Tumgik
#pürdikkat
munzevinur · 4 months
Text
Tumblr media
"Hiç şüphe yok ki kendini dünyada el becerisi aracılığıyla, nesnel yoldan var etmenin sağladığı tatmin duygusu insana, sakin, huzurlu ve ağırbaşlı bir karakter kazandırır. "
7 notes · View notes
oguzatayinruhu · 9 hours
Text
Tumblr media
Sınav görev ücretini heme yatırıma çevirdik.
(pürdikkat i okudum pdf olarak kitaplıkta yer alsın diye aldım)
7 notes · View notes
m1u2r3b4 · 6 months
Text
Tumblr media
_/#BABA....!!!!!!!!
Yaşlı bir baba…
Kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş…
Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş.
Babasının isteğini fark eden oğlu,
almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş…
Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş…
Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış…
Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş…
Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.
Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış…
Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış…
Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde…
Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için…
Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey evlat, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
– Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
– Ne bırakmışım ki amca?!
– Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!…
Tam bir sessizlik hâkim olmuştu salona…
Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu…
Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!…
– Baba!…
Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!…
– Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır…
Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk…
Ama belki de hiç sormadık ona:
– Baba! Senin benden bir isteğin var mı..?
Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” diye.
İlk başta “Her ikisini.” desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, “Annemi.” diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu.
Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu…
Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın.
Cennet ayaklarının altında olmasa da...
------------------------------------------------------------------
Bu yazıyı okuduktan sonra şu duayı yapmak geldi içimden...
"Allah'ım Ben evlatlarımdan razıyım
#Allah'ta onlardan razı olsun...
#RAB'BİM herkese
BABAYA, KARDEŞE, AKRABAYA, KOMŞUSUNA KİMSESİZE BAKAN, VATANA, MİLLETE,
HERKESE HAYIRLI EVLAT
nasip etsin inşallah.."🤲💙
12 notes · View notes
mnsrykt · 9 months
Text
"Sahi bunca yılın nasıl geçmediğini anlat. Sol kolundaki dikiş izleri bisikletten düştüğün 5 yaşından kalma. Üstündeki kazak anneannenden hatıra. Sevmek pürdikkat kesilmektir sevgilim, sarıl şimdi bana."
18 notes · View notes
efruzkyev · 2 months
Text
Sevmek pürdikkat kesilmektir. Sana odaklandım.
Çayı nasıl içersin, kahvenin yanında hangi kurabiyeyi seversin, diline dolanan şarkıyı dinlerken nerede dalar gözlerin, ne zaman heyecanla konuşur, ne zaman kabuğuna çekilirsin... Bilmek istedim.
Sahi, yürümeyi en sevdiğin yol neresi? Büyüdüğün mahalle, okuduğun ilk kitap, en sevdiğin arkadaşın... Seni çocukluğundan itibaren tanimak istedim. Sonra sen yine anlat, hep anlat... Ezbere bilsem de etkisinden bir sey kaybetmez hikayen.
Sevmek, ilgiyi yitirmemektir.
3 notes · View notes
avalonunezgisi · 5 months
Text
eski hayatım oluveriyor her şey. bir kapı tıklatması gibi bir insan arıyor. bir mekan kulağıma çalınıyor. bir rüya görüyorum. ve unuttuğum her şey gün yüzüne çıkıveriyor aniden. yazdıklarımı okuyorum. artık gücüm yok, hevesim sadece güneşli havalarda var. iyi hissetiğim şeyleri yapıyorum artık sadece. ne iyi hissetiriyor emin olmadan. yahut seçimlerimin hayatımı belirlediği düşüncesinden uzak olarak. nihayetinde bugün ziyaret edebilirdim emir sultan’ı, bugün köprüye gidebilir, bugün göğün sonsuz birimlerini hayal edebilirdim beyaz kabanımla. bugün yürümek istemedim. dinlenmenin ne denli önem arz ettiği üzerine düşünmeyi yeğliyorum. aniden uzuvlarımı daha pürdikkat dinliyor buluyorum kendimi. öyle. insan insanlığını keşfediyor her gün. o sergi elbet gezilir, o insanla mutlak tanışılır, o sahneye tanık olunulur. hepsi kaderin, yazılanın dairesindedir.
5 notes · View notes
hazannuma · 1 year
Text
Tumblr media
Arkadaşı dışarda ağlıyor, Batu beyde pürdikkat olayı izliyor 😂
17 notes · View notes
Note
Merhaba) René Magritte'yi görüp es geçseydim sanata büyük hakaret etmiş olurdum. Kendimce bir kaç cümle yazarak yorumlamak istiyorum, müsaadenle..
Sırtını gördüğümüz herhangi bir sanat eserindeki insan, topluma, herhangi bir yere ait olmayan sadece kendi iç dünyasında kendi benliğinde kabul etmiş düşüncelerle var olan biri gibi düşünebiliriz. Hatta anonim şekilde olan bir karaktere bürünmüştür. Sırt, kesin cevaplara ulaşılmayacak olan gizemli bir delik gibi -bir ifade alanı olan yüzün aksine- dilsizdir, peki bu dilsiz olan sırt bize neyi ifade eder ki? Dili yok ama özgürlüğün duygusunu yansıtıyor olabilir. George Banu'ya göre sırttan görülen insan, modern insanın habercisidir. Bu duruş, dünyaya arkasını dönme; var olan kurallardan kopma; başkaldırı, devrim ya da bir tür kınama olarak algılanabilir. Kuralları bozan, onları aksatan, düzene gedik açan ve istikrarsızlaştıran bir görünüm olarak sırt, bir tür özgürleşmedir. Banu sırtın, görünüm şekli nasıl olursa olsun bir algıya karşı geldiğini ve kanunun otoritesini yıktığını belirtir. Kutsal gözün gözetiminden kaçılamayacağının düşünülmesi nedeniyle, Rönesans dönemine kadar dini resim, sırtı görmezden gelmiştir. Aslında olaya biraz çok farklı perspektifle bakmış olabilirim. Çünkü ilgimi çeken kitabın aynadaki görüntüsüydü yani kitap doğru bir şekilde yansıtılmış. Belki de tekrar tekrar baktığımızda milyonlarca anlam bulabiliriz. Aslında bulmamıza gerek yok. Michel Foucault bu bir pipo değildir kitabında şöyle yazmıştır; ''Ne dil, ne resim, birbirinin terimlerine indirgenebilir. (…) gördüğümüzü söylememiz boşunadır çünkü gördüğümüz, söylediğimizin içine hiçbir zaman yerleşmiş değildir.”
merhaba öncelikle. yazdıklarını baştan sona ılımlı ılımlı, defaatle okudum. şunu söyleme gereğinde bulunmam gerekir ki, kendinden emin bir şekilde altı dolu tümcelerle mükemmel bir çıkarımda bulunduğunu söyleyebilirim. olayı kendi içinde içselleştirip, daha sonra sentezleyip, aynı güzellikle pürdikkat bir şekilde sunmuşsun. bu yüzden teşekkürlerimi iletmek isterim. michael foucault'a katılıyorum. hakikat budur ki gördüklerimiz, söylediklerimizin içine hiçbir zaman yetişemezler. bu sözü en iyi zeki demirkubuz'un yeraltı filmindeki yemek sahnesiyle, nuri bilge ceylan'ın bir zamanlar anadolu'da filmindeki yemek sahnesinin arasındaki fark belirler. nuri bilge bir zamanlar anadoluda'ki yemek sahnesinde, toplumun çatışmasını, hiyerarşik düzenini, sosyal ve kültürel farklılıklarını mükemmel bir şekilde anlatırken, zeki demirkubuz bana kalırsa tam olarak yeraltı filmindeki yemek sahnesinde rené magritte'nin bahsettiğimiz tablosunu anlatır. ve yine bana kalırsa rené magritte bahsettiğimiz tabloda insanın kendine yabancılaşmasını, benliğini inkar etmesini sürrealist bir biçimde anlatır. bu zeki demirkubuz'un bahsettiğim yemek sahnesi için de geçerlidir. aralarındaki tek fark zeki demirkubuz realistik bir tutumla sanatını icra ederken rené magritte sürrealistik bir tutumla sanatını icra etmiştir. george banu'ya da aynı şekilde katılıyorum. gerçekten de sırttan görülen insan modern insanın habercisidir. günümüz dünya düzeninde, filhakika kapitalizmde bireylerin tek tipleştiğini düşünüyorum. bu tek tipleşme elbette ki politiktir, bu yüzden günümüz dünya düzeni george orwell'ın 1984 romanını anımsatır. aynı şekilde kutsal gözün gözetiminden kaçılamayacağının düşünülmesi nedeniyle, rönesans dönemine kadar dini resmin sırtı görmezden gelmesi bile bunun çok büyük bir kanıtı olduğunu düşünüyorum. aynadaki kişi de kendi aynasına dönmüştür. mesele budur. kendini arayışın içinden çıkılmazlığıdır mesele. kaba bir dille düşüncelerinin tahakkümüne girdiğimi söyleyebilirim fakat okuduğum bir bilgiye göre magritte çocukluk travmasından dolayı yüzleri çizmez. annesini deniz kenarında ölü bulmuştur ve yüzü elbisesi ile örtülüdür. bu tüm resimlerini aynı eğride etkiler. bu yüzden "kim magritte resimlerini anladığını söylüyorsa, resimden hiçbir şey anlamıyordur." denir. bu yüzden birçok savı da reddeder magritte. sürrealizmine en büyük dayanak annesinin ölüm travması olarak görülür, ama ona elbette kabul ettirilemez. tartışılabilir, ama anlaşılamaz. kendisi de bu durumu şöyle açıklar "resimlerim açık imajlar ve hiç bir şeyi gizlemiyorlar. onlar gizemi hissettiriyor ve evet kabul ediyorum birisi benim resimlerimden birini gördüğünde şu basit soruyu soruyor 'bu ne anlama geliyor?' aslında hiçbir anlama gelmiyor çünkü; gizem de bir anlama gelmez. gizem, bilinmezliktir." der. ve son olarak cümlelerimi kendisinin bir mottosuyla sonlandırmak istiyorum. aslında çok ama çok basit bir motto fakat içerdiği idealite çok derin; -isible things always hide other visible things.- yani; "görünen şeyler her zaman diğer görünen şeyleri gizler." hoş kal.
10 notes · View notes
kosul123 · 11 months
Text
_/BABA....!!!!!!!!
Yaşlı bir baba…
Kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş…
Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş.
Babasının isteğini fark eden oğlu,
almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş…
Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş…
Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış…
Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş…
Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.
Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış…
Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış…
Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde…
Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için…
Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey evlat, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
– Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
– Ne bırakmışım ki amca?!
– Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!…
Tam bir sessizlik hâkim olmuştu salona…
Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu…
Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!…
– Baba!…
Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!…
– Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır…
Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk…
Ama belki de hiç sormadık ona:
– Baba! Senin benden bir isteğin var mı..?
Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, “Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” diye.
İlk başta “Her ikisini.” desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, “Annemi.” diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu.
Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu…
Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın.
Cennet ayaklarının altında olmasa da…........
------------------------------------------------------------------
Bu yazıyı okuduktan sonra şu duayı yapmak geldi içimden...
"Allah'ım Ben evlatlarımdan razıyım Allah'ta onlardan razı olsun... RAB'BİM herkese BABAYA, KARDEŞE, AKRABAYA, KOMŞUSUNA KİMSESİZE BAKAN, VATANA, MİLLETE, HERKESE HAYIRLI EVLAT nasip etsin inşallah.."👍👍🌺
5 notes · View notes
visalebeskal-a · 2 years
Text
ölüme pürdikkat kesilince hayat kalitem artıyor
14 notes · View notes
kedymevy · 9 days
Text
Karşımda oturuyordun ne anlattığını duyamıyordum. Ne anlattığını duyamıyordum çünkü pürdikkat gözlerinin içine bakıyordum. Gözlerinde gördüğüm sönmüş bir ateşti bakışlarında taşıyamadığın bir yorgunluk hatta gizleyemediğin bir bıkkınlık vardı. Boğulduğumu hissettim. Üstüne toprak attığımız bir ilişkiyi tırnaklarımla kazıyarak çıkarmaya çalışıyordum. Ben senin sadece güvenini değil bize olan inancının da bel kemiğini kırmıştım. Bunca şeye rağmen gel dediğimde nerede olursan ol saat kaç olursa olsun geliyordun. İnanmak mı istiyordun yoksa akışına mı bırakmıştın çözemiyordum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
0 notes
oguzatayinruhu · 8 months
Text
Aynı anda ne kadar çok şey yapmaya çalışırsanız o kadar az şey başarırsınız
-
Pürdikkat odaklanma becerisini nasıl yitirdik, nasıl geri kazanabiliriz, cal newport
0 notes
f1turkiye · 2 years
Text
WRC Generations Hakkında Bilmen Gerekenler
Dünya Ralli Şampiyonası sona ermek üzereyken ralli heyecanına WRC Generations ile devam etmeye ne dersin?
Motor sporları dünyasının en heyecan verici branşlarından biri Dünya Ralli Şampiyonası. Kimi zaman kuru asfaltta, kimi zaman çamura dönüşen toprak zeminde, kimi zaman karlı ve buzlu yollarda sınırda gitmek hiç kolay değil. Ralli pilotlarının gözlerini bir an olsun yoldan ayırmadıkları ve pürdikkat yardımcı pilotlarını dinledikleri bu dünyaya dahil olmaya ne dersin? Evet, Dünya Ralli Şampiyonası’nda 2022 sezonu sona eriyor ama oyuncular için sezon yeni başlıyor. KT Racing’in geliştirdiği son resmi lisanslı ralli oyunu WRC Generations hakkında bilmen gereken tüm bilgiler bu sayfada! Oyunlar hakkında dahası 01 Read the full article
0 notes
rosshalde · 3 years
Text
Anlamlı içerik üretmek büyük çaba gerektirir ve ancak bu çabanın karşılığında insanların ilgisini kazanırsınız; sosyal medya ise insanlara çaba göstermeden ilgi toplama imkanı sunuyor. Yani sosyal medya kapitalizmi bu en temel mübadele ilişkisini bertaraf edip yerine kolektivist alternatifini koymuş oldu: “Sen benim sözüme ilgi gösterirsen ben de senin sözüne ilgi gösteririm.”
6 notes · View notes
vurgusalayrac · 4 years
Photo
Tumblr media
#kitapokuyorum saati... #kitap karakterleri #hala ve #nine olunca biz de dalıverdik içine... "hala sıra sende..." diye dürtüklediği için, #pürdikkat #takipteyiz efendim. E hala sen de yaz... #çocuklar a #eğitim ile ulaşıp kitapla da ulaşmalıyız elbet liyakatli bir ülkeye kavuşabilirsek... neden olmasın! #babaanne azıcık andan uzaklaşmış mı ne🤣 #tadıdamağımızda anlardan sadece biri... #halalıyeğenli #kitap #çocukkitapları #okumasaati #childrenbook #children #mynephew #grandmother #readingbook #keyif #beslenmesaati #tatil #holiday #instagram #instagramers #instagramturkey #mutluluk #anıyakala #happyhour #insanmanzaralari #hayatinrenkleri (Kuşadası / Türkiye) https://www.instagram.com/p/CCgyqi1JFF2/?igshid=1nlg60l1mkjsj
0 notes
babalarvekizlari · 4 years
Photo
Tumblr media
Senelerdir, elimizde tebeşir yerleri boyarız. Kalemlerimizle eski masaları boyarız. Deniz kenarında taşlara Gülen yüz çizer bırakırız. ❤️ Amaç sadece güzel vakit geçirmek. O anı güzel değerlendirmek. Güzel derken kendimize bir şekilde değer katacak şekilde geliştirmek. . . Beynimiz dünyaya bakış açımızı inşa ederken neye odaklandığımızdan yola çıkıyor... Kısaca kim olduğunuz, ne düşündüğünüzün, ne hissettiğiniz, ne yaptığınız, neyi sevdiğiniz ve odaklandığınız şeylerin toplamıdır... . . Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle 😍 . . #babalarvekızları #babakiz #babakız #pürdikkat #babalarvekizlari https://www.instagram.com/p/CCNh9nvjyQf/?igshid=77c7pjm73wm
0 notes