Tumgik
#Doğa ve Yetiştirme
dipnotski · 12 days
Text
Graham Music – Doğa ve Yetiştirme (2024)
Çocukların duygusal gelişimi hakkındaki en son bilimsel verilerin eşsiz bir sentezini sunan ‘Doğa ve Yetiştirme’ alanın çoksatarlarından biri. Bağlanma teorisi, nörobilim, gelişim psikolojisi ve kültürlerarası çalışmalar gibi alanlardan çok sayıda güncel ve klasik çalışmayı bir araya getiriyor. Anne karnındaki yaşamdan okul öncesi yıllara ve ergenlik dönemine uzanan temel gelişim aşamalarını ele…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
İnsanlar , çocuklarını prens ve prensesler olarak yetiştirmekte bir sorun görmediler ancak dünya, masal vakitlerini çoktan tamamlamıştı.
9 notes · View notes
maksurat · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tokyo
Şehirde insana kendini küçücük hissettiren kocaman gökdelenler var ve sayıları çok fazla. Bizim kaldığımız shinjuku bölgesi öyleydi en azından. Evler ise küçücük, arabalar küçücük, yemek porsiyonları küçücük. Markette satılan ürünler küçücük. Gökdelenlere rağmen ağaç sayısı ise çok iyi, şehirde çeşit çeşit kuş sesi duyuluyor ve hatta cırcır böceği sesi. Kuş neyse de cırcır böceği bayağı şaşırttı. Metroda bile kuş sesi duyunca yok artık dedim. Meğer görme engelli insanlar için yaptıkları bi guzellikmiş.
Tumblr media
Tokyoya en az 5 gün lazımdı biz planımızı 3 güne sığdırmaya çalıştık. Bir çok yer eksik kaldı tabi ki.. Ulusal müzeyi, doğa tarihi ve bilim müzesini gezdik. Teamlab diye dijital sanat muzesi gibi bir yer vardı, orayı da gezdik, dört duyumuzu kullandığımız bir tecrübe oldu, harikaydı. Farklı temaların olduğu bölümler vardı mesela bir tanesinde dizimize kadar suya girdik ayaklarımızın yanında koi balıkları geçiyor gibiydi, yosunlar, deniz çiçekleri falan vardı. Bir yerde yağmur ışık şeklinde yağıyordu.. çok değişikti. Başka bir gün Tokyonun kuzeyine, bonsai bahçesine gittik. Bin yıllık bir bonsai gördük.
Tumblr media
1000 yıl boyunca kaç nesil bakımını yaptı senin güzel ağaç?
Bahçeyi gezdiren japon bir teyzeydi ve çok tatlıydı. Daha önce Türk biri bahçeyi gezmemiş sanırım, nereli oldugumuzu sorunca şaşırdı ;) Kardeşimin bildiği bilgileri ve bonsai yetiştirme macerasını dinleyince şaşkınlığı daha da arttı ;) teyzemiz yanımızdan ayrıldı ve bize İngiliz bir genç rehberlik etti. Japoncası çok iyiydi bize bir haikunun tercumesini falan yaptı. 1.5 yıldır Japonyadaymış ve o bahçede görev yapıyormuş. Ne değişik hayatlar ^^
21 notes · View notes
edanarlky · 8 months
Text
İç huzuruna ve güce kavuşmak için, Boğa Kuzey Düğümü insanı düzenli biçimde doğada zaman geçirmeli ve Doğa Ana'nın ona verdiği desteği bilinçli olarak takdir etmelidir. Bu süreç onun temel duygusal halini sihirli bir biçimde dinginliğe dönüştürecektir. Bu insan kendi içinde sürekli olarak dingin bir destek temelini güçlendirdiğinde, başkalarıyla ilişkilerinde güvensizlik uyandıran durumlar daha az sıklıkta meydana gelecektir. Bu düğümsel gruptaki insanların bazıları iyi bitki yetiştirme yeteneğine sahiptir, ve onlar bitkilerle ya da bahçeyle uğraşmayı yatıştırıcı bulabilirler.
1 note · View note
evilkilder · 1 year
Text
Bahçıvan Nasıl Olunur?
Tumblr media
Bahçıvan nasıl olunur? konusu hakkında yazdığımız makaleyle ilgili olarak, bahçıvanlık mesleği, bitkilerin yetiştirilmesi, bakımı ve korunması ile ilgilenen bir meslektir. Bahçıvanlar, bahçelerde, parklarda, kır evlerinde, golf sahalarında ve benzeri yerlerde çalışabilirler. Bu meslek, doğayı sevme ve bitkilerle çalışma konusunda ilgili olan kişiler için mükemmel bir seçenektir. İletişim uzmanı nasıl olunur? hakkında bilgi almak isterseniz hemen tıklayıp makalemizi okuyabilirsiniz.
Bahçıvan Olmak İçin Gerekli Nitelikler
Bahçıvan nasıl olunur? konusuyla ilgili olarak bahçıvanlık, bitki yetiştirme sanatıdır. Bahçıvanlar, bitkilerin büyüme koşullarını anlamak, onları bakım ve besleme yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmak, hastalıkları tespit etmek ve tedavi etmek için gereken bilgiye sahip olmak gibi bir dizi nitelik ve beceriye sahip olmalıdır. Bahçıvanlık, doğa ile iç içe bir meslektir ve doğal süreçleri anlamak, gözlem yapmak ve uygulamak için doğa sevgisi gerektirir. Read the full article
1 note · View note
haberyerelcom · 2 years
Text
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’nin koşulsuz katkılarıyla “Yeşile Saygı” misyonu kapsamında, Mardin’in 16 köyünde 5 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali” başladı. Bu proje sayesinde, 16 köy, bir engelli rehabilitasyon merkezi ve bir de Mardin Yetiştirme Yurdu’nda 5 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.   Fransız menşeili 60 yıllık ilaç ve dermokozmetik markası Pierre Fabre,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
listemakale · 2 years
Text
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’nin koşulsuz katkılarıyla “Yeşile Saygı” misyonu kapsamında, Mardin’in 16 köyünde 5 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali” başladı. Bu proje sayesinde, 16 köy, bir engelli rehabilitasyon merkezi ve bir de Mardin Yetiştirme Yurdu’nda 5 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.   Fransız menşeili 60 yıllık ilaç ve dermokozmetik markası Pierre Fabre,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
mevcutbilgi · 2 years
Text
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’den “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali”
Pierre Fabre’nin koşulsuz katkılarıyla “Yeşile Saygı” misyonu kapsamında, Mardin’in 16 köyünde 5 bin çocuğa ulaşılması hedeflenen “Yeşilçam Doğa ve Çocuk Filmleri Festivali” başladı. Bu proje sayesinde, 16 köy, bir engelli rehabilitasyon merkezi ve bir de Mardin Yetiştirme Yurdu’nda 5 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.   Fransız menşeili 60 yıllık ilaç ve dermokozmetik markası Pierre Fabre,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
deliklicinar · 2 years
Text
Başkan Arslan festival coşkusunu yaşamak isteyenleri Çameli’ye davet etti
Tumblr media
Denizli’nin Çameli Belediyesi tarafından bu yıl 8’incisini gerçekleştirecek olan ‘Çameli Uluslararası Kültür, Turizm, Tarım ve Doğa Sporları Festivali’nde kentin tecilli ve meşhur ürünleri sergilenerek tanıtılacak. Çameli Belediyesi’nce bu yıl 24-27 Ağustos tarihleri arasında yapılacak olan ‘8. Uluslararası Kültür, Turizm, Tarım ve Doğa Sporları Festivali’ ile ilgili tüm hazırlıklar tamamlandı. Festival için geri sayım başladı. Çameli Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşecek olan festivalde kurulacak stantlarda, yöresel ürünler katılanlara tanıtılacak. Festival çerçevesinde düzenlenecek olan yarışmalarda bölgenin ürünleri tanıtılacak. Önümüzdeki günlerde yapılacak olan festival hakkında bilgi vermek amacıyla Denizli Gazeteciler Cemiyeti Basın Merkezinde toplantı düzenleyen Çameli Belediye Başkanı Cengiz Arslan, amaçlarının Çameli’yi tanıtmak olduğunu belirtti.
Tumblr media
Çameli’nin tarım ürünleri festivalde yer alacak
8. Uluslararası Kültür, Turizm, Tarım Ve Doğa Sporları Festivali’’ çerçevesinde ilçenin tarım ürünlerinin tanıtılacağını anlatan Başkan Arslan, “Çameli Coğrafi İşaretli Kuru Fasulyesinin tanıtılması amaçlı en iyi kuru fasulye ve en iyi kuru fasulye yetiştiricisi yarışması, Çameli domatesinin tanıtılması amaçlı en iyi domates ve en iyi domates yetiştiricisi yarışması yapılacak. Çameli’nin domatesleri örtü altında yetiştirme konusunda bir numara. Çameli domatesleri Antalya ve Arabistan piyasalarında büyük rağbet görüyor. Bunun sebebi ise diğer domateslere göre raf ömrü daha fazla olmasıdır. Bizler en güzel domates ve buzağı yarışmaları olacak. Aynı zamanda Çameli cevizde tanıtılacak ve coğrafi tescillide alınmak için çalışmalar sürüyor. Denizli’de resmi kayıtlarda en çok ceviz Çameli ilçemizde bulunuyor. İlçemiz ceviz olarak adını duyuracaktır. Festivalde Çameli fasulyesini de tanıtacağız ve gelenlere ikramda bulunacağız. Fasulyemiz coğrafi tescili alınmış ürünlerden bir tanesidir. Bunlarla da ilgili de 26 Ağustosta yarışmalarımızı gerçekleştirmiş olacağız” dedi. Read the full article
0 notes
mondokozmikova · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
5 Eylül1831'de İngitere Deniz Kuvvetleri'nin dünya çevresinde uzun bir yolculuğa göndereceği H.M.S. Beagle'in (Majestelerin Gemisi Beagle) Kaptanı Robert Fitzroy bir doğa bilimcisi olarak henüz 22 yaşında olan Charles Darwin'i davet eder. İki adam birbirini tanımak bir yana mizaç ve yetiştirme tarzı olarak bu kadar farklı olamazlardı. Neredeyse her konuda birbirine karşı iki insan düşünün. Darwinler üst düzey Whiglerden (Liberal) olmasına karşın Fitzroylar aristokrat ve Tory (Muhafazakar) idiler.
Darwin'in genç oluşu, deneyimsizliği ve hatta yetiştirme tarzı aleyhine olan şeyler olmasına karşın Fitzroy ile çok iyi anlaştılar ve Dover'dan yola çıktılar. Kuru havuzda direkleri indirilmiş olaraj,k duran Beagle on topu olan, 242 tonluk, 27 metre boyunda gerçekten pek ufak bir gemiydi ve maundan yapılmıştı. Gemi mürettebatı yetmiş dört kişiden oluşmaktaydı; Fitzroy'un asistanı, bir doktor ve asistanı, harita çıkarma işlerinde Fitzroy'a yardımcı ulan bir üsteğmen, iki idari personel ve çok yetenekli bir gemi resamı 8zira, fotoğraf henüz portatif olarak kulanılmadığından , hemen her şey, tüm çevre, deniz, doğa, hayvanlar ve bitkiler, kısacası gördükleri her şey çizilmekteydi). Bunlar dışında mürettebat iki süvari ve iki yardımcısı, bir lostromo (Baş tayfa), bir marangoz, katipler, sekiz deniz eri, otuz dört tayfa ve altı miço'dan oluşuyordu. Son olarak ise gemide üç 'garip' yolcu daha vardı ki bunların hikayesi bu kısa anlatıdaki en fantastik ve olağandışı öyküdür. Okuyacağınız anlatı Beagle ve Charles Darwin'den ziyade o üç garip yolcunun sıradışı öyküsü aslında.
York Minster, Jeremy Buton ve Fuegia Basket adında bir de genç kız. Bunlar Horn Burnu civarındaki buzlarla kaplı Tierra De Fuego bölgesi yerlilerindendi. Fitzroy onları bir önceki seferinde gemiye almış (Jemmy Button'u birkaç 'düğme' karşılığı satın almıştı mesela) ve bu tuhaf isimleri takmıştı. Tüm masraflarını üstlenerek İngiltere'de bir yıl eğitmiş, sonra da onları Kral Wiliam ve Kraliçe Adeladie'e takdim etmişti. Kraliçe şapkalarından birini Fuega'ya hediye etmiş, parmağına bir yüzük takmış ve giyecek alması için bir kese para vermişti.
Onlar şimdi çat pat ingilizceleri, Avrupalı giysileri ve satın aldıkları bir sürü avrupa öteberisi ile (Şarap bardakları, Tereyağ tabakları, Çorba kaseleri, Maun bir tuvalet çantası, Kastor kürk şapkaları vs) Hristiyanlığı ve uygarlığı yaymak için dünyanın öbür ucundaki ülkelerine geri dnüyorlardı.
Yolculuğun başında koyu bir hıristiyan olan ancak gördükleri, izledikleri ve bilimsel çıkarımları ile ülkesine yepyeni bir insan olarak dönen Darwin bu yazının konusu değil.
Sonundaysa uygun bir hava yakalayıp Londra Misyonerler Derneği'nin gönderdiği eşyaları (metal lazımlıklar, porselenler, yatak çarşafları ve o yörede işe yaramayacak dört sandal dolusu eşya) Jemmy'nin ana vatanı Ponsonbury'e doğru yola çıktılar ve biri orada kalacak bir misyoner, biri Jimmy ve bir diğeri gemide, yolculuk sırasında sevgili olmuş Fuegia ve York Minster için üç kulübe ve ekip, biçmeleri için bahçeler yaptılar. Jimmy'nin annesi, iki kız kardeşi ve dört erkek kardeşi dağdan yanlarına geldiğinde hayli sıkıntılı anlar yaşandı. Jimmy eski dilini neredeyse unutmuştu. Onun bütün haşmetiyle İngiliz takım elbisesi ve düğmeli, deri botları kuşanmış görünce kadınlar kaçtı, erkek kardeşleri ise birbirleriyle ilk defa karşılaşan vahşi hayvanlar gibi birbirlerini koklayıp, etraflarında dönüp, hiç konuşmadılar. Fitzroy'un inancı, zavalı Fuegia Basket'çik ve arkadaşlarının bu vahşilere kutsal ışığı götüreceklerini gerçekten inanacak kadar kuvvetliydi.
Fitzroy'un vahşi Fuegalılar üzerine yaptığı denemenin en ufak bir başarı şansı olduğuna Darwin asla inanmıyordu. İlk karşılaşmalarından sonra giderek daha açgözlü olmuşlardı. Herhangi bir şey istediklerinde -bir bıçak-bir mendil-bir bardak- 'yomerschooner' diyorlardı ve kısa zamanda her şey 'yomerschooner' olmuştu. Jeremy Buton, Darwin'e Fuegiaların yamyam olduklarını söylemişti. Kaptan Fuegiaların neden köpek yemediğini sorduğunda aldığı cevap ürperticiydi ' Köpek samur yakalar, kadın yapamaz, erkekler aç!'
Fitzroy ve Beagle And dağlarını araştırmak için onları bir misyoner ile yaptıkları kulübeler ve bahçeler ile yörede bıraktı ve anca bir sene sonra geriye döndü. Geriye dönenlerin gördükleri korkunçtu: Evler yıkılıp, yağmalanmış, genç bir kız olan Fuegia giysilerini terk edip eski kabilesi ile kaçmıştı. Aynı şeyi giysilerini yakıp eski arkadaşlarına karışıp kaybolan York Minster için de geçerliydi. Sadece Jimmy ve bıraktıkları misyoner oradaydı. Misyoner tükenmişti artık ama Jimmy kıyafetlerini yakıp eski görüntüsüne (Yanaklarında iki kırmızı yuvarlak boya olan, siyaha boyanmış bi yüz, sadece cinsel bölgesini örten bir kumaş parçası) kavuşmuştu. Gemiye çıktı ama geri dönmeyi kesinlikle reddetti. Fitzroy incinmiş, şoke olmuş ve şaşırmıştı. Bu insanlara kötülük amaçlamamış, sadece yardım etmek istemişti. Tüm hayal kırıklığıyla yola çıkmaya karar verdi. Jemmy'yi ise son olarak, kıyıdaki kamp ateşi ışığında, Darwin'in deyimiyle , kollarını 'son bir veda' için sallayan bir silüet olarak gördüler.
Kaynakça:
-Darwin ve Beagle Serüveni. Alan Morehead
-Narrative of the Surveying Voyages H.M.S.Beagle. Cilt 1,2 Robert Fitzroy
-Narrative of the Surveying Voyages H.M.S.Beagle. Cilt 3, Charles Darwin0
0 notes
haberkat · 2 years
Text
Büyübitki çocuk atölyeleri devam ediyor
Büyübitki çocuk atölyeleri devam ediyor
Doğa ile yakınlaşmak, yaşam alanlarına enerji katmak ve en güzel dileklerin yeşermesini umut etmek için harekete geçen Büyübitki, bu kez çocukları doğanın gizli kahramanı kuşlar ile bir araya getiriyor.   Bitki atölyeleriyle, bitki yetiştirme hakkında uygulamalar yaparak çocukları bitki yetiştirmeye teşvik etmeyi amaçlayan Büyü, 18 Haziran Cumartesi Kent Ormanı’nda düzenleyeceği “Kuş Yemliği…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
azicikyasliyimama · 4 years
Text
Kapitalizm, Yeniden Üretim ve Karantina, Silvia Federici
Köylüsü, yerlisi, kentlisi, dünyanın kadınları, farklı bir toplum ve farklı bir yeniden üretim mücadelesinin ön cephesinde yer alıyorlar. Bize yaşam ve gelecek sunacak, bizi besleyecek, bizi öldürmeyecek bir yeniden üretim mücadelesi… Bu sebeple şunu söylemek çok önemli: Bu salgın, savaşlarla, tahliyelerle, yerinden edilmelerle, insanların kendi topraklarından kovulup mülksüzleştirilmesiyle, çevre kirliliğiyle ve doğanın tahribatıyla her gün neler yaşandığını açık ve net bir şekilde gösteriyor. Mesela ümitsizliğin yükselişi, artışı… Örneğin kısacık bir istatistikî karşılaştırma: Bugün Amerika’da 20 bin kişinin korona virüsten öldüğü konuşuluyor. Bu berbat bir şey, korkutucu… Fakat geçen yıl 48 bin kişi kendi canına kıydı, intihar etti, çünkü bu yaşam giderek daha üzücü, daha zor hale geliyor. Dolayısıyla gayet açık ki her zaman olduğu gibi bu salgının ceremesini de en çok kadınlar çekiyor. Careworker, yani bakım emekçisi olarak çalışanlar, kadın hemşireler. Mağazalarda/marketlerde satış elemanı olarak çalışanlar da bilhassa kadınlar. Bugün tüm bu kadınların ön cephede olduğunu görebiliyoruz. Hastanelerde ve dahası evlerde… İşleri giderek artıyor. Bu virüs tehdidine karşı korkutmadan korumaları gereken çocukları var.
O nedenle, yeniden üretimin önemini ve merkeziliğini açıkça görüyoruz. Yeniden üretim terimi hâlâ birçok farklı gerçekliğe atıfta bulunur ve bunların hepsi de birbirine bağlıdır. Yeniden üretim demek, bakım, çocuk yetiştirme, yemek pişirme, temizlik, hasta bakımı ve aynı zamanda doğayı gözetme, tarım demektir. Kadınlar, kâr amaçlı değil ailenin geçimini sağlayan tarım faaliyetinin ilk işçileridir. Geçimlik tarım sayesinde kadınlar besinleri pişirirken bedenlerine neyi aldıklarını kontrol edebilirler; öldürmeyecek, aksine besleyecek gıdaları bilirler… Öte yandan endüstriyel tarım, kansere neden olur, çok sayıda ve çeşitli hastalığa zemin hazırlar. Aslında endüstriyel tarım çok daha kârlıdır. Küçük ölçekli tarımdan, insanların doğa ile daha doğrudan ve daha kapsamlı bir ilişki içinde çalıştıkları köy tarımından daha kârlıdır. Ayrıca küreselleşme, üretimde uluslararası iş bölümü de kâr güdümlüdür. Oysa ta Çin’den ya da binlerce kilometre öteden gelen…bir elmayı…aramanın hiçbir anlamı yok. Hal böyleyken yeniden üretim alanının geleceğin ve toplumun üretimi için temel strateji olduğunu görebiliriz, zira yeniden üretim yaşam demektir, gelecek demektir.
devamı
8 notes · View notes
yusufserkan · 4 years
Text
Siyasilerimiz gazetecilerimiz, devletin bekasından bahsederken, sık sık “Atatürk'ün dediği gibi, söz konusu vatansa, gerisi teferruattır” filan der.
Çok şık laftır…
Ama, Atatürk'ün böyle bir lafı yok.
Eğilip bükülerek bu hale getirilen o lafın orijinal hali nedir derseniz?
“Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez”dir.
Çünkü…
Doğa aşığıydı Mustafa Kemal.
Kurtuluş Savaşı'nda kan gövdeyi götürürken, memleketin akıbetinin ne olacağı bile henüz belli değilken, Ankara'dan Yunan toplarının sesi duyulurken, “orman”ların öneminden bahsediyordu.
Tee 1922 yılında mesela, TBMM yasama yılı açılış konuşmasında “memleketin varlığı ve sağlığı konusunda önemi kesin olan ormanlarımızı, modern önlemlerle iyi duruma getirmek, genişletmek öncelikli kurallarımızdan biridir” diyordu.
Henüz Cumhuriyet'i bile ilan etmeden önce, Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi'ni toplamıştı, alınan kararlardan biri şuydu: “Ormanları evlat gibi sevmeli, orman yetiştirmeli.”
En büyük hayallerinden biri, İstanbul'u ormanlar içinde bir şehre dönüştürmekti.
1928 yılında, Boğaz'da motorla dolaşıyordu, Salacak'tan geçerken, İstanbul belediye başkanı Muhittin Üstündağ'a şunu söylemişti…
“İstanbul'u ağaçlarla bir kat daha güzelleştirmek için, sırf bu iş için İstanbul belediye başkanı olmak istiyorum.”
Anadolu bozkırının ortasına “orman” adıyla çiftlik kurdu.
Ot bile bitmiyordu ama, “orman” demişti.
Orman Çiftliği, aslında, vizyonunun adıydı.
Ziraat mühendislerini topladı, Orman Çiftliği yapmak istediği araziye götürdü, “tüm masrafını kendi cebimden karşılayacağım, ormanı buraya kuracağız” dedi.
Dedim ya, üzerinde ot bile bitmemiş, uçsuz bucaksız kel bir araziydi.
Ziraat mühendisleri “aman yapmayın etmeyin” dediler, “paranıza yazık, burada hiçbir şey yetişmez, mümkün değil…”
O ise kararlıydı.
“İnceleyin, rapor hazırlayıp getirin” dedi.
İncelediler, getirdiler.
Yine olumsuzdu.
Uzman görüşleriyle açık açık “burada bitki yetişmez” yazıyordu.
Suratını ekşitti…
Raporun en sonundaki uzman imzalarının bulunduğu sayfayı açtı, kalemini aldı, o imzaların üstüne şunu yazdı:
“Burası vatan toprağıdır, kutsaldır, kaderine terk edilemez!”
Evet…
Atatürk'ün kastettiği vatan, soyut bir devlet kavramı değil, üzerinde yaşadığımız topraktır.
Devletin bekası, toprağımızın bizatihi kendisidir.
Toprak Dede…
Hayrettin Karaca yıllarca işte bu beka'yı korumaya çalıştı.
Atatürk'ün “vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” sözünü, TEMA Vakfı'nın sloganı yaptı.
Ömrü boyunca dilinde tüy bitti…
“Her şeyi ithal edebilirsin, toprağı ithal edemezsin” dedi.
“Tarım alanlarını yok ediyoruz, kendi kendimizi öldürüyoruz, kendi kendimizin katiliyiz” dedi.
“Toprak yoksa hayat yok, Atatürk'ün söylediği gibi, vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” dedi.
Devletin bekası, toprağımızın bizatihi kendisidir.
Toprak Dede'yi toprağımıza defnederken, herkesin kendi kendine sormasının vaktidir…
Vatan toprağına emlak fiyatı biçenler, vatan toprağını elaleme satanlar, vatan toprağına siyanür döktürenler, köprü havalimanı kanal ayaklarıyla, rant hırsıyla, talan hırsıyla vatanın ormanını, vatanın toprağını katledenler… Devletin bekasından bahsedebilir mi?
2 notes · View notes
pazaryerigundem · 2 years
Text
Sakarya'da doğada yaşayarak eğitiyor
Sakarya’da doğada yaşayarak eğitiyor
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Yaşayarak Öğrenme Macera Park’ta 14-18 Mart tarihleri arasında Doğa Yürüyüşü (Kış) Eğitimi Kursu, Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Hizmetleri bünyesinde faaliyet gösteren birçok öğretmene verildi. SAKARYA (İGFA) – Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde hizmet gösteren Yaşayarak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
afyonhaberleri · 2 years
Text
Sakarya'da doğada yaşayarak eğitiyor
Sakarya’da doğada yaşayarak eğitiyor
Sakarya Büyükşehir Belediyesi Yaşayarak Öğrenme Macera Park’ta 14-18 Mart tarihleri arasında Doğa Yürüyüşü (Kış) Eğitimi Kursu, Sakarya İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Hizmetleri bünyesinde faaliyet gösteren birçok öğretmene verildi. SAKARYA (İGFA) – Sakarya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesinde hizmet gösteren Yaşayarak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kozmolog · 3 years
Photo
Tumblr media
Türkiye'nin büyük bir kısmı çok şiddetli kuraklık yaşıyor. 15 milyon nüfusla Türkiye'nin en kalabalık şehri olan İstanbul'un civarındaki rezervuarlar son 15 senede en düşük su depolama seviyelerine ulaştı. Temmuz 2020'den bu yana, ülke genelinde yağış 1981-2010 ortalamasından yüzde 48 daha düşüktü. Gördüğünüz daha büyükçe olan harita, 11 Ocak 2021 itibarıyla sığ yeraltı suyu depolamasını göstermektedir. Renkler, ıslaklık yüzdesini veya yeraltı suyu miktarının uzun vadeli kayıtlarla (1948-2010) nasıl karşılaştırıldığını gösterir. Mavi alanlarda normalden daha fazla su bulunur. Turuncu ve kırmızı alanlarda daha az su bulunur. Yeraltı suyunun kuraklıktan geri dönmesi aylar alır, çünkü topraktan aşağıya sızan ve su tablasına kayan yüzey nemi ile yavaş ve istikrarlı bir şekilde yenilenmesi gerekir. Küçük harita, 11 Ocak 2021 itibarıyla kök bölgesinde toprak neminin tahminlerini göstermektedir. Bu bölgedeki nem, doğal olarak yetiştirme için mevcut olan sudur çünkü su, tarım için önemlidir. Yetkililere göre mevcut koşullar devam ettiği takdirde İstanbul'un aylar içinde suyu bitebilir. Konya Ovası'nda çiftçiler, son altı aydır yağış eksikliği sebebiyle tahıl hasadını önemli ölçüde azalttı ve gelecekteki mahsuller için belirsizlik bıraktı. Bize ev sahipliği yapmış ve yapmakta olan Dünya'nın kuraklık problemlerinden su sorunları olacağından çocukluğumuzdan beri bahsediliyor. Peki ya insanların tepkisi? "Sırf benim çabamla düzelecek değil ya, ben suyu çok harcasam ne harcamasam ne? Diğerleri dikkat edecek mi sanki?" gibi tepkileri mutlaka duymuş hatta bu ve buna benzer tepkileri vermiş bile olabilirsiniz. Çocuklarımız, ailemiz, kendimiz, ülkemiz ve Dünyamız için Biraz çaba sarf etsek? Bırak başkaları istediğini yapsın önemli olan senin ne yaptığın. Sen yap ve herkesin neşe, birlik ve sevgi içinde yaşayacağı bir Dünya bırak. Tam da kendi yaşamak isteyeceğin bir Dünya gibi. #su #israfetme #suisrafı #kuraklık #sürdürülebiliryaşam #sutüketimi @tema #sıfıratık #suyunasahipçık @yesilistcom @bugday_dernegi #istanbul #kuraklık #doğa #savewater #küreselısınma #suhayattır #globalwarming #drought #kozmolog @greenpeaceturkiye @istanbulbuyuksehirbld
0 notes