Tumgik
#Bir Fikrin Zaferi
cilginfizikcilervbi · 2 years
Text
Günün Kitap Önerisi: Evrim
Günün Kitap Önerisi: Evrim
Günün Kitap Önerisi: Evrim Bir Fikrin Zaferi Yazar: Carl Zimmer Çevirmen: Hasan Erol Eroğlu Günün Kitap Önerisi: Evrim Bir Fikrin Zaferi Stephen Jay Gould’un Sunumuyla Charles Darwin’in Türlerin Kökeni cüretkâr bir meydan okumaydı. Ne var ki bu, paleontologlarla jeologların yeryüzündeki yaşamın kronolojisini hesaplamasından, biyologların da kalıtım ve doğal seçilimin temelinde yatan molekülleri…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
llsusll · 8 months
Text
...
Tumblr media
" 30 Ağustos zaferi, Tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen, bir fikrin ne kadar kadir ve bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır."..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
89 notes · View notes
halo60tr · 2 years
Text
#30AgustosZaferBayramı🇹🇷
" 30 Ağustos zaferi,
Tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen, bir fikrin
ne kadar kadir ve ne kadar muhyi
bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır."
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Zaferin bayramı kutlu olsun!..🇹🇷🇹🇷💐🇹🇷
Tumblr media
35 notes · View notes
cointahmin · 8 months
Text
Son piyasa hareketlerine nazaran en fazla konuşulan kripto paralar ortasında Bitcoin ve Ripple geliyor. Bitcoin’in 2023 rekorunu kırdıktan sonra 30 bin dolar altı düzeyine çekilmesi ve Ripple’ın SEC zaferi bunun sebeplerinden. Pekala bu iki kripto para ortasındaki temel farklar ne? Bu yazımızda Bitcoin ile Ripple ortasındaki birtakım farklara göz atacağız… 👇🏻Bitcoin (BTC), 2008 yılında yayımlanan bir whitepaper’ın akabinde ortaya çıkmış ve paraya yeni bir anlayış getirmiş bir kripto para ünitesi. Kriptocoin teknolojisinin hayata geçirildiği Bitcoin, internette kendine kullanım durumları buldu ve nihayetinde de hudutları olmayan bir pazar alanı yarattı. Bitcoin altyapısı dünyanın dört bir yanında bulunan bağımsız node operatörleri ve madenciler tarafından yürütülüyor.Merkeziyetsizleşmiş finans (DeFi)Bitcoin’in, gücü halka geri verme gerekçesiyle merkezsizleştirilmiş finans (DeFi) fikrine öncülük ederken, bir yandan da her gün klâsik finans sisteminin bir adım daha önüne geçmek üzere bir zaruriliği bulunuyor. Bu da daha süratli, daha inançlı, nicelik olarak hudutlu lakin coğrafik olarak sınırsız olması manasına geliyor.Birçok girişimcinin bu riski göze alması, “kriptonun kralı” olmak için çok sayıda alt kripto sistemin doğmasıyla ve Bitcoin’le rekabete girmesiyle sonuçlandı. İşte bu noktada kıssaya Ripple’ın geliştirdiği XRP isimli altcoin dahil oluyor. XRP, Bitcoin’den ilhamla geliştirilen bir kripto para lakin onun bilakis klâsik finans sistemini geliştirmeye odaklanıyor.Ripple ağı, hudut ötesi ödemelerin gerçekleşmesi için XRP ile güçlendirilmekte. Şirket bunu, ülkelerin hukuk kurallarına uygun ödeme koridorları kurmak için banka üzere finansal kuruluşlarla işbirliği yaparak gerçekleştiriyor. Ve Bitcoin’le XRP’nin asıl farkları da bu noktadan sonra ortaya çıkıyor…XRP ile Bitcoin’in en temel farklarından biri arz ölçüsü.İdeolojik ve sistemsel ayrımlarBitcoin’in mucidi (ya da mucitleri), kimlikleri hakkında türlü ipuçları bulunsa da bugüne kadar anonim kalmayı başardılar. Mucit olarak Satoshi Nakamoto mahlasını kullanan biri duyuruldu. Bu anonim kalma isteğinin gerisinde yatan ise, merkezsizleştirilmiş eşten eşe finans sistemi kurulmasının denetim edilme emeli gütmemesiydi. Bitcoin, kurulmadan evvel de kurulduktan sonra da bir şirket formuna sahip olmamasına karşın, ana akım olma yolunda bütün mevzuat incelemelerinden geçmeyi başardı.XRP Ledger (XRPL) ise, 2011’de Bitcoin’in daha uygun bir versiyonunun oluşturulması talebi üzerine mühendisler David Schwartz, Jed McCaleb ve Arthur Britto tarafından kuruldu. Bitcoin gibisi fakat madenciliğe dayanmayan bir sistem yaratmak maksadıyla yola çıkan takıma sonra Chris Larsen de dahil oldu. O günden bu yana da dünya çapında para transferi yapmak isteyen klasik kuruluşların “kurtarıcı kripto parası” oldu.Öte yandan, Bitcoin vakitle paha kazanabilen gerçek bir varlığın, sonlu bir yapıya sahip olması gerektiği mantığıyla kuruldu. O nedenle arzı da 21 milyonla sonlandırıldı. Ama protokolde değişiklik yaparak, Bitcoin çıkarmaya devam etmek mümkün. Bitcoin’in ekosistemi de madencilerin kabul ettikleri süreçlere ve pazara yeni token’lar çıkararak ödül kazandığı bir yapının üzerine konseyi.Bitcoin, madencilik sistemi üzerine kuruluyke, XRP’de bu türlü bir formül bulunmuyor. Fotoğraf: Wikimedia CommonsXRP ise madenciliğin olmadığı ve arzın 100 milyar olarak belirlendiği bir sisteme sahip. Bunun 80 milyarı kurucular tarafından Ripple’a armağan edildi. XRP’nin sirkülasyonu ise kullanım durumuna bağlı. Kullanımda olmayan token’lar daha sonra yine dolanıma girecek biçimde emanet bir hesaba taşınıyor. Bu yapı, XRP’nin daha süratli ve daha ucuz bir oranda, daha fazla süreç yapmasına imkan tanıyor.Haber yazıldığı sırada Bitcoin’in dolanımdaki arzı 19 milyon 329 bin 668 ve XRP’nin dolanımdaki arzı 51 milyar 402 milyon 267 bin 34 idi.İşlem suratı farklarıBitcoin’de teknolojinin başarısı, büyük ölçüde madencilerin yüzde 51’ine itimada dayalı. Bu yüzde 51’lik kısım, çerçevedeki makûs oyunculardan üstün gelerek, süreçleri yasallaştırır.
XRP’de ise madenciler olmadığından öbür bir sistem işliyor. XRP’de, süreçleri onaylamak için belirlenen sunucular olarak misyon yapan doğrulayıcılar mevcut.Bitcoin’deki proof-of-work (PoW) düzeneği süreç suratının yavaşlamasına neden olurken (madencilerin yüzde 51’inin âlâ niyetine gerek olduğundan), XRP’deki konsensüs oluşturulan kayıt defteri sistemi sayesinde süreç suratı 3-5 saniye sürüyor. Bitcoin’de süreç suratı 500 saniyeyi bulabiliyor. Bu fark ayrıyeten, XRP’nin saniyede bin 500, Bitcoin’in ise 3 süreç gerçekleştirmesiyle neticeleniyor.Ancak bir de madenciliğin güç tüketimi boyutu var. Bitcoin’de madencilikten dolayı güç tüketimi yüksek. Bitcoin’in mucidi ya da mucitleri anonim kalmayı tercih ediyor ancak XRP’nin mühendislerinin kimler olduğunu biliyoruz. Fotoğraf: Wikimedia CommonsZamanla birçok Bitcoin milyarderi çıkması, girişimcilerin ve klasik yatırımcıların ilgisinin bu kripto paraya kaymasına neden oldu. Her ne kadar Bitcoin’in whitepaper’ında bu türlü bir vaat sunulmasa da Bitcoin en karlı tasarruf araçlarından birine dönüştü.Ripple’ın global ölçekte klâsik bankacılık devleriyle ağır işbirlikleri sayesinde XRP de hudut ötesi para transferine öncülük ediyor. İkisi de popülaritelerinden dolayı tüm değerli kripto borsalarında süreç görebiliyor ve pek çok kripto cüzdan tarafından destekleniyor.Kaynaklar: Cointelegraph, Kriptokoin
0 notes
epifizz · 3 years
Note
Epifizz merhaba ayasofya ile ilgili bir belgesel izledim ne yazık ki ismini unuttum aklımda tutamama sorunum var.. ayasofya nın cami olmasını çok eleştirmiştim ve istememiştim fakat bu belgeseli izledikten sonra, tekrar cami olmasını mantıklı buldum. yanlış bir çıkarım da yapmış olabilirim fakat belgeseli izledikten sonra cami olmasında bir sakınca görmedim. Senin bu konu ile ilgili bir fikrin var mı eğer varsa bana açıklar mısın? Sence cami olmasında bir sıkıntı var mı? Ve bu arada hiç öğrenmedim şeyler öğrendim, aşırı gizemli bir yer, ayasofya ya hiç bu kadar hakim değildim.
Ülkemizde bir cami inşasının ya da açılmasının üç nedeni olabilir: Dini, kültürel ve siyasi. Dini sebebi de kültürün içerisinde alabiliriz ancak kültür sadece islamı kapsamadığı için ayırma gereği duydum. 
Şimdi Ayasofya’nın açılması dini bir gereklilik mi? Ya da bölgede yeterli cami yok mu ya da yeni bir ibadethane yapılamıyor mu? Bu mekan bir cami olarak elbette kutsal olsa da İslami açıdan özel bir yeri var mı? Bu inat ve bu islam zaferi gibi gösterilen propagandanın maksadı nedir? Ayasofya dini olarak doğu hristiyanlığında önemli bir kültürel yere sahiptir ve bunun sentezinin fetih sonrası önemli bir sembolik değeri vardır ancak bu sembolik değer oranın cami olarak restore edilmesinde zaten ifade edilmiştir. Günümüzde bu tarihsel sembolü yaşatmanın yolu tam da bu sentezi vurgulamak değil midir?
Maksadı kültürel değerini yaşatmak isteyen biri her şeyden önce bu sentezlere önem vermeli, oradaki figüratif mozaiklerin üzerinin kapatılması tam olarak kültürü yaşatma gayesinde birinin yapacağı bir iş olabilir mi? Kültüre önem veren biri buradaki sentezin değerini anlamalı ve bu restore yapıyı iki kültürün de bir temas noktası olarak turistik değerini sürdürmesi gerekmez mi?
Evet ortada dini bir mükelleflik ve kültürel bir bilinç olmadığına göre burada yapılan propagandanın baştan aşağı siyasi olduğu açıktır ve tam da bu sebeple bu uygulama hatalıdır. Hiçbir dini değer bir politika uğruna sömürülmemeli bunun yanında başka kültürden coğrafyamıza kalan bu miras böylesine atlanmamalı. Şüphesiz Ayasofya ibadete açılamaz bir yer değildir pekala açılabilir ancak oranın tüm kültürleri kapsayan değerini sunmak istiyorsak (ki bu Osmanlı’dan Bizans’a oradan da modern İstanbul kültürüne olan bir birikimi ifade eder) o zaman oranın bu sentetik yapısını korumalı ve sembolik değerini kullanım üzerinden değil bu mirasın sunumundaki iyileştirici düzenlemelerle yapmaya çalışmalıyız. Ayasofya için yapılabilecek her savunma Kariye müzesinin kapatılmasındaki maksadını açıklayabilir mi? Bu politik hamlelerin maksadı bellidir, bu ikonoklastik hamlelerin ardında sadece bölücülüğü artırma gayesi vardır çünkü sağ iktidarlar kendi takipçilerini ancak bir düşman imgesiyle bütün halde tutabilir.
11 notes · View notes
aydn68 · 3 years
Text
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Tumblr media
33 ALTIN SİLSİLE MUHAMMED ESAD ERBİLİ (K.S) HAZRETLERİ! (4)
(Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz Hocamızdan)
Es'ad Efendi, bununla birlikte meczûb tabiatlı olmaktan çok, temkin ehli olmayı tavsiye eder. "Bize serinkanlı insan lazım" derdi. Esad Efendi, "Ümmetimin şereflileri Kur'an hamilleridir." hadisini ''Kuran tilavetine müdavim, ahkamıyla amil, teheccüt namazı ve zikirle geceleri ihya edenlerdir" diye yorumlardı. Yoksa bazılarının dediği gibi sadece Kur'an hafızları demek değildir. Kuran ahkamına itaatkar olmayan ve namaz bile kılmayan hafızlar neye yarar? Nitekim Kuranda öyleleri hakkında: "Kendilerine Tevrat yükletilip de onu taşımayan; emirlerini tutmayanların durumu kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir" (el-Cumua, 62/5) buyurulmuştur. Sırtında kitap taşıyan merkebe taşıdığının ne faydası vardır? Es'ad Erbili hazretleri, "Sizden insanları hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülüklerden sakındıran bir topluluk bulunsun. Onlar gerçek felaha erenlerdir." (Ali İmran, 3/104) ayet-i kerîmesini şöyle tefsir eder:
"Ey İslam cemaati! Sizlerden bir taife, dinî ilimleri öğrenip tahsil ettikten sonra avam-ı nası gerçek tevhide ve islamî hayata çağırsın. Şeriatın ve aklın meşru kabul ettiği şeyleri kendisi yerine getirdikten sonra diğer insanlara da emretsin. Yine şeriat ve akıl ölçülerine göre çirkin olan davranışları kendisi terkettikten sonra başkalarını da o kötülükten sakındırsın. İşte bunlar hakîkaten gerçek kurtuluşa erenlerdir. Şayet bu kimseler Cenab-ı Hakk'ın emir ve nehiylerine itina göstermez; ilimleriyle amel etmezlerse ahkam-ı ilahiyi insanlara tebliğ etmeye layık değillerdir. Bu gibilerin tebliğlerinin te'siri de olmaz, sözün kısası, şüphesiz Hak Teala Hazretleri avam-ı nâsın cehalet ve günahtan kurtulması ve marifet nurundan istifade edebilmesi için hususî bir topluluğun ilim ve amel cihetinden yetiştirilmesini emr ile bu vazifeyi farz-ı kifaye olarak müslümanlara yüklemektedir. Bu mukaddes vazifenin medar-ı iftihar olan yükü de şüphesiz, zahiren batınen alim olma sıfatını kazanmış meşayih-i kiramın uhdelerine tevdî buyurulmuştur." Es'ad Efendi, İbn Arabi'yi çok sevdiği ve vahdet-i vücut fikrine kail olduğu halde bu düşüncenin "ittihad ve hulul" şeklinde anlaşılmasından son derece tedirgin olmaktadır. Nitekim: "Her nerede olursanız olun, Allah sizinle beraberdir" (el-Hadîd, 4) ayetinin tefsirinde der ki: "Ayet-i kerimedeki bu beraberlik zata ve zamana müteallik bir beraberlik olmadığı gibi hulûl ve İttihad yoluyla da değildir. Aksine bütün zuhur mahallerinden şimşek ziyası gibi, sadece zuhur ve huzur suretiyledir. Yani Hazreti Allah bütün işlerimizi ve her halimizi bilmekte, görmekte ve vakıf bulunmaktadır. Göklerde ve yerde mevcud bulunan herşey, O'nun kendi mülküdür. Herkese iyi veya kötü ameline göre karşılık vermek onun hakkıdır. Bu ayet-i celîleyi bildikten sonra halktan birinin yanında çirkin bir fiili yapmaya cesaret edemeyenlerin Yüce Mevla'nın huzurunda ne cesaretle o çirkin hareketi yapmaya teşebbüs edebilecekleri hayret verici bir husustur. Acaba bu gibilere akıllı denilebilir mi?" Yine o: "Size ne oluyor ki Allah yolunda infakta bulunmuyorsunuz? (el-Hadid, 10) Ayet-i kerimesini tefsir ederken şu mühim konulara işaret etmektedir:
1) Kiralık evlerde oturmakta olan kiracıların bir evden diğer bir eve taşınırken bütün eşyasını beraberinde götürüp, sevdiği mallarından hiçbir şeyi bırakmayacağı herkesçe bilindiği halde, herşeye muhtaç olan kabir evine gidenlerin sevgili eşyalarından kısmen olsun birşeyi beraberinde görülmemeleri gerçekten hayret ve dehşet verici bir durumdur.
2) Cenab-ı Hakk'ın kullarına emaneten ihsan buyurduğu mallarından kulun ayrılacağı şüpheye mahal olmayan bir gerçektir. Şu kadar var ki, fakirleri doyurmak, düşkünleri giydirmek, camî ve mescid yaptırmak, İslam'ın zaferi ve ehl-i İmanın kuvvet bulması için gerekli olan harp aletlerine ve nakliye vasıtalarına sarfedecek malı elden avuçtan çıkarmak hemen veya ileride medh ve sevabı celbedecektir. Aksine sadece "pintilik duygusu" denilen adi tabiat yüzünden veya Kur'an ayetlerine ve Peygamberimiz (s.a.)'in hadislerine tam bir îmanla itimat edememek yüzünden cimrilik hastalığını, cömertlik şerefine tercih edenlerin; yani malının fazlasını kısmen de olsa yukarıda bahsedilen yollardan herhangi birine sarfetmeyerek ölüm ile bu mallarından ayrılmak zorunda kalanların ilahî azab ve itaba müstehak olmaktan korkup çekinmemeleri gerçekten üzücü bir haldir.
Es'ad Erbili hazretleri iyi bir alim olduğu kadar usta bir şairdi. Nitekim onun divanından sunacağımız çerçeve içindeki şiir onun duygu ve aşk yüklü dünyasının mahir san'atıyla terennümüdür. Aynı zamanda şiirdeki:
"Ne mümkün bunca ateşle şehid-i aşkı gasleylemek" mısraı da kendisinin şehid olacağını sezip önceden haber vermesi şeklinde bir keramet olarak değerlendirilmektedir.
ES'AD ERBÎLÎ HAZRETLERİNDEN BİR ŞİİR!
Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr âteş
Gül âteş bülbül âteş sünbül âteş hak ü hâr âteş
Şua'ı âfitâbındır yakan bi'l cümle uşşâkı
Dil âteş sîne âteş hem dü çeşm-i eşk-bâr âteş
Hayal-i şem'-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil
Nigârım gel de gör kalbimde âteş âh u zâr âteş
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i ışkı gasletmek
Cesed âteş kefen âteş hem ab-ı-hoş-güvâr âteş
Ben el çektim safa-yı hatır u aram-ı canımdan
Safa âteş cefa âteş firar âteş karar âteş
Ne yapsam bu dil-i mahzûnu mesrur eylemem şahım
Gam âteş gam-güsar âteş temenna-yı mesar âteş
Ümid-i afiyet besler mi Es'ad yardan haşa
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül-i zâr âteş
(Altınoluk Dergisi, 1993 - Aralik, Sayı: 094, Sayfa: 033)
3 notes · View notes
olumsuzsozler · 3 years
Photo
Tumblr media
Kendinizi tanımazsanız kontrol de edemezsiniz. Aynalar size yüzünüzü gösterse de, zihninizin içindekileri gösteremez. İzin verin, kendiniz hakkındaki derin düşünceleriniz size ayna olsun.
Baltasar Gracian
╚►Sözler Gif:
Tumblr media
Baltasar Gracian Sözleri: (1601-1658) Gerçek azınlık içindir.  Baltasar Gracian İnsan kendine kördür.   Baltasar Gracian Değişiklikler zihni yeniler.  Baltasar Gracian   Sessizlik aptallığın ilacıdır.   Baltasar Gracian   Varlığınız kimseyi yormasın.  Baltasar Gracian Arkadaş insanın ikinci benliğidir.   Baltasar Gracian Derinleşmek için zaman gereklidir.  Baltasar Gracian   Dostça davranan arkadaş kazanır.  Baltasar Gracian     Bilgi ve cesaret yücelik unsurlarıdır.  Baltasar Gracian   İyilik, bütün hayatımızı güzelleştirir.   Baltasar Gracian Hayatın bulanıklığı sabırla durulanır. Baltasar Gracian Kulaklar öğrenmeye açılan kapılardır.  Baltasar Gracian   Varlığı çoğaltan şey onun yokluğudur.  Baltasar Gracian Kolayca inanmayın, kolayca sevmeyin.   Baltasar Gracian Dostane eylemler dostane hisler üretir.   Baltasar Gracian Kötü niyet tüm mükemmellikleri zehirler. Baltasar Gracian Gerçek aynı zamanda "mümkün" olandır. Baltasar Gracian Cesaretiniz yoksa bilge olmak faydasızdır.   Baltasar Gracian Bir şey kısa ve özse faydası iki katına çıkar.  Baltasar Gracian   Kusurlarınızı da, arzularınızı da mühürleyin.  Baltasar Gracian Sadece aptalların ve ölülerin fikri değişmez.   Baltasar Gracian Bırakın arkadaşlarınız öğretmenleriniz olsun.   Baltasar Gracian     Mükemmeliyet nicelikle değil, nitelikle ilgilidir.   Baltasar Gracian   Gerçekten sahip olduğumuz tek şey zamandır.  Baltasar Gracian Yaşam masrafını bile çıkaramayan bir ticarettir.   Baltasar Gracian Gerçek genellikle görülür, ender olarak duyulur.   Baltasar Gracian Diğerleri ile aynı fikirde olmak büyük bir sanattır.  Baltasar Gracian Bir fikrin özlü ifade edilmesi her zaman işe yarar.   Baltasar Gracian İnsan, ilk mağlubiyetinde pes edip çekilmemelidir.  Baltasar Gracian   Kolay bir işe zor diye zor bir işe de kolay diye başla.  Baltasar Gracian Seni kaybedenler seni kazanmak için hep geç kaldı.   Baltasar Gracian   İyi bir geri çekilme, cesur bir saldırı kadar başarılıdır.   Baltasar Gracian     En iyiler her zaman azdır ve onlara nadiren rastlanır.   Baltasar Gracian Düşüncede özgür olun, konuşurken ise vicdanlı olun.   Baltasar Gracian   Kötü eğilimler iyilerin karşısında son derece baskındır.   Baltasar Gracian Kalabalığın kulağına göre ağız olmak sizi sıradan yapar.  Baltasar Gracian   Tutkuyla sevilmektense, saygıyla sevilmeyi tercih edin.   Baltasar Gracian Kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamla asla uğraşma!   Baltasar Gracian   Kendi çıkarınız için başkasının batmasına izin vermeyin.  Baltasar Gracian Yürekteki korkaklık fiziksel korkaklıktan daha alçaltıcıdır.   Baltasar Gracian Tüm aptallar düşünme yoksunluğundan dolayı acı çeker.  Baltasar Gracian Akıllı insan, kendini dinleyen ve anlayan kişilerle konuşur.   Baltasar Gracian Yaralı parmağınızı göstermeyin, yoksa herkes ona saldırır.   Baltasar Gracian   Dünyanın bir yarısı diğerine gülüyor ve aslında hepsi aptal.   Baltasar Gracian Dürüst insan doğruluğa azimle, sebatla tutunur, sadık kalır.  Baltasar Gracian   İnsanın hayatı insani kötülüklere karşı savaşmaktan ibarettir.   Baltasar Gracian     Erdem, nezaket tarafından desteklenmedikçe yeterli değildir.   Baltasar Gracian Cehalet çok çiğdir. Hiçbir şey kültüre bilgi kadar hizmet etmez.  Baltasar Gracian   Saygıyı zorla elde etmeye çalışmayın, onu yaratmayı deneyin.  Baltasar Gracian Nefretin kök salması, tıpkı kötü ün gibidir: yok edilmesi zordur.   Baltasar Gracian Çalışmak itibarın bedelidir. Bedeli az olanın değeri de düşüktür.   Baltasar Gracian En iyi hatırladığımız şeyler aslında unutmamız gereken şeylerdir.   Baltasar Gracian Güçlü yanını bilen kişinin mükemmelliğe ulaşması kaçınılmazdır.    Baltasar Gracian       Kavrayan, hâkim olan ve kendini saklayan kişi asla başını eğmez.   Baltasar Gracian   Bir durum hakkında güçlü hislere sahip olmak kişilik göstergesidir.   Baltasar Gracian Tek bir bulutun güneşi tamamen örtebileceği akıldan çıkmamalıdır.   Baltasar Gracian Karışıklığı gidermenin en iyi yolu, işleri bir süre oluruna bırakmaktır.  Baltasar Gracian   Düşünce özgürdür, ona karşı güç kullanılamaz ve kullanılmamalıdır.   Baltasar Gracian     Bir insan herkese saygı göstermek ya da güvenmek zorunda değildir.  Baltasar Gracian Size doğuştan gelen en önemli yetenek; en güçlü yanınızı bilmenizdir.   Baltasar Gracian İnsan deneyerek daha kolay öğrenir; bir musibet bin nasihatten iyidir.  Baltasar Gracian Hiç kimseye tamamen ait değiliz, Hiç kimse de tamamen bize ait değil.   Baltasar Gracian Gayret, zekânın yavaş yavaş düşünüp bulduğunu acilen gerçekleştirir.   Baltasar Gracian   Bir insanı görmezden gelerek alınandan daha büyük bir intikam yoktur.   Baltasar Gracian   Başarılara değer kazandıran, insanların yeniliklere olan düşkünlüğüdür.   Baltasar Gracian İradenizdeki açıklara teslim olursanız, bir insan değil mahluk olursunuz.   Baltasar Gracian   Geçmişteki güven hiçbir zaman bugünün intikamı için kullanılmamalıdır.  Baltasar Gracian   Bilgelik olasılıklara güvenmez, her zaman mantığın parlak ışığında ilerler.    Baltasar Gracian Büyük İskender bile hem yüce makamını hem de hayallerini kaybetmiştir.   Baltasar Gracian Bir erdeme sahipmiş gibi rol yapan kişi, genellikle o erdeme sahip değildir.   Baltasar Gracian Hayatını kimse izlemiyormuş gibi yaşa, herkes seni dinliyormuş gibi konuş.  Baltasar Gracian Korkaklık öyle bir şeydir ki seçkin bir insanın mezar taşını bile suskunlaştırır.   Baltasar Gracian   Üç şey dehaya yakışır. Üretken bir zeka, Bilge bir beyin, Hoş ve ince bir zevk.   Baltasar Gracian Herkes hak ettiği çağda yaşamaz, yaşasa da nasıl değerlendireceğini bilemez.   Baltasar Gracian Bazen bir şeyi anlamazdan gelmek, aslında en yüksek anlayışın göstergesidir.    Baltasar Gracian Halk ucubelere çılgınca ilgi duyarken, bilgelik işin hilesini çözmenin peşindedir.   Baltasar Gracian       Pek az insan azınlığın hayranlığını kaba kalabalığın alkışından daha fazla arzular.   Baltasar Gracian   Başkalarının hatalarının çetelesini tutmayın. Sadece Küçük İnsanlar Bunu Yapar.   Baltasar Gracian Canlılar içinde sadece insan kendi sonunu hazırlayacak mükemmel hatalar yapar.   Baltasar Gracian Beklentilerin azalmaması için güçlerinizi kontrol etmek büyük bir beceri gerektirir.   Baltasar Gracian   Doğanın tüm eserleri ancak gelişebilecekleri kadar olgunlaşır, sonra da bozulurlar.   Baltasar Gracian     Olağanüstü şeyler nadirdir, bu yüzden sıradan değerlendirmelerle yetinmeyi bilin.  Baltasar Gracian     Bir şeyi çok fazla öven insan ya kendisiyle ya da karşısındakilerle dalga geçiyordur.   Baltasar Gracian Hiç kimse başkalarının kendisini üzmesine izin verecek kadariyi niyetli olmamalıdır.   Baltasar Gracian Beklemek, acele ve ihtirastan arınmış, sabırla bezenmiş, asil bir kişiliğin göstergesidir. Baltasar Gracian Bazı insanlar bir şekilde herkesle kötü geçinmeyi başarır, daima can sıkıntısı yaratırlar.   Baltasar Gracian   Başkalarını kolayca anlayamayan biri, diğerlerinin onu anlamasını nasıl sağlayabilir ki?  Baltasar Gracian Kendinizi yaptıklarınızla memnun edin, bunu konuşarak yapmayı başkalarına bırakın.   Baltasar Gracian Abartı, insanın bilgisinin veya zevkinin sığlığını gösteren bir muhakeme savurganlığıdır.  Baltasar Gracian İç güzelliğin bilgelikten aldığı alkış, dış güzelliğin iyi zevkten aldığı alkıştan daha fazladır.   Baltasar Gracian Büyük insanların hataları güneşin tam tutulduğu andan önce görülen parlak ışık gibidir.   Baltasar Gracian   Hiç kimse ara sıra başkalarının öğütlerine ihtiyaç duymayacak kadar mükemmel değildir.  Baltasar Gracian   -Bazıları kitabı kalınlığıyla ölçer, sanki kafayı değil de kolları çalıştırmak için yazılmışçasına.  Baltasar Gracian Kahramanlıklarınız ne kadar büyükse, insanları etkilemeye o kadar az ihtiyaç duyarsınız.   Baltasar Gracian   Basit bir insanın elinden geleni yapmaya çalışması, zeki bir insanın tembelliğinden iyidir.   Baltasar Gracian Bazı şeyler, bazı kişileri memnun etmezse ölmeyiz nasılsa onları da beğenenler çıkacaktır.   Baltasar Gracian       -Diğerlerinin izlenimlerini kendisini etkilemesine asla izin vermeyen kişi büyük bir insandır.   Baltasar Gracian Bazı insanlar daha iyi bir yüzyılda yaşamayı hak eder, çünkü iyilik her zaman galip gelmez.   Baltasar Gracian En büyük aptallar kendisinin değil de diğer insanların aptal olduğunu zanneden insanlardır.   Baltasar Gracian     Hızlı bir yaşam sürenler hayatlarını da hızla tüketirler. Erdemli bir yaşamsa asla sona ermez.   Baltasar Gracian       İnsanın kendine, nefsine hâkim olması en önemli ilkedir; özgür iradenin zaferi burada yatar.   Baltasar Gracian Birinin arzularını keşfettiğinizde o kişinin iradesine giriş ve çıkış yollarını öğrenmiş olursunuz.   Baltasar Gracian Zamandan başka bize ait hiçbir şey yok; zamanın tadını tamda yeri yurdu olmayanlar çıkarır.  Baltasar Gracian Gerçeğe sadık kalmak pek az kişiye özgü, hata yapmak ise hem yaygın hem de halka özgüdür.   Baltasar Gracian   Karanlık bir odada el kol hareketleriyle anlaşmaya çalışmak gibidir bazen insanlarla konuşmak.   Baltasar Gracian Keşke bakıp saçımıza başımıza çekidüzen verebildiğimiz gibi anlayışımız için de aynalar olsaydı.  Baltasar Gracian Kimsenin işine yaramamak büyük bir şanssızlık, Herkesin işine yaramaksa bir başka şansızlıktır.  Baltasar Gracian Kapınızı küçük bir kötülüğe aralarsanız, onun hemen ardından daha büyükleri de içeri girecektir.   Baltasar Gracian Yalan her zaman daha önce ortaya çıkıp, ahmakları da beraberinde onarılamaz hatalara sürükler. Baltasar Gracian Herkes sıra dışı olanın peşinden koşar, çünkü o hem beğeni hem de zeka açısından daha çekicidir.  Baltasar Gracian       Onursuz insanlara karşı zafer kazanmaktansa, onurlu insanlarla anlaşmazlık yaşamak daha iyidir.  Baltasar Gracian Derin düşünmek ve öngörülü olmak, insanların hayatlarında belirleyici bir rol oynamalarını sağlar.  Baltasar Gracian Büyük adamlara sempati duymak bizi de asilleştirirken, onlardan nefret etmek değerimizi düşürür.  Baltasar Gracian İlk gelene izin verirseniz, ikincisine de teslim olmak zorunda kalırsınız ve bu durum böyle sürüp gider.   Baltasar Gracian   Bilmek çok önemliyken, yalnızca yaşamak o kadar da önemli değildir; bilgisiz bir yaşam gerçek olmaz.   Baltasar Gracian Ne kadar çok saygınlık ararsanız, onu o kadar az elde edersiniz. Çünkü o diğerlerinin fikirlerine bağlıdır.   Baltasar Gracian Eğer değerli olmak istiyorsanız, rastlantısal şeyler değil, yetenekleriniz sayesinde değerli olmaya çalışın.   Baltasar Gracian   Eğer kendiniz değilseniz kendiniz gibi davranamazsınız. Çünkü ihtiras her zaman mantığı devreden çıkarır.   Baltasar Gracian     Kazanırken bırakmayı bilin. Bütün iyi oyuncular bunu yapar. İyi bir geri çekilme, cesur bir saldırı kadar başarılıdır.  Baltasar Gracian   Her insanın putları, ilahları vardır; bazılarınınki ün, bazılarınınki kişisel menfaat, çoğunluğunki de zevk ve sefadır.  Baltasar Gracian Düşüncelerinizi çok açık seçik dile getirmeyin. Çoğu insan anladığı şeyleri küçümser, anlamadıklarına saygı duyar.   Baltasar Gracian   Zamanımızda tek bir insanla uğraşmak için bile geçmişte koca bir halkla uğraşmak için gerekenden fazlası gerekir.   Baltasar Gracian     Hayatın zevkini çıkarırken yavaş, ama çalışırken çabuk olun. Çünkü insan iş bitince sevinir, zevkler bitince ise üzülür.  Baltasar Gracian     Her şeye heves eden biri olmayın. Canlılar içinde sadece insan kendi sonunu hazırlayacak mükemmel hatalar yapar.   Baltasar Gracian   Sızlanmak daima itibar kaybına neden olur. Birilerinden merhamet beklemektense kendinize güvenen bir rol model olun.  Baltasar Gracian Cehalet asla bir şeyin kabuğunun altına bakmaz, derinlerine inmez; ancak siz ona bu kabuğun içini gösterdiğiniz zaman gözünü açabilir.  Baltasar Gracian Bilgi ve iyi niyet bir arada olunca, başarının sürekliliği muhakkaktır. Kendini kötülüğe adayan parlak bir entelektüel, doğadışı bir canavardır.   Baltasar Gracian   Bilmenin dört yolu vardır: Uzun yaşamak, çok yer gezmek, kitap okumak ( en kolayı da budur) ve bilge insanlarla sohbet etmek ( bu da en eğlencelisi).   Baltasar Gracian   Zihnin olgunluğu her şeye anında inanmamaktan geçer. Yalan her yerde rastlanan bir şeydir. Bu yüzden de inanmak o kadar kolay olmamalı. Çabuk inananlar er ya da geç hataya düşer. Baltasar Gracian Kendinizi tanımazsanız kontrol de edemezsiniz. Aynalar size yüzünüzü gösterse de, zihninizin içindekileri gösteremez. İzin verin, kendiniz hakkındaki derin düşünceleriniz size ayna olsun. Baltasar Gracian
………………………………………. ╚►Facebook: https://www.facebook.com/Pusulasoz ╚►Tumblr: https://pusulaolumsuzsozler.tumblr.com/ ╚►Twitter: https://twitter.com/pusula1sozler ╚►Pinterest: https://tr.pinterest.com/szler/ ╚►Site arşiv: https://pusulasozler.tr.gg/ ╚►Sözler Gif: https://i.ibb.co/Xt3Qc4L/Baltasar-Gracian-S-zleri.gif ………………………………………
youtube
3 notes · View notes
yapboz-zihin · 6 years
Text
Saati 7′ye kurmak üzerine...
Günden geriye kalanlar. Gün nasıl başladı sahi. Nasıl böyle enerjik veya deyim yerindeyse normal başlayan büyük bir hızla inişe geçti ve gecenin güne karşı zaferi inkar edilemez olduğunda da çakıldı.
Sürekli ertelenen telefon saatleri gibi hayatımız. Hepimizin yaptığı şey buna benzer birşey. Sabah 07:00, 08:00, 09:00... böyle sürüp gider. 7 durağını kaçırma ihtimaline karşın yaptığın beceriksizce önlemlerden biri saati 8′e kurmak sadece. Ve zihninde saat 7′de kalkmak fikri gittikçe sönümlenerek kaybolmaya mahkum bir fikir olmaktan öteye gidemiyor. Ne de olsa tutunacağın şey elinde bir saat 8 fikri olması. Sonra da birden saat 9 gibi salakça bir fikirle çıkıp geliyor insan. Oldu mu sanada saat 8 şimdiden cephede gözden çıkarabileceğin bir müfreze timi misali, varlığının yokluğuna dönüşünün sende hiçbir fark yaratmayacağı istatistiki bir bilgiymişçesine aklının köşesinde kalan birşeye dönüşecek olduğu. Hayatımızda sanki böyle, erken yada geç öncelikli hedeflerimize koyduğumuz ideallerimize inanmayışımızdan olsa gerek bu tutumumuz. Hüsran duygusuyla umutsuzca mücadele etmek için idealimizden daha az ideal olan bir başka hedefin de eğer ulaşılabilir olursa bizi pekala mutlu edebileceği fikrine sarılmak.
Bizler kendine ve yapabileceklerine inanmayan bireyler olarak yetiştirilmiş kayıp bir kuşağın üyeleriyiz. Yarı eğitimli, tam medenileştirilemediği gibi kültürel temelleri doğru atılamamış bir eğitim sisteminin dünyaya tükürdüğü henüz gelişimini tamamlayamamış embriyolarıyız. Kendimizle ilgili donanımlı bir öngörü ve değerlendirme yeteneğinden mahrum bırakılmış bireyleriz. Aynanın karşısında saçlarına şekil vermeye çalışan yada makyaj masasında kendini güzelleştirmeye çalışan körler gibiyiz. Ne ile görüyoruz. Gönül gözüylemi. Hayır.. Yarı umutsuzluğa bulanmış müthiş bir melankoliyle bezeli bitmek tükenmez bir hayalperestlikle yapıyoruz yapmamız gerektiğine inandığımız şeyleri. Ve tabi enerjimiz bitip, kendimizi bitkin hissedinceye kadar yapabildiğimiz bir süre zarfında gösterebildiğimiz bir davranış bu. Sürekli ,kişiliğimiz gibi, yanımızda taşıdığımız bir yanımız değil bu. Bizden ayrı yaşayabilen, bir var olup bir yok olma gibi mefhumları olabilen birşeye daha çok benziyor. Tıpkı tutkumuz gibi. Bir anda yükselip bizi türlü deliliklere sürükleyen ve bu delilikleri yapabileceğimize o an için bizi inandıran bir heves, bir yanılsama olsa gerek işte bu yanımızda taşıdığımız ruh halimiz. Bazen iyiyken beş dakika sonra acı çeken bir ruhu içinde taşıma çilesiyle baş başa bırakılmış adamlar veya kadınlar olabiliyoruz. Ve bu çok sinir bozucu. Yer yer enteresan. Bazende dudaklarda acı tatlı bir tebessüm yeşermesine neden olacak kadar da romantik bir duygu. 
Sürüklendiğimiz hayatta bazen eğlenceli şeylerle karşılaşıp ‘’ah güzel, ne güzel böyle, walla güzel’’ diyor ve sonra ki karşılaştığımız başka şeylerlede ‘’hayır, çok acı verici, ruhum taşımıyor bu olan bitenleri, biri yardım etsin’’ diyoruz. Bu duygu durum değişikliği her insan için olabileceği gibi bizim türümüzde insanlar için başka deneyimler barındırıyor. Stabil değil duygularımız ve ruh halimiz yada mentalitemiz. Ve o kadar dengesiz bir haldeki western filmlerindeki uzun süre kutusunda bekleyen dinamitlerin akışkanlaşıp en ufak sarsıntıyla bile patlayabilecek bir tehlikeli duruma gelmesine benzer bir duruma eş bir haldeyiz. Herşey beş dakikada değişebiliyor. Hem de hiç gözle görülebilir nesnel bir sebep bile ortalıkta yokken. Kendi içindeki deliyle daha çok mücadele edenlerdeniz sanırım. Başkalarına göre.Kendi deliliğinin sınırlarını bilmeyen bir hastabakıcıyız da aynı zamanda. Yada bir gözetmen yada bir gardiyan. İçimizdeki deli bazen iktidarı ele geçirip yapmak istediğini yapıyor ve sonrasında er ya da geç diğer roller sahnede beliriyor ve bu deliliğe mani olmak için rolleri neyi gerektiriyorsa onu yapmaya çalışıyorlar. Olaylar o an için artık herneyseler yatıştıktan sonrada, tıpkı şu anda bu yazıyı yazabiliyor oluyorkenki dinginliğimde olduğum gibi, durup hayretle olan bitenlere anlam vermeye çalışıyorum. Çalışıyoruz. Ya da bir kısmımız bunu yapıyor. Kalanımız zaten başka delilikleriyle mücadele ediyorlar. Ya da birbirlerini deli ediyor. O bambaşka bir konu. Neyse. 
İçimde herşeyin daha iyi olacağı yönünde bir umut hep var sanırım. İnsan umut etmeden yaşayamıyor bunu anladım. Tüm ertelenmiş ideallerimizin bilincinde kahroluyor olsakta, yerine koyduğumuz daha ulaşılabilir amaçlarımıza ulaşabiliyor bile olmak bizi bir yere taşıyor olmalı. En azından bir anlamı olmalı. Saati 8 ve 9 veya 10′a kurma gibi düşük keyifli zaferleri hedeflemediğimiz bir güne ulaşma ümidimizi içimizde tutuyor olmazsak nasıl yaşabiliriz.
Belki birgün saat 7′ye gerçekten kurabiliriz alarmlarımızı ve dahası saat 8 veya 9′a kurmak gibi bir düşüncemiz bile olmayabilir. Neden olmasın. Belkide...
4 notes · View notes
e2i4-ud · 3 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
30 Ağustos 1922-2021-99’UNCU YIL-Hakkında Güzel Yazılar:
İstiklal mücadelemizde vatanımızı sonuna kadar savunan tüm ecdada şükranlarımı sunuyor, başkomutan Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum. 30 Ağustos Zafer Bayramının 99’uncu yılı kutlu olsun!
Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz. Büyük şeyleri büyük milletler yapar.
Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür.
30 Ağustos Zafer Bayramı'mız kutlu olsun!
Gençler! Geleceğe güvenimizi güçlendiren ve sürdüren sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz eğitimle, bilgi ile insanlıkta üstünlüğün, yurt sevgisinin, düşünce özgürlüğünün en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizlersiniz…
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.
Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur.
Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller istiyor.
Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmalarının yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Bu zafer, Türk milletini yok etmeye çalışan işgal güçlerinin haksızlıklarına, yoksulluğa ve tüm olumsuzluklara karşı aziz milletimizin Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde tüm dünyaya "Türk milleti bağımsızdır ve bağımsız kalacaktır, ay yıldızlı bayrağımız milletimiz var oldukça gökyüzünde dalgalanacaktır" diye haykırdığı, aziz milletimizin şanlı zaferidir. Bayramınız kutlu olsun!
30 Ağustos’un Türkiye’nin geleceği için binlerce şehidin, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde canları pahasına, özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin sonsuza dek sönmemek üzere yakıldığı büyük bir zaferdir. Herkesin Zafer Bayramı kutlu olsun!
Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Türk tarihi zaferlerle doludur. Ama 30 Ağustos 1922'de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir. Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.
Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz. Şanlı 30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.
Zaferimizin büyük önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyor, halkımızın bu büyük bayramını yürekten kutluyorum.
Ulusumuzun milli mücadele sürecindeki en büyük adımı; Büyük Taarruz Zaferinin yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk ve ordumuzun elde ettiği zaferi bir kez daha gururla kutluyoruz.
30 Ağustos 1922’de kazanılan büyük zafer, şanlı milletimizin eşsiz destanlarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan ve kurtuluş savaşımızın başarıya ulaşmasında en önemli etken olan bu büyük zaferin ardında milletimizin istiklal ve hürriyet aşkı ile kahraman ordumuzun cesaret ve fedakarlığı vardır.
Bu mutlu günde, zaferi bize yaşatan Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Türk Ordusu'na şükran ve minnetlerimizi sunarken, ulusumuza da Zafer Bayramı kutlu olsun dileklerimi iletiyorum...
Tarihin altın sayfalarındaki yerini alan ve bağımsız yaşamak isteyen birçok ulusa da yol gösteren Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin, ordusu ile birlikte yüce Atatürk’ün önderliğinde yazdığı kahramanlık destanıdır. Bu destan içerisinde kazanılmış zaferiniz kutlu olsun!
30 Ağustos zaferi, tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar muhyi bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır.
Bu zafer, vatan toprağı işgal altında bulunan bir milletin, yokluklara, rağmen azimle, inançla ve kararlılıkla toprağını nasıl müdafaa edebileceğini, büyük bedeller ödeyerek de olsa yedi düvele göstermiştir. 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Vatan toprağımızın düşman işgalinden kurtuluşunu ve ulusumuzun bağımsızlığını müjdeleyen 30 Ağustos zaferinin yıldönümünü milletçe birlik ve beraberlik içerisinde; büyük bir gurur ve coşkuyla kutluyoruz
Kanlarıyla bayrağımıza rengini veren ve bu zaferi bizlere armağan eden tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum. Zafer Bayramı'nız kutlu olsun...
İstiklal Mücadelemizin kahramanlarını, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü için canlarını seve seve veren tüm aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor,30 Ağustos Zafer Bayramınızı Kutluyorum
Esareti kabul etmeyen ve kanının son damlasına kadar savaşarak bu zaferi bize armağan eden tüm şehit ve gazilerimizi minnetle anıyorum. Zafer Bayramı'nız kutlu olsun...
Emin olun, bu en güzel ve en kutsal bayramımızı sadece bir güne sığdırıp geçmememiz gereklidir. 365 gün boyunca her gün ATATÜRK’Ü ve SİLAH ARKADAŞLARINI ayrıca isimleri belli olmayan GÖLGEDEKİ kahramanlarımızı yad etmeliyiz. Okullarda görsel olarak bu konuda videolar ve konferanslar vermeliyiz. Udi Emin Bey-30 Ağustos 2021-Pazartesi-ÇUKUROVA
1 note · View note
Photo
Tumblr media
Mustafa Gökçe’den 30 Ağustos Zafer Bayramı Mesajı 30 Ağustos zaferi, tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar muhyi bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır.
0 notes
fikrimvar · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
TÜRKİYEDE HEYKELE TAPAN VAR MI?
Heykel MÖ: 40.000 yıllarından itibaren yapıldığı tarihi bulgular ile tespit edilmiştir. İnsanlık heykeli bir hatırayı, zaferi, tarihi bir olayı, sevdiği birini ölümsüzleştirmek, tarihe not düşmek için yapmıştır genellikle. Bu arada tanrıları sembolize eden, kutsanan, dua edilen, tapılan heykel ve heykelcikler de olmuştur. Ilkel çağlardaki bu inanışın anlamsızlığı artık ortada olduğu için dünyada marjinal gruplar dışında bunu göremezsiniz. Örneğin; Orhun abideleri Türklerin atalarından kalan miras olarak çağlara meydan okuyarak günümüze ışık tutmaktadır. İnsanlığın aydınlanma çağı ile birlikte heykel sanatı ve heykeltıraşlar daha bir önem kazanmıştır. Artık toplumlar kültürlerini, önderlerini, bilim, sanat, tıp, ekonomi gibi dallarda başarı gösteren, topluma hizmeti dokunan insanları gelecek kuşaklara aktarmak, tarih bilinci oluşturmak aynı zamanda onları onore ederek gelecek kuşakları teşvik etmek maksadıyla heykeller yapmışlar, en ünlü meydanlarına veya tarihi yerlere dikmişlerdir. Türbe, Yatır gibi mekanlara giderek çocuklarına iş, zengin koca, sınavda başarı, şifa arayan bir toplumun Türkiye'nin kurtarıcısı ve kurucusu Atatürk'ün heykellerine olan düşmanlığı nedir? Düşmanlık heykellere mi, Atatürke midir ? Atatürk şekil değil, bir fikirdir, idealdir. Saygı, hürmet o fikrin, idealin adınadır. O da; BAĞIMSIZ, ÇAĞDAŞ, AYDINLIK BİR TÜRKİYEDİR. Hiçbir Atatürkçü; Atatürk heykelinin etrafında dönmez, ondan medet ummaz, iş, para, koca dilemez. Ya ne yapar? Hizmetleri ve yaptıklarından dolayı minnetini ifade etmek için Aziz hatırasına saygı duruşunda bulunur, örnek alır, çoğu da atası için Allah'a dua eder. Türkiye'de eski yeni çizgi film karekterinden, Rabia, Erdoğan heykelleri de olmak üzere binlerce heykelin varlığı saklı bir şey değil. Daha on beş gün önce boğaz Köprüsü'nün girişinde büyük törenle ve tüm devlet erkanının katılımı ile açılan 15 Temmuz Şehitler anıtı bunlardan biri. Durum böyle iken heykel özelinde Atatürk genelindeki bu putperestlik karalamasını , düşmanlığını nasıl ifade edebiliriz? Urfa Siverek'te yaşanan dünkü olayda dikkat çeken bir noktada polis ve askerin duyarsız ve etkisiz oluşu idi. Meydana halk, gazeteciler, asker, polis toplanmış adam bir yandan bunlara laf yetiştirirken bir yandan da elindeki orak ile büstü parçalamaya çalışıyor. Elindeki Orağı bıraktığında ise kaide'nin üstünden gazatecilere röportaj vermeye, mesajlarını vermeye devam ediyor. Şimdi bir an düşünelim. Bunun aynısı AKP başkanının fotografına veya heykeline yapılmış olsa polis ve askerin tavrı nasıl olurdu? Urfa valiliği; müthiş uzman psikiyatri kadrosunun analizleri sonucunda olsa gerek hemen açıklama yapmış “ akli dengesi yerinde değil” Ohhhh rahatladık o zaman, delinin işi olduğuna göre arkasında bir zihniyet ve destekçileri yok, kimsenin yaşam tarzı ve özgürlüğü tehlikede değil. Öyle mi gerçekten? Aynı gün istanbulda Park'ta genç bir kızımıza “bu kıyafetle seni burada dolaştırmam” diyen özel güvenlik görevlisini nereye koyacağız? Yaz dönemi boyunca dinci bir vakfa verilen okulun Kur'an Kursu'nda kara çarşaflı hocaların kız çocuklarına “erkeklerle konuşmayın” telkinlerini nereye koyacağız? Örnekler uzatılabilir. Bu İslami yaşam ve din devleti yolunda bilinçli ve planlı yapılan hareketlerdir. Kimse uyumasın, böyle bir lüksümüz yok.
İşte iktidar, işte eğitim, işte asker, işte polis.
Aydın TÜRK 31 Temmuz 2017
1 note · View note
Text
ÜZÜNTÜ VE KEDERDEN KURTULMA
BAREM tarafından gerçekleştirilen ve 65 ülkenin katıldığı araştırmanın sonucuna göre Türkiye ‘mutluluk’ konusunda 56. sırada yer alıyor. Bu araştırmaya göre Türkiye mutsuz bir ülke. Mutsuzluğun sebebinin netleşmesi için ankette bir takım soruların sorulduğu, bu sonuca göre Türkiye’deki insanların birçoğunun maddi sebeplerden ziyade manevi sebeplerden dolayı mutsuz olduklarının tespit edildiği belirtildi. Aynı zamanda gelecekle ilgili beklentiler sorulduğunda karamsar bir tablo çıkıyor. Yüzde 40’ı geleceğin daha kötü olacağı cevabını veriyor.
Bu sonuçları yorumlayacak olursak bu ülkede üzüntü çeken çok sayıda Müslüman var. Büyük bir kısmının da manevi sebeplerden dolayı mutsuz olduklarını hatırımızda tutarsak eğer, “Bu işte bir terslik var herhalde. Zira İslâm huzur ve saadet getiriyor olmalı değil mi? Müslüman dünyanın en mutlu insanı olmalı bunu da etrafıyla paylaşmalı değil mi?” gibi benzer sorular dolaşacaktır zihinlerimizde.
Bir Müslümanın manevi sebeplerden dolayı mutsuz olduğunu belirtmesi bir orantısızlığın göstergesi olsa gerek. Bunu birkaç muhtemel faktörle açıklamak mümkündür.
1- Rabbimizin imtihanı (istediklerimizi vermeyip istemediklerimizi vermesi)
2- Kendi kafamızda ürettiğimiz vehimler.
3- İslâm’a uygun bir hayatın toplumda uygulanmıyor olması.
Bir Müslümanın mutsuzluğunun bu üç konuda yoğunlaştığı kanaatindeyim.
Bizler her şeyden önce Rabbimize kulluk etmek, O’nu razı etmek için yaratıldık. Bizi üzen konulara baktığımızda, bunların kaza dairesinde mi (Allah’ın iradesi) yoksa kendi ellerimizle yaptıklarımız yüzünden mi meydana geldiği sorusunu kendimize sormamız gerekir. Bu durumda olaya takılıp üzülmek yerine sergilememiz gereken İslâmî tavrı netleştirmemiz mümkün olur. Yani bizi sarsan, üzülmemize sebep olan şey eğer Allah’ın takdiri ile meydana gelmiş bir imtihan ise bu duruma sabrederiz ve Rabbimizden bu sıkıntıyı kaldırması için dua ederiz.
Eğer bir başkasının bize karşı yapmış olduğu bir haksızlık veya zulüm ise, Rabbimizin hesap görenlerin en hayırlısı olduğunu bilerek, sabrederiz, dua ederiz.
Eğer kendi kusurlarımızdan kaynaklanan sorunlar ise, Rabbimize karşı tövbe eder ve bizi affetmesi için bu hataları bir daha yapmamaya özen gösteririz.
En önemlisi de Rabbimizden razı olabilmektir. Yani şikâyet etmeden, üzüntüye gevşekliğe kapılmadan inancımız gibi dosdoğru olabilmektir. Bu konuda Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Rabbinden hoşnutluğunu kimse tarif edemez. O zenginken de, fakirken de, savaşta da, barışta da, zayıfken de, kuvvetliyken de, hastayken de, sağlıklıyken de, sıkıntıdayken de, rahatken de Rabbinden hoşnuttu. O bütün acıları yaşamasına rağmen Rabbinden şikâyetçi olmadı. Her zaman ve mekânda Rabbine karşı samimi duygularını dile getirdi, ağladı, dua etti duygularını hiç saklamadı. Rabbinin varlığını hissetti ve manevi bir boşluğa düşmedi. Bunalıma, depresyona girmedi. Çünkü ihlaslı müminlerin, kurtuluşa erenlerin isteyebilecekleri şeylerin en büyüğü Allah’ın rızasını kazanabilmektir. Bundan daha kıymetli bir şey yoktur. Allah Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Taif’te dediği gibi “Ya Rabbi eğer sen benden razı isen bunların hiç birisine aldırmam.”
Yaşanan bütün imtihanları Rabbimizin istediği doğrultuda karşılayabilirsek, bunların hepsi ahirette bize azık olacaktır. Rabbimizin bizi sınadığı imtihanda neticeyi değiştirmek de ancak Allah’ın elindedir.
Başımıza gelen ve hoşumuza gitmeyen her konuda “Ben bu dünyaya neden gelmiştim?” “Rabbim beni neden yaratmıştı?” sorusuna tekrar dönmemiz gerekir.
İmtihanların dışında bir de kendi kafamızda ürettiğimiz üzüntü ve kaygılarımız vardır. Oysaki üzüldüğümüz ve büyüttüğümüz konular zannettiğimiz kadar önemli ve büyük olmayabilir. Ama kişide tereddüte, fikrin yozlaşmasına, gücün ve potansiyelin parçalanmasına, başarısızlık duygusuna kapılmasına yol açar. Bu da bir Müslüman için manevi intihar sayılır. Bir problem karşısında yapılması gereken şey ise, konuyu iyice araştırıp inceledikten, mesele üzerinde düşündükten sonra İslâmî çözüm hakkında görüş sahipleri ile istişare edip kaygıları, üzüntüleri yok etmektir.
Bir başka üzüntü sebebi de İslâmî hayatın uygulanmadığına şahit olmaktır. Oysaki bir Müslüman tabiatı gereği sebatkâr, kararlı ve azimlidir.
“Bırak keşkeyi, cek cakı, belkiyi,
Bitir işi, yiğidin elindeki kılıç gibi”
Tek üzüntü ve derdimiz Allah’ın rızasını kazanmak olmalı. Gerek Rabbimizin bizi bazen istediklerimizi vermeyerek, bazen istemediklerimizi vererek imtihan ettiği konularda olsun, gerek diğer insanlarla olan münasebetlerimizde, gerek şahsi düşüncelerimizde gerekse İslâmî duyarlılıklarımız konusunda olsun Rabbimiz bizim üzülmemizi istemiyor. Rabbimiz bizim dosdoğru örnek bir hayat yaşamamızı istiyor. İslâm dini üzüntüleri giderir, kederleri dağıtır. O Müslümanların gözünün aydınlığıdır. Afiyeti, şifayı, zaferi verecek olan O’dur. O yeterlidir. Allah işinde galiptir.
Sahabeler zamanında henüz Kur’an hâkim değilken hiçbirisi üzüntüye kapılıp gevşeklik göstermedi. Hazreti Ebu Bekir sıkıntılara katlandı, dini uğrunda karşılaştığı zorlukları önemsemedi. Malını harcadı. Sonunda sıddık lakabına mazhar oldu. Hazreti Ömer adaletle hükmetme yolunda iken mihrapta şehit edildi. Hazreti Osman Kur’an okurken şehit edildi. Hazreti Ali başarı ve cesaret gibi yüce makamlara ulaştıktan sonra şehit edildi. Hazreti Hüseyin zulüm kılıcı ile şehit edildi.
Onlar ve onlar gibi Müslümanların ortak özellikleri dünyevi isteklerinin bir sınırının olması ama Rablerini nasıl razı etmeleri gerektiğinin bir sınırının olmayışı idi. Kur’an’ı ve Sünnet’i anlamak, onun yolunda sebat etmek en büyük mutluluk olsa gerek. Peki bunu yeterince yansıtabiliyor muyuz?
Mutluluk dualarımla birlikte Rabbimiz bizi kendinden razı olanlardan eylesin ve bizden razı olsun…
https://www.kokludegisimdergisi.com/index.php?p=makaleDetay&makale=61 
0 notes
halo60tr · 3 years
Text
#30AgustosZaferBayramı🇹🇷
" 30 Ağustos zaferi,
Tarih arasında bir millet tarafından tamamen benimsenen, bir fikrin
ne kadar kadir ve ne kadar muhyi
bir kuvvet olduğunun en güzel misali olarak kalacaktır."
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Zaferin bayramı kutlu olsun!..🇹🇷🇹🇷💐🇹🇷
32 notes · View notes
umuttosunlar · 4 years
Text
Başarısızlık Korkunu Nasıl Yenersin?
Tumblr media
İş dünyasında herkes korku yaşar. Korku, insanları nefret ettikleri işlerde tutar ve onların hayallerini takip etmelerini, kendi işlerini açmasını önler. Yapılan araştırmalara göre, küçük işletmelerin %50'sinin ilk dört yıl içinde başarısız olduğu göz önüne alındığında, insanların korkması şaşırtıcı değildir. Üstelik, sorumlu kişi olduğunuzda, tehlikede olan çok şey vardır ve bunların tüm sorumluluğu sizin omuzlarınızdadır. Ancak girişimciler "korku" tarafından felç edilmeyi göze alamazlar.
Güney Afrika'nın eski başkanı Nelson Mandela, Long Walk to Freedom adlı kitabında, “Cesaretin korkunun yokluğu değil, onun zaferi olduğunu öğrendim." demiştir.
Başarılı girişimciler, korkularını nasıl aşacaklarını ve zihniyetlerini nasıl değiştireceklerini bilirler. İşte tüm girişimcilerin yenmesi gereken bazı durumlar;
Yazar Paulo Coelho bir defasında, “bir rüyayı imkansız kılan tek bir şey vardır, o da başarısızlık korkusudur” diye yazmıştır.
Kimse başarısız olmak istemiyor. Ancak iş dünyasında, kesinlikle başarısız olacağınız zamanlar olacak ve bu durumla iyi geçinmek zorundasınız. Tüm girişimciler başarısızlık yaşarlar ama aynı zamanda bu durumdan bilmedikleri şeyleri öğrenirler ve içinde anlam bulurlar.
Genelde, başımıza olası en kötü sonuçları veren olumsuz senaryolar oluşturuyoruz. Bu düşünceler zihniniz de yer ediyor ve oyuna geri dönmenizi zorlaştırıyor. Yine de ne olabileceği konusunda endişe durumumuzu minimum seviyelerde tutmalıyız. Bu düşüncelerin yerini, başarıya odaklanma hissine bırakmalıyız.
Kendi işini yürütürken, seni sorumlu tutacak hiç kimse yoktur. Girişimci olmak, hedeflerinize ve eldeki her bir işe full odaklanmayı gerektirir.
Belirlenmiş bir çalışma takvimi olmadan, Netflix'i izlerken çalışmaktan daha fazla zaman harcamanın kolay olduğunu görürsünüz. Ancak başarılı olunmak isteniyorsa, girişimciler disipline tabi tutulmalıdır. Bu, bir iş planı yapmak ve zamanınızı akıllıca düzenlemek anlamına gelir.
Başarılı olmak için bir dakikanın bile boşa gitmesine izin veremezsiniz. İşin zamanında yapılmasını sağlamak için program yapmalı ve planlamalısınız. Ancak, kişisel yaşamınıza zaman ayırmanız ve sağlıklı bir iş-yaşam dengesi sağlamanız atlamamanız gereken en önemli ayrıntıdır.
Girişimciler fikirlerine bağlı insanlardır. Yaratıcılıkları ve vizyonları işlerini yönlendiren şeydir. Bunlar olmadan hiçbir şeyleri yoktur.
Richard Branson, "yeniliğin önünde hiçbir şey duramaz, orijinal, devrimci fikirler daima zirveye çıkacaktır." diye yazmıştır.
Kendi yaratıcılığınızı geliştirmek adına, yaratıcı etkinliklere katılmak için mutlaka zaman ayırın. Ciddi bir beyin fırtınası oturumu ya da parkta bir yürüyüş olsun, ilham her zaman kapınızı çalabilir. Her iki durumda da, zihninizi yaratıcılık için alan oluşturacak şekilde sürekli olarak meşgul etmeniz gerekir.
Kendi işini kurduğunda, her zaman belli bir dereceye kadar risk vardır. Muhtemelen tüm birikimlerinizi ve zamanınızı fikrinize göre değerlendiriyorsunuz. Ancak başarı risk almadan gelmiyor. İyi girişimciler bu risklerin onları bir uyarıyla korkutmasına izin vermezler. Bunun yerine, pozitife odaklandıkları için muhtemel olumlu sonuçlara da odaklanırlar.
Girişimci ve yazar Robert Kiyosaki, Twitter'da, “Herkes size riski söyleyebilir. Ancak bir girişimci ödülü görebilir." diye yazmıştır.
Bir inanç sıçraması için mücadele ediyorsanız, bu durumda daha rahat olmanın bir yolunu bulun. Araştırmanızı yapın, sayıları azaltın ve kararınızı kolaylaştırmak için gereken gerçekleri öğrenin.
Bir girişimci olarak, artık sürekli bir maaş ve tam zamanlı bir işe güvenmiyorsunuz. Tasarruflarınızın bir kısmını işinize yatırmış bile olabilirsiniz. Ayrıca, şimdi işinizin finansmanından tamamen siz sorumlusunuz. Bu baskı herkesi tedirgin edebilir.
Ancak, iflasın içine düşmekten korktuğun için çıkmaz bir işte kalıyorsan sıradanlığın ötesine geçmeyeceksin. Finansal açıdan dengesiz bir durum için alınması gereken bir şans alarak, büyüme ve başarılara yer açarsınız. Tutkunuz zaman zaman sizi zor zamanlardan geçirecektir. Müşteriler, tedarikçiler ve iş ortakları üzerinde dalgalanma yaratacaktır.
Asıl kaygınız paraysa, asla başarıyı bulamazsınız. İşinizde ne kadar para kazanacağınıza değil, işin kendisine, işinizin kimlere yarar sağlayacağına odaklanmanız gerekiyor. Bunun için de, korkunun ötesine geçmeniz gerekiyor. 
Kendi işini yönetme konusundaki en büyük korkun nedir? Sizinkini aşağıdaki yorumlarda paylaşabilirsiniz!
0 notes
Text
Şanlıurfa’da ikincisi düzenlenen AK Parti Yerel Yönetimler İstişare ve Değerlendirme Bölge Toplantısında konuşan Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, her belediye başkanını kendi şehrinin kimliğini yansıtacak mimariye özgü yapıları inşa etmesi gerektiğini vurguladı.
AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin başkanlığında tertip edilen toplantıya; Adıyaman, Batman, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van olmak üzere 14 şehirden gelen 110 belediye başkanı katıldı.
Yerel yöneticilere yönelik düzenlenen ve üç gün sürecek olan toplantıların ilk gününde AK Parti Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, Cumhurbaşkanı’nın talimatlarını katılımcılara aktardı. Özhaseki, “Her başkanımızın yaptığı iş, kendi şehrinin özelliğini içerisinde barındıran, kendi dünyamızı yansıtan bir adım olsun istiyoruz. Rastgele yapılan bir yapı olmasını istemiyoruz. Nihayetinde bütün parçaları birleştirdiğimizde, bütün anlamıyla bizim kendi dünyamızı yansıtan bir medeniyet inşası olsun diye bunlardan bahsediyoruz. Yoksa geçmişte yaşanmış hataları durmadan tekrar ederek bunlardan hayıflanarak vakitte geçirmek istemiyoruz. Belediye başkan arkadaşlarımız kendi şehrinin özelliklerini, tarihi geçmişini, coğrafyasına, oranın özelliklerini göz önünde bulundurarak yaptıkları her bir eserde, mimari tarzda bir üslup ortaya koymaları gerekiyor. Devreye giren danışmanlar, devreye giren müşavir firmalar, devreye giren mimarlık büroları, ‘Ben size çok güzel bir proje çizeyim abi’ diyerek süslü bir proje getirdiğinde onun alımına göre yola çıkmak doğrusu büyük bir yanlışa sebebiyet verir. Urfa’nın kendine has bir tarihi var, bir medeniyeti var, buranın bir coğrafyası var ve kullandığı her bir tarzda inşaatta farklıdır. Mersin’e, Amasya’ya giderseniz farklı, Trabzon’a giderseniz orası da farklıdır. Başkan arkadaşınızın burada kendi iş yeri ile ilgili atacağı her adımda, şehrinin özellikleri mutlaka göz önünde bulundurması lazım. Geçmişi ile barışık olarak geleceğe de izler taşıyan bir dönüşüm ortaya koyması lazım diye bunları anlatmaya çalışıyorum” dedi.
Bazı tarihlerin halen hafızalarda yer edindiğini aktaran Özhaseki, açıklamasının devamında, “Ülkemizde bazı tarihler vardır ki bunlar hiç unutulmuyor. Mesela 1946 yılı dönüm noktasıdır. Bunu herkes böyle kabul eder. Niye tek partili bir ortam vardı, bir zulüm İdaresi vardı, o dönemde Cumhuriyet Halk Partisinin il başkanları, şehirlerin valileri, insanların hürriyetinin olmadığı vergi cezasından dolayı jandarma silahının dipçiğiyle dayak yediği bir ortamda, inançlarına hürmet edilmediği bir ortam var. Serbest hür seçimlerin yapılmadığı, çok partili sisteme doğru giderken ayak sürünen bir ortam var. 1946’da çok partili sisteme geçiş dikkat edin bu topraklarda yaşayan insanlar o günlerde başlayan seçimlerden sonra hür iradesini ortaya koyduklarını da hep kendi gibi olanları seçmişler. Kendine benzeyenleri seçmişler. Kendi gibi yaşayan, kendi gibi düşünen insanlara seçmişler. O günlerde adından bahsettiren bugün inşallah bir daha ortaya çıkamayacak ve o zamanlarda olan derin devlet, insanların o fikrine saygı duymamış insanların seçtiklerini başına çorap örmek için numara yapmış. 1946 yılı o yüzden önemlidir. AK Parti olarak, bizimle birlikte ilk defa Türkiye’ye hizmet belediyeciliği geldi. Hizmet belediyeciliği ile hizmet vereceğiz dedim defalarca söyledim, dilime pelesenk oldu. Kimseye ayırmayacağız mazeret üretmeyiz. Gece, gündüz demeden deli gibi çalışacağız. Elimizde imkanlar her neyse ne yapabiliyorsanız, iyi niyetle gayret edin, uğraşırsanız emin olun Cenabı Allah bizim tutan elimizde olur. Gören gözümüz de olur, yürüyen ayağımız olur” şeklinde konuştu.
Daha sonra açıklamalarda bulunan Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül ise diğer illerden daha az para, bütçe aldıklarını söyledi. Beyazgül, “Para demişken buradan şunu ifade etmek istiyorum. Dün gece de ifade edildi ve şöyle denildi. ’Efendim para olursa yönetim olur’ denildi. Efendim biz de baktık ki Kocaeli bizim 3 buçuk katımız para alıyor. Neden diye sorduğumuzda, efendim vergi gelirleri yüksek dediler, kader, coğrafya bir kader değil midir? Biz bir tarım topluluğu bir hayvancılık üretim merkezi isek ticareti bir başka yapıyorsak bizim burada suçumuz nedir bilemiyoruz. Aslında baktığımızda bu altyapıya bizim daha çok ihtiyacımız var. Çünkü biz üreten bir topluluğuz. Efendim bu yıllardır böyle gelindi denilebilir yani bize böyle bir cevap verilebilir. Yıllardır böyle geldiyse biz de şunu söylüyoruz ne demiş atalarımız, ’Zararın neresinden dönülürse kardır’. Evet biz de diyoruz ki artık zararın bir yerinden dönelim ve bizimde üretime ihtiyacımız var diyoruz” ifadelerini kulandı.
Son olarak konuşan AK Parti Şanlıurfa İl Başkanı Bahattin Yıldız da, “Bizim hedeflerimiz var, bizim gelecek kaygılarınız var, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023, 2053, 2071 hedeflerimize doludizgin sahip çıkmak adına gece gündüz çalışacağız. bizler kendimize ufuk çizgisi olarak bir Kızıl Elma olarak belirledik. Nasıl ki Sultan Alparslan 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapılarını bizlere açtıysa, biz de bu vizyonlarımızla durmadan, yorulmadan yeni projelerde çalışmalarla Anadolu yeniden gönül coğrafyamızın atan kalbin nefes alan ciğerin düşünen beyni, her anında merkezi haline getireceğiz” diye konuştu.
Toplantıların ikinci gününde yerel yöneticilere, alanında uzman eğitimciler tarafından liderlik, halkla ilişkiler, etkili iletişim, kaynak geliştirme, mevzuat, bütçe gibi konularda da eğitimler verilecek.
Şehirlerin mevcut sorunlarının çözümüne ve daha da gelişmesine yönelik düzenlenen toplantıların son gününde ise ilgili bakanlıkların bakan yardımcıları ile ilgili kurum ve kuruluşların üst düzey bürokratları ile katılımcılar buluşturulacak. #gallery-0-4 { margin: auto; } #gallery-0-4 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-4 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-4 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Özhaseki: “Her şehrin mimarisine uygun yapılar inşa edilmedir” Şanlıurfa’da ikincisi düzenlenen AK Parti Yerel Yönetimler İstişare ve Değerlendirme Bölge Toplantısında konuşan Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, her belediye başkanını kendi şehrinin kimliğini yansıtacak mimariye özgü yapıları inşa etmesi gerektiğini vurguladı.
0 notes
Mutlak zafer Erdoğan’ındır!
Bu devirde iktidar olmanın nimetleri saymakla bitmez, özellikle bu nimetler Türkiye’de bitiyorsa erk sahibi ve şürekası da bal tutan parmak misali 10+10 parmağını sokacak ağız bulamazlar. Nimet çok, en az yiyeni kadar.
Muhalefet olmanın ise dayanılmaz bir hafifliği vardır, mutlak sınırlarını muğlaklaştıran, tüm sorumluluğu meçhul bir kuruma devreden bir hafiflik. Çakmak, vurmak serbest hem de sınırsız bir sorumsuzlukla. Ayrıca muhalifliği anadan gelme, doğuştan olmasa da en az doğuştan olması kadar eski olan kurumlar, zat-ı muhteremler de iktidar kadar olmasa da idare edecek kadar bir nimetten nemalanma hakkına sahiptirler. Allah bereket versin, akmasa da damlama metodu!
Fakat bir de üçüncü bir güruh vardır ki; ben onlara ötekilerin de ötekisi diyorum. Irk, mezhep, siyasi görüş, cinsiyet fark etmeksizin hepimizin acımasızca görmezden deldiği hatta bazen alaylarımızın konusu. Ciddiye almadıklarımız, alamadıklarımız ve belki de asıl kurtarıcılarımız. Hadi asıl kurtarıcılarımız demesek de bu yola baş koyanlar diyelim. Müzmin muhalifler! 😊 Ben de geçeyim dalgamı.
İşte Erdoğan’ın zaferi de burada, bizi çektiği, bizi mahkûm ettiği bu yerde başlıyor. Hıristiyan tebliğcileri amatör bir ruh ile diyar diyar gezip tebliğ görevlerini sessiz, sedasız, marazsız yaparken o amatör ruh imparatorluk sınırları içinde çığ gibi büyüyordu. Her fikrin birkaç on yılı ne ateşli geçiyor yahu? Bu da öyle işte. Bu sırada cennet mekan I.Konstantin ne yaptı? Baktı olmayacak, bu Hıristiyanlar önünde sonunda sandıkları patlatacaklar sistemi dönüştürdü. Bizzat Hıristiyanlığı imparatorluk potasında eritti. O güne kadar hukukunu ve ordusunu bir kenara bırakalım gönül belediyeciliği imparatorluğundan hallice olan Roma (bilmem tanıdık geldi mi?), kendisini de aştı. Hıristiyanlığı dönüştürdü, kurumsallaştırdı. O gün için sistem karşıtı olan amatör ruh bizzat müesses nizamın kendisi haline geldi. Ezel dizisi gibi vallahi! Oldu mu, işe yaradı mı? Papalık müessesesi işte karşımızda dimdik duruyor. Maya tutmuş demek. Öyle Pirus gibi falan değil adam zaferlerin en büyüğünü kazanmış. Gerçi Alplerin eşkıyası Maxentius ile olan savaşta Hak tealayı buldu derler ama biz ayrıntıları vakanüvislere bırakıp neticeye bakalım.
Aynısını kapitalizm de pek ala yapar. M. Hardt ve A. Negri, İmparatorluk kitabında kapitalizmin topraksız bir egemenlik aygıtı olduğundan bahsederler, sınırları olmayan, sınırlarının tahayyül edilemeyeceği bir imparatorluk… Kapitalizme, küreselleşmeye mutlak zaferi getiren de kavramları yeniden ve yeniden üretebilme kabiliyetidir. Elini uzattığı ve bazen bizim çok eskilerden aşina olduğumuz kavramların bizdeki anlamlarının içini boşaltarak yeniden anlamdırır, üretir. Sınırsızlığını da bu sistemli başıboşluğu getirir ona. Kentten köye kaçtım dersiniz, köy turizme kazandırılır sizin viranenin yanına butik oteller bitiverir, topraktan biten hıyara organik derler, üç katından satarlar, naif naif çay tutkunusundur, edebiyatını yapar tüketirler, başlı başına sistem karşıtı olursun sistem karşıtlığını şişeleyip satarlar.  Onun sınırının dışına çıkamazsınız. Siz çıktım zannedersiniz fakat o, sizin bayrak diktiğiniz bakir alanı kendi içine alıverir. Bu basbayağı Lacan’ın Hommelette ya da lamellası. Biraz iç karartıcı olsa da onun sırtını yere getirmenin de yolları var Hardt ve Negri’ye göre ama o da başka bir yazının konusu olsun. Nerede kaldık şimdi, I.Konstantin dedik, kapitalizm dedik, hah sırada Erdoğan var!
AKP’nin bilmem kaç yıllık iktidarları sırasında sıradan insanların ahlaki çöküşlerine, payeci, rantçı, hak-hukuk gözetmeyen tavırlarına onlarca kez şahit oldum. Hayır büyük soygunlardan bahsetmiyorum, küçük işler, hani aman canım sen de adamlar iktidar bal tutan da parmağını yalayacak, olacak o kadar denilen şeylerden bahsediyorum. Fakat bu yazının konusu da o değil, daha büyük ve geri döndürülmesi çok daha zor bir şey…
Erdoğan, Rabia ile tek tek tek diye diye sistemi ve çözümü tekleştirdi. Artık zaten tek olan iktidarın yanına bir de “tek” muhalefeti getirdiler. Bingo işte ben zafer diye buna derim. Referandum ile oldu mu kardeşim sana yüzde 50-50. Başka çaren yok; ya büyük soyguna ortak olacaksın ya da minik soyguna. Anadan muhalefetin bir ara belediye başkanlıklarını neredeyse açık arttırmaya çıkardığını hatırlayın. Başka sese imkan yok. Hata kaza ses çıkaranı da indiriyorlar. En iyi ihtimalle ciddiye almıyorlar. Bakın Kürtler bile son seçimlerde kime oy verdi. Sizin konsensüs dediğiniz şey, tek adamlıktır. Ana muhalefetin tek adamlığı… Bakın şimdiden parlamenter çoğulcu sistem, meclisin gücü nidalarını bıraktık. Tek adamı, tek adamları indirip kendi tek adamlarımızı sıraya dizmeye başladık. Erdoğan bizi kendi tavında bir güzel yoğurdu. Lan farkına bile varmadık ya!
Yanlış anlaşılmasın iktidarın tek adamlarına edecek lafım çok, muhalefetinkileri tanımam etmem sonuçta icraatlarını henüz görmedik, kişiliklerine de olumsuz yönde edecek tek lafım yok. Şu meseleler aklımı kurcalamasa İmamoğlu’na karşı da boş değilim hani. Lakin sistem dönüştü, insanları da dönüştürüyor. Kavramlarımızın ardı boşalıyor, “şimdi öyle deme şu tek adamı indirelim bi, sonra restorasyon devrine de sıra gelecek” diyenlerinizi duyar gibiyim. Yok yok öyle yağma yok, oyunu nasıl oynarsan öyle tamamlarsın. Türkiye’nin rejimi değişmiştir, siyasi kültürü de hızla değişmektedir. Artık kendi tek adamımızın ne dediğine, siyasi geçmişine, vaatlerine bakmaksızın sadece öteki tek adamı indirip indiremeyeceğine bakacağız. Alternatif sesleri de şu gök kubbede hoş bir seda olarak karşılayacağız. 
Bakın İstanbul için konuşayım, adaylar bize ne vaat etti? Mesela muhalefetin ortak adayı vaatlerini çaktırmadan rakibinin ötekisi üzerinden kurguladı. İktidar artık insanlarda nasıl bir algı yaratıyorsa kendisini karşısına koydu. Ya da Ankara’da Kürtler ülkücü bir gelenekten gelen adaya oy verdi. Kendi memleketimden, Nazilli’den örnek vereyim; 40 yıllık sosyal demokratlar Nazilli’de iki ülkücünün yarıştığı seçimlerde İYİ Parti’nin adayına oy verdi. Üstelik itiraz eden CHP ilçe teşkilatının tasfiyesine rağmen. Bir de kazandı diye hak bayram zannettiler iyi mi? Kimse bana toplumsal mutabakat, faşizme karşı omuz omuza nidaları atmasın, memleket aşureye döndü. Kimse mesela Selim Kotil abimden bahsetmiyor İstanbul için; adam çıktı çatır çatır anlattı projelerini. Proje anlattı anlatabiliyor muyum; insanlara ihtiyacı olan umudu vermedi, zaruri olan reçeteyi yazdı köşesine çekildi. Kim taktı? Koca bir hiç… Hiç kimse… Mesela Saadet Partisi’nin geçirdiği dönüşümden kimse bahsetmiyor. Adamlar çıktı iktidara ayarı verdi, yerine geçti. Ne yaptı? Muhalefet… Efenim… Muhalefet… Çok fazla esnerseniz hiç olursunuz…
Zizek, Clinton-Trump yarışında; ben Trump’tan yanayım çünkü Clinton’ın arkasındaki toplumsal ittifak beni korkutuyor, beş benzemez toplumsal grup bir araya geldi, böyle hizipler korkutur beni demişti mealen. Şimdi muhalefet de kendi teklerinin peşinde mutabakatı oluşturdu. Siz hala kazandık zannedin. Bu saatten sonra Erdoğan’a rağmen Erdoğan’a karşı gelemezsiniz, oyun bitti, adam kazandı; üstünde durduğunuz zemini dönüştürdü. Birlik olup tekleşerek değil, çoğalıp renklenerek kazanılabilir ancak.
Erdoğan, Rabia işareti ile tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil derken şimdi bir de tek muhalefetimiz var. Hayırlara vesile olsun.
0 notes