"Ve bunlar o mu'cizelerin derece-i kıymet ve azametine ve Sultan-ı Ezelî'nin azametine derece-i delaletlerine kesb-i vukuf ettikleri nisbetinde derece ve numara aldıktan sonra yine Sultan-ı Ezelî'nin memleketine dönüp gideceklerini anlar."
"Ben onu bir kuru ekmekle büyütmüştüm... Gün yüzü görmemişti. " Diyor bir şehit anası.
Vatan borcunu da gariblere ödemek düşüyor. Gariblere selam olsun. "Gariblere ne mutlu ' diyoruz biz de Peygamberimiz (sav)'in dili ile.
Şehadet sana yakışırdı ey güzel şehid. Sana yakışırdı... harama bulanmamış azıcık aşınla hamdederek büyüdüğün için. Dünyanın boz bulanık çehresini görmeyip o güzelim evinde ana/baba ocağında temiz temiz yaşadığın için. Ama'lara kurban gitmediğin için...
Şehadet sana yakışırdı güzel şehid ...ağzına sadece duaları yakıştığın, kokuşmuş kelimelerle büyümediğin için. Yüzünden tebessümü, kalbinden Ahiret ve Allah korkusunu eksik etmediğin için...
Şehadet kalpleri titreyerek imanlarına hayatlarını şahit kılanlara nasib olur. Gönlünden dünya sevgisi ölüm korkusu çıkanlara... Yakînî imana ererek ölüme düğün gibi gidenlere nasib olur...
Allah yoluna canı ile malı ile evladı ve sevdikleri ile feda olmak...
Davanız ne kadar değerli ise sizde o kadar değerlisiniz. Davanız için ne kadar fedakarlık yapabiliyorsanız siz o kadar davanıza sadıksınız.
Gazzeli, Filistinli kardeşlerimize bakıyorum da hepsi tam tevekkül, tam teslimiyet içinde İslam davası uğruna, Mescid-i Aksa uğruna her şeylerini kaybetmeye canları da dahil hazırlar.
-Eşi ve tüm çocukları ölen bir babaya bakıyorsunuz "Filistin'e davamıza feda olsun" dediğini görüyoruz.
-Evini, her şeyini kaybeden birisinin, mal mülk gelir gider, "İslâm davası uğruna, Mescid-i Aksa uğruna, Allahın yoluna feda olsun" dediğini görüyoruz.
-Mücahitlere bakıyorsunuz hepsi elindeki kısıtlı imkanlara rağmen "Kudüs davası uğruna, Mescid-i Aksa uğruna' şehit olmak için yola çıkmışlar.
Gazze'li, Filistin'li kardeşlerimiz bu imtihanlarını kazanmışlar. Onlar davaları kadar değerli, davaları uğruna fedakarlıkları kadar davalarında sadıklar, sabitler.
Asıl imtihan olanlar bir avuç siyonistin zulmünü izleyen bizleriz, İslâm ülkeleri, İslâm ümmetidir. Asıl haline ağlanması gerekenler bizleriz,
cesaretini yitirmiş, cihad ruhunu yitirmiş, dünyalık zevklerinden, konforlu hayatlarından hiç taviz vermeyen, kardeşleri ölürken gündemi maç olan, eğlence olan Kudüs diye bir davası olmayan Müslümanlardır.
“Başına bir sıkıntı gelen kimsenin yapacağı duâ şudur:
Allahım! Ben senin rahmetini istiyorum. Beni göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimin eline bırakma. Benim bütün işlerimi yoluna koy. Senden başka hiçbir ilâh yoktur.” (Ebû Dâvûd, Edeb 100)