Tumgik
#Kaşif Kozinoğlu
algeyapi · 2 years
Text
"İran'da cemaat okulu var mı?"
“İran’da cemaat okulu var mı?”
MİT’in Orta Asya Masası Sorumlusu Kaşif Kozinoğlu, Oda TV’ye belge sızdırdığı savıyla tutuklandı. Kozinoğlu, sekiz ay tutuklu kaldıktan sonra, duruşmaya günler kala yaşamını yitirdi. (more…)
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ozel-buro · 1 year
Text
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI /// Kaşif Kozinoğlu: Ölüm nedeni hâlâ muamma
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI /// Kaşif Kozinoğlu: Ölüm nedeni hâlâ muamma
Kaşif Kozinoğlu: Ölüm nedeni hâlâ muamma Kaşif Kozinoğlu, 13 Kasım 2011’de Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybetti. Kozinoğlu’nun ölümünün üzerindeki sır perdesi hâlâ aralanmadı 12.11.2022 A-A+ CiddiGazete- Yurt dışı görevindeyken 2011’de Türkiye’ye çağrılan Kaşif Kozinoğlu, FETÖ kumpsıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konuldu. Kozinoğlu, hakim karşısında savunmasını veremeden, şüpheli bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Tumblr media
Türk Askeri , MİT’in Dış Operasyonlar Daire Başkanı ve çok daha fazlası..
..Kaşif Kozinoğlu..
“Sen Türk'sün.
Bağırdığında insanlar değil,
Aslanlar da korkacak" derdi.
Kaşif Kozinoğlu,
Azerbaycan’da “Köroğlu”
Afganistan’da “Türk General”
Orta asya’da “Hayalet” olarak bilinirdi.
Şehadetinin 8'nci yıldönümünde rahmetle anıyoruz.
Allah rahmet eylesin komutanım..
22 notes · View notes
seyyah1906 · 4 years
Link
FETÖ'den tutuklu eski MİT'çi, Enver Altaylı İlker Başbuğ ve Kaşif Kozinoğlu'nu şikayet etmiş.
0 notes
sorhan13 · 7 years
Text
“Ya Rabbi, Tekebbür İçinde Dolaşırlarken Canlarını Al!” Oğuz Alp Kaya [Arşiv]
[bu yazı 17.11.2011 tarihinde Furkan Haber’de yayınlandı]
 İsmi belki yaptıklarından büyük Kaşif Kozinoğlu tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinde vefat etti.
 Vefat etmeden orada bulunduğu vakit içerisinde hatıra bile gelmeyen Kozinoğlu, vefatiyle birlikte medyanın "sakızı" oldu.
 Siyasetle uğraşan veya "kirli işlere" bulaşan veyahut bu minvalde "işler"le ismi anılanların ölümleri, ne kadar normal bir ölüm olsa bile hemen ardından bir "giz" mantığı çalıştırılır, "aslında..." diye başlanan cümlelerle merhum-merhumenin üzerinden "bazı hesap(laşma)lar" görülür.
 Hatta öyle olur ki, merhum-merhumenin amansız düşmanı dahi, vefatı üzerinden "kör öldü, badem gözlü oldu" hesabı yazılar yazar.
 Nihayetinde merhum Muhsin Yazıcıoğlu hakkında da böyle olmadı mı?
 Kabrinde bile rahat bırakmıyorlar onu, kabrinin bin kilometre yakınına gelmesini istemeyecek kişiler yazdıklarıyla.
 Daima "kapalı kutu" halinde kalmış K. Kozinoğlu'nun vefatı da artık gündemden düşme noktasına gelmiş Ergenekon Davalarının ne derece "haklı" veya "haksız" olduğuna delil olarak işleniyor.
 Yok "gizli tanık" olacakmış da "bülbül gibi konuşacakmış" da onun için "öldürmüşler"...
 Bunu söyleyenler, Ergenekon'un ne kadar tehlikeli olduğunu anlatanlar; komik olan ne biliyor musunuz, yaşları gereği, K. Kozinoğlu'nun isminin ilk defa olarak ortaya çıktığı zamanlarda kısa pantalonla kumda oynama çağında olanların birden bire "Kozinoğlu ve karanlık ilişkiler uzmanı" olarak "top secret" yazılar kaleme almaları!
 Ne de olsa "google" var; bir "tık" yaparsın, "arşiv" önünde "copy-paste" da yaptın mı, "uzman" oldun gitti!
 Şuna bakın mesela:
 "- Bugüne kadar bir kez bile revire çıkmamış birisinin aynı gün 'kendini kötü hissettiği' için hastaneye gittiği ve 'Bir şeyi yok' denilerek geri gönderildiği de düşünülürse tuhaf bir durumla karşı karşıyayız demektir.
 Şimdi asıl soru şu:9 gün sonra yapılacak olan bir duruşmanın en önemli sanığı ansızın ölürse ne düşünmek lazım? Üstelik kulislerde 'gizli tanık olmayı kabul ettiği' gibi birtakım iddialar da dolaşıyorken.
 Acaba kim ya da hangi gruplar Kozinoğlu'nun duruşmada ya da çapraz sorguda konuşması ihtimalinden rahatsız oldu?"
 Yazısında, "grip bile olmamış" diyerek ne kadar "vakıf" olduğunu ortaya koyuyor ve anında vefat haberi üzerine "hesaplar" kuruyor; oysa Kozinoğlu'nun ailesi dahi ölüm hakkında bu kadar şüpheli değil, tereddütleri "cezaevi sağlık şartları" hakkında, ama bu "vakıf yazar", Kozinoğlu'nun biri sırtından iki kurşun yarası taşıdığından da habersiz olarak "ağır spor yapmış" diyerek (o da damacanalarla ağırlık çalışması) hem vefatını buna bağlamaya ama hem de "duyarlı bir yazar" olarak "süpheleri yazmaya", hadise etrafından bir "hesap" görmeye devam ediyor.
 “Boş geçirmeme” çalışması kısaca. Yazacak bir şeyin yoksa bile “şüpheler oluştur”, “hesaplar” yap!
 Şu satırların yazarı olarak Kozinoğlu'nun vefatı ile alakalı olarak ailesinin teredütlerini paylaşmakdan başka bir düşüncem yok; yani normal olarak, eceli ile, yani "dışarıdan bir zorlama" ile ölmediğine inanıyorum.
 Kozinoğlu ailesinin cezaevindeki sağlık şartları ile alakalı tereddütlerine ise tereddüdüm olmadan katılıyorum.
 Bakın, basında görebildiğim kadarıyla sadece Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir haberde, aynı yerde ayrı bir dosyadan tutuklu Ergün Poyraz neler anlatıyor "olay günü hakkında":
 "- 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan yazar Ergün Poyraz, üst düzey MİT yöneticisi Kâşif Kozinoğlu’nun yaşamını yitirdiği saatlerde cezaevinde yaşananları anlattı.
 Poyraz cezaevinden gönderdiği faksta çarpıcı bir iddiada bulundu; “Bir saate yakın, koğuşun kapısına öyle vuruyorlardı ki, sanırsın cezaevi yıkılacak, bu sürede ne gelen oldu ne giden…”
 Ergün Poyraz kaldığı Silivri Cezaevi’nden, avukatı Hüseyin Buzoğlu’na gönderdiği faksta dikkat çekici değerlendirmelere yer verdi. Avukatına “Bizi burada öldürecekler” diye seslenen Poyraz, “Bak en az ses çıkacaktan başladılar bile. Bir saate yakın koğuş arkadaşları, seslerini duyurabilmek için koğuşun kapısına öyle vuruyorlardı ki, sanırsın cezaevi yıkılacak, bu sürede ne gelen oldu ne giden” dedi.
 Poyraz, kendisinin anjiyo olduğunda hastanedeki doktorlara, “Kriz anında butonlara bassak bile kolay kolay kimse gelmiyor. O nedenle kalp ve benzeri hastaların butonlarında hassas davranılması için cezaevine konunun önemini belirten yazı yazın” önerisinde bulunduğunu, doktorların ise buna karşılık “yazamayız” yanıtını verdiğini anlattı. Poyraz, cezaevinde yaşananları şöyle aktardı:
 “Aslında biraz kına alıp onlara göndermek lazım. Tabii bu arada BT’li anjiyoyu gizleyenle, tıkalı damara bir şey yapamayız diyene de. Hoş, uyarı yazısı yazsalar da ne değişecek? Ama bir tane doktor yok. Doktorun gelmemesi için de her şey yapılıyor. Gelen doktorlar kazayla bize ‘nasılsın’ dese, anasından emdiğini burnundan getiriyorlar. Burada sağlığımız için doktor bulundurulmuyor, bulundurulsa bile o da reçete yazma amaçlı. Ama bisküvi paketleri için üstelik boş soruşturma açılabiliyor, savunmamızı engellemek için bilgisayar çıkış saatleri her fırsatta kısılıyor. Burada öldürüleceğimiz oldukça açık ve net. Dünya âlem biliyor ki, burada hukuk yok. Kim var diyorsa sahtekârdır. Dava iftiralarla yürüyor, yetmiyor yazmadığım bir dilekçe ile iftira atılarak soruşturma açılıyor. Bu nedenle, mahkemeye savunma vermenin anlamı yok diye düşünüyorum. Yapılacak tek şey, devşirilmemiş basına sürekli uğradığımız haksızlıkları anlatmak. Hiç değilse pisi pisine ölmemiş oluruz.”
 Dünyanın gözü kulağı üzerlerinde olan Ergenekon tutuklularının "özel cezaevi" olan Silivri'de yaşadıklarına dair bu not, diğer cezaevlerindeki durumun ne olduğuna dair malumat verir elbette okuyanlara ve kimse de Ergun Poyraz bunu yazdı diye, onun yazdığı diğer uyduruk kitaplar gibi "uyduruk" sanmasın, gerçeğin belki de asgarisidir anlattıkları!
 Websitemizde Mustafa Balbay'ın "Zülümhane" kitabı üzeerinden bir eleştiri yazısı yayınlanmıştı, Balbay da bunlardan bahsetmekteydi, şikayet etmekteydi, haklıdır da, o yazının linkini de vereceğiz, okumanızı dileriz, meselenin nasıl anlaşılması gerektiğine dair.
 http://www.furkandergisi.com/index.php/tr/furkan-yazarlari/muhsin-er-tugrul/1168-balbayin-qzulumhaneqsi
 Aslında bu tipten vefatlarda, onlara yıllar önceden Salih Mirzabeyoğlu tarafından yapılmış şu uyarı aklıma gelir:
 "- Ufak bir hatırlatma: Yassıada mahkemeleri sırasında, konulduğu hücre için "burada insannasıl yaşar?" diye serzenişte bulunan bir Milletvekili'ne, gardiyan "aman efendim! buraları sizin Meclis'teki oylarınızla yapıldı!" diyor...Kıssadan hisse!.."
 Kıssadan hisse!
 F Tipleri "nitelikli tutuklular" için yapılmış "mezar"dı, buralara onlar konulacak, "tecrid" edilecek, "bitki" haline getirilecek kanunların elverdiği şekilde "ölümüne yaşatılacaklardı", takdir-i ilahi, F Tiplerini yapanlar, oraları ilk dolduranlar arasında oldular!
 Ne diyor E. Poyraz, “Bir saate yakın, koğuşun kapısına öyle vuruyorlardı ki, sanırsın cezaevi yıkılacak, bu sürede ne gelen oldu ne giden…”; öyledir, "buton"a basmanın bir faydası yoktur, ya gardiyan tuvalate gitmiştir, ya "şebeke"ye gitmiştir ya "başefendinin yanındadır" onun için "duymamıştır" mazeret olarak, çare kapıya tekme tokat girişmektedir, girişirsin son çare diye, 15 dakika sonra uykulu gözlerle bir gardiyan gelir "ne var" der, söylersin, "tamam" der çeker gider, gelmez bir daha bir saat sonra yapılan onca gürültü neticesi "başefendiye sorayım" der, çeker gider tekrar, ardından yalan kalmamıştır, "aspirin" getirir, "revire" gitmek zordur çünkü, "doktor falan yerdedir", aslında ortalıkda yoktur da bahane budur, 2 saatde revire çıkarsın belki, ardından şanslıysan "askere haber gider", uzatmalı gelir, "tipine" bakar, hoşuna giderse "götürelim" der, bir saatde böyle gider, "getirin" emri çıkar bu seferde "tören"le "arabaya" götürülür, binbir aramdan geçer, el ve ayakların zincirlenir, buz gibi "arabaya" atılır, bir yarım saatde orada beklersin, hastaneye ne kadar zamanda varırsan artık, vardığında da hemen götürmek yok, ilk önce uzatmalı elinde dosyayla oraya buraya gidecek, laf yapacak, ardından bir müstahdem gelecek vs...
 "Kapalı"larda durum asgarisinden böyleydi, o zamnalr yeni yeni yapılan F Tiplerindede böyleydi, ama anlaşılıyor ki "özel tutuklu" olan Ergenekoncuların F Tiplerinde de durum bundan farklı değil!
 Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi, "ÜZÜNTÜDEN UZAK BİR SEVİYEDE"yiz bu hadiseye, Kozinoğlu ve diğer "Ergenekoncuların vefatı" haberlerine, çünkü bu dünyanın "etme bulma dünyası"olduğuna da inanıyoruz ve çünkü, "TEKEBBÜR İÇİNDE DOLAŞIRLARKEN CANLARINI AL ALLAHIM" duasının seneler seneler önce yapıldığını ve 2000'de de "KISSADAN HİSSE" denilerek"son çeyrek uyarısı"nın yapıldığını biliyoruz:
 "- Ufak bir hatırlatma: Yassıada mahkemeleri sırasında, konulduğu hücre için "burada insannasıl yaşar?" diye serzenişte bulunan bir Milletvekili'ne, gardiyan "aman efendim! buraları sizin Meclis'teki oylarınızla yapıldı!" diyor...Kıssadan hisse!.."
 Kıssa'dan Kısas'a geçildi kısaca.
 Bakın aynı haberde avukat ne diyor:
 "- Kozinoğlu’nun hücre arkadaşı Atilla Uğur’un avukatı Celal Ülgen, şunları söyledi:
“Haksız yere tutukluluk daha çok can alacağa benziyor. Birçok kişi daha ölecektir. Oysa bin suçlu özgür gezsin önemli değil, ama bir masum tutuklanmasın der hukukçular."
 İdam cezası veren hakim bile "işaretli dosya"dan ve "hata yapmış olabiliriz" itirafından bahsederken Salih Mirzabeyoğlu'nun durumu hakkında gıkınız çıkmazsa, "bin suçlu özgür gezsin önemli değil, ama bir masum tutuklanmasın", demenizin hiçbir önemi yoktur, "bir çok kişinin ölümü"nü de"üzüntüden uzak bir seviyede" izleyip KISSA'DAN KISAS'a geçişin "ürünlerini", "hiç akıllanmayacak bu TEKEBBÜR EHLİ" diyerek seyrederiz!
  17 Kasım 2011.
1 note · View note
crnoztoprak · 3 years
Photo
Tumblr media
Kaşif Kozinoğlu^nun Mezara Götürmediği Sırlar - Ergün Gedek 
"Yalana yalan denilemeyen  yerde gerçekler hükümsüzdür. .. Gerektiğinde ortalığı ayağa kaldırmayı unutmuş isek, tarihimizi de unutmuşuz demektir. Hapiste değil, biz artık dışarda özgür değiliz!"
MİT Asya Bölgesi Başmüşaviri Kâşif Kozinoğlu'nun ölümünden kısa süre önce Aydınlık'a gönderdiği el yazıları.
2 notes · View notes
nesrin-c · 4 years
Text
Yılmaz Özdil
Bilim Kurulu
Dünyada virüse karşı konut kredisi veren tek ülke olduk iyi mi.
Ne önlem aldınız diyoruz?
“Peşinatı azalttık” diyor.
Hem evden çıkmayın diyor.
Hem uçak biletlerindeki kdv'yi yüzde 18'den yüzde 1'e indiriyor.
Oturma odasından mutfağa mı uçacağız?
Kabe bile kapatıldı.
Hâlâ “duayla aşacağız” önerisinde bulunuyor.
“Avrupa ülkeleri vatandaşını başından savarak, sahipsiz bıraktı, Türkiye ise son 17 yılda gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde hamdolsun en hazırlıklı şekilde yakalandı” diyor.
Peki, son 17 yılda gerçekleştirdiğimiz büyük dönüşüm sayesinde, vatandaşımıza sahip çıkmak için nasıl bir hazırlık yaptık?
“Yaşlılarımıza kolonya dağıtacağız” diyor.
Üstelik… Virüse karşı bu önlemler paketini açıklarken, altını çize çize tekrar ediyor, “Bilim Kurulu'nun önerisiyle” diyor.
Bilim Kurulu'nda Türkiye'nin saygın üniversitelerine mensup, saygın biliminsanlarımız var, hepsi birbirinden değerli profesörlerimiz var.
Şimdi ben buradan soruyorum…
“Yaşlılara kolonya verin gitsin” önerisi, 82 milyon yurttaşın hayatının sorumluluğunu üstlenmiş olan Bilim Kurulu'nun önerisi midir?
Tıp biliminin önlemi “dua” mıdır?
Yoksa, mikrobiyoloji, viroloji, farmakoloji profesörlerinden oluşan Bilim Kurulu'na ilahiyat profesörü mü monte ettiler?
Çünkü…
Her şeyi en iyi kendisinin bildiğini düşünen, hiçbir konuda hiç kimseye danışmayan Akp zihniyeti, daha önce ne heyeti kurmuştu?
Akiller heyeti kurmuştu.
Kendi günahlarına, günah keçisi arıyorlardı.
Akilleri buldular.
Şehir şehir dolaştırdılar, milleti kandırmak, milleti yalanlara inandırmak için bunları konuşturdular.
Hepsini televizyonlara çıkarttılar, ekran ekran gezdirdiler.
Hangi kanalı açsak, akiller vardı.
Akp borazanıydılar.
Akp ne istiyorsa, onu söylediler.
Akp adına millete garanti verdiler.
Akp'ye kefil oldular.
Milleti ikna etmek için Akp'nin figüranı oldular, maşası oldular.
Netice?
Akiller bugün insan içine çıkamıyor.
“Ailem bile beni vatana ihanetle suçluyor” diye ağlayan var.
“Akrabalarım benimle artık telefonda bile görüşmüyor” diyen var.
“Hepimizi kullandılar, akil falan değildik, aklımızı kullanmıyorduk, konu mankeniydik” diye itiraf eden var.
Üzülerek hatırlatmak isterim ki…
Açılımın akiller heyeti neyse, virüsün Bilim Kurulu odur.
Bilim Kurulu'nu oluşturan saygın profesörlerimiz, kendilerine mutlaka sormalıdır…
Son 17 yılda, özellikle sağlık konusunda hiç kimseye danışmayan, Türk Tabipler Birliği başta olmak üzere, saygın biliminsanlarının uyarılarına kulak tıkayan, duymazdan gelen, hatta hakaret ederek karşılık veren, hastaneye “dükkan” hastaya “müşteri” gözüyle bakan, şehir hastaneleri saçmalığıyla yandaş müteahhitlerin cebine garanti para koyan, her dört sağlık çalışanından birini taşeron haline getiren, eczacılara işportacı muamelesi yapan, aşı üreten Hıfzısıhha Enstitüsü'nü kapatan, SSK'nın ilaç fabrikasını kapatan, askeri ilaç fabrikasını imha eden, yerli ilaç fabrikalarının kapılarına kilit vuran, ilaç fabrikalarının arazilerine alışveriş merkezleri diken zihniyet… Şimdi neden bizi toplayıp Bilim Kurulu oluşturdu?
Sıkıştıklarında “bizim suçumuz kusurumuz yok, bilim kurulu ne dediyse onu yaptık” diyeceklerinden, herkesin emin olması lazım.
Politikacıya asla inanmayan, bilim'e inanan bir yurttaş olarak, Bilim Kurulu'na yalvarıyorum…
Gerçek kayıp sayımız, gerçek hasta sayımız, test kiti gerçeğimiz, karantina konusundaki gerçek düşünceleriniz, gerekirse Merkez Bankasını ortaya koyup, acilen atılması gereken tıbbi adımlar neler?
Siz, koltuğunu korumaya çalışan politikacı değilsiniz.
82 milyonun hayatını korumakla sorumlu biliminsanısınız…
Lütfen çıkın, milletin başına gelenleri bütün çıplaklığıyla millete anlatın.
“Gazetelerdeki resmi ilanları okumayı severim.
Zira, haber saklıdır onlarda.
Yine öyle bir andı…
Cezaevindeydim, gözüme çarptı, ilandaki o isim.
İnsan kendisinin üzerine beton dökmeye çalışanları unutur mu?
Ben unutmadım hiç.
Gazetedeki isim onlardan biriydi; hakim Resul Çakır'dı.
Hakimler ve Savcılar Kurulu, çoktan firar etmiş hakim Çakır'ı arıyordu.
İlanda “senin verdiğin kararlar yüzünden tazminat ödüyoruz devlet olarak, anladık gelmiyorsun, ama bari yazılı savunma gönder” deniyordu özetle… Adresine “meçhul” yazarak, gazete ilanıyla hakim Çakır'a sesleniyorlardı.
Cezaevindeydim.
Öfkeyle gülmek nedir, o an bildim.
★★★
Yazdım, içeri girdim, içeride yazdım, dışarı çıktım, dışarıda yazdım.
Bundandır ki; bir daha bizi haber yüzünden içeri sokmazlar herhalde, diyordum.
Aldığımız tehditlere bakarak, suikast teşebbüsü olur, diye düşünüyordum.
Yanıldığıma sevinmeli miydim?
★★★
Resul Çakır bundan 9 yıl önceki Odatv davasının ilk mahkeme başkanıydı.
O ilk duruşmada bir sanığın sandalyesi boştu: MİT Asya Bölgesi Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu.
Hakim Çakır istese, ölmeden Kozinoğlu'nu cezaevinden çıkarabilirdi.
Tabutunu çıkarmayı tercih etti.
MİT'in efsanelerle anlatılan ismi, kendisini savunamadan çok şüpheli bir şekilde Silivri'de hayatını kaybetmişti.
Hiç tanımamıştım.
Fethullahçılar önce virüslü maille, yetmeyip evime ve ofisime gizlice girerek, MİT belgeleri yerleştirmişti.
Böylece Kozinoğlu ile aramızda bağ kuracaklardı.
O belgelerle ilgimizin olmadığı kanıtlandı, beraat ettim.
Gel gör ki, devlet o büyük yalanla Silivri'de kaldığım 19 ayı bugün halen bana borçlu.
Şuraya geleceğim:
O gün bilgisayarıma MİT'in MGK'ya sunduğu gizli raporu soktular.
MİT mensuplarına halen okutulan 183 sayfalık gizli ders kitabını yerleştirdiler.
Tarikatlar arasındaki kavgalara dair gizli istihbarat belgesini koydular.
Ve, o kumpastan 9 yıl sonra yine Silivri'de olan ben, bugün bile kimin evime ve ofisime gizlice girdiğini bilmiyorum.
Şikayetçi oldum, soruşturan yok.
Çok umurlarında ya MİT… Biri çıkıp sormaz mı; yahu kim çaldı bu belgeleri, kim ifşa etti?
Ne safım.
O gün Kozinoğlu'na küfredip, cenazesindeki MİT mensuplarına canlı yayın yapanlar, şimdi beni MİT şehidinin cenazesini haber yaptım diye hapiste tutuyor.
★★★
Tecritteyim, evet.
Ama yalnız değilim.
Baksanıza, küçücük avlumun dört bir köşesinde yuvalar var.
İnsan cezaevinde kuş sesiyle gözünü açar mı?
Kimse farkında değil, beni her sabah onlar uyandırıyor.
Ve galiba, kuşlara dikenli teller batmıyor.
★★★
Aldous Huxley demiş; “Tarihten alınması gereken önemli ders, insanların tarihten pek fazla ders almadıklarıdır.”
Mıh gibi aklımda tutuyorum: Firari savcılar Zekeriya Öz ve Cihan Kansız, beni “hükümete karşı şehit cenazesi haberi yapmakla” suçlamıştı.
Yazarken utanıyorum; “Şemdinli'de 11 asker şehit, 11 asker yaralı”, “Karakola saldırı: 4 şehit” başlıklı haberimizi suç saymışlardı.
Şimdi onların izinden gidenlere, 9 yıl sonra yine şehit haberi yapmanın suç olmadığını anlatacağım.
Bilmezler mi: İlk yayımlayan, yayan, açıklayan biz değiliz.
Görmezler mi: Eğer biz suçluysak, ne devlette adam ne de dışarıda gazeteci kalır, hapse girmeyen.
Unutulur mu: Yazdıkları iddianamelerde MİT mensuplarının tüm bilgilerini deşifre eden savcılar ve o iddianamelerle yargılama yapan hakimler, kendi işledikleri suçla beni içeride tutuyor.
★★★
Cezaevi kantini, keskin ucunu kesip de verir bıçağı koğuşa.
Kimseye zarar vermeyelim, diyedir.
Halbuki güç kalemdedir.
Şimdi elimde kalem, cezaevi duvarlarına sürüyorum ucunu.
Sihir gibi, keskinleşiyor.
Barış Pehlivan
9 No'lu Silivri Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu
C3 Blok 20 No'lu Koğuş”
Evet…
Türkiye'nin en namuslu gazetecilerinden Barış Pehlivan'ın, siz değerli okurlarımıza iletilmesi için, bana gönderdiği mektup bu.
Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Murat Ağırel gibi, onur duyduğumuz arkadaşları Silivri'de “karantina”da tutuyorlar.
Maskelemeye çalışıyorlar.
Onlardan herkesin uzak durmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Yok öyle.
Bu arkadaşlar özgürlüklerine kavuşana kadar, bu köşe, onların…
Bu köşe kapanırsa, eminim yine bu gazetede bir başkası ardına kadar açar.
Çünkü, Türkiye'nin bünyesine giren virüsleri temizlemenin tek yolu, namuslu gazetecilerin özgür kalemidir.
Gerçek haber kadar etkili bir dezenfektan, henüz icat edilmemiştir.
62 notes · View notes
ibrahimindelileri · 3 years
Text
"Sen Türk'sün. Bağırdığında insanlar değil, Aslanlar da korkacak" 
Kaşif Kozinoğlu sonsuz rahmetle...
5 notes · View notes
elestirikosesi · 4 years
Text
"Doğu Türkistan" yalanları ve gerçekler-5
Sinciang Uygur Özerk Bölgesi'nde bir etnik sorun yok. Bölgede şeriatçı gruplar tarafından yayılan bir terör sorunu var. Çin, uzun yıllardır terörle mücadele ediyor. 90’lı yıllardan bu yana ABD güdümündeki ayrılıkçı ve aşırı dinci Uygur örgütleri bölgede faaliyet yürütüyor. Uygur yalanlarını yayan örgütler de bunlar. Türkiye'de de etkin bir şekilde faaliyet yürütüyorlar. Gelin şimdi bunlara bakalım.
IŞİD safında savaşıyorlar
Uygur yalanları, Doğu Türkistan İslam Partisi tarafından yayılıyor. Gelin örgütün siciline bakalım. Örgüt, El Kaide’ye bağlı olarak “Doğu Türkistan İslamî Hareketi” adıyla 1997 yılında kuruldu. Daha sonra partileşerek “Doğu Türkistan İslam Partisi” oldu. Örgüt, bir kısım Özbek kökenli İslamî örgüt mensubuyla da birleşerek, “Türkistan İslam Partisi” adını aldı. Bugün bütünüyle “Türkistan”ı temsil iddiasıyla faaliyet yürütüyor. Örgüt Suriye’de, Türkiye’de, Irak’ta, Afganistan’da ve Çin’de terör faaliyeti yürütüyor ve Çin Halk Cumhuriyeti’nden ayrılma amacı güttüğünü belirtiyor.
Doğu Türkistan İslamî Hareketi’nin cihatçıları CIA’nın Suriye’de örgütlediği IŞİD içinde faaliyette bulundular. IŞİD'in safında yaklaşık 10-15 bin kadar “Türkistan İslam Partisi”nin mensubu savaşıyor. Bu militanlar İdlib kırsalında Cisr Şuğur bölgesinde yoğun olarak faaliyet gösteriyor.
Mehmetçiğe karşı savaştılar
Doğu Türkistan İslamî Hareketi, 2002 yılında Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütleri listesine alındı. Örgütün Suriye'de 10-15 bin militanının bulunduğu ve IŞİD safında savaştığını söyledik. Türk Ordusu, 24 Ağustos 2016 günü Fırat Kalkanı Harekâtı başlattı. IŞİD'i El Bab'a karşı kovaladı. Bu harekatta 3 binin üzerinde IŞİD'li öldürüldü. Öldürülen IŞİD'liler içinde yoğun olarak Doğu Türkistan İslam Partisi militanları vardı. İşte sizin savunduklarınızın elinde Mehmetçiğin kanı var. Türk Ordusuna karşı savaşıyorlar.
Reina'yı bastılar
1 Ocak 2017 günü Reina baskınını yapan terörist Doğu Türkistan İslam Partisi'ne üyeydi. Yani sizin savunduklarınız hem Mehmetçiğimizi hem de Reina'da 39 vatandaşımızı öldürenlerdir. MİT’in Orta Asya Dairesi Sorumlusu Binbaşı Kaşif Kozinoğlu, Silivri Cezaevi’nde şehit edilmeden önce yazdığı mektuplarda sözde “Doğu Türkistan Terör Örgütü” mensuplarını CIA ile birlikte nasıl örgütlediklerini ve Çin’e karşı nasıl silahlı eylemlere kışkırttıklarını anlatmıştı. 
Peki, bu teröristlerin başında kim var? Türkiye'de hangi faaliyeti yürütüyorlar. Ve bunları kim fonluyor.
İşte aldıkları paralar:
Ayrılıkçı Uygur iddialarını ve o internette gördüğünüz görüntüleri yayan, National Endowment For Democracy (NED)'dir. Yani, Amerikan Demokrasi Derneği. Dünya Uygur Kongresi (DUK) Onursal Genel Başkanı Rabia Kadir ve Seyit Tümtürk (Bu adamın kim olduğunu birazdan açacağız) de bunu itiraf ediyor. Birçok röportajında para aldıklarını ama bunun az olduğunu söylüyorlar. Peki az mı? Size kalem kalem yazıyorum:
2014
1-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu ve Eğitimi.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 275 bin dolar.
2-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Dokümantasyonu ve Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Uygur Amerikan Derneği.
Miktar: 295 bin dolar.
2015
1-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları ve Mülteci Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 260 bin dolar.
2-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Dokümantasyonu ve Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Uygur Amerikan Derneği.
Miktar: 295 bin dolar.
2016
1-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 295 bin dolar.
2-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Dokümantasyonu ve Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Uygur İnsan Hakları Projesi.
Miktar: 315 bin dolar.
2017
1- Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 246 bin dolar.
2- Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu ve Sosyal Yardım.
Kuruluş Adı: Uygur İnsan Hakları Projesi.
Miktar: 294.698 dolar.
2018
1-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 9 bin dolar.
2-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu.
Kuruluş Adı: Dünya Uygur Kongresi.
Miktar: 354 bin dolar.
3-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu ve Sosyal Yardım.
Kuruluş Adı: Uygur İnsan Hakları Projesi.
Miktar: 5 bin dolar.
4-Proje Başlığı: Uygur İnsan Hakları Savunuculuğu ve Sosyal Yardım.
Kuruluş Adı: Uygur İnsan Hakları Projesi.
Miktar: 315 bin dolar.
Kim bu ayrılıkçılar?
Tumblr media
(Seyit Tümtürk)
ABD'den aldıkları ve az dedikleri fon gördüğünüz gibi milyonlarca doları buluyor. Şimdi bu fonu alanların ve Türkiye'deki Uygur ayrılıkçılığının başını çekenleri inceleyelim:
Bu kışkırtıcılardan en gözde figür Seyit Tümtürk.
Doğu Türkistan İslami Hareketi başta olmak üzere benzer örgütler ve çevreler, 1 Ekim 2018 günü Paris’te toplandı, bir ‘Doğu Türkistan Millî Meclisi’ kurduklarını ilan etti. Sözde meclisin başkanlığına Seyit Tümtürk getirildi. Tümtürk valileri ziyaret ediyor. CHP ve İyi Parti yetkilileriyle buluşuyor. Tümtürk, terör örgütü kurma suçundan Türkiye'de yargılanan Abdülkadir Yapçan'ın (bu isme de mercek tutacağız) davasında dinlendi. Tümtürk, “Yapçan’ın yaptığı her şeyi ben de yaptım, söylediği her şeyi ben de söyledim. Birlikte Türkiye’de birçok eyleme katıldık” dedi. Tümtürk’ün “Doğu Türkistan’ı hiç görmedim, hiç yaşamadım, zulme doğrudan tanık olmadım. Annemden, babamdan, dedelerimden duydum” demesi dikkat çekti.
Tümtürk Türkiye'de silahlı gruplarla da etkinlik düzenliyor. Bir yıl önce Afrin'de bir görüntü çekilmişti. Önce o fotoyu koyalım.
Tumblr media
Silahlı Uygur militanları Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'e küfürler ediyor, Suriye'den sonra Çin'de cihat yapacaklarını iddia ediyordu. IŞİD'in yayınladığı videolarda, Doğu Türkistan İslamî Hareketi, “Suriye’de savaş bittiğinde Uygurların haklarını almak için ateist Çin’e karşı savaşa gideceğiz” diyordu.  Söz konusu videoları, ABD’de yaşayan, kendisini “Uygur Mili Uyanış Hareketi”nin “Siyasi ve Uluslararası Görevlisi” olarak tanıtan Salih Hudayar paylaştı.
Tümtürk ve Uygurlar, 10 Mart 2018’de Hatay’a gitti. Gruptakilerin üzerindeki, Uygur bayrağı işlemeli TSK üniformaları dikkat çekti.  Ziyaretlerde Tümtürk’ün yanında bulunan kişilerin, ellerinde silahla çekilen videoları olduğu ortaya çıktı.
Tumblr media Tumblr media
'ABD silah versin Çin'e karşı cihat yapalım'
Merkezi ABD’de olan Dünya Uygur Kurultayı Onursal Başkanı Rabia Kadir’in yardımcılığını yapan Tümtürk, ABD ile ilişkileri gizlemiyor. Şubat ayında , İstanbul Korganlılar Derneği’nin düzenlediği etkinlikte konuşan Tümtürk, , Çin’e karşı savaşan gücün ABD olduğunu belirterek kendilerine uzanacak elin ya da Çin’i parçalayacak gücün kim olduğuna bakmayacaklarını vurguladı. Tümtürk şunları söyledi: "Niçin Doğu Türkistanlılar cihat yapmıyor diye soruyorlar? Neyle yapacaklar? Silah yok, dışarıyla irtibatı yok, elinde bıçak dahi yok. Allah da körü körüne eline sopayı al, bütün o otomatik silahlara karşı cihat et demiyor. Ama ben şuna inanıyorum ki Doğu Türkistanlılar, inşallah Allah o imkanı verirse, ölümüne cenk edecektir. Ekonomik, askeri, siyasi her alanda bütün Doğu Türkistanlılar gücümüzü birleştirerek, Çin’in parçalanacağı günü dört gözle bekleyerek hazır olmamız lazım. “Dünya Çin’in bu yükselişini mutlaka parçalayacak. Biz hiçbir emperyalist gücün Çin’i parçalama aracı olmak istemiyoruz. Oyuncak olmak istemiyoruz, ama burada bu tercih bizim değil. Çin insanlığın kabul edemeyeceği bu soykırımla bizi imtihan ederse bize uzanacak elin ya da Çin’i parçalayacak gücün kim olduğuna bakmadan, denize düşen yılana sarılır hesabı, hayatta kalmak için her yol bize mubah olur. Çin’in de ağır bedel ödeyeceği her alternatife biz varız.”
FETÖ kanalına konuştular
Tümtürk, FETÖ kanallarına konuşmaktan da çekinmiyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Yunanistan'a kaçan isimlerden gazeteci Deniz Zengin'e  konuşan Tümtürk, ayrılıkçı Uygur iddialarını yineledi. Liderleri FETÖ'cülükten tutuklanan Türk Solu'nu da savundu. 2017 yılbaşında Reina’da düzenlenen katliamdan bu yana Türkiye’nin, Orta Asya’dan gelen kişilerin işlemlerinde daha dikkatli ve ağır hareket ettiğini söyleyen Tümtürk, Uygurların cihatçı olarak Suriye’ye gittiğini, Esad’a karşı savaştığını da açıkladı. Uygur ayrılıkçılara zaten en büyük destek Emre Uslu gibi FETÖ'cülerden geliyor.
Yapçan'ın suçları
Tumblr media
(Abdülkadir Yapçan)
Gelin şimdi de Abdülkadir Yapçan'a bakalım. Tümtürk'ün kefil olduğu Yapçan kim? Terör örgütü kurmak suçundan yargılanan ve Çin'e iadesi istenen Yapçan'ın dosyasını incelediğimizde bir terörist karşımıza çıkıyor.
Abdulkadir Yapçan, yukarıda bahsettiğimiz Doğu Türkistan İslam Hareketi'nin kurucusu. Yapçan ‘Ulusal güvenliği tehlikeye düşürmek, adam öldürmek, terörist organizasyon oluşturmak, organizasyona liderlik etmek ve organizasyonda aktif rol almak’ suçlarından kırmızı bültenle uluslararası seviyede aranıyordu. Çin’den sahte pasaportla kaçan Yapçan, 2016 yılında Türkiye’de yakalandı.
1958 Sincian doğumlu Yapçan iddiaya göre 1997 yılında sahte pasaportla Suudi Arabistan’a çıkış yaptı. 1997’nin Nisan ayında “Doğu Türkistan Partisi”ni (daha sonra Doğu Türkistan İslam Hareketi adını aldı) kurdu ve başkan yardımcılığını yaptı. 1999 yılına kadar Orta ve Güney Asya’da bulunan Sinciang uyruklu kişileri Afganistan’a terör eğitimine gönderdi. Örgüt faaliyeti çerçevesinde patlayıcı maddeler imal edildi. Yapçan, son yıllarda da internet üzerinden videolar yayınlayarak terör propagandası yaptı.
Yapçan’ın eylemleri şöyle:
■ 1997 yılında sahte pasaport düzenleyerek Doğu Türkistan’dan Suudi Arabistan’a gitti.
■ Terörist İsmail Abdulsemet, Yapçan’ın 1997 yılında Suudi Arabistan’a gittiğine ilişkin beyan verdi.
■ Terörist Abdulmecit Mutalif Hasmu, Yapçan’ın Doğu Türkistan İslam Partisi Emiri olduğunu söyledi.
■ Terörist Abdulmecit Mehmetkırım, Yapçan’ın Çin’de cihat çağrısında bulunduğunu ve İslam Devleti kurmayı planladığını beyan etti.
■ Terörist Osman Ümit, 1998 yılında Yapçan ve bazı şüpheli kişilerin Afganistan’dan Doğu Türkistan’a 20 bin Amerikan Doları gönderdiğini, bu para ile Sincian’daki teröristlerin patlayıcı madde aldıklarını itiraf etti.
■ Terörist Nurmehmet Abdulkeyim, şüphelinin kendisine cihat yapması talimatı verdiğini söyledi.
■ Yapçan internet üzerinden yayın yapan İstiklal TV’de Çin ‘işgaline’ karşı cihat çağrısı yaptı, Sincian’daki teröristlere yönelik olarak da ‘IŞİD’e katılmak yerine ‘Doğu Türkistan’da Doğu Türkistan için savaşın’ şeklinde açıklamalarda bulundu.
Çin terörle mücadele ediyor
Bu kısım biraz uzun oldu. Ama görüldüğü gibi Çin'de bir terör sorunu var. O terör sorunu ülkemize taşınmış durumda. ABD, FETÖ ve diğer bağlantıları ortada. 90’lı yıllardan bu yana ABD güdümündeki ayrılıkçı ve aşırı dinci Uygur örgütleri bölgede faaliyet yürütüyorlar. 5 Temmuz 2009 tarihindeki Urumçi olayları ile bölücü terör zirveye ulaşmış. Bu tarihten sonra da Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti, aşırı dinci ayrılıkçılara karşı kararlı ve çok boyutlu bir mücadele yürütüyor. Resmi rakamlara göre; 2014 yılından bu yana bin 588 terörist hücre yok edilmiş, 12 bin 995 terörist tutuklanmış, 2 bin 52 patlayıcı ele geçirilmiş, terör faaliyetleri nedeniyle 30 bin 645 kişi cezalandırılmış.
YARIN: Sinciang'daki terör eylemleri
8 notes · View notes
sohbetnova · 4 years
Text
Kaşif KOZİNOĞLU Kimdir?
Türkiye, MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybetmesini konuşuyor.
Peki, hakkında birçok iddia bulunan Kozinoğlu aslında kimdi? Bu sorunun yanıtını, sohbetnova ek klasörlerinden derleyerek verelim.
Savcı Zekeriya Öz’e, 10 Mart 2011 günü verdiği ifadesinde, özgeçmişini şöyle anlatıyor Kozinoğlu:
“1976 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldum. İlk kıtam Eğirdir Dağ Komando…
View On WordPress
0 notes
mahrutibakis · 5 years
Video
youtube
Veryansın TV – Pankuş – Erdem Atay & Ergün Gedek – 20 Ağustos 2019
0 notes
gazetelinkmedya · 7 years
Text
Oda Tv davasında karar: Ahmet Şık ve diğer sanıklar beraat etti
Oda Tv davasında karar: Ahmet Şık ve diğer sanıklar beraat etti
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya 103 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz muhabiri Ahmet Şık, gazeteciler Nedim Şener, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hanefi Avcı, Muhammet Sait Çakır, Yalçın Küçük ve Coşkun Musluk katıldı.
Mahkeme, davada yargılanan tüm isimlerin beraatine karar verdi.
Duruşmada son sözü alan Ahmet Şık, söylenecek çok şey…
View On WordPress
0 notes
ozel-buro · 2 years
Text
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI : Kaşif Kozinoğlu SUİKASTİ VE BİLİNMEYENLER !!!
FAİLİ MEÇHULLER DOSYASI : Kaşif Kozinoğlu SUİKASTİ VE BİLİNMEYENLER !!!
Kaşif Kozinoğlu SUİKASTİ VE BİLİNMEYENLER !!! 28-04-2022 Özel Kuvvetler’de iken Bosna’da bağımsızlık mücadelesi veren orduyu eğiterek sonrasında milli istihbarat personeli olarak Azerbaycan’da Ebufeyz Elçibey’den kalan mirasa sahip çıkmış, ordusunu eğiterek TSK’ya bağlı bir damar yaratmış, sonrasında ise başta Afganistan ve Türki cumhuriyetlerde görevine devam ederek, devlete rüştünü ispatlamış…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mertbiri · 2 years
Text
Tumblr media
“Ergenekon diye bir yapı var. Belgeler Perinçek’in masasından çıktı. Perincek İngilizlerin adamıdır. JİTEM gerçek. Hanefi Avcı pkk’lı itirafçıları kullandı, Kozinoğlu Murat Bozlak’a suikast planladı. Çevik Bir, operasyonu deşifre etti. Zekeriya Öz’e benim başıma gelenleri hatırla dedim. Devlet herşeyi yapabilir, işkence bile…”
Eski MİT’çi Mehmet Eymür kumpas iddialarının tamamını çöpe attı! Şimdi Aydınlık, Odatv, Cumhuriyet, Sözcü başta olmak üzere Ergenekon medyası yakında koro halinde Eymür’e sövmesine hazır olun. Karanlık kalemler Soner Yalçın, Aytunç Erkin, İsmail Saymaz, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu’nun köşe yazılarını bekleyin…
Tumblr media
Mehmet Eymür, Türkiye’nin yakın ve kriminal tarihinin en büyük tanığı. Kaçakçılık ve terör konularında uzman. Türkiye’de bilen istihbaratçılar içinde, analiz yeteneği en güçlü isimlerden birisi. Mehmet Ağar, Hanefi Avcı gibi isimlere bakınca en az “kirlenen” isim. Sol örgütlere yönelik operasyonlarda yer aldığı için başta Perinçek grubu, bu gruptan ayrılan Soner Yalçın tarafından oluşturulan @odatv gibi karanlık yapıların hedefindeki bir istihbaratçı. Aslında bir “devlet aklı” varsa onu temsil eden görevli. “Benim gözümde devlet her şeyi yapabilir, meşrudur, ama menfaat varsa” sözleriyle bunu anlatıyor zaten. Daha önce www.atin.org’da yazdığı yazılar, kitaplarında anlattıkları birçok karanlık işi ve karanlık ilişkiyi ortaya çıkarıyor.
Tumblr media
@T24’ten Gökçer Tahincioğlu’na vermiş olduğu röportajda anlattıkları, gazetecilik ifadesiyle çok sayıda manşeti içeriyor. Ancak birçok medya organı bilerek ve isteyerek bu ifadeleri görmezden gelirken, @tr724, @aktifhaber gibi muhalif bazı yayın organları da kopyala yapıştır mantığıyla habercilik yaptığı için aynı başlıkları kullandı.
Mehmet Eymür’ün açıklamalarında yer alan önemli bilgilerin satır başları:
· Babalar operasyonunu Genelkurmay istedi. Dündar Kılıç’ın bazı paşalarla ilişkisi vardı.· Hanefi Avcı’yı sevmem. Pişmanlıktan yararlanan bir sürü Kürdü çok kullandı. Onların kirli işleri vardı.· Öcalan operasyon yapmak istedik. Her yerden engel aldık. Çevik Bir istihbaratın başındaydı. 1 Ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, “MİT patlayıcıyı ne yapacak” diye.
Tumblr media Tumblr media
· Apo öldüremedik. Ancak Suriye’yi korkuttuk. Öcalan’ı Suriye’den çıkarttılar.· Ulaş Bardakçı’nın saklandığı bina Mahmut Dikler’indi. Dikler siyasi şubenin başıydı.· Kızıldere’de yargısız infaz yok. Mahir Çayan keskin nişancılar tarafından vuruldu.· Kaşif Kozinoğlu bana bağlıydı. Murat Bozlak’a suikast planlamış. Onun tahkikatını yaptım. Engelledik.· Yavuz Ataç, Amerikalılarla çalışıyordu. Odamı silahla bastı. Çakıcı’nın mesajını getiriyormuş.· Çakıcı’yı Almanya’da PKK’ya karşı bir operasyonda kullandık. Operasyon başarısız oldu. Ekibi sızma vardı.· Gladio eğitimlerini ordu yapıyordu.
Tumblr media
Tumblr media
· Ergenekon belgeleri Perinçek’in başında olduğu yapıdan çıktığını sanıyorum. Belgeler onun masasından çıktı.· Zekeriya Öz’le görüştüm. Bildiğimi şeyleri söyledim. Birkaç sene sonra size de aynı şeyleri soran olursa beni hatırlayın dedim.· Ben Ergenekon operasyonunda doğru hareket edilmediğini düşünüyorum. Bir yapı var. Ama bu çizilen yapı mı başka şey mi bilmiyorum. Gladio dediğim yapı hâlâ olabilir.· Başka türlü konuşma imkânı yoksa işkence olabilir, çünkü çok inatçı tipler var.
Tumblr media
· (15 Temmuz’da) bence bundan çok başka yere bakılmalı. 15 Temmuz henüz çözülmedi tam olarak. Çok sual var.· Ben yazdıkça Ağar güçlendi.· (Mehmet Ağar’a) “Yanlış yapıyorsun, yanlış insanlarla geziyorsun” dedik. “Başbakan da geziyor” dedi. “O siyasi adam, sen polis müdürüsün” dedik.· Yeşil yürekli bir oğlandı. Bizim elemanımızdı. Askerler temas kurunca bizimkiler bırakmış. Herhalde parayı bölüşenlerden biri temizledi· Veli Küçük’ü iyi tanırım. Veli Küçük beni çok hayal kırıklığına uğrattı. Perinçek grubundan. Yanlış işlere girişti.· JİTEM gerçek.· 18 kişiyi devlet görevlileri, para için öldürdü.· Kaşif Kozinoğlu ve Yavuz Ataç, Amerikalılarla gizli ilişkiler içindeydi.· Benim gözümde devlet her şeyi yapabilir, meşrudur, ama menfaat varsa..· Pirüpak olduğunu söylemek istemem, ama Çiller Özel Örgütü tamamen palavra… 700 kişilik grup varmış, bunların hepsi yanlış.· Mikdat Alpay, Perinçek’le işbirliği yaptı. Benim bu Çiller Özel Örgütü’nün başında olduğumu söylediler. Düşünün. Metin Dalman isimli gazeteci Alman medyasına bunu verdi· Çatlı ile de münakaşam oldu. Bebek’te bir restorana getirmişti biri. Dedim ki uyuşturucu işi yapıyorsunuz. O zaman yurt dışında yaşıyorlardı. “E biz mecbur kaldık, aç mı yaşayalım” dedi. “Başka iş yapamayacak mısın” dedim. Münakaşamız oldu.· ASALA’yı bitirdik hikâyeleri palavra, yalan. Fransa’da bir mezarlıktaki anıta bomba koydular. Başka yaptıkları bir şey de yok.· Bugün MİT’çinin adını yazana hapis cezası veriyorlar. O tarihte her şeyini, plakasını, telefonunu, evini, adresini hepsini verdiler. Bir nevi “öldürün” denildi. Arkasından felaket oldu. Enteresan olan ilk Amerikan casusunu yakalamamızdan sonra olmasıdır. lk Aydınlık’ta yayınlar başladı. Hiram Bey ve beni CIA ajanı yaptılar o haberlerde. Biz aksini çözmüşüz ama bizi suçluyorlar. Sonra tüm bilgileri verdiler…
Tumblr media
Tumblr media
· Perinçek İngiliz istihbaratıyla Amerikalıların adamıdır; ordu ve MİT’te adamları var.· Özal’ın kızı davulcuyla evlenmesin diye ‘babalar’a söyledik. İskender Çolak, Başbakan’ın emri diye mekanlarını basmış.· Erkan Gürvit kapasiteli biri değildi. Evren’in kızıyla evlenince önemli biri haline geldi.
Başlıktaki sorunun cevabını şimdi verelim. Eymür, açıklamalarıyla birlikte son yıllarda oluşturulan bir putu kırdı. Erdoğan-Ergenekon rejiminin bütün kumpas iddialarını çöpe attı. Türkiye’nin yakın tarihinin karanlık isimlerini bir bir deşifre etti…
Eymür kumpas iddialarının tamamını çöpe attı…
1 note · View note
caglarocalatsiz · 5 years
Text
Tumblr media
(Doğum : 1955 - Ölüm : 13 Kasım 2011)
Unutmayın ! Biz ne ihaneti unuturuz,nede cinayeti...
.
FETÖ'nün devleti ele geçirme planlarını önceden öngördüğü için kahpece ortadan kaldırılan Trabzonlu Çepni Türk Yiğidi Kaşif KOZİNOĞLU'nu hatırlayan var mı ?
.
Kaşif Kozinoğlu (d. 1955, Trabzon - ö. 13 Kasım 2011, İstanbul), MİT Dış Operasyonlar Dairesi başkanı, eski asker, TSK'nın ve dünyanın en seçkin operasyonel timlerinden biri olan Bordo Berelilerin kurucusu.
1976 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun olan Kozinoğlu, 1980 yılında Özel Harp Dairesi'nde göreve başladı. 1995 yılına kadar Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Tim Komutanlığı'nda İstihbarat Subaylığı, İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Eğitim Öğretim Grup Komutanlığı'nda görev yaptı. 1995 yılında Eğitim Öğretim Grup Komutanlığı'ndan isteğiyle emekli olup, MİT'e girdi. Ordu'da özel harp dairesinde binbaşı rütbesiyle görev yaparken, Orta Asya'dan sorumluydu.
Kaşif Kozinoğlu, Gülen cemaatinin; Emniyeti ele geçirdiğini, Mit'in başına Hakan Fidan'ın geçmesiyle de iktidarın cemaatle arasının iyi olduğu o dönemlerde Mit'e cemaatçi olan kişileri alındığını ve Gülen Cemaatine mensup kişilerin yeni hedeflerinin Mit'i ele geçirmek olduğunu anlamış, Türkistan'daki eğitim kurumlarında çalışıyor olan Gülen cemaati mensubu kişilerin de istihbarat toplayıp, ABD'ye rapor veriyor olduğunu gözlemlemiş ve bu doğrultuda bir rapor hazırlamıştır.
Cemaatin savcıları, Kozinoğlu'nu; Ergenekon soruşturması kapsamında görev yeri olan Türkistan'dan apar topar getirtmiş, ifadesini almıştır. Kaşif Kozinoğlu, davası devam ederken 13 Kasım 2011'de Silivri Cezaevi'nde şüpheli şekilde hayatını kaybetmiştir.
Ruhu şâd olsun
1 note · View note
tarik-bahadir-61 · 2 years
Text
Tumblr media
KAŞİF KOZANOĞLU’NU VEFATININ 10. YIL DÖNÜMÜNDE SAYGIYLA, MİNNETLE, ŞÜKRANLA, ÖZLEMLE ANIYORUZ. RUHU ŞAD, MEKANI CENNET OLSUN!
(D. 1955, Trabzon - Ö. 12 Kasım 2011, İstanbul), Türk asker ve Millî İstihbarat Teşkilatı Dış Operasyonlar Dairesi Başkanı.
“Sen Türk'sün.
Bağırdığında insanlar değil,
Aslanlar da korkacak" derdi.
Kaşif Kozanoğlu,
Azerbaycan’da “Köroğlu”
Afganistan’da “Türk General”
MİT için Orta Asya’da “Hayalet” olarak bilinirdi.
1976 yılında Kara Harp Okulu'ndan mezun olan Kozinoğlu, 1980 yılında Özel Harp Dairesi'nde göreve başladı. 1995 yılına kadar Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın Tim Komutanlığı'nda İstihbarat Subaylığı, İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Eğitim Öğretim Grup Komutanlığı'nda görev yaptı. 1995 yılında Eğitim Öğretim Grup Komutanlığı'ndan kendi isteğiyle emekli olup, Millî İstihbarat Teşkilatı'na girdi. Ordu'da özel harp dairesinde binbaşı rütbesiyle görev yaparken, Orta Asya'dan sorumluydu
Suriye, Bosna-Hersek ve Afganistan'da da görev yapan Kozinoğlu, Eylül 2010'da müsteşar Dr. Hakan Fidan'ın talimatıyla "Baş Müşavir" sıfatıyla Asya Bölgesi'ne atandı. Bu tarihten itibaren de 5 defa yurt dışı görevine gönderildi. En son 9 Mart'ta görevinden dönen Kozinoğlu'nun, Mayıs 2004'te Alaattin Çakıcı'nın yurt dışına kaçışı olayında Çakıcı'nın, yakın adamları ile telefon görüşmesi yaptığının ortaya çıkarılmasından ötürü ifadesine başvuruldu ve davası devam ederken 13 Kasım 2011'de Silivri Cezaevi'nde vefat etti. Ümraniye Kocatepe Mezarlığı'nda toprağa verildi
Trabzon doğumlu Kaşif Kozanoğlu, istihbaratçı ve Türk subayıydı. Bilge lider Aliya İzzetbegoviç, Sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyorken, Türkiye'den giden ekibin başında bulunan Kemal Kahraman diye tanınan şahıs aslında o idi, yaralandı ama keskin nişancıları da temizledi. 1979 da, Eğirdir Dağ ve Komando Okulunda teğmen iken, ABD de yapılan NATO üyesi Ülkelerin subayları arasında 12 daldaki savaş oyunlarınin tamamında dünya şampiyonu olmuştu. Bu 12 branşın içinde, atıcılık, yakın boğuşma, dağcılık, tahrip, pusu, hayatta kalabilme(dayanıklılık), 32 km.lik tam teçhizatlı maraton koşusu..vs.var.
Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri'nin çok iyi bir eğitime ihtiyacı vardı. Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın en gözde, parlak isimlerinden olan, atış gösterilerinden insanın nefesini tutup izlediği komutanlardan birisi Binbaşı Kaşif Kozinoğlu, diğeri de Yüzbaşı Levent Göktaş'tı. Türk Silahlı Kuvvetleri adına 1992'de Azerbaycan'a 12 kişilik Özel Kuvvetler timi gönderildi. Tim komutanı Kaşif Kozinoğlu, yardımcısı ise Levent Göktaş'tı. Alt yapıyı oluşturup silahlı kuvvetleri eğitmeye başladılar. 1994 yılında Azerbaycan'a bir başka ünlü komutan daha gitti. Özel Kuvvetler eski Komutanı Engin Alan, çalışmaları koordine etti, çağdaş, güçlü, kendi topraklarını koruyacak bir ordunun kuruluşunu gerçekleştirilmesinde büyük emekler harcadı.
Binbaşı Kaşif Kozinoğlu, yurtdışı görevindeyken Türkiye'ye çağrıldı ve “Ergenekon Davası” kapsamında Silivri Cezaevi'ne konuldu. Orada hayatını kaybetti. Onun vefatıyla ilgili soru işaretleri hala devam ediyor.
0 notes