini, Yunanlıların Türk halkına yaptığı gayri insani tecavüzleri, yerleşim yerlerini harabeye çevirdiklerini belirtmişti. Düşmanların Türkiye’nin Hıristiyanlara zulüm ettiği iftirasından yakınan Mustafa Kemal Paşa, yeni Türkiye Devletinin yaptığı her türlü icraatından tarihe ve medeniyete karşı hesap vermeğe hazır olduğunu söylüyordu. Yeni Türk Devletinin askerlikte olduğu kadar eğitim ve ekonomi konularında da gayretler sarf edeceğini/sarf etmesi gerektiğini anlatan Başkumandan, milletin Sevr Antlaşması’nı69 yani esir olmayı kabul etmediği için Yunanlıların saldırısı ile idam edilmek istendiğini ancak buna asla razı olmayacaklarını” beyan ediyordu. Mustafa Kemal Paşa Claude Farrare’nin ziyaretlerinden memnun olduğunu, ancak Türkiye’nin bu acı durumunu kendisine göstermekten üzgün olduğunu belirterek konuşmasını bitirmişti.70
Fransız gazetecisi Claude Farrare cevaben yaptığı konuşmada, “Tarihî bir değeri olan İstanbul’u ziyaretinde, bu büyük şehrin işgal altında olmasından” duyduğu üzüntüyü dile getirmişti. Ancak Fransız gazeteci İzmit’te gördüğü “Millî Mücadele Ruhundan” teselli oluyordu. Türk Milleti zalim ve alçak adamların oluşturduğu düşmanlarına karşı bağımsızlık uğruna, insanlık adaleti uğruna savaş veriyordu. Bu mücadelenin azimli ve sebatkar (dirençli) Millî Meclisi ve onun hükûmeti, en önemlisi başındaki kutsal kumandanın önderliğinde yapılmakta oluşu, zaferin kesin olarak kazanılacağını işaret ediyordu. Fransız yazar, konuşmasını bu kutsal mücadeleyi kutlayarak sonlarken Mustafa Kemal Paşa ve Türk halkına olan samimi duygularını şahsı ve Fransız memleketi adına sunuyordu.71
Mustafa Kemal Paşa Ordu birliklerini denetlemesi ile ilgili olarak İstanbul’dan gelen gazetecilerden, gazeteci A Emin (YALMAN) Beye verdiği demeçte, “Ordudaki yüksek manevî kuvvetin dayanma, azim, iman, şevk ve sevincin çok defa gözlerini mutluluk yaşlarıyla dolduracak derecede etki yaptığını” söylemişti. Bu suretle O, Yunan Başkumandanı’nın icra ettiği “Yunan kuvvetlerinin kıpırdanma girişimlerine” karşı caydırıcı bir hareketle –denetlemelerle- cevap veriyordu. Mustafa Kemal Paşa 19 Haziran Pazartesi günü saat 10’da yine özel tren ile İzmit’ten Adapazarı’na döndü. Mustafa Kemal Paşanın dönüşü sırasında, yanında Claude Farrare bulunuyordu. Adapazarı’na kadar birlikte seyahat ettikten sonra Fransız yazar ertesi günü tekrar İzmit’e oradan da İstanbul’a dönmüştü.72 Başkumandan Adapazarı’ndan itibaren Ankara’ya gidiş yolu istikametinde yine askerî birlikleri – atışlı tatbikat yaptırarak- denetlemişti.73
Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmit’i ikinci kez 16-19 Ocak 1923 tarihleri arasında ziyaret etti. Büyük Zaferden sonra ilk kez yapılan ve 14 Ocak 1923 günü başlayıp I. İzmir İktisat Kongresi ( 17 Şubat – 5 Mart 1923)’ne kadar devam eden yurtiçi gezisi sırasında İzmit, Yarımca, Hereke ve Tavşancıl ziyaret edilmişti.74 Bu gezinin de önceki gibi ülke kaderini ilgilendiren değişik amaç ve hedefleri vardı. Bunlar özetle: Lozan görüşmelerinin olumsuzlukları nedeniyle orduların hazır tutulması, halkın yapılmakta ve/ veya yapılacak olan inkılâplara hazırlanması ile yeni devletin sosyal ve ekonomik standartlarının tespiti ve dünyaya ilânı için İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasıydı. Bu hususların tamamının gezi sırasında yerine getirildiği görülmektedir. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, bu seyahatini Büyük Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır.
“Efendiler, saltanatın ilgası, Hilâfet makamının selâhiyetsiz kalışı üzerine, halk ile yakından temasa gelerek, ahvali ruhiye ve temayülâtı fikriyeyi bir daha tetkik etmek mühimdi. Bundan başka Meclis son senesine dahil olmuş bulunuluyordu. Yeni seçim münasebetiyle Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’ni siyasî bir fırkaya tahvil etmeye karar vermiştim. Sulh gerçekleştiği takdirde cemiyet teşkilâtımızın, siyasî fırkaya dönüşmesini lüzumlu görüyordum. Bu hususta da halk ile bizzat hasbihal etmeyi uygun ve faydalı mütalaa ediyordum. Zaferden sonra talim ve terbiyeye başlamış olan ordumuzu da yakından görmek istiyordum. İşte bu maksatlarla Garbi Anadolu’da bir seyahat icra etmek üzere 14 Kanunsani (Ocak) 1923 tarihinde Ankara’dan hareket ettim.
Eskişehir’den itibaren İzmit, Bursa, Balıkesir ve İzmir’de halkı münasip mahallerde toplayarak uzun hasbıhallerde bulundum. Ahalinin bana istedikleri gibi serbestçe sualler tevcih etmesini talep ettim. Sorulan sorulara cevap teşkil etmek üzere, altı saat, yedi saat devam eden uzun konferanslar verdim.”75
Başkumandan’ın gezisini gerekli kılan nedenlerin başında yine askerî konular vardı:
Mudanya Ateşkes sözleşmesinden hemen sonra Batı cephesi ordularında en yaşlı doğumlulardan itibaren –1881’den 1898’e kadar olmak üzere– 17 sınıf asker terhis edilmiş dolayısıyla mevcutlar yarı yarıya azalmıştı.
Ancak bu uygulama Lozan’da yapılacak veya yapılmakta olan Barış Görüşmeleri için olumsuz bir etki yapabilirdi. Nitekim II. Ordu komutanı Yakup Şevki (SUBAŞI) Paşa 11 Kasım 1922 tarihinde ve I. Ordu Komutanı Nurettin (SAKALLI) Paşa 30 Kasım tarihinde Genelkurmay Başkanlığına yazdıkları yazılarla bu terhisin uygun olmadığını belirtiyorlardı.76 Lozan görüşmelerini istenen biçimde sürdürülmesinde orduların gücü önemli bir faktör olduğu gibi, görüşmeler kesintiye uğrarsa yine bu kuvvetlere gereksinim olabilirdi. Başkumandan uğradığı yerlerde birliklere manevra ve tatbikatlar yaptırmakla bir taraftan TBMM’nin kesin tavrını ortaya koyarken diğer taraftan da ordunun güçlü olduğu izlenimi vermek istiyordu.
Gerçektende 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan Görüşmeleri Kapitülasyonlar, Musul, Boğazlar gibi ana sorunlarda istenen biçimde gelişemiyordu. Lozan Baş Delegesi ve Hariciye Vekili İsmet (İNÖNÜ) Paşa 20 Aralık 1922 tarihinde İcra vekilleri Heyetine gönderdiği raporda “Konferansın kesilme ihtimali vardır. Konferansın kesilme krizlerine karşı İstanbul’da ve orduda daima hazır bulunmak gerekmektedir” diyordu.77 İsmet Paşa 23 Aralık 1922 tarihinde gönderdiği diğer telgrafta: “Boğazlar, azınlıklar, kapitülasyonlar….. konularında lehimize insani bir karar vereceklerinde şüphem vardır. Konferansın kesilmesine hazırlıklı olunmalıdır, bu kesilme ansızın olabilir…. Konferans, bugünkü zihniyetinde olumlu bir hedefe yönelmiş değildir. Trakya’da bulunan Refet Paşaya vaziyete göre talimat veriniz.”78
İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Rauf (ORBAY) Bey, Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği 21 Aralık 1922 tarihli yazı ile “Lozan görüşmelerinde boğazlar ile ilgili müzarekelerin kritik bir devreye girdiğini, konferansın kesilme olasılığının bulunduğu İsmet Paşa tarafından iletildiğini” bildiriyordu. Rauf Bey, bununla kalmamış, Hükûmet tarafından gerekenin yapıldığını Lozan’da İsmet Paşaya bildirmişti.79 Bunun üzerine Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi komutanı Fevzi (ÇAKMAK) Paşadan “Konferansın kesilme olasılığının yakın olduğuna göre orduların hızla harekete geçirilmesi, ilk hedeflerinin ne olması gerektiği ve Trakya’da hareket tarzları hakkındaki düşüncelerini bu konuda şimdiden alınması gereken önlemlerin ordulara emir buyurulmasını ve bildirilmesini rica ediyordu.80 Bu son durum üzerine Hereke’deki III. Kolordu Gebze’ye, Bursa’daki IV. Kolordu Sapanca ve İzmit bölgelerine intikal ederken, Batı Cephesi Karargahı Bursa’ya naklediliyordu. Bu suretle II. Ordu Çanakkale I. Ordu İstanbul Boğazına yapılacak mutasavver harekat için tertiplendirilmiş oluyorlardı.
Ayrıca İzmir ve İzmit Körfezlerinin de mayınlanmalarına karar verilmişti. Bu tarihlerde yapılan mayın döküş harekatı ile İzmit Körfezi’nin Dil Burnu – Hersek Burnu arası mayınlanmıştı.81 Bu suretle Gebze civarında bulunan “Hattı Fasıl-Ara Hattı” denizden de devam ettiriliyordu. Aynı plânlama gereğince I. Ordu birlikleri İstanbul Boğazı’nın doğusuna hücum ederken Trakya’da Refet (BELE) Paşa komutasındaki birlikler Boğazın batısına taarruz edecekler bu suretle İstanbul tamamiyle ele geçirilecekti.82
Esasen İngiltere İstihbarat servisi, Lozan’dan gelip giden telgraflar ile Türk makamları arasında yapılan yazışmaları zamanında elde ediyordu. Nitekim yukarıda belirtilen yazışmalar İngiltere Hükûmetine ulaşmıştı.83
Öte yandan Türkiye konferansın gidişine paralel olarak, gerekli her türlü askerî önlemleri gecikmeksizin alırken, İngiltere ve Yunanistan’ da buna benzer davranışlar içinde idi. Yunanistan Batı Trakya’daki kuvvetlerini arttırıyor, Lord Curzon İngiliz askerî makamlarını gerekli önlemlerin alınması ve olağanüstü bir durum ortaya çıkarsa uygulanacak bir harekat plânı hazırlanması yolunda – kuvvetlerin Gelibolu yarımadasında toplanmasını- uyarıyordu.84 Mustafa Kemal Paşanın yurt gezisine çıktığı 14 Ocak 1923 günü I. Ordu Gebze’ye yani İstanbul’un 30 km’ sine kadar, II. Ordu ise aynı şekilde Çanakkale Boğazı yakınlarında yığınaklanmıştı.85 I. Ordu komutanı bununla kalmamış birliklerinden seçtiği 3000 kadar askerî sivil giyindirerek, Beykoz ve Sarıyer bölgelerine yerleştirmişti. Geçit Teşkilaâtı adı verilen bu birlik İstanbul’a yapılacak harekâtı içeriden destekleyecekti. Geçit Teşkilâtı Lozan Antlaşması’ndan sonra dağıtılmıştır.86 Yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı gibi Başkumandanın gezisinde askerî düşünceler ağırlık taşıyordu.
Nitekim Mustafa Kemal Paşa Ankara’dan ayrıldığı 14 Ocak 1923 günü Lozan’da İsmet Paşaya gönderdiği telgrafta “Yarın orduları denetlemeye çıkıyorum. Aynı zamanda bu geziyi siyasî dahi kılacağım. Halkla yakından uzun uzun görüşeceğim.” demekle İsmet Paşayı durumdan haberdar etmişti.87
Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa 14 Ocak 1923 günü Ankara’dan ayrılmakla yurtiçi gezisi başlamış oldu. Ne var ki aynı gün İzmir’de tedavi görmekte olan Annesi Zübeyde Hanım 66 yaşında vefat etmişti. Acı haber kendisine 15 Ocak günü Eskişehir’ de bildirildi. Ancak O yapacağı “yurtiçi gezisini, orduların denetlenmesini ve basın toplantılarına” çok önem veriyor ve gezisini ertelemeyi düşünmüyordu. İzmir’e bir telgraf çekerek “Verdiğiniz elim haber beni çok müteessir etti, Merhume’nin münasip tarzda merasim-i tedfiniyesini ifa ettiriniz, Cenabı Hak, Millete hayat ve selamet versin” demişti.88
Mustafa Kemal Paşa 16 Ocak 1923 günü saat 16:30’da İzmit’e geldi, o gün – daha önce kalmış olduğu- İzmit kasrında İstanbul gazetecileri ile ertesi sabah saat 03:00’e kadar devam eden konuşma düzenledi. Bu konuşmaya İstanbul Milletvekili Adnan (ADIVAR) Halide Edip (ADIVAR), İstanbul’un belli başlı gazetelerinin temsilcileri; Ahmet Emin (YALMAN) Velit Ebüzziya, Suphi Nuri, Yakup Kadri (KARAOSMANOĞLU), İsmail Müştak, Falih Rıfkı (ATAY) ile Anadolu’da İleri Gazetesinin İzmit muhabiri Hakkı (KILIÇ) Beyler hazır bulundular. Yapılan konuşmalarda; Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Konferansı’nda tartışılan konular, dış politikayı ilgilendiren önemli sorunlar ile devletin idaresine ait temel kurumlar görüşüldü.89
Başkumandan gezisinde Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı Mareşal Fevzi (ÇAKMAK) Paşa ile Büyük Millet Meclisi Reisi Kazım Karabekir Paşa da bulunmakta idi. Ordu birliklerini – Millî Mücadele’mizi bu üstün komutanlarıyla birlikte- denetliyordu. Geziye İstanbul’dan çağrılan –İlk sinemacılarımızdan Cezmi (AR) ile Şükrü (SEDEN) Beylerde katılmıştı. Görevleri gezi ve askerî manevraları filme çekmekti. Cezmi ve Şükrü Beylerin çektiği filimler İstanbul’da Kemal Film Laboratuar’ ın da hazırlanıp ülkenin sinema olan kentlerine dağıtılmıştı. Halka gösterilen, büyük zaferin coşkusunu yaşatılan bu filimler Kurtuluş Savaşımız’ ın ilk belgesellerindendir.90
Gazi Mustafa Kemal Paşa 18 Ocak 1923 Perşembe günü beraberinde Fevzi ve Kazım Paşalar, basın mensupları İstanbul’dan gelenlere ilaveten, Başkumandanlık ve Batı Cephesi karargahı subayları I. Ordu K. Nurettin (SAKALLI) Paşa, III. Kolordu K. Şükrü Naili (GÖKBERK) Paşa IV. Kolordu K. Kemalettin Sami (GÖKÇEN) Paşa ile I. Tümen K. Alb. Abdurrahman Nafiz (GÜRMAN) ve 61. Tümen K. Alb. Salih (OMURTAK) olduğu halde saat 10:00 civarında İzmit’ten arabalarla Derince’ ye istasyonuna geldiler. İstasyonda I. Ordu komutanı Nurettin Paşa tarafından, askerî birliklerin denetlemesi Başkomutan’a arz edildi. Denetlemeden sonra Mustafa Kemal Paşa, birlikleri tren yolunun iki tarafına yayarak resmî geçit yaptırdı. Yanındaki komutanlara memnuniyetini beyan etti. Derince’ den ayrılan tren Yarımca istasyonuna gelmiş ve burada da bir saate yakın kalmıştı.91 Başkumandan Yarımcalılar tarafından büyük bir heyecanla karşılandı, her taraf Türk Bayrakları ve defne dalları ile süslenmişti. Paşa için bir dana kurban edildi ve kendisine şehrin anahtarı verilerek kentin hemşehrisi ilân edildi. Gazi Paşa burada halkla samimi sohbette bulundu. İstasyona getirilmiş öğrencilere “Nasılsınız Küçük Hanımlar” diyerek mini mini kızlara iltifatlarda bulundu. Tren istasyonunun bulunduğu meydanda askerî birliklerin resmî geçidini izledi. Ve halkın coşkun tezahüratları ile Yarımca’dan ayrıldı.
Gazi Paşa ve beraberindekiler 5 km sonraki istasyon olan Hereke’ye – yine halkın coşkun tezahüratları ile- geldiler. Burası da bayraklar ve defne dalları ile süslenmişti. İstasyonda Fabrikayı Hümayun Camii İmamı Mustafa (ERTEGAN)’ın da bulunduğu kalabalık halk ile Fabrikayı Hümayuna ait olan Rüştiye Mektebi öğrencileri tarafından karşılandı. Hereke muhtarı Süleyman (KANTİN) Efendi’nin hazırladığı kurbanlar kesildi.92 Daha sonra III. Kolordu komutanı Şükrü Naili Paşa ve Fabrikayı Hümayun Müdürü Agah (ATEŞ) Efendi tarafından resmî tören yapıldı. Karşılama töreninden sonra Başkumandan beraberindekilerle, fabrikanın deniz kenarında bulunan misafirhanesinde –Kayzer Kasrında- öğle yemeği yedi.93 Daha sonra fabrikayı gezen Mustafa Kemal Paşa müdüriyet binasının önündeki meydanda toplanan halka konuşma yaptı. Konuşmasında Millî Mücadele’de yapılan fedakarlıkları ve kahramanlıkları öven Başkumandan, mücadelenin bitmediğini, Lozan Konferansı’nın olumlu sonuç vermesini temenni ettiğini, ancak ordularımızın her türlü harekata hazır olduğunu ifade etti.94 Konuşmasından sonra Sümer İlkokulu binasında bulunan III. Kolordu karargahına (şimdiki Sümer İlköğretim Okulu) giden Başkumandan burada bir müddet dinlendi.
Kolordu karargahından Lozan’da İsmet (İNÖNÜ) Paşaya şu telgrafı çekti: “İki üç günden beri Fevzi ve Kazım Karabekir Paşalar Hazeratı ile birlikte orduyu teftiş etmekteyiz. Bu telgrafı Hereke’den yazıyorum. Meşhüdatımdan (denetlemelerde gördüklerimden) memnunum. İki gün sonra Bursa ve Balıkesir mıntıkalarına geçip teftişata devam edeceğiz. Malümat ve muhabbet”95 Daha sonra fabrikanın yine deniz kenarında bulunan misafirhanesine giderek komutanlarla Boğazlar bölgesine yapılacak mutasavver taarruzi harekatı görüştü. Başkumandan ve komuta heyeti geceyi burada geçirdiler.96
Başkumandan ertesi sabah trenle Tavşancıl’a geldi. Beraberinde askerî ve mülkî erkan ile gazeteciler olduğu halde otomobillerle önce Tavşancıl’da Harmanbağı mevkiinde ki 56. Topçu Alayı karargahına giderek burada bir müddet dinlendiler. Daha sonra kuzey tarafta – Çerkeşli köyü civarındaki- Bağdat yoluna çıktılar. Oradan yine arabalarla Gebze sırtlarına giderek askerî birlikleri denetlediler. Denetleme sırasında Tavşancıl’da bulunan Topçu Alayına atışlı talim yaptırılırken Piyade Birliklerine hücum talimleri icra ettirildi. Yapılan manevraları bilfiil izleyen Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, askerî kıtalara verdiği çeşitli faraziyelerle bizzat talimler yaptırdı. Genelde İstanbul üzerine yapılması plânlanan taarruzi hareketleri içeren bu tatbikattan sonra, yine arabalarla Tavşancıl’a dönüldü. Buradan Afyon Savaşına katılan gaziler Başkumandan’a takdim olundu. Paşa bu birlikle birde resim çektirdi.
Bu sırada tatbikatı izlemiş olan Hakimiyeti Millîye gazetesinin imtiyaz sahibi muharriri – Sinop Mebusu- Recep Zühtü ( SOYAK) Başkumandan’ dan intibalarını soruyordu. Gazi Paşa derin bir memnuniyet içinde; “Zaten iyi bulacağımdan emin idim, fakat gördüğüm şeyler ümidimin de, arzumun da hududunu aştı” cevabının vermişti.97 Genelkurmay Başkanı ve Batı Cephesi Komutanı Fevzi Paşa tatbikattan sonra geri dönmeyerek yine otomobille İstanbul’a gitmişti.98 Bu sırada özel tren İzmit’e dönmek üzere gerekli hazırlığı yapmıştı.99 Tavşancıl halkı ise büyük kurtarıcıyı dinlemek üzere Tavşancıl İstasyon Baş memuru Stefanides Efendi tarafından istasyonun doğu bölgesinde ve deniz tarafında hazırlanmış olan meydanı doldurmuştu.100 Gazi’nin geçeceği ve konuşma yapacağı yer, evlerden getirilen halılarla kaplanmıştı.
Mustafa Kemal Paşanın konuşma yaptığı yere beraberindeki askerî erkanı ile gazeteciler olduğu halde geldiğinde Tavşancıl Muhtarı Rasim (BALBAL) Ağa, İmam Hafız Ahmet (YOZGATLIOĞLU) Efendi ile Öğretmen Mehmet (ARAPOĞLU) Bey tarafından karşılanmıştı. Bu sırada O’nun konuşacağı yerde, Millî Kahramanlarımızdan Kara Fatma ve Pembe Hatun yanyana ve askerî kıyafetleri ile nöbet tutuyorlardı.101 Başkumandan’ın gelişleri sırasında ilk mektep talebeleri “Mustafa Kemal Paşa” marşını söylüyorlardı. Köy Muhtarlığı tarafından hazırlanan dananın kurban edilmesinden sonra Başkumandan konuşmasını yapmıştı.
Tavşancıl istasyonu yanındaki meydanda halka hitap eden Mustafa Kemal Paşa özetle “Annesinin vefatından büyük üzüntü duyduğunu, ancak milletine sağlık ve selamet dilediğini, Büyük Zaferi kazanmakla her şeyin tamamlanmadığını, Lozan’da Barış Görüşmelerinin devam ettiğini, görüşmelerin olumlu olmasını temenni ettiklerini” belirtiyordu.
Ayrıca Gazi Paşa konuşmasında, Eskişehir’den beri yaptığı askerî denetlemelerde ordumuzu çok iyi bulduğunu ve bundan da çok memnun olduğunu ifade ediyordu. Başkumandan Yeni Türkiye Devletinde eğitim ve ekonomik yönden yapılacak çok şeyin olduğunu” belirtmekle konuşmasına son vermişti.102 Tavşancıl Okulundan Muallim Mehmet (ARAPOĞLU) Bey, halkın adına kendisine hoş geldin ve bağlılıklarını bildiren cevabi konuşma yapmıştı.103 Konuşmalardan sonra aynı yerde askerî ve sivil erkan ile köyün ileri gelenlerinin katıldığı öğlen yemeği yenmişti. Yemekten sonra Tavşancıldaki 56. Topçu Alayı –bir taburu burada çadırlı ordugahta idi- askerleri aralarında süngü talimi, tüfek söküp- takma gibi askerî gösteriler yapmışlardı. Gösterileri beraberindeki komutanlar ve halkla birlikte izleyen Başkomutan, yine özel treni ile İzmit’e hareket etti. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa İzmit’e dönerken de yine Hereke ve Yarımca istasyonlarından coşku ile uğurlanmıştı. İzmit’e dönerken İstanbul’lu gazetecileri kabul etmiş kendilerinin Lozan Antlaşması ve Yeni Türk Devletini şekli üzerindeki sorularını cevaplamıştır. Başkumandan İzmit’te yaptığı konuşma sırasında ifade ettiği şu cümleler Hereke ve Gebze bölgesine yaptığı gezinin amacını açıklayan en güzel ifadelerdir. “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin muzaffer orduları yeni zaferler elde etmek aşkından müstağni değillerdir (zaferlere doymuş değillerdir). Fakat bu zafer aşkı, milletin selamet ve saadetini temin aşkından doğmaktadır.” (Ordularımız zafer yerine barış istemektedir.)104 Başkumandan İzmit’te de halkla konuşmalar yaptıktan sonra geceyi yine İzmit Kasrında geçirdi. Ertesi gün beraberinde Kazım KARABEKİR Paşa olduğu halde ve diğer erkan / ilgililer ile Bursa’ya hareket etti.105
Sonuç
Kocaeli Yarımadası, Anadolu coğrafyasını bütünleyen ve o’nun jeostratejik değerini arttıran Boğazların en hassas bölgesidir. Nitekim, Mondros Mütarekesi ile birlikte Osmanlı Devleti’nin topraklarına ve denizlerine dolan İtilâf Devletleri arasında İngiltere, Kocaeli bölgesini seçmiştir. Bu suretle İngiltere 18. Yüzyıldan beri plânlamasını yaptığı Boğazlar ve Kocaeli Yarımadası’na hakim olma hevesini tatmin etmiş oluyordu. Hereke Kocaeli Yarımadası için son derece stratejik bir konumu sahipti. İzmit Körfezi’nin en dar yerinde ve ortasında oluşu, demir ve karayollarının üzerinde bulunması bu kentin değerini arttırıyordu. Nitekim Osmanlı Devleti gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’de Hereke’ye Kocaeli’ye yerleştikten sonra ülkeye hakim olmuşlardır. Hereke’nin bir başka değeri de 1843 yılından beri faaliyet gösteren Fabrikayı Hümayun (Saraya ait / Padişahın himayesindeki fabrika) idi. Yünlü ve ipekli olarak, kumaş, perde ve halı dokunan bu fabrika –bölgedeki Seymendeki Çuha ve Karamürsel’deki Kuman fabrikalarının İngiliz gemileriyle çalışmaz hale getirilmesine karşın- Kurtuluş Savaşı boyunca faaliyetini devam ettirmiştir.
Kurtuluş Savaşında İstanbul’dan Anadolu’ya gönderilen – veya kaçırılan- personel ve malzemenin %23’ü İzmit Körfezi’nin iki kıyısı- Karamürsel ve Hereke bölgeleri – üzerinden gönderilmiştir. (Her iki kentin iskeleleri Osmanlı’nın Kuruluş Yıllarından (1326-1328) beri deniz ulaştırmasına hizmet vermektedir.) askerî malzemeler körfezin güneyinden –Karamürsel civarından- nakledilirken askerî personel Körfezin kuzeyinden yani Hereke bölgesinden Ankara’ya geçirilmiştir. Bunun yanında Hereke İskelesi Karamürsel halkı için denizden sığınma yeri olmuştur. Örneğin İsmet (İNÖNÜ) Paşa Hereke’nin 20 km kuzeyinde bulunan Üsküdar- Kurtçalı- Geyve ekseninden Ankara’ya geçmiştir. Bu nedenledir ki İngiliz komutanlık Hereke de Tugay gücünde – 242. Tugay – askerî birlik konuşlandırmıştır. Ancak bölgede teşkil olunan Kuva-yı Millîye veya milis güçler Ankara – İstanbul bağlantısını kesintisiz biçimde devam ettirirlerken bölge halkının moralini yüksek tutmuş, azınlıkların kurduğu çeteleri etkisiz hale getirmişlerdir. Bu nedenledir ki İngiliz komutanlık, önce Kuva-yı İnzibatiye adıyla saraya bağlı Osmanlı Birliklerini bölgeye getirmiş, Ankara bağlısı kuvvetlerin bunları dağıtması üzerine, Yunan birliklerini (11. Tümen) bölgeye yerleştirmiştir.
Kocaeli’nin kurtarılışı Sakarya Savaşından önce olmuştur. İnönü Muharebelerinde (6 Ocak –1 Nisan 1921) durdurulan Yunan Ordusu yeni bir taarruz harekâtına karar vermişti. Bir taraftan Yunanistan’dan getirilen yeni kuvvetlerle ordu güçlendirilirken, diğer taraftan da Anadolu’ya – örneğin Kocaeli bölgesine- dağılmış birlikler de Uşak bölgesinde toplanıyordu. İzmit, 11. Yunan Tümeni’nin bölgeden çekilmesinden sonra Mürettep Kolordu tarafından kurtarılmıştır. (28 Haziran 1921) Ancak Kolordu komutanlığı İngilizlerin her türlü savunma tertip ve tedbirlerini aldıkları Derince – İstanbul istikametine harekat geliştirmemiştir. Kuvvetlerimizin Derince – İstanbul istikametindeki harekatı, Büyük Taarruz ve Takip Harekatı (26 Ağustos – 18 Eylül 1922)’ndan sonra vuku bulmuştur. Özellikle, Mudanya görüşmelerinin sürdüğü 3 – 12 Ekim 1922 tarihlerinde III. kolordu birlikleri Kocaeli yarımadasında Hereke’yi de içine alan bölgeyi kurtarmış, İstanbul Boğazı’nın 15 km yakınına kadar yaklaşmıştır. Mütarekenin yürürlüğe girdiği 15 Ekim günü Kocaeli Yarımadasının Gebze’ye kadar olan bölümü TBMM’nin kontroluna geçiyor, III. Kolordu Hereke’ ye konuşlanıyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Kocaeli’ye iki kez gelmiştir. Her gelişinde O’nun özel yaşamına ait önemli olaylar meydana gelmişti. İlk gelişinde İstanbul’dan Adapazarı’na gelen annesi Zübeyde ve kardeşi Makbule Hanımlar ile görüşmüş, daha sonra birlikte Ankara’ya dönülmüştü. İkinci gelişinde ise daha Eskişehir’de iken Annesinin İzmir’de vefat ettiğini öğrenmiş gezisini önemi nedeniyle cenaze törenine gidememişti.
Yine bu iki gezisinin birbirine benzeyen bir diğer tarafı, bölgedeki askerî birliklerin her iki ülke başkumandanları tarafından -savaş hazırlığı yönünden- denetlenmiş olması idi. İlkinde Türk ordusunun Büyük Taarruzun zamanı tespit edilmiş, bu nedenle Kocaeli grubu ve bölgesindeki diğer birlikler etkin biçimde denetlenmişti. Öte yandan Yunan Başkomutanlığına yeni atanan Hacı Anesti ise aynı tarihlerde -ve taarruz düşüncesi ile- bölgede denetlemeler yapmaktaydı. Kısacası 1922 Haziran ortalarında iki başkomutan ordularını denetliyordu. İkisinde de “Taarruz düşüncesi” vardı. İkinci gelişinde ilkine nazaran bu tip benzerliklerinin yanında büyük farklılıklar da vardı. Ordularımız “Büyük Zaferi ” kazanmış, Misak-ı Millî esasları paralelinde Mudanya’da “Ateş Kes” imzalanmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Ulusun egemenliğini –tamamiyle ele almak üzere- Padişahlığı kaldırmıştı. Lozan barış görüşmeleri bu esaslar içinde yapılıyordu.
Öte yandan Lozan Barış Antlaşması’nın ardından kurulacak olan yeni Türk Devleti’nin ekonomik, idarî ve siyasî esaslarını belirlemek gerekiyordu. Bu nedenle, “I. İktisat Kongresi”nin toplanması plânlanmıştı. Mustafa Kemal Paşa bu başarıların en büyük payının sahibi BMM Reisi ve Başkumandan olarak yaptığı bu gezisini bu esaslar paralelinde icra etmişti. Bu bağlamda olarak Lozan Görüşmelerinin olumsuz gidişine karşılık Boğazlar bölgesine yapılması düşülen taarruz harekâtı için ordularımız denetleniyor, manevralar yaptırılıyordu. Enteresandır bu sırada Yunan kuvvetleri Batı Trakya’da yığınaklanmayı, İngiliz kuvvetleri de Gelibolu yarımadasında toplanmayı plânlıyorlardı. Bu gezinin bir diğer özelliği toplantıların, denetlemelerin ve manevraların filme alınarak belgelenmesiydi. Kurtuluş Savaşımızın en önemli belgelerinden birisi bu gezi sırasında oluşturulmuştu.
Mustafa Kemal Paşanın ilk kez geldiği Hereke ve bölgesinin, bir başka özelliği ise Mudanya Mütarekesi ile kurtarıldıktan üç ay sonra, Başkomutanını misafir etmesidir. Gazi Paşa bölgede, bir taraftan Lozan Barış Konferansı gidişatına bağlı olarak askerî birlikleri denetlerken diğer taraftan halkla yaptığı konuşmalarda, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşılması için yapılması gerekenlerden ve yapılacaklardan söz ediyordu. Gazetecilere verdiği demeçlerle “Yeni Türkiye”nin temel esaslarını da açıklıyordu. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa orduları denetler, onlara tatbikat ve manevra yaptırırken bile yeni Türk Devletinin çağdaşlığını, uygarlığını düşünüyor bunun içinde barışın gereğine inanıyordu. O’nun düşüncelerini Vakit Gazetesi’nin 20 Ocak 1923 tarihinde yayınlanan demecinin şu satırında bulmak mümkündür.
“TBMM Orduları yeni zaferler yerine idarî, eğitim ve ekonomik sahada başarılar istemektedir. Bunlara ihtiyacımız vardır. Millet olarak bu başarılar elde edecek güçte ve azmindeyiz.”
Dipnotlar
1 Clemens Bosch, İzmit Şehrinin Muhtasar Tarihi, Tercüme: O. Nuri Arıdağ, Kültür Bakanlığı Yay. Dev. Basımevi İst. 1937; Şeref Kayboğazı, İzmit – Sapanca – Adapazarı  Vadisi İst. 1939 s. 25 – 29.
2 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, 4.b.C.1 TTK Ank. 1982, s. 127; Hammer Osmanlı Tarihi, Ata Bey Tercü, C.2 Sabah Yay. İstanbul 1987 s. 98 -103.
3 Hoca Sadettin Efendi Tacüt – Tevarih I. C. Kültür Bakanlığı Ank. 1992. S.62-66 (Marmara Denizi’ndeki İmralı Adası bu Gazimiz tarafından feth edilmiş, adını ondan almıştır.)
4 ATASE   1/3   Kls. 6 Dos. 25 Fih 3 -5.
5 Türk İstiklal Harbi (TİH)  C.1, “Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı” Ankara 1992 s. 36 – 49.
6 ATASE, Kl. 51. Dos. 17-1 F.4-5 Deniz Müzesi ( Dz. Mz) Def. 484. s.136-138.
7 ATASE, İstiklal Harbi (ISH) –1,  Sıra 896,  Kutu 3, Gömlek 162, Tarih 19-12-1918;  Kazım Aras, “ İstiklal Savaşında Kocaeli Bölgesindeki Harekat”, 102 sayılı Askeri Mecmua Tarih Eki, (Sayı .43) İst. Eyl. 1936, s. 5-7.
8 Adnan Sofuoğlu, Kuvayi Millîye Döneminde Kuzey Batı Anadolu, Genkur Basımevi, Ank. 1994 . s. 69.
9 Bir süre sonra Kiraz Hamdi Paşa tarafından I. Fırka İstanbul – Selimiye Kışlası’nda XXV. Kolordu bağlısı olarak yeniden teşkil olunmuştu. K. Ara,s a.g.e., s. 7-8.
10 Yusuf Çam, Millî Mücadele de İzmit Sancağı, İst. 1993 s. 48.
11 TIH  C.II, Kıs. 2, Genkur Ya. Ank.1991, s. 397.
12 Hereke de işgal dönemini yaşamış,  İrfan Akacık (1907- 2000)’dan Haziran 2000; Nazım Gür (1911- ) ile Emine Erikli (1912- )’den 2-15 Mayıs 2001 tarihlerinde dinlenen bilgiler değerlendirilmiştir.
13 Daha geniş bilgi için bkz.; Fethi Tevetoğlu, Millî Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, TTK. Ank. 1991; Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, 9.b Kastaş Yay. İst. 2000 s. 120-131 (Kuvayi Millîye) Fahri Can, “ Karakol Cemiyeti Nasıl Kurulmuştu?”, Yakın Tarihimiz (YT) C. IV. İskit Yay. İst. 1963, s.48 ; Muharrem Giray, “İstanbul İşgalinde Gizli Bir Teşkilat Karakol Cemiyeti” Yakın Tarihimiz, C.I, S.II. Ayrıca Mustafa Kemal “Nutuk” ta Karakol Cemiyetinden  söz etmektedir. Nutuk, C.I. Millî Eğitim Basımevi, İst.  1973  S.86 –87 ve S.320 – 323
14 F. Can, “İlk Millî Kuvvet Nasıl Kurulmuştu ?”, Yakın Tarihimiz, CI. İst. 1962. S.334-335, S. 395 ; A. Sofoğlu, a.g.e., s. 70 ; TİH, C II, Kıs. 2 S.63…
15 Yahya Kaptan için bkz. Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan, C. IV. İst. 1990. S. 7-59 ; İlker Özdemir, Yahya Kaptan, Gebze 1977 ; Şükrü Uras, Yahya Kaptan, İst. 1968 ; Y. Cevdet Baykal “İstiklal Harbinin İlk şehidi Yahya Kaptan”, Tarih Coğrafya Dünyası, Say.1 İst. 1959, s. 49-57.
16 Nutuk, C. I, S. 377-402
17 ATASE,  ISH –7B s. 10092 Kutu 366, Gömlek  83, Tarih  07. 01. 1920
18 ATASE,  ISH-1, s. 4103, Kutu 58 Gömlek 28,  Tarih 10. 01. 1920; ATASE,  ISH-1, s.4122, Kutu 58 Gömlek 47,  Tarih 11. 01. 1920.
19 Hereke Fabrikayı Hümayun : İzmit Çuha Fabrikası’nın yapımı için görevlendirilen Ohannes ve Bogos Dudyan Biraderler tarafından inşa edilmiştir. Saraya ait olan fabrika yünlü ve ipek halı, perde, örtü ile yünlü ve ipekten kumaşlar üretiyordu. İstanbul’a yakın olduğundan tren veya vapurla devlet erkanı tarafından ziyaret edilen fabrika, 1894 ve 1898 yıllarında Alman İmparatoru II. Wilhem ve 1910 yılında Sultan V. Mehmet ( Reşat) tarafından da ziyaret edilmişti. Ziyaretler nedeniyle deniz kenarında köşk ve misafirhane inşa edilmişti. Bu yapılar “ Kayzer Köşkü, Kayzer Misafirhanesi adıyla”  halen tarihi özelliklerini korumaktadırlar. (M. Kenan Kaya – Yaşar Yılmaz – Sara Boynak – Vahide Güzgör, Millî Saraylar Koleksiyonun da Hereke Dokumaları ve Halıları, TBMM Yay. İst. 1999.   
20    ATASE, ISH – SA, s. 1289, K. 180, Göm.  46,  Tar. 29-12-1918; ATASE, ISH – 7A, s. 4886, K. 373, Göm. 110,  Tar. 01. 02. 1919; ATASE, ISH – 7A, s. 4766, K. 380, Göm. 89,  Tar. 09. 06. 1919.                                     
21 ATASE,   ISH.- 7A.   s. 4673, K. 380, Göm. 67,  Tar. 31. 05. 1919.
22 A. Sofuoğlu,  a.g.e., s. 342-350; Yusuf Çam, a.g.e., s. 93-104.
23 A. Sofuoğlu, a.g.e.  s. 352-370.
24 TİH. II. C. 2. Kıs  s. 397.
25 A.g.e. S. 398.
26 A.g.e., s. 395
27 Bu tarihten (Haziran 1920) itibaren Ermeni ve Rum çetelerinin faaliyetleri en az seviyeye düşerken bölgedeki Türk Millî kuvvetleri Batı Cephesi’ne bağlanmıştır. Örneğin Karamürsel bölgesindeki Gökbayrak Çetesi ile Kandıra Cebu tarafındaki İpsiz Recep Çetesi 41. Alayın kuruluşunda yer almışlardır (ATASE Gökbayrak Taburu Koleksiyonu, Klasör 32, Dos. 186, Fihrist 1-18)
28 O günleri yaşayan Nazım Gür ve Emine Erikli Yunan birliklerinin kaldıkları evleri ve konuşlandıkları bölgeleri anlatmışlardır.
29 Esasen  A. Fuat Paşa’nın Kuva-yı İnzibatiye ’ye yaptığı taarruzların Derince – Hereke bölgesine gelmemesi için İngiliz kuvvetleri gerekli tertip ve tedbirleri almışlardı. Hatta denizden ve havadan birliklerimize ateş açmışlardı. K. Aras, a.g.e., s.13; A. Sofuoğlu, a.g.e., s. 370.
30    ATASE ISH. 14A, s. 1550 K. 1012, G. 63,  Tar. 30. 05. 1920; ATASE ISH. 9A, s. 5595,  K. 518,  G. 75,  Tar. 03. 06. 1920.     
31    ATASE ISH – 10 A,  s. 1776,  K.643,  G 103,  T. 21.06.1920; ATASE ISH – 14 A,  s. 3428,  K.974,  G 78,   T. 15.07.1920.
32 ATASE  ISH –  9 B,  s. 6543,  K. 546,  G. 20,  T. 30.06.1920; ATASE  ISH –  9 B,  s. 7204,  K. 556,  G 23,   T. 20.07.1920.
33 ATASE  ISH –  9 B,  s. 8301,  K. 545,  G. 160  T. 25. 08.1920.    
34 ATASE  s. 9151,  K.558,   G. 47,   T. 20. 09.1920.
35 Arı  İnan, Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş yay. İst. 1972 S. 33-35.
36 TİH. VII. C (İdari Faaliyetler) Ank. 1975. S. 98- 111.
37 TİH II.C 2, Kıs. Ank. 1999, s. 294-296; 380-382.
38 TİH II.C 3, Kıs. Ank. 1994 s. 37-44 ( Aynı tarihte – 9 Kasım 1920 – Batı Cephesi ikiye ayrılmış. Batı Cephesi’ne İsmet Bey kumanda ederken Güney Cephesi’ne de Refet  (BELE) Bey kumanda etmiştir.)
39 A.g.e., s. 115; Kazım Özalp, Millî Mücadele, C.I, TTK Ank. 1998, s. 171-173.
40 K. Özalp, a.g.e., s. 176-177.
41 TİH. II.C, 4. Kıs. , Ank. 1974, s. 22-33.
42 Oğlu Kral I. Allexandre’ın Maymun tarafından ısırılmasından sonra (27 Ekim 1920) ülkeye dönen Kral Kostantin kesin sonuçlu bir taarruz harekatı için Yunanistan’da seferberlik ilân etmişti. 13 Haziran da Anadolu’ya gelen Kral Sakarya Savaşı (23 Ağustos – 13 Eylül 1921) sonunda geri dönmüştür. ( Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu , Ank. 1988. s. 229 -278)
43 ATASE 1/ 4257, Kls. 1013, Dos. 1 Fih. 56 (MMV Fevzi (ÇAKMAK) Paşanın  “Beklenen Yunan Taarruzu”’na ait değerlendirmesini içeren 8 Mayıs 1921 tarihli yazısı)
44 TİH. II.C 4 Kıs., s. 130 –138.
45 Talat Yalazan, Türkiye’de Yunan Vahşet ve Soy Kırımı Girişimi , 2. C. Ank. 1994. S. 102 – 105 ; Y. Çam, a.g.e., s. 185.  
46 K. Özalp, a.g.e., s. 179.
47 Y. Çam, a.g.e., s. 189.
48 Hikmet Bayur, XX. YY.’da Türklüğün Tarih ve Acun Siyaseti  Üzerindeki Etkileri,  TTK, Ank. 1989, s. 298-309.(Yazar İngiliz birliklerinin özellikle Derince bölgesinde tarafsız bölge olduğu iddiasından söz etmektedir. Ancak böyle bir belgeye rastlanmamıştır. Nitekim askerî komutanlarda İngilizlerle yapılan görüşmelerde bunu doğrulamaktadırlar.)
49 BMM I. Dönem Zabıt Ceridesi, C. 23 s. 276; Nutuk, s. 283-284.
50 Nutuk, 284, Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Millî Mücadele, TTK. Ank. 1992, s. 442-444
51 Nitekim Batı Cephesi Komutanı İsmet (İNÖNÜ) Paşa 30 Eylül 1922 günü Mudanya Konferansı’nın cereyanı sırasında kıtaların Kocaeli Yarımadası’nda Yarımca – Şile Hattına kadar ilerleyebileceklerini, Hiç olmazsa Süvari keşif kollarımızın 3 Ekim 1922’ye kadar buralarda mevkilenmelerini istemekte idi. (TİH. II. C. , 6. Kıs. , III. Kit. s. 99.)
52 İkdam 4 Ekim 1922.
53 BMM Gizli Celse Zabıtları, C. 3 s. 906 (M. Kemal Paşa’nın konuşmaları).
54 İkdam   7,8,9 Ekim  1922;  Anadolu’da  İleri   7,8,9  Ekim 1922.
55 TİH. II.C. 6. Kıs. 4. Kit. S. 141-143.
56 ATASE Kutu 2, Dosya 20 Fih. 1-116 ( 3. Kolordu Tarihçesi 1911-1923)
57 Şükrü Naili Paşanın kızı Saadet Gökberk ile yapılan görüşme.
58 Vakit 7 Ekim 1923.
59 Sabahattin Özel, “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın Adapazarı ve İzmit Gezisi”, Türk Dünyası Araştırmaları, İst., Haziran 1988s. 25-47.
60 TİH. II.C, 6. Kıs. 1. Kit. Ank. 1994 s. 192-200.
61 Nutuk, II.C s. 270 – 276 ; K. Özalp, a.g.e.,  s. 229.
62 A.g. yerler.
63 Mehmet Önder, Atatürk’ün Yurt Gezileri, T. İş Ban. Yay. Ank. 1975 s. 201.
64 1970’li yıla kadar Vali Konağı olarak kullanılan bu binada halen çeşitli dernekler ( Kuva-yı Millîye……) faaliyet göstermektedir.
65 Bilindiği gibi 28 Haziran 1921 Tarihinde İzmit Yunanlılardan kurtarılmıştı, İtilâf Donanmasının Özellikle Yunan Savaş gemilerinin kıyılarımıza zarar vermeleri için topçu bataryaları konulmuştu.
66 Muharrem Giray, “Büyük Türk Dostu C. Farrare’in Atatürk’ü Ziyareti” Yakın Tarihimiz 2.C, s. 356-358;  S. Özel, s. 32.
67 Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, 2.b. TTK. Ank. 1988, s. 334-335.
68 Rıfat Yüce, Kocaeli Tarih ve Rehberi, İzmit 1945 s. 130-138; Avni Öztüre, İzmit Tarihi, İst. 1981, s. 195-197.
69 10 Ağustos 1920’de Türklüğü yok eden ve  Osmanlı Devleti tarafından imzalanan Sevr Antlaşması Ankara Hükûmeti tarafından tanınmamıştı. Hatta Büyük Millet Meclisi 19 Ağustos 1920’de çıkardığı 37 sayılı kanunla Antlaşmayı imzalayanları ve Anlaşma ile ilgili toplanan Şurayı Saltanatta olumlu oy kullananları kınamıştı. ( Düstur 3. Tertip I.C. s. 48 )
70 R. Yüce, a.g.e., s. 138-139.
71 S. Özel, a.g.e., s. 39.
72 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, IV. C. TTK, Ank. 1996 s. 483.
73 Sabahattin Özel, “Türk Ordusunun Özel Sektörde İlk Defa Yer Alması ve Atatürk ‘ün Büyük Taarruz Öncesinde Kocaeli Grubunu Denetlemesi” Askeri Tarih Bülteni, sayı:49, Ank. 2000. S. 139-146. (Askeri denetlemelerle ilgili geniş bilgi vardır.)
74 Mehmet Önder, a.g.e., s. 202-204; Utkan Kocatürk, a.g.e., s. 374 – 375.
75 Nutuk, 2.C. s. 312-313.
76 TİH II. C , 6. Kıs, 4. Kit. Ank. 1995 s. 165 – 168. (Görülmektedir ki Kurtuluş Savaşı’nda 1881doğumlar yani 41 yaşında olanlar da yükümlü olarak savaşmışlardır.)
77 A.g.e., s. 252 –  253; Bilal N. Şimşir, Lozan Telgrafları, TTK. Ank. 1990. S. 254.
78 B. Şimşir, a.g.e., s. 270.
79 TİH. II.C. 6. Kıs. 4. Kit. s. 202-213; B. Şimşir, a.g.e., s. 271.
80 TİH. II.C . 6.K. 4. Kit. s. 252-253.
81 Mayınlar, Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Şubat 1924 temizlenmiştir. (Dz. K.’leri Lalahan Arşivi Bahriye Dairesi Dosyası Şubat 1924 olayları)
82 Harp Tarihi Vesikaları (Belgeleri) Dergisi  (HTVD), sayı 66, Belge No: 1489.
83 Selahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, II. C,  TTK. Ank. 1991, s. 324. (158-159 dipnot)…..
84 Aynı yer. (161 numaralı dipnot)
85 TİH. II. C. 6. Kıs. 4. Kit. s. 273 – 276.
86 Rahmi Apak, Yetmiş Bir Subayın Hatıraları, E. U (Genkur) Bas. Ank. 1957 s. 266-267. (Yazar bu sırada I. Ordunun İstihbarat subayıdır.)
87 B. Şimşir, a.g.e., s. 381-382.
88 16 Ocak 1923 tarihli  “ Hakimiyeti  Millîye” gazetesi; 30  Kasım  1929 tarihli Millîyet Gazetesi. (Geziye katılmış olan, Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan)  Bey  “ Gazi ve İnkılap “ adlı telrikayla bu geziyi anlatmaktadır.)
89 Hakimiyeti Millîye 17 Ocak 1923; Arı İnan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923 Eskişehir – İzmit Konuşmaları , TTK. Ank. 1982, s. 39.
90 Atilla Oral, “Mustafa Kemal Paşa Kocaelinde” Özgün Kocaeli, 19 Ocak 2003 (Bu çalışmayı yaparken Atilla Oral ile sık sık görüştüm. Filmlerden bana bahsetti. Ancak bütün aramalarına rağmen  (Mimar Sinan Üniversitesi, Genelkurmay Foto Film Merkezi) bu filmlere ulaşamadım.
91 Hakimiyeti Millîye, 18 Ocak 1923;  A. Öztüre,  s.199 – 200; Mehmet Önder, a.g.e., s. 204.
92 Karşılamada bulunan İrfan AKACIK’dan dinlenmiştir.
93 Hakimiyeti Millîye, 18 ve 19 Ocak 1923.
94 A.g. gazeteler.
95 B.Şimşir, a.g.e., s. 399.
96 Hakimiyeti Millîye, 19 Ocak 1923;  İrfan Akacık,  Nazım Gür ve Hanife Erikli olayı doğrulamaktadırlar.
97 Hakimiyeti  Millîye,  18 Ocak 1923;  Milliyet,  6, 7 Aralık 1929 (Gazi ve İnkılâp)
98 İkdam,  20 Ocak 1923.
99 Bu kısım Nuri Gür’den dinlenmiştir.
100 ATASE ISH – 3A s. 2348 K.140 G.4 T.19.01.1923.
101 Hakimiyeti Millîye,  21 Ocak 1923 ; Nazım Gür’ün anlattıkları. Kara Fatma, Kurtuluş Savaşı’nda Kocaeli bölgesinde kendisine bağlı kuvvetlerle yararlıklar göstermiştir. (Daha geniş bilgi için bkz. Aynur Mısırlıoğlu, Kuvayi Millîye ’nin Kadın Kahramanları, İst. 1994, s. 106 – 112)  Pembe Hatun ’da yine yörede isim yapmış bir kadın kahramanımızdır.
102 Hakimiyeti Millîye, 18 Ocak 1923;  Milliyet,  6,7 Aralık 1929 ( Gazi ve İnkılâp); Nazım Gür’ün anlattıkları.
103 Aynı gün Muallim Mehmet (Arapoğlu) Beyin isteğine uyularak Tavşancıl okulunun en çalışkan öğrencilerinden Mehmet Gürel,  Mustafa Kemal Paşa  tarafından Ankara’da okutulmuştur.  Daha sonra Mehmet Gürel Öğretmen olarak  1940 – 1975 yıllarında  Tavşancıl  ilkokulunda çalışmıştır.
104 Vakit,  20 Ocak 1923.
105 Hakimiyeti Millîye, 21 Ocak 1923;  Kazım KARABEKİR  Paşa 17 Şubat – 5 Mart 1923 tarihinde toplanan İzmir İktisat Kongresinde Başkanlık yapacaktır.
Atatürk Hereke’de. (17 Ocak 1923) Mustafa Kemal Paşa, Komutanlar ve Mehmetçik Hereke’nin onur konuğu. Tarih: 17 Ocak 1923. Kurtuluş Savaşımızda pek çok bölge ve kentimizin ulusal mücadelemize çok anlamlı ve destansı katkıları olmuştur, bunlardan biriside Hereke’dir.
0 notes
derdiderun · 5 years
Note
Selamün aleyküm. Evde youtubedan dinleyip not alabilecegim güvenilir hocalardan dersler var mıdır? Bu serüvene yeni başlayacağım insallah. Fakat youtubeda birsuru seri vidyolar var bir sürü hocadan. Ama hangisine güvenilir bilmiyorum.
Ve Aleykümselam. Allah mübarek etsin. İnşeAllah, bu serüveni bir hocanın dizinin dibinde öğrenmek ile sağlamlaştırırsınız. İlim ancak bir Hocanın dizinin dibinde, gözetiminde öğrenilir. Rabbim hepimize nasip etsin...
İhsan Şenocak hocanın tefsir , fıkıh , hadis , akaid derslerini YouTube den takip edebilirsin.
Fatih kalender hocanın fıkıh derslerini YouTube den takip edebilirsin.
Cevat Akşit hocanın hadis derslerini YouTube den takip edebilirsin.
Ebubekir sifil hocanın riyazüs Salihin derslerini youtube den takip edebilirsin.
Ömer Faruk Korkmaz, Burak Kızıldaş, Kemal Savaş, hocaların derslerini, sohbetlerini YouTube den takip edebilirsin.
Tavsiye İsimler bunlar. Bu listenin dışında kalan kimseyi dinleme, kitabını alma. Bu tavsiye isimlerin videoları, derslerini, kitaplarını, yazılarını okuyabilirsin. Ölçü Kur’an ve Sünnettir, bu liste değil. Kim bu ölçünün dışına çıkarsa, ehli sünnetten ayrılırsa takip edilmez bunuda bilelim...
* Muhammed Zâhid el-Kevserî
* Ömer Nasuhî Bilmen
* Elmalılı Hamdi Yazır
* Bediüzzaman Said Nursî
* Abdulfettah Ebû Ğudde
* Muhammed Avvâme
* Emin Saraç
* M. Mustafa el-Azâmî
* Muhammed Ali es-Sabûnî
* Vehbe Zuhaylî
* Subhi es-Sâlih
* Muhammed Acac el-Hatîb
* Mustafa es-Sibâî
* Ahmed Davudoğlu
* Babanzâde Ahmed Nâim
* Şuayb el-Arnavûd
* Ahmed Serdaroğlu
* Musa Topbaş
* Mahmut Toptaş
* İsmail Cerrahoğlu
* Ali Osman Koçkuzu
* Muhammed Konyevî
* Seyyid Muhammed Raşid Erol
* Nurettin Boyacılar
* Üstâz İsmail Çetin
* Mehmet Zâhid Kotku
* Osman Nuri Topbaş
* Mahmud Esad Coşan
* Tahir Büyükkörükçü
* Muhammed Emin Er
* Ali Ulvi Kurucu
* Hasan en-Nedvî
* Mehmet Ildırar (Yarbay)
* Haydar Hatipoğlu
* Gönenli Mehmet Efendi
* Mahmud Sami Ramazanoğlu
* Mahmud Ustaosmanoğlu
* Necip Fâzıl Kısakürek
* Sıddık Naci Eren
* Sâid Havvâ
* Hasan el-Bennâ
* Mehmet Savaş
* M. Cevat Akşit
* Şerafettin Kalay
* Seyyid Fevzettin Erol
* Talat Koçyiğit
* Ebubekir Sifil
* Bayram Ali Öztürk
* Kemal Sandıkçı
* Ahmet Yaşar
* Bekir Topaloğlu
* Hamdi Arslan
* Ahmet Efe
* Muhammed Salih Ekinci (el-Ğursî)
* Selçuk Eraydın
* M. Said Çetin
* Halil Nurullah
* Hamdi Arslan
* Abdullah Demircioğlu
* Ali Ulvi Uzunlar
* Emin Aşıkkutlu
* Yavuz Köktaş
* Serdar Demirel
* İhsan Şenocak
* Kadir Mısıroğlu
* Mehmet Fatih Kaya
* Hüseyin Avni Kansızoğlu
* Ömer Faruk Korkmaz
* Mahmud Eren
* Hamdi Döndüren
* Ahmet Hamdi Yıldırım
* Mehmet Talu
* Timurtaş Uçar
* Necdet Tosun
* Mustafa Kara
* Mustafa Aşkar
* Kasım Şulul
* İhsan Süreyya Sırma
* Halil İnalcık
* Ethem Ruhi Fığlalı
* Abdülbaki Gölpınarlı
* Rifat Okudan
* Rıza Çöllüoğlu
* Cüneyt Köksal
* Ferzende İdiz
* Vahit Göktaş
* İsmail Karaçam
* Adnan Demircan
* Fatma Kızıl
* Aynur Uraler
* Şemsettin Bektaşoğlu
* İsmail Yelkenci
* Ahmet Özbay
* Mehmet Özşenel
* Abdullah Aydınlı
* Raşit Küçük
* Özcan Hıdır
* Erdinç Ahatlı
* Fatih Çıtlak
* Cemal Aydın
* Mahmut Karakış
* Abdurrahman Büyükkörükçü
* Ahmet Tahir Dayhan
* Murat Türker
* Cağfer Karadaş
* Şerafettin Gölcük
* Kamil Çakın
* Nihat Hatipoğlu
* Ali Kara
* Ali Eren
* Mehmet Şevket Eygi
* Dilaver Selvi
* Ali Kaya
* İsmail Lütfi Çakan
* M. Yaşar Kandemir
* Halil Günenç
* Sezai Karakoç
* Cemil Meriç
* Halil İbrahim Kutlay
* İbrahim Hatiboğlu
* Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî el-Hasenî
* Said Havvâ
* Teoman Duralı
* Abdurrahman Aslan
* Bedri Gencer
* Ahmet Tomor
* Ali Ramazan Dinç
* Yasin Pişgin
* Ali Arslan
* Orhan Çeker
* Metin Yiğit
* Selahattin Polat
* Yavuz Ünal
* Tahsin Görgün
* Salim Öğüt
* Ömer Türker
* Recai Karakoç
* Abdülmetin Balkanlıoğlu
* Abdulkadir Şener
* Orhan Ençakar
* Fatih Kalender
* Hüsamettin Vanlıoğlu
* Abdullah Hiçdönmez
* Cübbeli Ahmet Hoca
* Mustafa Armağan
* Ahmet Şimşirgil
* Talha Uğurluel
* Mustafa Fayda
* Muhsin Demirci
* Ahmet Yücel
* Şevket Kotan
* Ali Pekcan
* Yusuf Kerimoğlu (Hüsnü Aktaş)
* Hidayet Zertürk
* Soner Duman
* Murat Kaya
* Adem Ergül
* Metin Yurdagür
* Yusuf Ziya Keskin
* Muhittin Uysal
* Ahmet Özel
* Mustafa Fayda
* Abdullah Yıldız
* Adem Apak
* Servet Armağan
* Abdülhamid Birışık
* Yusuf Ziya Kavakçı
* İbrahim Tüfekçi
* Ahmed Turan Aslan
* Mustafa Demirkan
* İbrahim Halil Er
* Burak Kızıldaş
* Harun Çetin
23 notes · View notes
derdiderun · 5 years
Note
Talha Hakan Alp kelam dersi dinlenebilir mi
| Sahih İslâm Müdâfaası |
1. BÖLÜM – TAVSİYE İSİMLER
* Muhammed Zâhid el-Kevserî
* Ömer Nasuhî Bilmen
* Elmalılı Hamdi Yazır
* Bediüzzaman Said Nursî
* Abdulfettah Ebû Ğudde
* Muhammed Avvâme
* Emin Saraç
* M. Mustafa el-Azâmî
* Muhammed Ali es-Sabûnî
* Vehbe Zuhaylî
* Subhi es-Sâlih
* Muhammed Acac el-Hatîb
* Mustafa es-Sibâî
* Ahmed Davudoğlu
* Babanzâde Ahmed Nâim
* Şuayb el-Arnavûd
* Ahmed Serdaroğlu
* Musa Topbaş
* Mahmut Toptaş
* İsmail Cerrahoğlu
* Ali Osman Koçkuzu
* Muhammed Konyevî
* Seyyid Muhammed Raşid Erol
* Nurettin Boyacılar
* Üstâz İsmail Çetin
* Mehmet Zâhid Kotku
* Osman Nuri Topbaş
* Mahmud Esad Coşan
* Tahir Büyükkörükçü
* Muhammed Emin Er
* Muhammed Mutâ Haznevî
* Ali Ulvi Kurucu
* Hasan en-Nedvî
* Mehmet Ildırar (Yarbay)
* Haydar Hatipoğlu
* Gönenli Mehmet Efendi
* Mahmud Sami Ramazanoğlu
* Mahmud Ustaosmanoğlu
* Necip Fâzıl Kısakürek
* Sıddık Naci Eren
* Sâid Havvâ
* Hasan el-Bennâ
* Mehmet Savaş
* M. Cevat Akşit
* Şerafettin Kalay
* Seyyid Fevzettin Erol
* Talat Koçyiğit
* Ebubekir Sifil
* Bayram Ali Öztürk
* Kemal Sandıkçı
* Ahmet Yaşar
* Bekir Topaloğlu
* Hamdi Arslan
* Ahmet Efe
* Muhammed Salih Ekinci (el-Ğursî)
* Selçuk Eraydın
* M. Said Çetin
* Halil Nurullah
* Hamdi Arslan
* Abdullah Demircioğlu
* Ali Ulvi Uzunlar
* Emin Aşıkkutlu
* Yavuz Köktaş
* Serdar Demirel
* İhsan Şenocak
* Kadir Mısıroğlu
* Talha Hakan Alp
* Mehmet Fatih Kaya
* Hüseyin Avni Kansızoğlu
* Ömer Faruk Korkmaz
* Mahmud Eren
* Hamdi Döndüren
* Ahmet Hamdi Yıldırım
* Mehmet Talu
* Timurtaş Uçar
* Necdet Tosun
* Mustafa Kara
* Mustafa Aşkar
* Kasım Şulul
* İhsan Süreyya Sırma
* Halil İnalcık
* Ethem Ruhi Fığlalı
* Abdülbaki Gölpınarlı
* Rifat Okudan
* Rıza Çöllüoğlu
* Cüneyt Köksal
* Ferzende İdiz
* Vahit Göktaş
* İsmail Karaçam
* Adnan Demircan
* Fatma Kızıl
* Aynur Uraler
* Şemsettin Bektaşoğlu
* İsmail Yelkenci
* Ahmet Özbay
* Mehmet Özşenel
* Abdullah Aydınlı
* Raşit Küçük
* Özcan Hıdır
* Erdinç Ahatlı
* Fatih Çıtlak
* Cemal Aydın
* Mahmut Karakış
* Abdurrahman Büyükkörükçü
* Ahmet Tahir Dayhan
* Murat Türker
* Cağfer Karadaş
* Şerafettin Gölcük
* Kamil Çakın
* Nihat Hatipoğlu
* Ali Kara
* Ali Eren
* Mehmet Şevket Eygi
* Dilaver Selvi
* Ali Kaya
* İsmail Lütfi Çakan
* M. Yaşar Kandemir
* Halil Günenç
* Sezai Karakoç
* Cemil Meriç
* Halil İbrahim Kutlay
* İbrahim Hatiboğlu
* Muhammed Emin Yıldırım
* Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî el-Hasenî
* Nurettin Yıldız
* Said Havvâ
* Teoman Duralı
* Abdurrahman Aslan
* Bedri Gencer
* Ahmet Tomor
* Ali Ramazan Dinç
* Yasin Pişgin
* Halis Aydemir
* Ali Arslan
* Orhan Çeker
* Metin Yiğit
* Selahattin Polat
* Yavuz Ünal
* Tahsin Görgün
* Salim Öğüt
* Ömer Türker
* Recai Karakoç
* Abdülmetin Balkanlıoğlu
* Abdulkadir Şener
* Orhan Ençakar
* Fatih Kalender
* Hüsamettin Vanlıoğlu
* Abdullah Hiçdönmez
* Cübbeli Ahmet Hoca
* Ekrem Buğra Ekinci
* Mustafa Armağan
* Ahmet Şimşirgil
* Talha Uğurluel
* Mustafa Fayda
* Muhsin Demirci
* Ahmet Yücel
* Şevket Kotan
* Ali Pekcan
* Yusuf Kerimoğlu (Hüsnü Aktaş)
* Hidayet Zertürk
* Soner Duman
* Murat Kaya
* Adem Ergül
* Metin Yurdagür
* Yusuf Ziya Keskin
* Muhittin Uysal
* Ahmet Özel
* Mustafa Fayda
* Abdullah Yıldız
* Adem Apak
* Servet Armağan
* Abdülhamid Birışık
* Yusuf Ziya Kavakçı
* İbrahim Tüfekçi
* Ahmed Turan Aslan
* Mustafa Demirkan
* İbrahim Halil Er
* Burak Kızıldaş
* Harun Çetin
* Şerafettin Kalay
8 notes · View notes