Tumgik
#yumsa
tatsizviski · 1 year
Text
Sanki gözlerini sıkıca yumsa, her şeyin geçeceğine inandırmış kendini küçük kız.
64 notes · View notes
goktaenri · 2 years
Text
Mat bir gündü. İnsanın içine sıkıntı veren cinsten. Yağmurun hemen sonrası. Göklere dokunsak yağmur yine bardaktan boşalırcasına üzerimize yağacaktı. Konuşsak yağmur yağacaktı yeniden. Pencereden dışarı çevirsek bakışlarımızı yağmur yağacaktı. Birimiz ayağa kalksa, bir diğerimiz gözlerini sıkı sıkıya yumsa. derin bir iç çeksek, ellerimizle yüzümüzü kapasak, geçmişe dalsak durduğumuz yerde yağmur yağacaktı. Ne yaparsak yapalım gök üzerimize yağacaktı. Ne yaparsak yapalım kent üzerimize yağacaktı. Albümlerde bekleşen fotoğraflar, apartman saçaklarına sinmiş taslar, çöp kutularının altlarına sığınmış kediler, kitap aralarına iliştirdiğimiz çiçekler, fanilaların kenarına iliştirilmiş muskalar üzerimize yağacaktı. Hayat, aramızda kalmış utangaç bir çocuktu sanki. Kent susmuş ve söylenecek bir çift lafın merakına dalmıştı. Susuyorduk öylece. Göz göze gelsek kör olacaktık. Konuşsak sözler bitecekti ve söylenecek bir çift söz kalsın diye konuşmuyorduk. Geriye dönebilecek bir adım kalsın diye. Yeniden başlayabilecek bir söz kalsın diye susuyorduk, konuşmuyorduk. Bir konuşsak gök üzerimize yağacaktı. Bir konuşsak kent üzerimize yağacaktı. Gelinlik giymemiş genç kızların yüzü kararacak, ıslak asfalta oturmuş yaşlı adam bir daha kalkmayacaktı. Üzerimizde binlerce göz, odanın her yanında binlerce kulak, hepsi durmuş ve ilk sözün tedirginliğini yaşıyordu. Henüz akşam olmadığı halde ortalığı uğursuz bir karanlık kaplamıştı. Bir sokakta yalnız başına bırakılmış gibiydik. İlk kez bunca zamandır kapı çalınmıyor, telefon çalmıyor, sokak satıcıları bağırmıyor, okuldan dönen çocukların sesi soluğu çıkmıyordu. Sessizlikten ilk defa korkuyordum. Hayat, herkesin sustuğu bir anda kulaklarımızı yırtan bir çocuk ağlamasıydı. Ah çocuk zamanlarım. Çokomel kutusuyla yakalayıp, örümcek ağına attığım sineklerin çığlıkları, bilet parası bulamadığım zaman otobüse kaçak binmenin tedirgin edici aceleciliği, öğle paydoslarında bir çorbayla yenilen bir bütün ekmeğin utancı. Orda olmaktan başka, her zaman diliminde olmaya razıydım. Yaşanmış tüm korkuları, boğazıma sarılan tüm tedirginlikleri, burnumu sızlatan tüm ağlayışlarımı yeniden yaşamaya razıydım.
12 notes · View notes
korkutkalkan · 1 year
Text
Gül Sunal eşi Kemal Sunal'ın doğum gününü kutladı: Daha çok gülecektik
Gül Sunal eşi Kemal Sunal’ın doğum gününü kutladı: Daha çok gülecektik
Türk sinemasının efsane oyuncularından Kemal Sunal, 3 Temmuz 2000 tarihinde hayata gözlerini yumsa da filmleri hala milyonlarca insan tarafından izleniyor. Kemal Sunal, geçtiğimiz temmuz ayında ölümünün 22’nci yılında Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri başında anılmıştı. Kızı Ezo Sunal, oğlu Ali Sunal, eşi Nazlı Sunal ile aile yakınları ve sevenlerin katıldığı anma öncesinde, Ali Sunal basın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
losinmyself · 3 years
Text
İnsan uzaklara özgü bir varlıktır» der Heidegger; «hep kendinden başka yerdedir.» Dünyanın hiçbir köşesi yok ki insan güvenle, «Ben buyum!» diyebilsin. Çünkü yapılışı gereği insan, ancak kendinden başka olanla bağlantıları içinde varolur. Heidegger, «Durmaksızın artan bir varlıktır insan,» der; «bir anda varolan şeye indirgenseydi yok olurdu!» Her düşünce her bakış, her eğilim bir aşkınlıktır. Bundan ötürü, sevinci incelerken şunu görüyoruz: Sevinç yalnız geçmişi değil, geleceği de içine alıyor, bütün dünyayı kucaklıyor. Dağın doruğunda gölgede yatan kimse, yalnızca orada, bedenini dinlendirdiği o toprak parçası üzerinde değildir: Gördüğü şu dağlardadır aynı zamanda, şimdi bir yokluk gibi uzakta kalmış kentlerdedir. Bu yokluk, bu ayrılık, kentlerden uzak kalış sevinç verir ona. Gözlerini yumsa, bir şey düşünmemeye çalışsa bile, gene de oradaki kımıltısız sıcakla çatışma içinde duyar kendini, uzaktan uzağa da olsa.
Dışında dünya olmasaydı, tek başına insan da olamazdı.
Denemeler
Simone de Beauvoir
2 notes · View notes
kaanozer · 3 years
Text
«İnsan uzaklara özgü bir varlıktır» der Heidegger; «hep kendinden başka yerdedir.» Dünyanın hiçbir köşesi yok ki insan güvenle, «Ben buyum!» diyebilsin. Çünkü yapılışı gereği insan, ancak kendinden başka olanla bağlantıları içinde varolur. Heidegger, «Durmaksızın artan bir varlıktır insan,» der; «bir anda varolan şeye indirgenseydi yok olurdu!» Her düşünce her bakış, her eğilim bir aşkınlıktır. Bundan ötürü, sevinci incelerken şunu görüyoruz: Sevinç yalnız geçmişi değil, geleceği de içine alıyor, bütün dünyayı kucaklıyor. Dağın doruğunda gölgede yatan kimse, yalnızca orada, bedenini dinlendirdiği o toprak parçası üzerinde değildir: Gördüğü şu dağlardadır aynı zamanda, şimdi bir yokluk gibi uzakta kalmış kentlerdedir. Bu yokluk, bu ayrılık, kentlerden uzak kalış sevinç verir ona. Gözlerini yumsa, bir şey düşünmemeye çalışsa bile, gene de oradaki kımıltısız sıcakla çatışma içinde duyar kendini, uzaktan uzağa da olsa.
Dışında dünya olmasaydı, tek başına insan da olamazdı.
_ Denemeler
5 notes · View notes
birkediseversblog · 3 years
Text
Tumblr media
Ciğerimizin paresi, Efendimizin emaneti, İslam'ın izzeti Kudüs'ümüzden çok güzel haberler geliyor Elhamdulillah.
Bir çok şehirde direnişin başlaması ile "KALBİNE KORKU DÜŞMEYEN SİYONİST KALMADI!"
Kardeşlerimizin ellerinde onlar gibi son model silahlar yok;
-Ama dillerinde Allah nidası, kalplerinde Mümin cesareti olunca attıkları taşlar yeri yerinden oynatıyor nasılda bir kez daha şahit olduk değil mi..
Demek ki Allah için bir adım atana, Allah on adım nasip ediyormuş.
Bu güzelliklere şahit olduktan sonra bize düşen nedir peki?
Tüm bu yaşananların imtihan olduğunu bilmek ve cihad etmek!
Yorulmak, dert etmek, ağlamak, çabalamak!
Geçmişteki ceddimiz nasıl mücadele ettiyse, bizde edeceğiz her halukarda.
Biz biliyoruz ki tarih gibi izzet ve şerefte tekerrür eder.
Bizim gibi geçmişi şeref ve başarı ile dolu bir topluluk var mıdır?
Öyleyse biz neden onlar gibi mücadele edip, en azından "çabaladık" diyemeyelim?
Tüm kainat bu vahşiliklere göz yumsa ve hatta bir avuç kalsak ne farkeder ki?
Allah bizimle olduktan sonra kaybeder miyiz?
Tufanda gemide kaç kişi vardı?
Erkam'ın evine kaç kişi sığdı?
Bedir'de kaç yiğit vardı?
Sonuç?
Her biri kendini Rabbine ispat etti ve KAZANDI!
Rabbimiz bizden çaba istiyor, ispat istiyor.
Kör gözlüğü takıp, inkar edenlere neden yardım etsin ki?
Yarın yitik bir yavru yakana yapışsın, hakkımı neden aramadın demesin istiyorsak mücadele edeceğiz.
Evet, bedenimiz orda olamıyor ama halimizi duzelterek dahi kardeşlerimize destek olabiliriz.
"Duaları arşa çıkabilen" bir Musluman olabilirsek bu kutlu davada en büyük nefer biziz işte!
O zaman hak olan Allahın vaadi bizimle!
Bu süreç bizim dirilişimiz olsun.
Haydi gelin bundan sonra bambaşka bir hayata Bismillah diyelim.
Ahir zaman fitnelerine karşı Kuran ve Sünnete dişlerimizle yapışalım.
Şüphelilerden kaçalım.
Sade olalım.
Günahlarımıza af dileyerek, haramlardan kaçalım.
Yaptığımız hatalara düşmeden tertemiz bir hayat yaşamaya çalışalım.
Örtümüz yoksa örtünelim, namazımız yoksa Bismillah deyip başlayalım.
Sadakalarımızı artıralım, bol bol sadaka verelim.
Bakın sonra rahmet ve müjdeler nasıl geliyor.!!!
Selahaddinler, Fatihler, Hanneler BİZ OLALIM!
1 note · View note
damnfeds-prev · 4 years
Text
Mat bir gündü. İnsanın içine sıkıntı veren cinsten. Yağmurun hemen sonrası. Göklere dokunsak yağmur yine bardaktan boşalırcasına üzerimize yağacaktı. Konuşsak yağmur yağacaktı yeniden. Pencereden dışarı çevirsek bakışlarımızı yağmur yağacaktı. Birimiz ayağa kalksa, bir diğerimiz gözlerini sıkı sıkıya yumsa. derin bir iç çeksek, ellerimizle yüzümüzü kapasak, geçmişe dalsak durduğumuz yerde yağmur yağacaktı.
Ne yaparsak yapalım gök üzerimize yağacaktı.
Ne yaparsak yapalım kent üzerimize yağacaktı.
Albümlerde bekleşen fotoğraflar, apartman saçaklarına sinmiş taslar, çöp kutularının altlarına sığınmış kediler, kitap aralarına iliştirdiğimiz çiçekler, fanilaların kenarına iliştirilmiş muskalar üzerimize yağacaktı.
Hayat, aramızda kalmış utangaç bir çocuktu sanki.
Kent susmuş ve söylenecek bir çift lafın merakına dalmıştı.
Susuyorduk öylece.
Göz göze gelsek kör olacaktık. Konuşsak sözler bitecekti ve söylenecek bir çift söz kalsın diye konuşmuyorduk. Geriye dönebilecek bir adım kalsın diye. Yeniden başlayabilecek bir söz kalsın diye susuyorduk, konuşmuyorduk.
Bir konuşsak gök üzerimize yağacaktı.
Bir konuşsak kent üzerimize yağacaktı.
Gelinlik giymemiş genç kızların yüzü kararacak, ıslak asfalta oturmuş yaşlı adam bir daha kalkmayacaktı. Üzerimizde binlerce göz, odanın her yanında binlerce kulak, hepsi durmuş ve ilk sözün tedirginliğini yaşıyordu.
Henüz akşam olmadığı halde ortalığı uğursuz bir karanlık kaplamıştı. Bir sokakta yalnız başına bırakılmış gibiydik. İlk kez bunca zamandır kapı çalınmıyor, telefon çalmıyor, sokak satıcıları bağırmıyor, okuldan dönen çocukların sesi soluğu çıkmıyordu. Sessizlikten ilk defa korkuyordum.
Hayat, herkesin sustuğu bir anda kulaklarımızı yırtan bir çocuk ağlamasıydı.
Ah çocuk zamanlarım!
Çokomel kutusuyla yakalayıp, örümcek ağına attığım sineklerin çığlıkları, bilet parası bulamadığım zaman otobüse kaçak binmenin tedirgin edici aceleciliği, öğle paydoslarında bir çorbayla yenilen bir bütün ekmeğin utancı. Orda olmaktan başka, her zaman diliminde olmaya razıydım. Yaşanmış tüm korkuları, boğazıma sarılan tüm tedirginlikleri, burnumu sızlatan tüm ağlayışlarımı yeniden yaşamaya razıydım.
Mat bir gündü.
İnsanın içine sıkıntı veren cinsten. Gözlerimizi kaçırıyorduk. Mülteci kampları ekmeksiz kalıyor, hücrelerde kısık sesli ölüm öyküleri anlatılıyordu. Biz susup son sözü dilimizde saklıyorduk. Son sözü ağzımızda topluyorduk.
Konuşsak, gece üzerimize yağacaktı.
Konuşsak, kentin gözyaşlarıyla sırılsıklam olacaktık.
Konuşsak, akşamüstü koşuşturmaları kalbimizi paramparça edecekti.
Köşede üstüste yığılmış duran kitaplar, kültablasında birikmiş sigara izmaritleri, kapakları açık kalmış albümler, kanal düğmesi kopuk radyo, gözlerini üzerimizden kaçırıyordu. Odada ne varsa başka yana çeviriyordu gözlerini.
Mat bir gündü.
Aslında biz ne yaparsak yapalım kent üzerimize yağacaktı. Başını yerden kaldırdın ve gök gürledi. Özenle yazılmış mektuplar, akrebi yorgun saat, duvardaki solgun poster, sararmış tül perde savruldu.
Gittin ve kent üzerime yağdı.
Gittin, kent gözlerimden boşaldı.
Gittin ve hemen ardından yağmur yağdı.
6 notes · View notes
thesamebtdifferent · 5 years
Photo
Tumblr media
@sean_ave recommended @yumsarestaurant a while back...personally I’m not a lover of Thai food but I was sucked in by the pineapple dish although it was a little bit spicy 🥵😂 Yum-Sa is based in Putney so it’s local for us South babies. Honestly, the staff were so friendly and attentive based of that alone I would return....oh and we really loved the duck gyoza 😍 Thank you @shaikhchef for coming over, looking after us and letting us know about your bottomless brunch.....looking forward to a collab soon 💁🏽‍♀️💞 ——————————————————— #southlondon #thaifood #bottomlessbrunch #asianfood #thai #eatfamous #foodie #foodblogger #foodporn #londonfoodblogger #foodpics @bruceleetags #eaterlondon #london #blackfoodbloggers #eatingfortheinsta #explorepage #foodinlondon #eeeeeats #londonfoodguide #instagrammableplaces #yumsa #pineapple (at Yum-Sa) https://www.instagram.com/p/B1KCftFnfF5/?igshid=yrm5w37mjww
1 note · View note
ackilibiri1 · 3 years
Text
Oğlanların çoxunda sakkal o qədər çoxdu ki, dodağın yumsa polis qara maska taxdığını düşünüb cərimə yazmayacaq
0 notes
denizibilenbaliklar · 4 years
Photo
Tumblr media
Olgunluk mu; üzümler öfkeli birinin eliyle toplansa da şarabın renk vermemesidir asla! Üzümün ayaklar altında üzüm üzüm ezilmesine göz yumsa da şarap köpürmemelidir bir damla bile! Ve üzümden de gelse içindeki öfke damıtılmış ruhunun salkımlarından tane tane koparıp sakinleştirmelidir onu, böyle bir koruk için bağbozumu o mutad kederinden başka acıyla bitmemelidir, Hafız yüzünü ekşitse de! ‘Gerçek şaraptadır’, olgunluksa başka bağların üzümlerinden yapılsa da şarabın aynı tasa dökülmesidir, ey ‘o tas, ağızdan ağza niye dolaşıyor?’ diye tasalanmış üzüm, olsan artık ve biraz tadında bıraksan kendini, hem daha çok dolarsın tasa hem de damakta eğlenirsin uzun süre, ne var ki, üzümün öfkesi şaraba da geçer, ne tas uzanır ona, ne bir fıçı, hani hatırlanır ya bir mahzende yıllar sonra! (ah yıllanmak bilmeyen hatıra) Öfkeden şarap yapmazlar unutma sirke olduğunla kalırsın çok çok en güzel üzümler sende olsa da! Bağ bozuluyor ne yapsan şarap kırılıyor Hafız, bilmedin damıtmayı bari şu üzgün şiiri olsun, iyi şarap gibi tadında bıraksana… . . . #haydarergülen #bağbozuldu #denizibilenbaliklar #denizibilenbaliklarinkırklareli #vinodessera #desserabagevi #desserabağları (Dessera Bağ Evi) https://www.instagram.com/p/CDZn_OfAyAo/?igshid=3q7tlp2854kz
0 notes
eminar · 4 years
Photo
Tumblr media
yumsas! 😋 (at Pasig) https://www.instagram.com/p/B59UjzfHMY9/?igshid=x0yz7j2z94on
0 notes
e-pifiz · 7 years
Note
Beden dışı deneyimi hakkında birçok kişi araştırma yapsa da bu konunun öncüsü Robert Monroe aittir. Monreo, varoluşa, yaşama, insan ve fiziki evren yapısına yeni boyutlar getirmiş bir kişidir. Ölüm ve ötesi ile ilgili yaşam ile alakalı konuları araştırmak için Monroe Enstitüsü’nü kurmuştur. 1995 yılında hayata gözlerini yumsa dahi bu konu halen daha ABD’deki Monroe Enstitüsü tarafından araştırılmaya devam edilmektedir.
Bir radyo sunucusunu mu dinleyeyim yoksa bir bilim adamı olan Olaf Blanke ve ekibine mi? Sağ korteksin angular girusunun uyarılan kişilerin bu sanrıyı yaşadığı kanıtlanmış.
Bknz: http://www.nature.com/nature/journal/v419/n6904/full/419269a.html
4 notes · View notes
janraelyssa · 5 years
Text
Restaurant review of Yumsa, London: 'A perfect blend of food and art culture'
http://hyperurl.co/ntvzq5
0 notes
bealestreetchic · 5 years
Text
Restaurant review of Yumsa, London: 'A perfect blend of food and art culture'
http://hyperurl.co/ntvzq5
0 notes
janessasanio · 5 years
Text
Restaurant review of Yumsa, London: 'A perfect blend of food and art culture'
http://hyperurl.co/ntvzq5
0 notes
lafmacunnet-blog · 5 years
Text
En Güzel 10 Kasım Şiirleri
Ülkemizin kurucusu Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönümü olan 10 Kasım için yazılmış olan bir birinden güzel şiirlerden bazılarını sizler için derledik. Her ne kadar 1938 yılında gözlerini yaşama yumsa da, onun yaşam felsefesi, inkilapları ve öğütleri hala daha yaşamaya devam ediyor. Her zaman kendisini değil ülkesini ve halkını düşünen, silah arkadaşlarıyla beraber Türk halkına böyle güzel bir memleket bırakan ATATÜRK'ü saygı ve özlemle anıyoruz. En Güzel 10 Kasım Şiirleri
0 notes