Tumgik
#cumblus kitap
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Nasıl oluyor da bir eşek kadar bile kafası işlemeyen vicdansız, ahlaksız, budala zenginin biri, sadece birkaç torba altını var diye, akıllı dürüst bir sürü insanı buyruğu altında köle gibi kullanabiliyordu."
"Doğa, altına ya da gümüşe insanoğlunun öyle kolay kolay vazgeçemeyeceği bir değer yüklememiş. Nadir bulunduklarından ötürü onları değerli kılan salt insanların budalalığı."
Thomas More | Utopia
Tumblr media
Surrealis Painter, by Igor Morski
38 notes · View notes
morkedisblog · 4 years
Photo
Tumblr media
Bu görseli G+Plustayken BLUS CUMBLUS sayfasından yürütüp kolleksiyonuma kapak yapmıştım. Şimdi evvelki gece bu görselin üzerine güzel sözler yazıp yeniden yayımlamış. Yarası olan gocunur derler benim de yaram var gocundum😆izinsiz kullanmak ayıp olur yazmıştım ya bir yayınla ilgili sanki bunu izinsiz almıştın diye beni iğnelemiş gibime geldi😂şaka bir yana gine bir çocukluk anısı aklıma geldi, bizim dönemimizde her sınıfın bir kitap dolabı olurdu yaşıtlarım hatırlarlar gençler bilmezler, her yıl yenilenirdi öğrencilerden para toplanır o yılın çocuk kitapları alınır, Öğretmen bizlere kura çektirir şansımıza çıkan kitapa adımızı yazar kitaplığa koyar öğrenim yılı boyunca değiş tokuş yapıp okur, karne günü kitapımızı da alırdık, iyi bir uygulamaydı, o zamanlar sınıflar kalabalık 35-40 kişiydik onca kitapı okumuş olurduk.ben PAL SOKAĞI ÇOCUKLARI'nı kazandım kura'da, mahalle arkadaşım GÜLFİDAN adlı kitapı, amma orda bir Balerin resmi var deliriyorum, birgün şeytana uydum resmi koparıp eve götürdüm, arkadaşım da herkese sordu, yav Altın mı kardeşim bu? Kuşe kağıta basılmış minik bir resim😠eski zaman aşıkları gibi resmi çekmeceme koydum çıkarıp bakıyorum, sonra Vicdanım kabûl etmedi itiraf ettim aaa Öğretmenim de dahil bütün sınıf biliyormuş benim aldığımı😳çünkü 38 kişilik sınıfta benden başka Baleye ilgisi olan çocuk yoktu. Utanmıştım. Sonra rahatladım minik çerçeveler içinde Aktrist fotografları satılırdı, HÜLYA KOÇYİĞİT vardı görselde maskeli balo temalıydı onu çıkarıp balerin resmini yerleştirip çalışma masama koymuştum. Yani ilk hırsızlığım değil😅 https://www.instagram.com/p/B6B4kcZnrU1/?igshid=15wq68r4d2d64
0 notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Artist, by Kalliope Amorphous
Tumblr media
"Hangi durumda olursa olsun, kadınların erkeklerden daha fazla acı çekme nedenleri vardır, bu yüzden erkeklerden daha çok acı çekerler. Erkek güçlüdür, gücünün etkisini gösterir: Gider, gelir, düşünür, bir şeyler yapmaya çalışır, geleceği anlayıp teselli bulur. Charles da işte böyle yapıyordu. Ama kadın, yaşadığı yerde, hiçbir şeyin avutamadığı kederiyle baş başadır; kederin açmış olduğu uçurumun dibine kadar iner, derinliğini ölçer; onu, genellikle duaları ve gözyaşlarıyla doldurur. Eugénie de böyle yapıyordu."
Honore de Balzac | Eugenie Grandet
34 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Surrealist Painter, by Vladimir Kush
Tumblr media
"Öyle günahlar veya (dünyanın onlara verdiği isimle) kötü hatıralar vardır ki insan onları ruhunun en karanlık köşelerinde saklar, onlar da orada yerleşip beklerler. Bazen bu insanın hafızası körelir, öyle şeyler hiç olmamış gibi davranır veya onların mevcudiyetini reddeder veya en azından kendisini onların o şekilde olmadığına inandırır. Ama tesadüfi bir kelime onları ansızın depreştiriverir ve en olmadık şerait altında, meselâ zevkle tef ile harp dinlerken veya bir akşam vaktinin serin kristal asudeliğinde veya bir ziyafette, geceleyin, artık şarapla meşbu bir vaziyetteyken bir hayal veya bir rüya şeklinde onun karşısına dikiliverirler. O hayal onun üzerine feveran ederek, onu tahkir edercesine değil, intikam alıp onu insanlardan uzaklaştırmak için değil de, mazinin perişan kisvesiyle kefenlenmiş olarak sakin,uzak, sitemkârane bir şekilde gelir."
James Joyce | Ulysses
26 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Tumblr media
24 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Artist, by Miles Johnston
Tumblr media
SEVGİLİ DÜNYA
Dünyada Fransa diye bir ülke yokmuş da
Fransızmışım gibi dolaşıyorum
Parasızım ve kahverengiyim, elma çalıyorum 
Tutuyorlar elmayı ve beni “Pis Marok”
Belim kırık, sol elim kapalı, bacaklarım felç
Sarışın kuşu olaydım annemin
Uçamam, böyle kalamam, ölürüm
Üzülme Arianne, sevgili Arianne
Bedenim onbir aylık, ölü bir kuşun bedeni
Üç yaşında dişlerim beyaz ve kesici, üç yaşında
Babam mülteci, anneminse
Ne adı ne soyadı, ondan daha daha mülteci
Rahminde unutulunca anlamıştım bunu
Plastiktenmişim gibi davrandılar bana
Ve anneme liken, kara-fatma
Niye ilgilensinler benimle, solan bedenimle
Niye ilgilendirsin onları doyup kalktıkları sofra
Uzak Asya, Latin Amerika, Önasya, Afrika
Elma, o çaldığım elma Gardia Civil’in birinde
Çürümüş pörsümüş, ne bana ne başkasına
Suç aletiymiş, kimseye vermiyor
Kuvaförle, suyla, sabunla bezeli dünya
Parasızım ve Vietnam yapışkan saçlarımla
Kullanıp atıyorlar aldırmıyorlar ama
Radyasyon, eds, delik ozon, asit ve esrarın avcunda
Ölebilirim, sarışın kuşu olsaydım annemin
Açık kalırdı elmaya özlemden ağzım
Gardia Civil’de yüzlerce çalınmış elma
Belki siyahım, ya da soluk Hintli, belki Türkiyeli
Dünya, bir o bizim doyamadığımız
Onların doyup kalktığı dünya
Radyasyon, eds, delik ozon, asit, esrar ve çürümüşlüğün avcunda
Ermişim abdalım değil, kör değilim yalnızca
Can gözüm görüyor, geç, çok geç, hasta dünya
Aldırırlar bir gün nasıl olsa
Bir gün annelerinin tüm sarışın çocuklarına
Aldırırlar bir gün nasıl olsa
Ama aldırdıklarında
radyasyon, eds, Civil Gardia, delik ozon, çürük elma
Dünya basıp gitmiş olacak.
Gülten Akın | Uzak Bir Kıyıda
28 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Tumblr media
22 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Onu ne insanın beşiğini sevmesi gibi severim, ne de çölde bir vahanın sevilişi gibi severim. Onu bir artist sanatı nasıl severse öyle severim..."
Honore de Balzac | Vadideki Zambak
Tumblr media
Justyna Kopania | Ballet Dancers
28 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki, sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. Savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler, doldurur bizi, hepten ele geçirir, çaresi yoktur."
Patrick Süskind | Koku
19 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Tumblr media
18 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
Tumblr media
26 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
'İnsan her şeyin ölçüsü.' İşte bu düşünceyle bir anda bit kadar bir varlık birden hürmet edilesi bir mertebeye yükseliyor. Artık tek yapması gereken haddini bilmek olmalıdır.
Vladimir Bartol | Fedailerin Kalesi Alamut
19 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"İnsan kapalı bir pencerenin dibinde vızıldayan kör ve nafile bir böcekten başka nedir ki? Pencerenin ötesindeki ışık ve ısı odağını icgüdüsel olarak hisseder. Ama kördür, göremez; ışıkla arasına giren şeyi de göremez. Dolayısıyla, gözü dönmüş bir halde ışığa yaklaşmaya çalışır; ışıktan uzaklaşsa da, pencereden geçerek ona asla yaklaşamaz.. Bilim bu böceğe nasıl yardım edebilir? Camın yüzeyinin eğri büğrülüğünü, pürüzlerini keşfedebilir, kimi yerinin daha kalın kimi yerinin daha incelikli olduğunu saptayabilir: Ama kibar filozof, bütün bunlarla ışığa ne kadar yaklaşabilir? Gerçekten görebilecek kadar yakın olabilir mi? Sanırım dışardaki ışığa kendini fırlatabilmek için pencereyi bir biçimde zorlamayı her şeye rağmen başaran dahi insan ya da şairdir. O zaman da, herkesten çok daha öteye gitmenin sıcaklığını ve sevincini hisseder -ama, o bile, hep kör değil midir? Ezeli Hakikat'i gerçekten daha yakından tanıyabilir mi o?
Tumblr media
İzin verin, metaforu biraz daha sürdüreyim. Kimileri pencereden ters yönde, geri geri uzaklaşır; önünde pencereyi bulamayınca, işte, o zaman, "Camı aştık!" diye haykırırlar."
Fernando Pessoa | Pessoa Pessoayı Anlatıyor
19 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Kalbimin içindeki tam bir kaostu,
devasa bir uğultuydu, bir delilikti."
Gustave Flaubert | Bir Delinin Anıları
17 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
sel sel şelale
Tumblr media
Itiyorum coğrafyamın kıstasıyla, içi kolay bir zamir depresyonu gitgide kendi nefesine çekiliyor elimde değil: Tekil bir pırlanta tanesi gibi, telaşa kapılmış ölçüyüm bedeni kesmeye yeltenen görüntüde: oradaki griyi öğrettiğim öğrencilerimle plastik ağaçlar kesiyoruz ölçüsüz, görüntüsüz alelade yerçekimlerinde.
Yorgun düşeceğimiz düzlüklerde elçi kabullendiğimiz kadınlardan çocuklar isteyeceğiz kül işi. Elbet, tasarlanılmamış sevişmelerle gerilerken arzu depremleri, hiçbirimiz hiçbirimiz haber alamayacak sevdiğinden. Örneğin
Ben sana hep insanı anlattım Sense hep insana küfürle kapattın gözlerini.
Her ne kadar kapatsan da gözlerini ben rengini biliyordum: Mahşeri çiğneyen korkunç atlının nallarındaki kor ateşe dökülen şelale!
Küçük İskender | Karanlıkta Herkes Biraz Zencidir
16 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 1 year
Text
"Fizik olarak, Grandet, kısaca boylu, tıknaz, dört köşe biriydi, bacakları kalın, dizleri ağaç gövdeleri gibi güçlü, omuzlarıysa genişti. Yuvarlak, güneş yanığı, çiçek bozuğu bir yüzü vardı. Çenesi düz, dudakları kıvrıntısız, dişleri de beyazdı. Gözlerinin durgun, ölü gibi bakışı kabaca kertenkele bakışı denilen türdendi. Derin çizgili alnı, yüzden insan doğasını keşfeden bir uzman için hiç de anlamsız sayılmayacak biçimde çıkıntılıydı. Sarımsı saçları artık kırlaşmaktaydı. Monsieur Grandet hakkında şaka yapmanın ne ciddi bir sorun olduğunun farkına varmamış birtakım gençlere göre de bu saçlar altın ve gümüş gibiydi. Burnunun ucu kalındı ve üzerinde damarlı bir yumru vardı, her nedense halk arasında bu yumrunun kötülük dolu olduğu söylenirdi. Yüzünden, tehlikeli bir kurnazlık, hesaplı bir doğruluk, gün be gün, duygularını para biriktirmek ve dünyada kendisine bir şey ifade eden tek varlık olan kızı, tek varisi Eugelie üzerinde yoğunlaştıran bir adamın bencilliği okunuyordu. Halinde, davranışında, duruşunda, tavrında, kendisiyle ilgili her şeyde; giriştiği hiçbir işten başarısız çıkmayan birinin kendine güveni vardı. Görünürde uysal ve yumuşak konuşan biriydi ama Monsieur Grandet'nin demir gibi bir ruh yapısı vardı.
Her zaman aynı modaya göre giyinirdi: Onu bugün görmek 1791'de görmek gibiydi. Hantal pabuçlarının deri bağları vardı. Yaz kış kalın yün çoraplar, gümüş tokalı kaba, kestane rengi çuha pantolon, kadife çizgili ve boğazına kadar düğmeli, uzun, bol kestane rengi bir ceket, siyah bir boyunbağı ve bir Cusker şapkası giyerdi. Eldivenleri bir jandarmamın kullanacağı kadar sağlamdı, hemen hemen iki yıldır bunları giymekteydi ve temiz tutmak için çıkardığı zaman dikkatle hep aynı noktaya, şapkasının yanıbaşına koymak adetindeydi. Hepsi bu kadar. Monsieur Grandet hakkında Sauma'da bundan fazla bir şey bilinmezdi"
Honore de Balzac | Eugenie Grandet
14 notes · View notes