Tumgik
bilgeyim · 2 days
Note
Düzgün yazsana amk kitap yazıyo sanki
SananeAMK OKUMA SIKTIR GIT O ZAMAN
12 notes · View notes
bilgeyim · 2 days
Text
13:49'a kadar kahve içmedim. Ablam aç, susuz ve kahvesiz ameliyata alınmayı beklediği için yanında kahve içsem bana büyük söverdi. Kendimi kantine atıp Türk kahvesi içmeden önce ufaktan baş ağrısı yoklamaya başlamıştı, kahveden sonra uçtu gitti. Şimdi de granül kahve içiyorum. Mühteşem bir bağımlılığım var diyebilirim.
21 notes · View notes
bilgeyim · 2 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Şeker kızımın doğum günü bugünnn. Doğum gününü bildiğim tek kedim, annesiyle birlikte büyüttük o yüzden tam bir miskin ve de "dünya yansa umrumda değil" rahatlığında bir kişi. Iyi ki doğdun bal kızım be.🐈
36 notes · View notes
bilgeyim · 2 days
Text
Kahveler yapılsınnnn☕☕
Çok güzel şeyler oluyor.
Bazen ibre tersine döner,her şey üst üste gelir.
İnsan daralır..
Böyle zamanlarda en önemli olan şey sağlıklı düşünmek olmalıdır.
İpin ucunu biraz kaçırdım ama, şuan tam olması gerektiği gibi oldu işler...
Bu sebeple mutluyum.
Ve artık değerli @bilgeyim hocam ile komşu gibiyiz.
😌
11 notes · View notes
bilgeyim · 3 days
Text
Tumblr media
Country Kitchens, 1991
2K notes · View notes
bilgeyim · 3 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Trenden inip Aydın'a adım atmışımdır "Gavrulupduru cavırın memleketi"
Millet şort-tişört gezmeye başlamış burda, ben kot ceketle geldim.
Ablamın tahlilleri sonuçlanmadığı için ameliyat yarına kaldı. Garibim belini tuta tuta neneler gibi yürüyor. Menderes parkta yemek yedik. Tatlılar yemekler falan harika ya fiyatlar da uygun, çalışanlar kadın ohhhh mis.
21 notes · View notes
bilgeyim · 4 days
Text
Yarın sabah Aydın'a gidiyorum ve kaç gün sonra döneceğimi bilmediğim için ilk önce çocuklarımın tuvaletlerini foşur foşur yıkayıp başladım güne. Tıpkı Cem Özkök gibi evet. Kumu yeniledim mis gibi şışsınlar, işesinler ben yokken. Balkonu da yıkayıp çiçeklerimi suladım. Sevgilime yemek-ler yaptım. Çamaşır yıkadım. Bir dünya yeşillik almıştım mecbur onları da yıkadım, kendime yarın için kinoa kısır bile yaptım. Koltukları da sonra kocam kişisi süpürsün napiim. Çantamı hazırlamadan önce yanıma alacağım kitapları seçtim. Belki hiçbirini okuyamam ama ya çok uzun kalmam gerekirse ve "Ah ulan keşke kitap alsaydım!" dersem. Huf, yoruldum be. Diren Bilge, geriye sadece çanta hazırlamak ve duş almak kaldı. Hee bir de kedolarımın mama-su kaplarını güzelllce temizlemek.
31 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Şekersiz 21 gün hakkında basın açıklaması djdkdjdjd
ELENDİM arkdşlr çünkü derhal şehir dışına çıkmam gerekiyor. Ablam bir operasyon geçirecek ve iyileşene kadar ona bakacağım. Ablamın 5 kedisi ve 1 köpkesi var. Her gün okula gönderilmesi gereken de bir kızı var. Normale dönene kadar onunlayım. Bu sırada kendi beslenmemi dert edip "Ay ben şekersiz besleniyordum canikom" diyemem kimseciklere.
Canımız sağ olsun, sağlık olsun, yeter ki ablam iyi olsun.
25 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Tumblr media Tumblr media
Kitap paketlerimizdeki kara kedi, uğurumuz, "Zeytin" kedimizin bizzat kendisidir.🐾
Annecuvisi @bilgeyim
Babacuvisi @vintagedelikanlisi
19 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Eşi hamile olan arkadaşımız "Kankağ artık size gelemeyiz karımın kedilerle temas etmesi yassah" diyerek çociklerimi mimledi. Karısı bana kapının önündeki küçük toprak alana sokak kedilerinin kakasını yaptığını ve sürekli süpürdüğünü anlatmıştı. Ben de dedim "Önce karısının elinden süpürgeyi alsın da kedi boklarını kendisi süpürsün, benim çocuklarımın en azından aşıları tam." Ayrıca bunu söyleyen doktorla münakaşaya girmeyi isterdim. Veteriner hekim kadınlar ne yapıyor acaba hamileyken?
Daha yeni instagram’da ettiğim taksoplazma kavgasından çıkmışken ve insanların bilgi edinme yöntemlerine bin kere tüküresim gelmişken hemen buraya da bir şeyler iliştirmek istiyorum:
“Kedi besleyenler şizofreniye daha yatkın oluyor” benzeri haber başlıklarını, sosyal medya paylaşımlarını mutlaka bir ara, en az bir kere görmüşsünüzdür. Çoğu kişi bu başlığı okuyup geçer, sonra gidip eşine dostuna “kedi besleyenler şizofreniye daha yatkın oluyormuş biliyo musunnn” diye anlatır.
Çok azı haberin içeriğine bakma zahmetine katlanır, içerikte taksoplazmadan bahsedildiğini görür. İçerik, kedilerden insanlara taksoplazma bulaştığından, bu parazit türü nörotransmitterleri etkilediği için şizofreni, bipolar, intihara yatkınlık gibi bilumum davranışsal bozukluklarına yol açabildiğinden bahseder. Sonra bu insanlar da gider eşine dostuna “kedilerden insanlara taksoplazma bulaşıyormuş biliyo musuuun” diye anlatır.
Bu insanların çok çok çok azı ileri bir araştırma yapma ihtiyacı duyar; birkaç makale okur ve öğrenir ki taksoplazmanın tek bulaş yolu o içeriklerde kasten sınırlı tutulduğu gibi kediler değildir. Dışarıda nasıl pişirildiğini bilmeden yediğimiz bir et, içindeki sebzelerin ne kadar yıkandığından asla emin olamayacağımız bir salata, Türk kahvemizin yanında getirilen ve nereden doldurulduğunu göremediğimiz bir bardak su; bunların hepsi ve daha fazlası bizi taksoplazma taşıyıcısı haline getirme potansiyeli taşır. Bu insan gider eşine dostuna “taksoplazma ve şizofreni arasındaki ilişkiyi inceleyen 18’den fazla makale yayınlanmış ama ikisi arasında herhangi bir bağ kuramadığı için hiç yayınlanmayan makalelerin sayısı da 100’ü aşkınmış biliyo musun” diye anlatır (Torrey & Yolken).
Şimdi sen bunu “kediler insanlara taksoplazma bulaştırır” diye anlatırsan insanlara “ıyyyy kediii” dedirtirsin ama “içtiğin suya dikkat et abi, ondan bile bulaşabiliyor” dersen ona “ıyyyy kedi” dedirtmemiş olursun. Ettiğim kavgada da dediğim gibi; eksik bilgi hiç bilgiden farksızdır, farksızdır, farksızdır.
Son olarak; bilimde “post hoc ergo propter hoc” diye bir safsata vardır. Sırf sen evde bardak kırdın, arkasından güneş doğmaya başladı diye güneşin doğma sebebi senin bardak kırman değildir. Suyla dahi bulaşma riski taşıyacak kadar yaygın bir parazit, şizofren hastalarında da bulgulandı diye şizofreninin sebebi bu parazittir diyemeyiz. Herhangi mental bir sıkıntısı olmadan taksoplazma taşıyıcısı olan insanların ezici çoğunluğunu yadsıyarak “bu bilimsel bir kanundur”a bağlayamayız, zaten yukarıda bahsettiğim çalışmaların hiçbiri de bunu yapmıyor ama atılan o haber başlıkları, hazırlanan o sosyal medya içerikleri, maşallah….
Okuyun, biraz okuyun, lütfen birazcık okuyun sadece. Eşinize dostunuza doğrusunu anlatın sonra; sevgisizlik ve nefret yaymayın, doğruyu yayın. İnsanların senelerini verdikleri araştırmalara kırk beş dakikasını ayıran ve onları uzun uzun okuyan kişiler var; bir de hayatını sıçtığımın Instagram’ında on beş saniyede anlatılan “kaynak: götüm” içeriklerine göre yürütenler. Bu adaletsizliği okuyarak ve anlatarak gidereceksiniz. Beyniniz jöleleşti lan hikaye izlemekten, artık biraz okuyun.
59 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Tumblr media
Katılıyorum ve kabilemi bulmuş hissediyorum. İki güzel kadınla birlikte kitaplar okuyorum. Onlara kalbimi açıyorum, onlar da bana kalplerini açıyorlar. Üçümüz de kedi anasıyız, aynı dili konuşuyoruz. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Çok kıymetli.
20 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
"Arkadaşlığın yorucu hâle geldiği yerde kalmamayı öğreneli beri ilişkilerimden aldığım doyumun tarifi yok."
Terapi Defteri
28 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Photo
Tumblr media
After Breakfast, 1890, Elin Danielson-Gambogi
Medium: oil,canvas
https://www.wikiart.org/en/danielson-gambogi-elin/after-breakfast-1890
78 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Tumblr media
(by pam ullman)
261 notes · View notes
bilgeyim · 5 days
Text
Tumblr media
saarasissko
891 notes · View notes
bilgeyim · 6 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
(by chamico)
527 notes · View notes
bilgeyim · 7 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bugün Oktay Akbal'ın doğum günü. Lise Edebiyat derslerinde adını ve eserlerini ezberlediğim yazarlardan biriydi. Sahaf gezmenin tadına varırken ilk keşfettiğim kitabı Yalnızlık Bana Yasak oldu. Hem aynı soyadı taşımaktan hem denemelerinin lezzetinden zaman içinde kitaplarını aramak, bulmak, kitaplığıma eklemek en büyük zevkim haline geldi. Şuan kitaplığımda Oktay Akbal'a ait bir raf mevcut. Öyle büyük bir tutku haline geldi ki bulduğum kapağı yırtık kitapları bile satın aldım. Şimdilerde kitap müşterilerimin en absürd isteklerini çok iyi anlıyorum. Sahafları elimde koca bir listeyle ziyaret ettiğimde ben de ilginç bakışlara maruz kalıyordum. Yerlere oturup saatlerce rafları kurcalıyordum. Üniversite yıllarımda henüz kendisini keşfetmemişken aynı şehirde yaşadığımızdan habersizdim. Eviyle okulum arasında 30 dakika mesafe varmış, öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Kendimi manevi kızı gibi hissediyorum. İnsanlar "Akraban mı?" Diye sorduklarında "Ah keşke öyle olsaydı" diye yanıtlarım hep. Kim bilir belki bir gün Oktay Akbal Edebiyat Yarışmasına katılacak birikimim olur ve bu cesareti gösteririm.
İyi ki doğdun Oktay Akbal. Sevi'yi, bir yaşam kurmayı, iki kişilik yalnızlığı, temmuz serçelerini, akşam kuşlarını, Piaff'ı, gündelik buhranların içinden küçük, sıradan hazlar keşfetmeyi senden öğrendim.
32 notes · View notes