Garipçe - Garipçe Kurtarıcı Garipçe Çekici ekonomik çekici hizmeti ve deneyimli araç çekici hizmetlerinin türkiye'de lider firma olarak hizmet sunmaktadır. Profesyonel Çekici Ekibi ile hizmetinizdeyiz. Garipçe bölgesinde otobanda çekici hizmeti almak için şimdi arayın. Garipçe içinde size en hızlı güvenilir çekici hizmetini vermektedir. En hesaplı oto çekici hizmetini arıyorsunuz. O halde doğru yeribuldunuz! Garipçe Çekici hizmeti almak için hemen bize ulaşın. Çekici hizmeti gerektiğinde Yoldacekici.com profesyonel araç Filosu işiniz kolaylaştırıyor, Garipçe bölgesinde nerede olursanız en hesaplı çekici. Siz neredeyseniz Garipçe Çekici orada! Garipçe Oto Çekici Hizmetleri Garipçe Oto Kurtarma en hızlı ve güvenli oto kurtarma hizmeti sunmak başlıca görevlerinin başında gelir. Garipçe bölgesinde güvenilir oto kurtarma denilince bölgede bilinen firma olmak bizim için çok önemli. Garipçe Oto Çekici Bulunduğunuz konuma çekici hizmetini çabucak alabilirsiniz. Garipçe civarında En Yakın Çekici için hemen bizi arayın. 7 gün 24 saat her yere oto çekici hizmeti veriyoruz. Siz de yolda kaldıysanız Garipçe çekici hizmeti bizim işimiz. Garipçe Sıfır Araç Taşıma Garipçe bölgesinde Profesyonel araç çekici sıfır araç taşıma tecrübeli firmayız. Kişiye Özel Çözümler sunmaktayız. Garipçe Çoklu Araç Taşıma Garipçe bölgesinde çoklu araç taşıma hizmetine mi ihtiyacınız var? En uygun fiyatlı çoklu araç taşıma Hizmetimiz bulunmaktadır. Hemen şimdi arayın. Size özel fiyat verelim. Garipçe Çekici Hizmet Bölgeleri Garipçe Çekici Garipçe Oto Kurtarma Garipçe Oto Cekici Garipçe Kurtarıcı GaripçeSize en uygun fiyatlı ve Profesyonel hizmet vermek için 7 gün 24 saat aralıksız çalışmaktayız Oto Kurtarma ve Oto Çekici Hizmeti Almak için yoldacekici.com 0501 244 66 00 hemen arayınız whatsapp destek hattımıza bağlanarak 7/24 acil bildirimde bulunabilirsiniz çağrı merkezimiz 7/24 çalışmaktadır https://yoldacekici.com/kayseri/incesu/garipce-cekici-5/.html?feed_id=42368&_unique_id=6454f436e9589
Garipçe Mahallesinden Sertan, Tayfun Ve İbrahim Serterin Babaları Ömer Serter Vefat Etmiştir. Cenazesi Yarın Öğle Namazını Müteakip Garipçe Camiinde Kılınıp Garipçe Mahalle Mezarlığına Defnedilecektir. Kendisine Allah tan Rahmet Yakınlarına Başsağlığı Dileriz. (Rumelifeneri, Istanbul, Turkey) https://www.instagram.com/p/CpdU_jiIOlR/?igshid=NGJjMDIxMWI=
Belki de güzel duyguları, emekleri ve umutları göz göre göre görmezden geldiğin, geçiştirdiğin,üzdüğün ve fedakarlıkların değerini bilemediğin için ?
Olabilir, buraya ağlamıyorum. Kendime karşı dürüstüm. Değer verdiklerim değer vermez, verenlerin kıymetini bilmem ve kısır döngü bu şekilde devam eder. Beni birisiyle karıştırıyor olabilir misin? Ya da tanıyor musun bilmiyorum. Ama şu konuda içim rahat ki, bahsettiğin şeyleri hayatımda sadece bir kişiye yaptım ve dediğim gibi cezasını çok kaliteli çektim.
Ve ayrıca bu bahsettiğin şeylerin apaynısını 3 yıldır gayet iyi tattım. Harfi harfiyen o dediklerini bizzat bir insana yaptım. Şimdi için rahatlamış mıdır onu da bilmiyorum.
Şuraya da geleyim ben gülümseseniz kocaman gülümseyen bir insanım. Kalbimin kötülük veya pislik barındırdığına inanmıyorum, klavuzum o. Ona yakışmaya devam edeceğim.
Yükselen Akrepliğimin getirdiği bir özellik ise karşımdaki insanın bana doğru veya yanımdayken adım atış şeklinden bile ne yöne gideceğini çok çok önceden anlarım ve kendimi üzmek, moralimi sikmek pahasına o insanı bilerek kaybederim. Onunla gelecekteki konumlarımızın uyuşmayacağını ilk intibada bile anladıklarım oldu ki onlarla zaten bir kontakt kurmadığım için en başından yerlerini belli ettim hayatımda. Hatam şuydu;
Sezgilerime bile inanmadığım çoğu konuda "insandır, ön yargı geliştirmemeliyim" diye inanmamayı seçerek karşımdakinin ne derece hassas olabileceğini kestiremeyerek hareket ettiğim zaman, üzdüm.
O yüzden garipçe kendimi uzaklaştırmalarım, üzmelerim, hayal kırıklığına uğratmalarım'ı ben de yaşadım ve kimsenin yaşamaması adına, en az hasarla elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Lakin,
bir insana kısa bir sürede heybenizde ne varsa döküyor ve sonrasında bir şey bulamıyorsanız, BU SİZİN SUÇUNUZ.
Hiç kimse sizin yatırım yapmanızı beklemiyor. Kime kıymet vereceğinizi bu saatten sonra siz seçeceksiniz. Sevmek ve sevilmek istiyorsanız size geri dönüş yapabilenle devam etmeniz hayat kurtarıcı bir infodur.
Havaya para saçıyosunuz sonra dansöz nerde diyorsunuz, o dansözdü. Onu da ayırt etme yürekliliği gösterin ve kimseye "ben onu bunu yaptım bi türlü görmedi" diye çamur atmayın. Ben kötü kalpli birisi değilim.
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-bogaz-iki-fener.html
Bir boğaz, iki fener
Beykoz’un ormanlık tepeleri arasından kıvrılıp Boğaz’ın sırtlarına tırmanmaya başladığınızda İstanbul’un kırları karşılar sizi. Yeşillikler arasında uzanan yoldan yürürken Karadeniz’den esen püfür püfür rüzgâr tatlı bir melodi fısıldar. Tarihi Anadolu ve Rumeli fenerleriyle yakın çevresini keşfetmek için Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanmak çok pratik bir seçenektir. Ben de öyle yapıp gezime Anadolu Feneri’nden başlıyorum…
Doyumsuz manzara
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışında asırlardır birbirine yarenlik eden Anadolu ve Rumeli fenerleri, balıkçı köyleri ve muhteşem manzaralarıyla İstanbul’un arka bahçesinde yükselen birer anıt gibi… Anadolufeneri Köyü, adını tepedeki tarihi fenerden alıyor. İstanbulluların özellikle yaz aylarında günübirlik tatil ayrıcalığı yaşadığı, Anadolukavağı’nın hemen yanı başındaki bu huzurlu mekânı keşfetmeye başlayalım…
Yeşil bir tepe üzerinde bembeyaz gövdesiyle yükselen deniz fenerinin sunduğu görkemli manzaraya başka yerde rastlamak mümkün değil. Gün boyu gelip geçen gemilerle köpüklenen Boğaz, 100 metre kadar aşağıda, adeta ayaklarımın altına seriliyor. Yapım tarihi, 1769’a kadar giden fenerin hemen bitişiğindeki seyir terası, ziyaretçilerin gözdesi. Işık sistemi Fransızlar tarafından yapılan fener, 1856’da yenilenmiş.
Rumeli Feneri
Eski bir yapı olabilir ama rivayetleri hâlâ dillerde. Örneğin asırlardır gemilere kılavuzluk eden fenerin inşasından önce, Boğaziçi’nin girişini işaret etmek için buradaki köyde dev kütükler yakılırmış. Rivayete göre kimi zaman korsanlar soygun yapmak için farklı yerlere ateşler yakıp gemileri karaya oturturmuş. Diğer yandan köydeki balıkçıların söylediğine bakılırsa fenerlerden Anadolu’da olanı, Rumeli’dekine göre rüzgâra karşı daha korunaklıymış. Belki de bu nedenle de yüzmek ya da piknik yapmak için daha çok tercih ediliyor.
Eğer balık ziyafeti için vakit henüz erkense huzurlu ve telaşsız bir sabaha buradaki kahvelerden birinde kahvaltı yaparak başlayabilirsiniz. Sonra da ağaçlıklı patikalardan yürüyüp denizdeki yunusların oyunlarını izleyebilirsiniz. Oraya kadar gitmişken size birkaç önerim daha var: Dalgakıranı, plajı ve balık lokantalarıyla tanınan Poyrazköy, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hemen ayağının dibinden izleme şansı sunuyor. Buradan sonra sağa kıvrılan yol, Bizans kalıntısı Yoros Kalesi’ne devam ediyor.
Güzel koylar arasında
Şimdi de Boğaz’ın karşı kıyısındaki Rumeli Feneri’nin izini sürüyorum. Sarıyer üzerinden vardığım Rumeli Kavağı, balık lokantalarıyla ünlü. Buradan sonra önce Büyük Liman’a, peşinden de Garipçe Köyü’ne ulaşılıyor. Bir zamanlar ‘Akbabalar Şehri’ olarak anılan köyün geçmişi, antikçağlara dek uzanıyor.
Rüzgârı ve sakinliğiyle tanınan köyün tepesinde 18’inci yüzyıldan kalma sur kalıntıları var. Rumeli Feneri Kalesi ya da diğer adıyla Topçu Kalesi olarak bilinen yapı, tadına doyulmaz bir seyir keyfi sunuyor. 1856 tarihli Rumeli Feneri, gemilerin Boğaz sularına rahatça girebilmesi amacıyla inşa edilmiş. Geçmişte ‘Türkeli Feneri’, ‘Avrupa Feneri’ ya da ‘Küçük Fener’ adlarıyla da anılan yapı, Karadeniz’e bakan sarp bir kayalığın üzerine kurulmuş. Günümüzde elektrikle çalışan fenerin ışık mesafesi 18 mile çıkıyor.
İlk yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilenle çalıştırılan fenerin ilginç bir öyküsü de var: Kule yapımı sırasında üst üste birkaç kez yıkılınca, yöre sakinleri durumu buradaki yatırın zarar görmesine bağlamış. Bunun üzerine inşaatı yapan Fransızlar önce türbeyi, sonra da feneri inşa etmiş. 30 metre yüksekliğindeki feneri benzerlerinden ayıran özellik, içinde bir türbe olması.
Günümüzde Rumeli Feneri’ni görmek için gidenlerin bir kısmı, Saltuk Baba Türbesi’ni de ziyaret ediyor. Dahası, fenerin yakın çevresi de birbirinden güzel koylarla bezeli. Ketendere, Marmancık ve diğerleri… Siz iyisi mi sıcak bir yaz günü deniz keyfi ve güneş banyosu için de gidin… Emin olun Karadeniz’in hırçın dalgaları kayaları yıkarken İstanbul’un deniz fenerleri de güzelliklerini size cömertçe sunacak.
Nasıl gidilir?
Anadolu Feneri’ne Beykoz üzerinden, Rumeli Feneri’neyse Sarıyer’den gidiliyor. Her iki ilçeden fenerlerin olduğu köylere belediye otobüsleri kalkıyor.
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-bogaz-iki-fener.html
Bir boğaz, iki fener
Beykoz’un ormanlık tepeleri arasından kıvrılıp Boğaz’ın sırtlarına tırmanmaya başladığınızda İstanbul’un kırları karşılar sizi. Yeşillikler arasında uzanan yoldan yürürken Karadeniz’den esen püfür püfür rüzgâr tatlı bir melodi fısıldar. Tarihi Anadolu ve Rumeli fenerleriyle yakın çevresini keşfetmek için Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanmak çok pratik bir seçenektir. Ben de öyle yapıp gezime Anadolu Feneri’nden başlıyorum…
Doyumsuz manzara
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışında asırlardır birbirine yarenlik eden Anadolu ve Rumeli fenerleri, balıkçı köyleri ve muhteşem manzaralarıyla İstanbul’un arka bahçesinde yükselen birer anıt gibi… Anadolufeneri Köyü, adını tepedeki tarihi fenerden alıyor. İstanbulluların özellikle yaz aylarında günübirlik tatil ayrıcalığı yaşadığı, Anadolukavağı’nın hemen yanı başındaki bu huzurlu mekânı keşfetmeye başlayalım…
Yeşil bir tepe üzerinde bembeyaz gövdesiyle yükselen deniz fenerinin sunduğu görkemli manzaraya başka yerde rastlamak mümkün değil. Gün boyu gelip geçen gemilerle köpüklenen Boğaz, 100 metre kadar aşağıda, adeta ayaklarımın altına seriliyor. Yapım tarihi, 1769’a kadar giden fenerin hemen bitişiğindeki seyir terası, ziyaretçilerin gözdesi. Işık sistemi Fransızlar tarafından yapılan fener, 1856’da yenilenmiş.
Rumeli Feneri
Eski bir yapı olabilir ama rivayetleri hâlâ dillerde. Örneğin asırlardır gemilere kılavuzluk eden fenerin inşasından önce, Boğaziçi’nin girişini işaret etmek için buradaki köyde dev kütükler yakılırmış. Rivayete göre kimi zaman korsanlar soygun yapmak için farklı yerlere ateşler yakıp gemileri karaya oturturmuş. Diğer yandan köydeki balıkçıların söylediğine bakılırsa fenerlerden Anadolu’da olanı, Rumeli’dekine göre rüzgâra karşı daha korunaklıymış. Belki de bu nedenle de yüzmek ya da piknik yapmak için daha çok tercih ediliyor.
Eğer balık ziyafeti için vakit henüz erkense huzurlu ve telaşsız bir sabaha buradaki kahvelerden birinde kahvaltı yaparak başlayabilirsiniz. Sonra da ağaçlıklı patikalardan yürüyüp denizdeki yunusların oyunlarını izleyebilirsiniz. Oraya kadar gitmişken size birkaç önerim daha var: Dalgakıranı, plajı ve balık lokantalarıyla tanınan Poyrazköy, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hemen ayağının dibinden izleme şansı sunuyor. Buradan sonra sağa kıvrılan yol, Bizans kalıntısı Yoros Kalesi’ne devam ediyor.
Güzel koylar arasında
Şimdi de Boğaz’ın karşı kıyısındaki Rumeli Feneri’nin izini sürüyorum. Sarıyer üzerinden vardığım Rumeli Kavağı, balık lokantalarıyla ünlü. Buradan sonra önce Büyük Liman’a, peşinden de Garipçe Köyü’ne ulaşılıyor. Bir zamanlar ‘Akbabalar Şehri’ olarak anılan köyün geçmişi, antikçağlara dek uzanıyor.
Rüzgârı ve sakinliğiyle tanınan köyün tepesinde 18’inci yüzyıldan kalma sur kalıntıları var. Rumeli Feneri Kalesi ya da diğer adıyla Topçu Kalesi olarak bilinen yapı, tadına doyulmaz bir seyir keyfi sunuyor. 1856 tarihli Rumeli Feneri, gemilerin Boğaz sularına rahatça girebilmesi amacıyla inşa edilmiş. Geçmişte ‘Türkeli Feneri’, ‘Avrupa Feneri’ ya da ‘Küçük Fener’ adlarıyla da anılan yapı, Karadeniz’e bakan sarp bir kayalığın üzerine kurulmuş. Günümüzde elektrikle çalışan fenerin ışık mesafesi 18 mile çıkıyor.
İlk yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilenle çalıştırılan fenerin ilginç bir öyküsü de var: Kule yapımı sırasında üst üste birkaç kez yıkılınca, yöre sakinleri durumu buradaki yatırın zarar görmesine bağlamış. Bunun üzerine inşaatı yapan Fransızlar önce türbeyi, sonra da feneri inşa etmiş. 30 metre yüksekliğindeki feneri benzerlerinden ayıran özellik, içinde bir türbe olması.
Günümüzde Rumeli Feneri’ni görmek için gidenlerin bir kısmı, Saltuk Baba Türbesi’ni de ziyaret ediyor. Dahası, fenerin yakın çevresi de birbirinden güzel koylarla bezeli. Ketendere, Marmancık ve diğerleri… Siz iyisi mi sıcak bir yaz günü deniz keyfi ve güneş banyosu için de gidin… Emin olun Karadeniz’in hırçın dalgaları kayaları yıkarken İstanbul’un deniz fenerleri de güzelliklerini size cömertçe sunacak.
Nasıl gidilir?
Anadolu Feneri’ne Beykoz üzerinden, Rumeli Feneri’neyse Sarıyer’den gidiliyor. Her iki ilçeden fenerlerin olduğu köylere belediye otobüsleri kalkıyor.
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-bogaz-iki-fener.html
Bir boğaz, iki fener
Beykoz’un ormanlık tepeleri arasından kıvrılıp Boğaz’ın sırtlarına tırmanmaya başladığınızda İstanbul’un kırları karşılar sizi. Yeşillikler arasında uzanan yoldan yürürken Karadeniz’den esen püfür püfür rüzgâr tatlı bir melodi fısıldar. Tarihi Anadolu ve Rumeli fenerleriyle yakın çevresini keşfetmek için Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanmak çok pratik bir seçenektir. Ben de öyle yapıp gezime Anadolu Feneri’nden başlıyorum…
Doyumsuz manzara
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışında asırlardır birbirine yarenlik eden Anadolu ve Rumeli fenerleri, balıkçı köyleri ve muhteşem manzaralarıyla İstanbul’un arka bahçesinde yükselen birer anıt gibi… Anadolufeneri Köyü, adını tepedeki tarihi fenerden alıyor. İstanbulluların özellikle yaz aylarında günübirlik tatil ayrıcalığı yaşadığı, Anadolukavağı’nın hemen yanı başındaki bu huzurlu mekânı keşfetmeye başlayalım…
Yeşil bir tepe üzerinde bembeyaz gövdesiyle yükselen deniz fenerinin sunduğu görkemli manzaraya başka yerde rastlamak mümkün değil. Gün boyu gelip geçen gemilerle köpüklenen Boğaz, 100 metre kadar aşağıda, adeta ayaklarımın altına seriliyor. Yapım tarihi, 1769’a kadar giden fenerin hemen bitişiğindeki seyir terası, ziyaretçilerin gözdesi. Işık sistemi Fransızlar tarafından yapılan fener, 1856’da yenilenmiş.
Rumeli Feneri
Eski bir yapı olabilir ama rivayetleri hâlâ dillerde. Örneğin asırlardır gemilere kılavuzluk eden fenerin inşasından önce, Boğaziçi’nin girişini işaret etmek için buradaki köyde dev kütükler yakılırmış. Rivayete göre kimi zaman korsanlar soygun yapmak için farklı yerlere ateşler yakıp gemileri karaya oturturmuş. Diğer yandan köydeki balıkçıların söylediğine bakılırsa fenerlerden Anadolu’da olanı, Rumeli’dekine göre rüzgâra karşı daha korunaklıymış. Belki de bu nedenle de yüzmek ya da piknik yapmak için daha çok tercih ediliyor.
Eğer balık ziyafeti için vakit henüz erkense huzurlu ve telaşsız bir sabaha buradaki kahvelerden birinde kahvaltı yaparak başlayabilirsiniz. Sonra da ağaçlıklı patikalardan yürüyüp denizdeki yunusların oyunlarını izleyebilirsiniz. Oraya kadar gitmişken size birkaç önerim daha var: Dalgakıranı, plajı ve balık lokantalarıyla tanınan Poyrazköy, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hemen ayağının dibinden izleme şansı sunuyor. Buradan sonra sağa kıvrılan yol, Bizans kalıntısı Yoros Kalesi’ne devam ediyor.
Güzel koylar arasında
Şimdi de Boğaz’ın karşı kıyısındaki Rumeli Feneri’nin izini sürüyorum. Sarıyer üzerinden vardığım Rumeli Kavağı, balık lokantalarıyla ünlü. Buradan sonra önce Büyük Liman’a, peşinden de Garipçe Köyü’ne ulaşılıyor. Bir zamanlar ‘Akbabalar Şehri’ olarak anılan köyün geçmişi, antikçağlara dek uzanıyor.
Rüzgârı ve sakinliğiyle tanınan köyün tepesinde 18’inci yüzyıldan kalma sur kalıntıları var. Rumeli Feneri Kalesi ya da diğer adıyla Topçu Kalesi olarak bilinen yapı, tadına doyulmaz bir seyir keyfi sunuyor. 1856 tarihli Rumeli Feneri, gemilerin Boğaz sularına rahatça girebilmesi amacıyla inşa edilmiş. Geçmişte ‘Türkeli Feneri’, ‘Avrupa Feneri’ ya da ‘Küçük Fener’ adlarıyla da anılan yapı, Karadeniz’e bakan sarp bir kayalığın üzerine kurulmuş. Günümüzde elektrikle çalışan fenerin ışık mesafesi 18 mile çıkıyor.
İlk yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilenle çalıştırılan fenerin ilginç bir öyküsü de var: Kule yapımı sırasında üst üste birkaç kez yıkılınca, yöre sakinleri durumu buradaki yatırın zarar görmesine bağlamış. Bunun üzerine inşaatı yapan Fransızlar önce türbeyi, sonra da feneri inşa etmiş. 30 metre yüksekliğindeki feneri benzerlerinden ayıran özellik, içinde bir türbe olması.
Günümüzde Rumeli Feneri’ni görmek için gidenlerin bir kısmı, Saltuk Baba Türbesi’ni de ziyaret ediyor. Dahası, fenerin yakın çevresi de birbirinden güzel koylarla bezeli. Ketendere, Marmancık ve diğerleri… Siz iyisi mi sıcak bir yaz günü deniz keyfi ve güneş banyosu için de gidin… Emin olun Karadeniz’in hırçın dalgaları kayaları yıkarken İstanbul’un deniz fenerleri de güzelliklerini size cömertçe sunacak.
Nasıl gidilir?
Anadolu Feneri’ne Beykoz üzerinden, Rumeli Feneri’neyse Sarıyer’den gidiliyor. Her iki ilçeden fenerlerin olduğu köylere belediye otobüsleri kalkıyor.
New Post has been published on https://www.lutarsturizm.com/bir-bogaz-iki-fener.html
Bir boğaz, iki fener
Beykoz’un ormanlık tepeleri arasından kıvrılıp Boğaz’ın sırtlarına tırmanmaya başladığınızda İstanbul’un kırları karşılar sizi. Yeşillikler arasında uzanan yoldan yürürken Karadeniz’den esen püfür püfür rüzgâr tatlı bir melodi fısıldar. Tarihi Anadolu ve Rumeli fenerleriyle yakın çevresini keşfetmek için Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullanmak çok pratik bir seçenektir. Ben de öyle yapıp gezime Anadolu Feneri’nden başlıyorum…
Doyumsuz manzara
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışında asırlardır birbirine yarenlik eden Anadolu ve Rumeli fenerleri, balıkçı köyleri ve muhteşem manzaralarıyla İstanbul’un arka bahçesinde yükselen birer anıt gibi… Anadolufeneri Köyü, adını tepedeki tarihi fenerden alıyor. İstanbulluların özellikle yaz aylarında günübirlik tatil ayrıcalığı yaşadığı, Anadolukavağı’nın hemen yanı başındaki bu huzurlu mekânı keşfetmeye başlayalım…
Yeşil bir tepe üzerinde bembeyaz gövdesiyle yükselen deniz fenerinin sunduğu görkemli manzaraya başka yerde rastlamak mümkün değil. Gün boyu gelip geçen gemilerle köpüklenen Boğaz, 100 metre kadar aşağıda, adeta ayaklarımın altına seriliyor. Yapım tarihi, 1769’a kadar giden fenerin hemen bitişiğindeki seyir terası, ziyaretçilerin gözdesi. Işık sistemi Fransızlar tarafından yapılan fener, 1856’da yenilenmiş.
Rumeli Feneri
Eski bir yapı olabilir ama rivayetleri hâlâ dillerde. Örneğin asırlardır gemilere kılavuzluk eden fenerin inşasından önce, Boğaziçi’nin girişini işaret etmek için buradaki köyde dev kütükler yakılırmış. Rivayete göre kimi zaman korsanlar soygun yapmak için farklı yerlere ateşler yakıp gemileri karaya oturturmuş. Diğer yandan köydeki balıkçıların söylediğine bakılırsa fenerlerden Anadolu’da olanı, Rumeli’dekine göre rüzgâra karşı daha korunaklıymış. Belki de bu nedenle de yüzmek ya da piknik yapmak için daha çok tercih ediliyor.
Eğer balık ziyafeti için vakit henüz erkense huzurlu ve telaşsız bir sabaha buradaki kahvelerden birinde kahvaltı yaparak başlayabilirsiniz. Sonra da ağaçlıklı patikalardan yürüyüp denizdeki yunusların oyunlarını izleyebilirsiniz. Oraya kadar gitmişken size birkaç önerim daha var: Dalgakıranı, plajı ve balık lokantalarıyla tanınan Poyrazköy, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hemen ayağının dibinden izleme şansı sunuyor. Buradan sonra sağa kıvrılan yol, Bizans kalıntısı Yoros Kalesi’ne devam ediyor.
Güzel koylar arasında
Şimdi de Boğaz’ın karşı kıyısındaki Rumeli Feneri’nin izini sürüyorum. Sarıyer üzerinden vardığım Rumeli Kavağı, balık lokantalarıyla ünlü. Buradan sonra önce Büyük Liman’a, peşinden de Garipçe Köyü’ne ulaşılıyor. Bir zamanlar ‘Akbabalar Şehri’ olarak anılan köyün geçmişi, antikçağlara dek uzanıyor.
Rüzgârı ve sakinliğiyle tanınan köyün tepesinde 18’inci yüzyıldan kalma sur kalıntıları var. Rumeli Feneri Kalesi ya da diğer adıyla Topçu Kalesi olarak bilinen yapı, tadına doyulmaz bir seyir keyfi sunuyor. 1856 tarihli Rumeli Feneri, gemilerin Boğaz sularına rahatça girebilmesi amacıyla inşa edilmiş. Geçmişte ‘Türkeli Feneri’, ‘Avrupa Feneri’ ya da ‘Küçük Fener’ adlarıyla da anılan yapı, Karadeniz’e bakan sarp bir kayalığın üzerine kurulmuş. Günümüzde elektrikle çalışan fenerin ışık mesafesi 18 mile çıkıyor.
İlk yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilenle çalıştırılan fenerin ilginç bir öyküsü de var: Kule yapımı sırasında üst üste birkaç kez yıkılınca, yöre sakinleri durumu buradaki yatırın zarar görmesine bağlamış. Bunun üzerine inşaatı yapan Fransızlar önce türbeyi, sonra da feneri inşa etmiş. 30 metre yüksekliğindeki feneri benzerlerinden ayıran özellik, içinde bir türbe olması.
Günümüzde Rumeli Feneri’ni görmek için gidenlerin bir kısmı, Saltuk Baba Türbesi’ni de ziyaret ediyor. Dahası, fenerin yakın çevresi de birbirinden güzel koylarla bezeli. Ketendere, Marmancık ve diğerleri… Siz iyisi mi sıcak bir yaz günü deniz keyfi ve güneş banyosu için de gidin… Emin olun Karadeniz’in hırçın dalgaları kayaları yıkarken İstanbul’un deniz fenerleri de güzelliklerini size cömertçe sunacak.
Nasıl gidilir?
Anadolu Feneri’ne Beykoz üzerinden, Rumeli Feneri’neyse Sarıyer’den gidiliyor. Her iki ilçeden fenerlerin olduğu köylere belediye otobüsleri kalkıyor.